“Bir dönem peygamber olduğunu iddia ederek gündem olmaya çalışan ‘sahte peygamber’ lakaplı İskender Evrenesoğlu, uzun yıllardır yaşadığı ABD’nin Virginia Eyaleti Norfolk kentinde öldü. İskender Evrenesoğlu’nun ölüm nedeni bilinmezken yakınlarından da herhangi bir açıklama yapılmadı.” (Haber)
İskender Evrenesoğlu denen kâfirin Bursa’daki cenazesine katılan kalabalığı görünce Türkiye adına hakikaten çok irkildim ve işimizin çok zor olduğuna kanaat getirdim.
İşi, aleni olarak eline yüzüne bulaştırdığı halde bu kadar taraftar bulabilen bu zındık, aslında Türkiye’nin nasıl bir tehlike ile yüz yüze olduğunu da göstermiş oldu bize. Bir de din üzerinden yürütülen her Batılı projesinin azımsanmayacak kadar bir alıcısının olduğunu.
Yazdım, yine yazıyorum, yazmaya da devam edeceğim nasip olursa;
Eğer ki din adına bir batılı dolması yutmak istemiyorsak şayet, milletçe düsturumuz kesinlikle şu olmalıdır; “Bir yanlış, dokuz doğruyu götürür” Bu ne demek oluyor? Bu şu demek oluyor; Bir topluma, bir yanlışı yahut sinsi bir niyeti ancak doğrularla süsleyerek yutturabilirsiniz. Yani, sinsi bir niyet taşıyan yahut bir projenin taşeronu olan zat, dokuz doğru söylerken araya bir yanlışı sıkıştırıverir.
Konuyu açıklaması açısından size bizatihi yaşadığım bir örneği aktarayım: Yıllar öncesinde FETÖ’ye ajan, kardinal derken, bize itiraz edenlerin cevabı hep şu olmuştu: “Öyle diyorsun da sayın hocam, adam Allah'tan, Peygamberden bahsediyor, namaz kılıyor, okulları, yurtları var. Hem bütün dünyaya Türkçeyi öğretiyor…” Falan filan bir sürü savunma yapmışlardı. Bu batılılar salak değiller herhalde, böylesine büyük projelerde final yapılmadan önce topluma çaktırmadan, yıllarca bir güven empoze edilir.
Bu projenin tam merkezinde olmayıp ta bu projeye hakikaten iyi niyetlerle katılmış insanların, çok basit bir misal ile Fetö’nün başörtüsüne “füruattır” dediği anda irtibatlarını kesmeleri gerekiyordu. Demem o ki, tam o esnada “bir yanlış, dokuz doğruyu götürmeliydi". Vakti zamanında, bu "füruat" zırvalığının geçtiği bir tartışma esnasında; "sayın hocam, çaktırmadan makamlara gelip islamı yayacağız, hakim kılacağız inşallah!" diyen ahmak bir fetöcüye kızıp; (haşa!) "Alah'ın bilmediği bir yol, bir yöntem mi buldunuz"? demiştim.
Şimdi aynı konumda İsyanoğlu ve İsyanoğlucular var. Allah'tan İsyanoğlu, kendini çok çabuk ele verdi. Fetö gibi fazla kendini gizleyemedi. Fetö gibi devasa bir yapı kuramadı.
İsyanoğlu, Kur’an derken Peygamberi, Ulemayı devre dışı bırakıp kendisini o mübareklerin yerine koyma telaşesindedir. Dikkat çekebilmek için de sıradışı, yeni şeyler söylemek gerekiyor. Sonu cehennem ile bitme olasılığı yüksek olan “Sıradışılık", düşünüp idrak edebilirsek bir Müslüman için çok çok tehlikelidir.
İsyanoğlu, Evrenesoğlu gibi aleni bir peygamberlik ilan etmiyor lakin kendini ona yakın fetövari bir yerde görüyor.
Bu adamlara çok dikkat edin, hemen hepsi ya bir yurt ya da bir yardım kuruluşu kuruyor en önce bu topraklarda. Böyle yaparak önce bir taban oluşturuluyor, bir güven sağlanıyor toplum nazarında.
Biz, millet olarak çok duygusal bir milletiz. Biri bize “Allah” deyince ondan bize zarar gelmez sanıyoruz. Elin gavuru da, bu özelliğimizi çok iyi analiz etmiş durumdadır. Bu yüzden üzerimize bize benzeyen bay ve bayanlar ile geliyorlar.
Sonuç olarak;
Batılı adamın işi yutturmak ise bizim işimiz de yutmamak olmalıdır. Yutunca ne oluyor peki? Yutunca Fetö, Evrenesoğlu, İsyanoğlu, oğlu, oğlu, oğlu oluyor ve film böylece uzayıp gidiyor. Bütün projeler, vakti gelinceye kadar bir dolapta/bir zulada bekletiliyor.
Yazımızın sonunda bir hakikati yazmanın Türkiyemiz için çok önemli olacağı kanaatindeyim;
-Ezberci eğitimden neden vazgeçildi? Halbuki biz, Kur’an-ı ezberlemiş ve ezberlemeye devam eden bir milletiz öyle değil mi? Ezberimiz bozulunca her şeyimizin bozulacağını akledemedik. Vakti zamanında birileri çok kötü şeyler yaptı bize. Ve bu birileri, bu kötülükleri yaparken çirkini hep güzelmiş gibi yutturdu bize.
Allah'ın rızasını kazanmak ve Türkiye lehinde doğru bir adım atmak istiyorsak, inanın bana tek başına buradan başlamak bile kâfi gelecektir…Yazı Bitti. Bin muhabbet.
saymayansayilmaz@gmail.com