Yazımızı bir gazete haberi ile başlatalım:
""...Rus uzman İgor Korotçenko: “Türkiye Rus S-400 füze sistemini almaya ilgi duyuyor. Bu füze sistemini satın alan herhangi bir ülke kendi hava sahasını tüm düşman hedeflerinden, çeşitli füze saldırılarından korumayı garantiye alıyor!? Türkiye’nin ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri sorunlu. Türkiye şu duruma düşmekten endişe ediyor: Eğer Türkiye batılı füze sistemi alırsa, olası herhangi bir çatışma durumunda özel sinyal ile bu füze sistemi devre dışı bırakılabilir!? Yani kullanılmayacak bir sisteme dönüştürülebilir. Onların (batılı füze sistemi) yazılım donanım sistemi var.
Zira zamanında Saddam Hüseyin bu tuzağa düştü. O zamanında çok sayıda Fransız füze sistemi aldı. Fakat ABD başkanlığındaki koalisyon güçlerinin saldırısı sırasında Saddam Hüseyin, elindeki sistemi devreye sokmaya çalıştı, ancak aniden radar ekranları söndü. Dolayısıyla füze sistemi kullanılmaz hale geldi. Irak’ı da bir kaç haftada işini bitirdiler.” Rusya’nın silah satın aldığı müşterilerine dürüst davrandığını!? önemle altını çizen Korotçenko, “Bizim teknoloji ise farklı. Biz kendi itibarımıza!? değer veriyoruz. Biz silah sattığımız zaman, müşterilerimizin beklentisi doğrultusunda güzel askeri uygulama ve sonuçlarını garanti ediyoruz...""
Rusya’nın o güzel askeri uygulama ve sonuçlarını garanti etmediğini en son ABD’nin akıllı Tomahawk füzeleri ile yapmış olduğu Suriye saldırısı ile görmüş olduk ya da İsrail uçaklarının ara sıra Suriye’nin çeşitli yerlerine saldırdığından anlıyoruz. Bir alt modeli S/300’lerin bu füzeleri algılamadığı kesinken, S/400’lerin Akıllı Tomahawk füzelerini algıladığı söyleniyor!? Lakin bu söylentiyi gerçek kılacak elimizde hiçbir ispat yoktur maalesef. ABD’nin son Suriye saldırısı bize şunu net olarak göstermiştir ki;
Ya Rus uzman İgor Korotçenko’nun en son paragrafında söylediği: “Ruslar sattığı malın garantisini, güvenini verir!?” ifadesi kuyruklu bir yalan; (Önceki bir yazımda söylediğim gibi: “PUTİN eğildi/TRUMP vurdu.”)..?
Ya da S/400 için kullanılan “S/400, Akıllı Tomahawk füzelerini algılar.” söylentisi bir yalandır..?
En son ve gerçek olan “ya da” şudur: İgor Korotçenko iyi bir sırtlan pozuna bürünüp, “Fransız- Saddam” örneği ile batıya güvenilmeyeceği mesajını verirken; Çarlık Rusya’sı akabinde SSCB’nin, nihayetinde de Mihail Sergeyeviç Gorbaçov önderliğinde en son “şekilsizliğine” kavuştuğu Rusya’nın sicilinin ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda vb. ülkelerden çokta aşağı kalır yanın olmadığını hem sabıka kaydından hem de yaşadığımız coğrafyanın Irak/Suriye isimli toprakların da yaptığı katliamları sümen altı edip; Rusların sağlam, güvenilir bir devlet olduğunu ima etmiş oluyor kendi aklınca. Tabi ki yerse..!?
S/400’ün kapsam alanı yani etki mesafesini anlamak için en kısa, en anlaşılır örnek: “Ankara’ya yerleştirilecek bir S-400 bataryasının radarı "neredeyse" tüm Türkiye’yi çepeçevre denetim altında tutabilir. Yani 600 km den itibaren hedefi algılamaya başlar” örneğidir."
S/400 ile ilgili merak edilenler ve daha fazlası için Rusların ve Batılı uzmanların dünyaya servis ettiği internette çok rahat bulabileceğiniz bilgiler mevcuttur. Lakin, sakın bu bilgilere de aman aman güvenmeyin. Çünkü hiç kimse sattığı ürünün eksiğini ve handikapını (İşler ters gidince ürünün hiçte öyle anlatıldığı gibi özellikler taşımadığını) söylemez. Fransızların, . “Bir varmış” yıllarında Saddam Hüseyin’li Irak yetkililerine söylemediği gibi. Yada sistemi uzaktan, "pardon" uzaydan kapattıkları gibi.
ABD’nin Bağdat saldırısı başlayınca Saddam Hüseyin can havliyle Fransız savunma sistemlerine başvurmuş lakin sistemlerin ekran görüntüsü sıfırlanmış yani kaybolmuştur. Yaninin de yanisi; Saddam Hüseyin’in Milyon dolarlar harcayarak aldığı silahlar hiçbir işe yaramamıştır.
Bakın buradan net uyarıyorum devletimizi; Zora düşünce, Türkiye için de en vahim senaryo bu olur. Tahmin etmiyorum, kesinlikle bu olur. Beğenmesek de, katilde olsa Esad'ı Ruslar satmıştır.
"Zayıf düşüp yere yıkılmaya gör bir kere, başına üşüşen çok olur..."
Sonuç olarak;
“Batılı Alçaklar (ister Rus, İste ABD’li, ister Alman olsun..,...); Kendisini alt edecek hiçbir silahı sana satmaz. Satıyorsa da bilin ki mutlaka o silahı etkisiz bırakacak başka bir silahı yapmıştır. (Bu söz bizim kilidi açılmayan, kulağımızda küpemiz olsun) Derdimiz, Rus uzman İgor Korotçenko’nun bir gazeteye verdiği demeçler değildir. Derdimizin dermanı, kendi teknolojinle, büyük bir gizlilik içinde kendi etkili silahını kendin üretmendir.
Gerek 2006/2007’de başlayan Aselsan cinayetleri, gerekse 2007’de Isparta’da düşürülen uçakta ki son derece donanımlı uzman ve bilim adamlarının öldürülmesi olayları bize şunu net olarak göstermiştir ki; Siyasi görüşü ne olursa olsun Türkiye’nin lehinde iş yapabilme karakteri ve özelliği taşıyan Aziz Milletimizin mensuplarının ortadan kaldırılması ile birlikte; Gerek savunma, savaş anlamında gerekse diğer teknolojik yapılanmalarda Türkiyemizin hiçbir vakit rahat bırakılmadığının ve bundan sonra da asla rahat bırakılmayacağının göstergesi olarak hafızalarımızda yerini almıştır.
Peki ne yapmalıyız? Nereden başlamalıyız? Bir çoğumuz, bir eğitimci olarak benim en sevmediğim cümle ile başlarız söze:…“Eğitim şart eğitim...?” Tarihi figürleri( benim dedem şöyleydi), horoz gibi göğüs kabartma raconlarını bırakıp hemen çok acil olarak olduğumuz yerden başlamalıyız. Var olan çocuk ve genç beyinlerimizin Batılı ülkelere olan heveslerini hayranlıklarını yok edip yerine Cennet Vatana hizmet etmenin, Namaz kılmak ve Oruç tutmaktan daha ileri bir şey olduğunu yüreklerine nakış nakış işlemeye başlamalıyız.
Oy.
Uğrunda ölünce, Peygamberlikten sonra en büyük makam olan Şehitlik mertebesine erilen bir Vatana hizmet etmenin de; En az Şehitlik kadar yüksek bir mertebe olduğuna kimse lakin diyemez ve hiç kimsede bu hakikati inkar edemez. Lakin diye söze başlayan kim varsa bilin ki bu vatandaş; Türkiye’nin lehinde çabalayan değil kendi çıkarlarının peşinde koşan alavereci, dalaverici bir adam!dır.
Sakın sakın “çok para, dolgun maaş ile bu evlatlarımızı Türkiye’de tutarız,” hülyasının, serabının içine de dalmayalım. Aklımızın en unutulmaz yerine çerçeveleyelim şu sözü: “Beşeri anlamda Batılılar, biz ne verirsek her daim beş fazlasını verir..! hepte vermiştir zaten. Sayın Cumhurbaşkanımızın geçenlerde altını çizerek izah ettiği mevzudur bu konu. Ve geleceğimiz için çok çok önemlidir.
Bir gazete haberi ile başlayan yazımızı, bir masal ve bu masalın payımıza düşen dersi ve uyarısı ile bitirelim isterim;
Hani bir masal vardı: “Mekan-ı bir dere kenarı, başrolde bir Kuzu ve kötü rolde de derenin yukarısında bulunan bir Kurt “olan.
Irak, Suriye ve benzer ülkeleri parçalamayı, yok etmeyi, sınırlarını değiştirmeyi kafasına koymuş olan batılı alçakların o ülkelere bahane olarak uydurdukları ve diğer dünyalıları ikna etmek için söyledikleri: “Suyumu Neden Bulandırdın..!? ” yalanına benzer bir yalan ile mutlaka bir gün bizim de karşımıza da dikileceklerdir. Dikilmeseler bile her an dikilecekler gibi hazır bulunmak ve bu bilinçle yaşamak her daim diri tutar Aziz Milletimizi. Allah, Yar ve Yardımcımız Olsun…Bin Selam
saymayansayilmaz@gmail.com