…“1950 seçimlerinde, Adnan Menderes bir seçim kazanmadı aslında. Aziz Milletimiz, başına çöreklenmişlerden o kadar yılmıştı ki, "bunlar olmasın da kim olursa olsun" mantığı ile önüne gelen Adnan Menderes ve ekibini seçti. O gün, kimliği çokta önemli değil biraz mektep yalamış başkaları da talip olsa idi devlet yönetimine, onlarda millet tarafından seçilecekti.
Merhum Adnan Menderes; Tek Parti belasından kurtulmak isteyen milletin, kimliğine pek bakmadan tercih ettiği bir liderdir. Yani millet bunlar başımızda olmasın da, kim olursa olsun mantığı ile Menderesi sahiplenmiştir. Sonuçta Adnan Menderes’te yine aynı partiden ayrılmış bir liderdir.”…
***
Yeni yazımıza neden 18.11.2016 tarihinde yazdığım bir köşe yazısından alıntı yaparak başladım?
Çünkü, bilerek veya bilmeyerek mevcut iktidar, gözü dönmüş, tek derdi kendi bekası olan medyatörler/akıl hocaları ve diğer menfaat gruplarının yardımı ile dipsiz bir uçuruma doğru son sürat götürülmektedir. Ve inanın bana, an itibari ile de o uçurumun tam kenarına gelmiş vaziyettedir.
Mevcut siyasi erke, siyasi hayatının sağlıklı bir şekilde devamı açısından yazımızın girişinde bahsettiğim realiteleri tekrar tekrar okuyup, düşünüp, irdeleyip, ivedi olarak çok ciddi çözümler üretmesi halinde bir şans, bir fırsat doğabilir.
Böyle yapmazsa ne olur?
Böyle yapmazsa mevcut İktidar, tek parti iktidarının durumuna düşmüş olur.
Tarih tekerrür eder mi, etmez mi onu ben bilmem. Gayb-ı yalnızca Allah bilir. Lakin Türkiye’nin yaşayacağı her türlü ekonomik olumsuzluk ilk olarak biz gariban halkta hissedilmektedir. Şundan emin olun iktidarda kimlerin olduğu benim çok umurumda değildir. Benim umurumda olan yüzbinlerce şehidimizin emaneti olan cennet vatan Türkiye'dir. Tüyü bitmemiş bebelerimizin, çocuklarımızın geleceğidir.
***
Direk insanların cebine/mutfağına/konforuna yansıyan ekonominin kötüye gitmesi ile iktidarın yaptığı her olumsuz icraat/uygulama ve istenmeyen atamalar halk nezdinde kat kat asabiyete sebep olmakta, eleştirilerin dozu artmakta ve dolayısıyla seçmen alternatif arayışlara yönelmektedir. Yani, seçmen yavaş yavaş mevcut iktidarı terk etme yoluna girmektedir. Bunun doğruluğunu Ankara/İstanbul seçim sonuçlarında gördük.
Seçim demişken, YSK tarafından iptal edilen ve 23 Haziranda yenilenecek olan İstanbul seçimleri ile ilgili çok ciddi bir tespiti siz okuyucuların önüne koymak isterim.
Mevcut iktidar, bütün uyarı ve feryatları görmezden gelip çok ciddi bir öz eleştiriye, değişim ve yapılanmaya gitmediği takdirde İstanbul seçimlerinin her iki sonucunda da Türkiye de yalnız tek bir olay gerçekleşecektir.
Seçim sonucunda gerçekleşecek olayın neticesine göre de olayın sadece süresi değişecektir. Bu tespitin örneği de şudur;
- Sayın Ekrem İmamoğlu kazanırsa, en az iki yeni parti kurulacak ve MHP desteğine rağmen Ak Parti yapılacak ilk seçimde çok büyük bir şaşkınlık yaşayacaktır. Anketler alt üst olacaktır.
- Benim şahsi görüşüm, oylarını çok daha fazla artırarak kanacağı yönünde ama yine de seçimi Sayın Ekrem İmamoğlu kaybederse, bu süreç birazcık uzayacak lakin çözülme yine de gerçekleşecektir.
Sonuç olarak;
Benim tahminime göre; "Ne olursa olsun ben, mevcut ittifaka oy vermeyeceğim!" diyenlerin sayısı %60 sınırındadır ve bu sınırın ibresi yukarıya dönüktür.
Şu mübarek Ramazan ayı ve Kadir gecesi hürmetine Allah, vatana/millete zeval vermesin. Hayırlı bayramlar...Yazı bitti. Bin selam.