“İsrail Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü General Ronen Manelis’in; ‘Tünellerin kazılması İsrail egemenliğinin bariz bir ihlalini teşkil ediyor.’ Açıklaması ile İsrail Ordusu, Hizbullah'ın Lübnan'dan İsrail'e geçmek için kullandığı tünelleri imha etmek için operasyon başlattığını duyurdu..” Jerusalem Post Gazetesi
Bir İsrail gazetesi haberi ile bugün ki mevzumuzu izah etmeye başlamadan önce biz kısaca Hizbullah’ı tanıyalım;
-Kuruluş Tarihi ve Yeri; 1985, Güney Lübnan/Lübnan
-Lübnan'da bulunan, hem sivil hem de askeri kanadı olan Şiî inançlı ve her türlü Şiilik görüşe sıcak yaklaşan siyasi ve askeri parti.
-İsrail'in Lübnan'ın güneyini işgal etmesi üzerine İran desteğiyle kurulan örgüt, kendisini "İsrail'e karşı bir direniş örgütü" olarak tanımlıyor.
-Hizbullah; ABD, İsrail, Avrupa Birliği, ARAP LİGİ ve KÖRFEZ İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI tarafından "terör örgütü" olarak kabul ediliyor. Arap ülkeleri yönetimlerinden destek görmese de, Arap halklarından yeterli desteği ve sevgiyi görüyor. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun şu açıklaması bu nefretin ve sevginin en büyük ispatıdır; "...Barışın genişletilmesinin önündeki en büyük engel bugün çevremizdeki ülkelerin liderleri değil. Bu engel Arap sokağındaki kamuoyundan kaynaklanıyor... "
Genel itibari ile Hizbullah’ın artıları şöyledir;
- Yılda yaklaşık 1 milyar dolarlık İran desteği + 200-400 milyon dolarlık kira ve emlak geliri bulunmaktadır.
-Üye sayısı 2006 yılında birkaç binken, şu anda 20 binin üzerindedir. Aslında esnafı, çiftçisi doğal, hazır üye desek kesinlikle abartmış olmayız
-2006 yılında envanterinin 33 bin roket ve füzeden oluştuğu düşünülüyordu, şimdi ise bu rakamın 150 bin olduğu tahmin ediliyor.
-2011'den sonra Hizbullah'ın İran destekli Suriye hükümetine desteği, bir yandan üyelerinin savaş deneyimini arttırmalarını, diğer yandan da Rus ordusunun planlama stratejisini öğrenmelerini sağlamıştır. Örgüt bir nevi, İsrail-Lübnan çatışması eksenli odağını, Suriye'deki savaşa müdahil olarak genişletirken diğer yandan kapasitesinide geliştirmiştir…
Bulunduğu yer itibari ile varlığı, PKK/YPG/SDG gibi terör örgütleri kadar hafızımızda çok yer etmeyen, dünya gündemi itibarı ile ara sıra saman alevi gibi parlayıp sönen Hizbullah’ın, öyle sıradan bir örgüt veya yapı olmadığına 2006 yılında çok net bir şekilde şahit oldu bütün dünya.
2006 yılında Lübnan'a çok kapsamlı ve planlı bir şekilde saldırılar düzenleyen İsrail'e karşı tüm dünyayı şaşırtan bir savaşa girişen ve İsrail’e çok büyük bir hayal kırıklığı yaşatan Hizbullah, Ortadoğu diye adlandırılmış coğrafyanın sadece askeri manada değil siyasi açıdan da en güçlü örgütlerinden biri haline geldiğini ispat etmiştir.
Peki, Hizbullah’ın sahip olduğu bu güç halâ yerli yerinde midir? 2018 itibari ile Hizbullah’ın son durumu ve eksileri nelerdir?
-Hizbullah’ın, Suriye'deki çatışmalarda öldürülen 2.000 savaşçısı ve yaklaşık 10.000’e yakın yaralısı vardır. Lakin Hizbullah’ın, Suriye’den Lübnan’a mülteci olarak gelen yüzbinlerce insan içinden fazlasıyla militan devşireceği göz önünde tutulmalıdır.
-Hizbullah’ın ciddi ekonomik sorunları, kısmen ABD’nin ve İran’a dayattığı yaptırımlardan kaynaklanıyor. Tahran, Hizbullah'a yılda 800 milyon dolar ila 1 milyar dolar arasında transfer yapıyordu. Ancak şimdi kendi ekonomik sıkıntıları yüzünden bunu yapmakta zorluk çekiyor.
-Hizbullah’ın buna ek olarak, 200 milyon dolar ile 400 milyon dolar arasında bir işletme ve emlak parası geliri vardır. Ancak Hizbullah, faaliyetlerini finanse etmek için bu parayı Lübnan'a getirmekte oldukça zorlanıyor artık. Bu yıl ABD'nin Hizbullah'ın kasasını hedef alan yaptırımlarını uygulamaya başlayan Lübnan hükümeti Suud ve İsrail’in de çok yoğun baskısı ile örgütle bağlantılı çok sayıda hesabı kapatmıştır. Hakikaten sırlı, "Hariri"lik işler bunlar.
-Hizbullah’ın, Suriye'de ölen ya da yaralananların yakınlarına maddi yardım yapmakta da zorlandığı da toplanan istihbaratlar arasındadır.
-Hizbullah üyelerinin çoğunun, Suriye’de verilen büyük kayıplarında etkisi ile sonu belli olmayan böyle bir savaşta aktif bir şekilde yer aldıklarını sorgulamaları, Nasrallah ve İran’ın bu tutumunu doğru bulmama nedeni ile genelinin yurt içinde görev almak istemesi.
-Hizbullah'ın lideri Nasrallah’ın zorlu sıkıntılarda tedbir amaçlı bir sığınakta saklanıyor ve genelde, aktivistler ile iletişimi video konferans yoluyla gerçekleştiriyor olması.
-2008 yılında Hizbullah askeri lideri İmad Mughniyeh'in öldürülmesinden bu yana örgütün, benzer yetenek ve etkilere sahip bir komutanı bulamaması örgütün eksileri olarak göze çarpmaktadır…
Sonuç olarak;
İsrail ile İranlı Hizbullah örgütü arasında ceyeran eden böylesine karmakarışık bir didişmenin İsrail’e faydasından başka beşeri bir sonucunun olmayacağı aşikar görünmektedir. Bu didişmelerde İran ve Hizbullah yerini, konumunu korur. Lakin baskı ve yaptırımlar ile kafaları pek fazla kaldırılmayacak ve her daim soluklar ensesinde bir şekilde yaşatılırlar.
Osmanlının bile uzun süre elinde tutamadığı, geneli birbirine sıkıca bağlı bir Şii inancına sahip insanların yurdu İran asla parçalanamaz/işgal de edilemez. İran yapı itibari ile Irak ve Suriye'ye hiç benzemez. Ülkeleri yıkma yok etme işleri bir sıra dahilinde yapılıyorsa şayet, etrafınıza iyi bakın bakalım sıra kimdedir?!...Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com