(...Siyonizm’in en güçlü lobisi ve derin yapılanması olan Council on Foreign Relations, CFR, Dış İlişkiler Konseyi’nin Türkiye ayağı da kuruldu. Yapı Kredi Plaza D Blok’da faaliyetlerini sürdüren bu kurum Türkiye’de Global İlişkiler Forumu (GİF) adı ile örgütleniyor. GİF, CFR’ın “Konseyler Konseyi” olarak nitelendirdiği yapılanmanın Türkiye ayağıdır.
Doğan Holding adına Hanzade Doğan Boyner, Eczacıbaşı Holding Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Coca Cola Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Muhtar Kent, Profilo’dan Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kamhi, UEFA Başkan Yardımcısı Şenes Erzik, Alarko Şirketler Topluluğu’ndan Leyla Alaton, Odaları ve Borsalar Birliği’nden Rifat Hisarcıklıoğlu, Tekfen Holding’den Feyyaz Berker, Yılmaz Büyükerşen,
Tarhan Erdem, Ayşe Kulin, İlber Ortaylı, Altan Öymen ve Sami Kohen, Murat Ülker ve Ali Ülker, Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü Ahmet Acar, Kadir Has Üniversitesi Rektörü Mustafa Aydın, Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Osman Boyner, Eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Sabancı Holding’den çok sayıda isim, Türk Hava Yolları Eski Başkanı Cem Kozlu, Kale Grubu Şirketleri CEO’su Zeynep Bodur Okyay, ENKA Yönetim Kurulu Başkanı Agah Mehmet Tara, Kültür Eski Bakanı Talat S. Halman, Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Canan Çelebioğlu Tokgöz ve Emre Gönensay ile Nilüfer Göle ve CFR Turkey’in Başkanlığını yürüten Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç...)
"(3/11/2013) M. Mustafa Uzun’un, CFR’ın Türkiye Ayağı olan GİF Araştırması -Milli Gazete"
Listede adı geçen holding ve isimlere bakınca, ilk bakışta Himalayalar dağ silsilesi gibi bir algı oluşuyor insanın zihninde. Tırmanılamaz, baş edilemez, karşı gelinemez..!
Bu konsey illegal bir yeraltı örgütü değildir. Bu konsey bizatihi icazet alınarak kurulmuş legal bir konseydir. Listeye bir bakınca, kelli felli büyük holding sahiplerinin arasında beklenmedik çok enteresan isimlerde var öyle değil mi…? Meraklısına, araştırma yazısının tamamı internette mevcuttur…
Councel of foreign Relations (CFR) nedir? (Kısaca hatırlayalım)
-CFR, ABD merkezli ve dünya egemenliğini amaçlayan üst düzey elitlerin üye olduğu küresel bir masonik kuruluştur. Dünyanın en zengin ailelerinin üye olduğu CFR, dünyayı yönetme arzusundaki Siyonizm’in gözle görülebilir en önemli yapılanmalarından biridir.
-CİA’in kimin kontrolü altında olduğunu ünlü araştırmacı yazar William Blase’nin şu tespitleri ile ifşa ediyor: “Amerika Birleşik Devletlerinde en etkili politikacılar, akademisyenler ve medya şahsiyetleri buraya üyedirler. Roosevelt döneminde CFR, Amerikan siyasi hayatını ele geçirdi. CIA kuruluşundan beri neredeyse hep CFR kontrolü altında olmuştur…”
-CFR'nin, devletler üstünde, dünyayı idare edecek tek bir devlet amacı güttüğünün delili de ünlü finansör ve etkin CFR üyesi Paul Warburg’un şu ifadesi oluyor; "İyi olsun ya da olmasın, bir dünya hükümetine sahip olacağız. Tek sorun, bunun savaş yoluyla mı yoksa anlaşma yoluyla mı kurulacağını bilmek…"
Sonuç, tedbir ve hamlemiz;
Her şeyden önce bizim acil olarak Fetö ve ihanet çetesinin kimlerin, hangi istihbarat örgütleri ve bu istihbarat örgütlerini kimlerin kontrol ettiği üzerinde yoğunlaşmamız gerekmektedir.
Eğer ki Fetö, ABD (CİA)’nın kontrolünde bir terör örgütüdür diyorsak; Evvela CİA’in kimlerin kontrolünde olduğunu tespit etmeliyiz. CFR ve benzeri konseylerin CİA’in ipini tuttuğuna yani CİA’in de CFR’nin bir taşeronu, kuklası olup olmadığına bir karar vermeliyiz.
Ülke olarak;
Bırakın devlet içinde paralel bir devlet yapılanmasını, bütün dünyanın üstünde bir devlet yapılanması arzulayan ve bunu açıkça deklare eden loca, konsey vs. oluşumlara da izin verilmemesi gerekiyor değil mi? Başka bir ifade ile devlet içinde paralel bir devlet olmuyorsa şayet devletin üstünde de bir devlet olmaması gerekmiyor mu?
Loca, örgüt, konsey adı her ne halt ise bütün bu yapıların ana prensibi nedir? El cevap; -Hükümetler değişir lakin iktidar asla değişmez..!
An itibarı ile şimdi ben; “Devletin üstünde devlet olmaz,” suç duyurusunda bulunuyorum. Savcı ve hakimleri göreve çağırıyorum desem..!? Vatan hainliği ile yargılanan Paralelci, Fetöcü hainler için yapılan suç duyurusu ve tutuklamalar kadar etkili olur mu..? Olmaz. Neden..?
Çünkü, ülke olarak bizler anlık olaylar ve anlık sıkıntılar ile meşgul oluyoruz. Yani illaki fiili bir ihanet hamlesi, bir saldırı olacak ondan sonra karşı duracağız, direneceğiz, öleceğiz, o vakit ihaneti engellemeye çalışacağız..! (15 Temmuz istila girişimi)
Sermayenin değişmez bir kuralı vardır. Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun paranın, yine kendi belirlediği yani ya kendilerinden ya da kendileri ile uyum içinde hareket edecek çok çok az insanda bulunmasına aşırı özen göstermesi kuralıdır. Para, çok çok etkili bir yaptırım ve insanları yoldan çıkarıp kendi safına katma ve her dediğini yaptırma gücüdür. Eğer ki şahsiyetin ederi dolar cinsinden ise mutlaka seni satın alırlar. (Ülkemiz için en canlı, en yakın örnek; 28 Şubat ve meşhur TÜSİAD kanunları, yaptırımları, bildirisi)
Tabi ki de yıllar boyu hince, sinsice ve içeriden dolar beslemeli yerli işbirlikçileri ile memleketin bütün organlarına yerleşen bu yapıların bir anda sökülüp atılması ya da sahip oldukları mallara kayyum atanıp ekonomimize katılması en azından şimdilik zor gibi görünüyor.
Hain, sadece FETÖ/PKK/DHKP-C ve DAEŞ’li olmaz. Hain, hainlik vasfını taşıyan herkes için geçerli bir vasıftır. Bu vasfa kim uyuyorsa parasına, makamına ve konumuna bakılmadan, hukuk çerçevesinde çarçabuk icabına bakılıp etkisiz bir hale getirilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin paralelinde, sağında solunda, önünde arkasında ve pek tabi ki de üstünde başka bir egemen güç, loca, konsey, örgüt yani başka bir devlet olamaz.
İçinden geçtiğimiz şu kritik zamanlarda “dağ delmek” sadece Ferhat’ın görevi olmamalıdır diye düşünüyorum. Türkiye diye bir derdi olan herkesin birer Ferhat olma zorunluğu vardır. Sonrasında da bütün Ferhatların bir araya gelerek yek vücut olup dağ delmek için değil bizatihi Ferhatlardan koca bir dağ yapma zorunluluğu vardır…Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com