Müslüman terörist!
Bir ülkede adalet yoksa bundan zarar görenler tepkilerini bir şekilde dışa vururlar. Adaletsizlik kalıcı olmaya başlayınca da her türlü muhalif tavır görülmeye başlar.
Terör de muhalif tavırlardan biridir.
Ortam olgunlaştığında yani adaletsizlik artınca terör; gizli servislerin sonuç almaya yönelik etkin araçlarından biri olur.
Bir diğer nokta da şudur:
Her devletin birden fazla gizli ve açık düşmanı vardır. Ama her devlette kalıcı terör yoktur. Çünkü teröre eğilimli kişileri bulmak ve kullanmak kolay değildir. Zira her adaletsizlik tepkisi, kolay kolay terör aşamasına gelmez.
Gizli servislerin teröre hazır insanları bulabildikleri yerler, haksızlık ve adaletsizliklerin ayyuka çıktığı devletlerdir.
Bunun başka bir açıklaması da yoktur!
***
Manşet olabilen terörün sorumlusu, bir veya birkaç devletin olduğunu düşünebiliriz. Bu tespiti yapmak işin kolay tarafıdır.
Daha acı olan yanı ise öyle yanlışlar ve adaletsizlikler yapılmaktadır ki, ülke insanı sorunların çözümünü terörde buluyor, demektir.
Bu durumda sorgulanacak nokta yabancı servisler midir yoksa ülkeyi teröre teşne kılan, hazırlayan adaletsiz yönetimler midir?
Bu döngü; tavuk-yumurta paradoksundan farklıdır. Önce adaletsiz yönetim kalıcı hale gelir sonra da terör ortaya çıkar.
***
Kur’an’a göre Müminler; Hıristiyan, Yahudi, Budist gibi dindar toplulukları “adalet”le yönetebilecekleri gibi söz konusu topluluklar da Müminleri yönetebilir.
Yine Müminler; idareleri altındaki topluluklardan hukuk içerisinde kalmalarını isteyecekleri gibi Müminlerin de yaşadıkları devletlerin hukuk düzenine itaat etmeleri gerekir.
Bir Mümin; insan haklarını adaletle uygulayan bir devlette geçici veya kalıcı yaşayabilir, bu ülkenin vatandaşı olabilir.
Yaşadığı devlete vergi ödemek ve askerlik görevini yapmakla da yükümlüdür.
Bir Mümin; vergi miktarını ve askerlik görevini “adil” bulmadığı bir devlette yaşamamalıdır. Hem yaşayıp hem de vergi vermemek ve askerlikten kaçmak, suç ve günahtır.
***
Karar mekanizmalarının başında insan varsa “mutlak adalet” diye bir şey olmaz; olamaz da. İnsanın ulaşabildiği en ileri adalet, ancak kendi irade ve rızası ile yaptığı sözleşmeye göre yaşaması ve yargılanması olabilir.
Kurallarını bir başkasının koyduğu bir düzende, toplumun bir kısmı bu kuralları içtenlikle kabul etse de geri kalanı rahatsızlık duyar.
Sorunlar büyüdüğünde de yargıya gidilir. Aynı memnuniyetsizlik yargıda da devam eder.
Bu nedenle terörle mücadelede “akit serbestliği”, başarının ve adil düzenin “olmazsa olmazı”dır.
***
Bireyler her konuda serbest sözleşme bilgisine sahip olamayabilir. Bir devlet, “adalet devleti” olmakta kararlı ise, bireyler serbest avukatlar, hukuk, maliye ve ekonomi uzmanlarından oluşan ve birbirleri ile hizmet yarışında olan “Büro”lardan birine üye olarak hizmetlerden yararlanabilirler.
Bireyler iş konusunda taleplerini söylerler, Büro’nun uzmanları önce isteklerin genel hukuk düzenine uygunluğunu araştırır, sonra da karşı tarafın Büro uzmanlarıyla bir araya gelip sözleşmeyi imza aşamasına getirirler.
Bir anlaşmazlık çıktığında konu yargıya taşınır ve dava, uzman desteği ile hazırlanan sözleşmeye göre sonuçlandırılır.
Hiçbir Mümin; müzakere masasında kendi dini, mezhebi veya ideolojik görüşüne göre bir sözleşmeyi karşı tarafa dayatamaz. Kimse kendi görüşünü karşıdakinin iradesini ve rızasını yok edecek şekilde kabule zorlayamaz. İkna edemediği zaman da devletin gücünü kullanamaz.
Çünkü sözleşme özgürlüğünü zedeleyen baskının ortadan kaldıracağı ilk değer “adalet” olacaktır.
***
-Sözleşme serbestliğini ortadan kaldırmak veya alanını daraltmak ve “tek kanun” metninde ısrar etmek,
-Kanunun ne anlama geldiğini, uygulamadaki memura bırakmak,
-Konu yargıya taşındığında ise kararı “atanmış” savcı ve hakimin vicdanına bırakmak…
Soruna bu kadarıyla bakıldığında bile adaletin olamayacağı görülür.
***
Gelecek on yılların en önemli küresel sorununun Müslüman nitelikli terörün olacağını söylemek mümkündür.
Dünyanın birçok ülkesinde görülen Müslümanlık iddiasındaki örgütlerin kilit adamları Batılı uzmanlar ise bu konu üzerinde az değil, uzun uzun düşünmek gerekir.
Ortadoğu’nun emirlikler düzeninde ayyuka çıkan adaletsizlikler öyle bir noktaya varmış ki, adaletsizliğin ve terörün kaynağı bizzat rejimin kendisi olmuştur.
İslam terör dini olamaz demek sorunu çözmüyor. Çünkü Müslüman kolaylıkla terörist olabiliyor. Egemen rejimler baskıyı ve adaletsizliği artırdıkça o oranda terörist sayısı artıyor.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki:
Ortadoğu’nun emirlikler düzeni AB ülkelerinde 5 yıl uygulansın, Avrupalı terörden sokağa çıkamaz hale gelir.
Bizzat rejimin kendisi terörist üretiyorsa, Batılı dostlar Müslümana neden acısın ki?!