Müslümanın özgürleşmesi mümkün mü?!
Müslümanın özgürleşmesi için İslâm tarihi boyunca hangi “siyasal” mücadele verilmiştir, bunun araştırılması gerekir. Birileri çıkıp “baskıcı sultanlara karşı çıkanlar olmuştur”, diyebilir.
Peki, baskıcı ve zalim sultanları devirenler, iktidara gelince ne yapmış? İnsanlar ne kadar özgürleşmiş?
Bunu bilen var mı?
Yardımcı olayım; baskıcı (mütegallibe) sultan gitmiş, yerine yeni mütegallibe (baskıcı) sultan gelmiştir!
Gidiş ve gelişlerin hepsi ya darbe ya da işgalle olmuştur!
Mustafa Kemal Atatürk’e kadar “siyasal el değiştirişler” böyledir!
1400 yıllık İslâm tarihinin 1300 yılı mütegallibelerin/zorbaların tarihi olunca, Müslümanın damarlarında dolaşan kandaki “özgürlük” miktarı da doğal olarak, en alt seviyede kalmıştır.
Özgürlük deyince çoğumuzun tüylerinin diken diken olması da bundan!
***
Her şeyin siyasete bırakılmadığı dönemlerde, bazı kelamcılar ve fıkıhçılar “bireysel haklar ve özgürlükler” adına çok değerli görüşler geliştirebilmişler.
Alimlerin çoğu ise; siyasal ortamdan etkilenerek riskli konulara ya girmemiş ya da durumu kapalı ifadelerle açıklamaya çalışmışlardır.
Bu tür netameli konulara girip kapalı ifadelerde başarısız olanlar ise ne yazık ki helak olmuştur!
Örneğin İmam Malik’in “İkrah (zorlama) ile nikâh caiz değildir” içtihadı hapse, işkenceye ve ölümüne neden olmuştur.
İlk bakışta İmam, sanki medeni hukuka ilişkin bir fetva vermiş gibi görünüyor. Oysa durum hiç de öyle değildir!
Çünkü bazı âlimler; “biat (sultana itaat), nikâh, talak (boşanma), itak (köle azat etmek)’ta zorlama caizdir. Baskı, şaka veya yanlışlıkla da olsa söz alındı mı akit gerçekleşmiş olur, geri dönüş de olmaz” demişlerdir!
Oysa; İmam Malik “bir kızı baskıyla nikâha zorlamak caiz olmadığı gibi aynı akit türünde olan “darbe” ile iktidara gelene biat etmek de caiz değildir” demiştir.
Malik’e göre meşruiyetin kaynağı irade ve rıza ile yapılan biattir. Bu nedenle zorla iktidara gelen sultanların iktidarı meşru değildir. Sultanın askerleri halkı biat etmeye zorlasa, halk da korkudan biat etse, baskı altında verilen itaat sözü geçerli değildir.
Malum, İmam Malik içtihadının faturasını canıyla ödedi.
Peki, ya diğerleri!
Diğerleri ise sultanların ayetlerden daha “keskin” delillerini görünce itaat ettiler(!) İtaat ettikleri için de Kur’an’daki “iktidarın seçimle meşruiyet kazanacağı” hükmüne rağmen Müslümanlar bir sultandan diğer sultana savrulup durdular.
Şimdi gel de Mustafa Kemal’e rahmet okuma!
***
Şimdi soruyorlar, neden 54 İslâm ülkesinde en önemli sorun “özgürlük” diye?!
Araştırıldığında görülecektir ki, maliyeti en düşük yönetim “olabildiğince özgürlüklere yer veren, hukukun üstün olduğu; demokratik, laik, liberal” yönetimlerdir. En maliyetlisi ise baskıcı rejimlerdir.
Türkiye hariç, hiçbir İslâm ülkesinde hukuk üstünlüğünden söz edilemiyor ve rejimler de laik, demokratik ve liberal değil!
Müslüman devletlerin birinci görevi, Allah’ın insana verdiği özgür iradeyi ortadan kaldırmakmış gibi, rejimleri ve düzenleri ona göre kurmuşlar!
En büyük destekçileri de, Allah’tan korkmaz ve kullarından utanmaz ulemadır!
Durumu abarttığımı düşünebilirsiniz!
İslâm ülkelerinde 1945’ten beri İslâm adına yazılmış siyasal metinlerin %99’unda, Batı’yı medenileştiren çağdaş kavramların tamamı “kâfirlik” olarak anlatılır!
Tercümeler yoluyla ülkemize giren bu fikirler Türkiye Müslümanlarını da zehirlemiştir, bunu kabul etmek gerekir!
Müslümanların İslâm’dan ne anladıklarını görmek için bir deney yapıp; Müslümanların çağımıza neler vadettiğini görebiliriz:
Başına, ortasına ve sonuna ayetlerin serpiştirildiği, herhangi bir Arap ülkesinin anayasasını halka sunalım!
Eminim ki cami cemaati bireysel haklar ve özgürlükler konusunda, Batı’dan ne kadar fazla veya eksik, adalet daha iyi nasıl sağlanır, refah nasıl paylaşılır, bilim insanları ne kadar özgür olur… bunlara bakmadan ve herhangi bir karşılaştırma yapmadan oyunu “Evet” yönünde kullanacaktır.
Buna camiye gelmeyen bazı tarikatları da eklediğimizde söz konusu anayasanın alabileceği oy kesin %50’nin üstünde olacaktır.
Nüfusun %99’ü Müslüman olan bir ülkede… Demokrasinin, laikliğin, özgürleşmenin, kadın haklarının, sömürüsüz emek pazarının… Kâfirlik, gavurluk, zındıklık olduğunu anlatan kitaplar 70 yıl kesintisiz okunmuşsa… Kimse de bundan rahatsız olmamışsa… Olanlar da halkın tahrif olmuş düşüncelerini istismar etmişse… Kimse kusura bakmasın!
Bu saatten sonra ne yeni bir Atatürk gelir!
Ne de İnönü bulunur!