Bir konuda İslâm Dini’nin insanlara öğüdünün ne olduğunu öğrenmenin ilk kuralı Kur’an’a metodik yöntemle bakmaktır. İkincisi güvenilir hadislere, üçüncüsü bilimsel görüşlere ve o noktaya varmışsa icma-görüş birliğine bakılır.
Söz konusu olan, bir kadın hakkında çirkin bir iddiada bulunmak ise araştırmaya Hucurat-6 ile başlanır:
“Ey inananlar, size bir fâsık (büyük günahları bile umursamadan işleyen kişi) bir haber getirirse, bir bilgi verirse onun doğruluğunu iyi araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz ki sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”
Atatürk ve annesi hakkında birçok iftiraya öncülük eden Dr.Rıza Nur’dur. Bu şahıs kelam, fıkıh, hadis ve tefsir ilimlerine göre;
Mümin midir?
Kafir midir?
Fasık mıdır, bakmak gerekir.
En hafif tanımlama ile Rıza Nur, Hucurat-6, kelam, tefsir ve hadis usulü ilimlerine göre fasıktır!
Çünkü Rıza Nur, hatıralarında nasıl biri olduğunu açıkça yazmıştır. O nedenle bir mümin; günah işlemekten çekinmeyen biri olduğunu kendi kitabında anlatan birinin hangi bilgisine, hangi haberine güvenebilir?
İddialarının en hafifi “ifk” olan hezeyanları hangi mümin önceleri fiskos fiskos, sonraları matbuat marifeti, şimdilerde de açık TV yayınlarında dile getirebilir?
Nice âlim sıfatlı zevat da bu iftiraya sessiz kalabilir?
Hiçbir çevrede değil de, neden Müslüman camiada bu iftiralar taraftar bulur?
Bu tür iddialar ilgi görür?
Yoksa Kur’an’da belirtildiği gibi dört şahitle mahkeme huzurunda ispatlanmış bir karar var da, bizim mi haberimiz yok?
Ya da memlekette Müslüman mı kalmadı?
***
“Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra bunu dört şahitle ispat edemeyenlere SEKSENER sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.” Nur-4
Bu konuda Kur’an’ın mümini iftiradan uzak tutacak ifadeleri kesin olmasına rağmen neden Mümin umursamazdır?
Müminde imanın zerresi kaldıysa Hucurat-6’nın hükmü gereği Müslüman camia arasında Rıza Nur, ne şöhret bulurdu ne de yazdıkları okunurdu.
Mümin umursamaz şekilde en ağır iftiralarda bulunabiliyorsa, ulema da iftiracılara en etkin tepkiyi göstermiyorsa nasıl bir toplumda yaşamakta olduğumuza dikkat etmemiz gerekmiyor mu?
Bir başka nokta daha var:
Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu başkanıdır. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, hangi hürmeti hak ediyorsa Mustafa Kemal Paşa ve annesi de aynı hürmeti hak ediyor. Bu hem yasaların hem de İslâmî geleneklerin gereğidir.
***
Nüfusun % 99’unun Müslüman olduğu bir devletin kurucusuna gösterilen hürmetsizliğin hiçbir şekilde İslâmî dayanağı olamaz. Ajan kılıklı kimi tiplerin Müslümanlar arasında ilgi görmesinin nedeni İslâmiyet gösteriliyorsa en samimi duygu ve bilgilerimle söylüyorum ki, bu asla doğru değildir:
Birincisi, iftiraya öncülük yapan Rıza Nur, hatıralarını, öldükten sonra yayımlanması şartıyla İngiltere’ye teslim etmiştir. Neden?
İkincisi, hatıratı Türkiye’de yayımlayan,12 Eylül’ün ilk günlerinde Londra’ya kaçan, hava alanında İngiliz İstihbarat Servisince karşılanan, çocukları hemen okullara yerleştirilen, bir güzel ağırlanan adam da en hafif niteleme ile İngiliz muhibbidir. İslâmcılar arasında Osmanlı arması ve fesiyle arzı-ı endam eden zat-ı muhteremdir.
Diğer ajan proravakatörlerin ismini anmayı kendime yakıştıramadığımdan geçiyorum.
***
Nur-4 ve 11’den 26’ya kadar peş peşe sıralanmış ayetleri ezbere okuyanlar, bu ayetlerin Müminleri ne kadar sert ve keskin ifadelerle uyardığını bilirler.
Söz konusu ayetler sadece Hz.Muhammed’in eşi Hz.Ayşe’ye yapılan “Peygamberi aldattı!” iftirası için gelmemiştir. Bu ayetler şunu göstermektedir ki; insanoğlu iftiracıdır. İftira ile sonuç almayı kurnazlık sayar. İftira atacakları kişi Peygamberin eşi bile olsa hiç çekinmeden iftiralarını ballandıra ballandıra anlatırlar.
Her insan gibi bu iftira Peygamber üzerinde bir etki yaptığı gibi, her onurlu erkek üzerinde yapar.
Sarsılmaz iman sahibi İlk Müslümanları bile iftira kampanyasına yenik düşürebilir.
Daha vahimi, tamamen masum olan Hz. Ayşe ve tarih boyunca nice masum ve günahsız kadın; iftiranın altında ezilir.
Hiç kimse bir kadından iftiraları savma gücünü göstermesini beklemesin! Hz. Ayşe, iftiranın altında ezilirken Allah’ın ayetleri gelmeseydi tarihte nasıl geçerdi onu okuyucunun insafına bırakıyorum.
Vahiy de bittiğine göre Ayşe’den sonra iftiraya uğrayan kadını kim ve nasıl koruyacak?
Bilinmelidir ki, iftira atan kişi iddiasını mahkeme huzurunda dört şahit göstermediği sürece zavallı kadınların tek sığınağı adalet dağıtan yargı olacaktır.
Her masumun yükü, adalet dağıtması gereken mahkemelerin üzerindedir.
Her müminin görevi de bu tür iftiraları dillendiren kişileri mahkeme huzuruna çıkarmaktır.
Kimse zengin, ünlü, yoksul, kimsesiz, garip, gayrimüslim, yabancı… bir kadına gerçek olmayan bir yakıştırma yapamaz. Yapmanın bir yolu vardır o da hiçbir yerde konuşmadan dört şahidi ile mahkeme huzuruna çıkar. Şahitlerden üçü gördüm der, dördüncüsü ben görmedim derse, iddiacılar 80 sopa ile ve ömür boyu kamu hizmeti yapamamakla cezalandırılırlar.