Süleyman Karagülle
100 Sorun, 100 Çözüm
21.08.2009
5575 Okunma, 1 Yorum

100 SORUN

 

100 ÇÖZÜM

 

 

Süleyman KARAGÜLLE

Reşat Nuri EROL

 

 

 

100 SORUN

100 ÇÖZÜM

 

- Ö Z E T -

 

 

Türkiye’nin çok acil sorunu işsizlik ve dış borçtur.

İşsizlik 3 ay, dış borç 2 yıl içinde çözülebilir.

 

 

I- İKTİDAR SORUNU                    ÇÖZÜM; DEMOKRATİKLEŞME

Açıklama:

Devlet zulüm etmemelidir. Ama güçlü olmalıdır. Zulüm yapacak diye devleti ve kurumları güçsüz hale getirmek o devleti yıkar, halkını da yok eder. Türkiye’nin bugün en büyük sorunu Türkiye’deki kurumların iktidarlarını kaybetmiş olmasıdır.

Çözüm:

Kurumları muktedir kılmanın sırrı onları demokratlaştırmadır. Halka dayanmayan kurum güçlü olamaz, muktedir olamaz.

 

SORUN                                             ÇÖZÜM

I- İKTİDAR SORUNU                                  DEMOKRATİKLEŞME

1) Meclis İktidarı                                Meclis’ten Yüce Divan

2) Cumhurbaşkanı                             Asker Cumhurbaşkanı

3) Hükümet                                       Millî Mutabakat

4) Yargı                                              Hakemlik

5) Yöneticiler                                     Görevliye Tam Yetki

6) Ordu                                              Ordunun Devlet Başkanına Bağlanması

7) Polis                                               Yeminli Polis Teşkilatı

8) Türk Lirası                                     Altın Gram ile Borçlanma

9) Mevzuat                                        Hakemler Denetimi

10) Din                                               Lâiklik

 

 

II –ORDU MÜDAHALESİ             SIKIYÖNETİME İŞLERLİK

Açıklama:

Türkler asker bir millettir. Savaşı sömürmek için değil adalet için yaparlar. Tarihte adalete ihtiyaç olduğunda Türkler başa güreşmişlerdir. Bugün adaletin yerini çıkar almıştır. Bunun kaynağı çatışmacı kapitalist düzendir. Türkiye üç asırdır çağın çirkinliklerine uyamamıştır. Sivil yönetim bir türlü düzenlenememiştir. Bu sebepledir ki, ordu sık sık müdahale etmek zorunda kalmıştır. Askerî metotla ancak geçici çözümler getirilebilmiştir.

Çözüm: 

Devlet Başkanı askerlerden seçilmelidir. Bütçesi anayasa ile bağımsız hâle getirilmelidir. Millî mutabakat hükümeti kurulmalıdır. Genel Kurmay Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanına bağlanmalıdır. Devletin dış siyasetini Başbakan, Devlet Başkanı ve Genelkurmay Başkanı belirlemelidir. Siyasilere göre değişmemelidir. Sıkıyönetim dışında asker iç işlere karıştırılmamalıdır.

           

SORUN                                             ÇÖZÜM

II- ORDU MÜDAHELESİ                 SIKI YÖNETİME İŞLERLİK

            1) Askeri Düzen                                 Meclis Hükümeti

            2) Büyüklük                                       Ordu Üretici Olmalıdır

3) Bağımlılık                                       Yurtta Sulh Cihanda Sulh

            4) Saldırı Eğitimi                                 12 Savunma Ordusu     

            5) Demokratiklik                                Birliği Seçme Hakkı

            6) Müdahale                                       Bağımsızlık

            7) Güncel Eğitim                                Askerliği Yaşlara Yayma          

            8) Silahta Bağımlılık                           Her Ordu Kendi Silahını Alır veya Üretir

            9) Zorunlu İttifaklar                            Gönüllü Birliklere Katılma

            10) Orduda Lâiklik                             Orduların Eğitimde Bağımsızlığı

 

 

III -DIŞ İLİŞKİLER                         ÜÇLÜ YÖNETİM

(Başkan, Başbakan, Kurmay Başkanı)

Açıklama:

Dış ilişkileri biz değil tarih düzenler. Karşı devletlerin tutumu belirler. Bugün dost olan ülke birden düşman oluverir. Beklemediğimiz yerden beklemediğimiz saldırıya uğrayabiliriz. Hele  son derece tarihî ve coğrafî sorunlarla yüklü ülkemiz içinde dağdaki eşkıya gibi elimiz silahta ayakta uyuyarak yaşamak zorundayız. Sık sık değişen siyasiler sebebiyle nöbet yeri boş kalabilmektedir. Yeni nöbetçiler neyi beklediklerini dahi bilememektedir. Ancak ordumuzdaki devamlılık kısmen buna çare olmaktadır. Ancak 1950’deki değişme dış siyasetimizi çıkmaza sokmuş ve bunu hâlâ düzeltemiyoruz. Demokratik yönetim, sivil yönetim buna çare bulamamaktadır.

Çözüm:

Devletler hukuk yöntemiyle kurulamaz ve korunamaz, askeri yöntemle kurulur ve korunur. Dolayısıyla Meclis ancak baş komutanını seçmek ve ona güvenini sürdürmek şeklinde yetkisini kullanır. Onun dışında savaş ve barışa bile Meclis karar veremez. Çünkü bu dışarıdan gelen bir olaydır. O halde sıkıyönetim, seferberlik ve savaş kararlarını alma yetkisi asker olan devlet başkanına ait olmalıdır. Yalnız bu kararını alırken Genelkurmay Başkanı ve Başbakanla istişare eder. Zira bunlar çok gizli olmak zorundadır.

 

SORUN                                 ÇÖZÜM

III- DIŞ İLİŞKİLER                 ÜÇLÜ YÖNETİM (Başkan, Başbakan, Kurmay Başkanı)

            1) Coğrafî Sorun                    Serbest Ülke

            2) Irkî Sorun                           Bağımsız İl ve Bucaklar

            3) Dinî Sorun                          Dinî Okulların Açılması

            4)Tarihî Sorun                        Orta Ülkeler Birliği

            5) Bağımsızlık Sorunu            İnsanlık Anayasası (yerinden yönetim) Bağımlı Olacaktır.

            6) ABD Sorunu                      ABD ile Barış İçin Beraberlik, Savaş İçin Tarafsızlık

            7) AB Sorunu                         Dışarıdan Ama Müttefik

            8) İsrail Sorunu                       Barış ve İki Tarafa Sınır Garantisi

            9) Rusya Sorunu                    Orta Ülkeler Topluluğu

            10) Çin Sorunu                       Devlete Sadakat, Yahut Hicret

 

 

IV- GÜVENLİK (MAFYA)    SİLAHLI SAVUNMA HAKKI

Açıklama:

Türkiye’nin doğu illerinde görünür güvensizlik vardır. Diğer bölgelerde ise gizli güvensizlik vardır. Kimse malından, canından, işinden ve ırzından emin değildir. Şöyle; bana kimse dokunamaz, arkamda devletim var diyemiyor. Kimse devletten korktuğu için eşkıyalıktan uzak durmamaktadır. Halkımızda millî ve dinî hislerin kuvvetli olması, vicdanlı olması nedeniyle sorunsuz yaşamaktayız. Bununla beraber yoksulluk sınırı vicdanları zorlamaktadır. Türkiye’yi mafyaların insafı yönetmektedir.

Çözüm:

Hakemlik sistemi getirilerek önce halkın yargıya güvenci sağlanmalıdır. Sonra yargı üstünlüğünü kesinleştirmeliyiz.  Soruşturma sistemi de değiştirilmeli, polis hukuk davalarını da soruşturmalıdır. Önce şifahi sonra yazılı soruşturmaya dayandırılmalıdır. Polis ve yargı halkın güvenine kavuşturulmalı ve etkin hâle getirilmelidir. Yargı ve soruşturma demokratlaştırılmalı ama etkin hâle getirilmelidir. En önemlisi, askerlik yapan silah taşımalı, canını, malını, ırzını ve işini koruyabilmelidir. Ceza kalkmalı, nefsi müdafaada diyet ödenmelidir.

 

SORUN                                             ÇÖZÜM

IV- GÜVENLİK (MAFYA)                 SİLAHLI SAVUNMA HAKKI  

            1. MİT Sorunu                                    Açık İstihbarat Teşkilatı

            2. Silahlı Mafya Sorunu                     İllerde Kendi Halkından Jandarma

            3. İş Mafyası Sorunu                         Hatların Artırmalı Arzı

4. Senet Mafyası                               Borçlanma Ehliyeti Kalkar Mafya da sona erer.

            5.Rüşvet Mafyası                              Rüşvet Yasağının Kaldırılması

            6. İşkence Sorunu                             Dört Kademeli Soruşturma

            7. Faili Meçhul Cinayetler                  Kasame Sistemi

            8.Yetkisiz Polis                                   Soruşturmacı Şehadeti

            9. Toplum Polisi Sorunu                                Tespit Polisi

10. Savcı Sorunu                               Siyasi Partilere Kamu Davası Açma Yetkisi 

 

 

V- RÜŞVET                                    BUCAK KAMU HUKUKU

Açıklama:

Rüşvet topluluğun kanseridir. Vücudun kendi hücreleri azdığı için tedavisi şu anda imkansızdır. Toplulukta da rüşvet yaygınlaştı mı artık onu hukuk yolları ile tedavi etmek mümkün değildir. Çünkü rüşveti ortadan kaldıracak olanlar da rüşvet almaktadır. Rüşvet mafyaları oluşmuştur. Rüşvet almayanlar cezalanmakta, rüşvet vermeyenler ezilmektedir. Devletin varlığı için bundan büyük tehlike yok gibidir. Bir cephe komutanın rüşvet aldığını düşünün. O devletin hâli ne olur?

Çözüm:

Ülke 100’e yakın ile ayrılmalı ve iç güvenliği onlar sağlamalıdır. Ayrıca her il de 100’e yakın bucağa ayrılmalı ve bu bucaklar kendi hukuk düzenlerini kendileri kurmalıdır. Ceza kanunlarını da kendileri yapmalıdırlar. Böylece oluşmuş bağımsız bucaklar, birbirlerini tanıyanlardan oluşacağı için rüşvet mekanizmasını çalıştıramazlar. Vücut kendi kendisini tedaviye başlar. Halk sağlıksız bucaklardan sağlıklı bucaklara göç eder. Nüfusu 3000’den aşağı düşen rüşvetli bucaklar feshedilir. Böylece ülke sağlığa kavuşmuş olur.      

 

            SORUN                                                         ÇÖZÜM

V -RÜŞVET                                                  BUCAK KAMU HUKUKU

1- Verme Zorunluluğu                                   Hukuk Düzeni Sonradan Dava

2- Alma Zorunluluğu                                      Görevliye Kredi ve Çalışma Serbestliği

3- Yargı Yoluyla Önlenemez                         Hizmette Rekabet

4- Askeri Metotla Önlenemez                                   Dayanışma Sorumluluğu ve Denetimi

5- Kanser Gibidir Sonu Ölüme Gider                        Görevli Yerine Hizmetli

6- Merkezi Yönetimlerde Ortaya Çıkar         Yerinde Karar, Sonradan Denetim

7- Baskı Yönetimlerinde Ortaya Çıkar          Bürokrat Dokunulmazlığının Kaldırılması

8- İhale Sistemleri ile Ortaya  Çıkar              İhale Edenin Zamanla Artırması veya Eksiltmesi

9- Etkin Yargı Olmazsa Ortaya Çıkar           Hakem Kararlarının Hemen Uygulanması

10- Rüşvet Yolsuzluğun Sonucudur.             Adil Düzen  

 

 

VI- EKONOMİ SORUNU                        ÇALIŞMA KREDİSİ

Açıklama:

Türkiye’de her ailenin 10 000 dolar borcu vardır. 15 sene sonra yeni borç alınmazsa bile, sadece faiz sebebiyle her ailenin 100 000 dolar borcu olacaktır. Ortalama servetin iki katı borç olacaktır. Türkiye’nin kurtulması imkansız hâle gelecektir. Zaten bu borçlar gereksizdir. Sırf Türkiye’yi batırmak için alınmıştır. Türkiye’de 28 milyon çalışan vardır. Yarısı işsizdir. 14 milyon işsiz vardır. Halk açlıktan birbirine girmek üzeridir.

Çözüm

Dış borç iç borca çevrilmekle, borç iştirake çevrilmekle, dolar borcu mal borcuna çevirmekle, Türk lirasını altına kota etmekle ödenir. İşsizlik, işverenleri borçlandırarak çalışanlara devletin ücretlerini ödemesi, ham madde bedelini devletin ödemesi, elektriği kredilendirmesi, eski borçları ertelemesi ve zorunlu sigortanın kaldırılması ile sağlanır.

 

            SORUN                                             ÇÖZÜM

VI- EKONOMİ SORUNU                 ÇALIŞMA KREDİSİ

1- Faiz                                                Kredileşme

2- Enflasyon                                      Üretene Kredi   

3- İşsizlik                                            Faizsiz, İcrasız Kredi

4- İç Borç                                           Altın Değeri İle Borçlanma

5- Dış Borç                                         Konvertibl Para 

6- Bütçe Açığı                                    Denge Bütçesi

7- Dış Ticaret Açığı                            İhracat Kadar İthalat Kredisi

8- Pazar Sorunu                                Selem Kredisi 

9- Bürokrasi Sorunu                          Memura Kredili Serbest İş

10- Dağınıklık                                     Genel hizmet

 

 

VII- YÖNETİM SORUNU              HİZMETLİLER YÖNETİMİ

Açıklama:

İlk dönemlerde bir kabile kendi gücü ile birçok kabileleri yönetirdi. Sonra köleler eğitilerek bir yönetim biçimi geliştirildi. Şimdi ise ücretlilerle devlet yönetiliyor. Okumuşları istihdam ilkesi yaygınlaşmıştır. Bu yönetim biçimi merkezî yönetimi zorunlu kılmaktadır. Devleti hantallaştırmaktadır. Devleti küçültme iddiaları gelmektedir. Bu da devleti çökertmektedir.

Çözüm:

Çözüm, serbest meslek sisteminin geliştirilmesidir. Diplomayı devlet verecek. Bir hizmeti on civarında hizmetli verecek. Halk kendi hizmetlisini kendisi seçecek. Hizmet verenler maaşlarını hizmet verdiği kimseler sayısınca alacak.

 

SORUN                                             ÇÖZÜM

VII- YÖNETİM SORUNU                 HİZMETLİLER YÖNETİMİ

1- Etkisiz Yönetim                              Kararların Kesinliği, Hakemler Denetimi

2- Denetimsiz Yönetim                      Partiler Denetimi

3- İmtiyazlı Yönetim                           İlmî Sınıflama ve Hakemlik

4- Merkezî Yönetim                           Dengeli Çevre Taşra Yönetimi                    

5- Bilgisiz Yönetim                             Teminatlı Dayanışma

6- Kayırmalı Yönetim                         Çoklu Demokratik Yönetim    

7- Pahalı Yönetim                              Görevliye Ek Gelir

8- Sorumsuz Yönetim                                   Gecikme Sorumluluğu            

9- Kanunsuz Yönetim                        Hakemler Yorumu

10- Ortak İşler                                    Genel Hizmet ve Vakıfları

 

 

VIII- ÖĞRETİM SORUNU             ORTAK İMTİHANLI SERBESTLİK

Açıklama:

Öğretim, doğruyu yanlıştan ayırma melekesini geliştirir. Tartışmaya dayanır. Eğitim, insanın zihnî ve bedenî melekelerini doğru işleri yapacak hâle getirilmesidir. Teslimiyetli bir alışmaya ihtiyaç vardır. Eğitim ve öğretimin birlikte yapılması usul farklılığından dolay başarısız olmaktadır.

Çözüm:

Öğretimin serbest okullar tarafından yapılmalı, ortak imtihanlarla birlik sağlanmalıdır. Eğitimin ise dayanışmalar tarafından tamamen bağımsız iç disiplin içinde yapılması gerekir

SORUN                                             ÇÖZÜM   

1- Eskimiş Öğretim                            Üniversite Bağımsızlığı    

2- Dağınık Öğretim                            Ortak Metin, Ortak Sınav 

3- İsraflı Öğretim                                Çalışarak Okumak

4- Baskılı Öğretim                              Programsız Serbest Öğretim

5- Çatışmalı Öğretim                         Tartışmalı Öğretim

6- Teminatsız Öğretim                       Dayanışmalı Teminat

7- Ayırımcı Öğretim                           Mahalli Nüfusa Göre Nisbî Diploma

8- Dogmatik Öğretim                         Sorularda Hakim Denetimi

9- Diploma Öğretimi                          Diplomasızlar Da İş Yapabilmeli

10- Kesikli Öğretim                            Her Yaşta İmtihan

 

 

IX- EĞİTİM SORUNU                             DİNÎ DAYANIŞMA ORTAKLIĞI

Açıklama:

İnsanda dört meleke vardır. Fikirler, hisler, irade ve ünsiyet. Fikirler, doğru ile yanlışı ayırır. Hisler, iyi ile kötüyü ayırır. Ben yaşamalıyım. Bunu fikirler tespit edemez. Biraz sonra öleceğime göre niçin yaşamalıyım? Ben milletimi ve devletimi korumalıyım. Niçin? Bunu fikirler ve ilim tespit edemez, hisler tespit eder. Hislerin içtimaileşmiş şekline din denmektedir. Din imana dayanır. Osmanlılarda din devleti koruma imanını getirmiştir. İbadetlerle adil bir devlet düzeni halkın canını verdiği inanç halinde idi. Şehit olacağım diye savaşa gidiyordu. Lâiklik istismar edilerek devletle din birbirine düşman edildi. İnsanlar inanarak değil, korkarak savaşa gidiyor.

Çözüm:

Bu ülkede yaşayan herkes kendi dinini ve imanını koruyabilmek için bu devleti korumak zorundadır. Devlet yıkılırsa ne din kalır, ne iman. Lâiklik inançlara düşmanlık şeklinde değil, tam aksine bütün dinlere yaşama imkanı sağlamak demektir. Değişik dinlerin bir arada yaşamalarına imkan veren bir düzendir. Herkes kendi imanı için ülkeyi ortak olarak savunur.

 

SORUN                                             ÇÖZÜM

IX- EĞİTİM SORUNU                                  DİNÎ DAYANIŞMA ORTAKLIĞI

1- Ayırımcı Eğitim                              Yirmide Bir, Beşte Bir Sınırı

2- Anti Lâik Eğitim                             Eğitimde Devletin Karışmaması

3- Tekel Eğitimi                                  Dayanışmaların Eğitimi

4- Çelişkili Eğitim                               Öğretim Eğitimden Ayrılmalıdır

5- İstilacı Eğitim                                 Eşit Uzaklık.      

6- Anti Demokratik Eğitim                 Aile Eğitimi

7- İstikrarsız Eğitim                            Mabet Eğitimi, Bakanlıklar Kurumları İle Böyle Olmalıdır.

8- Ahlâksız Eğitim                              Dinî Dayanışma, Teminat ve Yargı Denetimi

9- Gizli Eğitim                                    Müdahalesiz Eğitim Sıkıyönetimle Çözülmelidir

10- Dogmatik Eğitim                          Çoklu Etkin Eğitim

 

X- YARGI SORUNU                      HAKEMLİK SİSTEMİ

Açıklama:

Eskiden yargı birbirini tanıyan kişiler arasında halkın sosyal denetimi ile adil bir şekilde yürümekte idi. Birbirini tanımayan taraflar, şahitler bilirkişiler, yargı ve savcılar müvekkil ve vekiller arasında cereyan etmektedir. Sosyal denetim ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla yargı ancak iktidarların veya zenginlerin bir baskı aracı hâline gelmiştir. Adaleti dağıtmamakta, zulme âlet olmaktadır.

Çözüm:

Yerinden yönetim ve hakemlik sistemine geçiştir. Mahkemeler 5000 nüfuslu bucaklarda kurulmalı, hakemler 50 000 nüfuslu ilçe merkezinden seçilmelidir. 

 

SORUN                                             ÇÖZÜM

X- YARGI SORUNU                        HAKEMLİK SİSTEMİ

1- Pahalı Yargı                                   Avukatlık Hakemliğe Çevrilecek

2- Ezici Yargı                                     Yerinde Soruşturma

3- Bağımlı Yargı                                 Temyiz yok. Akileler tazmin Eder

4- Taraflı Yargı                                   Baş Hakemi Hakemler Seçmelidir

5- Etkisiz Yargı                                  Yargıya Karşı Gelen Tenkil Edilmeli

6- Gecikmeli Yargı                            Dıştan Soruşturma

8- Yöneten Yargı                               Uymayanı Yargı İle Sürme

9- Dengesiz Yargı                              Savcılık Kaldırılmalı. Parti Hakemleri.

10-Tekel Yargı                                   Bucaklarda Hakemler Yargısı

 

 

 

100

SORUN

 

VE

 

100

ÇÖZÜM

 

 

 

I- İKTİDAR  

 

Açıklama:

Devlet zulüm etmemelidir. Ama güçlü olmalıdır. Zulüm yapacak diye devleti ve kurumları güçsüz hâle getirmek o devleti yıkar, halkını da yok eder. Türkiye’nin bugün en büyük sorunu Türkiye’deki kurumların iktidarlarını kaybetmiş olmasıdır.

Çözüm:

Kurumları muktedir kılmanın sırrı onları demokratlaştırmadır. Halka dayanmayan kurum güçlü olamaz, muktedir olamaz.

 

1) Meclis

Açıklama:

Anayasa Mahkemesi’nin dokunulmazlığı kaldırılmamış ve soruşturması yapılmamış Erbakan ve arkadaşlarını mahkum etmesi; Meclis’in bu karara direnmemesi sonunda Meclis tüm gücünü kaybetmiş ve o tarihten itibaren Meclis oyuncağa dönüşmüştür.

Çözüm:

Yüce Divan Meclis’in kendi içinden seçtiği yirmiye yakın hakemlerden seçilen Hakem Kurulu’ndan oluşmalıdır. Başsavcılık kaldırılmalı, baş savcının görevini siyasi parti başkanlarının atadıkları hakemler yapmalıdır.

 

2) Cumhurbaşkanı

Açıklama:

Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’nin baskısı ile seçilmiştir. Meclis’e dayanmayan, orduya dayanmayan devlet başkanı etkin olamamaktadır. Krizler ona yüklenmiştir. Bir hukukçu siyasete hakim olamaz, orduya komuta edemez.

Çözüm:

Sayın Ahmet Necdet Sezer istifa etmelidir. Meclis bir orgenerali devlet başkanı seçmelidir. Sayın Evren, Sayın Demirel ve Sayın Sezer Çankaya’da oturmalı, Devlet Başkanı’nın resmî müşavirleri olmalıdır.  

 

3) Hükümet

Açıklama:

28 Şubat’tan beri hükümetleri devlet başkanları seçmiyor ve güvenoyu ile desteklenmiyor. Baskı ile oluşturulan hükümetler güçsüz oldukları için ısmarlama vasilerle yönetiyor görünümündedirler. İktidarsız hükümetler görevlilere söz dinletemiyor ve dolayısıyla iktidar boşluğu vardır.

Çözüm:

Millî Mutabakat Hükümeti kurulmalıdır. Meclis’in tam desteğini almalıdır. Ordunun açık desteğini alarak muktedir hâle getirilmelidir.

 

4) Yargı

Açıklama:

Davaların uzun sürmüş olması, avukatların çıkarları doğrultusundaki çabaları, Yargıtay baskısı, siyasete âlet edilmiş olmaları sebebiyle yargı tüm güvenilirliğini yitirmiştir. Kimse yargının adalet dağıttığına inanmıyor. Kimse yargıdan korkmuyor. Mafyadan korkuyor.

Çözüm:

Hakemlik sistemi getirilmelidir. Hukuk davalarında hakemlerin kararları kesin olmalıdır. Yargıtay denetimi kaldırılmalıdır. Üst yargı denetimi getirilmelidir. Haksız kararlarda devlet tazmin etmelidir. Ceza ve kamu davalarında bilirkişi müessesesi çalıştırılmalıdır. Bilirkişileri taraflar seçmelidir. Mahkemeler ne soruşturma yapmalı, ne de karar vermelidir. Sadece yargılamayı yürütmelidir. Gerekirse onaylamalıdır.

 

5) Yöneticiler

Açıklama:

Haksızlık yaparlar diye görevlilerden yetkiler alınmış ve merkeze bağlı hâle getirilmiştir. Mülki amirler sadece sembolik hâle gelmişlerdir. Böylece yönetim etkisiz hâle gelmiştir.

Çözüm:

Görevliler tam yetkili olmalıdır. Kararlar hemen uygulanmalıdır. Üstlere bilgi vermelidirler. Denetim sonradan yapılmalıdır. Uygulama sonra yapılmalıdır. Yargı denetimi olmalıdır. Vali ve kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar kesin yetkili olmalıdır. Haksızlık veya yanlış yapanlar sonra yargı yoluyla denetlenmelidir.

 

6) Ordu

Açıklama:

Ülkemiz dışa bağlı sermayenin etkisi altındadır. Henüz ekonomik bağımsızlığımızı elde etmiş değiliz. Sermaye orduya baskı yaparak milletine karşı hareketler yaptırmaktadır. Bu da orduyu yıpratmakta, millet ordusundan soğumaktadır. Bu da Türkiye’yi çok tehlikeli uçuruma götürmektedir. On senede bir yapılan askeri müdahaleler hem yönetimi krizlere sokmuştur, hem de orduyu yıpratmıştır.

Çözüm:

Ordunun bütçesi Anayasa ile garanti altına alınmalıdır. Genel Kurmay Başkanlığı doğrudan Devlet Başkanı’na bağlanmalı; sivil yönetim askeri yönetimin, askeri yönetim de sivil yönetimin işine karışmamalıdır. İçte güvenlik sorunu olursa sıkıyönetimle çözülmelidir. Sıkı yönetime de sivil yönetim karışmamalıdır.

 

7) Polis

Açıklama:

Polise görev veriliyor, ama yetkisi yok. Silahı var kullanamıyor. Sokak hareketlerine doğrudan karışması, karakol soruşturması polisi etkisiz hâle getirmiştir. İktidarını kaybetmiştir.

Çözüm:

Polis soruşturtmacı olmalıdır. Olayları uzaktan takip etmelidir. Önce sözlü soruşturma, sonra yazılı soruşturma yapmalıdır. Duruşmalı soruşturma seçilmiş bucak başkanlarının izni ile yapılabilmelidir. Karakol soruşturması mahkeme kararı ile ve jandarma tarafından yapılmalıdır. Jandarma o ilin askerlerinden oluşmalıdır. Polisin hazırladığı tespit dosyasını mahkeme kabul veya reddetmelidir. Kendisi soruşturma yapmamalıdır. Hukuk davaları da polis tarafından soruşturulmalıdır. Bilirkişiler de polis yetkisine sahip olmalıdır. Polis savunma dışında silah kullanmamalı, olaylara müdahale de etmemelidir. Hukuk devletinde olaydan sonra mahkumiyet vardır. Olaya müdahale yoktur.

 

8) Türk Lirası

Açıklama:

Enflasyon sebebiyle Türk lirası değerini kaybetmiştir. Parası olmayan devlet hâline gelmiştir. Bu da devletin tüm iktidarını yok etmiştir. Kimin parasını kullanıyorsak devletimiz o olur.

Çözüm:

Her türlü ödemeler Türk lirası ile yapılmalıdır. Ancak borçlanmalar altın değeri ile hesaplanmalıdır. Mahkemeler borçlanmanın olduğu tarihteki altın değeri ile TL olarak ödeme yapmalarına karar vermelidir. Devlet TL dışında hiçbir ödeme yapmamalıdır, anlaşmalar yapmamalıdır. Türkiye’de Türk lirası geçerli olmalıdır. İhracatta TL istenmelidir. TL Türkiye’de konvertibl olmalıdır. Değiştirme farkı istenmemelidir.

 

9) Mevzuat

Açıklama:

T.C. mevzuatı tercümelerden oluştuğu, eskimiş bulunduğu, çokluğu, çelişkili olması nedeniyle uygulanamıyor. İsteyen istediği gibi yorumluyor. Mahkemeler de dün verdikleri karalara ertesi gün çelişkili kararlar alabiliyor. İlkel topluluk haline gelmişizdir. Kanunlarımız yok gibidir. Yüz sene önce yazılmış bir şiiri okursanız hapislere girebilirsiniz, ebediyen hiçbir kuvvet sizi kurtaramaz duruma düşebilirsiniz.

Çözüm:

Mevcut olan bütün mevzuat tamamlayıcı olmalıdır. Yani aksine bir anlaşma yoksa geçerli olmalıdır. Anayasanın değişir maddeleri dahil bidayet mahkemeleri kanunlara göre değil, hukuk ilmine göre yorumlamalıdırlar. Hakemlerden oluşan yargı zamanla mevzuatı eleyecek, birleştirecek ve ülkemiz yazılı hukuka da ulaşacaktır. Kanunları iptal yerine uygulamada yargı denetimi getirilmelidir. Kanunlar hukuk ilmine göre yorumlanmalıdır. Kur’an’ın hükümleri bile böyledir, müteşabihler vardır.

 

10) Din      

Açıklama:

Dünyada bir asırdan fazla dine karşı cephe alınmış, lâiklik dinsizlik şeklinde anlaşılmıştır. Okullar, basın, yönetim, yargı herkes dine karşı cephe almıştır. Bu durum bir taraftan bu kuruluşların etkinliğinin kaybolmasına sebep olmuş, diğer taraftan din de halka etki edememiştir. Bu da ülkeyi ahlâksız topluluk hâline sokmuş, zulmün ve yolsuzluğun ülkesi haline getirmiştir.

Çözüm:

Lâiklik; “Bir şey suç ise dini olmakla suç olmaktan çıkmaz, suç değilse dini olduğu için suç olmaz. Devlet doğmalarla değil, müsbet ilimle yönetilir. Devlet dini kuruluşlara cemaatleri sayılarınca destek verir, yönetimde etkili yapar.” şeklinde tanımlanmalıdır. Bütün dinler cemaatleri nisbetinde ülke yönetiminde aktif hâle getirilmelidir. Böylece halk nezdindeki etkileri artar. Ahlâkî eğitim yapılmış olur.        

 

 

 

II- ORDU

 

Açıklama:

Türkler asker bir millettir. Savaşı sömürmek için değil, adalet için yaparlar. Tarihte adalete ihtiyaç olduğunda Türkler başa güreşmişlerdir. Bugün adaletin yerini çıkar almıştır. Bunun kaynağı çatışmacı kapitalist düzendir. Türkiye üç asırdır çağın çirkinliklerine uyamamıştır. Sivil yönetim bir türlü düzenlenememiştir. Bu sebepledir ki ordu sık sık müdahale etmek zorunda kalmıştır. Askeri metotla ancak geçici çözümler getirilebilmiştir.

Çözüm:

Devlet Başkanı asker olmalıdır. Bütçesi Anayasa ile bağımsız hâle getirilmelidir. Millî mutabakat hükümeti kurulmalıdır. Genel Kurmay Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlanmalıdır. Devletin dış siyasetini Başbakan, Devlet Başkanı ve Genelkurmay Başkanı birlikte belirlemelidir. Bu siyaset siyasilere göre değişmemelidir. Sıkıyönetim dışında asker içişlerine karıştırılmamalıdır.

 

1) Askeri Düzen

Açıklama:

Askerlikte kuvvetli olan haklıdır. Hukuk düzeninde ise haklı olan kuvvetli kılınmıştır. Askerlikte emir-komuta hakimdir. Hukuk düzeninde ise mevzuat hakimdir. Askerlikte gayeye ulaşmak esastır. Her yol meşrudur. Hukuk düzeninde ise kurallara göre hareket etmek esastır. Sonuçtan sorumluluk yoktur. Askerlikte sorumluluk kolektiftir. Hukuk düzeninde ise sorumluluk şahsidir. Askerlikte ya hep ya hiç vardır. Hukuk yönetiminde ise başarı nisbidir. Devlet askeri düzenle kurulur ve korunur, hukuk düzeni ile yaşar ve gelişir. Askeri müdahale gelişmeyi önlüyor, yaşamayı da tehlikeye düşürüyor.

Çözüm:

Devlet Başkanı asker olmalıdır. Orduya doğrudan komuta etmelidir. Başbakan sivil olmalı, Meclis’in denetiminde olmalı ve Devlet Başkanı’nın sivil yönetime müdahale yetkisi olmamalıdır. Bugün de bu resmen böyledir.

 

2) Büyüklük

Açıklama:

Türkiye çok hassas bir bölgede bulunmaktadır. Çok güçlü ordusu sayesinde yaşamaktadır. Bu orduyu kendisi besleyemediği için dış sermaye ile destek almaktadır. Bu da orduyu mefluç hâle getirmektedir. Dışa bağımlı ordu ülkenin bağımsızlığını tehlikeye düşürür.

Çözüm:

Ordu üretici hâle getirilmelidir. Askerlik eğitimi yanında askeri eğitim içinde askerlik hizmeti verilmelidir. Askere 18 yaşında alınmalı ve üç yıl yapılmalıdır. Askerlikte bir yıl çalıştırılıp üretim yapılmalıdır. Bu aynı zamanda halka meslekî eğitim vermeyi sağlayacaktır.

 

3) Bağımlı

Açıklama:

1950’den beri Türkiye Sovyetler’e karşı batılılarla işbirliği içine girmiş ve yardım almıştır. NATO içinde Batı’yı Sovyetler’e karşı korumuştur. Şimdi Sovyetler dağılmıştır. Ancak oluşmuş olan NATO dağılamıyor. Yeni düşman arıyor. Müslüman ülkelerini düşman olarak seçmek istiyor. Sovyetler yok ama ordu Batı ile ilgisini kesemiyor.

Çözüm:

Türkiye NATO’dan ayrılmalıdır. ABD’ye Kıbrıs’ı vermeli ve Türkiye’deki üslerinden çıkarmalıdır. Barış için Batı ile birlikte olmalıdır. Savaşta da sınırlarını korumalıdır. Tarafsız kalmalıdır. Mustafa Kemal’in “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesine sadık kalmalıdır.

 

4) Saldırı Eğitimi

Açıklama:

Batı saldırgan orduya sahiptir. Onun hedefi odur. Oysa Türkiye saldırgan ordu gücüne sahip değildir. Buna ihtiyacı da yoktur. Türkiye’nin savunma gücüne ihtiyaç vardır. Amerikan askeri eğitimi kendisine yaramamaktadır. Bu bakımdan ordumuz yanlış eğitilmektedir.

Çözüm:

Türkiye yeni savunma orduları kurmalıdır. Samsun, İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara, Adana, Diyarbakır, Van, Erzurum, Kayseri, Konya ve Afyon’da birer ordu kurulmalıdır. Bunlara kendi yörelerini savunacak şekilde eğitim verilmelidir. Saldırgan ordu yalnız Ankara’daki ordu olmalıdır. O NATO içinde varlığını sürdürebilir. Amerika’nın verdiği silahlar onun emrine verilir.

 

5) Demokratiklik

Açıklama:

 

Çözüm:

Askerlikte demokrasi olmaz. Ancak askerlik demokratik olarak oluşmalıdır. Savaşmak istemeyenleri zorla savaştırmak adil değildir. Bedel alınmalıdır. Bedellilerin seçme ve seçilme hakları olmamalıdır. Sonra 12 bölgeden her birinden birer ordu kurulmalıdır. Halk kendi bölgesi dışında seçtiği bölgede askerliğini yapabilmelidir. Ordu içinde de kendi komutanını kendisi seçebilmeli ve barış zamanında değiştirebilmelidir. Ancak bundan sonra artık komutanına kayıtsız şartsız canını verircesine itaat etmelidir. Kendi seçtiği, inandığı, güvendiği sevdiği komutanı ile vatan için seve seve ölüme gidecektir. Böylece askerlikte de demokratiklik sorunu çözülmüş olur.

 

6) Müdahale

Açıklama:

Dışarıda hazırlanmış tezgahlarla iç güvenlik sarsılmaya başlıyor. İç güvenliği sağlayamayan sivil idare bir de askerlere müdahale etmeye kalkışıyor. Sonunda ordu sivil idareyi ele alıyor. İstiklâl Savaşı’mızı da böyle yaptık. Ordu görevini yapınca kışlaya çekiliyor. Ne var ki, bu bir taraftan ülkeyi geri bırakıyor, diğer taraftan orduyu yıpratıyor. Böylesine on senede bir yapılan müdahalelerle devletin varlığı korunamaz. 28 Şubat’tan sonra yapılan gizli müdahalelerin nelere sebep olduğu da açıkça görülmüştür. Orduyu istismar ederek hortumcular ülkeyi boşalttılar. Ordunun görevi Türkiye Devleti’nin istiklâlini ve cumhuriyetini müdafaadır. Lâikliği korumak, irtica ile mücadele etmek, hattâ iç güvenlik Türk Ordusunun görevi değildir, yetkisinde de değildir.

Çözüm:

Ülke yüzden fazla ile ayrılmalıdır. İller iç işlerinde bağımsız hâle getirilmelidir. Valilerini kendileri seçmelidir. Meclisleri olmalıdır. Kendi halklarından oluşmuş jandarma birlikleri olmalıdır. Ordu illerin içine girememelidir. Ancak güvenliğini sağlayamayan ilin seçilmiş valisi talep ederse ilinde sıkıyönetimi ilân edebilmeli ve bölge merkezlerindeki ordudan askeri birlik isteyebilmelidir. Her bölge merkezinde bir ordu bulunacağından ve o ordu o bölge halkından oluşmayacağından illerin isyanı sözkonusu olamaz. Ordunun müdahalesine gerek kalmaz. Devletin genel siyasetinde ise ordu zaten tam yetkilidir. Çünkü devlet başkanı askerdir. Üç kişiden ikisi askerdir. Sadece başbakan sivildir.

 

7) Güncel Eğitim

Açıklama:

Savaş usulleri ve silahları süratle değiştiği halde, askerler gençlikteki eğitimle kalmaktadır. Bu da savaşın ilk zamanlarında askerlerin telef olmasına sebep olmaktadır. Kore’de ve PKK hareketlerinde bu görülmüştür.

Çözüm:

Askerlik hizmeti üç yıla çıkarılmalıdır. İlk askerlik bir seneye indirilmeli, hattâ daha da kısaltılmalıdır. Ondan sonra her yıl herkes kıtasına katılıp bir-iki hafta eğitim görmelidir. Hem askerliğini hatırlamalı hem de yenilikleri öğrenmelidir. Askerler yıllık tatillerini asker arkadaşları ile geçirmelidir.

 

8) Silahta Bağımlılık

Açıklama:

Savunma silahlarından çok saldırı silahları ile ordu donatılmaktadır. Ülkede imal edilmeyip dışarıdan ithal edilmektedir. Taşıma su ile değirmen dönmez. Başkasından alınan silahlarla savaş kazanılmaz. Hele o silahı o ülkeden alıyorsan hiç kazanılmaz. Tarihte savaşlarda yeni silahı bulan ve kullanan ordular muzaffer olmuşlardır. Barut gibi buluşlar çağları değiştirmiştir. 1950’den sonra Türk ordusu yabancı silah kullanmaya mahkum edilmiştir.

Çözüm:

Bölgelerde oluşacak olan on iki ordu kendi bölgesini savunması için kendi silahını geliştirmelidir. Bunu değil yabancılardan, diğer ordulardan bile saklamalıdır. Çünkü yeni silah karşı tarafı savunmasız bırakır. Biz orduya sadece tahsisat vermeliyiz. Silahı nereden isterse o temin etsin. Her ordu ayrı ülke ile anlaşabilir. Karadeniz’i savunan Rusya ile değil de, Amerika ile anlaşır. Ege’yi savunan Amerika ile değil de, Çin ile anlaşır. Cepheye göre müttefik edinilmiş olur. Bölge halkı ile işbirliği içinde araziyi bilen ordu onu rahatlıkla savunur. Tüm dünya üzerimize gelse bile işgal edemezler. Yurtta sulh dünyada sulh ilkesi sebebiyle saldırmayı zaten düşünmüyoruz. Olsa olsa savunma saldırısı yapılır. O da yine bölge işidir. Karşı tarafa göre ordu hazırlanır.

 

9) Zorunlu ittifaklar

Açıklama:

NATO gibi zorunlu ittifaklara katılmış olabiliriz. Afganistan’a veya Irak’a ordu gönderebiliriz. Kendimizi tamamen bundan tecrit etmemiz mümkün değildir.

Çözüm:

Ancak buralara savunma birlikleri değil de, gönüllü oluşacak birlikler gitmelidir. Gönüllü komutan atanır. O da vatandaşlardan gönüllü askerler toplar. Böylece oluşmuş birlik Irak’a saldırabilir. Bu ülkeyi bölmez. Siz Kürtleri toplar Kürtlere saldırtırsanız veya Rumları toplar Yunanistan’a saldırtırsanız, Ermenileri toplar Ermenilere saldırtırsanız ülkeyi bölersiniz. 

 

10) Orduda Lâiklik

Açıklama:

İnsanlar inançları için savaşırlar, idealleri için ölürler. İnanç ve ideallerde baskı yapamazsınız. Çünkü zorla inanç doğmaz. Ülkede çeşitlilik olduğuna göre ordu içinde de aynı çeşitlilik vardır. Bu da ordunun bölünmesine sebep olabilir. Bu sebeple orduda dine karşı hassasiyet gösterilmektedir. Lâiklik dinsizlik şeklinde veya dinî baskı olarak görülmektedir. Bu da ordunun bölünmesine zemin hazırlamaktadır.

Çözüm

Bunun çözümü, orduların ve birliklerin demokratik usullerle oluşmasıdır. Her ordunun, her birliğin farklı olarak inancını ve idealini belirlemesidir. İsteyen başı örtülü düzeni tesis eder, isteyen başı açık düzeni tesis eder. Kişi ordusunu ve birliğini seçerken buna göre seçer. Ortak idealimiz vatanın müdafaasıdır. Lâik ve demokratik ülkemizde istediğimizi yaşayabilmeliyiz. Kendi inanç ve anlayışımızı yaşayıp barış içinde inandırarak yaymaya çalışabilmeliyiz. Çocuklarımıza isterlerse cennete gidecek yolları açabilmeliyiz. Herkesin cenneti ayrı olabilir. İstanbul’dan Ankara’ya giden yolcular ortak araba içinde seyahat etmektedir. Ama herkesin gideceği adres farklıdır. Herkes kendi adresine gidebilmek için ortak arabayı korumaktadır. Vatan da aynı inançlara sahip insanların değil, değişik inançlara sahip kimselerin, ama ortak savunmaları olan kimselerin arabasıdır. Herkes kendi inanç ve ideali için aynı vatanı savunmaktadır. Kendi inancı için şehit olmaktadır. Bu da ancak yerinden yönetimli nisbî sistemle yaşatılan demokrasi ve lâiklikle mümkün olur.

Böylece güvenilir bir orduya sahip olduktan sonra iç işlerimizde düzenlemelere gidebiliriz. Yoksa ordumuz zayıf olursa, içerde bir iş yaparsa dışarısı müdahale eder. Zayıf olmaz da Anayasa ile görev ve yetkileri çizilmezse, dengede tutan asker bir devlet başkanı olmazsa bu sefer onun korkusu ile bir şey yapamayız.    

 

 

 

 

 

 

 

 

III -DIŞ İLİŞKİLER

 

Açıklama:

Dış ilişkileri biz değil tarih düzenler. Karşı devletlerin tutumu belirler. Bugün dost olan ülke birden düşman oluverir. Beklemediğimiz yerden beklemediğimiz saldırıya uğrayabiliriz. Hele son derece tarihî ve coğrafî sorunlarla yüklü ülkemizde, dağdaki eşkıya gibi elimiz silahta ayakta uyuyarak yaşamak zorundayız. Sık sık değişen siyasiler sebebiyle nöbet yeri boş kalabilmektedir. Yeni nöbetçiler kendilerini neyin beklediğini dahi bilememektedir. Ordumuzdaki devamlılık kısmen buna çare olmaktadır. Ancak 1950’deki değişme dış siyasetimizi çıkmaza sokmuş ve bunu hâlâ düzeltemiyoruz. Demokratik yönetim, sivil yönetim buna çare bulamamaktadır.

Çözüm:

Devletler hukuk yöntemiyle kurulamaz ve korunamaz, askeri yöntemle kurulur ve korunur. Dolayısıyla Meclis ancak baş komutanını seçmek ve ona güvenini sürdürmek şeklinde yetkisini kullanır. Onun dışında savaş ve barışa bile Meclis karar veremez. Çünkü bu dışarıdan gelen bir olaydır. O halde sıkıyönetim, seferberlik ve savaş kararlarını alma yetkisi asker olan Devlet Başkanı’na ait olmalıdır. Yalnız Genelkurmay Başkanı ve Başbakan ile istişare eder. Zira bunlar çok gizli ve ani olmak zorundadır.

 

1) Coğrafî Sorun

Açıklama:

Türkiye Dünya karalarının merkezindedir. Avrupa ve Asya’nın geçiş yeri Türkiye’dir. Karadeniz’in Akdeniz geçişi Türkiye’dir. Asya’nın kuzeyi ile Afrika’nın güneyi İstanbul’dan eşit uzaklıktadır. Bu önemli durumundan dolayı tarihte İstanbul’a hakim olan devlet süper devlet olmuştur. Türkiye’ye sahip olan ülke merkez olması nedeniyle dünyaya etkindir. İşte bu sebepledir ki süper güçler hep İstanbul’a göz koymuşlardır. Hiç olmazsa etkilemek istemektedirler. Türkiye bu durumda kendisini kendi kendine savunamaz durmadadır.

Çözüm:

Türkiye’nin bu hassas ülkesinde kalabilmesi için önce Mustafa Kemal’in gösterdiği hedefle, yurtta sulh dünyada sulh ilkesiyle toprak kazanma siyasetinden kesinlikle uzak durmalı, komşularıyla iyi geçinmelidir. Çevresinde güçlü devletler oluşturmalıdır. Onlarla savunma paktlarına girişmelidir. Ülke açık pazar hâline getirilmeli, herkes rahatlıkla girmeli ve çıkmalıdır. Tek taraflı olsa da vize ve pasaportta kolaylık sağlamalıdır. Gümrükler ve geçişler sıfırlanmalıdır. Saldırma ordusunun yerine güçlü savunma devleti olmalıdır. Ayrıca Türkiye süper güçler arasında dengeli ve tarafsız ilişkiler kurmalı, onlar arasında barışçı aracı olmalıdır. Toprak bakımından genişlememeli ama uygarlık bakımından da yine Mustafa Kemal’in gösterdiği hedefe, muasır medeniyetin fevkine çıkmalıdır. Dünyaya hizmet vermelidir. O taktirde Türkiye kendisi dünya tarafından kendiliğinden korunur. Geri kalırsa, varlığını ona buna sığınarak gerçekleştirirse, dünyanın düşmanlığı içinde varlığını sürdüremez. Parçalanarak bölüşülür.

 

2) Irkî Sorun

Açıklama:

Türkler tâ İskitler’den beri Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Cengizler, Osmanlılar olarak gerek Çin’i gerek Avrupa’yı almış ve asırlarca yönetmişlerdir. Bugün de 500 milyonluk nüfusları ile dünyaya yayılmış ve din birliğini de sağlamışlardır. Bu durum dünyanın süper güçlerini rahatsız etmekte, eski istila hevesliliğini gösterebilir diyerek ülkemize düşmanlık yapmaktadırlar. Ülkemizin geri kalması için birleşmektedirler.

Çözüm:

Türkiye yurtta sulh cihanda sulh ilkesine dünyayı inandırılmalıdır. Ayrıca ülke dışındaki Türkleri de inandırmalıdır. Türkiye 500 milyon insanı besleyecek coğrafi imkana sahiptir. Dünyadaki bütün Türkler Türkiye’ye gelse Türkiye hepsini barındırabilir. Bunun için “konuk vatandaşlık” statüsü çıkarılmalıdır. Türk asıllı olan veya Türk asıllı olduğunu kabul eden halklar Türkiye’ye vizesiz geçebilmeli ve onlara konuk vatandaşlık statüsü verilmelidir. Türkiye’de iş edinip çalışabilmelidir. Sadece sosyal güvenlikleri olmamalıdır. Türkçe öğrenir askerlik de yaparlarsa vatandaş yapılmalıdır. Türk soyundan gelenler bulunduğu ülkelerde bağımsızlıklardan vazgeçmelidir. Bunlar Türkiye ile o ülkeler arasında barış elçileri olmalıdır. Bulundukları ülkede bağımsızlık sorunu çıkaranlar Türkiye’ye kabul edilmemelidir. Bu sorun Türkiye’nin lehine çevrilebilir.

 

3) Dinî Sorun

Açıklama:

Türkiye Müslüman ülkedir. Türkler bin yıldır İslâmiyet’i dünyaya yaymışlardır. Rusya’ya, Çin’e, Hindistan’a, Güney Doğu’ya da İslâmiyet’i Türkler götürdüler. Türkiye yine İslâm istilâsına girişebilir. Tüm İslâm ülkelerini arkasına alarak dünyayı tekrar din savaşlarına götürebilir. Bu sebeple Hıristiyanlar, Yahudiler ve Budistler işbirliği içinde İslâm âlemine ve dolayısıyla onların başı olabilecek Türkiye’ye birlikte düşmanlık yapmaktadır. Türkiye lâiklikle bu sorunu çözememiştir. Çünkü halkı Müslüman kalmaktadır.

Çözüm:

Türkiye “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nı kabul etmelidir. Türkiye’de değişik ırk ve dinler siteler kurabilmelidir. Yerinden yönetimle bu siteler tamamen iç işlerinde bağımsız olmalıdır. Dünyadaki bütün dinlere Türkiye’de dinî merkezler kurdurulmalıdır. Dinler arası ilişkiler ve anlaşmalara imkan vermelidir. Dinler müsbet ilmin hakemliğinde birbirine yaklaşmalı ve birlikte ahlâksızlıkla savaşmalıdır. Kur’an’ın böyle bir dinler anlayışına sahip olduğuna önce biz inanmalıyız. Sonra da dünyaya anlatmalıyız. Samimi olarak lâikliği benimsemeliyiz. Ateizme de o lâiklik içinde yer vermeliyiz. Dünya gerçek lâikliği Kur’an’dan, bizden öğrenmeli ki bize düşmanlığı kalmasın. Tarihte bu hususta müsbet diplomaya sahibiz. Konuk vatandaşlık bu konuda da sorunumuzu çözecektir.

 

4) Tarihî Sorun  

Açıklama:

Avrupa bugünkü uygarlığını Endülüs Devleti ile Osmanlı Devleti’ne borçludur. Bin yıl önce Endülüs’ten gelen İslâmî tesirler Avrupa’yı uyandırmıştır. Endülüs’ten yararlandıktan sonra onu yenerek tasfiye etti. Osmanlılarla ise son 500 yıldır uğraşmaktadır. Osmanlı Avrupa’da bugünkü Amerika gibi tek süper güç idi. I. Cihan Savaşı’nda bu gücü kaybetmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması önlenememiştir. Şimdi Avrupa Endülüs gibi Türkiye’yi ortadan kaldırma çabası içindedir. Türkiye’yi parçalamayı hedeflemiştir. Avrupa Birliği’ne alıp almama ile oyalıyor. Maksadı gafil avlayıp yutmaktır.

Çözüm:

Türkiye bunu karşılamak için güçlü komşu devletler oluşturmalı, onlarla barış içinde olmalı, Türkiye’yi açık ülke hâline getirmeli, güçlü ordu bulundurmalı, muasır uygarlığın üstüne çıkmalıdır. Türkiye hemen Kur’an’ın gösterdiği “İnsanlık Anayasası” yapısını tesis etmelidir. Bu anayasa yurtta sulhu yerinde yönetimde, cihanda sulhu da küreselleşmede görmektedir.

 

5) Bağımsızlık Sorunu

Açıklama:

Türkiye Devleti İstiklâl Savaşı’nı bağımsızlık için yapmıştır. Anayasasında, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir denmektedir. Oysa 1950’den sonra Türkiye politikasını değiştirmiş, hakimiyet-i milliye ve kuvva-yı milliye ilkelerini askıya alarak bağımsızlığını feda etmeye başlamıştır. Avrupa’nın bir vilayeti olmaya itilmektedir. Böylece Türkiye çelişki içindedir. Bu iç ve dış dengesini bozmaktadır.

Çözüm:

Bu sorun “İnsanlık Anayasası”nda çözülmüştür. Bunun çözümü yerinden yönetim ve uluslararası silahlı güçlere katılmamadır. Türkiye NATO’dan çekilmelidir. Uluslararası güçlerin oluşmasına muhalefet etmelidir. Uluslararası barış ilişkileri Birleşmiş Milletler’e bırakılmalıdır. Uluslararası hakemlerden oluşan yargı oluşturulmalıdır. Dünya barışı bunlarca korunmalıdır. Türkiye’nin iç işlerinde Birleşmiş Milletler’in kararları etkisiz olmalıdır. Yerinden yönetim demek, merkezî kararların taşrayı bağlamaması demektir. Bu devletler için geçerli olduğu gibi; bir devlet içinde yerel yönetimler için de geçerli olacaktır. Hâsılı, Türkiye iç işlerinde kayıtsız şartsız bağımsız olacak, uluslararası işlerde hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargıya kayıtsız şartsız bağımlı olacaktır.

 

6) ABD Sorunu

Açıklama:

Amerika’daki sömürü sermayesi dünyayı tek kutuplu olarak yönetmek istemektedir. Silahlı güç olarak da ABD’nin ordusunu kullanmaktadır. O da dost ülkelerin ordularını para karşılığı savaştırma niyetinde. Türkiye’yi komşularla savaştırmaya zorlamaktadır. İkinci Cihan savaşı’ndan beri ABD ile ortak hareket eden Türkiye Amerika’nın baskısına dayanamamaktadır. Oysa bu Türkiye’nin komşuları ile boğuşmaya başlaması ve Ortadoğu’yu sürekli kana boğması demektir.

Çözüm:

Türkiye dış siyasette sadece barışta ABD’yi desteklemelidir. Onu güçlendirmelidir. Savaşlarda ise Türkiye onu serbest bırakmalıdır. Ne onu desteklemeli, ne de karşı çıkmalıdır. Üslerini kullandırmamalıdır. ABD Türkiye’yi savaşa zorlarsa karşı çıkmalı, korkmadan kendisine karşı savaşmaya hazır olmalıdır. Amerika Türkiye’yi bombalayabilir, ama Amerika Türkiye’ye gelemez. Böyle bir hareket onu çökertir. Süper güç olma özelliği biter.

 

7) AB Sorun

Açıklama:

Türkiye AB’ye giremez. Avrupa’ya yabancıdır. Uyum olmaz. Orada azınlık olarak asimile olur. Avrupa’da kişisel ahlâk bozuktur, kendi ahlâkı da bozulur. Batı sermayesi gelir, halkını da getirir ve sonunda Türk halkı Türkiye’den göç etmek zorunda kalır. İstiklâl Savaşı ile kazanılmış Türkiye teslim edilmiş olur. Batı da Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almaz. Yabancıyı alıp hazmedemeyebilir. Türklerin sosyal ahlâkı bozuktur, Türkler Avrupa’nın ahlâkını bozabilir. Türkler Müslümandır. Dinleri Hıristiyanlardan üstündür. Dinî bütünlüğünü bozar. Türkler doğurgan genç nüfusa sahiptir. Avrupa işyerlerine hakim olabilir. 200 milyar dolarlık borçlu ülkeyi Avrupa ne yapacaktır? Bizleri oyalıyorlar.

Çözüm

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi dünya dengesini de bozar. Dünya yeni uygarlığa gidiyor. İslâm Uygarlığı ile Batı Uygarlığı’nı sentez eden bir devlete muhtaçtır. Dünyada buna bugün tek aday adayı vardır, o da Türkiye’dir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi Avrupa’ya, Türkiye’ye ve dünyaya zarardır. Türkiye Avrupa ile dost olmalıdır. Asya ile Avrupa arasında dengeli barış aracısı olmalıdır. AB’ye girmemeli ama onunla çok yakın dostluk ilişkisini de kumralıdır. Bu ABD için de doğru olanıdır.

 

8) İsrail Sorunu

Açıklama:

Yahudi sermayesi 500 yıldır dünyada etkindir. Son hedefi sermayeye dayalı tek kutuplu tek yönetimi dünyaya tesir etmektir. Bunun için 1897’deki Bazel Siyonizm Kongresi’ndeki plana göre I. Cihan Savaşı çıkarılmış, Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve geçici olarak ateist Türkiye Devleti kurulmuştur. II. Cihan Savaşı çıkarılarak İsrail Devleti’nin kurulmasına imkan vermiştir. Şimdi hedefi Türkiye’yi yıkmak, yerine Pontus, Bizans ve İsrail imparatorluğu kurmaktır. Türkiye’yi yıkmak için Türkiye’de iç savaşlar çıkarmakta, komşularla savaştırmaya çalışmaktadır. ABD’nin baskısı ile Türkiye’ye dost görünmek zorunda kalmaktadır.

Çözüm:

İsrail Devleti’ne Batı Şeria ve Gazze verilmelidir. İsrail Devleti varolacaksa o topraklar onun olmalıdır. Kesin sınırlar tespit edilmeli ve Ortadoğu ülkeleri tarafından bu sınırlar garantiye alınmalıdır. Müslüman ülkeleri tarafından finanse edilerek Arabistan çölünün içinde modern bir Müslüman Filistin Devleti kurulmalıdır. Yurtsuz Müslümanlar buraya göç edebilmelidir. İsrail bağımsız olarak yeteri kadar topraklara sahip ülke hâline getirilmelidir. Ondan sonra yine de taşkınlıklar yaparsa, Ortadoğu ülkeleri bir olup orasını işgal etmelidirler. Türkiye her iki tarafa garantör olmalıdır. Tüm anlaşmazlıklar hakemler yoluyla çözülmelidir.

 

9) Rusya Sorunu

Açıklama:

Doğu Avrupa İskitlerin ülkesidir. İskitler Moğollarla Germenlerin karışımı bir topluluktur. Türkler ve Slavlar bunlardan türemiştir. Tarih boyunca birlikte yaşadılar. Karıştılar, evlendiler. Bin yıl evvel Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra Slavlar da Hıristiyan oldular. İktidar zaman zaman Slavların, zaman zaman Türklerin eline geçmiştir. Son asırlarda Ruslar hakim olmuşlardır. Türkiye Ruslar için bir çıbandır. Halkı Türkiye’ye güvenerek isyan etmektedir. Bu sebeple o da Türk düşmanlığını yapmaktadır.

Çözüm:

III. bin yıla girerken savaşları sürdürürsek iki taraf da eriyip gider. İstersek biz barış içinde yerinden yönetimli nisbî temsilli yönetimleri kurarak savaşsız bin yıllık uygarlığı ortak olarak oluştururuz. Bunun için ilk şart Rusya’da bulunan Müslümanların bağımsızlık iddialarından vazgeçmeleridir. Göç etsinler, ama bulundukları yerlerde devlete karşı çıkmasınlar. Türkiye Rusya ve Ortadoğu ülkeleri ile bir birlik kurabilir. Türkiye AB’ye gireceğine, Orta Kıta ülkelerini oluşturma çabası içinde olabilir. Batı- İslâm sentezini kolayca yapabiliriz.

 

10- Çin Sorunu  

Açıklama:

Çin dünyanın dörtte bir nüfusuna sahiptir. Ülkesi içinde 30 milyona yakın Müslüman Türk vardır. Ayrıca 270 milyon Müslüman Çinli vardır. Bunların soyu da Türk’tür. Bu husus Çin’i  rahatsız etmektedir. Bu sebeple uluslararası siyasette Türkiye aleyhinde görüntü vermektedir. Sömürü sermayesi bir taraftan Müslümanları Rus, Çin ve Hintlilere karşı kışkırtmakta, sonra onları Müslümanlara saldırtarak İslamiyet’i sindirmektedir. Türkler de aynı kategori içinde yedeğe alınmaktadır.

Çözüm:

Türkiye Çin ile yakın ilişkiler kurmuştur. Çin’deki  Müslümanlara gerçekleri anlatmalıdır. Gelecekte dünya ancak Çin’in dengelemesi ile sömürü sermayesinden kurtulabilecektir. Bu sorunun en uygun çözümü Çin’den Türkiye’nin konuk vatandaş yoluyla işçi ithal etmesi ve onlar aracılığı ile dostluk kurulmasıdır. Müslümanların toprakları çok geniş, isterlerse oralara hicret edebilirler. Ama orada kalacaklarsa devletlerine sadık olmalıdırlar. İslamiyet de bunu emreder.

Sonuç olarak Türkiye silahı ile değil, siyaseti ile barışı öğretmelidir. Kendisi de bu barış içinde yaşamalıdır. Kur’an’ın bize emrettiği budur.  

 

 

 

 

 

IV- GÜVENLİK (MAFYA)

 

Açıklama:

Türkiye’nin doğu illerinde görünür güvensizlik vardır. Diğer bölgelerde ise gizli güvensizlik vardır. Kimse malından, canından, işinden ve ırzından emin değildir. Şöyle; bana kimse dokunamaz, arkamda devletim var diyemiyor. Kimse devletten korktuğu için eşkıyalıktan uzak durmamaktadır. Halkımızda millî ve dinî hislerin kuvvetli olması, vicdanlı olması nedeniyle sorunsuz yaşamaktayız. Bununla beraber yoksulluk sınırı vicdanları zorlamaktadır. Türkiye’yi mafyaların insafı yönetmektedir.

Çözüm:

Hakemlik sistemi getirilerek önce halkın yargıya güvenci sağlanmalıdır. Sonra yargı üstünlüğünü kesinleştirmeliyiz. Soruşturma sistemi de değiştirilmeli, polis hukuk davalarını da soruşturmalıdır. Önce şifahi sonra yazılı soruşturmaya dayandırılmalıdır. Polis ve yargı halkın güvenine kavuşturulmalı, etkin hâle getirilmelidir. Yargı ve soruşturma demokratlaştırılmalı ama etkin hale getirilmelidir. En önemlisi, askerlik yapan silah taşımalı, canını, malını, ırzını ve işini koruyabilmelidir. Ceza kalkmalı, nefsi müdafaada diyet ödenmelidir.

 

1. MİT Sorunu

Açıklama:

Sömürücü sermaye devleti kendisine göre yönetmek için önce silahlı mafyayı üretmiştir. Ona karşı da gizli istihbarat ile devlet mafyasını oluşturmuştur. Hukuk dışı davranışlarda bulunan her kuruluş mafyadır. Hukuk içi kuruluşun ayıracı açıklıktır. Gizli olan her şey hukuk dışıdır. Savunması alınmadan suçlama yapan bir kuruluş hukuk dışıdır. Yer altında silah mafyası ile devlet mafyasını dirsek teması haline getirmek, faili meçhul cinayetlerin sürüp gitmesi demektir.

Çözüm:

Devletin istihbarata ihtiyacı vardır. Devlet açık istihbarat kurumunu kurmalıdır. Kişi için her söylenen kendisine duyurulmalı ve savunması alınmalıdır. Yargı tarafından karara bağlanmayan hiçbir habere dayanarak devlet herhangi bir işlem yapmamalıdır. MİT orduya devredilmelidir. Ordu bu haberlerini yalnız savaşta ve sıkıyönetimde değerlendirmelidir. Barışta bu haberlerden yararlanmayacaktır.

 

2. Silahlı Mafya Sorunu

Açıklama:

Hemen hemen tamamı dış güçler tarafından organize edilen silahlı mafyaya karşı başarılı mücadele verilememiştir. Bir-iki hafta içinde Kıbrıs’ı alan ordu, 15-16 yıldır tatmin edici sonuç alamamıştır. Uzun süren iç savaş orduda istenmez olaylara sebebiyet vermiş, halk bezmiş ve onların yanında yer almaya meyletmeye başlamıştır. Bu durumda Türkiye iç savaşa sürüklenme tehlikesi ile karşı karşıya gelmiştir.

Çözüm:

Ordu kendi halkıyla savaşamaz. Ordu ancak cephe savaşı verebilir. Ordu derhal geri çekilmelidir. Türkiye bağımsız illere ayrılmalıdır. İç güvenliği illerin kurduğu jandarma teşkilatı korumalıdır. Ayrıca her türlü fikrin ayırımcı olsa da Meclis’te temsil edilmesine yer verilmelidir. İl kendi güvenliğini sağlayamazsa, bölgeden askeri birlik çağırılmalıdır. Sıkıyönetim askeri metotla sorunu yetkisi içinde kısa zamanda sona erdirilmelidir. Artık adalet düşünülmemelidir.

 

3. İş Mafyası Sorunu

Açıklama:

Pazara gidip malınızı satamazsınız. Doktorsanız hastayı kabul edip muayene edemezsiniz. Kamyonunuza bir eşya vurup taşıyamazsınız. Her yerin her iş mafyası oluşmuştur. Onlara haraç vermek zorunda kalırsınız. Bir sokakta herkes satsa satıcılar iflas eder. Devletin yapması gereken düzenlemeyi mafyalar yapmaktadır. Bu da düzensizliğin kaynağı olmaktadır.

Çözüm:

Sınırlı bir sahada faaliyet gösteren kimseler hattı kamudan almalıdır. İlk hatlar ucuz, sonraki hatlar pahalı olmalıdır. Devlet isteyene hat satmalı, isteyenden de almalıdır. Aynı anda alınacak ve satılacak arasında hat farkı olmamalıdır. Televizyon ve radyo kanallarını böyle satmalıdır. Ondan sonra gizli soruşturmalarla hâlâ mafyalık yapan kimseleri oradan uzaklaştırılmalıdır. Ayrılmayan tenkil edilmelidir. 

 

4. Senet Mafyası

Açıklama:

Yargının etkisiz olması nedeniyle senet mafyası türemiştir. Alacağını alamayan kimse borçluya gitmekte tehdit ederek tahsilat yapmaktadır. Senet tahsilatı ile geçinen mafya iş bulamazsa ne yapacağını tahmin edebiliriz. Devlet öncesi bedeviler devrine düşeriz.

Çözüm:

Hakemlerle kesinleşen borcunu ödeyemeyen veya ödenmeyen kimsenin borçlanma ehliyetini kaldırmalıyız. Ona kredi vermemeliyiz. Kimse ona borç vermemelidir. Veren de isteyememelidir. Herkese gerekli krediyi devlet faizsiz verirse senetli çalışmalar ortadan kalkar, mafya da sona erer.

 

5. Rüşvet Mafyası

Açıklama:

Ülkede rüşvet mafyası oluşmuştur. Her yetkilinin sicilini tutuyorlar, kendilerine veya yakınlarına suç işletiyorlar, sonra rüşvet teklif ediyorlar, almazsa suçlayarak soruşturma yaptırıyorlar. Rüşveti orda kullanıyorlar. Bu sebeple namuslu görevliler kenara itiliyor. Meydan rüşveti alan görevlilere bırakılıyor.

Çözüm:

 

Rüşvet yasak olmaktan çıkarılmalıdır. Görevlinin verdiği kararlar uygulanmalıdır. Ancak, hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı denetiminde görevlinin kararları iptal edilmeli, zararlar ödetilmelidir. Verdiği rüşvet de ona ceza olmalıdır. Görevli ise ehliyeti düşürmek suretiyle cezalandırılmalıdır. Aldığı rüşvet kendisinde kalmalıdır. Ehliyet bilgisizlikten düşürülmelidir. Aldığı para onun olmalıdır.

 

6. İşkence Sorunu

Açıklama:

Dünya ve Türkiye tarım döneminden sanayi dönemine geçmektedir. İşlenen cinayetlerin ortaya çıkarılması son derece zorlaşmıştır. Bütün dünyada güvenlik işkence ile sağlanmaktadır. Hakimler soruşturma için karakola gönderilmektedir. Sonra da polis sorumlu tutulmaktadır. İşkence yapılmayacaksa sanığı neden karakola gönderiyorsunuz? İşkence ne kadar kötü ise anarşi de ondan daha kötüdür. Bu sorun çıkmazdadır.

Çözüm:

Karakolda işkence kalkmalıdır. Ancak, soruşturmacı polisin kanaati mahkumiyet için yeterli olmalıdır. Soruşturma sonunda elde ettiği kanaat yeterli olmalıdır. Karakol soruşturması kalkmalı, önce sözlü olarak ayağına gidilmeli, sonra da yazı yazılarak ifadeler alınmalıdır. Diğer kanıtları da değerlendirerek tanıklık yapar. Hakim ona delilleri soramaz. Hakim kanıtlara girmez. Faili meçhul cinayetlerde bu fiili işleme ihtimali olan kimseler tazmin ederler. Tazminatlı af müessesesi cinayetleri ortaya çıkarır.

           

7. Faili Meçhul Cinayetler

Açıklama:

Kentlerin büyümesi sonucu suçluları yakalamak çok zorlaşmıştır. Karakol işkenceleri ile bile ortaya çıkarılamamaktadır. Silahlı mafya, gizli istihbarat örgütleri, rüşvet de bu kentleşmeye eklenince artık yargı sadece tarihî hatıra olarak durmaktadır.

Çözüm:

Çözüm, fıkıhtaki kasame sistemidir. Fiili işlemiş veya bilmiş olmaları muhtemel olan kimseler arasında soruşturma yapılır. Faili ortaya çıkarmazlarsa ağır diyet olarak mağdurlara ödenir. Böylece zararı herkese dokunacağı için herkes herkesi bekler.  Bir de soruşturmacıların kesin kanaatleri cezanın uygulanmasında yeterli sayılır. Kesin ispatlar olmadığı zaman da diyet ödenir.

 

8.Yetkisiz Polis

Açıklama:

Polise görev veriyoruz, yetki vermiyoruz. Silah veriyoruz, kullanma diyoruz. Eşkıya polis öldürüyor, asamıyoruz. İdam cezasının olmadığı yerde güven olmaz. Zaten idamı kaldırma sömürü sermayesinin dünyayı parasıyla dize getirmek için ortaya koyduğu bir metottur. Parası var o öldürtecek. Sonra sen öldüreni öldüremeyeceksin. Hapishaneleri de dinlenme evleri hâline getirecek.

Çözüm:

Polis soruşturma yapacaktır. Barış zamanında idam cezası yalnız katile uygulanacaktır. Af ile diyete dönüşebilecektir. Soruşturma sonunda polisin kesin kanaatleri geçerli olmalıdır. Sanığa söyletme gibi bir şart olmalıdır. Polisi silah kullanmak zorunda kaldığı zaman çekinmeden silah kullanabilmelidir. Polise ceza verilmemeli, devlet onu tazmin etmelidir. Yargı kararlarına uymayan jandarma tarafından tenkil edilmelidir. Tenkiline de yargı karar vermelidir.

 

9. Toplum Polisi Sorunu

Açıklama:

Sanayi döneminde sokaklarda halk taşkınlık yapmakta ve bu taşkınlığı önlemek için toplum polisi görevlendirilmektedir. Polis silah kullanırsa hukuk düzeni dışına çıkılmış olur, kullanmazsa kendisine silah kullanılır. Hukuk düzeninde polis bu sorunu çözememektedir.

 

Çözüm:

Hukuk düzeninde kimsenin fiil işlemesine mani olunmaz. Polis tesbitler yapar. Bulunanları belirler. Sonra soruşturma yapar. Suçlular cezalandırılır. Askerlik yapan herkes silah taşımak hakkına sahiptir. Silah saldırma aracı değil, savunma aracıdır. Haksız iken silah kullanırsa kısas yapılır. Haklı iken silah kullanırsa diyet ödenir. Toplum polisi kaldırılacaktır. Sadece tespit polisleri olacaktır.

 

10. Savcı Sorunu 

Açıklama:

Krallıkların olduğu yerde krallar kendi otoritelerini sağlamak için savcılar bulundururlar. Savcılar kralların emrindedir. İslâmiyet’te savcılık yoktur. Şimdi savcılar bağımsız hâle getirilmiştir. Savcılar devleti olmuştur. Partiler açıyor, partiler kapatıyorlar. Karakollarda dayak attırıyorlar. Suçsuz kişileri mahkemelerde süründürüyorlar. Atanmışlar azledilemiyorlar. Güvenlik sağlanamıyor. Mahkemelerde hakimin yanında oturtuluyorlar.

Çözüm:

Kamu davalarını siyasi parti başkanları açmalıdır. İlçelerde, illerde ve ülkelerde genel seçimde %5’den fazla oy alan parti ilçe, il, ve ülke başkanları hakemlerini seçerek kamu davalarını açabilmelidirler. Savcılık kaldırılmalıdır. Ülkede demokratik olmayan hiçbir şey kalmamalıdır. Avukatlık hakemlik sistemine dönüştürülmelidir. Kamu davasının hakemi yani savcı da sanığın yanında oturmalıdır.

 

 

 

V- RÜŞVET

 

Açıklama:

Rüşvet topluluğun kanseridir. Vücudun kendi hücreleri azdığı için tedavisi şu anda imkansızdır. Toplulukta da rüşvet yaygınlaştı mı artık onu hukuk yolları ile tedavi etmek mümkün değildir. Çünkü rüşveti ortadan kaldıracak olanlar da rüşvet almaktadır. Rüşvet mafyaları oluşmuştur. Rüşvet almayanlar cezalanmakta, rüşvet vermeyenler ezilmektedir. Devletin varlığı için bundan büyük tehlike yok gibidir. Bir cephe komutanın rüşvet aldığını düşünün, o devletin hâli ne olur?

Çözüm:

Ülke 100’e yakın ile ayrılmalı iç güvenliği onlar sağlamalıdır. Ayrıca her il de 100’e yakın bucağa ayrılmalı kendi hukuk düzenlerini kendileri kurmalıdır. Ceza kanunlarını da kendileri yapmalıdırlar. Böylece oluşmuş bağımsız bucaklar birbirlerini tanıyanlardan oluşacağı için rüşvet mekanizmasını çalıştıramazlar. Vücut kendi kendisini tedaviye başlar. Halk sağlıksız bucaklardan sağlıklı bucaklara göç eder. Nüfusu 3000’den aşağı düşen rüşvetli bucaklar feshedilir. Böylece ülke sağlığa kavuşmuş olur.         

 

1- Rüşvet Verme Zorunluluğu

Açıklama:

Bu gün o kadar çelişkili ve bol mevzuat vardır ki halkın bunlara uyması mümkün değildir. Enflasyonu vergilendiren bir zihniyete halk nasıl dayanacaktır. Dolayısıyla herkes yolsuzluk yapmaktadır. Görevli tam mevzuatı uygulasa ülke yıkılır. Zaten kendisi de rüşvet almasa açlıktan ölür. O halde rüşvete görevliyi biz zorluyoruz.

Çözüm:

Hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı sistemi oluşturmalıyız. Görevli ile vatandaşı eşit şartlar altında hakemlere  baş vurma yetkisini vermeliyiz. Hakemlerin antidemokratik kanunları eleme hakkı olmalıdır. Böylece halkı ve görevliyi çelişkili mevzuattan kurtarmalıyız. Ayrıca devlet görevlilerine serbest iş yapma yetkisini vermeliyiz. Onlara kredide vermemeliyiz. Maaşı yetmediği zaman dışarıda iş yaparak veya yakınlısına ortak olarak ek gelir temin etmelidir.

 

2- Rüşvet Alma Zorunluluğu

Açıklama:

Bürokratik engeller ve ekonomik krizler halkı yolsuzluğa sürüklemektedir. Halk devlet memurlarına rüşvet vermezse hayatını sürdürememektedir. Halk zorunlu olarak rüşvet vermektedir. Yoksa yaşayamaz. Ölümden öte köy yoktur. Eski bakan, yeni parti genel başkanı Tantan’ın bağırması ile bu sorun çözülmez.

Çözüm:

Hakemlerden oluşan bağımsız, tarafsız ve etkin yargı oluşturulmalıdır. Halk hakkını rüşvetsiz alabilmelidir. Ayrıca her çalışana çalışma kredisi verilmeli, çalıştığı yere borçlandırılmalı ve ona ödenmelidir. Cebrî icralar uygulanarak insanların yaşama ve çalışma imkanları ellerinden alınmamalıdır. Borcunu ödemeyenin cezası borçlanma ehliyetini yitirmesi olmalıdır.

 

3- Rüşvet Yargı Yoluyla Önlenemez

Açıklama:

Rüşveti yasaklayalım! Rüşveti cezalandırıp onu önlemeye kalkışmak, çıbanı deşip de mikropların tüm vücudu sarmasına neden olur. Çünkü böyle bir uygulama rüşvetin rayicini yükseltmekten başka bir işe yaramaz. Rüşvet mafyasını daha da etkin hâle getirir. Rüşvet vermezlerse silah kullanmaya başlarlar.

Çözüm

Çözüm, rüşveti yasak olmaktan çıkarıp etkisiz hâle getirmektir. Bu da hukuk düzeninin etkisi ile olur. Yani, kişi herhangi bir şeyi yaparken bir yerden izin almaz. Mühendis projesini yapar, bir yere tasdik ettirmeden istediği yerde binayı diker. Siyasi partiler hakemlerden oluşan yargıya baş vurur ve o binayı yıktırır, zararları da ödetirler. Böylece rüşvet işe yaramaz hal alır. Görevli görevini yapmadığı zaman cezalandırılır. Görevi yanlış yaparsa cezalandırılır. Rüşveti ister alsın, ister almasın, bizi ilgilendirmez. Ayrıca görevliler arasında rekabet koymalıyız. Tapu muamelesi yapan memur ek bir ücret almalıdır. Çok memur bir arada çalışmalıdır. Böylece rüşveti resmileştirirsek denetim altına almış oluruz.

 

4- Rüşvet Askeri Metotla Önlenemez

Açıklama:

Sıkıyönetim ilân etsek ve rüşveti ortadan kaldırmaya başlasak yine başaramayız. Bu sefer askerler rüşvet almak zorunda kalırlar. Daha ileri gidilir, halktan haraç almaya başlarlar. İnsan insandır. Asker olsun sivil olsun değişmez. Kişileri böyle tehlikeli yerlere getirmemek gerekir.

Çözüm:

Ordu iç güvenlik işlerine karıştırılmamalıdır. İç güvenlik illerin jandarma teşkilatı tarafından korumalıdır. Jandarma da hukuk düzenine karışmamalıdır. Hukuka herkes kendi isteğiyle uymalıdır. Gerekirse sehpaya kendisi gidip başını uzatmalıdır. Yargı kararlarına uymayanlar, mahkeme kararı ile tenkille karara bağlanmalıdır. Jandarma o zaman harekete geçip onu tenkil etmelidir. Yani, bulduğu yerde öldürmelidir. Hukuka uymayanların hatırı için hukuka uyanlar rahatsız edilip tutuklanmamalı, kovalanmamalıdır.

 

5- Rüşvet Kanser Hastalığı Gibidir, Sonu Ölüme Gider

Açıklama:

Rüşvet rüşveti ortadan kaldıracakların hastalığıdır. Gittikçe azgınlaşır. Önce görevliler, sonra şefler, sonra müdürler, sonra genel müdürler, sonra bakanlar, sonra başbakan ve komutanlar almağa başlar. Devlet çöker. Sovyetler bunun tipik örneğidir. Gorbaçov tedaviye kalkıştı, devlet yıkıldı. Buna baştan müsaade edilmemelidir.

Çözüm:

Devleti bürokratik düzenden çıkararak serbest meslek düzenine geçirmedir. Doktor devletten maaş alacaktır. Hastayı parasız temin edecektir. Ancak doktora hastayı tedavi ettiği için değil de, kişinin sağlığını koruduğu için maaş verilmelidir. Bu maaş da sağlığını korumasını tekeffül ettiği kişi sayısınca verilmelidir. Böylece doktorlar arasında rekabet ortaya çıkar. Avukat devletten maaş almalıdır; ama hukuk müşavirliğini yaptığı kimseler sayısınca bunu almalıdır. Bütün kamu hizmetlerinde böyle serbest meslek usûlü uygulanacaktır. Bürokrasi tasfiye edilecektir. Böylece rüşvet de tasfiye edilmiş olur. 

 

6- Rüşvet Merkezî Yönetimlerde Ortaya Çıkar

Açıklama:

Merkezî yönetimlerde rüşvet yaygınlaşır. Görevliler her türlü yanlışları yapar ve suçu merkeze atarlar, kanunlara atarlar. Rüşvet mafyaları merkezi yanıltırlar. Uzaktan yönetme etkisiz yönetmedir. Rüşvetin kaynağıdır. Merkezî yönetimde yetkili belli değildir. Dolayısıyla sorumlu belli değildir. Arada her türlü yolsuzluk olur, yakalayamazsınız.

Çözüm:

Yerinden yönetimle rüşvet çözülür. İlk görevli kim ise tam yetkili odur. O ilk görevli ve yetkili zaman kaybetmeden yetkisini kullanarak sorunu çözmek zorundadır. Ben bilmiyorum, soramam diyemez. Bilmiyorsan bu işi yapma. Denetleme sonra yapılır. Mağduriyetler giderilebilir. Ama sorumlu bellidir. Böylece rüşvet almaya cesaret edemez.

 

7- Baskı Yöntemlerde Ortaya Çıkar:

Açıklama:

Hukuk düzeniyle idare edilmeyen yerlerde keyfi idare vardır. Keyfi idare ancak baskı ile yürütülür. Baskıyı yapmak için baskı yapacak güce ihtiyaç vardır. Böylece bir baskı şebekesi oluşur. Onlar birbirini tutmak zorundadırlar. Birbirlerinin korurlar. Anadolu’da şöyle bir deyim vardır: “İt itin kuyruğuna basmaz.” Böylece rüşvet baskı şebeksinin besini olur.

Çözüm:

Çözüm hukuk düzenidir. Hukuk düzeninde halk serbesttir. Her tülü işleri yapar. Sonra yargı önünde hesap verir. Yöneticiler baştan suçları önlemezler. Çünkü suçları

önlemeye çalışmak bir suçun daha işlenmesine sebep olmaktadır. Eğer hukuk düzeninde suçlar önlenemiyorsa o zaman sıkıyönetim ilan olunur, asker askerî metotlarla sorunu çözer. Hukuk düzeninde askerî metot uygulanamaz.

 

8- Rüşvet İhale Sistemleri İle Ortaya Çıkar

Açıklama:

Rüşvetin bir kaynağı da ihale sistemidir. Devlet ihaleye giriş belgesini vermektedir. Belli sayıda ihaleye girenler tekel oluşturmuşlardır. Anlaşarak girerler, üç-dört misli pahalıya mal ederler ve aralarında paylaşırlar. Görevliler de bunlara ortak olurlar.

Çözüm:

Çözüm, ihalenin peyderpey yapılmasıdır. İhale küçük partiler şeklinde yapılarak tekel önlenmelidir. Sonra ihale artırma veya eksiltme şeklinde aynı anda yapılmalıdır. Devlet önce az değerle ihale edip zamanla artırmalıdır. İlk talip olana vermelidir. Satışta da tersini yapmalıdır.Önce çok değer istemeli, zamanla azaltmalı, ilk talip olana vermelidir. Şartnameler ve kontroller hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız etkin yargı denetiminde olmalıdır.  

 

9- Rüşvet Etkin Yargı Olmazsa Ortaya Çıkar

Açıklama:

Bugün yargılamalar onlarca sene sürmektedir. Kararların çoğu da usul üzerine verilmektedir. İki taraf da kaybetmektedir. Kazanan sadece avukatlar olmaktadır. Yargının bu kadar uzamasına avukatlar sebep olmaktadır. Hakkını yargıdan alamayanlar rüşvet mafyalarına bu işi hallettirmektedirler.

Çözüm:

Avukatlık hakemliğe dönüştürülmelidir. Mahkeme taraflarca seçilmiş hakemlerden oluşmalıdır. Birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçmelidir. Baş hakemi hakemler seçmelidir. Son söz baş hakemin olmalıdır. Zamanında hükmetmeyen hakemlerin hakemlik ehliyetleri alınmalıdır.

 

10- Rüşvet Yolsuzluğun Sonucudur   

Açıklama:

Faiz enflasyonu, enflasyon işsizliği, işsizlik açlığı, açlık borcu, ödenemeyen borç yolsuzluğu doğurmaktadır. Yolsuzluk yapan halkı denetleyen görevlilerin kendileri de aç olduğu için rüşvet almaktadırlar.

Çözüm:

Çözüm, herkese iş ve herkese aş sisteminin getirilmesidir. Herkese işin sırrı, kredinin çalışanlara verilmesidir. Herkese aşın sırrı, genel sosyal güvenliktir. Kimseden prim veya aidat istenmeden çalışamayanlara ve çalışmayanlara sosyal hakları verilmelidir. Yeryüzü insanlığındır. Çalışmasa da her insanın kira payından yaşama hakkı vardır. Nereden bulacağız sorunu yoktur. Olanı paylaşacağız. Eşit olarak paylaşacağız. Yeryüzünün kirasını eşit olarak paylaşacağız. Emeğin payı çalışanlara aittir. Onlar daha müreffeh yaşarlar. Miras yoluyla nesillerini daha müreffeh yaşatırlar. Ama yeryüzünün kira parasını eşit bölüşeceğiz. Bu da herkese aş sağlayacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

VI- EKONOMİ

 

Açıklama:

Türkiye’de her ailenin 10 000 dolar borcu vardır. 15 sene sonra –bu arada yeni borç alınmasa bile- sadece faiz sebebiyle her ailenin 100 000 dolar borcu olacaktır. Ortalama vatandaş servetinin iki katı borç olacaktır. Bu durumda Türkiye’nin kurtulması imkansız hâle gelecektir. Zaten alınan bu borçlar gereksizdir. Sırf Türkiye’yi batırmak için alınmıştır. Türkiye’de 28 milyon çalışan vardır. Bugün bunların yarısı işsizdir. 14 milyon işsiz vardır. Halk açlıktan birbirine girmek üzeredir.

 

Çözüm:

Dış borç iç borca çevrilmekle, borç iştirake çevrilmekle, dolar borcu mal borcuna çevirmekle, Türk lirasını altına kota etmekle ödenir. İşsizlik, işverenleri borçlandırarak çalışanlara devletin ücretlerini ödemesi, ham madde bedelini devletin ödemesi, elektriği kredilendirmesi, eski borçları ertelemesi ve zorunlu sigortanın kaldırılması ile sağlanır.

 

1- Faiz

Açıklama:

Faizin hukuki tarifi, toplulukta mal artmadan paranın artmasıdır. Ekonomide ise bunun adı enflasyondur. Enflasyon fiyat ve ücret anarşisini doğurmaktadır. Bu da işsizlik ve açlığı getirmektedir. Faiz paranın dururken artmasıdır. Kâr ise malın artmasıdır. Faiz, sömüren ülkeler için yararlı, sömürülen ülkeler için zararlıdır. Sömürülen ülke faizli sistemde kendisini kurtaramaz.

Çözüm:

Faizli sistem kaldırılmalıdır. Yerine “selem sistemi” getirilmelidir. Faiz, parayı önce verip malı sonra almaktır. Pahalılığa sebep olur. Selem, önce para verip malı sonra almaktır. Ucuzluğa sebep olur. Faiz paraya parayı üretmektir. Oysa faizsizlikte kredi krediyi üretir. Herkes mevduatı ile orantılı olarak krediyi istihkak eder.

 

2- Enflasyon

Açıklama:

Enflasyon, mal artmadan paradaki artıştır. %5 kadarı yararlıdır. %10 kadarı zararsızdır. %10 - %100 arasında sürünerek yaşatır. %100’den sonrası ekonomik çöküştür. Türkiye %10 ile %100 arasındadır. Düşürülemiyor. Ancak borçlanarak yaşanıyor. Nasıl düşüreceğiz?

Çözüm:

Enflasyon iki şekilde düşürülür. Parayı azaltırsanız enflasyon düşer. Ama biraz sonra üretim de düşer, böylece ülke krize girer. 28 Şubat’tan sonra Türkiye’de işlenen cinayet budur. Enflasyon üretimi artırarak düşürülür. Enflasyona sebep olmayacak şekilde yeter parayı piyasaya sürmekle olur. Bunu kısa zamanda yapamazsınız. Onun için ödemeler TL ile yapılır, ama borçlanmalar altın değeri ile yapılırsa enflasyonun kötü etkisi kalkar. Üretim olur. Enflasyon kendiliğinden düşer.

 

3- İşsizlik

Açıklama:

İşsizliğin sebepleri dörttür: Enflasyon, faizli kredi, enflasyonun vergilendirilmesi, bürokratik engeller yani rüşvettir. 

Çözüm:

 

Ödeme altın değeri üzerinden yapılacak, işveren borçlandırılıp çalışana ücretin asgarisi peşin ödenecek, ham maddenin parasını banka ödeyecek, kredi altın değeri üzerinden faizsiz olacak, üretilen satılmadıkça kredinin ödenmesi istenmeyecek, eski borçlar iki yıl ertelenecek, iki yıl zorunlu sigorta kalkacak. İlsizlik üç ay içinde sona erecektir.

 

4- İç Borç

Açıklama:

Türkiye’de kayıtlı ekonomi yoktur. Merkez Bankası ve bankaların yanında herkes para basmaktadır. Bakkal defteri, hatır senedi, karşılıksız çekler, bankaya uğramayan bono senetlerinin hepsi birer paradır. Pazara alınan mallar, tüccarın eline girmeyen mallar birer kayıt dışı maldır. Türkiye’de Batı dünyasının banka usulleri çalışmamaktadır. Banka tahvilleri fonksiyonunu ifa etmemektedir. Spekülatif hareketlerle devlet borçlandırılmaktadır.

Çözüm:

Devlet borç karşılığı hazine arazilerini satacaktır. Orman ve dinlenme yerlerinin kullanılmasını satacaktır. Ormanlar korunacaktır. KİT’lerin tesislerine ait hisse senetlerini satacaktır. Baraj ve yol gibi gelirleri, belli işletmelerin gelir senetlerini satacaktır. Bu şekilde iç borçlarını ödeyecektir. Gerekirse Merkez Bankası para basıp ödeme yapacaktır. Faizli tahviller çıkarmayacaktır.

 

5- Dış Borç

Açıklama:

Dış borç Türkiye’yi iflas durumuna getirmiştir. Dört-beş sene içinde tasfiye etmezse Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devleti gibi tarihe karışacaktır. Artık Türkiye borcunu ödeyemez hâle gelecektir.

Çözüm:

Borç iştiraklere çevrilecek, dolar borcu mal borcuna çevrilecek, dış borç iç borca çevrilecektir. TL altına kota edilerek tam konvertibl hâle getirilecektir. Onunla dışarıda dolar satın alınarak dış borç ödenecektir. İki sene içinde dış borçlar tasfiye edilecektir.

 

6- Bütçe Açığı

Açıklama:

Üretim durduğu için devlet gelirleri azalmış, sosyal giderlerin artması nedeniyle giderler çoğalmıştır. Bu da sürekli karşılıksız para basılması ile önlenmiştir.

Çözüm:

Bütçe gelirlerinin yüzde olarak paylaşılması şeklinde yapılacaktır. Devlet memurlarına yıllık gelir nisbî olarak bölüştürülecektir. Sosyal güvenlik kurumları gelirleri devlet bütçesi ile birleştirilecektir. Herkes sigortalı hâle getirilecektir. Ancak, gelirlerden ne kadar pay düşerse o kadar ödenecektir. Denk bütçe yapılmış olacaktır. Devlet görevlilerine kredi verilip serbest iş yapmalarına imkan verilecektir. Yarım mesai uygulaması yapılabilecektir. Görevliler KİT’lere kaydırılarak bütçenin yükü azaltılacaktır.

 

7- Dış Ticaret Açığı

Açıklama:

Türkiye’de uygulanan pazar politikası sonucu olarak, dış ticaret devamlı açık vermektedir. Yurt dışına giden emek yurt içinde emek yapmadığı için ihracat azalmaktadır. Bu da dış borçlanmayı zorunlu kılmaktadır.

Çözüm

Yurt dışına giden emek karşılığı Orta Asya ve Çin’den ithal edilecek emek ile açık karşılanacaktır. Halka yıl başında “peşin ödemeli sipariş kredisi” yani “selem kredisi” verilecektir. Halk mağazalara sipariş verecek, mağazalar tüccarlara sipariş verecek, tüccarlar işyerlerine sipariş verecektir. Böylece halka verilen “sipariş kredisi” ile hem halk, hem mağazalar, hem tüccarlar, hem de işyerleri kredilenmiş olacaklardır. Yıl başında tüm siparişler yapılmış ve üretim planlanmış olacaktır. Enflasyon bir daha dönmemek üzere etkisiz hâle getirilecektir. Tüccar sipariş aldığı mallar karşılığında başka malları Türk işyerlerine sipariş verecek, onları satacak, onunla dışarıdan mal ithal ederek siparişlerini kapatacaktır. Böylece dış ticaret açığı sıfırlanmış olacaktır.

 

8- Pazar Sorunu

Açıklama:

İç üretimde mallar arası denge serbest piyasa kuralları içinde yıl başında yapılan siparişler dengeleyecektir. Alınıp satılan malları da tüccarlar dengeleyeceklerdir. Ancak üretim fazlası olursa dış ticaretle dengelenemez. Emek fazlası ucuz çalışmış olur. Ayrıca ülkede yatırım da olmaz.

Çözüm:

Herkesin resmî ücreti olacaktır. Üretimde bunun uygulanması zorunlu olmayacaktır. Ancak inşaatta ücretler resmî olacaktır. Çalışana devlet ödeyecek, ancak müteahhit değil, inşaat borçlanacaktır. Müteahhit yine belirlenmiş olan yüzdesini alacaktır. Yapı devletin olacaktır. Devlet bunun kendisini veya hisse senetlerini satarak verdiği kredilerini geri alacaktır. Müteahhitler inşaatı kendileri seçeceklerdir. Satıldıkça kredileri açılmış olacaktır. Dolayısıyla inşaatta da serbest piyasa kuralları uygulanmış olacaktır. Böylece üretim-yatırım dengesini halk kuracaktır. Resmî ücretten fazla bulurlarsa üretime, bulamazlarsa inşaata geleceklerdir. Tarım işçisine boş zamanlarını değerlendirecek sanayi kredisi verilmelidir. Böylece tarım devlete yük olmadan sübvanse edilecektir.

 

9- Bürokrasi Sorunu

Açıklama:

Okumuşlar hep devlete memur olmak istemektedirler. İş bulamadıkları için devlet kapılarında kuyruğa girmişlerdir. Bu durum bütçeye yük getirmiştir. Ayrıca üretim de okumamışların elinde kalmıştır. Çok vasıflı elemanlarımız olduğu halde bürolarda heder edilmektedirler.

 

Çözüm:

İşveren kredisini sermayesi olanlara değil, okumuşlara vereceğiz. Başaranların kredilerini artıracağız. Çok işçi çalıştırana çok işveren kredisi verilecektir. Her ehliyetli kamu görevi yaparken serbest iş de yapacaktır. Herkes aidatsız sigortalı olacağı için de kamu istihdamında yığılma olmayacaktır.

 

10-    Dağınıklık

Açıklama:

Tekel ekonomilerde merkezî plânlama ile işler arasında uyumluluk sağlanmaktadır. Halk ekonomisinde bu sorun en önemli sorundur. Tekel ekonomiye geçmeyenler ilkel kalmaktadır. Halk ekonomisinde dağınıklık sürmektedir.

Çözüm:

Muhasebe, hukuk, taşıma, haberleşme gibi ortak hizmetlerin genel hizmet ortaklıkları kurulmalıdır. Bunlar üretimden pay almalıdır. Herkes külfetsiz iş yapabilmelidir. İşletmeler arasında birlik standartlar ve genel hizmetlerle giderilmelidir.       

 

Sonuç:

Türkiye’nin ekonomi bakımından iki acil büyük sorunu vardır; işsizlik ve dış borç. İşsizlik üç ay içinde çözülebilir. Dış borçlar da iki yıl içinde tasfiye edilebilir. Biz ekip olarak bakanlık istemiyoruz. DPT bize yeter. Ülke çapında cesaretiniz yoksa il çapında, onda da cesaretiniz yoksa bucak çapında uygulamaya “Akevler Adil Düzün Ekibi” hazırdır. Yoksa kendinizi ve ülkeyi ölüme götürürsünüz. Bu duruma bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur.

 

 

 

VII- YÖNETİM

 

Açıklama:

İnsanlığın ilk dönemlerinde bir kabile kendi gücü ile birçok kabileleri yönetirdi. Sonra köleler eğitilerek bir yönetim biçimi geliştirildi. Şimdi ise ücretlilerle devlet yönetiliyor. Okumuşları istihdam ilkesi yaygınlaşmıştır. Bu yönetim biçimi merkezî yönetimi zorunlu kılmaktadır. Devleti hantallaştırmaktadır. Devleti küçültme iddiaları gelmektedir. Bu da devleti çökertmektedir.

 

Çözüm:

Çözüm, “serbest meslek sistemi”nin geliştirilmesidir. Diplomayı devlet verecek. Bir hizmeti on civarında hizmetli verecek. Halk kendi hizmetlisini kendisi seçecek. Hizmet verenler maaşlarını hizmet verdiği kimseler sayısınca alacak.

 

1-Etkisiz Yönetim

Açıklama:

Yönetim adil olmalıdır. Yönetim aynı zamanda güçlü olmalıdır. Görevli bir karar aldı mı o mutlaka uygulanmalıdır. Herkes bilmelidir ki yetkilinin kararından kaçınılamaz. Bunun içindir ki yönetimde kararların çoğu dönülemez kararlardandır. Oysa Türkiye’de yönetim adaletine inanılmadığı gibi gücüne de güvenilmemektedir. “Ferman padişahın, dağlar bizimdir!” ortamı hâlâ geçerlidir.

Çözüm:

Görevlinin veya mahkemenin kararı mutlaka uygulanmalıdır. Mağdur olan olursa sonra hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı önünde hak talep edilmelidir. Mağduriyetler kamuca giderilmelidir. Karar bozulmamalıdır. Yargıtay müessesesi kalkmalıdır. Üst yargı sistemi getirilmelidir. İdari denetimin yerini yargı denetimi almalıdır. Yöneticilere sürme yetkisi verilmelidir. 

 

2- Denetimsiz Yönetim

Açıklama:

Merkezî yönetim sebebiyle denetim yapılamamaktadır. Görevlinin yaptığı görevliye kalmaktadır. Şikayet ve ihbarlar ise değerlendirilmemektedir. İftira ediyor diye şikayet suçlanmaktadır.

Çözüm:

Denetim yetkisi siyasi partilere verilmelidir. Siyasi parti başkanlarına yargıya gitme yolu açılmalıdır. Tarafların seçtiği hakemler en kısa zamanda hemen karar vermelidir. Görevli sadece yargıya hesap vermek durumunda olmalıdır.   

 

3- İmtiyazlı Yönetim

Açıklama:

Kamu görevlileri vatandaştan üstün sayılmakta ve imtiyazlı muamele yapılmaktadır. İdarenin kararı olmaksızın muhakeme edilememektedir. Dokunulmazlıklar vardır. Ayrıca görevlinin kararına yargı açık değildir. Bu uygulama da devleti hukuk devleti olmaktan çıkarılmalıdır.

Çözüm:

Yargı hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız hâle getirilmelidir. Yüksek ehliyetliler il merkezlerindeki yüksek mahkemelerde, akademik kariyeri olan ve üst bürokratlar ve milletvekilleri emekli de olsa devlet merkezindeki üstün yargıda yargılanmalıdır. Üstün yargıda hakemliği milletvekilleri yapabilmelidir. Görevlinin kararına karşı hemen yargıya gidilebilmeli ve görevlinin haksız işlem yapılması önlenmelidir. Milletvekilleri ve görevli dokunulmazlığı kaldırılmalıdır. Görevli ile vatandaş arasında yargı önünde eşitlik olmalı, savcılık kaldırılmalıdır.

 

4-Merkezî Yönetim

Açıklama:

Türkiye hantal bir merkezî yönetimle yönetilmektedir. Bu da hem antidemokratik uygulamalara sebep olmakta, hem de yönetimin görevini yapamamasına sebep olmaktadır.

Çözüm:

Türkiye 100’e yakın “il”e ayrılmalı, iller iç işlerinde serbest olmalıdır. İl sakinleri lise eğitimini kendi dillerinde yapabilmelidir. Merkezî kanunlar illerde geçerli olmamalıdır. Jandarma teşkilatını iller kendi halklarından oluşturmalıdır. Devlet birlik ve bütünlüğü için yüksek tahsilin Türkçe olması zorunluluğu olmalıdır. Ülke bölge merkezlerinde oluşturulan ve bölge halkından oluşmayan askeri güçle korunmalıdır. Her il de 100’e yakın bucağa ayrılmalıdır. Hukuk düzeni ve kamuyu ilgilendiren mevzuat kendileri tarafından oluşturulmalıdır. İller de bucağın iç işlerine karışmamalıdır.

 

5- Bilgisiz Yönetim

Açıklama:

Devlet memurları ve hakimler yıllar önce mezun olduğunda öğrendikleri ile yönetim yapmakta ve karar vermektedirler. Günde ortalama otuz davaya bakan hakimlerin yeni çıkan kanunlardan haberleri bile olmamaktadır. Bu sebeple yönetim çelişkili olmakta ve ülke bilgisizce yönetilmektedir.

Çözüm:

Resmî danışma kurumu oluşturulmalıdır. Görevlinin danışmandan fetva alarak yaptığı işlerden danışman sorumlu tutulmalıdır. Danışmanlar sadece araştırma ile meşgul olacakları için yönetim bilgisi güncelleştirilmiş olur.  

 

6- Kayırmalı Yönetim

Açıklama:

Adamın yüzüne vuruyorlarmış; “Vay arkam!” diye bağırıyormuş. Adama sormuşlar; “Yüzüne vuruyoruz, sen ‘arkam’ diyorsun, bu ne demek?” demişler. Adam; “Arkam olsaydı vuramazdınız!” demiş. “Dayın yoksa” sözü mesel olmuştur. Böylece insanlar diğer insanlara köle olmakta, taraflı yönetim hakim olmaktadır. Bu durum mafyanın ve rüşvetin kaynağı olmaktadır.

Çözüm:

Herkesin kendisinin seçtiği kimseler onun hâmisi olmalıdır. Bütün yetkiler siyasi parti başkanlarına verilmelidir. Mesela, bir fabrikada yerleştirilecek işçiler siyasi partilere aldıkları oylar nisbetinde dağıtılmalıdır. Krediler de böyle dağıtılmalıdır. Her şey demokratikleştirilmelidir. 

 

7- Pahalı Yönetim

Açıklama:

Seri yönetimde bir iş birkaç imzanın birlikte imzalanması ile çözülür. Tekel ve hantal çözümdür. Gayri adildir. Paralel yönetimde bir sorun birkaç görevliden birinin imzası ile çözülür. Görevliler arasında rekabet vardır. Süratle sonuçlanır. Adil çözümdür. Türkiye’de paralel çözüme gidilmelidir.

Çözüm:

Görevlilerin başka işler yapmalarına izin verilecek. Kamu hizmetlilerinden KİT’lere aktarmalar yapılacak. Kamu hizmetlileri ile genel hizmetliler birleştirilecek. Muhasiplerle maliyeciler aynı kimseler olacak. Böylece devlet giderlerinde %25 tasarruf edilecektir.

 

8- Sorumsuz Yönetim

Açıklama:

Görevli amire karşı sorumlu tutulmaktadır. Amirin gözüne giren ama görevi yapmayan kimseler korunmaktadır. Devlet görevlileri görevlilerden dolayı değil, amirin gözüne girmek için çabalamaktadır. Hakimler kanunlara göre değil, Yargıtay’ın isteklerine göre karar vermektedir.

Çözüm:

Hakimler dahil bütün görevliler bütün tasarruflarında hakemler karşısında sorumlu olmalı, üstlere karşı sorumlu olmamalıdır. Üstler ancak yargıya gitme yetkisine sahip olabilmelidir. Ast da amire karşı yargıya gidebilmelidir.  

 

9- Kanunsuz Yönetim

Açıklama: 

Türkiye’de kanun yönetimi yoktur. Memur istediği gibi yorumlayarak uygulamaktadır. Hakimler de kanunlara göre değil, Yargıtay’ın isteklerine göre karar vermektedirler. Yüksek mahkemeler ise her biri mutlak imparator gibi keyfî kararlar almaktadır. Bu da ülkeyi kaosa sokmaktadır.

Çözüm:

Kanunları yorumlama yetkisi tarafların seçtiği hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı tarafından yapılmalıdır. Kanunu gelecek için yorumlama ise yasama yargısına ait olmalıdır. Kanunu yasama çıkaracak, görevli uygulayacak, uygulamada yorum yerel mahkemelere ait olacaktır. Kanunu bağlayıcı yorum ise Meclis hakemlerince yapılacaktır.

 

10- Genel Hizmetler

Açıklama:

500 yıl önce insanlık tekelden korunmuş serbest piyasa sistemi ile yönetiliyordu. Avrupa’da oluşan tekeller sayesinde bugünkü sanayi gelişti. Bugün yeniden serbest piyasaya dönülmektedir. Ancak serbest piyasa organize olmazsa başarılı olamamaktadır. Tekeller çalışmıyor, serbest piyasa da başaramıyor.

 

Çözüm:

Genel hizmet kooperatifleri kurulmalıdır. Bunlar serbest meslek hizmetleridir. Bunlar halka genel hizmet vermeli, ama hükmetmemelidirler. Bunlar kamu gelirlerinden pay almalıdır. Küçük müteşebbisler ezilmemeli ve elenmemelidir.

 

 

VIII- ÖĞRETİM

 

Açıklama:

İnsanda dört meleke vardır. Fikirler, hisler, irade ve ünsiyet. Fikirler, doğru ile yanlışı ayırır. Hisler, iyi ile kötüyü ayırır. Ben yaşamalıyım. Bunu fikirler tespit edemez. Biraz sonra öleceğime göre niçin yaşamalıyım? Ben milletimi ve devletimi korumalıyım. Niçin? Bunu fikirler ve ilim tespit edemez, hisler tespit eder. Hislerin içtimaileşmiş şekline din denmektedir. Din imana dayanır. Osmanlılarda din devleti koruma imanını getirmiştir. İbadetlerle adil bir devlet düzeni halkın canını verdiği inanç halinde idi. Şehit olacağım diye savaşa gidiyordu. Lâiklik istismar edilerek devletle din birbirine düşman edildi. İnsanlar inanarak değil, korkarak savaşa gidiyor.

Çözüm:

Bu ülkede yaşayan herkes kendi dinini ve imanını koruyabilmek için bu devleti korumak zorundadır. Devlet yıkılırsa ne din kalır, ne iman. Lâiklik inançlara düşmanlık şeklinde değil, tam aksine bütün dinlere yaşama imkanı sağlamak demektir. Değişik dinlerin bir arada yaşamalarına imkan veren bir düzendir. Herkes kendi imanı için ülkeyi ortak olarak savunur.

 

1- Eskimiş Öğretim

Açıklama:

Ülkemizde ya bin yıl önceki İslam’a ait metinler anlamadan ezberletilir, yahut Batı’nın tutarsız bir asırlık bilgileri öğretilir. Batı günlük olarak takip edilemediği ve sorunlar da Batı düzenine yabancı olduğundan bu bilgiler bir işe yaramamaktadır. Bunun sebebi tek partili dönemden kalan öğrenim sistemidir.

Çözüm:

DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) TBMM’ye bağlanmalıdır. Araştırma bütçeleri verilmelidir. Devlet Planlama Teşkilatı’nın belirlediği sorunlar üniversitelere çözdürülmelidir. Çözümler uygulanıp test edilmelidir. Böylece güncelleşirler.

 

2- Dağınık Öğretim

Açıklama:

Herkes değişik konuları derinlemesine öğrenmekte ama diğer konu ve ilimlerle ilişki kurulamamaktadır. Çözümler uyumsuz makine parçaları yığınından ibarettir.

Çözüm:

Bütün ilimlerin ortak metinleri hazırlatılmalı ve bunlar her ilim adamı tarafından bilinmelidir. Her ilim için ortak şerhler hazırlatılmalı, aynı ilimde ihtisas yapanlar o ilmin şerhini bilmelidirler. İlim adamları bunlara dayanarak araştırmalar yapıp problemleri çözmelidir. DPT çelişkili çözümleri hatırlatıp iade edebilmelidir.

 

3- İsraflı Öğretim

Açıklama:

Dağınık üretim yapmayan bir öğretim ülkeye yük olmakla kalmayıp aynı zamanda öğrenim teorik ve pratik olarak da işe yaramamaktadır.

Çözüm:

Öğretim kurumlarının yanında aynı zamanda işyerleri kurulmalıdır. Hocalar burada yönetici, öğrenciler de işçi olmalı ve üretim yapmalıdırlar. Öğrenci işçilerin ücretleri derslerdeki başarılarına göre belirlenerek yararlandırılmalıdır.

 

4- Baskılı Öğretim

Açıklama:

Öğretmene verilen program uygulattırılmakta, bazı şeylerin öğrenilmesi yasaklanmaktadır. Bu da halkı öğrenimden soğutmaktadır. Gelişme durmaktadır.

Çözüm:

Öğrenme serbest olmalıdır. Öğrenci öğretmenini kendisi seçmeli, istediklerini öğrenebilmelidir. Sınavlar ortak yapılmalıdır. Öğrenci ile öğretmen birlikte not almalıdır. Öğrenci istediği zaman sınava girebilmelidir. Beşikten mezara kadar eğitim devam etmelidir.

 

5- Çatışmalı Öğretim

Açıklama:

Herkes kendi inandıklarını anlatmakta, kendi görüşlerinin iyi taraflarını, karşı tarafın da yalnız yanlışlarını dile getirmektedir. Ya da tarafsızlık endişesi ile inançsız bilgiler verilmektedir.

Çözüm:

Öğrenci bütün görüşleri öğrenmeli ama bir ekolü benimsemelidir. Böylece çatışmalı değil de tartışmalı öğrenim yapılmış olur. Bunun için imtihan soruları bütün öğretmenlerin katkıları ile hazırlanmalıdır. Öğrenci bütün ekollerin görüşlerini bilmek zorunda kalmalıdır.

 

6- Teminatsız Öğretim

Açıklama:

Diplomalar verip mezun ediyoruz. Sonra doktor tedavi edeceğine hasta etmekte, avukat hakları dağıtacağına haksızlığın kaynağı olmaktadır. Sertifikalı sıvacı duvarı yapıyor, sonra bu duvarı bozmak zorunda kalıyoruz. Zarar verdiği malzeme yetmiyormuş gibi bir de ücretini alıyor. Bu da diplomayı geçersiz hâle getiriyor. Sağlık için üfürükçülere gidiliyor.

Çözüm:

Diploma dayanışma ortaklıklarınca verilecektir. Meslekî hatalar olursa dayanışma içinde tazmin edilmelidir. Böylece yaptığı iş hakemlerce karar verilecek, dayanışma ödeyecektir.

 

7- Ayırımcı Öğretim

Açıklama:

İmkanları olan öğrenim yapabilmekte, olmayanlar yapamamaktadır. Bölgelere göre de öğrenim farklı olmaktadır. Oysa herkes kabiliyetine göre okumalı ve diploma almalıdır.

Çözüm:

İlk öğretim bucaklarda yapılmalıdır. Semt halkının üçte birine temel ehliyet verilmelidir. İlk öğretim bucaklarda yapılmalı, ilçelerde imtihan yapılıp bucakların onda birine ilk ehliyet verilmelidir. Orta öğretim illerde yapılmalı ve ilçe halklarının yüzde birlerine orta ehliyet verilmelidir. Yüksek öğrenim ülkede yapılmalı ve bölge nüfusunun binde birine yüksek ehliyet verilmelidir. Akademik kariyer ülke nüfusunun onbinde birine verilmelidir. Başaranlara okul işyerlerinde iş verilecektir. Yakınlarına da iş verilebilir.

 

8- Dogmatik Öğretim

Açıklama:

Siyasi güçler dogmatik öğrenim yaparlar. Bir dinin veya dinsizliğin doğmaları öğretilir. Öğrenimde müsbet ilim hakim olmaz. Böylece gerici bir öğrenim ortaya çıkar.

Çözüm:

Öğretmenlerin sorularında müsbet ilme aykırı savlar varsa o sorular hakem kararı ile devreden çıkarılır. Müsbet ilimce ispatlanmayan ama müsbet ilme aykırı olmayanlar görüş sahipleri belirtilerek sorulabilir.

 

9- Diploma Öğretimi

Açıklama:

Herkes diploma almakla meşgul olmaktadır. Boş diplomalılar diplomasız bilenleri devre dışı bırakmaktadır. Böylece öğrenme yerine diploma yarışına girişilmektedir.

Çözüm:

Hizmetliyi halk seçecektir. Kendisini seçenler sayısınca ücret payını almaktadır. Böylece halk tarafından bilgi denetimi yapılmaktadır. Ehliyetsizlerin de iş yapması önlenmemelidir. Üfürükçülük serbest olacak, kocakarı tedavileri de serbest olacaktır; sadece teminatlı olmayacaktır. Diplomalılar diplomasızlarla rekabet edebilmelidir. 

 

10- Kesikli Öğretim

Açıklama:

Öğrencilik zamanında öğretiyor, sonra kitapları atıyoruz! Uygulayıcılar bir nesil önceki bilgilerle yetinmektedir. Bu da bizi geri bırakmaktadır.

Çözüm:

Her yıl imtihanlar yapılmalıdır. Başarılarına göre resmî meslekî derece yükseltilmelidir. Derece yükseltmeleri böyle yapılmalıdır. Emekliler öğretmenlik yapmalıdır. Öğrencileri sınavda muvaffak olduğu nisbette ek ücret alırlar.

 

 

IX- EĞİTİM

 

Açıklama:

İnsanda dört meleke vardır; fikirler, hisler, irade ve ünsiyet. Fikirler, doğru ile yanlışı ayırır. Hisler, iyi ile kötüyü ayırır. Ben yaşamalıyım. Bunu fikirler tespit edemez. Biraz sonra öleceğime göre niçin yaşamalıyım? Ben milletimi ve devletimi korumalıyım. Niçin? Bunu fikirler ve ilim tesbit edemez, hisler tesbit eder. Hislerin içtimaileşmiş şekline din denmektedir. Din imana dayanır. Osmanlılarda din devleti koruma imanını getirmiştir. İbadetlerle adil bir devlet düzeni halkın uğruna canını verdiği inanç ile düzenliyordu. Halk şehit olacağım diye savaşa gidiyordu. Günümüzde lâiklik istismar edilerek devletle din birbirine düşman edildi. İnsanlar inanarak değil, korkarak savaşa gidiyor. İrade kimin yapacağını  ve ünsiyet ürünün kime ait olacağını belirler.

Çözüm:

Bu ülkede yaşayan herkes kendi dinini ve imanını koruyabilmesi için bu devleti korumak zorundadır. Devlet yıkılırsa ne din kalır, ne iman. Lâiklik inançlara düşmanlık şeklinde değil, tam aksine bütün dinlere yaşama imkanı sağlamak demektir. Değişik dinlerin bir arada yaşamalarına imkan veren bir düzendir. Herkes kendi imanı için ülkeyi ortak olarak savunur.

 

1- Ayırımcı Eğitim

Açıklama:

Eğitim insanları ahlâk olarak eğitmedir. Bütün mezhep ve inançlara devlet eşit uzaklıkta durmamaktadır. Bizans ve Osmanlı usûlü sadece Hanefi mezhebini baskı altına alıp onu korumaktadır. Bu diğer mezhep ve dinlerin devlete karşı oluşmasını sağladığı gibi, halk Hanefi mezhebinden de soğumaktadır.

Çözüm:

Dinî dayanışma ortaklıkları kurulmalıdır. Bucak, il ve ülke kademelerinde oluşan bu ortaklıkların o kademede bütçeden pay alabilmeleri ve yönetime etkili olabilmeleri için en az oradaki halkın %5’inin ortak olmaları gerekecektir. Bir cemaat %20’den fazla da olamaz. Diyanet İşleri Başkanlığı diyanet işleri başkanlığı olmalı, diyanet başkanlığından indirilmelidir. Bu gasptır.

 

2- Antilâik Eğitim

Açıklama:

Devlet resmî okullarda ve basında lâiklik iddiası ile antilâiklik eğitimi vermektedir. Dinsizlik de dindir. Dinsiz bir eğitim antilâiktir. Bu da halkı ahlâksızlaştırmaktadır. İnançsız insanlar birer yığın hâline gelmektedir.

Çözüm:

Öğretimde devlet ortak imtihanlar yapmalıdır. Ama eğitime karışmamalıdır. Eğitimi dinî cemaatler yapmalıdır. Herkes kendi cemaatinin imanına dayalı ahlâkî eğitim yapmalıdır. Devlet dinlerin eğitimine karışmamalıdır.

 

3-Tekel Eğitimi

Açıklama:

Türkiye’de okullarda ve mabetlerde tekel devlet ahlâkı ve inanç eğitimi uygulanmaktadır. İnsanın yaratılışına aykırı olan bu teklik sonunda ahlâksızlık eğitimi olmaktadır.

Çözüm:

Devlet ahlâkî eğitimden elini çekmelidir. Ahlâkî eğitimi dinî cemaatlere bırakılmalıdır. Okullardaki ahlâkî eğitim de kendi dinî yetkililerince yapılmalıdır.

 

4- Çelişkili Eğitim

Açıklama:

Çocuğa okulda Darvin’in türlerin topluca evrimleşmesi ile insanın olduğu öğretilip inandırılmaya çalışılmakta, mabette ise insanın Adem ve eşinden çoğaldığı öğretilmektedir. Böylece öğrenci iki dere arasında bırakılmaktadır.

Çözüm:

Eğitimle öğretim birbirinden ayrılmalıdır. Öğretimde doğru ile yanlışı ayırma melekesi kazandırılmaktadır. Eğitimde insanın doğruyu benimsemesi ve ona göre yaşamasına alıştırılmaktadır. Okullar öğretimle, mabetler eğitimle meşgul olmalıdırlar. Mabetler kendi istekleri ile ilmîleşmelidirler.

 

5- İstilacı Eğitim

Açıklama:

Türk öğrencilerini tek taraflı olarak Batı’nın istilacı anlayışı içinde eğitmekteyiz. Bu halkı dejenere eder. Zorunlu yabancı dil eğitimi, bir dilden yapılan tercümeler millî benliğimizi çökertmektedir.

Çözüm:

Yabancı dil sadece akademik kariyer yapacaklara zorunlu hâle getirilmelidir. Okullardan yabancı dil zorunluluğu kalkmalıdır. Bütün diller serbestçe tedris edilmeli, tüm insanların kültür ve medeniyet birikimleri alınmalıdır. Bir devletin veya milletin kültürü içinde Türk kültürü ezdirilmemelidir. Bütün dillerin öğrenilmesi tamamen serbest olmalıdır. Devlet halkına bunu öğrenmelisin diyebilir, ama bunu öğrenme diyemez.

 

6- Antidemokratik Eğitimi

Açıklama:

Eğitimde demokrasi demek herkesin kendi inancına göre kendisini eğitmesi demektir. Devlet il öğrenimini zorunlu yapabilir. Çocuğunu okutmayan anne-babayı sorumlu tutabilir. Ama devlet çocuğun eğitimine karışamaz. Sosyalist ülkelerde çocukları devlet yetiştirir. Onun eğitim vermesi makul olabilir. Çocukları anne-baba büyütmektedir, devletin eğitmesi yanlıştır.

Çözüm:

Çocuğu 7 yaşına kadar annesi eğitir. 7 ile 10 yaş arasında annesi, babası ve çocuk birlikte seçilen eğitimci ile din adamı ile eğitilir. 10 ile 15 yaş arasında yine baba ile çocuğun seçtiği alanda iş eğitimi görür. 15 yaşına gelince de kişi kendi dinini kendisi seçer, istediği din adamının cemaatine katılır. Din adamının maaşını devlet verir; cemaati sayısınca verir.

 

7- İstikrarsız Eğitim

Açıklama:

Millî Eğitim Bakanlığı vardır. Türkiye’de hep antilâik dinsiz eğitimi yapılmaktadır. O da yaz-boz tahtasına dönmüştür. Avrupa’da kim güçlü olursa onun eğitimi Türkiye’ye gelir. Hangi parti iktidar olursa onun programı uygulanır.

Çözüm:

Öğretim okullara, eğitim mabetlere verilemelidir. Çoklu sistem içinde millî öğrenim ve millî eğitim oluşmalıdır. Millî eğitim ve öğretim bakanlıkları eğitim veya öğretime değil, bunlara hizmet veren bakanlıklar hâline getirilmelidir Millî Savunma Bakanlığı ordu için ne ise bütün bakanlıklar kurumları ile böyle olmalıdır.

 

8- Ahlâksız Eğitim

Açıklama:

Türkiye’de basın ve yayın ahlâksızlık kaynağıdır. Anne-babaya saygı yerine, “çocuk hakları” diye anne-babaya çocuk eğitimi yapılmaktadır. Karı-koca ilişkilerinde dayanışma ve saygı yerine, “kadın hakları” diye karı-kocanın arası açılmaktadır. Halk içki içmeye zorlanmaktadır. Halk açık saçıklığa, cinsî tahrike zorlanmaktadır.

Çözüm:

Basın ilmî dayanışma ortaklıklarının, yayın dinî dayanışma ortaklıklarının denetimine verilmelidir. Onların teminatı ile faaliyet göstermelidirler. Bunlar yargıya giderek ahlâksızlık yayan basını tazminata mahkûm edebilmeli ve dayanışma ortaklığı ödemelidir. Böylece dayanışma ortaklıklarının denetiminde sanat ve dil tam serbestlik içinde ama ahlâkî sınırlar içinde gelişir.       

 

9- Gizli Eğitim

Açıklama:

Baskı altına alınan yasakçı ülkede tarikatların eğitimi gizli olarak devam etmektedir. Böylece devlete düşman nesil yetişmektedir. Bu silah zoru ile bastırılmak istenmektedir. Bu sefer devletle halkın arası daha da açılmaktadır. 28 Şubat bunun açık örneğidir. 28 Şubat olmasaydı AK Parti olmazdı.

Çözüm:

Açık olmak şartı ile hiçbir öğrenime ve eğitime müdahale edilmemelidir. Suç işleyenler hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı önünde hesap vermelidirler. Bir karışıklık olursa sıkıyönetimle çözülmelidir.

 

10- Dogmatik Eğitim

Açıklama:

Kapalı eğitimlerde halk tek taraflı dogmalara düşünmeden inandırılır. Karşı tarafa hasım kılınır. Tarafsız öğrenimlerde isi halk inançsız hâle getirilir.

Çözüm:

Eğitim ve öğretim açık ama çoklu sistem içinde taraflı olmalıdır. Herkes bildiklerini ve inançlarını savunabilmeli, karşı taraftakileri kendi bildiklerine ve inançlarına çağırabilmelidir. Her türlü duygu ve düşüncelerin neşri ve propagandası serbest olmalıdır. Bir şey dinî olduğu için suç olmamalı, suç ise suç olmaktan da çıkmamalıdır.

 

Sonuç:

Din de ilim, ekonomi ve idare gibi sosyal bir kurumdur. İnsanın his melekesine dayanmaktadır. Sanat ifade aracıdır. Topluluk içinde çoklu mezhepler olarak sosyal fonksiyonu olmalıdır. Lâiklik içinde dengede olmalıdır. Lâiklik, dinin diğer ilim, idare ve ekonominin üstüne çıkmaması, altına da inmemesi, bütün din ve mezheplerin eşitlik içinde etkin olmalarıdır. 

 

 

X- YARGI

 

Açıklama:

Eskiden yargı birbirini tanıyan kişiler arasında halkın sosyal denetimi ile adil bir şekilde yürümekte idi. Bugün ise birbirini tanımayan taraflar, şahitler, bilirkişiler, savcılar, müvekkil ve vekiller arasında cereyan etmektedir. Sosyal denetim ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla yargı ancak iktidarların veya zenginlerin bir baskı aracı hâline gelmiştir. Adaleti dağıtmamakta, sadece zulme âlet olmaktadır.

Çözüm:

Çözüm, yerinden yönetim ve hakemlik sistemine geçiştir. Mahkemeler 5000 nüfuslu Bucak’larda kurulmalı, hakemler 50 000 nüfuslu ilçe merkezinden seçilmelidir.

 

1- Pahalı Yargı

Açıklama:

Yargı giderleri ve avukatlık masrafları vatandaşlara pahlıya mal olduğu gibi, onlarca sene süren davalar devlete de pahalıya mal olmaktadır. Böylece adalet ancak zenginler için çalışmaktadır.

Çözüm:

Hakemlik sistemi getirilmelidir. Hakemlerin kararları kesin olmalıdır. Bir hakem bir davayı bitirmeden başka davada hakem olmamalıdır. Yargılama vatandaşlara karşılıksız olmalıdır. Bu hem yargılamayı çalıştırır hem de yargıyı ucuz hâle getirir.

 

2- Ezici Yargı

Açıklama:

Bir kimse aleyhinde dava açma demek onu mahvetme demektir. Yargı giderleri, mahkemelere ve karakollara gidip gelmeler, yıllarca süren huzursuzluk halkı ezmektedir. Hiç yargı olmasa daha huzurlu olunacaktır. Rüşvet mafyaları ve baskıcı rejim için bu uygulamalar silah olmaktadır.

Çözüm:

Soruşturma kişinin ayağına gidilerek sözlü, sonra yazılı yapılmalıdır. Dava iyi-kötü kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır. Kimse huzursuz edilmemelidir. Bu da hakemlik sistemi ile olmaktadır. Hakemler çok davaya bakabilmek için çabuk sonuçlandırırlar. Zamanları da vardır.

 

3- Bağımlı Yargı

Açıklama:

Hakimler adalet bakanlığınca atanmaktadır ve Yargıtay müessesesi ile onanan davalarla hakimler etki altına alınmaktadır. Adalet Bakanlığı emriyle yargılanmaktadırlar. Bu da yargıyı bağımlı hâle getirmektedir.

Çözüm:

Çözüm hakemlik sistemidir. Hakemlerin yine hakemle denetlenmesidir. Siyasi parti başkanları uygun görürlerse üst yargı nezdinde hakem veya soruşturmacılar aleyhine dava açabilirler. Bilgisizlikten hata yapanların zararını ilmî, ihmalden hata yapanların (mesela geç karar alma) zararını dinî, beceriksizlikten hata yapanların zararını meslekî, kasten hata yapanların zararını siyasî dayanışma ortaklıkları tazmin eder.

 

4- Taraflı Yargı

Açıklama:

Yargı baskı görmüş ise devlet tarafı olmaktadır. Zaten savcı hakimleri yönlendirmektedir. Baskı görmüşse yine taraf olmaktadır.

Çözüm:

Çözüm hakemlik sistemidir. Taraflar hakemleri seçeceklerdir. Baş hakemi hakemler seçecektir. Baş hakemde ittifak edemeyenlerin hakemlikleri düşecektir. Böylece tarafsızlık sağlanacaktır.

 

5- Etkisiz Yargı

Açıklama:

Yargı adaleti gerçekleştirmediği gibi caydırıcı da olmamaktadır. Vatandaş yargıya güvenmiyor. Vatandaş yargıdan korkmuyor. Mahkemeden karar çıksa bile hakkını alamıyor.

Çözüm:

Yargının bağımsız, tarafsız, etkin ve bilgili hakemlerden oluşmasıdır. Bunun için hakem olma ehliyeti devletçe verilmelidir. Bu ehliyet teminatlı olmalı, ücret devletçe ödenmelidir. Ama hakemlerini halk kendisi seçmelidir. Süratle karar verilmeli ve icra yapılmalıdır. Hapis cezaları kaldırılmalıdır. Hapis yerine tazminat veya dayak cezaları getirilmelidir. Halk adaletin süratinden emin olmalı ve karşı gelmekten çekinmelidir.

       

6- Gecikmeli Yargı 

Açıklama:

Yargı kararlarını yıllar sonra vermektedir. Davalıyı da davacıyı da bıktırılmaktadır. Hukuk davalarında dava sadece avukatlara yaramakta, taraflar ise ezilmektedir. Ceza davalarında haklı ve haksızı birlikte cezalandırmaktadır. Gerek soruşturma gerekse muhakeme işkence olmaktadır Bu sebepledir ki yargının adaletine kimse inanmıyor. Haklı güven içinde değildir, haksız korkmamaktadır.

Çözüm:

Dava kanıtlar hazırlandıktan sonra açılmalıdır. Hakemler kanıtları değerlendirerek karar almalı, yeter kanıt yoksa süre vermeden davayı düşürmelidir. “Beraatı zimmet asıldır” esası işletilmelidir.

 

7- Denetimsiz Yargı

Açıklama:

Yargı bugün denetimsizdir. Yargının verdiği kararlar kanuna aykırı olsa da, zulüm olsa da bir üst merci yoktur. Son zamanlardaki Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarında bu açıkça görülmüştür.

Çözüm:

Yargının her kademedeki kararları kesin olmalıdır. Karar alındı mı uygulanmalıdır. Ama yargı da yargı ile denetlenmelidir. Yargının haksız kararlarına karşı hakemlere gidilebilmelidir. Haksızlık ortaya çıkarsa, sebep olanların dayanışma ortaklıkları onu tazmin etmelidir.

 

8-Yöneten Yargı

Açıklama:

Yasama genel kural koyar. Yürütme onu olaylara uygular. Denetim uygulamanın yerinde yapılıp yapılamadığını görür. Yargı denetimin iddialarını karara bağlar. Yargı ancak geçmiş olaylar hakkında karar verir. Gelecek olaylara karışmaz. Yönetime müdahale etmiş olur. Yargı müşahhas olay hakkında karar verir, kararlarını başka olaylara teşmil edemez. Aksi halde yasamaya müdahale etmiş olur. Yargı taraf olamaz. Kendine gelmeyen davalara bakamaz. Aksi durumda denetime müdahale etmiş olur. Oysa bugün Anaysa Mahkemesi kararlar alıyor, yasaklar koyuyor.

Çözüm:

Yargı kararlarının emsal teşkil etmemesi, karar alınan yerden başka bir yerde uygulama sözkonusu olmamalıdır. Yargıtay ve başka kararlara istinat hakemler için meşru olmamalıdır. Ancak onların dayandığı delillerden yararlanılmalıdır. Kıyasa kıyas olmaz hükmü geçerli olmalıdır.

 

9- Dengesiz Yargı

Açıklama:

Avukatı tutabilen, savunmacısı olan taraf ile avukatı tutamayan ve savunucusu olmayan taraf teraziye konmaktadır. Bu da hakimleri zor durumda bırakmaktadır. Hakim doğru karar vermek için adeta taraf olma zorunda bırakılmaktadır.

Çözüm:

Savcılık kaldırılmalı, yerine siyasi partilerin atadığı hakemler yer almalıdır. Baş hakemi taraflar ittifakla seçmelidir. Baş hakem sadece taraf hakemlerin anlaşamadıkları hususlarda hakemlik yapmalıdır. Hakemler tarafların sadece avukatı değil, aynı zamanda adaletin de temsilcisi olmalıdır. Dava sadece benim hakkın karşı tarafa gitmemesi için değil, karşı tarafın hakkının da bana geçmemesi için açılmalıdır.

 

10-Tekel Yargı

Açıklama:

Halk çevrelerinde atanan hakimin yargısında yargılanmak zorundadır. Bu da onun hürriyetini kısıtlamaktadır. Yerini değiştirse bile fiilin işlendiği yerde muhakeme edildiği için kurtulmaktadır. Oysa yönetimde yer değiştirince kurtulmaktadır.

Çözüm:

Çözüm hakemlik sistemidir. İlçede ona yakın hakem bulunmalıdır. Vatandaş bunların tümünü yakından tanımaktadır. Çünkü oranın yerlisi mahiyetindedir. Sık sık değiştirilmektedir. Onlardan birini kendisine hakem seçebilmektedir. Hatta ilçesini değiştirdiğinde kısas infazından kurtulup tazminat infazına geçebilmektedir.

 

Sonuç: “Hakimlik sistemi”nden “hakemlik sistemi”ne geçilmelidir. Hakimlik sitemi sadece askerlikte geçerli olmalıdır. Düzen bozulduğunda sıkıyönetime geçilip hakimlik sistemi geçici olarak uygulanmalıdır.

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
23.08.2009
10:20

"100 SORUN VE 100 ÇÖZÜM"

ile

"TÜRKİYE KRİZLERDEN NASIL ÇIKAR?"

Geçmişte böyle iki dosya hazırlamıştık...

523. "Kur’an ve İlim Seminerleri" vesilesiyle tekrar gündeme geldi...

Geçmişte ilgilenmeyen ilgililerin ilgisine bir defa daha arz olunur...

RNE





Çok Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 42230 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 9979 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Kesin Sonuç
7.06.2018 6366 Okunma
12 Yorum 12.06.2018 03:32
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27967 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 13435 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Ne değil, Nasıl
26.05.2018 4986 Okunma
10 Yorum 28.05.2018 13:30
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 10870 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19830 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 10136 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Önemli değil
11.05.2019 5904 Okunma
9 Yorum 13.05.2019 08:00
Süleyman Karagülle
Merkezi Yönetim
28.03.2019 4464 Okunma
8 Yorum 29.03.2019 15:10
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9948 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 29495 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 10592 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Milli Güvenlik Kurulu
5.06.2018 4338 Okunma
8 Yorum 05.06.2018 19:35
Süleyman Karagülle
İlkeler
12.03.2018 5531 Okunma
8 Yorum 18.03.2018 14:30
Süleyman Karagülle
Hatalarımız
10.03.2018 4850 Okunma
7 Yorum 11.03.2018 21:45
Süleyman Karagülle
Denge
23.04.2018 5003 Okunma
7 Yorum 25.04.2018 13:00
Süleyman Karagülle
Dolar ve Faiz Oyunu
3.06.2018 4718 Okunma
7 Yorum 04.06.2018 03:17
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin sözcüsü
8.03.2019 5493 Okunma
7 Yorum 09.03.2019 00:46
Süleyman Karagülle
Başarının sırrı
16.05.2019 5485 Okunma
7 Yorum 17.05.2019 22:22
Süleyman Karagülle
İleriyi Görmek
4.04.2019 4875 Okunma
6 Yorum 05.04.2019 21:43
Süleyman Karagülle
Çin Virüsü Dünyayı Kurtarabilir!
17.02.2020 5609 Okunma
6 Yorum 23.03.2020 09:49
Süleyman Karagülle
Seçim sonuçları
3.06.2018 4564 Okunma
6 Yorum 04.06.2018 12:33
Süleyman Karagülle
Huy
6.05.2018 5283 Okunma
6 Yorum 07.05.2018 15:06
Süleyman Karagülle
Hesaplar yanlış
3.04.2018 5255 Okunma
6 Yorum 03.04.2018 22:20
Süleyman Karagülle
Yapacaklarımız
10.03.2018 4621 Okunma
6 Yorum 12.03.2018 16:33
Süleyman Karagülle
Oyuna Oyun
31.07.2018 5100 Okunma
6 Yorum 01.08.2018 23:59
Süleyman Karagülle
Kaşıkçı hikayesi
1.11.2018 4671 Okunma
6 Yorum 01.11.2018 21:26
Süleyman Karagülle
Ekrem Şama’ya; Seninki Hiç Olmaz!
3.06.2017 6307 Okunma
6 Yorum 30.07.2017 00:29
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11721 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Vergisiz Ekonomi
27.05.2017 6459 Okunma
6 Yorum 31.05.2017 01:20
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 11480 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 12100 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 18792 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 14266 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 13965 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 9424 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Niçin?
4.07.2018 5784 Okunma
5 Yorum 04.07.2018 22:58
Süleyman Karagülle
Kim yönetiyor?
30.06.2018 5096 Okunma
5 Yorum 01.07.2018 21:57
Süleyman Karagülle
Siyaset ve kurallar
5.04.2018 5508 Okunma
5 Yorum 06.04.2018 08:13
Süleyman Karagülle
Gül Adil Düzen’e sahip çıkmalı
6.04.2018 5138 Okunma
5 Yorum 06.04.2018 23:39
Süleyman Karagülle
İstishab gerek
20.04.2018 4896 Okunma
5 Yorum 21.04.2018 11:30
Süleyman Karagülle
Kimse Anlamak mı İstemiyor, ya da Biz mi Anlatamıyoruz!
31.05.2020 4687 Okunma
5 Yorum 01.06.2020 12:20
Süleyman Karagülle
Avrupa Birliği
14.03.2019 5545 Okunma
5 Yorum 16.03.2019 22:33
Süleyman Karagülle
Ekseriyetin marifeti
7.05.2019 5841 Okunma
5 Yorum 08.05.2019 22:07
Süleyman Karagülle
Allah’tan başka melce yoktur
24.04.2019 5961 Okunma
4 Yorum 25.04.2019 19:00
Süleyman Karagülle
Anormal Türkiye
7.02.2019 5080 Okunma
4 Yorum 10.02.2019 10:37
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin oyunu
7.11.2018 5730 Okunma
4 Yorum 08.11.2018 00:13
Süleyman Karagülle
Ne yapmamız gerekiyor?
6.08.2020 4255 Okunma
4 Yorum 08.08.2020 20:00
Süleyman Karagülle
Koronavirüs bahanesiyle intihara gidiliyor!
13.04.2020 4506 Okunma
4 Yorum 29.04.2020 02:01
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 3593 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Hesap Sorma
5.03.2018 4456 Okunma
4 Yorum 07.03.2018 11:58
Süleyman Karagülle
Yenilik
6.03.2018 4081 Okunma
4 Yorum 07.03.2018 23:36
Süleyman Karagülle
VARSAYIM-2
2.05.2018 4537 Okunma
4 Yorum 02.05.2018 23:12
Süleyman Karagülle
Anketler
16.05.2018 3804 Okunma
4 Yorum 16.05.2018 23:37
Süleyman Karagülle
KİM KAZANACAK?
8.06.2018 3983 Okunma
4 Yorum 11.06.2018 00:24
Süleyman Karagülle
Seçim sonrası
21.06.2018 3874 Okunma
4 Yorum 21.06.2018 14:09
Süleyman Karagülle
Mümin Olmak; Mümin Kimdir?
3.06.2017 5547 Okunma
4 Yorum 05.06.2017 10:41
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 10559 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
AK Parti'nin Medine Dönemi!
13.09.2014 7800 Okunma
4 Yorum 16.09.2014 08:43
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 12047 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 11735 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 12298 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 10029 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 10611 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Aşiret / Ocak
14.04.2012 7867 Okunma
4 Yorum 20.04.2012 17:06
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 10807 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Bundan sonra ne yapmalıyız?
17.03.2012 5964 Okunma
4 Yorum 19.03.2012 21:18
Süleyman Karagülle
REJİMLER
21.03.2012 3548 Okunma
4 Yorum 22.03.2012 20:21
Süleyman Karagülle
SÜRME YETKİSİ
1.04.2012 7702 Okunma
4 Yorum 05.04.2012 21:36
Süleyman Karagülle
AKİD VE AHD
2.04.2012 7817 Okunma
4 Yorum 06.04.2012 18:38
Süleyman Karagülle
100 Daire-2
7.04.2012 5923 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 16:45
Süleyman Karagülle
DAYANIŞMA ORTAKLIĞI
11.03.2012 6153 Okunma
3 Yorum 11.03.2012 17:31
Süleyman Karagülle
AB Krizi
19.11.2011 5694 Okunma
3 Yorum 04.12.2011 22:57
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 9571 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
KÜRT SORUNUNU KİMLER ÇÖZER?
28.03.2012 6921 Okunma
3 Yorum 30.03.2012 13:30
Süleyman Karagülle
TARTIŞMA
25.04.2012 5385 Okunma
3 Yorum 02.05.2012 18:22
Süleyman Karagülle
İşsizlik sorunu
1.09.2012 4921 Okunma
3 Yorum 03.09.2012 13:18
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu ve Başkanlık
12.12.2015 6948 Okunma
3 Yorum 20.12.2015 07:10
Süleyman Karagülle
Devlet Başkanı ve Yönetimde Uyum
28.11.2015 7700 Okunma
3 Yorum 01.12.2015 08:36
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 11227 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9825 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
TAVSİYE: Allah’ın Emrine Uyuyoruz
12.09.2015 7277 Okunma
3 Yorum 22.09.2015 23:48
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 11197 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10853 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 12283 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 13678 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 13554 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 13788 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 11133 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Cumhuriyet’in DNA’ları
14.03.2015 7178 Okunma
3 Yorum 18.03.2015 10:45
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 13540 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 10632 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 10391 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 11442 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 10063 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Kürtler
10.06.2017 4248 Okunma
3 Yorum 11.06.2017 21:26
Süleyman Karagülle
Savaşa Doğru
25.03.2017 5288 Okunma
3 Yorum 25.03.2017 17:59
Süleyman Karagülle
Vikipedi Sorunu: Önce Yapmak… Sonra…
22.07.2017 5195 Okunma
3 Yorum 28.07.2017 11:03


© 2025 - Akevler