ZINA KAVRAMI
“Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâballâhi aleykum, ve uhille lekum mâ varâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayra musâfihîn. Fe mâstemta’tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne farîdah. Ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba’dil farîdah. İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ” (nisa 24)
Anlaşması bulunan iffetli kadınlar hariç,……
Muhsin olanları mallarınızla istemeniz ….
Evli bir kadınla, yani tescil edilmiş bir anlaşmaya bağlı olan bir kadınla herhangi bir erkeğin ilişkide bulunmasına zina denir. Böyle bir ilişkinin ispatlanması halinde Zina suçu oluşmuş olur ve erkeğin evli olup olmadığına bakılmaksızın aynı oranda ceza uygulanır.
Buna göre ZINA filinin gerçekleşebilmesi için en az kadının meşru bir anlaşma ile evli bulunması zorunludur. Nisa kelimesinin kullanılması, bütün topluluklar için bu kuralın geçerli olduğunu gösterir.
FUHUS : Müstehcenlik, açığa vurma, utanmazlık
BIGA (Begy) : Cinsel fuhuş, zorla veya kazanç elde etme maksadıyla yapılan cinsellik
Nisa 24, zina ve ilişkilerin çerçevesini belirlemektedir. Evlilik anlaşması bulunanlar ve aralarında evlilik akdi yapılamayacak olanların dışında kalanlar kapsam dışıdır. Buna göre, her koşulda “rıza ve anlaşma” şartı vardır. Anlaşmanın tescil edilmesi veya topluluk tarafından onaylanması gerekmez. Ancak anlaşma hükümlerine uyulması zorunludur. Zina ise evlilik kurumu içindir ve belirleyici olan kadındır.
“Ve lâ takrebûz zinâ innehu kâne fâhışeh, ve sâe sebîlâ” (isra 32)
“Ez zâniyetu vez zânî feclidû kulle vâhıdin min humâ miete celdetin ve lâ te’huzkum bi himâ ra’fetun fî dînillâhi in kuntum tu’minûne billâhi vel yevmil âhır(âhırı), vel yeşhed azâbehumâ tâifetun minel mu’minîn” (Nur 2)
“Vellezîne yermûnel muhsanâti summe lem ye’tû bi erbeati şuhedâe feclidûhum semânîne celdeten ve lâ takbelû lehum şehâdeten ebedâ(ebeden), ve ulâike humul fâsikûn” (Nur 4)
“Vellâtî ye’tînel fâhişete min nisâikum festeşhidû aleyhinne erbaaten minkum, fe in şehidû fe emsikûhunne fîl buyûti hattâ yeteveffâhunnel mevtu ev yec’alallâhu lehunne sebîlâ” (Nisa 15)
Zina yasaktır. Ancak Zina kapsamı sadece anlaşma ile bağlı bulunan kadınlardır. Bunun dışında kalanlara zina isnat edilemez. Zina’nın suç kapsamına girebilmesi için veya bir eylemin Zina sayılabilmesi için, mutlaka kadın’ın, başka bir erkek ile evlilik anlaşmasının bulunması gerekir. Zina suçunun tesbiti kesinlik gerektirir. Şüphe suçun düşmesine neden olur. Dört tanık tarafından onaylanmayan bir zina isnadı iftira kapsamındadır. İspat edilemeyen zina isnadı suç sayılmıştır.
Herhangi bir evlilik anlaşması bulunmayanların (bekar erkek veya kadının) kendi aralarında rıza ile bir anlaşma yapmaları ve buna göre bir ilişkide bulunmaları zina kapsamında değerlendirilemez. (Nisa 24) Bu ikili anlaşmanın ifşa edilmesi de gerekmez. Tam aksine gizli kalmalıdır. Fahşa olmamalıdır. (Nisa 15) Tarafların anlaştıkları hususlar kendileri için bağlayıcıdır. Yazılı olması gerekmediği gibi, tescili de gerekli değildir.
Tescil edilmemiş bir anlaşma gereği gerçekleşen bir birlikteliğin ifşa edilmesi (Nisa 15) veya bu anlaşmaya aykırı olacak şekilde kadının ilave bir talepte bulunmak maksadıyla veya başka bir amaçla bu ilişkiyi ifşa etmesi halinde kadının toplumdan tecrid edilmesi öngörülmektedir. Bu aynı zamanda kadınların herkesin göreceği veya bileceği şekilde açıkça kötü sayılan bir eylemi yapması manasına da gelir. Ancak bu ayet “zina” çerçevesinde bir hüküm ifade etmemektedir. Evlilik akdi olmaksızın cinsel ilişki amacıyla yapılan anlaşmanın ifşa edilmesi suç sayılmakla birlikte bu zina değildir.
Zina suçunun tanımlanmış tek cezası Nur 2’de belirlenen cezadır. Bunun dışında herhangi bir gerekçe ve herhangi bir yorumla ceza uygulanamaz. Zinaya iştirak eden erkek ve kadın aynı değerlendirilmiş ve aynı oranda ceza öngörülmüştür. Öngörülen ceza Celde’dir ve bu cezalandırma yöntemi vücudun fiziksel bütünlüğünü bozmayacak ölçüde olmalıdır. Yani kişinin bedenine zarar vermeyecek ağırlıkta olmalıdır. (bu konuda mutmain değilim, Celde uygulaması Kur’an ın ceza usulu çerçevesine biraz aykırı görünüyor, bu sebeple çekincem var, ama aksi bir mana da bulamadım.)
Bir kadın ile anlaşması bulunan evli bir erkeğin, bir başka bekar kadınla karşılıklı anlaşarak kadının da rızası ve iradesiyle cinsel ilişkide bulunması ZINA kapsamında değildir. Her iki taraf da cezalandırılamaz ve zina isnadında bulunulamaz. Kur’an bu konuyu “evlilik anlaşması bulunan kadınlar” ile sınırlamaktadır.Bu tür bir anlaşmanın kadın tarafından ifşa edilmesi de Nisa 15’e göre suç kabul edilmiştir. Ancak bu Zina suçunu oluşturmaz. Anlaşmadan doğan yükümlülüklere aykırılık sebebiyle suç sayılmaktadır.
Herhangi bir anlaşması bulunmayan erkek veya kadının yine aralarında belli koşullarda anlaşarak kendi rızaları ile ilişkide bulunmaları da zina değildir. Böyle bir ilişki ispatlanmış olsa bile zina isnadı yapılamaz. Ancak aralarındaki anlaşma hükümlerine aykırılık olması halinde bir hukuk ihlali gerçekleşmiş olur ve bu manada bir değerlendirme söz konusu olabilir. Bu durum tamamen sözleşme hukuku çerçevesinde ele alınabilir.
Evlenemeyenlerin devletten talep etmeleri halinde onların evlendirilmesi ve gerekli finansal desteğin verilmesi zorunludur. (Nisa 33) Böyle bir talepte bulunanların evlilik ve buna bağlı ihtiyaçlarının da giderilmesi gereklidir. Başvuru halinde vücubiye kazanır. Topluluk sorumludur.
Ancak hiç kimse isteği dışında bir cinsel ilişkiye zorlanamaz. (Nur 33) Herhangi bir sebeple, cinsel ilişkiye zorlanan kadınların veya genç kızların devletten korunma talep etmeleri ve yaşama garantisi isteme hakkı vardır. Devlet onların bu zorluğu geçinceye kadar onları korumak ve ihtiyaçlarını gidermek zorundadır.
Buna göre hangi gerekçeyle olursa olsun, cinsel ilişkiye zorlanmış kadınların bu ilişkisini sürdürmesi meşrulaştırılamaz. Bu durumda olanların sorumluluğu topluluğa aittir ve itibarları korunmalıdır. Tecavüz, zorla evlendirme, kadının isteği dışında kaçırma gibi uygulamalar meşru değildir. Böyle bir uygulamaya maruz kalan kadın bu ilişkiye zorlanamaz ve evlilik anlaşmasını kabul etmesi istenemez.
Hiç bir anlaşma izne tabi değildir. kişiylerin irade ve rızaları ile gerçekleşir. Bu çerçevede evlilik için de izin alınması söz konusu değildir. Tamamen kadının ve erkeğin beğeni, irade ve rızaları ile mümkündür. Buna göre evlilik anlaşması için de hiç bir kişi veya kurumdan izin alınması gerekmez.
Ikrah ile nikah olmaz. (Sayın Özdemir’in sorusu). Bu bir çeşit hiledir. Hile ise meşru değildir. Herhangi bir sebeple bir ilişkiye veya anlaşmaya zorlanmış bir kadın için Nur 33 topluluğu sorumlu tutmakta ve bu ilişkinin sürdürülemeyeceği, zorlanamayacağı, böyle bir zorlamaya maruz kalanları için ne yapılacağı açıklanmaktadır. Çünkü irade yoktur, zorla irade oluşturulamaz. Böyle bir durumda bir anlaşma oluşmuş olsa bile yok hükmündedir. Bu ayet zorlamaya maruz kalanların güvence altına alınmalarının dışında onların itibarlarının da korunmasını zorunlu tutmaktadır.
Nur 32 ise, belli bir süre içerisinde Salih olanlar ve uygun durumdaki kölelerin evlendirilmesi ve bunların fakir iseler devlet tarafından finanse etme zorunluluğu getirilmektedir. Talebe bağlıdır. Başvuru yapıldığı andan itibaren topluluğun sorumluluğu vardır.
Ancak, Anlaşması bulunan kadınların zina etmeleri ile, başka bir anlaşması bulunmayan kadının ilişkide bulunması arasındaki fark, hukuki sonuçlarının düzeltilebilirliği ile ilgili değildir. Yani bekar kadının belli koşullarda cinsel ilişkide bulunması bir haktır. Hukuki sonuçlarının olması gerekmez.
Ayetlerin ortaya koyduğu çerçevenin dışında vazedilen bütün uygulamalar geçersizdir. Zani’nin hadım edilmesi mümkün değildir. Kur’an her türlü fiziksel hasara neden olacak cezalandırma yöntemlerini yasaklamaktadır. Kaldı ki, zina eden erkek ve kadının kimlerle evlenebilecekleri de açıklanmaktadır. (Nur 3) Buna göre çerçevesi belirlenmiş olan bir eylem için ilave bir yaptırım uygulanamaz.
Nikah cinsel ilişkinin topluluk önünde meşrulaştırılması ve birliktelik iradesinin tescil edilmesidir. Bu aşamadan sonra edinilen malların paylaşımını da kapsamakla birlikte, evlilik anlaşması taraflar arasında belli koşulları içerecek şekilde de düzenlenebilir.
Nisa 16’da “eziyet” manasına gelecek bir kelime yoktur, kötü bir davranıştan vazgeçenlerin tövbe edenlerin cezai sorumluluklarının düştüğünü ifade eder. Nisa 15, Fahşiyat yapan kadına tecrit uygulaması getirirken Nisa 16 bu uygulamanın her iki taraf için de olabileceğine de ayrıca işaret etmektedir. (Sayın özdemir ayet numarasını hatalı yazmış galiba) Nisa 16’da herhangi bir ceza söz konusu değildir.
Kur’an ceza usulu, herhangi bir sebeple cezalandırılmış olanların cezalarının bitiminde veya tövbe etmeleri halinde itibarlarının iadesini öngörür. Bu durum zina suçu için de geçerlidir. Genellikle Kur’an ın ceza usulu dikkate alınmadan çeşitli hükümler çıkarılmak istenmiş ve hatta çıkarılmıştır. Ancak mesele bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Kur’an ın öngördüğü ceza usulu çerçevesinde bakma zorunluluğu vardır. Bu ayetleri ve ayetlerin getirdiği sınırlandırmaları göz ardı etmek mümkün değildir.
NISA kavramı, ehliyet sahibi herhangi bir kadını ifade eder. Yani akil baliğ olmuş kadını ifade eder. Evli kadını değil. Evlilik bir ayrıcalık veya belirleyicilik değildir. Tamamen bir anlaşmaya bağlı birlikteliktir, her zaman sonlandırılabilir.
Nisa 4. Ayette ise, herhangi bir anlaşma gereği yapılan ödemenin bir kısmını paylaşmaları halinde ondan faydalanmanın meşru olduğunu söylemektedir. Ancak ödemenin tamamını talep etmek veya tamamını istemek mümkün değildir. Kadının kendi rızasıyla bağlıdır ve bir kısmına ilişkindir. Bu ödeme gerek nikahtan kaynaklanan mehir olsun ve gerekse ikili anlaşma sonucu oluşmuş olsun iadesi veya ondan yarar sağlanılması talep edilemez. Her halukarda yapılan ödemenin geri alınamayacağı ve ondan bir çıkar temin edilemeyeceği hükmü vardır. Sayın özdemir bu ayeti farklı yorumlamaktadır ama ifade ettiği mana bu ayette değildir. Herhalde Nur 4. Ayeti kastederek yazdı. Nur 4. Ayet ise zina isnadı yapıp bunu kanıtlayamayanlara uygulanacak cezayı belirler. 80 celde öngörülür ve bir daha onların tanıklıklarının kabul edilmemesi hükmü vardır. Tövbe etmeleri müstesna tutulmaktadır. Ancak her iki ayette de Fuhuş kelimesi geçmez.
Vesselam