Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012
4400 Okunma, 6 Yorum

Karagülle Açıklamasına şerh

- Ayet istisnadır.

- Dilde istisna kelimeleri vardır. Biz istediğimizi istisna edemeyiz. Şartlı emirler vardır. Biz şartlar koyamayız. Mutlak, mutlak olarak delalet eder.

Bakara 239’da  ‘kema gallamaküm’ün faili resul da olur. Onun öğrettiği ile kılmamız farz kılınmıştır. Biz ümmi nebiye tabi olmakla emrolunduk. O nasıl namaz kıldırdıysa öyle kılarız.

“Fe in hıftum fe ricâlen ev rukbânâ(rukbânen), fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûn” (Bakara 239)

Burada failin Resul olabilmesi için Alak suresini atlamak gerekir. Bildiğiniz gibi Alak 5’te “Allemel insâne mâ lem ya’lem.” Denmektedir.  Yani fail Allah’tır. Öte yandan Bakara 239. Ayette önemli bir husus daha vardır: “fe iza emintum” ifadesi  şartlı bir istisna ortaya koyduğunu açıkça göstermektedir.  

Mesela İsra suresi 71. Ayette “bi imamihim” kelimesi kullanılmaktadır. Buradan yola çıkarak toplumun önderlerinin olması gerektiği sonucuna varabiiriz. Ancak, SLT ayetlerinin hiç birinde bu veya buna benzer bir kelimenin kullanılmadığını da düşünmek gerekir.

- İmamdan bahsetmektedir.

- O gün herkes imamları ile çağrılır, seni hakem yapmadıkça iman etmiş olmazlar ayetleri nedir?  Her ayette imam kelimesini tekrar edecek. Başkan namazı kıldırır. Başkası kıldıramaz.(17/71,4/65)

Evet, Kur’an IMAM’dan bahseder.

“Fe lâ ve rabbike lâ yu’minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecera beynehum, summe lâ yecidû fî enfusihim haracen mimmâ kadayte ve yusellimû teslîmâ” (4/65)

Bu ayeti kıyasınızda bir delil olarak alırsınız ve dersiniz ki: “Eğer toplulukta bireyler önderlerinin verdikleri hükümlere itibar etmezler ise iman etmiş sayılmazlar” veya bunun gibi bir kıyas geliştirebilirsiniz.

“Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ” (17/71)

Veya bu ayete dayanarak diyebilirsiniz ki: “her topluluğun bir önderi/lideri olmalıdır” vb.

Ancak bu kabil konularda bizlere bırakılmış geniş bir alan vardır ve insanlar kendi özgürlük alanları içerisinde ihtiyaçlarına göre kararlar verip uygulayabilirler. Bunun herhangi bir sakıncası yoktur.

Fakat, bu iki ayetin Nisa 102 ayet ile olan ilgisi nedir? Veya SLT ile?

Nisa 101,102, 103. Ayetler SLT kavramının ISTISNAI HALLERINI ortaya koyar. Sefere çıkıldığında, bir şeyden korkulduğunda vb. gibi hallerde

  • Daha kısa yerine getirilmesinde sakınca yoktur
  • Bir arada yerine getirilmesinde sakınca yoktur (nisa 102)
  • Binek üstünde, yürüyerek veya oturmuş veya yan yatmış olarak yerine getirilmesinde sakınca yoktur.

Ancak Nisa 103. Dikkatle incelendiğinde, bu istisnai hallerin geçici olduğu ve normal şartlara dönüldüğünde SLT’ı da kıvamında yerine getirmek gerektiği söylenir. Kaldı ki, Nisa 102. Ayettin başında “Ve izâ kunte fîhim fe ekamte” ifadesinde “senin arkanda” anlamına gelebilecek bir kelime yoktur.  Nisa 102, “ordunun idaresi” şeklinde yorumlanabilir.  Savaş halidir ve istisnai bir durumdur. Ancak bu durumu SLT kavramına tahvil etmenin lafzen imkanı yoktur.

- Nisa 102 ayeti kalıcı değil

- Namazı biz Nisa 102 ile cemaat yapmıyoruz. Kuran’daki rüku edenlerle rüku edin ile yapıyoruz. Salatın müfret, emrin cemaatta olmasından anlıyoruz. Rüku namazda değilse biz ne zaman rüku edeceğiz, namazdan başka rüku da mı yapacağız, namazdan başka secde de mi yapacağız, namazdan başka kıraat de mi yapacağız. Emir vücubu ifade eder. Onları ne zaman yapacağız.  Beraber olma yalnız savaş için gerekli değil her zaman gerekli. Her zaman başkan yöneticidir.

“SLT’ın müfret, emrin cem olmasından anlıyoruz”  diyorsunuz. Acaba böyle ifade ediliyor olamsının sebebi CEMAAT değil de, SLT eden herkesin tek bir hedefe yönelmeleri kastediliyor olabilir mi? Vaktin sebebi nedir? Başkan yöneticidir. Bu konuda hiçbir ihtilaf yok. Ancak Başkan SLT’ı nasıl yönetir? Başkan SLT’tan muaf mıdır ki başkalarını yönetsin?

Bir örnek vermek isterim. Bildiğiniz gibi dünyanın yörüngesinde çeşitli amaçlara hizmet eden UYDU’lar vardır. Mesela uydu ile sizin bulunduğunuz bölgenin fotoğrafını çekmek istiyorsanız uydunun sizi görebilecek bir konumda olması gereklidir. Yani tam üstünüzde olmalıdır. Aksi halde başka bir şeyin/yerin fotoğrafını çeker sizin bulunduğunuz bölgeyi değil.  Yani SLT’ı vaktinde yerine getirirken kastedilen şeyin sebebi de bu olabilir mi? Niçin SLT kavramını topluluğu disipline etmek şeklinde anlamamız gereksin?

“Rüku namazda değilse biz ne zaman rüku edeceğiz, namazdan başka rüku da mı yapacağız, namazdan başka secde de mi yapacağız,” EVET, SLT’dan başka RÜKÜ yapacağız, Secde yapacağız. SLT’dan önce veya sonra da yapabiliriz, ancak bu eylemleri SLT kavramına bağlamak mümkün değildir. Lafzi de değildir. Kur’an SLT, RÜKU ve SECDE’nin her birinin birbirinden bağımsız ve farklı olduğunu söylüyor. Bunlar nasıl bir araya getirilip bir ritüel haline sokulabilir? Bunun hiçbir dayanağı/delili yok.

Rüku ve Secde’yi zamandan bağımsız, dilediğimiz her zaman, SLT’ı ise vaktinde yapmak gerekir. Emrin vücubu budur.

“Yâ eyyuhellezîne âmenûrkeû vescudû va’budû rabbekum vef’alûl hayre leallekum tuflihûn” (Hac 77) Yani namazdaki Rüku ve Secde başka bir şey, buradaki rukü ve Secde başka bir şey midir? Yine Hac 26. Ayette anlatılan şeyin SLT ile ilgisi nedir?

Başkanın yönetici olduğu doğrudur. Toplumun her zaman birlikte olması gerektiği de doğrudur. Ancak bu beraberliği getirip SLT kavramına sıkıştıramazsınız veya bağlayamazsınız. Burdan şu anlaşılmamalıdır: “Bir arada SLT yerine getirilemez” Hayır, bir arada iken de SLT yerine getirilebilir. Cuma da bunun içindir, ancak “bir arada iken” ifadesinden kasıt cemaat düzeni değildir. Herkes bireysel SLT ederler ancak kıraatleri toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenmiş olan şeylerdir ve herkes aynı kıraati yapar. Sesli olarak.(toplumsal talep dile getirilir, her SLT eden aynı talebi seslendirir) Bireysel yerine getirildiğinde ise, dilediği şeyi kıraat eder. (Dilediği şeyi ister)

- Cematte sesli nasıl okunacaktır.

- Orada cemaatle namazın tarif edilmesi imam için söz konusudur. Kişiler için tarif ediyorsa sünnet namazları için söz konusudur. Orada namaz değil okuma şekli anlatılıyor. İktiza ile delalet olabilir. İbare ile delalete etki etmez.

Cemaatten kasıt Cemaat düzeni değildir. BIR ARADA anlamında kullanılmalıdır.  Mesela toplumsal bir talebin herkes tarafından aynı anda aynı şekilde seslendirilmesi mümkün değil midir? Kesinlikle mümkündür. Bunun örnekleri de vardır. Kızılderililerden budizme varana kadar. Hepsinde vardır.

Asıl büyük problem, SLT kavramının rekatlara sıkıştırılmış olmasındadır. Diyelim ki Rekat doğrudur. O halde HAŞIUN kavramının gerekliliğini tartışmak gerekir. Bu ifadeyi yok sayabilir miyiz? Bunu yok sayamayacağııza göre, bir Huşu/konsantrasyon elde edildikten sonra rüku ve secde ile bu konsantrasyonu nasıl koruyabilirsiniz? İkinci rekatta huşu’nuza kaldığınız yerden devam etmeniz mümkün olur mu?

Kızılderililer, Budistler, Hıristiyanlar vd. toplu eylemlerinde de sesli okurlar. Hep birlikte.

- Farklar vardır. İcma yoktur.

- Nerede icma varsa orada uymak zorundayız. İcma olmayanda kendi içtihadımızla, mahalli icmalarla yaparız. İcma olmayan yerler vardır. O halde hepsini bırakalım bırakalım mı?

Trafik kuralları ile ilgili ICMA yapılabilir, buna uymak da gerekir. Ancak Kur’an ın ortaya koyduğu ödevler üzerinde yapabileceğimiz şey, onları anlamak olmalıdır. Kur’an ın icmaya ihtiyacı yoktur. İCMA’ya kendi özgürlük alanımızda ihtiyacımız vardır. Mesela Oruç emredilmektedir. Ancak orucun şekli Kur’an da yoktur.  Bu şekil, daha önce emredilmiş olduğu gibidir. Yani önceki ümmetlere emredildiği ve onların yerine getirdiği gibidir. Niçin biz bunu görmemezlikten gelip sırf farklı olmak adına ICMA var diyerek lafzın mecrasından çıkıyoruz?

Gerçekte SLT ile ilgili de bir ICMA’dan söz etmek mümkün değildir. Farklılıklar varsa ICMA yok demektir. Kısmen ICMA vardır Kısmen yoktur bahanesi ile SLT kavramını nasıl harcayabiliriz? Ruku ve Secde’de bir icma’dan söz edilebilir. Ancak bu ikisinin SLT ile ilgisi nedir ki, SLT’da icma vardır diyebilelim?

- Nasıl konsantre olacağız.

- İmamın açıkça kıraat etmediği yerlerde, rükuda secdede. Bahaneler delil olmaz. Bir anlayışa delil aranmaz, delile göre amel edilir.

İmam ile konsantre olamazsınız. Rüku ve secdede de konsantre olamazsınız. Haşiun SLT içindir, Rüku ve Secde için değil. Konsantre olmak kolay da değildir. Bu bir eğitim gerektirir. Bu yüzden sabırla düzenli olarak yerine getirilmesi istenir. Abdest ile konsantre olmaya başlayacağız ve kıyamda kıraat ile bunu tamamlayacağız. Tamamlayabildiğimiz süre içinde.

Delil olan şey Kur’an ın tarif ettiği şeydir. Bilginin yetersiz olduğu hallerde yapılan yorumlar sadece tahminlere dayanır. Geçmişin yaptığı budur.

- Sabir nasıl cemaat olacak.

- Birbirimize dayanarak sabredeceğiz. Başkanımızda birleşerek sabredeceğiz.

“SLT ve Sabır ile isteyin” ifadesi, SLT kavramının ortaya koyduğu hedefe ulaşabilmek için çalışmak (self education) gerektiği ile ilgilidir. Kişinin kendini eğitmesi ve belli bir olgunluğa ulaşması gerekir.   Nihayet, istenen hedefe ulaşmasıdır.

Zaten SLT kavramı ile istenen şey, “karşılılıklılık” oduğuna göre, ihtiyaç olan şeylerin alınması da son derece doğaldır. Mescitte cemaat olursunuz. Mescide dahil olanlar cemaat olurlar. SLT ise herkes içindir. Mescide dahil olmayanları da kapsar. Topluluklar sosyal birlikteliklerini mescitte kurarlar, toplantılarını yapar ve kararlar alırlar. SLT ile bireyler evrensel bilgi ağına bağlanırlar.

- Ahiretle ilgisi yoktur.

- Biri ahiretten bahsediliyor derse, biri de dünyadan bahsediliyor derse tercihi nasıl yapacağız. Her ikisi birden kastediliyor dememiz gerekmez mi?  Namazın dünya işlerimizi düzenlediği kesin. Onun için cemaatle kılacağız.

Doğrudur SLT kavraının ahiret ile ilgisi yoktur. (eylemsel olarak) Dolaylı olarak dünya işlerinin düzenlenmesine de katkı sağlar. Bu da doğrudur. Ancak salat bu kadar basit değildir. Temelde kişinin olgunluğu ve tekamülü içindir. “hikmet” e ulaşmanın yegane yoludur. (“hikmet” kavramı tasavvufi algısıyla basit ve sadece tasavvufa sıkıştırılabilecek bir şey değildir. Bilgi kadar önemli ve bilgi kadar yaygın olmalıdır) Bilgiyi yaratan “hikmet”i de yarattı ise, demek ki kodları hikmet ile çözeceğiz. Ama önce “hikmet”i bulmak gerekir. Nerde bu “hikmet”?

- Kitaba temessük salat rahmetine sebeptir.

- Kitaba temessük etmek Kuran’a da olabilir, kanunlara da olabilir. İkame edilen salat ayrıdır. Ve harfi ile atfedilmiştir. Biri diğerinin sonucu değildir. İkisi ayrı ama birden olması gerekir.

“İkisi ayrı ama birden olması gerekir.” NİÇİN? Rüku ve Secde ibadettir, SLT ise değildir. Nasıl birlikte olabilir? Rükü ve Secde zamandan bağımsız eylemlerdir, SLT ise zamanla bağlıdır. Niçin Rüku ve secdeyi sınırlandırıyorsunuz? Zekat’ı da SLT ile sınırlandırabilir misiniz?

Kitaba temessük etmek Bilgiye atıftır. Siz bir yazınızda Dillerin kaynağının aynı olduğu dolayısıyla dillerin aynı olduğunun ispatlanması gerektiğini söylüyorsunuz. Haklısınız. Sadece dillerin değil, mevcut bütün bilimlerin kaynağı aynıdır, Kur’an ın kaynağı da aynıdır.  Hepsi aynı yazılı belgenin bölümleridir. Dolayısıyla konuştuğumuz dil ile ifade edeceğimiz her şey KİTAPTANDIR.

“Mâ esâbe min musîbetin fîl ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr” (Hadid 22)

“Ve kâlellezîne keferû lâ te’tînes sâah(sâatu), kul belâ ve rabbî le te’tiyennekum âlimil gayb(gaybi), lâ ya’zubu anhu miskâlu zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve lâ asgaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbin mubîn” (Sebe 3)

Eğer her şey bir kitapta yazılı ise, hangi bilgi (eylemler de dahil)  kitabın dışında olabilir?

- Rüku ve secde namazda değişiktir.

- Kuran’da yeri ve zamanı belirtilmeyen emirler ibadete ait ise onu namazda, hacda, oruçta, zekatta yaparız. Bu Kuran’ın üslubudur.  Kuran usül öğretmemiştir. Usulü Peygamberin uygulamasından biz çıkarırız. Namaza ait saydığınız bütün emirler Kuran’da vardır. Namaz onları tertip etmiştir. Daha iyi tertip bulursanız olur. Ama siz namazda yoktur diye atıyorsunuz.

Şöyle düzeltelim: SLT’a ait bütün eylemsel emirler Kur’an da vardır. Ayrıca bir tertibe gerek kalmayacak kadar da açıktır. Rüku ve Secde’nin SLT kavramına ait eylemler olduğunun bir delili de yoktur. (kur’an da)

Ben bu eylemler, yani Rüku ve Secde SLT kavramına ait değildir, ilgisi yoktur  dedim. Ancak SLT öncesinde veya sonrasında yapılamaz demedim. SLT’ınızı yerine getirirsiniz, sonrasında isterseniz rüku da edersiniz, secde de, bu kişinin hissiyatına kalmış bir şey, Veya dilediği herhangi bir zamanda rüku ve secde edebilir. Bunda bir sınırlama yoktur. Ancak bunları getirip SLT ile tertip ederseniz, SLT kavramını anlamamış olursunuz.

Ayrıca SLT’ı tertip edemezsiniz. Mesela, her insanın konsantrasyon şekli ve süresi farklıdır. Her insanın anlama/algı yeteneklerinin farklı olduğu gibi. Benim hangi sürede konsantre olacağımı usul çıkaranlar nereden biliyor?

Kur’an bunu sınırlandırmıyor. Aksine kişinin kendisine bırakıyor. Siz SLT’ı disipline edemezsiniz, SLT sizi disipline eder.

- Salat kavramının koyduğu kıyasla kalkmış oluyor.

- İcma ile anlaşılan salatın faydalarını biliyoruz. Sizin salatın faydalarını görelim, tartışalım, daha iyi ise elbette ona uyalım. Önce salatınızın ne olduğunu görelim. Mevcut namazı yermenin ötesinde yaptığınız bir şeyle karşılaşmadık. Sermaye mantığı karşı tarafı kötüler. Sonra işi bana bırak demek ister.

ICMA ile anlaşılan SLT’ın faydası asker bir toplum yaratılmasına katkı sağlayabilir. Güdülen bir toplum. Zaten böyle de oldu. Raina toplumu. Kur’an bunu onaylamıyor. Bu sizi özgürleştirmiyor. Upgrade etmiyor.

Amacım geçmişi yermek değildir. Ancak geçmişle kör bir bağlantı kurmak da değildir. Sorgulamak gerekir.

SLT Kavramı ile önemli bir hata yapıldığına inanıyorum. Sizin Namaz ile elde edileceğini söylediğiniz/tarif ettiğiniz şeyler olası sonuçlarıdır. Tarif ettiklerinizin elde edilmesi mümkündür Ancak hepsi değildir. Aslı da değildir. Sadece sonuçları üzerine bina edilmiş bir SLT ile hedefe ulaşmanın imkanı yoktur. Bir önceki eleştirinizde, “Namazları toplantı olarak anlıyoruz” diyorsunuz. Bu anlama kısmen doğrudur. Fakat, siz insanın varlığını ikiye ayırıyorsunuz “Beden ve ruh varlığı ile mal varlığı”. Bu şekilde algıladığınız zaman, SLT kavramının sadece içinde yaşadığınız küçücük bir sosyal topluma tahvil etmiş olursunuz ve onun Evrensel formunu kaçırmış olursunuz.

SLT aynı zamanda bir toplantıdır. Evrensel bir toplantı. Her varlık SLT ile bilgi paylaşımında bulunur. Kendi bilgilerini aktarır ve ihtiyacı olanları talep eder. Siz de SLT ile kendi bilgilerinizi paylaşır ve ihtiyacınız olanı alırsınız.

- Kuran namazını terkedelim.

- Sizin namazın ne olduğunu duymadık. Biz 1400 senelik namaz anlayışımızı size dayatmıyoruz. Madem ki sen namazı öyle anlıyorsan sen de öyle kıl. Ama o namazla bizim birliğimize gelemezsin. Ama biz size saygılıyız, her türlü medeni ilişkilerimizi kurarız. Sizi dinleriz, cevap veririz ama bize ne olduğunu dahi söyleyemediğiniz namaz için namazımızı bırakmayız. Size göre namaz nedir?

Tam aksine, ben Kur’an namazına dönelim diyorum.

Soruyu şöyle sormalıyız: Kur’an a göre namaz nedir?

Benim anladığım şudur:

SLT  Allah’ın yarattığı bilgi ağında kozmik iletişime katılmaktır. Abdest temizlik değil, Haşiun’a hazırlıktır.

SLT’ın temel prensipleri Kur’an da bellidir. Ancak bunu dizayn edemezsiniz. Her insanın algısı farklıdır. Kaç dakikada haşiun olabileceğini belirleyemezsiniz. Kimileri 1 dakikada olabilecekken, kimileri de 10 dakikada olabilir. Bunu belirlemenin imkanı yoktur. Rekat düzeni haşiuna izin vermez. Ayakta ve yüksekçe yerde kıraat etmek, üretilen frekansın daha geniş alana yayılmasını sağlar. Algılamanın en kolay şeklidir.

Bu konuda eleştirildiğim en temel nokta “Resulullah’ın uyguladığı şekil” ile ilgilidir. Rüku ve secde’nin nasıl yapılacağı da Kur’an da açıklanmıştır. Eğilmenin ve yüzükoyun secdeye kapanmanın anlaşılmayacak bir tarafı yoktur. Ruku ve secdeyi SLT’dan ayırdığımız zaman geriye şekil açısından hiçbir şey kalmaz. İçerik de zaten sorgulanmamaktadır..  SLT’dan önce veya sonra Ruku ve Secde edilebilir. Bu kişinin kendisine kalmış bir şeydir. Asıl problem, şekilde değil, içeriktedir. Bu haliyle, SLT dünya için olduğuna göre, konferans veren bir hatibin karşısına da insanları dizebilirsiniz. Hiçbir farkı yoktur. Sonuçta elde edilen şey, şeklen ve kural olarak aynıdır.

COMUNICATION SCHEME

COVERAGE AREA SCHECME

Yukarıda iki referans şekil bulunmaktadır.

Birincisi, iletişimin şekli, diğeri ise zamansal kapsama alanını gösterir.

İletişimin şeklini uzun uzun anlatmıştık. Burada SLT için ZAMAN’ın önemini anlatmak istiyorum.

Dünyanın etrafında uydular vardır. Bu uydular ile ietişim kurabilmek için uydunun kapsama alanında olmanız gerekir.  Çünkü bizim kablolarımız yok. Bağlantıyı Wireless yapıyorsak, mutlaka kapsama alanında olmalıyız. SLT için öngörülen zamanın önemi buradadır. Kur’an’da Zamanın önemine özellikle vurgu yapılırken, yön olarak herhangi bir ifade yoktur. (SLT ille ilgili olarak) Çünkü eğer kapsama alanı içerisindeyseniz, hangi yöne döndüğünüzün bir önemi yoktur.

Özetlemek gerekirse, insan bedeninde sahip olduğu iletişim aygıtları ile sisteme katılır. Bir internet havuzu gibi. İnternet her türlü bilgiyi içinde barındıran bir havuzdur. Her kullanıcı bu havuza erişir ve ihtiyacı olan bilgileri arayıp bulur/alır – verir. Internet havuzu bilgiyi alabileceğiniz yer olduğu gibi, bilgiyi yayınlayacağınız yerdir de aynı zamanda.

Kur’an SLT kavramını tanımlarken “insanlar arasındaki diyalog”dan söz etmiyor veya bu yönde anlaşılabilecek bir ifadesi de yok. Niçin bunu sadece küçük toplumumuz içerisindeki basit bir iletişim olarak görmeye çalışıyoruz?  Eğer öyle olsaydı, çok daha basit yöntemlerle bunu yapmak mümkün olurdu.

- Nasıl olduğunu söylemiyorum, herkes kendisi bilir.

- Kuran bizi söylememizi ve dinlememizi emretmektedir. Tartışırız. İttifak ettiklerinizi birlikte yaparız, ihtilafları ayrı ayrı yaparız. Nasıl yapılacağını söylemiyorsunuz çünkü bilmiyorsunuz.

Mesele, nasıl yapılacağını bilmemek değildir. Bununla ilgili bazı yöntemler ve uygulamalar var. Kızılderililerden şamanlara, Budistlerden Hıristiyanlara kadar hepsinde Namaz vardır. Büyük oranda da Kur’an ın tarif ettiği SLT kavramına uygundur. Ancak, “Şu şekilde olmalıdır, doğru budur” demenin imkanı yoktur. Yukarıda da izah ettiğim gibi, bu eylem her bireyin kendisine özgü bir eylemdir. Dolayısıyla her bireyde farklı şekilde tezahur eder ve yerini bulur. Kur’an temel prensipleri zaten açıklıyor. Ötesi bir radyo değil ki dilediğiniz zaman düğmesini açıp kapayasınız. Bizim açma/kapama düğmelerimiz yok. Dolayısıyla sinyalleri hangi pozisyonda yakalayabiliyorsak, o pozisyonda yerine getirilmelidir SLT.

Herşeyden önce DIN evrenseldir. Sadece yeryüzüne, yani yaşadığımız dünyaya mahsus bir şey değildir. Hep birlikte BARIŞ’a girmemiz emrediliyor ise, bunu nasıl sağlayacağız? Kainattaki başka topluluklar da Allah’ın Dini içerisindedirer ve onların da Barışa dahil olmaları gerekir.

“Ve ennâ le mesnes semâe fe vecednâhâ muliet haresen şedîden ve şuhubâ”

“Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ” (cin 8-9)

Cinlerin yaptığı bilgi hırsızlığının engellendiğini anlıyoruz bu ayetlerde. Anlaşılan başka bir şey daha vardır: Bu eylem kural dışı idi ve onların da normal sisteme katılmaları gerekli idi. Bu sebeple de engellendi. Bu önemli bir bilgi olarak karşımıza çıkmaktadır SLT kavramını incelerken.

- Ordunun sevki ile salat kavramı karıştırılmamalıdır.

- Kim buyurmuş bunu, söylediğin her cümle bir delile dayanmalıdır. Namazın orduyu sevki ile ilişkisi yoktur cümlesi nereden çıkmış? Namaz askeri bir talimdir. Bugünkü ordu eğitimi namazdan alınmıştır.

Nisa 102. Ayet ile ilgili söylediklerim yanlış anlaşılmış olmalı. Benim söylediğim şey:  bu ayet, SLT’ı değil, SLT da dahil olmak üzere ordunun sevk ve idare şeklini anlatmaktadır. Bu haliyle bile bir istisnayı ortaya koyar. Burada tarif edilen SLT geçicidir, kalıcı değildir. Ancak Resulullah’a atfen yapılan açıklama ise Ordunun sevk ve idaresine ilişkin bir açıklamadır. Bu sebeple ordunun sevk ve idaresi ile SLT kavramı karıştırılmamalıdır.

Namaz’ın insan hayatını disipline ettiği algısı geleneksel formda uygulanmaya çalışılan bir algıdır. Bunun SLT kavramı ile ilgisi yoktur. Belki sonuçlarından bir tanesi olarak değerlendirilebilir ancak bütün içinde büyük bir yer işgal etmez.  Benim kanaatim, ordunun eğitimi namazdan değil, namaz askeri talimden hareketle tarif edilmeye çalışılmıştır.

Vesselam

 

 


YorumcuYorum
Mete Firidin
15.02.2012
16:21

Sayın Sam siz de çok iyi biliyorsunuz. Hristiyanlık, yahudilik, samirilik, budizim ve birçok kalıntı dinlerde , namaz kalıntıları içeren yani kıyam, ruku, secde içeren ibadetler vardır. Kuranın ayetlerin den diyerlerine bakarsanız peygambere uymak, onun yolundan gitmek zorunludur. Hz. peygamber sadece bir postacı değil aynı zamanda uygulayıcıdır.

Allah, Tevrat ve incilde ve daha önce indirilen dejenere olan bilgileri Kuran ile doğrulaştırır. Onları geçek öz haline getirir. Bunun gibi Hz. peygamber de namazı orjinal halinde yani Musanın ve İsanın ve Nuhun kıldığı gibi tafif etmiş ve göstermiştir.

Yoksa namaz müslümanların bir keşfi değildir.

Ama siz dejenere bir namaz veya başka bir ibadet tarzı veya yoga vs istiyorsanız. Devam ediniz. Biz Adem den itibaren orjinal şekli olan Klasik, Musanın , İsanın ve Muhammedin namazını kılmaya devam edeceğiz. Ve Allah ahiret günü aramızda hüküm verecektir ve Ozaman demogaji bir işe yaramayacaktır.

Mete Firidin
15.02.2012
16:44

Tevratta ,incilde ve öncekilerde de salatın şekli aynı özellikle Samirilerin namazı müslümanların ki ile hemen hemen aynıdır. Şimdi biz bu salatı bırakıp başka bir salat mı arayalım?

Şimdi şu ayeti Meryem suresi 59. ayeti düşünün: Nihayet onların peşinden öğlebir nesil geldi ki, bunlar salatı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular, bu yüzden ileride cezasını çekecekler.

Sam Adian
15.02.2012
22:47

“ Hristiyanlık, yahudilik, samirilik, budizim ve birçok kalıntı dinlerde , namaz kalıntıları içeren yani kıyam, ruku, secde içeren ibadetler vardır.”

Sayın Fridin;

Yukarıdaki cümlenizi özellikle kopyalamak istedim. Sebebi şudur: Tartıştığımız konu IBADET değil SLT’tır. Bu haliyle, Budizm ve bir çok kalıntı dinlerde ve hatta diğerlerinde de SLT olduğu doğrudur. Ancak şekil itibariyle Müslümanlarınkine yani “gelenekse forma” uygun değildir.

Mesela Budistler SLT ederler. İki şekilde yaparlar:

Bireysel SLT: Bir çeşit tefekkürdür. Ancak mutlaka sesli okurlar ve mutlaka ayakta dururlar. Büyük bir konsantrasyon içinde yerine getirirler. Rükü veya Secde ile birlikte yapmazlar. Rükü ve Secdeyi bir mabede girdiklerinde yaparlar. Çok farklı anlamda ve amaçla yapılır.

Toplu SLT: Topluca yapılan bir eylemdir. Bir çeşit zikir ayini gibidir. Herkes sesli okur, belli bir ses tonuyla. Herkes aynı şeyi okurlar. Büyük bir konsantrasyon içinde yaparlar. Eğer kişi iyi eğitilmiş ise, bu eylem sırasında organlarını kesseniz hissetmez.

Uzakdoğu dinlerinin pek çoğu aynı formdadır.

Hıristiyanlarda da namaz vardır. Tahrif edilmiş olmasına rağmen, Ayakta yaparlar, topluca yaparlar ve herkes aynı metni okur. Onlar da rüku ederler. Istavroz çıkarma eylemi bir çeşit rükudur. Onların da secdeleri vardır. Ancak hepsi ayrı ayrıdır.

Güneyasyada F ilipinlerde bazı bölgelerde değişik inanışlar vardır. Bu inanışlarda da SLT kavraı vardır ve Budizmin uygulayışı ile aynıdır.

“Hristiyanlık, yahudilik, samirilik, budizim ve birçok kalıntı dinlerde , namaz kalıntıları içeren yani kıyam, ruku, secde içeren ibadetler vardır.” Diyorsunuz. Benim anlatmaya gayret ettiğim ve ısrarla sorduğum soru şudur: “Eğer böyle ise, niçin Kur’an bu şekilde tarif etmiyor?” Kur’an ın muharref bilgileri doğruaştırdığı ve tasdik ettiği doğrudur. Ancak söyleyebilir misiniz bana lütfen “Niçin geleneksel formda bir SLT tarif etmiyor?” Elbette Resulullah bir postacı değildir. Aynı zamanda bir devlet başkanıdır. Ancak böyle olması Vahye müdahale ettiği anlamına gelir mi?

Aslında benim söylemeye gayret ettiğim şey, Kur’an daki SLT’a dönmektir. Niçin SLT’ı bırakalım? Bu mümkün değildir. SLT sistemin tam ortasında duran bir şeydir. Neredeyse sistemin olmazsa olmazlarından biridir.

Problem bütünüyle şekilde de değildir. Asıl problem içerikle ilgilidir ki, bu kısmın geçmişte anlaşılmış olması zor bir ihtimaldir. Niçin formel şekillere takılıp meselenin özünü atlamakta ısrar ediyoruz?

Mete Firidin
16.02.2012
08:01

Bazı şeylerin artık ispata gerek yoktur. Mesela İsa veya Musa gerçekte var oldular mı? Bunun bilimsel delili yoktur.

Yani Bilimsel açıdan İsa ve Musa diye Bir Peygamber Yoktur. Ama Muhammed diye bir Peygamber vardır. Bilimsel tarihi bilgilerle sabittir. Muhammedin namazı da bilimsel bir gerçektir. Fakat diğer dinlerin orjini ve orjinalliği çok şüphelidir.

gerçeği arıyorsak ve gerçek ibadet yapmak istiyorsak Gerçek olana uymak gerekmez mi?

Namaz ve ritüelleri Hz. Muhammed zamanında orjinal haline dönmekle birlikte insanlık tarihi boyunca hep var olmuştur.

Bütün eski dünya, müslümanlar ,yahudiler, hıristiyanlar müslümanların nasıl ve ne zaman namaz kıldıklarını bilirler.

Bu nedenle namazda şüphe yoktur.

Katolik Roma arşivlerine gidin ve orada Müslümanların 1430 yıldır ne zaman ve nasıl namaz kıldıklarını bulabilirsiniz.

Bütün tarihi kaynaklada mevcuttur. Namazın şekli ve uygulamasının temel unsurları konusundada en ekstrem müslüman mezhepleri arasında bile bir fark yoktur.

Bizim kullandığımız "namaz" kelimesi Mecusilikten geçmedir. "Ateşin karşısında ruku yapmaktır". Namaz kelimesinin karşılığı kuranda salattır. Mecusilikteki namaz ritüeli ise Mazdaizimdeki salatın kalıntılarıdır.

Aslında bütün dinlerdeki tapınma şekilleri hep namaz kalıntılarıdır. Mecusilikten bahsettim.

eski anadolu ve yunanda insanlar putlarına tapınırken iki ellerini omuzlarının üstüne kaldırırlar ve putlarını öğerler.

Bu ritüel namazın başında "tekbir getirmekdir" zaman içinde kala kala bu kalmış ve insanlar sadece bu ritüeli uygular olmuşlardır. Bunun gibi Hristiyanlarda sadece kıyam uygulayıp tanrıyı öğen şarkılar söylemekle kalmışlardır.

hinduların ve hristiyanların birkısmı bazı zamanlarda ruku ve secde de yaparlar.

tevrata bakarsanız musanın secde yaptığını anlarsınız. daha ilginci Ancient Hebrew harflerine bakın "He" harfi tekbir getiren insan şeklinde dir ve "dua" çağırma, tapınma anlamlarına gelmektedir.

müslüman namazına en çok benzeyen Samiri namazıdır.

Bütün bu tarihi bilimsel verileri toplarsanız sonuçta kuran da da belirtildiği gibi namazın müslümanların uyguladığı gibi olması gerektiğini anlarsınız.

Sam Adian
16.02.2012
17:25

Sayın Fridin “bunun sebebi şudur. peygamberin örnek kişiliğini takip edecekler ve etmeyecekler belli olsun diye. Aksi halde peygamberin kıyamete kadar sürecek örnek kişiliği ve şanı gereksiz kalacaktır.” diyorsunuz.

Hz.Muhammed - Allah’ın elçisi / Resulu idi - Vahyi tebliğ etmekle görevli idi - Vahye uymakla emrolunmuştu

Buna göre Yukarıdaki cümlenizi kanıtlamanız gerekir. Hz .Isa veya Hz.Musa’nın kanıtlanması da önemli değildir. Gerçekte varolamış da olabilirler veya tam tersi. Biz elimizdeki bilgiye bakarız.

Ancak problem şudur: “Muhammedin namazı” dediğiniz zaman mesele farklı bir noktaya kayar. “İttehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ ,lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûn” (Tevbe 31)

Meseleye bu şekilde yaklaştığınızda , Kur’an ın eleştirdiği bir noktaya doğru kaymış oluruz. Bu doğru bir yaklaşım değildir. SLT için de aynı şey söz konusudur. Kur’an bunu tarif ediyor. (Başka şeyleri de tarif ediyor elbette) O halde niçin başka deliller veya referanslara ihtiyaç olsun? Resulullah niçin Kur'an ın tarif ettiğinden başka bir şey yapmış olsun?

“Yâ eyyuherresûlu bellıg mâ unzile ileyke min rabbik(rabbike) ve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh(risâletehu) vallâhu ya’sımuke minen nâs(nâsi) innallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn” (Maide 67) - Sadece rabbinden indirileni tebliğ et….! “Mâ aler resûli illel belâg(belâgu) vallâhu ya’lemu mâ tubdûne ve mâ tektumûn” (maide 99) - Tebliğden başka bir sorumluluk yok…! “Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn” (En’am 48) - Peygamberler in misyonu (مُبَشِّرِينَ إِلاَّ)sadece uyarmaktır (مُنذِرِينَ-warners) ………!

Bunlar Kur’an ın bilgileri. Şu halde “Peygambere nasıl bir misyon yüklemeliyiz?” sorusunu sormak gerekmiyor mu? Resulullah’ın misyonu ayetlerle belirlenmiş değil midir?

Biraz daha ileri gidelim: “Fe lâ uksımu bima tubsırûn Ve mâ lâ tubsırûn İnnehu le kavlu resûlun kerîmin. Ve mâ huve bi kavli şâirin, kalîlin mâ tu’minûn Ve lâ bi kavli kâhin(kâhinin), kalîlen mâ tezekkerûn Tenzîlun min rabbil âlemîn Ve lev tekavvele aleynâ ba’dal ekâvîl Le ehaznâ minhu bil yemîn Summe le kata’nâ minhul vetîn Fe mâ minkum min ehadin anhu hâcizîn Ve innehu le tezkiretun lil muttekîn” (Hakka 38 to 48)

Bu tehdit niçin?

Elbette gerçek olana uymak gereklidir. Peki Kur’an ın öğrettiğinden daha gerçek ne olabilir? Niçin ona ilaveler yapmamız gereksin veya Resulullah’ın ona ilaveler yaptığını düşünmek nasıl mümkün olabilir?

Namaz yani SLT’ta şüphe yoktur. Bu doğrudur. SLT vardır. Ancak problem SLT’ın varlığı ile ilgili değildir. Asıl mesele SLT’ın yerine getiriliş şekli ile ilgilidir. Bizim anlatmaya çalıştığımız şey de budur.

Geçmiş namazlara baktığımız zaman, bütünüyle olmasa bile, Kur’an ın tarif ettiği amaca hizmet eden şekiller de vardır.

Mezhepler arasındaki fark da yine algı ile ilgilidir. Uygulamada gözardı edilemeyecek ciddi farklar vardır. . Hedefe ulaşmayı kolaylaştıracak bir şekilden çok, bir ritüel haline dönüştürülmüştür.

Örnek verdiğiniz ayet, Bakara 128’de önemli bir kelime geçer. “menâsikenâ” kelimesi. Ritüeller yani ibadet. SLT için bir IBADETTIR diyebilen var mı? Bu konuda da ciddi ihtilaflar vardır. Bana göre de SLT bir ibadet değildir çünkü Kur’an bir ritüel olarak tanımlamıyor. Sadece yöntemleri gösteriyor. Oysa Hac için durum böyle değildir, orada dikkat ederseniz ritüellerden söz eder.

Öncelikle SLT kavramını anlamak gerektiğini düşünüyorum. Bu da varoluşu anlamakla doğrudan bağlantıdır. Varoluş anlaşılmadığı zaman SLT kavramını da doğru anlamanın imkanı yoktur. Böyle olduğu içindir ki geçmişte “emri yerine getirme” amacıyla icra edilmiş ve bu amaçla tertip edilmiştir. (Namaz konusunda bir ICMA’dan söz edilemez, kısmi icma vardır demek de yeterli değidir, kısmi icma olan yerler de zaten Kur’an ın tarif ettiği yöntemlerdir)

Aslında siz cevabı kendiniz veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Bizim kullandığımız "namaz" kelimesi Mecusilikten geçmedir. "Ateşin karşısında ruku yapmaktır".” Bu cümlenizi düşünmenizi öneririm, bizim itiraz ettiğimiz ve Kur’an namazına dönelim dediğimiz meseleyi kısaca özetliyorsunuz. Yani SLT kavramı bir TAPINMA mahiyetinde algılanmış ve bu şekilde dizayn edilmiştir. Oysa SLT bir tapınma değildir. Bizim Rüku veya Secde ile bir problemimiz yoktur. Bunlar için bir zaman da söz konusu değildir. SLT’ınızın arkasından rükü da edebilirsiniz secde de. Ancak SLT’ın amaç ve hedefi mevcut anlayışın çok ötesindedir.

Kaldı ki, SLT kavramına sadece şekil yönünden bakarsanız zaten yapacak bir şey yoktur. O zaman rüku ve secde etmiş olursunuz. SLT etmiş olmazsınız. Böyle olduğunda “Resulullah böyle yaptı, biz de onu taklit ederiz” dersiniz ve geçersiniz. Bu da hiçbir işe yaramaz.

Mete Firidin
16.02.2012
17:53

Ben Resullulahın salata katkı yapyığını iddia etmedim. Ona Kuranda bulunan namazın ideal şekli öğretildi ve gösterildi.

Bu nedenle Başka salat aramayınız. Bu salat Bütün resullerin salatı dır.

Bunun dışında bir başka salat biliyorsanız. Bize de öğretiniz.





Çok Okunan Makaleler
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53346 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34688 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27283 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
EKIMUS SALAT - Namaz bir Ritüel midir?
1.02.2012 19793 Okunma
16 Yorum 28.05.2024 14:30
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 17036 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15377 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14553 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14405 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14111 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13609 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12969 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12832 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12496 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12423 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12380 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12341 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12301 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12203 Okunma
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11558 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11512 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
SLT ve SISTEM Toplu değerlendirme ve cevaplar
19.02.2012 11449 Okunma
16 Yorum 24.02.2012 01:08
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10617 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9751 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9652 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9518 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9354 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8682 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8181 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7882 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7829 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7739 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7681 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7579 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7285 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7216 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7172 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7100 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 7079 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 7078 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 7068 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 7029 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 7001 Okunma
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6979 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6819 Okunma
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6775 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6640 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6639 Okunma
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6575 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6538 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6515 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6511 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6439 Okunma
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6359 Okunma
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6086 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5961 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5757 Okunma
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5688 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5681 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5677 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5664 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5662 Okunma
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5657 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5600 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5547 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5546 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5498 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5478 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5353 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5338 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5143 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 5061 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 5031 Okunma
Sam Adian
Allah Nasıl SLT eder?
2.02.2012 4929 Okunma
5 Yorum 03.02.2012 19:11
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4874 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4861 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4786 Okunma
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4759 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4690 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4680 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4645 Okunma
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4488 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4473 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4432 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4426 Okunma
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4426 Okunma
Sam Adian
SLT ve CEMAAT -
4.02.2012 4417 Okunma
1 Yorum 05.02.2012 08:58
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4405 Okunma
Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012 4400 Okunma
6 Yorum 16.02.2012 17:53
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4308 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4307 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4292 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4225 Okunma
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4164 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4163 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 4159 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3878 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3870 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3823 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3776 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3592 Okunma


© 2024 - Akevler