Allah Nasıl Dua Eder?
Ahzab Suresi 56. Ayet: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.” (meallerden)
Eğer SLT kelimesi ihtiva ettiği mana itibariyle, Bir Dua, Bir ibadet ise, o halde Allah Nasıl Dua eder? Veya melekler Nasıl Salat ederler?
Ademoğlu insandan türetilmiş, ve nihayetinde bir ABD /KUL olarak yeryüzüne gönderilmiştir. Yaratıcı projesinin içine Ademoğlunu da koymuştur. Neticede Yaratıcının iradesi ile var edilmiş varlıklar değil miyiz?
“Evet ama melekler insana secde ettiler”…. Doğrudur. Insan yaratıldığı zaman Meleklere ve Cinlere bu yeni varlığa secde etmeleri emredilmişti. Buraya kadar hiçbir problem yok. Ancak şöyle bir soru sorulabilir mi: “secde edilen varlık, insanın bizatihi kendisi miydi?”
Hiçbir koşulda Allah’tan başkasına secde edilmesini onaylamayan Yaratıcı’nın böyle bir şey talep etmiş olması normal değildir. Bir varlık olarak insana niçin secde edilsin? Yeryüzünde Halife olduğu için mi? Ancak secde emredildiğinde yeryüzünde kimse yoktu. Henüz yeryüzüne gönderilmemiş idi ve dolayısıyla halifelik vasfı da yoktu.
“fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ..” (Rum 30)
FITRAT : Yaratılış, yapı, karakter, tabiat, mizaç,… Fıtrat; ilk yaratılışı kavramlaştırdığı gibi, sürüp giden her yaratılışı da anlamında toplar. Yani herhangi bir şeyin bir maddeden veya ilk yaratılıştaki gibi yokluktan ilk icadı ve ilk çıkışına fatr, bunun ortaya çıkış biçimine ve taşıdığı özellikleriyle birlikte görünüşüne fıtrat denir. Yaratığın fitrat üzerinde kazandığı öz niteliklerine de tabiat denmiştir.
Şu halde, Meleklerin ve cinlerin bu yeni varlığa secde etmelerinin asıl sebebi, Yaratıcısının vasıflarını taşıyor olmasından mıdır? Elbette sistemin yaratıcısının kendisinden başkasına secde edilmesine izin vermesi beklenemez. Meleklerin ve cinlerin yaratılmış olan bu varlığa secde etmeleri de beklenemez. Ancak istisnai bir sebep olmadıkça. Bu istisna, yeni varlığın Fıtrattan kaynaklanan özellikleri sebebiyle olabilir mi? Yani secde edilmesi emredilen şey, insanın varlığı değil, onun sahip olduğu nitelikleridir. Çünkü onlar Yaratıcıdan gelmektedir ve yaratılışı sürdürecek olan bir varlık olarak ortaya çıkmıştır.
Melekler ve cinler açısından durum böyle iken, insan ve yaratıcısı arasındaki ilişki bu şekilde değerlendirilemez. Insan her ne kadar üstün özelliklere sahip olsa da sonuçta o da yaratıcısı tarafından var edilmiştir. Bir abd/kul olarak.
Öyleyse “Allah ve Melekleri Peygambere SLT ederler” ifadesini nasıl anlamamız gerekiyor.
Bugün cebinde bir Mobile Phone taşımayan yoktur herhalde. Bu küçücük aletin hayatımıza getirdiği hız da tartışılmaz. Nerede olursak olalım, bir arkadaşımızı veya başka birini aramak istediğimiz zaman cep telefonumuzun tuşlarından numarasını girmemiz ve ara demiz yeterlidir. Pek çoğumuz sistemin nasıl çalıştığını merak etmez. Ancak ben burada biraz bu konuda bilgi vermek istiyorum.
Cep telefonu basitçe, numaraları tuşladığımız zaman üretilen sinyallerin etrafta bulunan baz istasyonları aracılığıyla uyduya iletilmesi ve oradan da merkezi bilgisayara (server) aktarılarak işlenmesi ve aranmak istenen numaraya yönlendirilmesi şeklinde çalışır. Sinyal aradığımız numaraya ulaştığı zaman iletişim kurulmuş olur. Ondan sonra hem arayanın hem de arananın ses yoluyla ürettikleri sinyaller aynı yolla her iki tarafa da aktarılır. Çok kısa bir sürede üstelik. İlginç değil mi? Küçücük ve basit bir aletle hiçbir bağlantıya ihtiyaç olmaksızın böyle bir iş yapabiliyoruz.
Herkes bir şekilde tanık olmuş veya duymuştur. Bu aramaların ve üretilen sinyallerin merkezdeki bilgisayarda kaydedildiği bilinen bir vakıadır. Üstelik bu kayıtların tutulması için özel olarak birtakım görevlilerin çalışması da gerekmiyor. Bilgisayar bunu otomatik olarak yapıyor. İhtiyaç olduğu zaman o kayıtlara ulaşılıp hangi tarihte hangi saatte kimle iletişim kurulduğu, ne kadar süre açık kaldığı, eğer kurulan iletişim yazılı ise gönderilen mesajın ne olduğunu rahatlıkla bilmek mümkün olmaktadır.
Kur’an da Kaf suresi 16, 17 ve 18. Ayetlerde anlatılan, verilerin dışa aktarılması ile infitar suresi 10, 11 ve 12. Ayetlerde bahsedilen kaydedicilerin, yazıcıların cep telefonu sisteminde olduğu gibi baz istasyonları olma olasılığı var mıdır? Ayetlerde bu durum açıkça görülüyor. Eğer böyle ise, iletişim niçin iki yönlü olmasın? Eğer bir numarayı çeviriyor isek, niçin cevap almayalım? Peki Ya siccin? Bu bir ana bilgisayar ise, niçin verileri de transfer etmesin? Kayıtları tutarken niçin iletişimi de sağlamasın?
İnşirah suresini dikkatle incelediğimiz zaman, Vahyin özel bir iletişim yöntemi olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu sistem kanalları sürekli açık olan bir sistemdir. Peygamberlere özeldir ve yine inşirah suresinden anlaşıldığına göre peygamberler bu sisteme uygun hale getirilmişlerdir. Bu yöntemin Resulullah ile birlikte sona ermiş olması normaldir. Ancak iletişimin kesilmesi düşünülemez. Eğer iletişim kesildi ise, tekamül nasıl gerçekleşecek? Bilgiye nasıl ulaşılacak?
Yeniden Ahzab 56. Ayete dönersek, Ayetin devamında “Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.”
Ayetin birinci bölümünde geçen NEBI kelimesine özellikle dikkat etmekte yarar vardır. Biz bu kelimeyi gördüğümüzde aklımıza “peygamber” geliyor. Niçin kelimeyi asli anlamında anlamıyoruz?
Nebi: Haberci, Yüksek olmak ve haber vermek anlamındaki "nebe" kökünden türeyen nebi, haber veren, yüksek ve düz olmayan yer, çok ve geniş yol demek değil midir? Eğer böyle ise Ayette kastedilen şey Peygamber değildir. Peygambere vahyedilirken niçin ayrıca SLT etmiş olsun?
Ayetin ikinci bölümünde ise, iman edenlerin bu eylemi yerine getirmeleri istenmektedir. Ayetin sonundaki “TESLIMA” kelimesi genellikle atlanmaktadır. Bu kelime Tanıma, Tanınma, kabul anlamlarına da gelir. “TESLIM” ise, teslimiyet, doğum, sevkiyat anlamlarına gelmektedir.
Acaba bizden istenen şey, geniş iletişim kanallarından gelen sinyalleri tanıyıp cevap vermemiz midir? Veya tam tersi?
Ayeti birinci ve ikinci bölümüyle birlikte anlamaya çalıştığımız zaman, anlatılan şey iki yönlü güçlü bir iletişim olduğu gerçeği ortaya çıkmıyor mu? Üstelik bu iletişimin bir vasıta (nebi) ile gerçekleştiği de anlaşılmış olmuyor mu? Böyle anlaşıldığı zaman, Allah'ın dua ettiği değil, melekut ile, sistemin içerisindeki iletişimi de varettiği anlaşılıyor. Aslında bu durum yaratılış kavramına da bütünüyle uygundur. Eğer insan sadece bedenden müteşekkil, etten kemikten yaratılmış bir varlık olsaydı, o zaman SLT kavramına da gerek kalmayacaktı.
Ne yazık ki, terminoloji zaman içinde ISLAH edilerek, vayhin ortaya koyduğu bilginin anlaşılmasına büyük bir engel oluşturmuştur. SLT ile ilgili bu bilgileri kaydettikten sonra, bu kavramın ihtiva ettiği mana itibariyle "ibadet" algısını da tartışmaya açmak gerekir. Çünkü yerine getirilmesi halinde vaad edilen bir ödül veya terkedilmesi halinde ortaya konulmuş bir tehdit söz konusu değildir.