Haber 7 yazarı Taha Dağlı, 30 Ağustos 1986'da Paris'te lüks bir otelde gerçekleşen gizli görüşmenin ayrıntılarını yazdı. -Kaynak İsrail gazetesi "ahronot" -Tarih: 30 Ağustos 1986 -Yer: Paris Lüks bir otel odasında gizli bir görüşme var. Masanın bir ucunda Hasan Ruhani, karşısında ise İsrail Başbakanı’nın danışmanı Amiram Nir oturuyor. Ruhani karşısındaki adamı ABD’li sanıyor..!?
-O görüşmede Ruhani, Batı’ya Humeyni’yi şikayet ediyor.
-Amiram Nir; “Humeyni’ye karşı çok yumuşaksınız, üstüne gitseniz o 100 adım geri kaçar”…… ve benzeri taktik ve şikayetlerin bulunduğu karşılıklı dialoglar ve yazarımızın kendi vehimleri (yorumları) ile süslenmiş, paketlenmiş bu yazı burada kalsın…
İki günden beri İran ile ilgili yapılan yorumları, köşe yazılarını okuyorum. "Yok kemer sıkma, yok ABD, yok dış güçler karıştırıyor İran’ı, yok Türkiye abluka altına alınmaya çalışılıyor, yok molla, yok bilmem ne..!?" Bu haberlerden ve yorumlardan şöyle bir sonuç beliriyor insanın aklında; “Tüketim toplumu sadece gıda tüketmez, mal israfı yapmaz. Tüketim, fikir ve önerilerinde tüketildiği çok vahim bir hastalıktır…”
Yaşadığımız coğrafyanın Öcü’sü İran’dır. Barış elçisi, şevkat eli de Türkiye Cumhuriyeti’dir. Önce bunun altını çizelim. Yani İran, silah satışlarının en büyük bahanesidir. Diğer Arap ülkelerinin dolarla, İsrail’in karşılıksız aldığı silahlardan bahsediyorum. Öcü olmazsa silaha/sopaya ne gerek var öyle değil mi?
Türkiye’nin S/400 alımının İran ile bir bağı var mıdır? ABD yani Nato’ya karşı alınmış bir savunma silahı gibi duruyor ilk bakışta. Ben Ruslardan, Amerikalılardan daha çok nefret ederim. İkisi de kalleş lakin Rus’un kalleşliği daha beklenmedik ve şaşırtıcıdır.
Merhum Erbakan’ın: “Suriye halledilirse bilin ki sırada Türkiye vardır.” mealine denk gelen sözü şimdilerde; İran halledilirse sırada Türkiye var, söylemlerine dönüşmüş durumdadır. Suriye ya da İran halledilirse sıranın Türkiye’de olduğunu 7 yaşındaki bir çocuk bile bilir. Bunun için bir Erbakan yahut bir dahi olmaya gerek yoktur.
Batılı alçakların yıllar öncesinden bu coğrafya ile ilgili aldıkları kararlar doğrultusunda birinci körfez savaşı, akabinde 11 Eylül İkiz Kule saldırıları, Afganistan’ın halli ve Irak’ın yok edilmesi ile başlayıp Suriye ile niyetlerin artık gözle görülür, sakınmadan dille söylenir hale geldiği günleri yaşıyoruz. Yani belli bir süre yerin altından yürütülen su, artık gizlenmeden alenen yerin üstünden yürütülmektedir.
1979 yılından itibaren uzun süre İskoçya’da eğitim görmüş (yetiştirilmiş) Hasan Ruhani dediğimiz adam bizatihi Batılı güçler (ABD/AB/İsrail) görevlendirilmiş ve zamanı gelince İran’a Cumhurbaşkanı yapılmış bir İran düşmanıdır. Ahmedinecad ve Hasan Ruhani ikilisinin bizdeki versiyonu Demirel- Erdal İnönü yada ABD de yatırımı bolca olan, Gümrük Birliği hançerini göğsümüze saplayan Çiller ve kumar masasında burnu kırılan Mesut Yılmaz (Turgut Yılmaz, mavi akım, saat vs.) ikilileridir. Yani batılı için Hasan(Ferdi) Ruhani ile Ahmedinecad (asıl soyadı sabourjian, yahudi) aynıdır. Hangisi gelirse gelsin bir şey fark etmez. İzahatım anlaşılıyor değil mi..?
İran, yakın tarihinde yalnız bir kez bağımsız bir lider tarafından, İran halkının menfaatleri lehinde, yaklaşık iki yıl idare edilmeye çalışıldı. 1951-1953 Muhammed Musaddık’tan sonra İran’ın başına gelmiş bütün liderler Batı ve İsrail’in isteğine, emellerine hizmet etmişlerdir. Zaten bu şartla İran’a lider yapılmışlardır. Bazı projelerde başarıya ulaşmak için kavga, küfür, düşmanlık yapmak belirleyici bir rol olabiliyor. Bunun yeryüzündeki en belirgin proje örneği İran’dır.
Gelelim İsrail Medyasına;
İsrail medyasının şöyle bir özelliği vardır mevzu İsrail’in bekası çıkarları ise öyle durduk yere bu haberleri ifşa etmezler. Hasan Ruhaninin 1986 yılındaki gizli görüşmesi ifşa olmuş bunu da bizim gazetecimiz sayın Taha Dağlı detayları ile yazmış..!? Lakin yorumlayamamış. Sakın ha! İsrail medyasını cumhuriyet, sözcü, terör örgütü gazeteleri taraf, zaman vs gazeteler ile karıştırmayın beyler. Mit Tırları vb ülke güvenliğimizi ve sırlarımızı sızdıran, satan ve ve ifşa eden hainler ve onlara çanak tutan yayın organları ile yediot ahronot, jarusalem post, haaretz, israel post, israel today, panet, the jc, yedhaifa…vs... yayın organlarını birbirine karıştırmayın.
Ha, şu da olabilir, Ruhani'nin miadı dolmuştur yani jokey değiştirilmek isteniyor da olabilir. Neden? Çünkü, gavurun aklına akıl, sır ermez..! Hüsnü Mübarek gibi sadık bir uşak alaşağı edildi ise, her şey olabilir diye düşünüyorum ben.
SONUÇ;
Yararlı bir kurnazlıkla konuları birbirine kasıtlı olarak karıştırdım. Çünkü tek bir noktaya kilitlenmiş yönlendirilmiş akıllar ayrıntıları göremezler. Bu sebeple tartışma programlarına fazla meyletmeyin. Çünkü, Batılıların en büyük silahı satın alma olarak para ve konfor, yönlendirme ve bağımlı bir düşünme için medyadır. Medya çok etkili ve çok başarılı bir ipnoz yöntemidir.
Batılıların 1960'lı yıllarda planladıkları, başka hiç bir Müslüman ülkeye, İslami düzen sıçramasın sinsiliği ve niyeti ile Humeyni önderliğinde gerçekleştirilen 1979 Şİİ DEVRİMİ ile katı bir rejimle idare edilmeye başlayan İran’da rejim bazlı bir yumuşama değişim amaçlanıyor olabilir mi? Bunun dışında olağan sonuçta olabilir çünkü teknolojik güç büyüdükçe dünyada ki insanların tümü bu gelişmelerden etkileniyor.
Kemer sıkma politikası, zam vs başlıkları ile başlayan ve şehir şehir büyüyen olaylarda Devrim Muhafızları’nın da sokağa inmesi ile ölü sayısı iyice artacak ve en sonunda bir mutabakata varılacak diye düşünüyorum ben.
İran, başında bulunan bu zor haller sonucunda Esedvari bir tutumla muhaliflerin üzerine bomba yağdırır mı!? Bu ihtimal zayıfta olsa bizim için yeni bir mülteci dramı, kaos anlamına gelir. İran/Nahçivan sınırımızdaki Mayın temizliğinin amacı her ne kadar bu ihtimali güçlü hale getirse de bu temizlik yalnızca bir sebebi olabilir. Diğer sebeplerini ilerleyen zamanlarda birlikte yaşayıp göreceğiz..!?
Bunca yorum ve analizlerin dışında tabi ki de onlarca fitneye, katliama adı karışmış katilimiz İran’ın başına bu belalar, ettiklerinin bir diyeti olarak Allah tarafından getiriliyor üst başlığını da göz ardı etmeyelim.
Sebebi her ne olursa olsun Allah bir şekilde İran’a tarihi bir uyarı, okkalı bir ders vermektedir. Peki İran bu dersten, bu uyarıdan anlar mı…!? Benim görüşüm; “ Can çıkar, huy çıkmaz. ”
Türkiye olarak an itibari ile vakit; Didişmeyi, ayrışmayı bir kenara bırakıp devletimizin yanında, Gavura karşı içerde ve dışarda sert ve sımsıkı durma vaktidir. Çok çok kritik zamanlar, aman dikkat..!...Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com @hikmetguvel