Bizim güney sınırımızın dışındaki topraklar, Lozan’da, batılılar tarafından Irak, Suriye ismi verilerek numaralandırılmış topraklardır. Bu sebeple Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsetmek ya da böyle bir hayale dalmak; “Sosyalistlerin eşit bir dünya, azı müstesna İslamcıların, İslam bütün dünyayı saracak yani İslami bir dünya ya da genel itibari ile hemen bütün insanların "Barış içinde bir dünya” hayalleri ile aynı şeydir. Adından belli olmuyor mu zaten, Rüya değil hayal işte.."
“Biz, güney sınırımızı orada yaşayan halklarla çizmedik. Bizim Irak ve Suriye ismi ile bildiğimiz topraklar, orada yaşayan insanlara bir süreliğine emanet bırakılmış topraklardır. Yani bir tarlayı icara vermek gibi düşünün, onun gibi bir şey bu…”
"Türkiye Cumhuriyeti, batılı alçaklardan kaçırılarak elde tuttuğumuz son Müslüman toprak parçasıdır..." “Türkiye hariç halkı Müslüman bütün topraklar işgal altındadır. Neden? Çünkü; Mekke Medine’de dahildir buna O toprakları bizden savaşarak alan Batılılar, Araplara hediye etmiştir. Yani Araplar, Batılı alçaklarla savaşarak sahip olmadılar O topraklara...”
Bu günkü yazımıza değişik zamanlarda yazdığımız yazılarımızdan aldığımız alıntılar ile başladım. Neden? Çünkü, bizim yıllardır söylediğimiz ve akevler.org’ta aylar önce yazdığımız analiz ve tespitler yeni yeni dillenmeye başladı memlekette. Ve birileri yeni bir şeyler buldum, yazdım edasında caka satıyor Aziz Milletimize. Dünyayı yalnızca güzel etekli ve şık takım elbiseli medyatik insanlardan var sayan keçilerimiz için şu deyim yerine tam oturur sanırım: “Koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derler…”
Sıcak gündem;
Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile Türkiye’de olağan üstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs gündemli zirvesine Suudi Arabistan iştirak etmedi diye değil, Mekke ve Medine 1916/1919 yıllarından beri işgal altındadır. Böyle anlık reaksiyonlar ile bir heyecanla yapılan çıkışlar çok fena yanlışların ve boşlukların içine düşürür insanı. Neden?
Çünkü, Farz-ı muhal Suudi Arabistan Türkiye’deki zirveye katılsa idi, Mekke ve Medine işgal altında olmamış mı olacaktı..!? Başka bir deyişle, Mekke ve Medine işgalden kurtulmuş mu olacaktı..!?
İki laf bir söz;
Şimdi, herkes bir kova su dökse!? veya tükürüğümüzle boğarız!? Dediğimiz İsrail’in 4. Başbakanı Golda Meir’in birincisi iftira ve yalan, ikincisi kısmen doğru, üçüncüsü doğru üç beyanatını naklediyorum siz saygıdeğer okuyuculara:
1/ Biz Yahudiler Musa peygamberi neden suçluyoruz biliyor musunuz? Bizi 40 sene çölde dolaştırdı, bula bula Ortadoğu’da petrol olmayan tek yere getirdi.
2/ Yahudilerin Arap topraklarını çaldıkları iftirasını duymaktan bıktım. Gerçek bambaşka. Biz bu toprakları satın aldık. Servetler verildi ve birçok Arap çok zengin Arap oldular.
3/ Müslümanlar savaşıp kaybedebilirler, sonra yine gelip tekrar savaşabilirler. İsrail ise sadece bir kere kaybedebilir.
İsrail'in servet teklif ettiği Filistinli'den tokat gibi bir cevap; İsrail'in, bakkal dükkanına önce 24 milyon dolar, sonra da açık çek teklif ettiği Kudüs'te yaşayan Ebu Hatice, “Burayı asla onlara bırakmayacağım..” dedi.
Ve
“Bravo, böylesi görülmedi. Yerde bulduğu para dolu çantayı emniyete teslim etti…!!!” Haberlerini okuyunca aslında evini, şerefini İsrail’e satmayan Filistinli kardeşimiz ile Para dolu çantayı bulup sahibine teslim eden vatandaşımız haricindekilerin ne kadar vahim bir durumda oldukları ve olduğumuz açığa çıkıyor. (İstisnalar hariç)… “TEFEKKÜR”…
Sonuç olarak;
Golda Meir’in Üçüncü ve doğru olan sözünün bilicinde olan Yahudi Lobiler’inin teşviği, Amerikan iç siyasetinin bunaltan baskısı ile Birleşik Devletler 45. Başkanı Donald Trump, Kudüs hamlesini yapmak zorunda bırakıldı. Aslında Trump’un başına gelenlerin, eski ABD Başkanı Johnson’un başına getirilenlerden bir farkı yoktu.
-İsrail: "ABD’mi dediniz!? Vurun gitsin.." http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/7523/SonEk/11577/Hikmet-Guveloglu/Israil--ABD-mi-dediniz-Vurun-gitsin- r.. bakınız-
Ben, sermaye tarafından Trump’a çalıştırtılan Mikserin, Kudüs ile alakalı olduğuna pek inanmıyorum. Sermaye, (adı) Müslüman ülkeler arasındaki ayrışma çizgilerini iyice belirginleştiriyor. Başka bir deyişle aradaki uçurumu derinleştirip gruplara ayırıyor. Özellikle Suud'un başını çektiği ülkelerden oluşan bir blok ile İran arasında gerginliğin dozajı bir çoğaltılıyor, bir azaltıyor. Barış ve uzlaşma ile çok çok fazla menfaatler elde edecek bölge ülkeleri, neden böyle bir kin ve düşmanlık stratejisi ile hareket ederler..?
Şahsım, Kudüs üzerinden yapılan tartışmaların; Yakın zamanda Fırat’ın doğusu ve batısı diye alevlendirilen tartışma ile aynı olduğuna inanıyorum.
Kafam karıştı, nasıl yani?
Yani dünyayı yöneten, yönlendiren sermaye sahipleri, kabul ettirmeye çalıştıkları olumsuz bir durumu, kısmi olarak olumlu bir tarafını göstererek meşrulaştırıyor. Sonra geriye dönüp baktığınızda kaybeden tarafın hep kendiniz olduğunu görüyorsunuz. Şimdi anlaşıldım herhalde.
Acı olan da, gündemi hep gücü elinde bulunduranlar belirliyor ve yönlendiriyor olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti her daim iyi bir niyetin, gayretin içindedir lakin o iyi niyet bile başkalarının yaptığı reaksiyonlarının sonucuna göre ortaya çıkıyor. İnşallah gün gelir eski gücümüze tekrar kavuşur, dünyayı adalet ve merhametle yani dünya şöyle idare ediliri, dünya insanlarına bir daha yaşatırız. Ve doğru, huzurlu gündemi biz belirleriz.
Dostlarım, bunlar benim düşüncelerimdir. Düşüncelerimin farklı düşünenlere rahatsızlık veriyor olması bizim düşman olduğumuz anlamına gelmez. Eğer aynı olsa idik zaten bu kadar insana hiç gerek yoktu. Hoşumuza gitmese de önemseyip, özümseyip ve her daim peşinde olacağımız idealimiz, Cennet Vatanın lehinde fikirler olmalıdır, diye düşünüyorum…Bin selam
saymayansayilmaz@gmail.com @hikmetguvel 05058819030