Çocukluk yıllarımda, elimde ağaç dalından yapılma "Y" şeklinde çatal sapan, incir kuşu beklerdim, incir ağaçlarının altında. İncir kuşu, incir yemek için gelir, İncir ağacının olmuş incir bulunan incir dalına konar, İncir ağacının, olmuş incir dalında ki inciri yemeye başlardı. Ben de heyecan ile sapanımın lastiğini gerer, tek gözümle nişan alır, meşindeki yuvarlak çakıl taşını bırakırdım İncir kuşuna doğru. Çok Şükür, hayatımda tek bir incir kuşu vuramadım. Ben Vuramadım, vuramadım da lakin İncir kuşu vuran da bir hayli çok sayıda çocuk vardı…
Devlet;
Mahalle gençlerinin bir araya gelip; “Vay kızımıza baktı, vay yan baktı, şunu, bunu dövelim,” psikolojisi ile yönetilmez. Devlet; satranç oyunun da ki hamleler gibi belli bir plan ve strateji ile yönetilir. Bu paragrafı aklımızın sağ tarafında hatırda tutalım. Bu mahalle gençlerinin psikolojisinin yazımızın ortasında ne kadar tehlikeli olduğunun cevabını bulacağız....
Şimdi siz okuyucular ile kısa, anlaşılır bir tarih nostaljisi yapalım günümüze doğru.
ABD; Kore’li esir pilotları, eşleri ve çocukları ile tehdit ederek; “Ya kamikaze ya aileniz” tercihi ile Pearl Harbor baskınını kendi kendine yaptırmış; Bu baskını bahane edip Hiroşima ve Nagazaki’ye iki adet atom bombası bırakmıştı.
Yine MOSSAD, CIA işbirliği ile planlayıp fiiliyata geçirdikleri meşhur 11 Eylül saldırılarını yaptırıp; Bu bahane ile de oraya buraya saldırıp, işgal ve tarumar etmişti.
"Mossad’ın bu işin içinde ne işi var?" Bu sorunun cevabının filmini, Allah ömür verir ise 2030 civarı yıllarda, güney sınırlarımızın dışında beraber izleyip göreceğiz. Azı müstesna insanlarımız hariç, çoğu insanımızın Fetö’yü 15 Temmuz gecesine kadar, lay lay lom izlediği gibi.
Şunu aklımızın en hatırlanabilir yerine, not kağıdı olarak iğneleyelim. Amerika Birleşik Devletleri;“Avrupa da savaşlardan bıkmış;Yeni, konforlu bir hayat, zenginlik ve huzur aramaya gidenlerin ülkesidir. Bu sebeple ABD halkını savaşa ikna etmek öyle kolayda olmuyor. Zaten adam savaşlardan kaostan bıktığı için gelmiş ABD ye. Bu sebeple sermayenin patronları bir hinlikle bir olay tezgahlayıp; ABD halkını savaşa bir şekilde ikna ediyorlar. Anlatabiliyor muyum?
Şimdi gelelim bizim Cennet Vatana.
Adana’da bulunan İncirlik Üssü ile ilgili yazılı, görsel medyada ve sanal alem de; “Vay üs kapatılsın, vay def olup gitsinler” benzeri, aynı yazımın başında ki mahalle gençlerinin lafları gibi laflar kırıla gidiyor şu günlerde. Şunu da hatırlayalım: 'İncir kuşunu ben vuramadım lakin vuran da çoktu'.
(...Bu İncirlik Üssü'de ileride bizim başımıza örülecek belaların tartışma konusu haline getirilecektir, bunu da buraya not olarak düşelim...)
Minik Avrupa yetkilileri, İbadi vs gibilerin Türkiye aleyhinde yaptığı sert açıklamalar bize nasıl komik geliyor ise şayet; Bizim bu heyecanlı açıklamalarımız da, Beyaz Adama aynı öyle komik geliyor. Beyaz adamın öyle bizden korktuğu filan yok. Elinde var olan silah gücünün ne olduğunu çoğu insanımız tahmin bile edemez. 1945’ler de atom bombası, 2016 yılları varın siz düşünün. Bu bir realitedir. Kafamızı kuma sokup bu realiteyi görmezden gelmek çok beter belalar açar bu cennete eşdeğer toprakların başına.
Şunu da belirtmek de fayda görüyorum. Batılı alçaklarla girişilecek bir savaşta; Bu alçakların karşısına Şehit Ömer Halis ve Fethi Sekin gibi ilk önce dikilecekler den biri olduğumu da hatırlatayım.
Bu kahpe ortamda devletimizin soğukkanlılığı elden bırakmaması şarttır. İçimizde dindar görünümlü, modern, gösterişli ama dine saygılı MOSSAD ve CIA ajanlarının cirit attığını ve bizi gaza getirip, bize bir hata yaptırmak için uğraş verdiklerini unutmayalım.
Geldiğimiz an itibari ile Sayın Cumhurbaşkanımızın; “Mahalle bakkalı değil, Devlet yönetiyoruz Devlet,” sözü çok yerinde bir sözdür...
Sonuç olarak;
Beyaz adamın bizim tankımız dan topumuz dan korkmadığını; Beyaz Adamın bizim tek bir şeyimizden korktuğunun farkında olmamız gerekiyor.
Ebu Cehil’in, “Bende biliyorum Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu lakin; bizim gibisi durur iken niye böyle garip birine geldi” sözünün manasının Beyaz adam bizden çok daha iyi farkındadır. Aynı zamanda Beyaz adam, Ebabil kuşlarının neler yaptıklarını en az bizim kadar bilmektedir.
Beyaz adamın tek derdi; Sıkıştığımızda yardıma gelecek Ebabil kuşlarının bizde var olan vesilesini zayıflatıp yok etmektir. Vesile nedir? Vesile İmandan başka bir şey değildir.
Tabi iman da lafa değil, icraata dayalı bir aşktır. Uçakların uçmasının, bombaların patlamasının General motors, atom, hidrojen ve uranyumdan değil koşulsuz olarak Allah’ın izni ile olduğunu, yüreğimizin tam merkezine lafla değil söz ile mık gibi çakmak zorundayız.
Sözü gözünden alır isen, yüreği nişanlarsın.
Söz, gözünden değil ise yüreği bırak;
Kulağı, gözü bile ıskalarsın..
Yüreğimden dökülen bu mısralarda geçen, sözün gözünden gelen sözlerin yegane Şahı Kuran’a ve Gözünden gelen sözleri bize ulaştıran Allah Resulü Hz Muhammed’in (SAV) in yaşadığı hayata gözümüzü ve yüreğimizi çevirmek zorundayız.
Aksi halde; Beşeri güçlerle biz bu alçaklar ile mücadele ederiz diyerek, beşeri güçlere bir anlam kazandırır ve bu beşeri güçler birinci önceliğimiz olur ise; Beyaz adamın hinliği ve silah gücü ile başa çıkamayız. Zaten Beyaz adam kendisini alt edecek hiçbir silahı sana satmaz. Beyaz adamın bir sınırı olmadığı için sıkıştığı anda, en kalabalık şehrin göbeğine de bombayı bırakıverir.
Şimdi içinizden; Biz de yaparız bu nükleer, nükleersiz bombalardan diyen çok çok af buyurun çok incir kuşu çıkacaktır. Hadi uğraştın çabaladın yaptın diyelim; Çoluk çocuk, kadın ve masum diğer insanların üzerine atamazsın.
Neden?
Çünkü;
Sözün gözünün tek sahibi olan Allah'ın bize emrettiği bir savaş ahlakı ve öldürme sınırı vardır. Çözüm diye bir derdin içinde isen şayet; Şu alttaki paragrafı iyi oku ve idrak et.
Batılı ve batılı alçakların yerli işbirlikçilerinin yüreğimizden, neslimizden sökmeye çalıştığı imanın derecesini, her hangi bir sahabenin bir tanesinin seviyesine millet olarak çıkarabilir isek şayet; Şundan emin olun, O küçük incir kuşunun kendisi uçağı, gökyüzünden yağdıracağı incir çekirdekleri de atom bombasına galip gelecektir.
Ülkemizin gelişip yükselmesi için tabi ki üretim yapacağız. Millet olarak çabalayacağız lakin; Asla bunları birinci önceliğimiz haline getirmememiz gerekiyor. Peki düsturumuz ne olacak? El cevap;Düsturumuz, her daim Tevekkül…Saygılarımla