“İranlı komutan Kasım Süleymani, ABD'nin füze saldırısıyla öldürüldü…ABD, Irak Uluslararası Bağdat Havalimanı'nda Haşdi Şabi konvoyuna füze saldırısı düzenlendi. Saldırıda, "İran’ın sevgili evladı, yaşayan efsanesi" denilen İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani hayatını kaybetti. Iraklı yetkililer, saldırıda toplam 7 kişinin öldüğünü belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, vatandaşlarına Irak'ı terk etme çağrısı yaptı. Süleymani'nin yerine yardımcısı Kaani getirildi…” NTV Haber - Anadolu Ajansı 03.01.2020 - 01:27
“Tüketim toplumu sadece gıda tüketmez, mal israfı yapmaz. Tüketim, fikir ve önerilerinde tüketildiği çok vahim bir hastalıktır.” Bu sebeple televizyonda yapılan tartışma programlarını, yorumları, analiz ve gazetelerde yazılan köşe yazılarını bir an için şöyle bir kulak arkası edelim ve şu soruya kulak, akıl kesilip düşünelim…
Kasım Süleymani’nin öldürüleceğini İran lideri Hasan Ruhani biliyor muydu?... bu soruyu okuyunca, “Bu sabah yataktan solundan mı kalktın be adam!” yahut “Dikkat çekmek için mi böyle saçma sapan bir iddiada bulunuyorsun?” diye bolca düşüneniz olduğunu biliyorum. Lakin dünyada ki hemen bütün gizli ve alengirli işler tamda benim sorduğum soruya verilen EVET cevabı gibi işliyor maalesef.
Hasan Ruhani, CIA ve MOSSAD işbirliği ile İran’a lider yapılmıştır. Bunu ben değil belgeler söylüyor. Vakti zamanında Hasan Ruhani, Paris’te bir otel odasında bu ajanlara Humeyni’nin devrilmesi için yalvarmıştır.
İranlı üst düzey yetkili yahut yetkililer, böyle bir suikasta neden izin vermiş olsun? Sorusunun cevabı da şu cümlenin içinde olsa gerek diye düşünüyorum; "Böyle bir suikasttan daha iyi ne ile gündemi değiştirip halkın dikkatini başka bir yere çekebilirsiniz?"...
Suikasttan hemen önceki günlerde İran’ın durumunu gösteren aşağıdaki yeşil renkli habere bakınca sis hemen dağılıyor ve güneş yüzünü gösteriyor.
“İran'da benzine gelen zamlar nedeniyle ülkenin pek çok yerinde başlayan protestolar sürüyor…
İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı'na göre, Tahran, Kirmanşah, Hürremabad, Ahvaz, Şiraz, Yezd, Meşhed, İsfahan, Kerec, Tebriz, Behbehan, Kaimşehr, Kazrun, İslamşehr ve Şehriyan başta olmak üzere birçok kentte kamu binaları ateşe verildi…Ülkenin neredeyse tamamına yayılan eylemler nedeniyle Tahran, Şiraz, İsfahan, Kirmanşah, Hürremşehr, Kerec, Abadan ve Hürremşehr'de okullar tatil edildi…Öte yandan eylemlerde çok sayıda kişinin öldüğü konuşulan İran'da,…”
Sonuç olarak;
Yaşadığımız coğrafyanın Öcü’sü İran’dır. Yani İran, silah şirketlerinin Arap ülkeline silah satışlarının en büyük bahanesidir. Diğer Arap ülkelerinin dolarla, İsrail’in karşılıksız aldığı silahlardan bahsediyorum. Öcü olmazsa silaha ne gerek var, öyle değil mi?
İran, yakın tarihinde yalnızca bir kez bir lider tarafından İran halkının menfaatleri lehinde yaklaşık iki yıl idare edilmeye çalışıldı. 1951-1953 vatansever Muhammed Musaddık’tan sonra İran’ın başına gelmiş bütün liderler Batı ve İsrail’in isteğine, emellerine hizmet etmişlerdir. Zaten bu şartla İran’a lider yapılmışlardır. Bazı projelerde başarıya ulaşmak için kavga, küfür, düşmanlık yapmak belirleyici bir rol olabiliyor. Bunun yeryüzündeki en belirgin proje örneği İran/İsrail (ABD) didişmesidir.
İran petrolde 4. , doğalgazda ise dünya 2. sidir.
Bıraksalar sahip olduğu madenler ile çok güçlü bir ülke çıkacak ortaya. Güçlü ve silahlı bir ülke her zaman tehdittir. Yarın kendilerine biat etmeyen Muhammed Musaddık gibi bir adam ve ekibi geliverirse başa, işler sarpa sarar Batılılar için.
Bu kadar yüksek ekonomik edere sahip madenlerin bulunduğu İran, ABD ve İsrail ile neden sürekli çekişme içinde bir tiyatro sergiliyor?
Halbuki, iyi geçinip çok güçlü bir ülke haline gelebilir İran. Türkiye’de olmayan bu ekonomik imkanlar İran’da fazlasıyla var öyle değil mi?
Bu sebepledir ki İran, İran’ı düşünen Başbakan Muhammed Musaddık gibi İranlılara bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir…
Yazımızı, Türkiye’de ceyeran eden iki önemli olayın karşılaştırması ile bitirelim…
Merhum Uğur Mumcu'yu kimler, neden öldürdü? sorusunun değil de,
(Uğur Mumcu, yine kendi zihniyetini savunuyormuş gibi görünenler tarafından, bir kesim halkı dine karşı kışkırtmanın, kaos çıkarmanın bir sebebi, argümanı olsun diye öldürüldü, bir şey bildiği için öldürülmedi. Çünkü Mumcu esrarengiz, sır olacak hiçbir şey bilmiyordu.)
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu kimler, neden öldürdü? sorusunun cevabı bizi çok düşündürmelidir. (Oy potansiyeli çok sınırlı ve standart hale gelmiş bir partinin lideri neden öldürülsün ki?...! Çok şey bildiği için mi? Hayır. Çünkü Yazıcıoğlu, mert, dürüst, gizlisi saklısı olmayan bir liderdi.)
Düz düşünmek, her zaman sermaye/güç ve iktidar sahiplerinin işine gelir. Ters düşünün.Ters düşünebilmek içinde sürekli okuyun/araştırın…Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com