“Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış. Adam, bedeviyi görünce su istemiş. Bedevi, adama içmesi için bir kap su vermiş.
Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış. Bunun üzerine deveyle kaçan hırsız adamın arkasından bedevi bağırarak şöyle demiş: “Tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!”
Bu isteği tuhaf bulan hırsız adam biraz duraklayıp, geri dönmüş ve neden böyle dediğini sormuş: “Eğer anlatırsan, bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler” demiş bedevi.”
Alınması gereken çok büyük dersler ve ikazlar içeren bu kısa hikâye, bir toplumda kötülüğün nasıl yayıldığını ve kötülüğün bir toplumda nasıl kalıcı hale geldiğini gösteriyor bize.
Bu nasihat dolu hikâyeden sonra şimdi siz değerli dostlara şöyle bir soru soracağım; “Bu ülkede bu tür bir kötülüğün yayılması en çok kimlerin daha doğrusu en çok hangi sektörün işine gelir?”
Aklınızda; “Bankaların işine gelir.” Diye bir ışık yanıyorsa, doğru cevaplardan en önemlisini bulmuşsunuz demektir.
İnsanlar arasındaki güveni yok etki, insanlar birbirlerine yardım etmesin ve doğruca bankalara gitsin.
İster resmi, ister özel olsun; Allah’ın, kendisine ve Resulüne savaş açmakla eşdeğer tuttuğu lanet bir sistemden temin edilecek para ile yapılacak her iş lanetliktir. Lanetlik bir işten asla hayr çıkmaz. Hayrı olmayan bir işin de bereketi olmaz.
“Hikmet hocam öyle diyorsun da,… çekilen krediler, verilen krediler,… iç borç, dış borç,… ülkemizle diğer ülkeler arasındaki kredi ilişkileri,…ihracat/ithalat vs meseleleri ne olacak? Söyler misin, vaziyet böyleyken milletçe, ülkece nasıl çıkacağız bu lanet çarkından?”
Vakti zamanında 5.sınıfta okuyan ve çok yalan söyleyen bir öğrencim bir gün yanıma geldi ve; “Öğretmenim ben çok yalan söylüyorum. Söylemek istemiyorum lakin nasıl vazgeçeceğimi de bilmiyorum. Sıkıştığım anda yalan söylüyorum. Yalan bir nevi iyi bir şey aslında, beni cezadan, dayaktan koruyor.” Demişti. Ben de ona; “En zor zamanında yani yanlış bir davranış yaptığında anne, baba yahut öğretmeninden azar veya ceza geleceğini bilerek bir kere doğru söylersen bir daha yalana tenezzül etmezsin. Doğru konuşmaya başlayınca da yanlış bir davranış yapmazsın. Yanlış davranış yapmayınca da, yalan söylemek zorunda kalmazsın. Böylelikle hem yalandan hem de yanlış davranıştan kurtulmuş olursun” demiştim.
***
“Hatırlar mısınız? Kemal Derviş diye bir adam gelip geçmişti bu ülkeden. Hani cebinde; (International Monetary Fund) Uluslararası Para Fonu ya da daha çok bilinen kısaltmasıyla IMF’nin acı bir reçetesi ile gelmişti. Bu reçetede yazan ilaçlardan bir tanesi 2001 yılında çiftçimize getirilen Şeker Pancarı kotasıydı.”
Neden Şeker Pancarı?
“Şeker pancarı, bir milleti başka hiçbir şey yemeden yaklaşık iki yıl tek başına yaşatabiliyor. Yani insanlar yalnızca şeker pancarından elde edilen ürünlerle beslenerek iki yıl boyunca hayatta kalabiliyor. Batılılar, bu ve buna benzer hakikatleri aklımızdan kaçırmak için her türlü sinsiliği planlı bir şekilde uygulamaktadırlar.”
Bu paragrafı okuyunca, aklınızda ‘dağa, taşa şeker pancarı ekelim ve sürekli şeker pancarı yiyelim’ cinsinden bir ışık yandı ise o ışığı hemen söndürün. En basitinden devletimiz, her yeni iş yeri açan bir esnaf kardeşimizin gücüne göre çok değil 3 ila 10 meyve ağacı diktirip zimmetlesin, çok değil 10 yıl sonra görün, bu ülke topraklarında ne güzel ışıklar yandığını…
Yeter ki, Devlet ve Millet olarak niyetimiz samimi bir şekilde kaş yapmak olsun. Allah'ın yardımı tez gelecektir. Lakin, samimiyetin yerini üç kağıtçılık, alavere dalavere ve şirinlik alır ise şayet; her kaş yapma hareketinde, göz çıkarmamız kaçınılmaz olacaktır.
Bu Cennet Vatanı elde tutabilmemiz, gelişip, büyümesi ve en önemlisi de; Hesap günü Allah’ın huzuruna alnı açık bir şekilde çıkabilmemiz için Allah’ın bizden razı olacağı helalinden bir rota izleme mevzusunu “olmazsa olmaz” şartıyla bir yaşam düsturu haline getirmemiz çok çok önemlidir.
Bu kötü gidişata, ne benim ne de siz okuyucuların dur demesi mümkün değildir. Bu kötü gidişatı durdurmaya gücümüz yetmese bile umut edeceğiz. Umudumuzun diri kalabilmesi için de bol bol dua edeceğiz.
Karısı, oğlu dahil bütün halkın sırtını döndüğü ve bir avuç inanmış insanla doğru istikamette yürüyen, hakkı yaşayan ve hakkı anlatan Hz Nuh (as) haşa başarısız mı oldu?!…Yazı Bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com