“Benim şerefim, develerimin sırtındadır. Evet kaçıyorum.”
Çağrı filminin, en sevdiğim sahnesinden aldığım bu sözler;
Bu topraklarda yaşayan hem Müslüman hem de Müslüman olmayanlarımızın şahsiyetlerinin ederi ile çok yakından alakalıdır. Şahsiyet, karakter dediğimiz şey her ne kadar İslam ile olumlu anlamda bir şekle girse de, Şahsiyetin bizim aklımızın da ermediği bazı değişmez özellikleri de var. Bazen öyle adamlar çıkar ki önümüze, adam o kadar düzgün o kadar efendi ki; Alalha inanıp, bir de namaz kılsa dört dörtlük Müslüman olur deriz. Ya da namaz kılıyor lakin, karaktersiz, aşağılık adamın teki deriz.
Allah Resulünün,
"İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibidir. Cahiliye devrinde hayırlılarınız, İslam devrinde de hayırlılarınızdır.”
Mealindeki sözlerinin; Müslüman olmadan önceki karakterleri ve Müslüman olduktan sonra ki şahsiyetleri ile Hz. Ömer ve Ebu Süfyan’nın sahip olduğu karakterle de denk düştüğü zannındayım. Hz Ömer Müslüman değilken bile, adamlık ve mertlik yönünden, Ebu Süfyan’dan daha üstün bir karaktere sahipti. Bu karakter, Hz Ömer’in çalışarak uğraşarak elde ettiği bir şey de değildi, anlatabiliyor muyum?
Hz. Ömer Müslüman olmadan evvel, Peygamberi öldürmek için yola çıkarken, kafasında yalnızca bir A planı vardı. Bir B ve C planı yoktu. Her ne kadar Peygamber düşmanı olsa da Ebu Süfyan'nında aklının büyük bir kısmı hep develerinin sırtında yani B planındaydı. Ebu Süfyan da çok sonra Müslüman olunca düzeldi. Lakin benim meramım kalite farkını ortaya koymaktır.
Bu anlattığım hadiselerin bu günümüzle de yakından bir ilişiği vardır. Bu milletin içinde çıkan bazılarımızın 15 Temmuz gecesi, ilk anda sokağa dökülüp batılı hainlerin işbirlikçi alçaklarına karşı şanlı bir direniş gösterirken şehit olanlarımızın ve gazi olanlarımızın yanında, meydana indiği şehirde bir ihanet kalkışması olmadığı için, şehit ve gazi olma mertebesine kavuşamamış insanlarımızın da yalnızca bir A planı vardı.
Bankamatiklere, benzin istasyonlarına koşan, ihanet gerçekleşirse şöyle, gerçekleşmez ise böyle yırtarım diye hesap yapanların ve içinden bu ihanete alkış tutanların aklında da B ve C planları vardı. Kafaların da olmayan tek plan A planı idi. Bu A planını uygulamak, her baba yiğidin de harcı değildir. Allah var, bir iki TV kanalı o gece ellerinden gelen her şeyi yaptı. Yapmayanlar ne yaptı? Onlar akıllı adamlar. 15 Temmuzdan sonra şık elbiselerle en ön koltuklara geçip, bacak bacak üstüne atıp, hain Fetö, alçak Fetö, Fetönün ablaları, Fetönün aşk hayatı, Fetönün rüyaları ve himmet paraları vb. konuları en yüksek telden bir maç spikerinin heyecanı ile anlattılar. Fetöyü elli metrelik kalecisiz bir kaleye çevirip, gol atıp durdular. 15 Temmuzdan sonra, elli metrelik boş kaleye gol atmak kolay tabi. 15 Temmuz gecesi neredeydiniz diye sorulunca tık yok. Efendim konumuz El Bab, kem küm.
Sayın Cumhurbaşkanımızın; “ O gece bir tane bürokrat, tanınmış elit sima yoktu. Tankların, bomba ve mermilerin önünde, benim aziz milletim vardı” sözleri çok önemli bir detaydır, düşünebilen akıllar için.
Dostlarım; Benim yalnızca bir A planım var.
Batılı alçaklardan kaçırılarak elde tuttuğumuz bu son Müslüman toprak parçasının, Allah katındaki derecesinin ve batılı alçakların da derekesinin ne olduğunu bu Aziz millete anlatabilmektir.
Hamd olsun Allaha, evime helal ekmek götürdüğüm bir mesleğim var benim. Allah ve vatan için oynattığım kalemden de bir ücret almam ben, bu da böyle biline. Lakin işimin hiçte kolay olmadığını da farkındayım. Neden mi? Köşe başları azı müstesna, B,C,D planları olanlar tarafından tutulmuş da ondan.
İşte yazının başlığını değerli kılan söz de burada devriye giriyor. Şerefi devesinin sırtında olan sadece, rezidansı olduğu için saldırılan bayan değildir. Saldıranların çoğu da, bu devletin kaymağını bu bayana saldırarak yiyen, rezidansı olmasa da ondan daha fazla ederi olan mülk sahipleridir. Tencere dibin kara, senin ki benden kara.
Bu Aziz millete, hiç kimse numara çekmesin beyler. 15 Temmuz gecesi şapkalarınız düştü, keliniz göründü. Şerefi Allah katında, çok yüksek bir eder bulmuş Şehit Ömer Halis Demir, kimsenin tanımadığı bilmediği bir astsubaydı.
Sırf milletvekili olabilmek için, dün orada bu gün burada kıvıranlar, malına daha fazla mal katmak için, Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümetin yanındaymış soytarılığına bürünenler, bulunduğu basamaktan bir üst basamağa çıkabilmek için birbirini tepeleyenler, size diyorum: Oyun, 15 Temmuz gecesi bitti beyler.
Sonuç olarak diyeceğim odur ki:
15 Temmuz gecesi Allah’ın okkalı tokadı, şer bekleyenlerin suratında patlamış, 16 Temmuz itibari ile de yeni bir dönem başlamıştır. Bu Aziz Milleti idare edenlerin şunu iyi idrak etmesi şart olmuştur artık.
Sahip olduğu şahsiyeti Allah katında olanlar ile bulunduğu makamı, malı ve mülkü elinden alınınca beş kuruşluk bir adamlığı kalmayacak olanları iyi analiz ederek, birbirinden liyakat eleği ile ayırmalıdır. Milletvekili yapılacak olanların; maddiyatı ile değil, bilgi birikim, ahlak ve söz söyleme kapasitesi ölçü alınarak tercih edilmesi hayati önem taşımaktadır. Ben bu işi yaparım diye ortaya çıkıp, hiçbir ağırlığı ve kapasitesi olmayan güzel giyimli insanlar yerine, devletin kendi belirlediği şahsiyet ve liyakat sahibi insanları Milletin önüne koymalıdır.
Ey devlet;
Seni şaşırtmayacak, senin doğru yolda güvenle ve sağlam adımlarla yürümene güç verip, seni aydınlık bir Türkiye hedefine ulaştıracak olanlar, yalnızca A planı olanlardır. Şerefi, develerinin sırtında olanlar değildir...Saygılarımla
saymayansayilmaz@gmail.com @hikmetguvel