Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-32
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
-Her türlü iyiliklere vesile olması açısından da iyi ki Millî Gazete var diyorum…
-Millî Gazete söz konusu hizmetlerini 12 Ocak 1973’ten beri devam ettiriyor…
-Elhamdülillah, o tarihten beri Millî Gazete’ye hizmet etmek nasibim oldu…
-Yeni yıl ve yeni üç aylar da nice iyiliklere vesile olmaya devam ediyor…
Millî Gazete 12 Ocak 1973 tarihinde yayınlanmaya başladığında, MSP İzmir İl Teşkilatı olarak il merkezimizin bulunduğu handaki katımızda bir odamızı hemen ‘Millî Gazete İzmir ve Ege Bölgesi Temsilciliği’ haline getirdik. Gazetenin ikinci sayfasındaki ‘Tek Yol’ köşemizde de her gün bir makale göndermeye başladık ki; o zaman zaten 1972’den itibaren her ay iki adet yani 15 günde bir ‘Tek Yol Dergimizi’ de Türkiye çapında yayınlıyorduk…
Nitekim 1975 yılında Millî Gazete’mizin ikinci sayfasında, içeriğinde “İslam’ın sosyal adalet ve eşitlik esaslarına dayalı yeni bir düzen (yani Adil Düzen) kurmalıyız” cümlesi olan makalemden dolayı, o zamanki anayasamızda var olan meşhur 163. Madde sebebiyle, İzmir ve İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri’nde 10 yıl ağır hapisle yargılandım…
Bunları hatırlayıp yazmama, Adnan Öksüz’ün 3 Şubat 2025 tarihli köşe yazısındaki “İŞTE TAM DA ARADIĞIMIZ MANŞET BU!” başlıklı bölüm vesile oldu. Okuyalım: “Kahramanmaraş’tan Hikmet Ercan abimiz aradı. Dedi ki; “Millî Gazete manşetlerinin çıktığından bu yana hepsi güzel, hepsi efsane ama dünkü bir başka güzeldi. Tam da aradığımız manşetti, dünkü manşet!” Hikmet abimizin “işte bu” dediği manşet, Saadet Partisi lideri Mahmut Arıkan’ın, “Bir cebimizde Millî Gazete, bir cebimizde üye formu olmalı” cümlesi. Biliyorsunuz, Millî Görüş lideri, Refah-Yol Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız her toplantıda partiye üye ile birlikte Millî Gazete aboneliğiyle ilgili bilgi talep ederdi.”
***
‘İlim/iyilik’ olarak ‘Faizsiz Adil Ekonomik Düzen’ akademik çalışmasına devam…
Adİl Ekonomİk Düzenİn Temel Özellİklerİ-1
“Kapitalist ekonomik düzen ile Adil Ekonomik Düzen arasında bireylerin hak anlayışından kaynaklı farklılıklar vardır. Bu anlayış hak ve bâtıl arasındaki farkları idrak edememekten kaynaklıdır. Erbakan’a göre günümüz Batı medeniyeti, eski Roma, Yunan ve Mısır medeniyetlerine yani Firavunlara kadar uzanır. Firavunlar, insanlara zulmetmeyi kendilerinde hak olarak görürlerdi ve bunu “bizim hakkımız” diyerek savunurlardı, çünkü onların hak anlayışı bâtıldır. Bu bâtıl hak anlayışı güç, çoğunluk, ayrıcalık, imtiyaz ve menfaat ilişkilerine dayanır. Ancak bunlar gerçek anlamda hak talebi olamaz.
Gerçek hak anlayışı ise dört temel unsura dayanır: Allah’ın bütün insanlara eşit olarak verdiği temel haklar; a) Yaşama hakkı, neslin, ırzın ve namusun korunması hakkı, mülkiyet hakkı, aklın korunması hakkı, inancın korunması hakkı. b) Emek ve çalışma hakkı. c) Sözleşme hakkı. d) Adaletin gerektirdiği haklar. Sonuç olarak, gerçek hak anlayışı “hakkı üstün tutan” hak anlayışıdır. Adalet ve eşitlik ilkelerine dayanır. Bâtıl hak anlayışı, “kuvveti üstün gören” hak anlayışına, güç ve çıkar ilişkilerine dayanmaktadır.
nHakkı üstün tutmak, İslam iktisadında adalet ve dürüstlük üzerine kurulu bir düzeni ifade eder. Bu ilke, herkesin hakkını koruyarak emek vermeden kazanç elde etmekten kaçınarak, toplumdaki zayıf kesimleri gözetmeyi ve insan onuruna saygı göstermeyi gerektirir. Güven ve doğruluk temelinde, ticarette tüketiciyi aldatmamak, ürün ve hizmet kalitesini artırmak gereklidir. Aynı zamanda, bireylerin hem bu dünyada hem de ahirette hesap vereceklerine inancına dayanarak, adil ve ahlaki bir ekonomi oluşturulması amaçlanır.
Adil Düzen, kârı teşvik eden ancak haksızlık ve sömürüye yol açan faize yer vermeyen bir ekonomik sistemdir. Serbest piyasa rekabeti ve mülkiyet hakkını desteklerken, tekelleşme ve ihtikârı engelleyerek bu durumların olumsuz etkilerinden ekonomiyi ve insanları korur. Adil Ekonomik Düzen toplumun ihtiyaçlarını en iyi karşılayan, tam ve mütekâmil bir düzendir.” (Devamı var)