Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-26
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Bugünkü yazımızın ana konusu çağımızın en büyük musibeti kapitalizm olacak…
“Vicdan ve korku” başlıklı ve 26 Ocak 2025 tarihli yazısında yazar Yusuf Dinç ‘kapitalizm ve komünizm’ sistemlerinden yola çıkarak durumumuzu değerlendirmiş; yazısının bir bölümü aynen şöyle: “Kapitalizm vicdansızlığı önleme yolu olarak vicdanı yok etmiştir. Böylece maşeri vicdanı yaralamıştır. Komünistler mi? Onlar yasa yaparken vicdansızlıkla değil, direk vicdanla savaşa girmişlerdir. Neyse.
Biz de kapitalist olmaya zorlandık. Cumhuriyete geçiş Türklerin kapitalizme girişinin vücut bulmuş halidir. Süreç Islahat Fermanıyla başlamıştır lakin vücut bulduğu hali rejim değişikliğidir.
Cumhuriyete geçişle kapitalist yasa ve düzenleme mantığını benimsedik. Kadimi yok etmeye azmettik. Benimsediğimizi de bünyeye uyduramadığımızdan İtalya’dan, Almanya’dan, Fransa’dan derledik topladık. Böylece ruhu bedenden çeker gibi vicdanı toplumdan çekip çıkarmaya başladık. Nihayet “batıyoruz” temalı reklam yapan dükkanlara yağma için üşüşen kişiler olduk?”
***
‘İlim/iyilik’ olarak ‘Faizsiz Adil Ekonomik Düzen’ akademik çalışmasına devam…
Kapitalİst Ekonomİk Düzen-5
“Kapitalizm, bireyleri hem kendine hem kendi emeğine hem de topluma karşı yabancılaştıran ve bireyler arası dayanışmayı zayıflatan bir sistemdir. İnsanın hem maddi hem de manevi yönleri olmasına rağmen, ‘kapitalist sistem’ insan yaşamını yalnızca maddi tatmine odaklanarak şekillendirir. Bu sistem, maddi ihtiyaçların karşılanmasıyla insanın huzura kavuşacağı ve daha mutlu bir hayat süreceğini varsayar.
Ancak gerçek farklıdır. Kapitalist düzen işçiyi bir makine gibi görür ve yalnızca somut emeğini önemser. İnsanın manevi yönlerini, duygularını ve düşüncelerini görmezden gelerek onu robot gibi bir üretim aracı olarak değerlendirir. Kapitalizm güçlünün zayıfı ezdiği, insanı ve toplumu sömüren adaletsiz bir sistemdir.
Kapitalist düzen, azınlıkta olan güçlü sermaye sahiplerinin, geniş kitleler üzerinde ekonomik baskı kurarak doğal kaynakları ve üretim araçlarını kendi kontrolleri altında toplamalarına neden olur. Bu durum, gelir dağılımında büyük bir adaletsizliğe sebep olur ve halkın büyük bir kısmı temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelir.
Kapitalist sistem, yüksek fiyatlar, enflasyon ve işsizlik gibi sorunlarla halkları mağdur etmekte, emekçilerin hakkını vermeyerek onları sömürmektedir. Bu düzende, faizli borç verme yaygın olup, borçlanan fakir ülkeler sürekli olarak daha fazla borçlanmak zorunda kalır ve güçlü, emperyalist devletlerin boyunduruğu altına girer.
Kapitalizm, kâr amacı güderken aynı zamanda haksız kazanç sağlayan faiz sistemine de izin verir. Bunun yanı sıra, serbest piyasa rekabetiyle birlikte tekellerin oluşmasına da göz yumar, bu da zengin ile fakir arasındaki uçurumu derinleştirir.
Kapitalizmin bu sömürü düzeni, sadece ekonomik alanda değil; ulaşım, iletişim, silah sanayi, ticaret, bankacılık, medya gibi tüm stratejik sektörlerde de kendini gösterir. Bu kapsamda, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a göre kapitalizm, emperyalizm ve Siyonizmin bir aracı haline gelmiş ve tüm dünyada insanlığı sömürmeye hizmet etmektedir. İnsan, “eşref-i mahlûkattır.” Kapitalizm ile ‘‘mülkiyet’’ insanları aşan ve aşkın bir konuma yükselmiş, insanın insan olarak değerini ve yaratılışındaki üstün konumunu göz ardı etmiştir. Meydana getirdiği mülkiyet hırsı yüzünden âlemdeki denge ve itidalin ihmaline sebep olmuştur. Yani kapitalizm insanlık değerlerini ve âlemdeki dengeyi bozmaktadır. Kapitalizm, insanlığı “kirletmenin tarihi”, kötülüğün örgütlü ve rasyonel bir şekilde sürdürüldüğü insanlara zarar veren bir sistemdir.”
(Devamı var; çare ve çözüm olan ‘Adil Ekonomik Düzen’ ile devam edeceğiz…)