Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-10
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Bugünkü yazımıza iki yazarın yazdıkları ile başlayalım; en çok okunan iki yazar…
Birinci sıradaki yazar “Faiz vebadır” başlıklı yazının yazarı Tülin Türkoğlu. Yazı bir ayet ile başlıyor, Bakara Sûresindeki faiz/riba hakkındaki ayet: “Faiz yiyenlerin davranışı, şeytanın peşine takılıp aklını çeldiği kimsenin davranışından farklı değildir. Bu onların, “Alım-satım (ticaret) da tıpkı faizli işlem gibidir” demeleri sebebiyledir. Allah alım-satımı (ticareti) helâl, faizli işlemi haram kılmıştır. Her kime, Rabbinden bir öğüt ulaşır da faize son verirse geçmişte olan kendinindir; artık onun işi Allah’a aittir. Kim de devam ederse, işte onlar cehennemliktir. Hep orada kalacaklardır.” Yazının SONUÇ bölümü şöyle: “Faiz vebadır. Bu veba günümüz insanının damarlarında dolaşarak, dolaşım sistemini bozmaktadır. Yenilen içilen ruha şifa olmadığı gibi aile hayatını da olumsuz yönde etkilemektedir. Ruh haram lokmayla beslendiği için, faizin girdiği evlerden ruh çekilmektedir. Bu ruhun çekilmesinde son 20 yılın rolü büyüktür. Liyakat ehli değil şakşakçı olmak, her yapılanı alkışlamak, yanlışa yanlış diyememek süreci daha da vahimleştirdi.”
En ok okunan üçüncü sıradaki yazı, Ahmet Taşgetiren’in bugünkü “Bıçak kemiğe dayanıyor” başlıklı yazısı; yazıdaki kısa bir bölüm şöyle: “22 yıl geçti. Ekonomi politikalar da, eğitim politikaları da, aile – gençlik politikaları da bu süre içinde vereceği sonucu verdi. O sonuç yüz güldürmüyor. Savunma sanayii ile teselli bulduğumuz, diğer tüm politikalardaki zaafı onun tesellisi ile içimize sindirmemiz gerektiği söylemine gelmiş bulunuyoruz. / Ama dikişler patlak veriyor ve insanlar, “Yeter artık” diyor. Evet Türkiye’de yolları dolduracak kadar araç var, lüks lokantaları dolduracak kadar zengin var, dağlar kadar serveti olanlar var, ama ötede de, açlık girdabında kıvrandırılan milyonlar var. / Asgari ücretliler milyon milyon… Aldığı ücret ev kirasına yetmiyor. Çocuğuna beslenme koyamıyor. Markette kıvranıyor...”
***
‘İyilik’ olarak ‘Faizsiz Adil Ekonomik Düzen’ akademik çalışmasına devam…
“Karz-ı hasen günümüz insanının ihtiyaçlarını karşılayabilir mi? Karz-ı hasen uygulamaları nasıl mümkün kılınabilir? Karz-ı hasen sandıklarının işleyiş süreçleri nasıldır? Karz-ı hasen sandıklarından faydalanan bireylerin ekonomik durumları, karz almadan önceki ve sonraki süreçte nasıl değişmiştir?
Karz-ı hasen uygulamalarının her bireyin ekonomik refahına katkı sağlayacağına inanan araştırmacılar, çalışmalarında şu başlıklara odaklanmışlardır: Tamamen faizden uzak, karz-ı hasene dayalı bir sistemin kurulması; karz-ı hasenin, faizin yaygınlığını azaltma potansiyeline katkı sağlayacağı düşüncesi; karz-ı hasenin finansal sistem için güçlü bir alternatif olarak değerlendirilmesi; katılım bankalarında uygulanabilir bir karz-ı hasen finansman modelinin kurumsallaştırılması; Türkiye’de karz-ı hasenin, diğer ülkelerdeki gibi kurumsallaşma imkânlarının incelenmesi ve mikro kredi ile karz-ı hasen uygulamalarının karşılaştırılması sonucunda elde edilen bulgular. Karz-ı hasen uygulamalarının ekonomik ve finansal sistem üzerindeki etkileri detaylı şekilde ele alınmıştır.
Bizim çalışmamız, literatürdeki çalışmalardan farklı olarak, karz-ı hasen kurumu açısından Müslüman özne ile iktisadi öznenin karşılaştırılmasını ve bu öznelerin dâhil oldukları ana akım iktisat teorisine dayalı kapitalist ekonomik düzen ile İslam iktisat teorisini temel alan Adİl Ekonomİk Düzen’i dikkate alarak incelemektedir. Tezimizin başlığı olan ‘‘Karz-ı Hasen Kurumu Açısından Müslüman Özne ve İktisadi Öznenin Karşılaştırılması’’ yalnızca iktisadi aktörlerin davranışlarını değil, bu davranışların dayandığı değerler sistemini ve bu sistemlerin sonuçlarını da incelemektedir. Literatürde genellikle karz-ı hasen, faizsiz bir finansman modeli olarak ele alınırken, bu çalışmada karz-ı hasen, iki farklı ekonomik sistem ve bu sistemlerin özneleriyle olan uyumlarını değerlendiren bir analiz aracı olarak kullanılmaktadır. Bu yaklaşım, çalışmamızın benzer çalışmalardan ayırt edici yönünü oluşturmaktadır.” (Devamı var)