(((…Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun (BMGK) 5 Nisan 1991 yılında 688 sayılı kararla Kürdistan Bölgesi’ne yönelik aldığı uçuş yasağı almıştır. BMGK’nin 688 sayılı kararının araladığı kapı sayesinde Kürdistan Bölgesi Irak’ta bir statü kazanmış ve katliamların önüne geçilmişti.Bu karar sayesinde, dönemin Baas Rejimi’nin Güney Kürdistan’a saldırıları engellenmiş ve Kürtler, 36. Paralel’in kuzeyinde kalan bölgede Kürdistan Federal Hükümeti’ni kurmuştu…)))
Peki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nu bu karara iten sebep ne idi?
Kısaca hatırlayalım;
“…Saddam rejiminin “Enfal Harekâtı” adıyla Güney Kürdistan’a başlattığı soykırım operasyonları, 1986’nın başından 1989’a kadar sürmüştü. Enfal süreci boyunca çoğu kadın, çocuk ve yaşlı 182 bin Kürd katledilmiş, 4 bin köy yerle bir edilmiş ve en az 1 milyon insan göç etmek zorunda kalmıştı. Uluslararası toplum da bu insanlık suçuna karşı sessiz kalmıştı.
Irak Ordusu’nun Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgalinin ardından, ABD öncülüğündeki koalisyon gücü, 17 Ocak’ta Saddam Rejimi’ne karşı Çöl Fırtınası operasyonunu başlatmıştı. 28 Şubat’ta sona eren Körfez Savaşı’nın ardından Irak’ın güneyinde Şiiler, ardından da Kürtleri işgalci Saddam Rejimi’ne karşı ayaklanmıştı…”
Özellikle Arap ülkelerinde bir CIA ajanı arıyor/görmek istiyorsanız şayet, liderlerin tam ensesindeki adamlara bakmanız yeterli olacaktır. Bu söze en belirgin şekilde muhatap olan liderlerden yalnızca birisiydi Saddam Hüseyin.
İngiliz’in (ABD)/Yahudi’nin bu kanlı oyunu on binlerce Kürd kardeşimizin katledilmesine sebep olmuştu. Sonuç olarak, koca bir toplama devlet lağvedilirken, Irak’ın başka bir yerinde herhangi bir başka devlet de kurulmamıştı! Kürdlerin nasibine düşen kimsenin ciddiye bile almadığı taşeron Federe bir hükümet olmuştu. Şimdi anladınız mı, Saddam’a gaz veren ensesindeki adamların bu günkü niyetlerini?
***
“…Türkiye'nin iç savaşın ilk yıllarından beri dillendirdiği ve ABD Başkanı Donald Trump'ın yeniden gündeme getirdiği "güvenli bölge" 32 kilometre derinlikte ve Türkiye-Suriye sınırında 460 kilometrelik bir hattı kapsıyor...”(Anadolu Ajansı)
New York Times'ın ulaştığı ABD'li bir yetkili, tampon bölgenin iki amacının olduğunu söyledi. Buna göre oluşturulacak güvenli bölge ile Kuzey Suriye'de IŞİD güçlerinden arındırılmış bir bölge oluşturulacak ve Türkiye'nin güney sınırının güvenliği sağlanacak. Ayrıca tampon bölge, Türkiye'deki milyonlarca civarı Suriyeli göçmenin barınması için de bir koruma alanı vazifesi görecek…!!!???
Kolay mı öyle milyonlarca insanı bir sınıra yerleştirmek, iş imkânları ve yaşam alanları oluşturmak. Bunu bir geçiniz. Bu tamamen bir algı operasyonudur. Böyle bir şey olmayacaktır. Allah aşkına sorarım sizlere: Esad devrilince buna ne gerek var?!.
Şunu baştan kabul edersek olayları anlamak daha kolay hale gelecektir. Nasıl ki uzun yıllar ecdadımız dünyanın hakim güçlüğünü yaptı ise şimdilerde bu güç el değiştirmiştir. Ülkemiz, hem ekonomik hem de siyasi anlamda çok ciddi baskı altındadır. Her ne kadar içeride tarihi diziler ile sanal bir kahramanlık hüküm sürse de…Batılılar, Türkiye’yi hiçte böyle caydırıcı bir güç olarak görmemektedir. Neden?
Çünkü para, en güçlü uçak gemileri/uçaklar/füzeler, İstanbul’u/ Ankara’yı yok edecek atom ve hidrojen bombaları vs. bu adamların elindedir de ondan. Bu beşeri bir realitedir/korkaklık değildir.
SONUÇ OLARAK;
Batılılar tarafından Türkiye’ye, PKK’nın lağvedilmesi…(PKK/SDG) yani YPG’ye ise, Barzani modeli benzeri bir federe hükümet kurma sözü verilmiştir. Neden?
Çünkü; Batılılar tarafından Suriye, DAEŞ’e halaç pamuğu gibi attırıldıktan sonra (PKK/SDG) yani YPG’ye, DAEŞ ile mücadele etme…Türkiye’ye ise en başta dört milyon civarı muhacir kardeşimize bakma ve yine DAEŞ ile mücadele etme karşılığında bu sözler verilmiştir.
Beşeri olarak güç kimde ise oyunun kurallarını o belirler.
Benim tanıdığım ABD, kendisi ile birlikte yine kendisinin icadı DAEŞ’e karşı mücadele etmiş YPG ve taraftarlarının ağzına mutlaka bir parmak bal sürecektir. Türkiye’de buna çok şiddetle karşı çıkacaktır. Hatta sınır ötesi operasyonlar bile yapacaktır. Lakin (Amerika sözünü tutarsa) dediğim gibi PKK’nın ülkemiz sınırları içinde faaliyetlerini sıfırlaması ile bu direnç azalacak ve zamanla yok olacaktır. Nihayetinde ülke huzuru sağlanmış olacaktır!
Tam da yeri gelmişken şu soruyu aklımızın en hatırlanabilir bir yerine iğneleyelim. İngiliz vilayeti Kanada, PKK, YPG vb gibi örgütlere karşı motorlarını verdikleri İHA ve SİHA'ların kullanılmasına neden izin verdi ? Bir ipucu: Milyonlarca mülteciye baktırmak, Avrupa'ya hücum etmelerini önlemek öyle kolay bir iş değildir. Anlatabiliyor muyum?
Kötü haber ise, bu huzur ortamının çok uzun sürmeyecek olmasıdır. Benim tahminime göre dört beş yıl sonra Esad'ın el çektirilmesiyle Suriye üzerinde varılacak uzlaşının sağlanması, arkasından Kürt sahasının belirgin bir şekilde sınırlarının çizilmesiyle beraber iç gündemde “PKK da bitti çok şükür rahatladık” cinsinden kahramanlık sloganları atılacak, görsel ve yazılı medyada uzmanlar yorumlar yapacaklar. Bu ılık bahar mevsiminin arkasından güzel neşeli bir yaz beklerken 2030 yılı gibi Türkiye çok ciddi bir kara kış mevsimiyle cebelleşmeye başlayacaktır.
Tabi ki de gayb-ı bilen Allah’tır. Bizimkisi, yaptığımız araştırmalar ve edindiğimiz bilgiler ışığındaki yorum ve tahminlerden ibarettir. Duamız odur ki Allah, mukaddes vatanımıza, milletimize zeval vermesin.
20.01.20219 TARİHİNDE YAZILMIŞ YAZIMIZ.