Hz. Meryem Hermafrodit mi?
Bazı yayınlarda bazı ayetler öne sürülerek Hz. Meryem’in hermafrodit olabileceği ileri sürülmektedir. Bu makalenin amacı bu konuyu açıklığa kavuşturmaktır.
Hermafroditi bir hayvanda veya insanda hem erkek hem de dişi üreme özelliklerinin birlikte bulunmasıdır. Çok nadir bir olgudur. Bu kişilerin üreme yetenekleri yoktur. Bir de yalancı hermafrodit dediğimiz bir durum vardır. Bu durumda ise erkek dış üreme organları dişi, dişi dış üreme organları ise erkek görünümündedir.
Konumuzla ilgili ayetler şunlardır:
Enbiya 91:
وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ (91)
O ki üreme organlarını koruyana (Meryem’e) ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, âlemler için bir ayet kılmıştık [91].
Ayette görünen kırmızı harfler Meryem’i ifade eden dişil zamirlerdir. Sırası ile “onun üreme organları”, “onun içine”, “onu kıldık” “onun oğlu” şeklindedir.
Tahrim 12:
وَمَرْيَمَ ابْنَةَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِنْ رُوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ (12)
Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de ki (bir misaldir) Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin kelimesini ve kitaplarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerdendi.[12]
Yukarıda mavi ile gösterilen “”fihi” kelimesi erildir. Meryem’in erkek özelliği de taşıdığına delil olarak gösterilmektedir. Oysa aynı ayetin altı kelimesinde Meryem için dişil kullanılmıştır. Apaçıktır ki Hz. Meryem bir dişi insandır.
Öyleyse eril gelen “fihi”, “onun içine” kelimesi neyi ifade etmektedir?
Dikkatle incelendiğinde eril “fihi”, onun içine anlamında olan mana eril bir kelime olan “ferceha” “onun üreme organı” na gitmektedir. Ferc kelimesi eril olduğundan, Onun üreme organı tanımlaması da eril olmaktadır. Çünkü ferc dişi veya erkek üreme organını ifade etmektedir. Aslında meal şöyle olmalıdır:
Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem’i de ki Onun üreme organlarına ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin kelimesini ve kitaplarını tasdik etmişti; o, bize gönülden itaat edenlerdendi [12].
Peki, Allah neden bir ayette “onun içine” derken, başka bir ayette “onun üreme organına ruhumuzdan üfledik demektedir?
Bunu anlamak için Adem peygamberin yaratılışı ile ilgili bir ayeti hatırlamak gerekir.
Hicr 29:
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ (29)
«Artık Ben onu tesviye ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secde ediciler olarak yere kapanın » [29].
Secde 9:
ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ (9)
Sonra onu düzeltti ve içerisine ruhundan üfledi (genişletti) ve sizin için işitmeyi ve gözleri ve gönülleri yarattı. Pek az şükredersiniz [9].
Görüldüğü gibi Adem’in ve insanın yaratılıp içine Allahın ruhundan üflenmiştir. Bu üfleme kalıcı bir üflemedir. Haliyle Hz. Meryem de yaratılınca ona da ruh zaten üflenmiştir. Bu durumda Hz. Meryem de iki ruh mu oluşmuştur? Hayır, İsa’nın yaratılması için ikinci kez yapılan üfleme sadece üreme organlarına yapılmış bir üflemedir. İkinci üflemenin etkisi İsa’nın doğumu ile Meryem’de son bulmuştur. Yani Ayetlerden Meryem’e Ruh-ul Kudüs aracılığı ile yapılan ikinci üflemenin üreme organına has geçici bir uygulama olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu bilgiyi ortaya koymak için Tahrim süresi 12. Ayette “fihi” zamiri kullanılmıştır.
Bütün bunlardan sonra bazı insanlar şu ayeti de öne sürebilirler:
Ali İmran 37:
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا قَالَ يَامَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ (37)
Rabbi onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi yetiştirdi; onu Zekeriya’nın himayesine bıraktı. Zekeriya mabede onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. «Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?» demiş, o da: Bu, Allah’ın katındandır» cevabını vermişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır [37].
Bu ayete ki “güzel bir bitki gibi yetiştirdi” cümlesinde, bitkilere benzetme yapıldığından sanki “Meryem’de bitki gibi çift cinsiyetli” anlamı çıkarılmaya çalışılmıştır. Oysa aşağıdaki ayette insanın yaratılışı da bitkiye benzetilmiştir.
Nuh 17:
وَاللَّهُ أَنْبَتَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا (17)
Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi yetiştirdi [17].
Bu ayetten insanın tamamen yeryüzünde yetiştirip, büyütüldüğü, geliştirildiği anlatılmaktadır. Yani İnsan başka bir gezegenden gelmemiştir. Başka bir yere de gitmemiştir veya geri gelmemiştir. Bitkilerin sabit olarak yetiştiği gibi yalnızca yeryüzünde gelişmiştir. Bütün ihtiyaçları yeryüzünde karşılanmıştır. Meryem de aynı şekilde Allah tarafından tapınakta bakılıp büyütülmüştür. Zaten ayette Zekeriya’nın onun yanına her girdiğinde onun ihtiyaçlarının karşılanıyor olduğunu gördüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca Ali İmran 37. Ayetin başında “Rabbi onu güzelce kabul etti” denmektedir ki “bitki gibi yetiştirme” olayı Meryem’in doğumundan ve isminin konulmasından sonra gerçekleşmektedir. Hermafrodit olsaydı, doğumdan önce “bitki gibi yetiştirme” söz konusu olacaktı. Çünkü hermafrodite olayı anne karnında oluşur. Doğduktan sonra hermafrodite oluşmaz. Kısacası “bitki gibi yetiştirilme” doğum sonrası bakım ve eğitimi içermektedir.
Doğrusunu Allah bilir.