Nuh Peygamberin Kâfir Oğlunun Salı
Hud suresi 42. Ayeti okurken bir şey fark ettim ve bunu araştırdım. Karşıma ilginç bir durum ortaya çıktı. Bu araştırma sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hud suresi 42. Ayet:
وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَى نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَابُنَيَّ ارْكَبْ مَعَنَا وَلَا تَكُنْ مَعَ الْكَافِرِينَ .(42)
Ve hiye tecrî bihim fî mevcin kel cibâli ve nâdâ nûhunibnehu ve kâne fî ma'zilin yâ buneyyerkeb meanâ ve lâ tekun meal kâfirîn(kâfirîne).
Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: «Yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!»[42].
Ayette geçen “dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu” ifadesine dikkat etmek gerekir. Gemi “dağlar gibi dalgalar arasında akıp giderken” kıyıda olan biri ile nasıl konuşabilirsiniz? Ya da suyun kaplamadığı bir kıyı kalmış mıdır? Su baskını olurken Kâfirler öylesine kala kalmışlar mıdır? Yoksa onlarda bulabildikleri deniz araçlarına mı binmişlerdir?
Ayette geçen azil kelimesi Arapça fiil olarak kaldırmak, ayırmak, tecrit etmek, izole etmek, yalıtmak anlamındadır. AZL kökü Kuran’da 10 kez geçmektedir. Bunların 8 tanesi fiildir. Şuara 212 de isimleşmiş sıfat olarak geçerken, burada yani Hud 42. Ayette ismi mekan olarak geçmektedir. Ayette Fi me’zilin denmektedir. Fi harfi ceri “içinde” anlamındadır. Yani Nuh’un oğlu kâfirler ile birlikte me’zil içinde bulunmaktadır. Nedir bu me’zil?
Bu günkü Semitik dillerde mazlal: fıçı, kutu, sepet, tahtırevan anlamlarındadır.
Akkadça’da azaillu çuval demektir. Magulu ise büyük sal demektir. Akkadça ve Sümerce tufan mitolojilerinde genellikle magulu kullanılır. Gılgamış’ın tufan efsanesinde bindiği deniz aracının adı magulu dur. Sümerce Madala, Akkadça tilla kamış yığını ve sal demektir. Ma Sümerce deniz demektir.
Aşağıdaki bir haberde Sümer tabletinde yazan bir bilgiye göre Nuh’un gemisinin bir “coracle” olabileceği yazmaktadır. Coracle bez ile kaplanmış bir sepetin bir sandal gibi kullanılmasıdır. Yani bir çeşit sal dır.
Aşağıda ise iki adet sal, “coracle” fotoğrafı verilmiştir.
Hud 42. Ayette geçen me’zil kelimesinin sal anlamında olduğunu düşünüyorum.
Kuran’da Nuh’un gemisi için kullanılan kelimeler sefine ve fulk dur. Sefine kapalı kamaralı deniz araçları için kullanılan bir kelimedir. Fukl ise iğ şeklinde olan deniz araçları için kullanılır. Fakat bu ayette oğlunun içinde olduğu şey için me’zil yani sal denmektedir. Yani ayetin meali aşağıdaki gibi olmalıdır.
“Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh sal (magal-mazal) içinde olan oğluna bağırdı: «Yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!»[42]”.
Tufanın başladığı ve Nuh’un gemisinin harekete geçtiği bir zaman anlatıldığından kâfirlerin de selden korunabilecekleri bir yer yoktur. Bu nedenle kâfirler de bulabildikleri araçların üzerine çıkmış olmalıdırlar. Bu dönemde bulabilecekleri tek su aracı ise ilkel şekilde yapılmış sallardır. Nuh oğluna kendi gemisine binmesini teklif etmiştir. Bir sonraki ayette oğlu bir dağa sığına bileceğini iddia etmiştir. Yani bir salın üzerinde yüksek bir yere kadar ulaşıp tufandan kurtulabileceğini düşünmüştür. Fakat bir dalganın salı veya salları alabora etmesi sonucu akıntıda boğulmuşlardır.
Kuran’dan anlıyoruz ki Nuh’un gemisi gerçek anlamda yapılan ilk gemidir. Sal (magulu) şeklinde olan araçlar ise Nuh’un gemi inşasını insanlığa öğretmeden önce kullanılan deniz araçlarıdır. Çünkü gemi yapım tekniği Mezopotamya’da başlamıştır. Avrupalılar Amerika ve Avustralya kıtalarına bu teknolojiyi götürene kadar bu kıtalarda gemi yapımı mevcut değildir. Ancak sal ve kano yapımı mevcuttur.
Doğrusunu Allah bilir.