Harun Özdemir
Zina, fuhuş ve azgınlık
13.07.2012
11114 Okunma, 13 Yorum

 

Üstat Sayın Süleyman Karagülleye göre zina, kadının bir iddet döneminde rahmini birden fazla erkeğe kullandırması” emektir. Sayın Karagülle sözleşmenin ihlalinden çok, biyolojik kaygıları göz önüne alan bir tanım yapmaktadır. Çağımızda genetiğin gelişmesiyle bu tür görüşler yaygınlık kazmaktadır. Ben zinanın sözleşmenin ihlali olduğu görüşündeyim.

 

Erkeğin zinasını da cinsel ilişki kurduğu an, hiçbir şekilde sözleşme yapması mümkün olmayan bir kadınla ilişkiye girmesi şeklinde anlamaktayım.

 

Zinayı tanılamam gerekirse: Nikahlanması mümkün olmayanlar ile nikaha mani durumu olanlar arasındaki cinsel ilişkiye zina denir. Kızın babası ve evli kadının kocası dışındaki bir erkekle cinsel ilişkiye girmesi zinadır. Bu ilişkilerin akdi olmaz, olsa bile batıldır ve yok hükmündedir.

Resmi makamlara beyan edilmemiş ama irade ve rızayla yapılan cinsel ilişkilerde ise, şikayet halinde tarafların beyanına bakılır:

 

-İlişkiye sahip çıkılıyorsa irade ve rıza dışındaki eksiklikler resen veya tarafların görüşleri alınarak giderilir. Veya

 

-Aramızda irade ve rıza vardı ama diğer hususları ikimiz de bilinçli olarak gizledik. Bu ilişki açığa çıktığı için artık sürdürmek istemiyoruz ve ayrılıyoruz derlerse, mülki idare her ikisini de resen evli kabul eder ve Bundan böyle boşanmaya ilişkin işlemleri başlatın der.

 

Bir ilişkinin zina olması için ancak, birinin sözleşmeden doğan hakkının ihlal edilmiş ve doğan zararın telafi edilemez olması gerekir. Fasit akitlerin bir özelliği ve batıl akitlerden farkı akitteki eksikliklerden kaynaklanan mağduriyetlerin giderilebilir olmasıdır. Oysa zinada bu mümkün değildir.

 

Yazılı hukukun ve örfün teminatında olmayan cinsel ilişkiler, eğer kimsenin hukuku zayi olmadan hukukun teminatına alınabiliyorsa bu ilişki günah olabilir ama zina değildir.

Bir kadının ferci, zina yapmadığı sürece muhsendir ve o kadın iffetlidir.

 

Bir soru:

Kuranda nikahın illeti istimta olarak belirlenmiştir. Nikah cinsel ilişki için yapılır ve hükümler de illete göre verilir. Kadın ve erkek, nikah akdini eksizsiz yapmış olsalar ama aralarında bir ilişki olmadan kadın kaçıp başka bir erkekle fasit bir akitle ilişki kurmuşsa bu ilişki zina olmaz. Çünkü önceki akde başlanmış ama duhul vaki olmadığından yani istimta olmadığından tamamlanmamıştır.

 

Dolayısıyla kadın, sonuçlandırılmamış akdi tek taraflı olarak feshederek yeni bir akit yapmış ve sonuçlandırmıştır.   

 

Zina ile tecziye edilmiş bir erkek, ancak zina ile tecziye edilmiş bir kadın veya bir müşrike ile nikah yapabilir.(Nûr-3) Bu ayet, zina yapan erkeğin hadim edilemeyeceğine delildir.

 

Zina yapan kadın ve erkek, evli iseler zinanın tespiti ile birlikte nikahları fesholur ve bir daha evlenemezler. Çünkü zina yapan, zina yapmayanla evlenemez ve evli de kalamaz.

 

Nûr-2 ez-Zâniyetü ve vez-Zânî…” diye başlamaktadır. Ayet önce zaniye demektedir, sonra zani. Önce kadını sonra erkeği anmaktadır. Bu dikkat çekici bir durumdur, açıklanması gerekir.  

Nûr-2de zâniye ve zânînin statüsü belirlenmemiştir çünkü gerek kalmamıştır. Ayete göre zina yaptıkları mahkemece/hakemlerce tespit edilmiş kişilerde isimlendirme, uygulanacak cezaya göre yapılmıştır; suç öncesi statülerine göre değil.

 

Kardeşler arasındaki cinsel ilişki ile evli kadının yabancı bir erkekle ilişkisi arasında isteyen bir fark görebilir ama uygulanacak ceza aynı ise bu farkların önemi yok! Bekar da, evli de, dul kadın da zina yapabilir. Eğer cezada hür kadınların statüye göre cezaları farklı olsaydı, bekar, dul, evli kadınların her biri ayrı ayrı sayılırdı. Bu yapılmamışsa ayrıma da gerek duyulmamıştır. Pardon, cinsel ilişkiye giren birinin kızlığından bahsedilemezdi değil mi?  

 

Zâniye veya zânî: Suçu bir veya iki defa tekrarlamış kişiye denir. Zinaya verilen ceza, topluluk içinde 100 celdedir. 100 celdenin sonunda, infaz yapılan kişide bir organının zarar görmemesine veya fonksiyonunu yitirmemesine özen gösterilir. Olursa suçtur ve diyet gerekir. Cezanın miktarı, ceza neticesinde kişinin ıslahını sağlamaya yönelik olarak ayarlanmalıdır.    

 

Fahişe: Fuhşu meslek haline getiren kişi demektir. Kadın ve erkek için cezayı gerektirir. Zinadan daha ağır bir suçtur. Fahişe önceden iki kez zina suçu işlemiş ve topluluk içinde 100 + 100 celde cezası uygulanmış, evli ise nikahı fesholmuş, buna rağmen ıslah olmamış ve zinayı mesleğe dönüştürmüş kişidir. Bu nedenle fahişeye daha ağır olduğu düşünülen ev hapsi cezası verilmiştir.

 

Fuhuşta ibtiğa edenler - Azgınlar: Cinsel ilişkiyi, fuhuştan da ileri götürerek izlenebilecek gösteriye dönüştürenlerdir. Bu tarihin her döneminde olan bir durumdur. Kadın ve erkek, izleyenlere de zevk vermek amacıyla pornografik canlı yayınlar yapabilmektedirler. Bu tür fiiller, sınır tanımayan fuhuş kapsamına girer ki, ibtiğa ile ifade edilmiştir. Bunlar daha önceki cezalara maruz kaldıkları halde  ıslah olmayan kişilerdir. Bu aşamada görecekleri ceza da eziyet olacaktır.  

 

Nisa-25e göre hür mümin bir erkek ancak iffetli bir cariye ile nikah yapabilir. Hür bir mümin, fuhuş dolayısıyla cariye statüsüne indirilmiş ve eve hapsedilmiş bir kadınla evlenemez. Bununla beraber cinsel ihtiyaçlarını sözleşmesiz gidermeyi alışkanlık haline getirmiş cariyelerle de, hür erkeğin nikahına cevaz verilmemektir. Hür mümin erkeğin nikahlanacağı cariyede de iffet aranmaktadır. Hür ile cariyeye uygulanacak celde sayısı farklı olduğundan bu ayette statü farklılığına yer verilmiştir.  

 

Zina cezasının 100 celde olması önemlidir ama zani için asıl rencide edici  ve caydırıcı olan 100 celde süresi boyunca topluluk tarafından izlenmektir.

 

Zina eden kadın, nikah akdini iffetsizce ihlal eden kadındır. Yani suçu sabit ve cezası infaz edilmiş kadındır. Müşrik kadın, zina suçu işlememiş de olsa nikahta zaniye ile eşit tutulmaktadır. Müşrik kadın, fercini korumuş da olabilir, buna rağmen eşit tutulmaktadır. Neden?

 

Zaniye geçmişte hukuk ihlali suçunu iffetsizce işleyen kadın demektir. Müşrik kadın ise henüz işlememiş de olsa hukuka saygısı olmadığından gelecekte bu suçu işleme olasılığına istinaden zaniye ile eşit tutulmuştur. Sadakat hukukuna bağlı olmayan müşrik bir kadınla ancak zina yapan erkek evlenebilir, denebilir.  

 

Cinsel ilişki kuran her kızın statüsü değişir ve kadın olur. Bekar veya dulun cinsel ilişki öncesinde akdi ibraz etmesi ile  ilişkiden hemen veya bir müddet sonra akdi ibraz etmesine zina tartışması açısından bakılacak olursa bu ilişki zina değildir.

 

Zina öyle bir şeydir ki, sonradan düzeltilebilir bir suç değildir. Zina eksiklileri giderildiğinde akde dönüştürülebilecek, zina olmaktan çıkacak bir suç değildir. Şu aşamada bu ilişki zinadır ama şunları şunları yaparsan zani veya zaniye olmaktan kurtulursun, denemez.

Bir kişi, başkası hakkında zina iddiasında bulunmadan önce bu suçu 4 şahitle ispatlayıp ispatlayamayacağının hesabını iyi yapmalıdır. Kanıtlayamayacağına kanaat getirirse susmalıdır. Çünkü bu iddiasını 4 şahitle kanıtlayamazsa o zaman kendisi müfteri olur ve 80 celdeyi ve kamu hizmetlerinden mahrumiyeti hakeder.

 

Evli bir erkek eşinin zina yaptığını iddia etmesine rağmen,  bu iddiasını dört şahitle kanıtlayamazsa, mahkeme huzurunda eşiyle karşılıklı anlaşma yaparak iddiasını sonuçlandırır ve bu durumda nikahları fesh olur. Taraflara başkaca bir ceza verilmesi de gerekmez.

…………….

…………….

…………….

 

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
13.07.2012
08:50

Sayın Mr.Ozdemir

Fahiye: "Zina suçunu alışkanlık haline getirmiş olana denir."

Şantaj yapana ne denir?

Saygılar

Lütfi Hocaoğlu
13.07.2012
11:39

Sayın Özdemir.

Yazılı hukukun ve örfün teminatında olmayan cinsel ilişkiler, eğer kimsenin hukuku zayi olmadan hukukun teminatına alınabiliyorsa bu ilişki günah olabilir ama zina değildir. Bir kadının ferci, zina yapmadığı sürece muhsendir ve o kadın iffetlidir.

diyorsunuz.

Size göre bir kadın normal şartlar altında nikahlanabileceği biriyle akitsiz ilişkide bulunsa o günahkar ama iffetli mi oluyor? Deliliniz nedir? İffet sizin için sadece sözleşmeye bağlılık mı? Yani bir kadın erkek erkek geziyor ama biriyle sözleşmesi yoksa iffetli mi oluyor?

"Bir zaniye ancak bir müşrikle nikahlanabilir" ayeti aslında zaniyenin evli olmadığının göstergesi iken buradaki sıkıntıyı gidermek için "evli kalamaz" diye mi düşündünüz? "Evli kalamaz"ın delili nedir?

Diğer taraftan Adian'ın yazısının altında Nisa 15-16'yı açıkladım. Siz de aradaki vav harfinin hikmetini açıklayabilir misiniz?

Harun Özdemir
13.07.2012
22:49

Zina ve fuhuş olmayan her ilişki, eksiklikleri olsa da (sahih veya fasit) "iffet"i gidermez. Bir kadın rahmini döllenme süresi içinde sadece bir erkeğe kullandırıyorsa kadın iffetlidir. Kanıtı ise, ferce yönelik zina ve fuhuş ayetleridir.

Lianda olduğu gibi zina ve fuhuşta da suçu işleyenler, tespit tarihinde evli iseler zina suçlusu olduğunun açıklandığı mahkeme/hakem kararı içinde evliliklerinin de itlak olduğu ilan edilir. Boşandıkları kişilerle de evlenemezler.

Sevgili Lütfi Hocaoğlu, Allah ilmini artırsın, bizleri de aydınlatsın... Bütün arkadaşlara her daim duamız budur. Sorunuzu Nisâ-15-16'ya ilişkin sorunuzu okuyunca, ayetlere bir daha bakayım dedim. Bakınca görüşümde şöyle bir sarsıntı oldu:

Zina konusunda yeter bilgi Nûr-2'de verilmişken, Nisâ-15 ve 16'yı da zinaya ve zinayı mesleğe dönüştüren fahişelere hasr etmenin doğru olmadığını düşündüm. Dolayısıyla Nisâ-15 lezbiyenler, Nisâ-16 da homoseksüeller için inzal olunmuştur. Dolayısı ile Nisâ-15 ile 16 arasında "kemâl-i infisal" vardır demekteyim.

Lütfi Hocaoğlu
13.07.2012
23:00

Nur 33: وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّى يُغْنِيَهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ

Allah onları fazlından zenginleştirene kadar nikah bulamayan kimseler iffetli olsunlar.

Bu durumda iffet ile nikah arasında bir ilişki yok mudur? Oysa siz nikah olmadan da iffetli olunabileceğini söylüyorsunuz. Bu ayetle çelişmez mi?

Diğer taraftan Nisa 16'nın homoseksüellerle ilgili olduğunu dünkü yorumlarımızı okuduysanız görmüşsünüzdür. Ancak Nisa 15'in lezbiyenler için olması için onun da Elletani tetiyani şeklinde ikil gelmesi gerekmez mi?

Harun Özdemir
14.07.2012
00:38

Evlenmelerine engel olmayan kadın ve erkeğin irade ve rızalarıyla birbirlerini kabul etmeleri zaten nikahtır, akitte bazı eksiklikler olsa da. Bu dumdaki kadın iffetli sayılmaktadır.

Bir erkeğin, iffetli bir kadını sadece irade ve rızayla ilişkiye ikna etmesini çok kolay ve sıradan bir ilişki olarak görenler "Allah onlara fazlından bir bolluk verinceye kadar herhangi bir nikahı bulamayanlar iffetli kalsınlar..." (Nikah nekredir, bir tek nikah formu yoktur) ayetini bir daha okuyabilirler. Hayatı boyunca konuşacak bir kız arkadaş bulamayanların sayısını Allah bilir!

"Ellezani" iki erkek veya bir erkek bir de kadını kapsadığını belirtmiştiniz. Bazı müfessirler ve fakihler Nisa-16'yı livataya ilişkin bir ayet gibi görmüşler. Ama sahabe rivayetleri arasında Nisa-15 ve 16'yı lezbiyenlik ve homoseksüellik için yoran da olmamış. Böyle bir rivayet yok! Ama madem "ulul irbe"ye cezada yer aranıyor, bu analojiyi yaptığımızda da fuhuş, lezbiyenleri ve homoseksüelleri tecziye eden ayetler olarak görünüyor.

Nisâ-16 Homoseksüelliği yorulabilirken 15. ayetin yorumlanamamasına engel kalıbın tesniye olmaması ise buna karşılık şu söylenemez mi? İsm-i mevsul tesniye değil doğru. O zaman şartları zorlamamız gerekecek ve bu ayeti toplu sekse delil göstereceğiz. Çünkü zina Nûr-2'de açıkanmış. Bu ayeti israf edemeyiz. Bu ayetin de açıkladığı özel suçlar ve cezalar olmalıdır. Kimse toplu sekse "bu fahişeye yakışmadı" diyemez. Toplu seks yapanın lezbiyenliğe tevessül etmeyeceğini de iddia edemez. Fahşa, fuhuş toplu seksi ve lezbiyenliği de kapsar... Bence...

Harun Özdemir
14.07.2012
00:47

Saat ilerledi ama az önce hatırladım. Sanıyorum Lütfi kardeşim dün Sam Adian'a FHŞ kelimesinin fiili veya çekimi yok demişti, yanılmıyorsam. Sam Adian da durumu kabüllenmişti. Latince yazmam uygun olacaksa FeHaŞe - yeFHuŞu - FuHuşen, FaHiŞeten. Yanlış mı hatırlıyorum.

Lütfi Hocaoğlu
14.07.2012
10:15

Öncelikle şunu söyleyeyim. Burada beyin fırtınası olması çok güzel ve ben de fırtınayı şiddetlendirmek için bazı soruları hem okuyanlara hem de kendime sorarak değişik düşünceleri ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Benim söylediğim doğrudur demiyorum.

FHŞ kökünün fiil olarak kullanımı araplarda vardır. İf'âl babındanda kullanılır. Benim kastettiğim Kuran'da fiil olarak kullanımının olmadığıdır. Öyle olsaydı "Ellati yehfuşne" gelmesi gerekmez miydi? Bir de fuhuş fiil olarak kullanılsaydı el-fahişe ism-i fâil olurdu ve fuhuş yapan kadın anlamına gelirdi. Oysa Kuran'da öyle bir anlamı yoktur. Günümüzde ise fahişe fuhuş yapan kadın anlamındadır.

Diğer taraftan dişil çoğul ismi mevsulü toplu sekse bağladınız. O zaman eril çoğul gelmesi gerekmez miydi. Çünkü biliyorsunuz tağlib (galibiyet) kuralı gereği eril+dişil = eril gelir.

Bir de yine beyin fırtınası olması açısından:

Zina için Ez-Zaniye ve Ez-Zani getirmekte ve ardından gelen fa ile mübteda şart haline dönüşmekte, haber de cevap haline gelmektedir.

Nisa 15 ve 16'da da İsm-i mevsul ve sıla cümlesi gelmiş ve mübteda haline gelmiş, sonra yine fa gelerek mübteda şart olmuş, haber cevap haline gelmiştir.

O zaman şu soru sorulamaz mı Ez-Zaniye ve Ez-Zani ism-i fail iken buradakiler niçin ism-i mevsul. Burada da El Atiyatu-l fahişe şeklinde ism-i fâille gelebilirdi. (Kuran'da fuhuş fiili olmadığı için ElFahişatu şeklinde gelemiyor)

Bir de Nisa 15'te şehadet müessesesi varken, Nisa 16'da niçin yok. Lezbiyenlik için verilecek ceza zaten Nisa 16'ya kıyas edilebilir.

Sam Adian
14.07.2012
10:53

Sayın üstatlar ve bilhassa Mr. Ozdemir

FHŞ kavramını sınırlandırmak mümkün değildir. Kur'an da FHŞ kavramı birden çok ve değişik niteliklerdeki eylemlerin ortak adı olarak kullanılmaktadır. homoseksüellik fahşiyattır ama adaletsizlik de fahşiyattır vs. gibi. Bu sebeple fiil olarak kullanılmaması son derece normaldir. Çünkü fiil olarak kullanmış olsaydı bu durumda FHŞ kavramı o eylem ile özelleşmiş olurdu. Tıpkı ZINA kavram gibi. Bu özelleştirilmiş bir kavramdır, tek bir eylem içindir.

Nisa 15 ve 16. ayetlerdeki graamer değerlendirmeleri benim işim değil, Sayın hocaoğlu ve siz bunu daha iyi yapabilirsiniz. Ancak benim düşüncem, her iki ayetin birbirini tamamlayan ayetler olduğu yönündedir. Biri diğerinden ayrı değerlendirilemez diye düşünüyorum. Burada önceden belirlenmiş olan ve suç niteliği taşıyan eylemlerin kategorik olarak sınıflandırılarak bir ceza öngörülmekte, bu cezanın üst ve alt sınırları belirlenmektedir. Ancak somut bir fiille sınırlandırılması mümkün değildir.

Saygılar

Sam Adian
14.07.2012
18:37

Sayın Demirci

Latif kınamanız için teşekkür ederim ama ben sizinle ne yazık ki aynı fikirde değilim. Bu arada sistem moderatörünü de kınayın bence,

Mevzuatın düzeltilmesi gerekli olabilir, ama her düşünür kendi makalesini yazıyor, doğru olan budur sonra makalenin altında da tartışılıyor. Bu çok daha sağlıklı bir yöntemdir. Bir kişi görüşünü beyan edip diğerlerinin eleştirmesi veya yorum yapması yeterli değil bence. Herkesin görüşünü öncelikli olarak beyan etmesi ve sonra gerekiyorsa düzeltmesi sonuçları açısından daha sağlıklı ve daha ilmi.

Saygılar

Harun Özdemir
14.07.2012
22:21

Rüyet, noktasal görüştür. Nazar, genel veya istatistiki görüştür. Basiret, geleceği görmektir. Şahitlik, geçmişi görmektir.

İsteyen buna yeni “görüş”ler ekleyebilir. Bir garip ölmüş diyeler, üç gün sonra duyalar… Maktulun varisleri katilin kim olduğunu öğrenmek ve uğradıkları mağduriyetin giderilmesi için cinayet konularından uzmanlaşmış bir şahit tutarlar. Bu şahit, üç gün önce işlenmiş cinayeti kimin işleyebileceğini öğrenebilmek için bilgi alabileceği herkesle görüşme talebinde bulunur.

Ulaşabildikleriyle görüşür. Bu arada görüşmek istemeyenler olursa, onlarla da akilelerinin veya mülki amirin huzurunda görüşür… Varsa telefon, kamera, bilgisayar kayıtlarını inceler… Katili bulmasına yardımcı olacak her türlü bilgiyi süresi içinde toplamaya çalışır… Olay yeri incelemesi yapar… Kan izlerini tahlil ettirir… Adli tıbbın raporu inceler… vs.

Şahitlik, bir cinayetin hiçbir şekilde görgü tanığı olmadığı halde atıyorum, bir ay sonra hakemlerin huzurunda “bu cinayetin katili falandır” demesidir. İslam muhakeme usulüne göre, şahit “geçmişte” işlenmiş bir suçu, hakemler huzurunda, kolunun altında deliller dosyası varken “gelecekte” görmesidir.

Şahitlik görgü tanıklığı ile karıştırılmamalıdır.

Sam Adian
14.07.2012
22:50

Mr. Ozdemir

فَاسْتَشْهِدُواْ عَلَيْهِنَّ أَرْبَعةً مِّنكُمْ فَإِن شَهِدُواْ

festeşhidû aleyhinne erbaaten minkum....

YAni sizce bu cümlede kriminal bir inceleme ve bu incelemenin dört ayrı yerde yapılması mı söylenmek isteniyor? Veya buna benzer başka bir şey?

Özelde Nisa 15 hasebiyle eylemin geçmişi nedir? Kriminal olan nedir ve hangi 4 ayrı laboratuarda yapmayı düşünüyorsunuz? Yoksa kasdettiğiniz şey teknik takip midir? Ve tabii delil?

Buna benzer bir yorumu Sayın Hocaoğlu da yaptı. Eğer Şahit kelimesinin (kur'an da kullanılan) anlamı bahsettiğiniz şey ise, yani bir çeşit bilirkişi veya kriminoloji gibi, o halde Görgü tanıklığı nedir?

Saygılar

Tayibet Erzen
16.07.2012
15:50

Bu aralar inanılmaz yoğunum tek düzenli takibim maillerim, bir de site diyordum ama bu aralar bu bölüm çok hareketli, takipte bayağı gerideyim :(

Gelelim sadede; Erkeğin zinası ayırımını ve bu kavramı “cinsel ilişki kurduğu an, hiçbir şekilde sözleşme yapması mümkün olmayan bir kadınla ilişkiye girmesi” diye tanımlamanızı ilginç bulduğumu söylemeliyim. Buradan hareketle erkeğin sözleşme yapma imkânı olan biriyle sözleşme yapmaksızın ilişkiye girmesini meşru kabul ettiğiniz sonucuna varabilir miyim? Bir de “ez-Zâniyetü ve vez-Zânî…” ifadesi var ki o da gerçekten çok ilginç bir ifade. Kuranda çoğunlukla eril ifade dişil ifadeden önce gelir. Ahzab-35’te bunun güzel bir örneği de var:

إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Ancak Nur-2’de önce dişil ifade geliyor. Bu bana zina mekanizmasının kadın üzerinden işlediğini düşündürüyor. Özellikle o sebepten önce zikredilmiş olabilir. Belki de zina daha çok baştan çıkarmakla ilişkili bir kavramdır ve bu eylemi de kadın başlatıyordur. Acaba? Sonuçta kişilerin statüleri ne olursa olsun, zinayı sözleşmesiz cinsi ilişki olarak algılıyorum. Ensest ilişki bunun ancak bir alt kümesi olabilir diye düşünüyorum.

Bir de Nur-26 var.

الْخَبِيثَاتُ لِلْخَبِيثِينَ وَالْخَبِيثُونَ لِلْخَبِيثَاتِ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّبِينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ أُولَئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

Burada “Habis” ve “Tayyip” kavramları var. Bence bunlar da yapılacak tasnife dahil edilmeli. Kimler habis, kimler tayyip açıkça belirtilmeli.

Harun Özdemir
20.07.2012
23:07

Nûr-2'de "ez-Zâniyetü ve'z-Zânî..." denirken, önce kadının sonra erkeğin anılmasının ne anlama geldiğini sormuştum, ulema, daha önemli sorulara cevap aradığı için Tayibet Erzen kardeşimden başkası üzerine alınmadı!

İzniniz olusa ben daha açık konuşmaktan yanayım: İslam erkekler tarafından yorumlanmış kitabî bir dindir, Ehl-i Kitap İslam'ında kadınların bir dahli yoktur! Rahat olun! Şimdilerde yavaş yavaş sesini yükselten kadınlar var diye, kahramanlarımız aman yanlış anlaşılmış olmayayım deyu, kadına ilişkin konulardan uzak duruyorlar!

Benim cesaretimi bağışlayın, ben her konuda konuşabilirim!

Kanaatimce, kadın sadece bir erkekle evlenebildiğinden kadın üzerinden zinayı tespit, çok evlilik yapabilen erkeğe göre daha kolaydır. Erkeğe cariye edinebilme hakkı da tanınmış ki, buna eklersek Yüce Dinimiz İslamiyet, zinanın kadın üzerinden tespit edilirse daha isabetli olur demektedir. Ben böyle anlıyorum. Ama kadın baştan çıkarıcıdır da ondan önce "zaniye" denmiştir görüşünü ise kadına yapılmış bir haksızlık addederim.

Ahzab-35'de ayet cem-i müzekker salimle başlamış, arkasından cem-i müennes-i salim gelmiş, bu şekilde devam etmiş. Konumuzla ilgi noktaya geldiğinde de Nûr-2'den farklı olarak "...ve'l hâfizîne furûcehum ve'l hâfizât..." denerek, fercleri koruma sorumluluğunda ise erkeklere öncelik verilmiştir! Şunu diyebilir miyiz: Ferclerini korumada öncelik erkeklere; zinayı tespitte de öncelik kadınlara verilmiş gibi bir durum var!

Tam emin olmasam da Ahzab-35'de öncelik vucub ehliyetli erkeklere verilmiş, hemen ardından da eda ehliyetlilere geçilmiş!

Nûr-26'da anlatılanlar için de şunları söyleyebilirim: Tespit sırasına ve denklik konusuna değinilmiştir.

Hayırlı sahurlar...





Çok Yorumlanan Makaleler
Harun Özdemir
Evlenme hakkı üzerine
11.07.2012 11951 Okunma
30 Yorum 18.07.2012 19:12
Harun Özdemir
Adem Tiflis'te insan oldu!
26.06.2012 10421 Okunma
17 Yorum 05.07.2012 21:40
Harun Özdemir
Zina, fuhuş ve azgınlık
13.07.2012 11114 Okunma
13 Yorum 20.07.2012 23:07
Harun Özdemir
Biyolojik ata ve hukukî anne ve baba
4.07.2012 8213 Okunma
13 Yorum 06.07.2012 14:24
Harun Özdemir
Yeni İslam felsefesi mümkün mü
31.07.2012 5756 Okunma
9 Yorum 03.08.2012 09:08
Harun Özdemir
Bir ülkenin barış üretebilme kabiliyeti
2.01.2017 6737 Okunma
8 Yorum 07.01.2017 00:10
Harun Özdemir
Parlamento Dışı İslâmcı anayasa çalışmaları
18.02.2016 7492 Okunma
6 Yorum 20.02.2016 23:32
Harun Özdemir
Egemenlik kimin
21.02.2017 6148 Okunma
5 Yorum 23.02.2017 00:29
Harun Özdemir
Hilkatin Mebdei ve Adem
24.06.2012 6204 Okunma
5 Yorum 26.06.2012 04:29
Harun Özdemir
Tüketme Hakkı
30.06.2012 5859 Okunma
5 Yorum 08.07.2012 10:58
Harun Özdemir
Ya yenilik ya da çürüme!
14.03.2016 7475 Okunma
5 Yorum 17.03.2016 17:56
Harun Özdemir
Şahitlik üzerine
15.07.2012 6396 Okunma
4 Yorum 15.07.2012 14:41
Harun Özdemir
Yeni Anayasanın kapsamı ve öngörüsü
3.07.2012 4982 Okunma
3 Yorum 07.07.2012 01:50
Harun Özdemir
"... ve hadîdi inzâl ettik..."
30.06.2012 6197 Okunma
3 Yorum 08.07.2012 10:24
Harun Özdemir
Yeni bir Anaysa mı yoksa yeni bir Teşkilât-ı Esas
30.06.2012 5837 Okunma
3 Yorum 01.07.2012 11:03
Harun Özdemir
Her şey çok farklı olabilirdi
16.01.2016 7086 Okunma
2 Yorum 21.01.2016 14:57
Harun Özdemir
Kılıçdaroğlu gıybeti ile sonuç almak
13.03.2017 5573 Okunma
2 Yorum 13.03.2017 21:07
Harun Özdemir
Fatih kaç yaşında cumhurbaşkanı oldu
12.04.2017 5145 Okunma
2 Yorum 12.04.2017 19:25
Harun Özdemir
Kur'an ve bedeni cezalar üzerine
6.06.2017 5885 Okunma
2 Yorum 08.06.2017 11:10
Harun Özdemir
İncire ve zeytine yemin olsun mu?!
14.06.2017 6033 Okunma
1 Yorum 14.06.2017 18:49
Harun Özdemir
Anayasa değişikliğinde neler var
3.04.2017 5050 Okunma
1 Yorum 03.04.2017 23:10
Harun Özdemir
Zor günlerdeyiz...
16.05.2017 5713 Okunma
1 Yorum 16.05.2017 10:26
Harun Özdemir
Avrupa'dan vazgeçebilir miyiz?!
20.03.2017 5370 Okunma
1 Yorum 20.03.2017 20:37
Harun Özdemir
İslamcılık üzerine
9.07.2017 5451 Okunma
1 Yorum 09.07.2017 09:20
Harun Özdemir
Müslümanın adı ne olmalı
9.08.2017 5084 Okunma
1 Yorum 09.08.2017 12:53
Harun Özdemir
İslamofobinin kaynağı
9.08.2017 4897 Okunma
1 Yorum 09.08.2017 13:09
Harun Özdemir
Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi
14.02.2017 5612 Okunma
1 Yorum 15.02.2017 17:05
Harun Özdemir
Fetva ekonomisi
29.02.2016 7299 Okunma
1 Yorum 29.02.2016 20:58
Harun Özdemir
Sayın Cengiz DEMİRCİ -2-
22.01.2017 5386 Okunma
1 Yorum 23.01.2017 21:39
Harun Özdemir
Anayasaların öncüsü Hz.Muhammed'dir
23.01.2017 7499 Okunma
1 Yorum 26.01.2017 10:28
Harun Özdemir
Kur'an neden tahrif olmadı
31.01.2017 5792 Okunma
1 Yorum 31.01.2017 22:47
Harun Özdemir
Karagülle İslâmcı mı?
22.02.2016 7676 Okunma
1 Yorum 22.02.2016 22:17
Harun Özdemir
Müslümandan Burjuva olur mu?!
19.04.2016 7197 Okunma
1 Yorum 19.04.2016 22:36
Harun Özdemir
Beytü'l Hikme ve Nizamiye Medreselerinin etkileri
21.04.2016 8555 Okunma
1 Yorum 22.04.2016 09:08
Harun Özdemir
Bu terör değil; başka bir şey!
7.01.2017 5878 Okunma
1 Yorum 08.01.2017 01:12
Harun Özdemir
Ahlâk-ı Hamîde mi dedin?!
29.04.2016 7710 Okunma
1 Yorum 30.04.2016 00:58
Harun Özdemir
Savruluyoruz!
14.06.2016 6335 Okunma
1 Yorum 15.06.2016 01:50
Harun Özdemir
Batı gerçeği!
20.06.2016 4583 Okunma
Harun Özdemir
Doğu gerçeği!
23.06.2016 5140 Okunma
Harun Özdemir
Direnç eğitimi nedir?
27.06.2016 4412 Okunma
Harun Özdemir
İsyan günlerinde zekât!
8.07.2016 4283 Okunma
Harun Özdemir
Kur’an’ı anlama çabaları
8.07.2016 4317 Okunma
Harun Özdemir
Yaşar Nuri İslâmcılığı
17.07.2016 4348 Okunma
Harun Özdemir
Darbenin devamı var mı?
24.07.2016 5010 Okunma
Harun Özdemir
Adalet yönetimin temelidir.
25.07.2016 4341 Okunma
Harun Özdemir
Neden böyleyiz?!
9.08.2016 5071 Okunma
Harun Özdemir
Karanlık çağa doğru
9.08.2016 4761 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye'nin Adil Düzen İhtimali -1-
19.12.2016 4455 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye'nin Adil Düzen İhtimali-2-
21.12.2016 4700 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye'nin Adil Düzen İhtimali-3- Son şansa zaman yok
27.12.2016 3970 Okunma
Harun Özdemir
Laiklik mi demokrasi mi?!
3.05.2016 5556 Okunma
Harun Özdemir
Modernleşmeye Müslümanların etkisi oldu mu?
8.05.2016 5973 Okunma
Harun Özdemir
Cumhuriyet ne kadar kalıcı?!
16.05.2016 5653 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcı şehir olabilir mi?!
20.05.2016 4152 Okunma
Harun Özdemir
Alem-i İslâm'da özgürlük sorunu
28.05.2016 4158 Okunma
Harun Özdemir
Marjinal İslâmcıların özgürlük arayışı
30.05.2016 4168 Okunma
Harun Özdemir
Köylü İslâm marjinal İslâm'a karşı
3.06.2016 3975 Okunma
Harun Özdemir
Devlet neden açık hedef?
5.06.2016 4716 Okunma
Harun Özdemir
Bu ne yaman çelişki!
8.06.2016 4067 Okunma
Harun Özdemir
Sayın Cengiz DEMİRCİ
8.01.2017 5188 Okunma
Harun Özdemir
Müslümanın özgürleşmesi mümkün mü?
16.01.2017 3882 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye neden demokratikleşemez?!
7.01.2017 4056 Okunma
Harun Özdemir
Bilim bizim neyimize!
25.04.2016 5526 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların ekonomiden ne anladıkladıklarına dair
26.02.2016 5711 Okunma
Harun Özdemir
Müslümanın Darwin'le imtihanı
6.02.2017 4734 Okunma
Harun Özdemir
Kim daha akıllı?!
10.02.2017 3809 Okunma
Harun Özdemir
Milli uzlaşma uluslararası kararlarla çelişirse
28.02.2017 3725 Okunma
Harun Özdemir
Darbeler önlenebilir mi?
3.03.2017 4044 Okunma
Harun Özdemir
Milli Mücadelede Yahudiler
7.03.2017 4260 Okunma
Harun Özdemir
Fıkıh Ekonomilerinin Teorisi
5.03.2016 6172 Okunma
Harun Özdemir
Seçim sizin; hangi İslâm?!
9.03.2016 5819 Okunma
Harun Özdemir
Dinimiz işleri; dinleri işimiz mi olmuş?!
13.03.2016 5759 Okunma
Harun Özdemir
ÖSYM Başkanı Sayın Prof.Dr. Ömer DEMİR'e açık mektup
21.03.2016 6432 Okunma
Harun Özdemir
Kadına eziyet dini bir vecibe midir?!
23.03.2016 5789 Okunma
Harun Özdemir
Kıskançlık öldürücüdür!
28.03.2016 6691 Okunma
Harun Özdemir
İki kadını şahit yapmak!
4.04.2016 5423 Okunma
Harun Özdemir
Kur'an'ın şaşırttıkları!
8.04.2016 5212 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların sanata bakışı üzerine
13.04.2016 6705 Okunma
Harun Özdemir
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof.Dr.Mehmet GÖRMEZ'e...
21.01.2016 5668 Okunma
Harun Özdemir
Ulemanın "İlm-i siyaset" ile imtihanı
25.01.2016 5788 Okunma
Harun Özdemir
Modern Kadın Müslüman mı?!
2.02.2016 5614 Okunma
Harun Özdemir
Fransız kadın Müslüman olur mu?
7.02.2016 5180 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların Anayasa rüyası!
9.02.2016 6079 Okunma
Harun Özdemir
1921 Anayasasına İslâmcıların katkısı
13.02.2016 5670 Okunma
Harun Özdemir
Atatürk Anayasası, ABD Anayasasına nasıl yenildi?!
16.02.2016 5572 Okunma
Harun Özdemir
Sünnî İslâm ve Demokrasinin Geleceği
30.11.2015 6018 Okunma
Harun Özdemir
Umarım oyun içinde oyun yoktur
4.12.2015 6150 Okunma
Harun Özdemir
Ahlâksız İslâmcılık Olur mu?!
7.12.2015 5661 Okunma
Harun Özdemir
İlahiyat Fakülteleri kapatılmalı!
14.12.2015 5803 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcılığın Sezai Karakoç aşaması
18.12.2015 7212 Okunma
Harun Özdemir
Alevî İslâmcılık mümkün mü?
22.12.2015 6561 Okunma
Harun Özdemir
Masonluk ve İslâmcılar
28.12.2015 6149 Okunma
Harun Özdemir
Mason olmanın dayanılmaz faydaları?!!!
1.01.2016 7237 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların gelecek beklentisi
8.01.2016 6046 Okunma
Harun Özdemir
Gizli Servis İslâmı Loca İslamını Yendi mi?!
11.01.2016 6249 Okunma
Harun Özdemir
Bizans'tan Osmanlı'ya çöküş belirtileri
16.08.2017 2556 Okunma
Harun Özdemir
İslam'ın İstanbul ve Ankara yorumu
16.08.2017 2513 Okunma
Harun Özdemir
Kürt sosyolojisi
18.08.2017 2621 Okunma
Harun Özdemir
Kürt İslamı
18.08.2017 2631 Okunma
Harun Özdemir
İzmir İslamı
18.10.2017 3317 Okunma


© 2024 - Akevler