Harun Özdemir
Biyolojik ata ve hukukî anne ve baba
4.07.2012
8260 Okunma, 13 Yorum

 

 

 الْقَانِتِين مِنَ وَكَانَتْ وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ

                 (Tahrim12)

 

Kadın ve erkek arasında nikah akdi varsa akitte ismi anılanlar doğan çocuğun annesi ve babasıdır. Akit yoksa çocuğun annesi bellidir ve anne adıyla anılır. Baba belli de olsa akitte adı geçmediği için babasız sayılır ve baba mirasında hakkı yoktur! Akitsiz yapılan ilişkilerde, kadın evli değilse zina sayılmaz. Bu ilişki akitsiz yapıldığından batıl değildir; fasittir. Fasit olduğundan dolayı da taraflara zina isnadı yapılamaz!  

 

Gelelim İmran kızı Meryemin durumuna. Meryeme nasıl hamile kalacağı vahyedilmiş, o da vahyedildiği şekilde hamile kalmıştır. Meryemin hamile kalışı ve çocuğu doğuruşu, insanlığa örnek bir olaydır. Tarih boyunca akitsiz hamilelikler ve doğumlar hep sorunlu olmuştur. Bu olay şunu gösteriyor ki, akitsiz hamileliklerin peşine hafiyelerin takılması, kadının rahatsız edilmesi ve doğan çocuğun dışlanması yanlıştır. Kadına ve çocuğa sahip çıkılması topluluğun üzerine bir görevdir. Bu arada akitsiz ilişkiye giren erkek, bir an önce ilişkisine, kadına ve çocuğa sahip çıkması gerekir, bu da işin başka bir tarafı. Konu Meryem olduğundan şimdilik ilişkiye kadın ve çocuk açısından bakalım.

 

Kuranda Meryem oğlu İsa veya Meryem oğlu İsa Mesih vs şeklinde babasız anılmaktadır. Meryem İsayı doğurduğundan beri kötü isnatlarla anılmaktadır. Vahyin haber verdiği o günlerin basit insani tepkileri, bugün bile geçerliliğini korumaktadır.

 

Tahrim-11in başlangıcında yer alan "..آمَنُوا . لِّلَّذِينَ اللَّهُ مَثَلاً وَضَرَبَ" ibaresi, "vav" harfi ile 12. ayette de varmış gibi ve Allah müminlere mesel olarak darbetti ki İmran kızı Meryem fercini ihsan ettiğinden ona ruhumuzdan nefhettik …” denmektedir.

 

Sevgili yeğenim, Meryemin bakire olması ile fercini temiz tutması aynı anlama gelmez. Mesajında, yazımdan bir alıntı yapmışsın “…Adem de İsa da evveliyatsız kişilerdi diye. Alıntıda sorun var çünkü ben “…evveliyatsız değillerdi şeklinde yazmıştım.

 

“…Rûhumuzu ona irsal ettik de ona bir beşer seviyesinde temessül etti Rûhumuzu ona gönderdik de ona bir beşer seviyesinde göründü(Meryem-17)  şeklinde çevirebileceğimiz ayette Rûhumuz denen varlığın ne olduğu bir yana, görünürken ve konuşurken bir beşer olması senin için olmasa da benim için oldukça önemli!

 

Bu ayetten yola çıkarak Meryem oğlu İsa dendiği gibi Rûh oğlu İsa da denebilir, kanımca. Ama Rûhla bir kadın şahitler huzurunda akit yapmadıklarına göre Meryem oğlu İsa diye anmak daha yerinde olacaktır. Bununla beraber Rûh ile Meryemin ilişkisi akitle kayıt altına alınamadığından her hâlükârda Meryem ferci ıslah bir kadın olarak anılacaktır.

 

Soru şu: Ferci ıslah kadına, bakire denir mi?

 

Bakire olmasına gerek yok, evli kadın da fercini kocası dışındaki erkeklerden korursa fercini ıslah etmiş olur. Meryemin durumu buna benzese de işin içinde bir sıradışılık var. Çünkü Rûh beşer olmadığı halde beşer seviyesinde görünmüş ve konuşmuştur. Rûh dokunduğunda da aslında rûh gibi değil de beşer seviyesinde dokunmuştur.  

 

Bu kısa açıklamadan maksat şudur:

İsa da Adem gibi hukuki babadan yoksundur. Bu biyolojik baba olmadan doğma anlamına gelmez. İsa ile Adem arasındaki anne farkı, biyolojik nedenlere dayanmıyor. İsanın annesi akıl, beden ve duygu gelişmesini tamamlamış bir anneydi. Ademin annesi ise doğuracak ve tehlikelere karşı onu koruyacak kadar bedeni ve duygusu gelişmişti ama akit yapacak kadar aklı gelişmemişti.

 

İsanı babası beşer seviyesindeydi ama beşer değildi; Ademin babası da beşer gibiydi ama aklı akit yapacak kadar gelişmediğinden tam teşekküllü beşer değildi.

 

Bir başka konu da şu:

Turab toprak anlamına geldiği gibi meme anlamına da gelir. Toprak ile insan arasındaki milyonlarca işlemi bir-kaç işleme indirip buradan da teori üretecek kadar akıllı da bilgili de değilim, lütfen beni bu konuda mazur görün. Ademin memeli bir canlıdan yani dişiden yaratıldığını düşünmek bana daha uygun geliyor. Bu konunun uzmanı Hüseyin Kayahan'a başvurula...

 

İnorganik elementlerin yapay ortamlarda elektrik verilmesi ve sağlanan rezonansla da organik maddenin elde edilmesi örneklemesine gelince Söyleyeceğim şudur: Bu örneklemeyi turabın memeli olmadığını kanıtlamak için anlatıyorsan teşekkür ederim, almayayım

 

Tek Ademin varlığını başka bir arkadaş iddia etmiş olabilir, yeğenim. Benim görüşüm şu:

Yeryüzünde bir dönem yaşandı, o döneme en az üç, belki daha fazla yerde akil, baliğ kişiler Adem oldu. Biri de çıkıp bu Ademlerin de bir atası vardı ve o da bir tek kişiydi derse ne diyeyim yeğenim Eywallh! derim. Çünkü bu kadarını açıklayacak ne ilmim ne de Google dan öğrenecek dolarım var! Olabilir de olmayabilir de!

 

Tiye alsan da ilk Ademin memleketinin Tiflis olduğu tezimde ısrarlıyım. İhbitûdan maksat köyden indim şehire olamaz, bayağı uzaklara, hem de Üstadın hep arzuladığı askeri bir intikal halinde, oldukça farklı bir iklim ve coğrafyaya kadar gitmeyi anlatan bir kavram olduğu düşüncesindeyim ve Tiflis tezinin ciddiye alınmasından yanayım.

 

Bir de Ademin Arnavut olduğu iddiasının dayandırıldığı pırasa ve ıspanak tezi var ki, yakındır o konuda da görüşlerimi kamuoyu ile paylaşacağım!

 

Sevgili Yeğenim, ben bir yazının azıcık kısmına cevap vereyim derken sen, maşallah peş peşe, uzun mu uzun, bir o kadar da karışık konu ve delil sunumları dolu maillerini sıraladın. Bunların hepsine ancak ömrümün izin verdiği kadar cevap verebileceğim.

 

Bitirmeden şunu hatırlatayım dedim. Sık sık tekrar ettiğin şuub ve kebâil kelimelerine sözlüklerden bir daha bak, ahir ömrümde bundan dolayı beni yorma!

 

Ama sözüm söz, üç günde gönderdiğin onca e-maile ömrümün elverdiği müddet içinde cevaplamaya çalışacağım.

 

Allah hep birlikte taksiratımızı af ve mağfiret etsin

 

Amcan.

 

 


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
05.07.2012
12:41

Tahrim-11’in başlangıcında yer alan "وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِلَّذِينَ آمَنُوا" ibaresi, "vav" harfi ile 12. ayette de varmış gibi “ve Allah müminlere mesel olarak darbetti ki İmran kızı Meryem fercini ihsan ettiğinden ona ruhumuzdan nefhettik …” denmektedir.

12. ayet وَمَرْيَمَ ابْنَةَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا şeklinde başlamaktadır. Buradaki ve atıf harfidir ve Meryem kelimesi mensubdur. Mensub olduğu için önceki ayette geçen امْرَأَةَ فِرْعَوْنَ e atıftır. Çünkü o da mensubdur. Burada “varmış gibi” ifadesi bu nedenle yanlıştır. Çünkü atıf yapıldığından dolayı darbedilen mesel hem Firavun’un karısı hem de Meryem’dir ve “varmış gibi” değil, vardır. Bu ayetten yola çıkarak Meryem oğlu İsa dendiği gibi “Rûh oğlu İsa” da denebilir, kanımca. Çünkü Rûh beşer olmadığı halde beşer seviyesinde görünmüş ve konuşmuştur. Rûh dokunduğunda da aslında rûh gibi değil de beşer seviyesinde dokunmuştur. İsa’nı babası beşer seviyesindeydi ama beşer değildi.

Bunu dediğiniz zaman Hıristiyanların teslisinin değişik bir formunu demiş olursunuz. Baba-kutsal ruh ve kutsal ruhun oğlu. Allah ruhunu gönderirken Meryem’le cinsel temasa girsin diye gönderdiğini iddia etmiş olursunuz. Oysa ruhun yaptığı orada genetik değişikliklerdir.

Buradaki sıkıntı illada cinsi temas olması gerektiğini düşünmekten ileri gelmektedir. 1992 yılında (Henüz genom çalışması tamamlanmadan) MIT’te Prof.Page 3. Kromozomda hem erkeklerde hem de kadınlarda Y kromozomunda bulunan erkeklik genlerinin bulunduğunu ortaya koydu. Y kromozomundakine DAZ genleri denirken buradakine DAZH (Daz homoloğu) dendi.

Vücuttaki her hücre kendisiyle ilgili olan kromozomları kullanarak protein sentezini gerçekleştirir. 3. Kromozom üreme hücrelerinde okunmaz. Bu nedenle bu kromozomda bulunan erkeklik genleri üreme hücreleri tarafından okunmaz. İşte Meryem’de de 3. Kromozom üzerindeki bu genler inversiyonla Ruh tarafından kırpılmış olan ikinci X kromozomuna yapıştırılmış ve babasız bir erkek çocuk meydana getirilmiştir. Meryem “ferci ıslah” bir kadın olarak anılacaktır Zannediyorum “ferci muhsen” demek istediniz. Tiye alsan da ilk Adem’in memleketinin Tiflis olduğu tezimde ısrarlıyım. Adem’in babası da beşer gibiydi ama aklı akit yapacak kadar gelişmediğinden tam teşekküllü beşer değildi. İnsanlarda Y kromozomu sadece erkeklerde bulunur. Bir erkeğe babasından geçer. Ona da babasından geçer. Ta ilk insana kadar herkeste aynı olması gerekir. Oysa Y kromozomu üzerinde protein sentezi yapılmayan bir bölge vardır ve burada her 33 nesilde bir mutasyona uğrayan bir baz vardır. Bu bazdan yola çıkarak ilk insana kadar sizin babanızın babası, onun babası, onun babası .... Adem’e kadar gidilebilir. Buradan yola çıkıldığında Adem’in 60.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıktığı ispatlanmıştır ve günümüzde genetikçilerin bu konuda icma’ı vardır, tabi eğer icma sizin için delilse.

Bir de hücrelerin içinde mitokondri denen organelin içinde bulunan bir sirküler DNA vardır. Bu DNA herkese annesinden gelir. Çünkü sperm yumurtanın içine girerken mitokondrisi dışarıda kalır. İlginç olarak yaratıcı burada da DNA üzerinde tıpkı Y kromozomunda bulunan bir bölge yaratmıştır. Ancak ilginç bir durum vardır. Bunun üzerinden hareket edince ilk kadın 200.000 yıl önceye gitmektedir.

Aradaki fark nereden gelmektedir? Fark şuradan gelmektedir. 200.000 yıl önceki kadının 140.000 yıl sonraki neslinden tek bir kadın, bir neanderthal Adem ve Havva’yı doğurmuştur. Bu nedenle onların baba sayacı 0 km’dir. Yani Adem’inde İsa gibi babası yoktur. Çünkü bu kadarını açıklayacak ne ilmim ne de Google dan öğrenecek dolarım var! Olabilir de olmayabilir de! Genetik bilgiler her yerde açıktır, parasızdır, sadece vaktinizi ayırıp okumanız yeterlidir. Bir yere para ödemenize gerek yok. Ancak kendi genetik bilginizi, size özel soyunuzu öğrenmek isterseniz Google bu işi yapmaz. Onun işi de değil zaten. Ama yüzlerce genetik firması vardır bunu yapan. Onlara para öder ve kendi soyunuzu öğrenebilirsiniz. Ama insanlığın bilgisi her yerde açıktır. Okuyup öğrenebilirsiniz. Para ödemenize gerek yok, sadece biraz araştırmaktan üşenmeyin. İlim olmadan ortaya atılan teoriler mesnetsiz olarak kalmakta ve çok tuhaf durmaktadır. Selam ve saygılar

Harun Özdemir
05.07.2012
17:13

Mail adresime gelen bir eleştiriyi yayımlamayı severek kabul ediyorum:

Sevgili Amca, 1. Tahrim 12 de bahsedilen meselenin Meryem ile olan ilişkisi belki sadece “hukuki” düzeyde olabilir. Veya sadece bu bağlamda bir ilişki kurulabilir. Ancak genel olarak konumuzla hiç ilgisi yok.

Öyle zannediyorum ki bazı noktaları atlıyorsun, Tahrim 11 deki “vav” harfinin Meryem’i de kapsadığını düşünerek böyle bir sonuca varıyorsun ancak Ayet çok açık değil mi:

“…İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu..” (nisa 171) Şimdi sen bu ayetten “sosyolojik” bir veri almaya çalışıyorsun. Bu mümkündür. Doğrudur, babasız dünyaya gelen bir çocuğun dışlanması yanlıştır. Nikah akdinin eksik olması zina değildir veya evli olmayanların ilişkileri zina değildir. Annesine bağlıdır vs. Bunlar zaten olması gerekenlerdir ki bu sonuçları veren ayet bu ayet değildir. Bununun için zina ayetlerine bakman yeterli olur.

Burada ise, önemli başka noktalar var. “kelimetuhu” diyor. Nedir bu? Ondan bir ruh olarak Meryem’e ilka etti diyor. Nasıl oluyor bu? Ruh yani bir varlık olmayan şey nasıl bir beşerin yaptığını yapabilir? Bunun için mesela KELIME nin ne olduğuna bir bakmak gerekmez mi?

“Leallî a’melu sâlihan fîmâ terektu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûn” (Mu’minun 100)

Konuşan neymiş? Nasıl bir kelime veriliyor?

Mesela Nisa 171 de geçen “elkaha” kelimesine bakalım bu kelime birkaç anlama geliyor.

Sesli anlatım manasına geldiği gibi, Tören sopası, göz yaşartıcı sıvı manasına da geliyor. Ancak ayette fiziksel bir temas olmadığını söylediğine göre bir sıvı olarak değerlendirmemiz mümkün değil. Dolayısıyla burada kelimeyi “SES” olarak almalıyız.

Peki bu “SES” ne işe yaradı? Bilgisayar teknolojisini bilmediğin açık. Bu yüzden yorumlarında da eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Mesela kablosuz iletişimin nasıl olduğunu araştırmalısın. Evinde vardır mutlaka, bilgisayarın ile modem arasında kablo yoktur genelde. Eskiden vardı ama şimdi tamamı kablosuz hale geldi. Peki bu kablosuz iletişim nasıl kuruluyor biliyor musun? Basitçe “SES FREKANSI” kullanılarak. Bilgisayarın ürettiği sinyaller “SES”e dönüştürülüyor ve modem bunu algılıyor, yani bu titreşimleri algılıyor. Modemin ürettiği “SES”i de bilgisayarın algılıyor. Sistem böyle çalışıyor. Tabi bu “SES” kulağın duyamayacağı bir frekansta. Bu yüzden sessiz zannediyorsun. Bir başka önemli mesele ise, “ISA’nın yaratılışı Adem’in ilk yaratılışı gibidir” demesidir. Sen bunu memeliden üretildi şeklinde algılıyorsun. Ancak yine atladığın bir nokta var. Kur’an Beşer varlığını ASLI varlık olarak kabul etmiyor. Sürdürülebilir olan Beşer değildir. INSAN’dır. Memelilik ise Beşerdedir. Bu en temel noktadır.

“Nefehe”, şişen, hava ile şişirilen şey manasına geliyor. Bu sebeple “Nefes” manası veriliyor. Tahrim 12 de KELIME, NEFEHE ve RUH kelimeleri aynı anda kullanılıyor. Başka bir şey daha var orada:

“fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn” şeklindedir. “min Ruhina” ifadesi “ruhundan” olarak algılanıyor genellikle. Böyle algılanmak zorunda mı? MIN aynı zamanda “ARASINDA” manasına gelmiyor mu?

Böyle olunca Ayetin manası ne olur? Nerede burada bir ilişki veya fiziksel bağlantı? Tabii sen ışınlanmayı kabul etmediğin için böyle olmadık yöntemler kullanıyorsun!!! Ama evdeki kablosuz bilgisayarının veya cep telefonunun nasıl bağlantı kurduğunu da biraz araştırsan iyi olur diye düşünüyorum haddim olmayarak!!!

Aynı şekilde Meryem 17. Ayete atfettiğin hususta da hata yaptığını düşünüyorum. Çünkü “fe erselna ileyha ruhena” ifadesi senin dayanağını teşkil ediyor. Buna göre “Ruhumuzu gönderdik” diyorsun. Böylece bir beşer olarak göründü ve tenasül etti diyorsun.

Peki önce kelimeye bakalım. “Ruhumuzu gönderdik” veya “ruhumuzdan gönderdik” manasına nasıl ulaşıyoruz? “ileyha” ifadesi aynı zamanda “ILE” manasına gelmiyor mu? Ayetin kasdettiği şey “ruhumuz ile gönderdik” olabilir mi? Bu mana aynı zamanda diğer ayetlerde anlatılan şeye de uygun değil mi?

Ben öteden beri gramer veya yerleşik usullerle ayetlerin anlaşılmasının mümkün olmadığını söylüyorum. Bana itiraz ediyorlar ve ediyorsun. Ama genel olarak manaya baktığımız zaman bu usul zorunluluğunun ciddi hatalara sebep olduğu da ortadadır. Elbette belli bir usul, bir metodoloji olmalıdır ve zaten vardır. Kur’an’ın metodolojisini niçin kullanmıyoruz?

Ortada bir ruh gönderme diye bir şey yok, bunu anlarken diğer ayetleri de göz önüne aldığımız zaman RUH ILE BIR KELIME gönderildiği açıkça ortaya çıkıyor. Yaratılışı da dikkate aldığımız zaman bunun hücreyi programlama işlemi olduğunu anlamamak için herhangi bir neden kalmıyor ortalıkta sevgili amca. Ayrıca “Fetemesele” kelimesi “Temsil etmek” manasına gelmiyor mu? “Yani beşeri temsilen ruhumuz ile bir kelime gönderdik” demek gerekmiyor mu? Ayrıca “Seviyya” ifadesine NORMAL manası veriliyor. Ama bu kelime aynı zamanda “together, birlikte” anlamına da geliyor Sevgili Amca.

Buna göre RUH OĞLU ISA değil, KELIME OĞLU ISA diyebilirsin ancak. Öte yandan ortada bir ilişki söz konusu değil ki “fecri islah” meselesini tartışalım. Bu başka bir konuyla ilgili olarak değerlendirilebilir ama burada bunun anlamı çok açıktır. Fecrin kullanılmadığı dolayısıyla da temiz olduğu açıkça anlaşılıyor.

“İsa’nı babası beşer seviyesindeydi ama beşer değildi; Adem’in babası da beşer gibiydi ama aklı akit yapacak kadar gelişmediğinden tam teşekküllü beşer değildi.” Bu ifadeni de anlayamıyorum. Isa’nın babasının olmadığını Ayet söylüyor. Yani beşeri anlamda bir babalık söz konusu değil. Şu halde bir babadan söz etmek veya konuyu babaya yormak anlamsızdır. Burada gebeliğin gerçekleşmesi için illa da bir babaya gerek olmadığı konusunu tartışabiliriz. Ama isa’nın bir babaya atfedilmesini tartışmamızın imkanı yok. Bir kadın erkek spermi olmadan da hamile kalabilir dersen bunu tartışırız. Bu anlaşılabilir bir şeydir. (bu ayetlere binaen)

Ayetleri yeniden değerlendireceğine inanıyorum tabii...

Harun Özdemir
05.07.2012
18:57

Sevgili kardeşim Lütfi Hocaoğlu’nun değerli eleştirilerinden çok istifade ediyorum. Rabbimden dileğim, ikimizi Adn Cennetinde komşu yapsın! Kardeşimin ilmi gayretinin Tanrı katında karşılık bulacağı inancındayım, duam da bu yöndedir.

Gelelim metuf, matufun aleyhten farklıdır kuralının hatırlatılmasına. Bu sırf “varmış gibi” ifademden dolayı gündeme geldiyse büyütülecek bir durum yok sanırım. Bu tür takılmalarınızı komşu olma isteğinizden kaynaklandığını düşünüyorum!

İsa (as)’yı “Aman Hıristiyanlara benzemeyeyim” gibi endişeler taşıyarak açıklamaya çalışmadım. Açıklamalarım Nasara’ya mı benzer yoksa Arabicilere mi, orasına bakmam! Doğru bir sonuca vardım mı onun endişesini taşırım. Sizin uzmanı olduğunuz konulara ait bilgileri araştırmalarınızdan kullanmanıza kim ne diyebilir ki? Ama genetik ilmine vakıf olanlar, özellikle genetik ilminin icma ve ihtilaflarına vakıf olanlar, aşırı güvenden dolayı Kuran’ı incelerken, ibareyi okurken farkında olmadan aklındakileri okudukları olur mu? Kuran’dan genetiğe; genetikten Kuran’a giderken aynı sonuçlara mı varırlar?

Sahi; siz Arapça, Tefsir, Usul bilen biri olarak genetik ilminin gündeme getirmediği bir konuyu Kuran yardımı ile ilk kez sizin keşfettiği oldu mu? En azından Kuran’ı okuduğunuzda genetik konusunda hipotezler kurabiliyor musunuz? Soruları abattıysam bağışlayın. Bugünlerde bilgisayarı teknoloji ve programcılık olarak benden çok çok iyi bilen bir dostum var, beni bilgisayar konusundaki cahilliğimden yararlanarak bilgisayar bilgisi ile sürekli taciz ediyor! Kuran diye anlattıkları hep bilgisayar! Bilgisayardan yola çıkarak Kuran’a ve hayata dair ahkamlar kesiyor! Anlattıkları son derece mantıkî! Ama sadece mantıkî! Hepsi o kadar! Sanki Kuran’ı da bilgisayarı icat eden yazmış gibi... Neyse!

“Muhsen” düzeltmenize teşekkür ederim, dikkatsizlik kötü bir araz, tekrar teşekkürler.

Hüseyin Kayahan
05.07.2012
20:57

Harun beye demiştim, bugün de Yeğen'e hoş geldiniz demek istiyorum. Ben geçen sene biraz seyrettiğim diziden etkilenerek; "DAYI-YEĞEN" diye düşünmüştüm ama AMCA-YEĞEN imişsiniz. Eğleceli ve didaktik(!) diyaloglar izleyeceğiz gibime geliyor...

Harun bey,bol meyve yedirebilmek için Adem'i Gürcistana göndermenize gerek yok. Ademin döneminde oralar birazcık soğuk, hatta buzullarla kaplı idi. Zira olarar 40. enlem derecesinde ve yukarısındadır. Zira son buzul devri (buna mini buzul devri de deniyor) ortalama 10.000 yıl önce sona erdi. Benim bulgularıma göre bunun son anı Nuh Peygamberin devridir. Göğün sıcak yağmurlarını aralıksız yağdırması + son buzulların erimesi (Yerin suyunu bırakması) ile uygun bir vadide sular inanılmaz yükselmiş, gemiye sığanıbilenlerin dışında kimsenin kaçacak zamanı ve yeri de olmamıştır. Neyse bunu ayrı bir makalede nlatacağım inşallah.

Adem ise, Kuran'da "TUBA" cennetleri diye adlandırılan, bugün bizim "ETOPYA" dediğimiz (kelimenin fonetiğne dikkat etmenizi rica ederim. sadece B-P dönüşümü vardır), yayla iklimi yaşanan, 10-15 enlem derecelerinde, deniz seviyesinden 1000-1500m yükseltiye sahip, yaz ve kış iklimlerinin biribirine çok yakın olduğu, sürekli meyvelerin bol bol bulunduğu bir yerde doğmuştur. Yine dünya nimetlerinden olan bir bitkiden yiyerek tüylerini dökmüştür. Tüyü dökülen bu varlık o iklimde üşümeye başladı ve o yükseltideki YEMİŞLİKTEN/CENNETTEN DAHA AŞAĞI RAKIMLARA İNMEK ZORUNDA KALMIŞTIR. Zamanla (yaklaşık 7000 yıl içinde) dünya ısınmış, o da giysi üreterek, dünyaya yayılmaya başlamıştır. Devamını ben de "adem" makalemde anlatayım...

Arabistan yarımadasına o zamanlarda buzul çağı yaşandığı için, deniz suyu seviyesinin düşülüğünden dolayı Cibuti-Yemen burnundanyürüyerek geçmişler ve biraz daha kuzeye çıkarak Mekkeye varmışlar ve insanlık için insanlığın ilk mabedini inşa etmişlerdir. Esiler iklim değişikliklerini düşünememişler ve Ademi SEYLAN adasına kadar götürmüşlerdir. Siz de şimdi Tiflise götürüyorsunuz. ayırlı yolculuklar dilerim, başka ne diyeyim ki..?

Saygılarımla.

H.Kayahan

hakansarilar
05.07.2012
23:07

yeğeninin son yazısı 4 mayıs tarihli, meğer yazıyormuş da bize yazmıyormuş.

hakansarilar
06.07.2012
01:06

Etopya habeşistan değil miydi? Hangi ismi daha eskidir? Hüseyin beyin tezi ciddi fakat Ademin buzul çağında ortaya çıkması şartıyla... Şimdilik bilinen 60.000 yıl önce yaşadığı... İki buzul yürümesi arasında 40.000 ya da 110.000 yıl olduğu iddia edilir. 40.000 dersek 12.000 de buradan eklediğimizde(son buzul çağının bitişi) 52, ondan önceki 12.000 yıllık ara döneme denk geliyor Adem. 110.000 yılı alırsak Ademin nesli 48.000 yıl buzul çağında yaşamış oluyor. O zaman 48.000 yıl Tubadan çıkmaması gerekmez mi? Harun bey Tiflis derken meyve yemek zorunda bırakmıyor galiba... Tiflis tezi buzul çağına denk düşmüyor gibi...

Bu 12.000 yıllık ara dönemler enteresan.

Harun Özdemir
06.07.2012
07:05

Muhterem Hüseyin Kayahan faideli bilgiler serdederek konuya açıklık getirmeye çalışmaktadırlar. Kendilerine müteşekkiriz.

Son Buzul Çağının yaklaşık 14.000 yıl önceye dayandığına ilişkin tarihlendirmeyi tercih ediyorum. Ve buzulların alt sınırının da Kafkasların üst sınırı olduğunu düşünüyorum. Buna ilişkin bulgular da var.

Tiflis, deniz seviyesinin altında olduğundan Buzul Çağında da "keçi kılı" uzunluğundaki insanların yaşamasına elverişliydi. İklimi, faunası ve florası buna elverişliydi.

Adem'in atasının Neandertal olduğu tezine ilk başlarda ben de inanır gibi olmuştum. Lakin Lisan'ül A'rab'a baktığımda bunun "ŞA'RANİ" olduğunu gördüm. O gün bugündür şa'rani görüşündeyim!

İlk Adem ve geniş ailesi tüylerini dökünce bunlara "İstersen gitme!" anlamında "İhbitû" denmiştir. Onlar da tez elden o bölgeyi terk etmişlerdir, sıcak kuşaklara doğru!

Yeri gelmiş buradan Lütfi Kardeşime de seslenmiş olayım. Görüldüğü gibi Adem bi tane olunca kavga çıkıyor; rekabet olmuyor! Oysa Adem birden fazla olsaydı, herkes kendi Adem'iyle meşgul olacak, sonunda kimin Adem'i diğerinin Adem'ini yendiği de belli olacaktı!

Bu arada muhtemel bir yakın tehlikeye de işaret etmek istiyorum, haddim olmayarak:

Arnavut teorisini de hesaba kattığımızda daha şimdiden Ademlerin sayısı yönetim kurulu üyelerinin sayısını geçmiş bulunuyor!

Uyarmış olayım!

Selam ve hürmetlerimle...

Reşat Nuri Erol
06.07.2012
08:41

"Bu arada muhtemel bir yakın tehlikeye de işaret etmek istiyorum, haddim olmayarak:

Arnavut teorisini de hesaba kattığımızda daha şimdiden Ademlerin sayısı yönetim kurulu üyelerinin sayısını geçmiş bulunuyor!" Harun Özdemir

(Önce Minik Cevap: Ben aksini iddia etmiyorum ki; aynen doğru! RNE)

Harun Kardeş;

Derin! "delillere" dayanan teorimi kıytırıktan da olsa ele alıp dillendirdiğin için teşekkürler!

Delilimi daha da derinleştireyim: HAZRETİ ADEM'İN ARNAVUT VE BOŞNAKLARIN "ATASI" OLMADIĞINI İSPAT EDİN, BEN DE İDDİAMDAN VAZ GEÇEYİM!..

Haşiye:

İyi biline;

Dr. Lütfi yıllardır bu derin iddiamın aksini ispat edecek delil getiremedi...

Dr. Mete de verdiğim bu gollük pası henüz bir makale ile gole çevirmedi ama her an bunu yapabilir!..

HARUN kARDEŞE Özel Not: İzmir Akevler'de komşun Prof. Dr. SABRİ TEKİR kardeşimiz bu konularda bendenizden daha "DERİN" bilgi ve teorilere sahiptir, özellikle "ARNO-ÇERKO TEORİSİ VE KARDEŞLİĞİ" (Arnavutların Afrika'dan Kafkasya'ya ve Balkanlar'a göçü ve Çerkezlerle kardeşliği... vs vs vs) ile ilgili olarak seminer/brifing almanız şiddetle ve de Arnavut inadıyla birlikte tavsiye olunur... (İddiamı kabul edenleri de "kardeş" sayacağımı peşinen "ilan" ediyorum... nokta)

Ve's-selam mea'd-dua.. dua.. dua...

Arnavut Adem ve Boşnak Havva'dan

"SEYYİD REŞAD EFENDİ Hz. (K.S.)"

NOKTA

tartışma bitmiştir!

*

Dr. Lütfi'ye de özel not: Gülmeye başladığın anda telefon etmen ve gülmeye devam etmen rica olunur...

Herkese iyi gülmeler veya en azından ilmî tebessümler...

selam, sevgi ve dua ile...

RNE

Reşat Nuri Erol
06.07.2012
08:52

onuncu yorum da bendenizdenmiş;

aşera/aşiret tamamdır...

*

bu arada bir müjde;

üç haftadır ÜSTAD ile İNSİKAK SÛRESİ üzerinde çalışıyoruz...

tefsirler dikkatli okunursa BÜTÜN BU DERİN TARTIŞMALARI SONA ERDİRECEK VERİLER VAR...

müjdeler olsun...

RNE

Lütfi Hocaoğlu
06.07.2012
09:08

Allah razı olsun. Beni doğrudan cennette düşünmeniz çok güzel.

Sorunuz: Sahi; siz Arapça, Tefsir, Usul bilen biri olarak genetik ilminin gündeme getirmediği bir konuyu Kuran yardımı ile ilk kez sizin keşfettiği oldu mu? En azından Kuran’ı okuduğunuzda genetik konusunda hipotezler kurabiliyor musunuz?

Zaten yorumumda belirttiğim Y kromozomu ile mtDNA arasındaki 140.000 yıllık farkın sebebinin babasız doğması olması Kuran'daki Adem-İsa benzetmesine dayanarak kurduğum bana ait hipotezdir.

Yukarıda bahsettiğim icma olan Adem'in Afrikalı bir siyah olduğu icmaı'nı daha genom çalışması olmadan benim hipotezimdi ve Reşat abinin şakasına cevaben bunu ona anlatıyordum. 2003'den sonra benim hipotezim doğrulandı.

İsa'nın yaratılışı yazımdakiler de benim hipotezimdir. Daha pek çok hipotezim vardır.

Adem'in atasının Neandertal olduğu tezine ilk başlarda ben de inanır gibi olmuştum. Lakin Lisan'ül A'rab'a baktığımda bunun "ŞA'RANİ" olduğunu gördüm. O gün bugündür şa'rani görüşündeyim!

İlk Adem ve geniş ailesi tüylerini dökünce bunlara "İstersen gitme!" anlamında "İhbitû" denmiştir. Onlar da tez elden o bölgeyi terk etmişlerdir, sıcak kuşaklara doğru!

Adem'in atası kıllıdır ve kendileri de doğunca kıllıdır. Tüylerinin döküldüğü de doğrudur. O ağaçtaki bir madde tüm hücrelerde kıl dökülmesine neden olan mutasyona yol açmıştır ve bana göre de istersen gitme anlamında ihbitû denmiştir. Hepsine katılıyorum. Ancak Afrika'nın tamamının sıcak bölgeler olduğu düşüncesi yanlıştır. Ekvatorda dağlık bölgeler vardır. Bu bölgelerde dört mevsim yağmur yağar ve soğuktur. Bayağı soğuktur. Zaten genetik çalışmalarda bu bölgelerin en yakınındaki kabileler Adem'e en yakın genleri taşımaktadırlar.

Arnavut teorisine gelince: Reşat abi bunu ilk tanıştığım günden beri bana şaka olarak söylerdi. Ben ona mahsus bir şaka zannederdim. Sonra Avusturya'dan bir arkadaş geldi. Reşat abi ile sohbet ediyorlardı. Oradaki Arnavutlardan bahsettiler. Sonra o arkadaş oradaki bazı profesör Arnavutların Adem'in arnavut olduğu konusunda ciddi çalışmalar yaptıklarını, makaleler yazdıklarını söyledi. Şok olmuşturm. Meğerse bu Arnavutlarda yaygın bir iddiaymış. Çok gülmüştüm, hala da gülüyorum.

Selamlar

Reşat Nuri Erol
06.07.2012
09:43

Lütfi Kardeş;

bu derin iddiama yani "prof" olmayan bana bile cevap verebilen YOK...!

bir de "prof arnavutlar" karşılarına çıksa...

o zaman vay hallerin

SELAM...

gülmeye devam...

Hz. Arnavut Adem'den "SEYYİD" RNE

Reşat Nuri Erol
06.07.2012
10:07

dr. lütfi ile telefonlaşıp gülüştük...

ALLAH SİZLERİ DE GÜLDÜRSÜN...

selam, sevgi, saygı ve de DUA ile...

sade ADİL DÜZEN ÇALIŞANI reşad

Hüseyin Kayahan
06.07.2012
14:24

Sayın Hakan Sarılar;

Etopia mı yoksa Habeşia mı eski tam olarak ben de bilmiyorum.Habeşia bir kaç milyon yıllık olabilir, zira o da fonetik olarak "HABİLİS" "kelimesine akrabadır. S ve Ş dönüşümü her yerde olagelmektedir. Etiopia ise bir kaç 10bin yıllıktır zannederim. Oranın yerleşik halkı, kendi kavmi dillerindeki ülke ismini tercih etmişler ve BM de bunu uygun görmüştür herhalde....? Hiçbir arşiv delilim yok, sadece genel kıyaslamalar yapıyorum...

Madem herkesin bir Ademi var, benim ademim ise yaklaşık 17000 yıl önce YEMİŞLİKTEN/CENNETTEN çıkarak yeryüzüne yayılmaya başlayan dedemdir. ONUN ARDILI DEĞİL DE, ÖNCÜLÜ OLAN HABİL (homoHABİLUS) VE KABİL (homoERECTUS) İSE ANCAK İNSAN DIŞINDAKİ BÜTÜN CANLILAR GİBİ KENDİLERİNE UYGUN FAUNA/YEMİŞLİK/CENNETLERDE YAŞAYABİLİYORLARDI. Erectus Habilisten daha sosyal idi ve o türü yok etti ve kendisi de evrimini tamamladan bahçeyi terk etti, doğu ve sonra kuzeye doğru gitti. Zira iklim gittikce ısınıyordu. Ama bahçedeyken kargadan öğrenerek yaptığı gibi ölülerini gömüyordu(ölüsünü gömen en eski homonoid Neanderthallerdir). Bu en son Avrupa kıtasında rastlanılan kola Neanderthal diyoruz. Bunlar Kabilin torunlarıdır ve ölerek veya asimile olarak nesilleri tükenmiştir. (Detaylar için Erğinlik Teorisi kitabına bakılabilir.)

Ademi ve Havvayı Afrikanın dışında arayanlar, kendi tezlerine uygun sosyal antropoloji ve genetik antropolojiden deliller getirmek durumundadırlar. Parayı bas, Googla'dan sen de bir tez satın al diyerek konuyu sulandırmakla bu iş olmaz.

saygılarımla.

H.Kayahan





Çok Yorumlanan Makaleler
Harun Özdemir
Evlenme hakkı üzerine
11.07.2012 12008 Okunma
30 Yorum 18.07.2012 19:12
Harun Özdemir
Adem Tiflis'te insan oldu!
26.06.2012 10469 Okunma
17 Yorum 05.07.2012 21:40
Harun Özdemir
Zina, fuhuş ve azgınlık
13.07.2012 11157 Okunma
13 Yorum 20.07.2012 23:07
Harun Özdemir
Biyolojik ata ve hukukî anne ve baba
4.07.2012 8260 Okunma
13 Yorum 06.07.2012 14:24
Harun Özdemir
Yeni İslam felsefesi mümkün mü
31.07.2012 5794 Okunma
9 Yorum 03.08.2012 09:08
Harun Özdemir
Bir ülkenin barış üretebilme kabiliyeti
2.01.2017 6787 Okunma
8 Yorum 07.01.2017 00:10
Harun Özdemir
Parlamento Dışı İslâmcı anayasa çalışmaları
18.02.2016 7545 Okunma
6 Yorum 20.02.2016 23:32
Harun Özdemir
Egemenlik kimin
21.02.2017 6206 Okunma
5 Yorum 23.02.2017 00:29
Harun Özdemir
Hilkatin Mebdei ve Adem
24.06.2012 6241 Okunma
5 Yorum 26.06.2012 04:29
Harun Özdemir
Tüketme Hakkı
30.06.2012 5902 Okunma
5 Yorum 08.07.2012 10:58
Harun Özdemir
Ya yenilik ya da çürüme!
14.03.2016 7522 Okunma
5 Yorum 17.03.2016 17:56
Harun Özdemir
Şahitlik üzerine
15.07.2012 6437 Okunma
4 Yorum 15.07.2012 14:41
Harun Özdemir
Yeni Anayasanın kapsamı ve öngörüsü
3.07.2012 5023 Okunma
3 Yorum 07.07.2012 01:50
Harun Özdemir
"... ve hadîdi inzâl ettik..."
30.06.2012 6233 Okunma
3 Yorum 08.07.2012 10:24
Harun Özdemir
Yeni bir Anaysa mı yoksa yeni bir Teşkilât-ı Esas
30.06.2012 5876 Okunma
3 Yorum 01.07.2012 11:03
Harun Özdemir
Her şey çok farklı olabilirdi
16.01.2016 7136 Okunma
2 Yorum 21.01.2016 14:57
Harun Özdemir
Kılıçdaroğlu gıybeti ile sonuç almak
13.03.2017 5630 Okunma
2 Yorum 13.03.2017 21:07
Harun Özdemir
Fatih kaç yaşında cumhurbaşkanı oldu
12.04.2017 5198 Okunma
2 Yorum 12.04.2017 19:25
Harun Özdemir
Kur'an ve bedeni cezalar üzerine
6.06.2017 5935 Okunma
2 Yorum 08.06.2017 11:10
Harun Özdemir
İncire ve zeytine yemin olsun mu?!
14.06.2017 6083 Okunma
1 Yorum 14.06.2017 18:49
Harun Özdemir
Anayasa değişikliğinde neler var
3.04.2017 5100 Okunma
1 Yorum 03.04.2017 23:10
Harun Özdemir
Zor günlerdeyiz...
16.05.2017 5769 Okunma
1 Yorum 16.05.2017 10:26
Harun Özdemir
Avrupa'dan vazgeçebilir miyiz?!
20.03.2017 5421 Okunma
1 Yorum 20.03.2017 20:37
Harun Özdemir
İslamcılık üzerine
9.07.2017 5502 Okunma
1 Yorum 09.07.2017 09:20
Harun Özdemir
Müslümanın adı ne olmalı
9.08.2017 5132 Okunma
1 Yorum 09.08.2017 12:53
Harun Özdemir
İslamofobinin kaynağı
9.08.2017 4950 Okunma
1 Yorum 09.08.2017 13:09
Harun Özdemir
Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi
14.02.2017 5664 Okunma
1 Yorum 15.02.2017 17:05
Harun Özdemir
Fetva ekonomisi
29.02.2016 7354 Okunma
1 Yorum 29.02.2016 20:58
Harun Özdemir
Sayın Cengiz DEMİRCİ -2-
22.01.2017 5435 Okunma
1 Yorum 23.01.2017 21:39
Harun Özdemir
Anayasaların öncüsü Hz.Muhammed'dir
23.01.2017 7550 Okunma
1 Yorum 26.01.2017 10:28
Harun Özdemir
Kur'an neden tahrif olmadı
31.01.2017 5840 Okunma
1 Yorum 31.01.2017 22:47
Harun Özdemir
Karagülle İslâmcı mı?
22.02.2016 7731 Okunma
1 Yorum 22.02.2016 22:17
Harun Özdemir
Müslümandan Burjuva olur mu?!
19.04.2016 7246 Okunma
1 Yorum 19.04.2016 22:36
Harun Özdemir
Beytü'l Hikme ve Nizamiye Medreselerinin etkileri
21.04.2016 8609 Okunma
1 Yorum 22.04.2016 09:08
Harun Özdemir
Bu terör değil; başka bir şey!
7.01.2017 5927 Okunma
1 Yorum 08.01.2017 01:12
Harun Özdemir
Ahlâk-ı Hamîde mi dedin?!
29.04.2016 7759 Okunma
1 Yorum 30.04.2016 00:58
Harun Özdemir
Savruluyoruz!
14.06.2016 6384 Okunma
1 Yorum 15.06.2016 01:50
Harun Özdemir
Batı gerçeği!
20.06.2016 4639 Okunma
Harun Özdemir
Doğu gerçeği!
23.06.2016 5190 Okunma
Harun Özdemir
Direnç eğitimi nedir?
27.06.2016 4462 Okunma
Harun Özdemir
İsyan günlerinde zekât!
8.07.2016 4332 Okunma
Harun Özdemir
Kur’an’ı anlama çabaları
8.07.2016 4372 Okunma
Harun Özdemir
Yaşar Nuri İslâmcılığı
17.07.2016 4404 Okunma
Harun Özdemir
Darbenin devamı var mı?
24.07.2016 5061 Okunma
Harun Özdemir
Adalet yönetimin temelidir.
25.07.2016 4390 Okunma
Harun Özdemir
Neden böyleyiz?!
9.08.2016 5125 Okunma
Harun Özdemir
Karanlık çağa doğru
9.08.2016 4808 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye'nin Adil Düzen İhtimali -1-
19.12.2016 4505 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye'nin Adil Düzen İhtimali-2-
21.12.2016 4750 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye'nin Adil Düzen İhtimali-3- Son şansa zaman yok
27.12.2016 4026 Okunma
Harun Özdemir
Laiklik mi demokrasi mi?!
3.05.2016 5608 Okunma
Harun Özdemir
Modernleşmeye Müslümanların etkisi oldu mu?
8.05.2016 6024 Okunma
Harun Özdemir
Cumhuriyet ne kadar kalıcı?!
16.05.2016 5706 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcı şehir olabilir mi?!
20.05.2016 4203 Okunma
Harun Özdemir
Alem-i İslâm'da özgürlük sorunu
28.05.2016 4219 Okunma
Harun Özdemir
Marjinal İslâmcıların özgürlük arayışı
30.05.2016 4223 Okunma
Harun Özdemir
Köylü İslâm marjinal İslâm'a karşı
3.06.2016 4026 Okunma
Harun Özdemir
Devlet neden açık hedef?
5.06.2016 4764 Okunma
Harun Özdemir
Bu ne yaman çelişki!
8.06.2016 4119 Okunma
Harun Özdemir
Sayın Cengiz DEMİRCİ
8.01.2017 5236 Okunma
Harun Özdemir
Müslümanın özgürleşmesi mümkün mü?
16.01.2017 3932 Okunma
Harun Özdemir
Türkiye neden demokratikleşemez?!
7.01.2017 4108 Okunma
Harun Özdemir
Bilim bizim neyimize!
25.04.2016 5577 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların ekonomiden ne anladıkladıklarına dair
26.02.2016 5761 Okunma
Harun Özdemir
Müslümanın Darwin'le imtihanı
6.02.2017 4787 Okunma
Harun Özdemir
Kim daha akıllı?!
10.02.2017 3865 Okunma
Harun Özdemir
Milli uzlaşma uluslararası kararlarla çelişirse
28.02.2017 3774 Okunma
Harun Özdemir
Darbeler önlenebilir mi?
3.03.2017 4092 Okunma
Harun Özdemir
Milli Mücadelede Yahudiler
7.03.2017 4310 Okunma
Harun Özdemir
Fıkıh Ekonomilerinin Teorisi
5.03.2016 6223 Okunma
Harun Özdemir
Seçim sizin; hangi İslâm?!
9.03.2016 5869 Okunma
Harun Özdemir
Dinimiz işleri; dinleri işimiz mi olmuş?!
13.03.2016 5817 Okunma
Harun Özdemir
ÖSYM Başkanı Sayın Prof.Dr. Ömer DEMİR'e açık mektup
21.03.2016 6491 Okunma
Harun Özdemir
Kadına eziyet dini bir vecibe midir?!
23.03.2016 5840 Okunma
Harun Özdemir
Kıskançlık öldürücüdür!
28.03.2016 6741 Okunma
Harun Özdemir
İki kadını şahit yapmak!
4.04.2016 5472 Okunma
Harun Özdemir
Kur'an'ın şaşırttıkları!
8.04.2016 5260 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların sanata bakışı üzerine
13.04.2016 6763 Okunma
Harun Özdemir
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof.Dr.Mehmet GÖRMEZ'e...
21.01.2016 5721 Okunma
Harun Özdemir
Ulemanın "İlm-i siyaset" ile imtihanı
25.01.2016 5840 Okunma
Harun Özdemir
Modern Kadın Müslüman mı?!
2.02.2016 5665 Okunma
Harun Özdemir
Fransız kadın Müslüman olur mu?
7.02.2016 5228 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların Anayasa rüyası!
9.02.2016 6133 Okunma
Harun Özdemir
1921 Anayasasına İslâmcıların katkısı
13.02.2016 5719 Okunma
Harun Özdemir
Atatürk Anayasası, ABD Anayasasına nasıl yenildi?!
16.02.2016 5626 Okunma
Harun Özdemir
Sünnî İslâm ve Demokrasinin Geleceği
30.11.2015 6056 Okunma
Harun Özdemir
Umarım oyun içinde oyun yoktur
4.12.2015 6184 Okunma
Harun Özdemir
Ahlâksız İslâmcılık Olur mu?!
7.12.2015 5697 Okunma
Harun Özdemir
İlahiyat Fakülteleri kapatılmalı!
14.12.2015 5842 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcılığın Sezai Karakoç aşaması
18.12.2015 7270 Okunma
Harun Özdemir
Alevî İslâmcılık mümkün mü?
22.12.2015 6606 Okunma
Harun Özdemir
Masonluk ve İslâmcılar
28.12.2015 6200 Okunma
Harun Özdemir
Mason olmanın dayanılmaz faydaları?!!!
1.01.2016 7289 Okunma
Harun Özdemir
İslâmcıların gelecek beklentisi
8.01.2016 6093 Okunma
Harun Özdemir
Gizli Servis İslâmı Loca İslamını Yendi mi?!
11.01.2016 6304 Okunma
Harun Özdemir
Bizans'tan Osmanlı'ya çöküş belirtileri
16.08.2017 2584 Okunma
Harun Özdemir
İslam'ın İstanbul ve Ankara yorumu
16.08.2017 2542 Okunma
Harun Özdemir
Kürt sosyolojisi
18.08.2017 2658 Okunma
Harun Özdemir
Kürt İslamı
18.08.2017 2660 Okunma
Harun Özdemir
İzmir İslamı
18.10.2017 3357 Okunma


© 2024 - Akevler