http://www.egedesonsoz.com/yazar/baslik/9388
Siyaset yapan her Mümin “İslâmcı”dır. Birinin “Ben değilim!” demesinin bir anlamı yoktur. Bir Mümin gün içinde nasıl olması gerekiyorsa, siyasette de öyle olmakla yükümlüdür.
Yükümlüdür diyorum! Olmazsa ne olu?!
Ahlâksız olur, başka bir şey olmaz!
Siyaset yapan birine “Yalan söyleyebilirsin, rüşvet ve yolsuzluk yapabilirsin, kayırmacılık da yapabilirsin, denebilir mi?
Zayıfın ve mazlumun hakkını gasp edebilirsin, kamu gücünü de istismar edebilirsin, denebilir mi?
Biraz abartalım, "Büyük günahlara dalabilirsin!!!…” denebilir mi?
Elbette denemez!
Çünkü kimse yasaların/şeriatın vermediği bir yetkiyi kullanamaz!
Yasalar ve inançlar bunu söyler!
Bu konuda kimse farklı değildir!
Bir kimse günah-ı kebâiri şeri bir hak olarak fetvalıyorsa bilmelidir ki Kur'an'ın ifadesiyle “Helali haram, haramı helal sayan Rabbiler”den biri olmuştur. Bunu da bilmesi gerekir.
***
Türkiye; Ak Parti iktidarında bildiğim kadarıyla 8 adet uluslar arası yolsuzlukla mücadele anlaşmasına imza attı. Ayrıca birçok da iç hukuk düzenlemesi yaptı.
Hırsızlık “özel mülkiyet”; rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma da “siyaset” olduğundan beri var.
Bütün dinler de çok eski zamanlardan beri insanları benzeri suç ve günahlara karşı uyarıyor.
Bu sorunu modern zamanların zorunlu eğitimi de çözemedi!
Tarihte nice Elçi gelip geçti. Acaba içlerinden biri “Kulların yasaklarına kulak vermiyor, bunları tekrar gözden geçirmeniz mümkün müdür, Tanrım?!” demiş midir, bilmiyoruz.
En azından birinin demesi gerekiyordu, çünkü başladığımız noktadayız!
Ayrıca medeniyet ne kadar gelişiyorsa işlenen suçlar ve günahlar da o ölçüde büyüyor. Önceleri bir kabile içinde işlenen suçlar ve günahlar, şimdilerde uluslar arası ölçekte, küresel suç örgütleri aracılığıyla işleniyor.
***
İlahiyat ve Kamu Yönetimi eğitimi alan biri olarak şunu itiraf ediyorum: Bugün hiçbir dini kurum, bu tür suçlara ve günahlara bulaşmayacak kadar temiz değil! Ne yazık ki, durum bu!
“Haşa!” falan demeyin!
BM’de, NATO’da, AB’de, FIFA, UEFA vs… hangi kurumu incelerseniz orada okkalı yolsuzluğun, rüşvetin, yetki istismarının... alasının yapıldığını göreceksiniz.
***
Suç küresel sistem tarafından işleniyor veya işletiliyorsa insanlık ciddi bir yol ayrımındadır:
Küresel ölçekte işlenen bu suçu ya Kutsal metinlerden, ceza kanunlarından ve ahlâktan çıkarcağız ya da şimdiye kadar çıkarılan yasalardan çok farklı bir mücadele yöntemi geliştireceğiz!
Kamu Yönetimi diplomamın beş para etmediğini yaşadığım vahim olaylarla öğrenmiş bulunuyorum! Ben unuttum, siz de unutun!
İlahiyat diplomamın da bir kıymeti yok; onun da hakkını ben veremedim!
***
Gelelim yeni çözüme;
Ak Parti hükümetleri, sorunu ciddiye almasının bir kanıtı olmalı, yolsuzlukla mücadele konusunda 10'dan fazla uluslar arası anlaşmaya imza attı ve bir o kadar da yasa çıkardı. Kabul edelim ki, sorunu Ak Parti de çözemedi!
Bu sorunu Ak Parti'nin de çözemeyeceğini ilk günden bildiğimden 2002'de hükümet yeni kurulmuştu, milletvekili rahmetli Mehmet Melik ÖZMEN aracılığıyla “Elektronik – Digital Para” önerisinde bulundum.
Önerim yazılı ve şifahi olarak dönemin Başbakanı Abdullah Gül’e, daha sonra başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a, ekonomiden ve maliyeden sorumlu Abdullatif Şener’e, Kemal Unakıtan’a… iletilmişti.
Çözüm önerimizin özünde şu vardı: Her türlü rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlığın, vergi kaçakçılığının, kara ekonominin temelinde “hamiline yazılı kağıt para” vardır. Kağıt para, bozuk para dahil tedavülden kalkmadığı sürece ülke içinde ve dünyada bu sorun çözülemeyecektir.
Para; elektronik olmadığı sürece vergiler toplanamayacak, ülke ekonomisine ait rakamlar gerçeği yansıtmayacaktır. Türkiye ya dünyaya örnek bir yasa ile “elektronok-digital para”ya geçecek, ya da akla gelebilecek her türlü suça göz yumacak, eleştirilere ve şantaja da boyun eğecektir.
Bankamatik veya kredi kartı ile dünyanın her yerinde en kolay alışverişi yapabilenler, çok kolay bir şekilde borçlanabilmekteler. Şu anda dünyada hiçbir işlem “bankamatik-kredikartı” kadar sağlam ve güvenilir değildir. Kağıt paraların kalpazanlar elinde kolaylıkla çoğaltıldığını görmemezlikten gelerek “kağıt para”da ısrar edemeyiz.
Akıl almaz hırsızlıkların, gaspların, rüşvet ve yolsuzlukların “elektronik” para ile mümkün olmadığını, dünya bankacılık sistemi de biliyor. Elektronik para hırsızlığı yapıldığında da kolaylıkla bulunabiliyor.
Ama hem elektronik para hem de kağıt para, ikisi birden işlem görüyorsa, elektronik para hırsızlığı yapan biri, parayı nakde dönüştürdüğünde hırsızı şahsen buluncaya kadar sorun çözülemiyor. Bulunduğunda para harcanmışsa bir şey yapılamıyor.
Her gün haberlerde tanık olduğumuz yüzlerce dolandırıcılık olaylarını dinledikçe hayretlere düşüyorum. Koca prof.lar, savcılar ve hakimler bile kolaylıkla dolandırılıyor!
Zavallı emeklilerin, yaşlıların yaşadıkları ise son derece normal!
***
Allah, önlenmesi mümkün olmayan bir yasağı Kitaplarında yazmaz!
Bir İslâmcı olarak bu inançtayım!
Ama "Sorunun kaynağı kağıt para" yani hamiline yazılı para ise ve kağıt parada ısrar ediliyorsa, bu sorunun çözümü yoktur! Herkesin başına bir polis, bir de müftü dikilse bile sorun çözülemez!
Sormak lazım;
Dünyanın her yerinde işlem gören en güvenilir ve en maliyetsiz para "elektronik para" ise neden hala ekonomiler kağıt para ile idare ediliyor?
Bunun cevabını verecek biri var mı?