http://www.egedesonsoz.com/yazar/baslik/9882
Amerika keşfedilinceye kadar Doğu, binlerce yıl uygarlıkların merkezi oldu. Bir yenilik mi yapılırdı, bu Doğu’da olurdu. Bazen Ortadoğu’da bazen de Uzakdoğu’da.
Ama mutlaka Doğu’da olurdu.
İnsanlık; Avrupa merkezli bir uygarlıkla son dönemde tanıştı; bunun öncesinde Avrupa’da bir uygarlık yoktu.
Roma Uygarlığı; Eski Mısır ve Yunan’dan daha fazla değildi. Üç kıtaya yayılan bir imparatorluk olabildi ama sınırlarında Roma’ya özgü felsefe ve ilim doğmadı.
Hıristiyanlık ve İslâmlık da Doğu diniydi ve Roma’ya rağmen doğup yayılmışlardı.
Endülüs Devleti (711-1492)’nin Güney Batı Avrupa’da bir uygarlık yarattığı doğrudur amaİslâmlık ve Hıristiyanlık da, tabii ki Yahudilik de Doğu’da doğmuştu. Bu nedenle Endülüs de Doğu’ya aittir.
Avrupa’da bir din doğmuş mudur, bilen yok!
Doğu; hem dinlerin hem de uygarlıkların doğduğu bir yerdir!
Doğu; hem bilimin hem de ahlâkın merkezidir!
İnsanlık bilim ve ahlâk adına her ne öğrendiyse Doğu’dan öğrendi
Ne yazık ki, son dönemlerde binlerce yıllık parlak geçmişten eser kalmadı. Nasıl oldu, neden oldu, kim yaptı… rivayetler muhtelif, ama uzun zamandır güneşin Doğu’dan doğmadığı kesin!
“Güneş Doğu’dan doğar!” sözü o günlerden kalmadır!
***
Doğu oldukça geniş bir coğrafya olduğundan koca kıtayı bir bütün olarak düşünmekte yarar var. Çünkü binlerce yıl Doğu’dan doğan güneş, nice zamandır Doğu’nun ne Uzağından ne Ortasından ne de Batısından bir türlü doğmuyor!
Her beklenti boşa çıkıyor ve güneş, biz doğuluları bir kez daha şaşırtarak her sabah Batı’dan doğuyor!
İnsanın bazen tarihten kuşku duyası geliyor!
Yoksa güneş eskiden de mi Doğu’dan doğmuyordu, diye.
***
Doğu’dan doğan güneş nice zamandır balçıkla sıvanmış durumda!
Doğulular; Doğu’yu ellerinde tuttukları sürece güneş daha uzun süre Batı’dan doğmaya devam edecek.
Durum bunu gösteriyor!
***
Tarihte İslâm adına düşünülenler, yaşananlar ve yazılanların büyük çoğunluğunun orijinalleri, okuyucusu ve anlayanı Batı’da ve Batılıların korumasında ise bazen insanın İslâm’ın güneşinin de bundan böyle Batı’dan doğacağını söyleyesi geliyor.
Batı’nın çalışma ahlâkı ve verimliliği Doğu’dan çok ileri!
İslâm; her şeyden önce “ilim” ise ve ilmin de en iyisi Batı’da ise;
-Çalışmak, hangi iş olursa olsun “çalışmak” isteyenler…
-İnsanca “yönetilmek” isteyenler…
-Aldıkları diplomaların “katma değer üretimine” katkıda bulunmasını isteyenler…
-Hamasi nutuklar değil, “adalet” isteyenler…
-Her şey senin olsun “özgürlük” bize yeter diyenler…in hepsi, Batı’ya ulaşmak için “ölümüne bir yolculuğa” çıkıyorsa, güneş uzun bir süre daha Batı’dan doğacak demektir.
Güneşin aydınlığı ne kadar güçlü olursa olsun balçıkla sıvanmış gözler; güneşin Doğu’dan doğabileceğini ne görebilecek ne de düşünebilecektir.
-Çalışmayan, üretmeyen, düşünmeyen, yaratamayan… ama fırsatı ele geçirdiğinde “emaneti” ailesine, yakınlarına, yandaşına, yoldaşına, partilisine pay eden…
-Batılıların sömürmesi yetmiyormuş gibi onlardan arta kalan üç-beş kuruşa el koyan, bu kadarla da yetinmeyip Batı’dan aldığı borçları enva-i çeşit yöntemlerle zimmetine geçirenler…
-Halkları yoksulluk içinde kıvranırken devlet adamları kişisel servet açısından Obama, Merkel,Hollande, Cameron…dan daha zengin olanlar…
-Batı üniversitelerinden alıntı ve intihal yapmadan ve Batı sokaklarında gezinmeden “ilim adamı” olamayanların… yaşadığı bir Doğu’da itiraf etmeliyiz ki, bu cehalet, bu hainlik, bu zalimlik bizi öldürecek!
Bu şekilde daha fazla yaşayamayız!
Müslüman gibi yaşayamayız ama izin verirlerse belki hayvanlar gibi yaşarız.
***
Güneşin doğduğu Batı’da; kimsenin devletten bir beklentisi yok! Tek istekleri var o da “özgürlük”!
Batılı; iş varsa çalışırım, para mı da alırım! Paramı nerede ve ne zaman harcayacağıma da ben karar veririm; diyor.
Ama gözlerin balçıkla sıvandığı Doğu’da ise özgürlükler oldukça kısıtlı olduğundan amelenin bile devletle başının belaya girmesi an meselesidir. Çünkü ülkenin bütün kaynakları yöneticilerin kontrolündedir.
Yasalara göre bir “Bakkal” açmak neredeyse imkânsız gibidir.
İşi bakkallığın ötesine götürmek isteyen olursa kazancına yasa dışı yöntemlerle yöneticileri bir şekilde ortak etmek zorundadır. Bu koşullarda kazanan bile istediği gibi harcayamaz!
Bu kez de etrafını geleneksel fetvacılar, hocalar, şeyhler, dernekler, vakıflar, ayıplar, günahlar … sarar!
Herkes Allah’ın rızasını kazanmak için ortalıktadır ama bir kilo domates üreten yoktur!
Neden ahlâk değil de zekat, sadaka, fitre, bağış, kurban, deri…
Neden bir sadaka bin belayı def eder?!
Neden ne verirsen elinle o gelir seninle?!
Neden “vergi” denince kimseni ağzını bıçak açmaz?!
Neden Allah’tan istediğini, vergi vermediği devletten almaya çalışır?!
***
Sizce;
Güneş ne yapıyor?
Neden Batı’dan doğuyor?
Gözlerdeki balçık sıvası neden her geçen gün biraz daha kalınlaşıyor?!