İlk anayasa, 622’de Medine’de Hz. Muhammed’in öncülüğünde hazırlandı. Hz. Muhammed, uzunca bir süredir çatışan Medineli Evs ve Hazreç kabilelerini uzlaştırarak 4 maddeden oluşan bir “Mukavele”ye öncülük etti.
Tarihe “Medine Mukavelesi” olarak geçen bu metin, gerçek anlamda bir “toplum sözleşmesi”dir.
Şöyle ki;
-Evs ve Hazreç kabileleri arasında az sayıda Müslüman vardı. Medinelilerin beklentisi, bir an önce barışın sağlanmasıydı.
-İki kabilenin müzakere ettiği ve uzlaştığı madde sayısı dörttü. Sonradan diğer kabileler de mukaveleyi bir bir onayladılar. Ancak katılımlardan dolayı maddelerin sayısı değişmedi.
-Mukavele/toplum sözleşmesi her yönüyle laik bir metindi. Çünkü metinde dini terimlere yer verilmedi.
-Yedi Müşrik kabile zamanla Müslüman oldular. Üç Yahudi kabile ise savaş ortamında “mukaveleye” aykırı davranarak Mekkeli Müşriklerle işbirliği yaptılar. Cezası Tevrat’a göre verildi ve sürgün edildiler.
-Hz. Muhammed’in mukaveleye göre statüsü “Hakem Başkan”lıktı. Kral da değildi, diktatör de!
-Hakem başkanın yetkisi; zilyetlik (geçici karar verme), kabileler arasındaki ihtilaflarda hakemlik ve davalarda temyiz makamıydı.
-Kuvvetler dengesi vardı. Yetkilerin çoğu, yerinden yönetilen kabilelere bırakılmıştı.
***
Hz. Muhammed, ikinci önemli antlaşmayı Hudeybiye’de imzaladı. Hudeybiye, Mekkeli Müşrikler ile Medineli Müslümanlar arasında yapıldı.
-10 maddelik antlaşmanın hiçbir maddesinde İslâm’a ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine vurgu yapılmadı.
-Hudeybiye Antlaşması da Medine Mukavelesi gibi teknik ve laik bir metindi.
-Antlaşmada sadece uzlaşılan maddelere yer verildi.
-Peygambere uzlaşırken taviz verme gibi endişeye de kapılmadı.
-Hz. Muhammed hiçbir uzlaşmada “kurnazlığa” başvurmadı. Maddeler, karşı tarafın endişelerini giderecek şekilde yazıldı. Sonradan kimse “bizi kandırdı!” demedi.
-Medine Mukavelesi’ni Yahudiler, Hudeybiye Antlaşması’nı da Mekke yönetimi bozdu.
***
Müslümanlar 1250 yıl sonra, 1876’da tekrar anayasa yazmaya karar verdiler:
-Anayasayı hazırlama sözü veren II. Abdülhamit, Masonların saray darbesi ile iktidara gelebildi. Abdülhamid’in Padişah oluşunda mutabakat olmadığı gibi toplumsal bir uzlaşma da yoktu!
-Anayasa’nın önemini ve gerekliliğini savunan Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi İslâmcıların dayanağı, Kur’an ve Hz. Muhammed’in uygulamalarıydı. Sıra Kânûn-ı Esâsî’nin yazılmasına gelince Belçika Anayasası esas alındı, onun üzerinde bazı değişiklikler yapılarak padişaha sunuldu.
-Namık Kemal, Kânûn-ı Esâsî’de bireysel haklar ve özgürlüklerin garantiye alınmasından yanaydı. Mithat Paşa ise padişahın yetkilerinin azaltılması ve meclisin yetkilerinin artırılmasını istiyordu.
-II. Abdülhamit, tipik bir şark kurnazıydı. 93 Harbi’nin kötü gidişatını gerekçe göstererek anayasayı askıya aldı, meclisi de kapattı. 30 yıllık iktidarı hep olağanüstü koşullarda geçti.
***
1921 “Teşkilâtı Esâsîye Kanunu” uzlaşma ile hazırlanan anayasalara mükemmel bir örnektir. 23+1=24 maddedir. I. Meclisi’nin, uzlaşma ile bir anayasa hazırlaması ve savaşı başarı ile yönetmesi dünyaya örnektir.
-Bu anayasada, mahalli idarelere verilen yetkiler, İsviçre Kantonal Sistemi’nden daha ileridir.
***
-1924 Anayasası, Lozan Antlaşması’ndan sonra yürürlüğe girdi. Bunun en yalın açıklaması şudur: Milli irade ile devleti kurmak mümkün olmadı; uluslararası güçlerle uzlaşılarak ancak bu kadarı başarılabildi.
-1924 Anayasası’na göre demokrasiye geçiş ancak ikinci denemede, 1946’da başarılabildi. Mayıs 1950’de de iktidar el değiştirdi.
-Demokrat Parti 10 yıl boyunca, CHP ile uzlaşma yerine, Türkiye’yi akla zarar kaprislerle idare etti; bedeli de ağır oldu!
-1960’da oluşturulan Anayasa Hazırlama Komitesi[i] üyelerinin akademik birikimleri, bireysel hak ve özgürlüklere gösterdikleri özen mükemmeldi. Anayasa, darbe ortamında hazırlanmıştı ama Meclis’te ve Anayasa Komitesi’ndeki tartışmalar içerik ve nezaket açısından örnek nitelikteydi.
-Türkiye, demokrasinin olgunluk yıllarını rahmetli Süleyman Demirel ile yaşadı. Demirel altı kez gitmeyi göze aldığı için yedi kez gelebildi. Giderken de gelirken de kazanan önce Türkiye oldu.
***
-1980 darbesi sonrasında Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığındaki 15 üyeli Anayasa Hazırlama Komisyonu, her maddeyi tartışan Danışma Meclisi üyeleri, bugün geriye baktığımda, bayağı birikimli, müzakereci ve tartışmacıydılar. En azından anayasadan ve hukuktan haberdarlardı ve sistematik düşünebiliyorlardı.
-1995’de DYP-SHP koalisyonu günlerinde çok önemli konuları kapsayan kısmi anayasa değişikliği yapıldı. Komisyon başkanı da Doç. Dr. Coşkun Kırca’ydı. Rahmetli Kırca, maddeleri açıklarken kürsüde adeta Jean Jacques Rousseau’ydu. Sistematik düşünme, birikim, Türkçeye hakimiyeti mükemmeldi. Refah Partisi adına kıla tüye itiraz eden Salih Kapusuz da anayasadan hiç anlamayan bir makine mühendisiydi.
-En medeni kısmî anayasa değişikliği çalışmalarından biri 1999 Temmuzunda yaşandı. Parti grupları oldukça uzlaşmacıydı.
-2001 ve 2002’deki kısmî değişiklikler de geride kötü örnekler bırakmadan yapılabildi.
-2004, 2005, 2006 ve 2007’de de kısmî anayasa değişiklikleri yapıldı. Ak Parti, CHP ile uzlaştığı için referanduma gerek duyulmadı.
-2010 Anayasa değişikliğinde uzlaşma yerine referandum hedeflendi. FETÖ denen “paralel yapı” 2010 değişiklerinde elde ettiği imkânları kullanarak devletin köklerine kadar inebildi.
-2017’nin ilk günlerinde başlayan kısmî anayasa değişikliğinde hedef yine referandum. Umarım 2010’daki pişmanlık verici durum tekerrür etmez.
***
Türkiye Cumhuriyeti; ciddi bir anayasal tecrübe ve birikimine sahip. Bugünlere gelişimiz cahillikle ve tesadüflerle açıklanamaz.
1876, 1921, 1961, 1982 Anayasalarının hazırlanış usulleri, müzakereler ve hazırlamasına katkıda bulunan bilim ve siyaset insanları, hakikaten hayranlık uyandırıcı birikime ve olgunluğa sahiplerdi.
TBMM’nin gösterdiği kısmi değişiklik performansları da küçümsenemez. Fakat; 2010 ve 2017 kısmi anayasa değişiklik performansımız, bir Afrika veya Güney Asya ülkesi düzeyinde.
Bu noktaya nasıl geldik?
Hani; esas ve usul, ehliyet ve liyakat vardı!
Hani; 1960’ın 20, 1980’in 15 kişilik komisyon üyelerinden daha adil ve imanlı hukukçular vardı!
2017’nin ilk günlerinde “1924-46 yılları özlemine” nasıl geldik; bu günleri rüyamda görsem inanmazdım!
[i] 1961 Anayasası hazırlık komitesinde çalışanlar: Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Naci Şensoy, Ragıp Sarıca, Tarık Zafer Tunaya, Hüseyin Nail Kubalı, İsmet Giritli, Muammer Aksoy, İlhan Arsel, Bahri Savcı, Enver Ziya Karal, Turhan Feyzioğlu, Emin Paksüt, Turan Güneş, Coşkun Kırca, Amil Artus, Doğan Avcıoğlu, Münci Kapani, Mümin Küley, Celal Sait Siren, Mümtaz Soysal, Cafer Tüzel, Abdülhak Kemal Yörük, Sadık Aldoğan, Nurettin Ardıçoğlu, Hazım Dağlı.