MARKETTE SELEM UYGULAMASI
Şimdi “Marketler Zinciri”nin nasıl çalışacağını anlatalım:
a) Başlangıçta bir tek market kuracağız. Burada “Konsinye Malları” satacağız.
Yapı Sahibi yapıyı koyacak ve satıştan %4 alacaktır.
Sermaye Sahipleri malları alıp burada satılmak üzere koyacaklar; kâr veya zarar edecekler.
Çalışanlar emeklerini koyacaklar ve satıştan %4 alacaklar.
Kooperatifimiz “Genel Hizmet” verecek ve %2 alacaktır. Sonuç; mallar %10 kârla satılacaktır.
b) İkinci safhada halktan ay başında “maaşlarının bir kısmı”nı peşin alacağız ve karşılığında onlara “tenzilat” yapacağız. Bu suretle hem parası değerini koruyacak, hem de marketin sermayesine iştirak edecektir. Biz bu suretle toplanan meblağları satıcılara faizsiz intikal ettireceğiz.. Satıcılar toptancılara intikal ettirecekler..Toptancılar da üreticilere intikal ettirecekler... Sonuçta marketimiz malları ucuz satın almış olacaktır. Bu yolla “veresiyecilik”ten “selem sistemi”ne geçilmiş olunacaktır.
c) Bu marketlerin sayısını çoğaltacak, önce tüm İstanbul’da 200 kadar market kurulacaktır. İstanbul’unher mahallesinde Anadolu’nun her yerinden insan vardır. Anadolu’da üretilen malları doğrudan marketimizde satacağız. Biz tüccarları ve toptancıları aradan çıkarmayacağız. Ancak bunlar kendi sermayeleri ile değil de “halkın sermayesi” ile iş yapacaklarından çoğalacaklar, aralarında rekabet edecekler ve az kârla yetineceklerdir.Bu sistemin iyi tarafı; fiyatlar sipariş anında belirlendiği için enflasyon olmayacaktır. Vergiler de gerçek kazançtan ödeneceği için haksız vergilerden de korunmuş olacağız. Yani, bugünkü kanunlar bizi “selem sistemi”ne zorluyor.
d) Sonra bütün Türkiye’ye bu marketler zincirini genişleteceğiz. Tüm satışları ve alışları “hesabi para” ile yapacağız; yani, artık bize mal satana “nakit” değil “hesabi para” ödeyeceğiz. Mal alanlara da “nakit” ile değil “hesabi para” ile satacağız. Böylece “gelecek medeniyetin parası” ortaya çıkmış olacaktır. Mevcut olan“hesabi paramız”ın TL cinsinden değeri her gün belirlenecek ve her zaman nakit alıp verme de olacaktır.Vergiler TL cinsinden hesaplanıp ödenecektir. İşte bu “hesabi para”nın çalışması için program hazırlıyoruz.
e) Daha sonra bu marketler zinciri tüm dünyaya yayılacaktır. Uluslararası alış ve satışlar da artık “hesabi para” ile olacaktır. Altın ile kote edilecektir. Bütün bunlar yapılırken bugün faaliyette bulunan süper-marketler devre dışı yapılmayacaktır. Tam tersine, onlarla birlikte çalışılacaktır. Önce onlara marketimizde birer yer verilecek ve onların malları “konsinye” olarak satılacaktır. Sonra mallar onlara “ön ödeme yapılarak sipariş verilecek”tir. Böylece biz mevcut düzeni yıkarak değil, mevcut düzeni değiştirerek “yeni düzen” getirmiş olacağız. “Yeni düzen” geldikten sonra; eğer düzenimiz iyi ise “kötü düzen” kendiliğinden gidecektir.
MARKETİN ÇALIŞMA MEKANİZMASI
1- GİRİŞ:
) Markette alış-veriş yapabilmek için ya “banka kartı” taşımak veya girişte “kasadan kart almak” gerekecektir. Hiçbir alış-veriş yapmazsanız, çıkarken paranızın tamamını alırsınız; yahut artanı alırsınız. İsterseniz o gün alırsınız, isterseniz başka günlerde alırsınız. Paranız market kasasında kaldığında, bundan yararlanırsınız. Şöyle ki; önce para değeriniz korunur, Altın-Gram üzerinden hesap görülür, Merkez Bankası’nın satış fiyatı üzerinden değerlendirilir. Sonra “Günlük Satışlar”a %4 ilâve edilir, “Günlük Sermaye”ye bölünür, “sizin sermayenizin günlük kârı” toplanır ve size “tenzilât” yapılır.
) “Banka kartı” taşıyorsanız, oradaki özel firmalardan alış-veriş yapmış iseniz kartı onların makinasından geçirirsiniz. Marketiniz onlardan %15 tahsil eder. Ancak bu parayı bir ay sonra alabilir. Eğer genel raflardan mal almış iseniz fiyatlara banka tenzilâtı eklenerek hesap yapılır.
2- RAFLAR:
Marketimizde iki türlü mal satılacaktır: Biri; firma bizden bir yer (reyon) ister, ona yetimizi ayırırız, o kendi satıcısını kendisi koyar, kendisi orada doğrudan malını satar. Koyduğu kimsenin ücretini o verir. Yer veya reyon perde/ bölme ile kapatılır ve kilitlenir. Diğeri ise; mal ortalıktadır, gelen malı alır, çıkarken kasaya uğrayarak orada kaydettirir ve çıkıp gider. Çıkarken zımbalanmış ve kayıttan geçmiş etiketi ile çıkar. Kapıda kontrol eden aynı zamanda markette koruyucudur ve temizleyendir.
3- MARKETTE “DANIŞMA YERİ” OLACAKTIR.
Müşteri her konuda oradan bilgi alacaktır. Müşterinin istediği mal markette yoksa sipariş verebilecektir. O gün araştırma yapılacak, ertesi gün kendisine bilgi verilecek, mutabık kalınırsa parası peşin alınarak satın alınıp ikinci gün teslim edilecektir. Bir daha bu mal talep edilirse fiyat telefonla sorulacak ve cevap verilecektir. İsterse sipariş yapabilecektir. Ayrıca doktor ve avukat gibi şahsi hizmet verenlerin de adresleri öğrenilecek ve kendilerine tavsiyelerde bulunacaktır. Tıp hizmetleri için gereken giderler kendisine baştan bildirilebilecektir.
4- MARKETİMİZE MAL GETİRİP TESLİM EDENLERDEN %15 ALINACAKTIR:
%4 “Tesisler”e, %4 “Çalışanlar”a, % 4 “Genel Hizmet”e, %1 “Kefil Olan”a, % 4 de “Sermaye Payı” olacaktır. Fiyatları kendileri koyacaklardır. Diledikleri kadar kâr edebilirler. Markete malı teslim edenler, mal satılmazsa malı alıp götürürler; satılırsa kendilerinden %15 alınacaktır. Nakliye markete ait ise, ayrıca%2 de nakliye için alınacaktır. Her hafta bir semte gidilerek “Evlere Servis” verilecektir. Sipariş bir gün önce alınacaktır. Gerekirse mal İstanbul’dan alınarak evlere teslim edilecektir. Bu hizmete çalışanlardan pay verilecektir. Tezgâhta satanların payı bunlara verilecektir. Marketler zincirleri ortakların katkıları ile oluşacaktır. Bunun için sermayeye pay verilecektir.
FAİZİN TANIMI:
Faizin haramlığında ittifak varsa da; faizin tanımı üzerinde ihtilâf vardır.
Kur’an’da faizin tanımı “riba” kelimesiyle ifade edilmiştir. “Riba” “rebvet”ten gelir; kendi kendine büyüme anlamındadır, bir ağacın veya canlının kendi kendine büyümesidir. Servetin de durup dururken kendi kendine çoğalmasıdır. “Kâr” da “faiz”e benzer; ama “kâr”da kendi kendine çoğalma yoktur. Alış-veriş yapan kişinin yaptığı iki akitle kâr ortaya çıkar. Birinden alır, diğerine satar. Arada ya “kâr” eder ya da “zarar” eder. Bu “faiz” değildir. Oysa faiz bir akitle oluşur. Durup dururken zamanla çoğalır. Kur’an’da faiz “ed’afen müda’afe” olarak ifade edilmiştir. Bir servetin gittikçe artarak , katlanmasıdır. Faizin düşük olması bu katlama zamanını uzatır. Yoksa tamamen aynıdır.
HAZRETİ PEYGAMBER “FAİZ”İ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE TANIMLAMIŞTIR:
a) Bir malın veresiye satılmasını faiz olarak tanımlamıştır. “Arada faiz olmasa da haramdır” demiştir. Ekonomi bakımından bu son derece doğrudur. Cari hesap faiz değildir.
b) İki alışverişi birleştirmeyi faiz saymıştır. Yani, satın almadan önce alıcıya satmak faizdir. “Sen al ben parasını ödeyeyim” faizidir. Borçla satıştan farkı yoktur.
c) Peşin de olsa mübadelede misliyattan olan mallarda fark yapmak da faizdir. Bileziği altınla satın alıp gramlarında fark yapmak böyledir.
d) Selem senetleri ile altın veya gümüşü peşin ödemeden satmak da faizdir.
e) Zarara katılmaksızın yapılan kâr da faizdir.
Bütün bunları alimler de faiz saymışlardır. Ancak bütün bunları bir illette birleştirmeye çalışmışlardır. O da olmayan malı satmak demektir. Bundan bazı istisnalar yapmışlardır:
a) İstisna akdi kurala aykırıdır, ama helâldir. İstisna, sipariş verip bir şey yaptırmadır.
b) Selem akdi kurala aykırıdır, ama helâldir.
Biz ise Hz. Peygamber’in; “Zarara katılmaksızın yapılan kâr faizdir” şeklindeki tanımını esas alıyor, diğer bütün tanımları bunun içine topluyoruz. Olmayan malı satmak bizce haram değil; bilinmeyen malı satmak haramdır, bu da rızayı yok eder. Kumar da bu faiz tarafına girmiş olur.
FAİZİN TARİFİNİ ŞÖYLE YAPABİLİRİZ:
Paradaki artış “faiz”, maldaki artış “kâr”dır. Zira mal artmadan parada artış ancak bir başkasının parasının eksilmesi ile olur. Oysa maldaki artış için bir başkasının malında eksilme olması gerekmez. Başkaları da kazanmış olur. Hatta herkes kazanmış olur. Maldaki artış ucuzluğa sebep olur. Parası olanların satın alma güçleri artar.
Enflasyon da malda artma olmadan paranın çoğaltılmasıdır. Demek ki enflasyon faize eşittir.
MATEMATİK:
Kişilerin aldığı bir mala ödediği bedel Pik= {mik*fik
Değişik kişilerin bir mala ödenen bedel Pi= {mi*fik
Ülkedeki bütün malların bedel P= {mi *fi = F* {mi*fi/F
Bu ülkede şimdi bu anda satılan malların toplamı halkın elinde bulundurdukları satın alma güçlerine eşittir.
Fiyatların üretimle değil stoklarla ilgisi vardır.
Üretim ise malın harekâtı ile olur. Malın harekâtı da paranın aksi istikamette hareketi ile sağlanır.
dP/dk* dk/dt= dP/dt= d(M*F)/dt= M*dF/dt*F*dM/dt
Burada dP/dk paranın kişiden kişiye geçmesini gösterir. Buna paranın hızı da denir. Tamamen hukukî işlemdir. Kişinin zimmetindeki borç veya alacağın artıp eksilmesi anlamına gelir. Paranın böyle hareketi iki şeye sebep olur:
a) Fiyatlar sabit kalır, mal artar. Yani, dM/dt >0 dir ve dF/dt= 0 dir. İşte bu hareket Karz-ı HasenMüessesesidir. Şirket-i Kırâz veya Karz-ı Hasen ile gerçekleşir.
b) Mal üretimi olmaz, fiyatlar yükselir. Yani, dM/dt = 0 dF/dt>0 dir. Yani, para hareketi mal üretmiyor, sadece fiyatları yükseltiyor. İşte bu faizdir. Ve haramdır.
Fiyat paranın mala bölümüdür. Para satın alma gücüdür. Dört birleşeni vardır.
1- Piyasada rayiç olan nakit.
2- Faizle piyasaya sürülmüş senetler. S*(1+f*t)
3- Altın ve yabancı paralar A*fa
4- Veresiye satıştan doğan paralar. Ip
Mal da şunlardan oluşur:
1- Satılık mallar.
2- Satılık taşınmazlar.
3- Emekler.
4- Altın ve Yabancı Para.
Bankaların üretim olmaksızın piyasaya nakit sürmeleri enflasyona sebep olur. Bizim bu nakdin kötü tesirlerinden korunmamız için yapacağımız basit şey vardır; Ödemeleri Türk Lirası ile yapacağız,Borçlanmaları “aydi para” ile yani “altının değeri” ile yapacağız.
Faiz devamlı fiyat artışlarına sebep olur. Biz faizli işlemler yapmayacağız, onun yerine “kredileşme müessesesi”ni getireceğiz. Ne kadar “para kullandırırsak” o kadar “para kullanma” hakkımız olmalıdır.
Altın ve yabancı paralar ile mal alıp satmayacağız. Sadece bizim “kaydi para”yı onlara kote edeceğiz. Yani mallarımız “kaydi para” ile “altın bedeli”ne göre yapacağız, altın veya dövizi talep etmeyeceğiz.
“Veresiye satışlar” yapmayacak, yerine “selem sistemi”ni kullanacağız. Ortaklarımızın satın alma gücünüçalışma karşılığı hesaplarına geçirdiğimiz “kaydi para” ile yapacağız. Kişi çalışıp bir mal ürettiği zaman onun karşılığında mağazamızdan satın alma hakkını vermiş olacağız. Mesela, siz Genel Hizmet yapacaksınız, o Genel Hizmet karşılığında sizin bir hakkınız doğacaktır. Biz onu size para ile ödemeyecek, mağazamızdan mal almanıza imkân sağlayacağız. Vergilendirme ile sizleri işçi yapacak ve sigortanızı ödeyeceğiz Görülüyor ki, para artışından doğan enflasyondan korunmuş olacağız.
Malın azlığından enflasyon olabilir. Bu da mal ambara girmeden veya üretimi taahhüt edilmeden kimseye kaydi alacağı hâline getirmeyeceğiz. Üretimi taahhüt edilen malı ancak üretim tamamlandıktan sonra getirilecektir, Halkın depo edip de satamadığı malları mağazalarımıza taşımakla da enflasyon azalmış olacaktır.
Taşınmazları hisse senetleri ile satarak piyasaya arz edilen değerleri artırmış olacağız.
Verilen emek karşılığı ortaklarımıza ya “hisse senedi” vereceğiz veya “selem senedi” vereceğiz. Vadeli olacaklarında para tarafında görülmeyecekler, ama mal tarafında ambarda mal varmış gibi olacaktır.
Bütün altın ve dövizleri alıp satacağız.