KUR’ÂN MATEMATİĞİ ve TEFSİR / XXXI.. Ders
Üsküdar – İstanbul; 16 EKİM 1999
HİSABİ VE GAYBİ OLUŞLAR
Kur’ân’da iki çeşit olaydan bahsedilmektedir: Biri hisabi olaylardır. Ay ve güneşin hesap ile olduğu bildirilmektedir. Buna karşılık bazı olayların gaybi olaylardan olduğu anlatılmaktadır.
Kur’ân bunlardan beşini bir arada saymaktadır:
- Dişinin neye hamile kalacağı,
- Kişinin nerede, nasıl ve ne zaman öleceği,
- Yağmurun nerede, nasıl ve ne zaman yağacağı,
- Kişinin ileride ne yapacağı,
- Felaketlerin ne zaman, nasıl ve nereden geleceği.
Hisabi olaylarda cüz’i bilgiler önceden bilinebilir. Güneşin, ayın, gezegenlerin, yıldızların ne zaman nereden doğacakları, hangi zamanda nerede bulunacakları önceden bilinmektedir. Ancak gaybi olaylarda kül olarak bilgiye sahibiz. Öleceğimizi biliyoruz. Kışın kar veya yağmur yağacağını biliyoruz. Doğacak çocuğun kız veya erkek olacağını biliyoruz. Ancak bunların ne zaman ve nerede olacaklarını bilmiyoruz. Hisabi olaylar olmasaydı bizim her hangi bir şey yapmamız mümkün olmazdı. Biz fail olmazdık. Gaybi olaylar olmazsa bizim irademiz söz konusu olmazdı. Demek ki, bir taraftan irade edebilmemiz için gaybi olaylara ihtiyaç vardır, diğer taraftan irademizi realize etmemizde de hisabi olaylara ihtiyacımız vardır.
Bir balon düşünelim, içinde bir çok moleküller değişik yönlerde hareket ediyor. Birbirleriyle çarpışıyor ve yönünü değiştiriyor. Her biri değişik zamanlarda ve değişik yerlerde duvarlara çarpıp geri dönüyor. Şimdi bunların içinde bir molekülün üzerine binelim, onunla beraber kronometremizi alalım ve saniye saniye hızlarını ölçelim. En küçük hızda geçen zamanları toplayalım. Sonra daha büyük zamanları toplayalım. Elimize çana benzeyen bir eğri geçer. Şimdi aynı denemeyi şöyle yapalım: Balondaki tüm molekülleri durduralım ve her birinin o andaki hızlarını ölçelim. Bu sefer molekül sayısına göre bir eğri hazırlayalım. En düşük hızdaki sayıdan başlayalım ve en büyük hıza çıkalım. Elde ettiğimiz çan eğrisidir. Hem de eskisinin aynı çan eğrisidir. Oysa değişik balonların çan eğrileri değişiktir.
Demek ki balon içindeki bir molekülün zaman içindeki kaderi bütün moleküllerin mekan içindeki kaderine eşittir. Dışarıdan müdahale olmadıkça bu kader değişmez. Biz bu kaderi sıcaklık ve basınç olarak ölçeriz. Her iki ölçü de hızla ilgilidir. Basınç moleküllerin ortalama hızlarına, sıcaklık ise moleküllerin ortalama hız karelerine eşittir. Bir molekülün zaman içindeki ortalama hızı da aynıdır.
Demek ki ortalama hızlar hisabidir. Ama bir anlık hız ve bir molekülün hızı ise gaybidir.
Topluluklar için de benzer kanunlar vardır. Bir topluluğun kültürü kişilerin ortalama karakterlerinden oluşur. Bir kişinin zaman içindeki karakteri bulunduğu topluluğa göre değişir. Bir kişinin bir andaki karakteri gaybidir. Ne yapacağı bilinemez. Mesela, pazarda oluşacak fiyat hisabidir. Arz ve talep kanunlarına tâbidir. Ancak bir kişinin patatesini ne zaman kaça satacağı ise gaybidir. Hesaplanamaz. İhtimaliyat hesapları ayrı ayrı gaybi olan olayların birlikte oluşturdukları hisabi sonuçları ortaya koyar.
Şimdi elimizde 10 000 moleküllü bir balonumuz olsun. Bir anda molekülleri durduralım ve hepsinin ilk hızlarını yönleri ile ölçelim. Her molekülün 3 koordinatı vardır, 3 de hız bileşeni vardır. Toplam 6 değişkene sahiptir. Demek ki 60 000 bilinmeyenli bir denklemler takımına sahibiz. Bu denklemleri zamana göre çözersek, her molekülün ne zaman nerede bulunduğunu hesaplayabiliriz. Demek ki Allah için gaybi bir olay yoktur. Gaybi olay bizim için söz konusudur. Çünkü molekülleri durdurup başlangıçta hız ve yerleri tesbit etmemiz mümkün değildir. Biz birini ölçtükten sonra diğerini ölçerken ilk molekülümüz yerini değiştirmiş olacaktır. Molekül sayısı kadar insan olsa ve molekül sayısı kadar da kronometremiz olsa bile, biz kronometreleri okuyup kaydetme arasında birlik sağlayamayız. Kaldı ki, ayrı ayrı molekül hızları ölçecek kronometremiz yoktur. Bunları yerleştirsek bile bu denklemleri yazıp çözecek gücümüz yoktur. Hiçbir bilgisayar bu kapasiteyi oluşturamaz.
Dahası da vardır. Dünyadaki bütün olaylar birbirini etkiliyor. Bizim tam çözüme gidebilmemiz için kâinattaki tüm moleküllerin ilk durumlarını bilmemiz gerekir. Bu da yetmez. Atomik olarak ortaya çıkan enerjileri ve kâinatın genişlemesini de bilmemiz gerekir. Öyleyse bizim için bunların bilinmesi mümkün değildir. Oysa kâinatta gerçekte gaybi olay yoktur. Her şey hisabidir.
“Kainatı var eden bilinçli midir, değil midir?” sorusu ile karşı karşıyayız. “Kâinatı var eden her zerrenin hareketini ayrı ayrı bilir mi” sorusu ile karşı karşıya kalırız. Bilinçli varlık olan insanı var eden elbette kendisi de bilinçlidir. Kâinatı da bilinçli olarak var ettiği kesindir. Çünkü her şey yerli yerinde ve nizamidir. Öyleyse O molleküllerin ayrı ayrı ne zaman nerede bulunacağını bilir. Bilmeyen var edemez. Bilmeyen dengeyi koruyamaz. Buraya kadar bir sorunumuz yoktur. Asıl sorun bundan sonra başlar.
Madem ki Tanrı, olacak her şeyi biliyor, o halde iradesi yoktur. Her şey kör kanunlar içinde yürüyor. Bizim de yapacağımızı şimdi biliyor. Bu durumda bizim irademiz nerede kaldı? Demek ki ya Tanrı her şeyi bilmiyor, ya da iradeli olay yoktur. Bizim mantığımıza göre bu böyledir. Bunu kendi mantığımız içinde çözmemiz mümkün değildir. Nitekim sonsuz sayıyı topluyoruz, sonlu değer veriyor. Mantığımız bunu kolay kabul edemez. O halde insan aklının bir sahası vardır. Ondan ötesini bilemez. Çünkü insan beyni bilgisayar gibidir. Televizyon renkli değilse siz onda renkli filmi renksiz seyretmek zorundasınız. Zaman bundan on milyar önce var edildi. On milyar yıl sonra da olmayacaktır. Ondan önce zaman ve mekan yoktu. Madde ve enerji yoktu. Ama Allah vardı. Allah’ın bizim zaman ve mekanımız dışında da var ettiği zaman ve mekan vardır. Allah zaman ve mekanın dışındadır. Bunun anlamı; O’nun için gelmiş ve gelecek hâl diye bir şey yoktur. Bir tren içinde zamanınız vardır. Çünkü bir taraftan diğer tarafa gidiyorsunuz. Oysa havadan bakarsanız, trenin geçmiş olduğu ve geçeceği yerleri bilirsiniz. Dört boyutlu uzaydan bizim geçmiş ve geleceğimiz bellidir. Yine de mekan içinde olduğunuzu unutmayınız.
İşte insan nasıl gaybi bilgileri bilmiyor ama Allah biliyorsa, iradi olayları da insan bilemiyor ama Allah biliyor. Matematiğin bize burada yardımı, sıfır ve sonsuz kavramlarını mantık dışı olmalarına rağmen var olmalarını göstermesidir.
0 ile 1 arasında 1sayı vardır. 0 dan sonsuza kadar sonsuz sayı vardır. Bunların tersleri 0 ile 1 arasında bir sayıya tekabül eder. O halde 0 ile 1 arasında sonsuz sayı vardır. Ama aralardaki sayıların toplamı 1 kadardır. Bunu insanın akl-ı selimi kabul etmez. Ama matematikte vardır ve hesaplar hayata uygun olarak oluşmaktadır. Bizim için matematikte belirsiz yerler vardır. Gaybidir. Ama gelişi bilinirse hisabidir. Bunlar şunlardır:
X*0=0 de X ne olursa olsun doğrudur. Keza 0/0=X (1/0)/(1/0)=x (1/0)-(1/0)=x X^0=1
0^0=? 0^n=0 X^0=1 dir. 0^0=1 veya 0 dır. Nereden yaklaşırsak o onun limitidir. Demek ki 1 ve 0 komşu sayılardır. Kumaşın bir yüzü gibidir.
GAYBİ OLAYLAR
بسم الله الرحمن الرحيم
ان الله عنده علم الساعة و يـنـزل الغيث و يعلم ما فى الارحام و ما تدرى نفس ما ذا تكسب غدا و ما تدرى نفس باى ارض تموت ان الله عليم خبير (سـورة لقمان 34)
نفس نفس ارض غدا عليم خبير (الساعة الغيث الارحام) (عنده علم اى)
يعلم ينزل تدرى تدرى تموت تكسب الله الله ماذا ما ما ما ان ان فىب وووو
((2+2+2)+(3+3)+(2+2+2))+2=6+6+6+2=20 (1+1)+2 +2+(2+4)= 6+6=12 12+20=32 (32+1=33)
(ءءءء 4 ههه 3حععععع 6 خغغ 3 )=16 (ك1 يييي 5 ىىىى 4 وووووو6) = 16 (فففبب 5 ممممممممم مم 11 )= 16
(نننننننن ننن11 ررررر 5 ) = 16 (لللللل ال ال ال ال ) 10 اااااا6) = 16 (اااا) السسسسث 6 تت تت ت ة 6 دددد 4 ذززض 4 = 20
اااا 4
Kelimeler 6+6+6+2=20 ve 6+6=12 olmak üzere 32 adettir. “Mâzâ”yı iki kelime kabul edersek 33 kelimedir. 100’ün üçte biri, kameri ve şemsi yılı aylar oranıdır.
Harfler (16+16+16+16 +16) + (16+4)+4 = 114 Kur’ân sûreleri kadardır.
Allah, saatin ilmi kendisinde olandır. Ğaybı tenzil eder. Erhamda olanı bilir. Nefsin ise gadan neyi kesbedeceğine dirayeti yoktur. Nefsin hangi arzda mevt edeceğine de dirayeti yoktur. Allah, alim ve habirdir.
Allah felâkete ait bilgi sahibi olan kimsedir. Yağmuru indirmektedir. Döl yataklarında olanları bilir. Kişi ertesi gün ne yapacağını bilmez. Kişi nerede öleceğini de bilmez. Allah, bilendir ve bildirendir.
Şimdi Kur’ân’daki beş gaybileri müsbet ilme göre tahlil edelim:
- Anne yumurtalığında23 çift kromozom vardır. Babanın menisinde ise 22 çift benzer kromozom vardır. Bir X kromozomu anneninkine benzer. Bunun yanında küçük bir Y kromozomu vardır bu annenin yumurtasında bulunmaz. Erkeğin menisinde 500 000 den fazla nutfe (sperma) vardır. Bunun yarısı X kromozomlu yarısı Ykromozomludur. Bunlar yarışa girer ve birisi yumurtanın içine girer. Bir girdi mi yumurta derhal kalın bir duvar oluşturur ve diğerleri artık giremez. İşte ilk giren nutfe Xkromozomlu ise kadın kıza hamile kalır, Ykromozomlu ise kadın erkeğe hamile kalır. 500 000 yarışçının katıldığı bir koşuda kimin birinci olacağını bilmek mümkün olmadığı için kadının erkek çocuğa mı yoksa kadın çocuğa mı hamile kalacağı da hesaplanamaz. Bu sebeple gaybidir.
- Şimdi de yağmurun yağmasını ele alalım. Yağmur, denizlerden yükselen buharların rüzgar vasıtasıyla dağlara doğru sürüklenmesi ve orada havanın soğuyup yağmuru bırakması ile olur. Yer yüzü bir balon gibidir. On kilometrelik bir çevre içinde sulu hava harekâtı vardır. Yeryüzünün beşte dördüne yakını denizlerle kaplıdır. Denizlerin derinliği de on kilometredir. O da ikinci bir balon oluşturur. Güneş ekvatordaki havayı ısıtır ve yukarıya çıkar. Kutuplarda ise soğur ve aşağıya iner. Yukarıda sıcak hava ekvatordan kutuplara doğru eser. Aşağıda soğuk hava kuzeyden güneye doğru eser. Doğudan batıya doğru uzanan Himalaya Dağları kuzeyden gelen soğuk rüzgârın önünü keser, yükseltir ve sıcak hava ile karıştırır. İşte yağmurlar böylece yağar. Buralardan dağılan rüzgârlar her tarafı sular. Ant Dağları da güneyden kuzeye doğru uzanır. Gece ile gündüz arasındaki soğuk ve sıcak rüzgârları karıştırır. Böylece yağmura sebep olur. Balondaki moleküllerin hesabını bilmediğimiz gibi bir balon şeklinde olan hava tabakasının oluşturduğu yağmurları da bilmemiz mümkün değildir. Denizdeki su hareketleri hakkındaki bilgimiz de ancak ihtimaliyat hesapları içinde bilinmektedir.
- Yeryüzüne gelen felaketler çeşitlidir:1) Zelzele, 2) Kasırga, 3) Yangın, 4) Bulaşıcı hastalıklar, 5) Savaşlar. Bunların hepsi gaybidir. Hisabi değildir.
Yer kabuğunun altında erimiş sıvı maden tabakası vardır. Karalar oralarda oturmakta ve yan yana yüzmektedirler. Himalaya Dağ Silsilesi kuzey yarım küresini ikiye ayırmaktadır. Mağma tabakasının da akışkanlığı vardır. Hava tabakası gibi yerin altındaki gömülen Himalaya ve Ant silsilelerine çarpmaktadır. O da bir sıvı balon gibidir. Orada da sıvı akıntıları vardır. Ant Dağları havanın dönmesini sağladığı gibi, mağma tabakası da kara tabakalarının 24 saatte bir dönmesini sağlıyorlar. Yani dünya etrafında dönmesinin etkisi vardır. Uydusu olmayan gezegenler kendi etraflarında ancak senelerinde bir güneşin tesiri ile dönerler. Karaların bu dalgalara etkisi ile sarsılması zelzeleyi oluşturur. Dalgalar gaybi olduğu gibi zelzele de gaybidir.
Kasırganın gaybi olacağı yağmur bahsinde anlatılmış oluyor.
Yangın da gaybidir. Bir kıvılcım, rüzgar ve yağmur şartları yangını doğurur.
Bulaşıcı hastalıklar mikrop veya virüsle taşınmaktadır. Kendileri hasta olmadıkları halde mikrop veya virüs taşıyabilmektedirler. Bütün insanların bedenlerinde her türlü mikrop ve virüs taraması yapılsa bile, her sahada hata ihtimali olduğu için ne zaman nerede hangi hastalığın çıkacağı önceden bilinemez. Kaldı ki AIDS gibi bir çok hastalıklar, bir kadının değişik erkeklerle birleşmesi sonunda virüs veya bakterilerde meydana gelen mutasyon sonucu üremektedir. Bu birleşmeler kontrol altına alınamıyor. O halde ortaya çıkacak virüsleri önceden bilme imkanı da yoktur. Bulaşıcı hastalık da gaybidir.
Nihayet kişiler arasındaki kavgalar ve savaşlar da kontrol dışındadır. Kontrol edilebilseydi zaten savaşa izin verilmezdi.
İşte Kur’ân bunlara saat demekte ve bunların gaybi olduğunu bildirmektedirler. Kâinatın ömrü 20 milyar civarındadır. Yarısını yaşamıştır. Sonunda ölecektir. Bu ilmen bilinmektedir. Galaksideki yıldızlar sürtünme sebebiyle birbirine yaklaşıyorlar. Sonunda kara delikte toplanıp tek parça olacaklardır. Yıldızlar hidrojen yağını tüketip ölü karanlık bir kâinat oluşacaktır. Canlılar inkıraz halindedir. Ölü dünyamız kalacaktır. Yer sürtünmeden dolayı güneşe yaklaşıp eriyip gidecektir. Bütün bunların yanında yer merkezinde bir patlama olup yeryüzü dağılabilir. Başka uzay cisimleri ile çarpışabilir. Ay sürtünme sebebiyle yere çarpıp yeri parçalayabilir. Hâsılı, pek çok çöküş yolları vardır. Ancak bunların önceden hesaplanması mümkün değildir. Âhireti getirecek olan saat gaybidir. Kimse önceden bildiremez. Sadece Allah bilir.
- Nihayet insan bir molekülün balonda hareketleri gibi topluluk içinde hareket ederek yaşar. Diğer insanlarla her gün karşılaşmaktadır. Onlarla etkileşmektedir. İnsanlar farklı yaratıldığı için etkileşim de farklı olmaktadır. Dolayısıyla gelecekte kişinin ne yapacağını bilmesi mümkün değildir. Siz kendinize bir yön çizeceksiniz. Bir hedefiniz olacaktır. Bu hisabidir. Ama uygulamada karşılaştığımız hallere göre sonuç alacaksınız. Bu gaybidir. Sosyalistlerin ve ateistlerin tek tip insan modeli bunun için sonuç vermemiştir. Bütün baskılara ve tedbirlere rağmen tek tip insan yetiştirilememiş ve 70 yıl içinde mazi olmuştur. 28 Şubat da bundan başka bir şey değildir. Bunlar topluluklara deneyimler kazandırır. Bu bakımdan yararları vardır.
- Ölüm de hisabi değildir. Dıştan gelen olaylarla insan hayatını kaybetmektedir. Dıştan gelecekleri kimse hesaplayamaz. Çünkü onların hepsi hisabi değildir. Ayrıca insan yaşlandıkça en zayıf noktadan patlama olmakta, mikrop ve virüsler orada başarı elde etmektedirler. Bu en zayıf nokta nerededir? Bunu bilmemiz mümkün değildir. Çünkü insanın genetiğine ve geçmişine bağlıdır.
Sonuç olarak “kâinat düzeni” hisabi ve gaybi olayların dengelendiği bir düzen içindedir. Gaybi olayların bileşkesi de hisabidir. İrade-i külliye hisabidir. İrade-i cüz’iye ise ihtimaliyat içinde gerçekleşiyor. Çan eğrisi deneylerle elde ediliyor. Ancak hesapla da elde edilmektedir. İslâm âlimlerinin bunların hesabını yapabilmeleri gerekir.
Büyükl
ük Ekseni
S Z
a a
y m
ı a
n