Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 99
Ş Â K İ L E- K-M-17
22.11.2009
4448 Okunma, 0 Yorum

 

بسم الله الرحمن الرحيم

قل كل يعمل على شاكلته

  İSRÂ SÛRESİ 84. ÂYETاسراء 84

KUR’AN MATEMATİĞİ

69. SEMİNER NOTLARI                                                                                                                                    22 TEMMUZ 2000

Ş Â K İ L E

قل QulSöyle. Kur’an’da “Kul” sözü iki şekilde geçer. Biri, ‘kendi kendine söyle’, ‘kendin böyle karar al’ veya ‘kendin Allah’a böyle dua et’. Son üç sûredeki “Kul” bu şekildedir. Diğeri ise başkalarına söyle anlamındadır. Kâfirûn sûresindeki “Kul” böyledir. Burada herkes yapısına göre davranır. “Söyle” sözünü ise her iki şekilde yorumlayabiliriz. Yani kendi kendine böyle inan, böyle söyle, kâinatı böyle gör. Yahut çevrene tebliğ yaparken böyle anlat, böyle söyle denmiş olur. Hangi şekilde anlarsak anlayalım; “böyle söyle” dendiğine göre, bize bu şekilde davranmamız emredilmektedir. Böyle bilin, böyle inanın ve buna göre hareket edin denmektedir.

USÛL: Kur’an’da her olaydan bir misal verir. Kalanını siz kıyasla bulacaksınız. “Üzümden yapılan alkollü içki haramdır” der. Siz tüm alkollü veya uyuşturucu içkilerin haram olduğunu anlayacaksınız. Bunun böyle olduğunu Ebû Hanife başta olmak üzere ilk müçtehitler tesbit ettiler. Şâfii bunun ilmini yaptı. Bu çalışmalardan yararlanan tüm Müslümanlar 1000 yıl bu kıyasla “Birinci Kur’an Medeniyeti”ni kurdular. Bugün biz daha ileri bir “kıyas sistemi” uyguluyoruz. O da şudur: Fizikte ifade edilen bir kural toplulukta da geçerlidir. Topluluk için söylenen bir kural tabiatta da geçerlidir. Kainatın tamamı bir tanrının mahlukudur. Benzer kanunlara tâbidir. Bunu Kur’an değişik yerlerde açıkça ifade etmektedir. Bir makineyi yaparken toplulukla ilgili kuralları düşünürüz. Toplulukta bir müessese kurarken de makinedeki çalışmaları gözönüne alırız. Böylece Kur’an’ı yorumlarken herhangi bir toplulukla ilgili veya insanla ilgili bir kuralı söylerken de genel fizik kanunlarından ne anlamamız gerektiğini düşünürüz. Bugün insanlar için söylenen “herkes kendi şâkilesine göre amel eder” sözünü kıyas yoluyla “her şey kendi özelliği ile davranır”.şeklinde genelleştirerek anlayacağız. Buher şeyin tabiat kanunlarına uyduğunu ifade etmiş olur. Bunun dışında, her şeyi cins varlıklar yerine özel varlıklar veya benzer varlıklar anlarsak, onların da özel davranışları olduğu ortaya çıkar. Bunu “amel eder” sözü ile tesbit ediyoruz. Cisimler genel fizik kanunlarına göre davranır. Ayrıca her cismin kendi yapısına göre özel davranışları vardır. Mesela bir demir parçası demir özelliğini gösterir. Ama demir de özel şekline göre de özellik taşır. Mesela U şeklinde yapılan demir parçaları kendilerine özgü ses çıkarırlar. Bu seste demir olmanın dışında şeklinin de etkisi vardır. Bu özellik tamamen cismin biçiminden kaynaklanır. Bu sebeple “hareket eder” denmemiş de “amel eder” denmiş. Adeta iradi hareket varmış gibi olur.

Kur’an yorumcusunun elinde bu benzetme ve kıyas yoluyla hükümleri genelleştirme usûlü en çok başvurduğu usûl olacaktır. Kâinat tek Allah’ın eseridir ve en iyi bir şekilde düzenlenmiştir. En iyisi tektir. Nasıl doğru yol tek ise en iyisi de tektir. Dolayısıyla bütün yaratılışta benzerlik vardır. İslâmiyet’e karşı çıkamayan ama İslâmiyet’i de rafa kaldırmak isteyen çevreler en çok hoşlanmadıkları husus “kıyas”tır. Bunlar içtihadı kapatırlar, kıyası da delil saymazlar. Böylece İslâmiyet 1400 yıl önceki basit uygulamaların içinde hapsolup kalır. Benim ta liseden çok yakın olduğum bir arkadaşım vardı, Galip Erdem. Birbirimizi çok sever ve sayardık. O namaz kılmadığı için milliyetçi, ben de Müslüman oldum. Ben onu hep sevdim. Ama o bir gün bana; “Düşüncelerimiz ayrıdır, yollarımız da ayrıdır!” diyerek benimle ilişkiyi kesti. İşte bu ilişkiyi kesmeden önce milliyetçilerin bulunduğu bir yemekte birlikte idik. Ben bu sosyal ve fiziki olayların benzerliğinden bahsettim. O hemen karşı çıktı ve dedi ki: “Mesela, Grecham’ın ‘kötü para iyi parayı kovar kanunu’na fizikte ne karşılık bulursun?” Benim o anda cevap verme imkanın olmadı. Ondan sonra da görüşmedik. Kendisi bu dünyadan ayrıldı. İyi insandı. Cennette olacağını ümit ediyorum. Şimdi ona veremediğim cevabı kıyasa karşı olanlara örnek olarak burada veriyorum:

Önce “kötü para iyi parayı piyasadan kovar” sözü tam doğru değildir. Doğru olan, piyasa tek para üzerinde kurulur. Gümüş de paradır, altın da paradır. Piyasada fiyatlar gümüşe ve altına göre değil, gümüşe göre oluşur. Mübadele gümüşe göre olur, tasarruf ise altına göre olur. Yani halk alışverişi gümüşe göre yapar ama eğer saklayacaksa kıymetli para olan altına çevirir öyle saklar. Uluslararası ticaret altınla yapılır. Allah bunun için altını ve gümüşü birlikte iki para olarak var etmiştir. Bunlar arasındaki değiştirme fiyatlar arasındaki dengeyi sağlar. “Para” adlı kitabımda bunu çok eskiden anlatmıştım. Grecham sahte para ile sağlam para arasında bu kanunun işleyişini anlatır. “Kötü para iyi parayı piyasadan kovar” diyerek iyi paranın tasarruf aracı olduğunu, kötü paranın mübadele aracı olduğunu söylermiş olur.  Kötü para piyasada varlığını iyi para sayesinde sürdürür. Bugün Türk Lirası Dolar sayesinde dengesini koruyor. Herkes ödemeleri Türk Lirası ile yapıyor, borçlanmaları da Dolar ile yaparak denge sağlanıyor. İyi para olmazsa, kötü para para olmaktan çıkar. Piyasadaki geçerliliğini kaybeder.

Şimdi fizikte buna tekabül eden kuralları anlatalım: Bir suya tuzu attığınız zaman tuzdaki sodyum madeni ile klor maddesi ayrışır. Suda birlikte denge kurarlar. Bu altın ile gümüşün parada denge kurması gibidir. Ancak bu dengeyi bozacak bir olay olursa, mesela elektrik geçirilirse sudan oksijen gazı çıkar. Sodyum klorür yerine sodyum hidroksit oluşur. Burada ne yapmıştır? Klor oksijeni sudan kovmuştur. Grecham’ın ifadesi ile bir eriyikte kötü iyon iyi iyonu piyasadan kovar. Gaz yapıp havaya verir veya çökeltip katı yapar. Bütün kimya buna dayanmaktadır. Yani Grecham’ın “kötü para iyi parayı piyasadan kovar” ilkesine dayanır. Yağmurun yağması da fiziki bir olay olup yine kötü moleküllerin iyi molekülleri piyasadan kovması ile oluşur. Tabii burada “iyi veya kötü” söz konusu değil, “uyumlu veya uyumsuz” söz konusudur.

Galip Erdem çok zeki idi. Sosyal bilgileri çok iyi bilirdi. Ama Matematiği yoktu. Kimyayı da bilmezdi. Benzetmeyi de kabul etmediğine göre bu kimyasal olayları nasıl anlatabileceğimi bilemezdim. Herhalde dinlemek istemeyecek, anlasa da işine gelmediği için anlamak istemeyecekti. Siz gençler öyle yapmayın. Ben burada olayı anlatıyorum. Eski dostumu ve arkadaşımı kritik etmiyorum. Çünkü insanlar amellerine göre değil niyetleriyle hesaba çekilecekler. Niyetlerindeki entegresinden sorumlu olacaklardır. Galip Erdem’i bu şekliyle düşündüğümüz zaman çok iyi bir insan olduğuna şehadet edebilirim.

كل KüllünHekes ve herşey demektir. ‘Kül’ her demektir. Aslında bir meranın çevresini kaplayan çitten gelen bir kelimedir. Bütünlük ifade eder. Sonundaki “un” ise bir zamirden dönüşmüştür. “Hüm” da olabilir. Kişilere râcidir. “Ha” da olabilir, eşyaya da râci olabilir. Biz böylece her ikisini bir arada ele alıyoruz; kişiler, topluluklar, canlılar, cansızlar her şey ve herkes demiş olduğunu kabul ediyoruz. Her varlığın tâbi olduğu genel kural vardır. İnsan insan olarak, erkek erkek olarak davranışlarda bulunur. Buna karşılık bunların içinde her fert de diğer fertlerden ayrı olarak kendine özgü davranışlarda bulunur. Burada “her biri” deyince, türler değil de “her varlık ayrı ayrı kendisine özgü davranışlarda bulunur” denmiş olur. Yani burada “her tür” şeklinde değil de “her varlık” şeklinde yorumlamamız daha doğrudur. Çünkü bundan sonra “amel eder” diyor. Amel iradi olaydır. İradede benzer davranışlar yoktur. Tamamen farklı ve kuralsız davranış vardır. Yahut başka türlü bir kurallı davranıştır. Türünün davranışına aykırı bir davranıştır. Bugün anlatacağımız konuyu iyi kavradığımız zaman insanın irade ile hareketini de daha iyi kavrama imkanını bulacağız. Bundan sonra “şâkiletihi” kelimesindeki zamiri müfred olarak göndermesi de bu davranışın cinsin davranışı olmadığını ifade etmiş olur. Başka bir âyette de “Ve Uharu Min ŞekliHi Ezvaç” âyetindeki “şeklihi” kelimesindeki zamir de bunun için müfret kullanılmıştır.

يعمل YaGMaLuAmle, kerpiç yapılan topraktır. İlk insanlar kamıştan ev yapar, bu kamışları çamur içine batırarak tuttururlardı. Bu ihtisas işi olduğu için burada çalışanlara “âmil”, burada çalışmaya da “amel” demişlerdir. Amel fiilden bu anlamlarda ayrılır. Amel bir hizmet veya üretime yöneliktir. Daha çok başkası için yapılır. Fiil ise her türlü iradi davranışları içerir. Amelde güdülen bir hedef vardır. Genelde amel şuurlu varlıklar için kullanılır. Ancak şuurlu varlıkla birlikte mesela iş yapan hayvanlar için veya makineler için de kullanılabilir. Bu genel ifade ile anladığımızda, her varlık kendi biçimiyle hemcinslerinden farklı davranır anlamını taşır.

على GaLAyAlâ harfi cerdir. Fiilin isme etkisi olan yerlerde kullanılır. Bu ifade kişinin amelleri kişiliğini oluşturduğunu da ifade etmektedir. Yani kişi şâkilesi üzerine, yapısı üzerine çalışır. Yani kişi amelleri ile kendi biçimini, kendi kişiliğini oluşturur anlamına gelmektedir. Diğer bir şekilde de şâkilesi üzerine kişiliği oluşturma yükümlülüğü vardır. Yani kişi tıynetine ve yapısına göre davranır. Cisimlerdeki öz titreşimler bu manada kullanılmış olmaktadır. Bununla beraber cisimler zamanla değişerek gerilimli hallerden şekillerini değiştirerek yerlerine otururlar. Yani öz titreşimlerini değiştirirler. Yumuşarlar. Kristallerde bozulma olur. Buna yorulma veya yıpranma denmektedir. “Alâ” kelimesinin birinci manası bu yorulma kanununu da içermektedir. Benzer olaylar topluluklarda ve canlılarda da olmaktadır. Yaşlanma olayı budur. Görülüyor ki bir tabii kanun cisimlere, canlılara ve insan topluluklarına, hatta insanın kendisine de uygulanabilmektedir. İnsanda bıkma ve yorulma şâkilesindeki değişme ile ilgilidir.

شاكلته ŞAKL doru atların ayaklarındaki beyazın adıdır. Kırmızı üzerindeki beyaza ad olmuştur. Türklerin bayrağındaki ay yıldız birer ‘şekl’dir. Sonraları her karışık rengin adı olmuştur. Sûret biçimin şekli ise şekl rengini ortaya koyar. Şekil iç yapıyı, sûret dış yapıyı gösterir. Şekele, renklendi anlamındadır. Lâzım bir fiildir.Şâkil ism-i faildir. Renklenen anlamındadır. Kaim ayakta olduğu gibi rengine göre hareket eder, iç yapısına göre amel eder demek olmuş olur. Burada işaret edilen, cevherine göre değil arazına göre hareket eder mânâsı çıkar. “Şâkilet”deki “te” masdar “te”si olabilir. Duruşuna, yapısına göre anlamı verilebilir. Yahut “Şâkil” taneli türün toplu ismi olabilir. O zaman “te” tekliği ifade eder. Temr bir tabak hurma ise, temret bir tane hutrmayı ifade eder. “Şâkil” toplu biçim ise “şâkilet” bir tek biçim demek olur. Bu da, “her varlık kendi öz rengine göre davranır” denmiş olur. “Şâkiletihi”de zamir “Küllün” kelimesine gider. Sonundaki “un” çoğul olsaydı, hepsi olurdu. Sonundaki “un” tekil zamiri temsil ettiği için ‘her biri’ anlamına gelir. Buradaki zamir “Küllün” kelimesinin her biri anlamını taşır. Her varlık kendi biçimine göre davranır anlamı çıkmaktadır. Buradaki zamirin ifradı türün ortak davranışı yanında varlığın özel davranışını ortaya koyar.

Şimdi bu âyetin ifade ettiği genel kanunu biz fizikte uygulamaya çalışalım.

Hepimiz insanız ama her birimizin siması ayrıdır. Bu sayede tanınıyoruz. Hepimiz konuşuyoruz, benzer sesler çıkarıyoruz, ama. her birimizin sesi farklıdır, bu sayede tanınıyoruz. İnsanın davranışları da böyledir. Bir cisme bakarsanız onun renginden ve şeklinden o varlığı tanırsınız. “Bu benim ayakkabımdır” dersiniz. Çobanlar hayvanlarını saymazlar, her birini ayrı ayrı gözden geçirir, kendilerine göre isim verdikleri adındaki hayvanın var olup olmadığını bilirler. Elimizi bir cisme vurduğumuzda ses çıkarır. Ama onun demir veya tahta olduğunu anlarız. Bir demirin kızarıklığından onun ne kadar sıcaklığında olduğunu biliriz. Görülüyor ki her varlık kendi şâkilesine göre davranmaktadır. Fizikte ve teknikte çok kullanılan bir özelliği bu âyetin uygulaması olarak açıklayabiliriz. Cisimler titreyerek iki şekilde bize dalga gönderirler. Biri elektro manyetik dalgadır. Radyo ve televizyon dalgaları bunlardandır. Işık ve ısı bu dalgalardan oluşur. Diğeri ise ses dalgalarıdır. Bunu kulaklarımızla algılarız. Bunun dışındaki algılarımız sinir uçlarının doğrudan teması ile sağlanır. Koku gazların buruna gelmesi ile, tat sıvının dile dokunması ile ve dokunma adı üstünde bizzat cisimlerin madde ile doğrudan ilişki kurarak titreştirmesi ile alınır. Onlar da sonunda elektromanyetik dalgalara dönüşür. Her cismin bir öz titreşimi vardır. Bu öz titreşim ses vasıtasıyla algılanır veya elektromanyetik dalgalarla algılanır. Öz titreşim tamamen cismin özel yapısı ile ilgilidir. Öz titreşime ait birkaç bilgi verelim:

a)    Bir ipe değişik boyda sarkaçlar asalım. Her sarkaç saniyede belli titreşim yapar. Aynı boydaki sarkaçlar aynı titreşimi yaparlar. Bunlardan birini salladınız mı hepsi sallanır.

b)    U şeklinde benzer en ve boyda çelikler yapalım ve bunlara saplar takalım. Bunları bir yere vurarak titreştirelim. Aynı boyda ve büyüklükte olanlar aynı sesi çıkarırlar. Birini titreştirdiğiniz zaman eşit olanlar da titreşirler.

c)    Bir bobin, bir kondansatör ve anten koyalım. Bir pille vurarak titreştirelim. Eş bir bobin kondansatör ve anten koyacak olursak orada da ses alınabilir. Öz titreşim sayıları farklıdır. İşte tüm radyo ve televizyon bu tekniğe dayanır. Kanalı ayarlama demek, kendi televizyon veya radyonuzu aynı öz titreşime getirme demektir.

d)    Bir kaba su koyun, parmakla vurun, yüzeyde dalgalar yayılır. Uygun damla damlatırsanız yüzey dalgalı olarak durur.

Zelzelelerde yan yana bulunan binaların bir kısmı yıkılmış bir kısmı ise yıkılmamışsa bunun nedeni soruluyor. İşte bunu zâti ihtizazla yani öz titreşimle izah edebilirsiniz. Öz titreşim zelzele titreşimine uygunsa o binalar yıkılır. Değilse yıkılmaz.  Her zelzele kitlesinin öz titreşimi vardır. Yani aynı yerdeki zelzeleler periyodik olarak tekrar eder ve titreşim sayıları aynıdır. Tabii bu değişik kaynaklardan kaynaklanmamış ise böyledir. Periyotlarda da oynama olabilir. Bunun üzerinde yapılacak binaların öz titreşimleri hesaplanmalıdır. Ona göre binanın kitlesi seçilmelidir. Öz titreşim zelzele titreşimine uyuyorsa iki katlı bina on katlı binadan daha önce yıkılabilir. Uçaklara, gemilere ve arabalara konan motorların öz titreşimi araçların titreşimine uyuyorsa araç belli hızda parçalanır. Belli hızlarda araba sarsılmaya başlar. Düşük hızda sarsılmaz, üst hızda da sarsılmaz. Evinize takacağınız vantilatör de tavanınızı çökertebilir.

Bugün mühendislerin çözmek zorunda oldukları birkaç problem vardır:

a)    Kuvvetlere karşı dayanma,

b)    Paslanmaya karşı dayanma,

c)    Sıcaklığa karşı dayanma,

d)    Öz titreşime karşı dayanma.

Allah canlılarda bu öz titreşim sorununu tam olarak çözmüştür. Gerek hayvan gerekse bitkinin öz titreşimden zarar görmesi söz konusu değildir. Bir ağaçta her yaprak ve her dal ayrı öz titreşime sahiptir. Dolayısıyla tüm ağaç zarar görmez. Görülüyor ki, “her biri kendi şâkilesi ile hareket eder” sözü ne kadar çok şey ifade ediyor. Oruç ve zekât mükellefiyetinin kameri yıllara göre düzenlenmesi bu öz titreşimden hayatın ve ekonominin zarar görmemesi  içindir.

MATEMATİK

Sarkacın öz titreşimini hesaplayalım: Sarkaç merkezden ne kadar uzaklaşırsa uyguladığımız kuvvet o kadar fazladır. Askı ipinin uzunluğuna göre azdır. Bir de asılan ağırlıkla orantılıdır.

F=-a*m*g*/l   Burada g bir gramın ağırlığı olan kuvvettir. 981 dindir. Halbuki daha önce  F= m*dd(a)/d(t)^2 olarak bulmuştuk. Buradan   dd(a)/d(t)^2 = - a*g/l

Daha önce türevleri kendilerine eşit olan eşitlikleri incelemiştik. a=Sin(wt) koyarsak bu eşitlik sağlanır. Ve w^2= gl  bulunur.  W= 2*3.1416 f   dir.  .f saniyede titreşim sayısıdır. Her biri kendi şâkileti ile davranır. “Söyle” âyetinin emrini yerine getirebilmemiz için öz titreşimlerin hesaplamasını bilmemiz gerekir. Yoksa bilmediklerimizi tartışmış oluruz. Saniyede bir defe gidip gelmesi için ipin uzunluğu  l= (f/2/3.1416)^2*981 cm  olup bunun için yaklaşık boyu 25 cm olmalıdır. Elektromanyetik dalgalarla ilgili formülleri ise ZâriyatSûresi’nin başında verilmiştir.

      

 

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 117
BORSA K-M-35
10.12.2009 4957 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 116
GEÇMİŞ 2000 YILININ KISACA MUHASEBESİNİ YAPALIM K-M-34
9.12.2009 4356 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 115
MUKASSİMÂT/2000 YILI AHŞAP EV ÇALIŞMALARI K-M-33
8.12.2009 4159 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 114
C Â R İ Y Â T/AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ- K-M-32
7.12.2009 4249 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 113
HÂMİLÂT (YÜKLER) K-M-31
6.12.2009 4116 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 112
TESİR ÇİFTİ K-M-30
5.12.2009 4311 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 111
İfrat ve tefrit nedir?/2 AHŞAP EV K-M-29
4.12.2009 4455 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 110
İfrat ve tefrit nedir? K-M-28
3.12.2009 4591 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 109
AHŞAP EVLERİN DELİLİ NAHL80 K-M-27
2.12.2009 5014 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 108
MARKETTE SELEM UYGULAMASI K-M-26
1.12.2009 4162 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 107
Einstein Genel İzafiyet Nazariyesi K-M-25
30.11.2009 4212 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 106
KURAN MATEMATİĞİ K-M-24
29.11.2009 4146 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 105
SİSTEMATİK HATA K-M-23
28.11.2009 4293 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 104
FİZİK-3 K-M-22
27.11.2009 4316 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 103
ZELZELE İŞLETMESİ K-M-21
26.11.2009 4299 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 102
HIRSIZA CEZA-AHŞAPEVLER K-M-20
25.11.2009 4845 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 101
İNSANIN GÖREVİ K-M-19
24.11.2009 4199 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 100
FİZİK-2 K-M-18
23.11.2009 4168 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 99
Ş Â K İ L E- K-M-17
22.11.2009 4448 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 98
F İ Z İ K-K-M-16
21.11.2009 4696 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 97
YUVARLAK BİÇİMLER-K-M-15
20.11.2009 4196 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 96
TEK UÇLU ŞEKİLLER-K-M-14
19.11.2009 3982 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 95
KURAN MATEMATİĞİ-K-M-13
18.11.2009 4163 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 94
KURAN VE İNŞAAT-K-M-12
17.11.2009 4128 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 93
TEDAYÜN AYETİ-K-M-11
16.11.2009 4895 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 92
AKEVLER İSTANBUL TÜKETİM KOOP. MUHASEBE USULÜ-K-M-10
15.11.2009 5201 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 91
ÂYET -AĞAÇ EVLER-PROJESİ-K-M-9
14.11.2009 6126 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 90
TÜREV-ENTEGRAL-K-M-8
13.11.2009 6175 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 89
SAĞLIKTA ONLU VE İKİLİ SİSTEMİN UYGULANIŞI-K-M-7
12.11.2009 4973 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 88
2000 YILINA GİRERKEN GEÇEN BİR YILIN MUHASEBESİ-K-M-6
11.11.2009 4675 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 87
BİLGİSAYAR PROGRAMI-K-M-5
10.11.2009 4519 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 86
KURAN MATEMATİĞİ-4
9.11.2009 4487 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 85
HİSABİ VE GAYBİ OLUŞLAR-31
8.11.2009 4087 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 84
KUR’ÂN( OLASILIK VE) MATEMATİĞİ-2
7.11.2009 4192 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 83
KURAN MANTIK ve MATEMATİĞİ-1
6.11.2009 4802 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 82
Genel Hizmetlerin Tasnifi
5.11.2009 9596 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 81
Genel Hizmet Kooperatifi
31.10.2009 9451 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 80
Genel Hizmet; BAKIM
22.10.2009 9443 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 79
Genel Hizmet; TAKİP
15.10.2009 9566 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 78
SERA İŞLETMESİ
10.10.2009 9991 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 77
EDİRNE-BATUM SERVİSİ VE “İPEK YOLU, HAC YOLLARI
1.10.2009 9512 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 76
KİRA VE BAKIM; İŞLEYİŞ VE DENGE
26.09.2009 9376 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 75
SEL, İSTANBUL VE PLANLAMA
17.09.2009 9484 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 74
SAVUNMA EĞİTİMİ
10.09.2009 9572 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 73
ADİL DÜZEN RESTORAN İŞLETMESİ
3.09.2009 9388 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 72
MESLEKÎ EĞİTİM
27.08.2009 9305 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 71
HAC… HAC… HAC…
20.08.2009 9666 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 70
ORUÇ ve RAMAZAN
13.08.2009 9580 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 69
ZEKAT
6.08.2009 9906 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 68
DİNÎ EĞİTİM
9.07.2009 15815 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 67
ADİL DÜZENDE İNŞAATIN HÜKÜMLERİ
2.07.2009 12006 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 66
SÖZLEŞME (İNŞAAT)
25.06.2009 10189 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 65
HALK İŞLETMELERİ ÜNİVERSİTELER-2
18.06.2009 9962 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 64
HALK İŞLETMELERİ ÜNİVERSİTELER
11.06.2009 7000 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 63
İŞİ PARASIZ YAPMAK
4.06.2009 10023 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 62
HAK-KUVVET UYGARLIKLARI VE EĞİTİM
28.05.2009 9678 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 61
İRAN-TÜRKİYE MALA-MAL MARKETLERİ
21.05.2009 9830 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 60
ADİL DÜZEN DERGİSİ
14.05.2009 9848 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 59
ÇEVRE VE EKONOMİ
7.05.2009 11093 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 58
İŞLETMELERİMİZ VE DEĞERLENDİRME
30.04.2009 9776 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 57
100 DAİRELİK KLİMA-SERA TOPLU KONUT PROJESİ-3
23.04.2009 9850 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 56
100 DAİRELİK KLİMA-SERA TOPLUKONUT PROJESİ-2
16.04.2009 9928 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 55
100 DAİRELİK KLİMA-SERA TOPLU KONUT
9.04.2009 11497 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 54
ADİL DÜNYA DÜZENİ
2.04.2009 9821 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 53
BAĞIMSIZ BELEDİYE ÇALIŞMALARI
26.03.2009 9458 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 52
KAYIT DIŞI EKONOMİ
19.03.2009 10001 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 51
AKEVLER İLMÎ ÇALIŞMALARI VE DÂVET
12.03.2009 11411 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 50
BARTER / TAKAS / MALA-MAL
10.03.2009 9252 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 49
AKEVLER EMLAK İŞLETMESİ
3.03.2009 9109 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 48
ESNAF MARKETİ
27.02.2009 10399 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 47
PARA POLİTİKASI VE SENETLER
26.02.2009 6913 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 46
ADİL EKONOMİK SİSTEM
19.02.2009 7214 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 45
M A R K E T L E R
12.02.2009 7469 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 44
HELBUS PROJESİ VE .....
5.02.2009 7131 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 43
HELİBUS’TA TEHLİKE!
29.01.2009 6796 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 42
TÜRKİYE’DEKİ KRİZİN TEK ÇARESİ VARDIR
22.01.2009 6609 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 41
KRİZDE -halk,devlet,belediyeler-NELER YAPMALI
15.01.2009 6594 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 40
HELİBÜS KURULUŞ ÇALIŞMALARI
10.01.2009 6683 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 39
HELİBÜS KURULUŞ SÖZLEŞMESİ
3.01.2009 6898 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 38
KRİZ VE DÖVİZ
25.12.2008 6752 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 37
YİNE İŞSİZLİK MESELESİ VE ÇÖZÜMÜ
20.12.2008 6870 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 36
İSTANBUL’DA YAPILACAKLAR
6.12.2008 1955 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 35
MUHASEBE + DERGİ ÇALIŞMASI – 4
27.11.2008 1767 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 34
MUHASEBE + DERGİ ÇALIŞMASI - 2
13.11.2008 1100 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 33
MUHASEBE + DERGİ ÇALIŞMASI - 1
6.11.2008 1123 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 32
İSTANBUL İMAR SENEDİ
1.11.2008 906 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 31
İSTANBUL’UN YENİLENMESİ
29.10.2008 945 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 30
İSTANBUL İMAR SENEDİ -2-ŞEMATİK
25.10.2008 955 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 29
İSTANBUL; YENİDEN YAPILANMA
16.10.2008 904 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 28
İSTANBUL’U KURTARMAK; AMA NASIL?
6.09.2008 834 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 27
FİYATLARIN TESBİTİ
1.09.2008 967 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 26
DEĞERLER
25.08.2008 987 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 25
PARA VE SENET POLİTİKASI
18.08.2008 863 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 24
SELEM SİSTEMİ ve KOOPERATİF MARKETİ
11.08.2008 1005 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 23
FAİZLİ VE FAİZSİZ SİSTEMDE EKONOMİ
28.07.2008 1018 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 22
AKEVLER KREDİLEŞME ORTAKLIĞI
21.07.2008 934 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 21
KREDİLEŞME, SENET, ÇEK,
7.07.2008 882 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 20
İŞLETME VE ORGANİZASYON
27.06.2008 938 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 19
S E N E T L E R
20.06.2008 949 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 18
İŞLETMENİN HAZİRAN 2008’deki DURUMU
13.06.2008 847 Okunma


© 2025 - Akevler