Reşat Nuri Erol
‘Velleżîne hum li’z-zekâti fâ’ilûne Ve zekât için fail
15.06.2019
3412 Okunma, 2 Yorum

 

‘Velleżîne hum li’z-zekâti fâ’ilûne / Ve zekât için fail olanlar’

Müminun Suresi’nin birinci ayeti ile başladık;

Kad efleha’l-mü’minûne.”

Müminun Suresi’nin ikinci ve üçüncü ayetleri ile devam ettik...

Önceki yazılarımızın devamı, Müminun Suresi’nin dördüncü ayeti ile devam edelim…

“Saksılarda bitki dikerler. Bir de plastikten bitkiler koyarlar. Plastik bitki gibileri her gün temizlenmezse kirlenir, solar ama canlı bitkiler yeşilliğini sürdürürler. Çöllerdeki bitkilere bu parlaklıktan dolayı ‘zekât’ denmektedir; sonraları kamuya ait paylara ‘zekât’ adı verilmiştir.

Hasattan doğrudan yararlanmak caiz değildir, çünkü onda kamu payı vardır ama kamu payını yani zekâtı ayırdıktan sonra artık o kişinin mülkü hâline gelir. Ürünleri biz beşe bölüyoruz. İki pay kira payıdır. İki pay da emek payıdır. Bir pay ise genel hizmet payıdır, o da emektir. Kira payının yarısı kamu payı, yarısı da eski emeklerin payı olarak ayrılır.

Çalışanlar yaşamak için çalışmıyorlar, tüm insanlığın yaşaması için çalışıyorlar, yaşamalarını da insanlık onlara sağlıyor. Tüm faaliyetler topluluk içindir. Bütün ürünler zekâttır. Ürün sonra girdilere bölüşülür. Emek sahibi, yapı sahibi, hizmet sahibi, hammadde sahibi ortak fondan paylarını alırlar.

İnsanlar günde altı saat çalışırlar, onunla kendileri yaşarlar, çocuklarını büyütürler; geri kalan çalışmalar ile ekonomik gelişmeyi sağlarlar yani topluluğun büyümesini temin ederler. Bunlar iki kısımdır.

İsteyenler çalışırlar ve öğrenirler. İrfanlarını artırırlar, ilimde ilerlemeyi ve uygarlaşmayı sağlarlar.

İsteyenler ihtiyaçtan fazlasını üretirler, inşaat yaparlar, fabrika kurarlar, ağaç dikerler, artan nüfusa işyeri hazırlarlar.

Bunların “kıyam mülkiyeti” kendilerinde kalır, “yararlanma mülkiyeti” ise emek karşılığı vârislerine intikal eder, kıyam mülkiyeti vârislere intikal etmez.

Bir semt veya bucakta oturan halk birdir, aynı kimselerdir. Kişilerin hepsi Ahmet’tir, Hasan’dır, Fatma’dır, Ayşe’dir ama bunlar ortaklıklar kurarlar.

Aynı kişilerden oluşmakla beraber ortaklıkları farklıdır. Önce dört dayanışma ortaklığı ayrı ayrı olmakla birlikte hepsi o ortaklık içinde yer alırlar. Demek ki toplulukta kişiler ortaklıklar oluşturarak birlikte iş yürütürler.

Bu ayetlerde altı tane “ellezîne” geçmektedir.

Demek ki altı konuda organize olmamız gerekmektedir.

Aynı kişiler ayrı ayrı kurumlar oluşturacaklardır.

Kişiler aynıdır ama kurumlar farklıdır.

Bu sebeple “ellezîne”ler tekrar edilmektedir.

Birinci kurum “salât/namaz” kurumudur. Salât tekil gelmiş ve muzafun ileyh çoğul gelmiştir. Bu hacdır. Orada huşu istenmektedir.

Arkasından lağvdan iraz edenler denmektedir.

Bu kurum nedir?

Bu da işsizler kurumudur. Bir iş yerine gidip alacaklı olarak iş yapmayanlar işsizler yerine geçerler. Burada okuma, ticaret yapma, çalışıp bir şeyler üretme serbesttir. Burada bulundukları saat kadar da işsizlik payı alırlar. Zamanlarını değerlendirme tamamen kendilerine aittir. Ortada ürün meydana gelirse de paylarını alırlar. Çalışanlardan yüzde bir kesilir diyelim; bunlara bölüştürülür, tamamen saat ve dereceleri ile orantılı olarak bölüştürülür. Buraya gelenler yüzde birden fazla ise yevmiyeleri çalışanlarınkinden fazla olur, çoksa ona göre payları azalır, kendiliğinden çalışmayanların sayısı dengelenir. İşsizlik sigortası böyle yapılmış olur.” (KUR’AN VE İLİM, 1017. Hafta Seminerimizden)

Bu seminerleri yani KUR’AN VE İLİM Haftalık Seminerlerimizi takip edenlerin görevleri vardır; burada söylenenleri ve yazılanları aktarmak ve duyurmak. Sadece haber olarak aktarmak, duyurmak ve savunmak değil; aynı zamanda imkânlar ölçüsünde uygulamak...

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
15.06.2019
08:37

MİLLÎ GAZETE

MİLLÎ GAZETE

‘Vellezîne hum li’z-zekâti fâ’ilûne / Ve zekât için fail olanlar’

Müminun Suresi’nin birinci ayeti ile başladık; “Kad efleha’l-mü’minûne.”

Müminun Suresi’nin ikinci ve üçüncü ayetleri ile devam ettik...

Önceki yazılarımızın devamı, Müminun Suresi’nin dördüncü ayeti ile devam edelim…

“Saksılarda bitki dikerler. Bir de plastikten bitkiler koyarlar. Plastik bitki gibileri her gün temizlenmezse kirlenir, solar ama canlı bitkiler yeşilliğini sürdürürler. Çöllerdeki bitkilere bu parlaklıktan dolayı ‘zekât’ denmektedir; sonraları kamuya ait paylara ‘zekât’ adı verilmiştir.

Hasattan doğrudan yararlanmak caiz değildir, çünkü onda kamu payı vardır ama kamu payını yani zekâtı ayırdıktan sonra artık o kişinin mülkü hâline gelir. Ürünleri biz beşe bölüyoruz. İki pay kira payıdır. İki pay da emek payıdır. Bir pay ise genel hizmet payıdır, o da emektir. Kira payının yarısı kamu payı, yarısı da eski emeklerin payı olarak ayrılır.

Çalışanlar yaşamak için çalışmıyorlar, tüm insanlığın yaşaması için çalışıyorlar, yaşamalarını da insanlık onlara sağlıyor. Tüm faaliyetler topluluk içindir. Bütün ürünler zekâttır. Ürün sonra girdilere bölüşülür. Emek sahibi, yapı sahibi, hizmet sahibi, hammadde sahibi ortak fondan paylarını alırlar.

İnsanlar günde altı saat çalışırlar, onunla kendileri yaşarlar, çocuklarını büyütürler; geri kalan çalışmalar ile ekonomik gelişmeyi sağlarlar yani topluluğun büyümesini temin ederler. Bunlar iki kısımdır.

İsteyenler çalışırlar ve öğrenirler. İrfanlarını artırırlar, ilimde ilerlemeyi ve uygarlaşmayı sağlarlar.

İsteyenler ihtiyaçtan fazlasını üretirler, inşaat yaparlar, fabrika kurarlar, ağaç dikerler, artan nüfusa işyeri hazırlarlar.

Bunların ‘kıyam mülkiyeti’ kendilerinde kalır, ‘yararlanma mülkiyeti’ ise emek karşılığı vârislerine intikal eder, kıyam mülkiyeti vârislere intikal etmez.

Bir semt veya bucakta oturan halk birdir, aynı kimselerdir. Kişilerin hepsi Ahmet’tir, Hasan’dır, Fatma’dır, Ayşe’dir ama bunlar ortaklıklar kurarlar.

Aynı kişilerden oluşmakla beraber ortaklıkları farklıdır. Önce dört dayanışma ortaklığı ayrı ayrı olmakla birlikte hepsi o ortaklık içinde yer alırlar. Demek ki toplulukta kişiler ortaklıklar oluşturarak birlikte iş yürütürler.

Bu ayetlerde altı tane ‘ellezîne’ geçmektedir.

Demek ki altı konuda organize olmamız gerekmektedir.

Aynı kişiler ayrı ayrı kurumlar oluşturacaklardır.

Kişiler aynıdır ama kurumlar farklıdır.

Bu sebeple ‘ellezîne’ler tekrar edilmektedir.

Birinci kurum ‘salât/namaz’ kurumudur. Salât tekil gelmiş ve muzafunileyh çoğul gelmiştir. Bu hacdır. Orada huşu istenmektedir.

Arkasından lağvdaniraz edenler denmektedir.

Bu kurum nedir?

Bu da işsizler kurumudur. Bir iş yerine gidip alacaklı olarak iş yapmayanlar işsizler yerine geçerler. Burada okuma, ticaret yapma, çalışıp bir şeyler üretme serbesttir. Burada bulundukları saat kadar da işsizlik payı alırlar. Zamanlarını değerlendirme tamamen kendilerine aittir. Ortada ürün meydana gelirse de paylarını alırlar. Çalışanlardan yüzde bir kesilir diyelim; bunlara bölüştürülür, tamamen saat ve dereceleri ile orantılı olarak bölüştürülür. Buraya gelenler yüzde birden fazla ise yevmiyeleri çalışanlarınkinden fazla olur, çoksa ona göre payları azalır, kendiliğinden çalışmayanların sayısı dengelenir. İşsizlik sigortası böyle yapılmış olur.” (KUR’AN VE İLİM, 1017. Hafta Seminerimizden)

Bu seminerleri yani KUR’AN VE İLİM Haftalık Seminerlerimizi takip edenlerin görevleri vardır; burada söylenenleri ve yazılanları aktarmak ve duyurmak. Sadece haber olarak aktarmak, duyurmak ve savunmak değil; aynı zamanda imkânlar ölçüsünde uygulamak...

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

YazarReşat Nuri Erol- Mesaj Gönder

15 Haziran 2019
Reşat Nuri Erol
15.06.2019
22:55


1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1018

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1018. Hafta - 15 Haziran 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1018. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Geçmişte Ne Oldu, Gelecekte Ne Olacak?

***

ÖTESINI BIZ DEĞIL ALLAH YAPACAKTIR

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Kur’an’daki sözlerin/ayetlerin manaları sonsuzdur

‘Kad efleha’l-mu’miune / Müminler iflah olmuştur’

‘Velleżîne hum ani’l-laġvi mu’ridûn / Ve lağvden mu’riz olanlar’

‘Velleżîne hum li’z-zekâti fâ’ilûne / Ve zekât için fail olanlar’

Reşat Nuri EROL

 

***

 

MÜMİNUN SÛRESİ- 2. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ (1) الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ (2) وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ (3) وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ (4) وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ (5) إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ (6) فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ (7) وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ (8) وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ (9) أُولَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ

(10) الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (11)

 

***

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12) ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ (13) ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14) ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15) ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ (16)

 

***

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12)

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ (40/67)

فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ (22/5)

Birinci ayet Mü’minûn, ikincisi Mümin (40/67), üçüncüsü Hac Suresi’nde (22/5) zikredilmektedir. تُرَاب derken سُلَالَة zikredilmediği halde طِين derken سُلَالَة denmektedir. Silsile (سِلْسِلَة) ile akraba olan bu kelime, diziyi ifade eder.

Kâinat cansız atomlardan var edilmiştir. Ya kristal şeklinde dizilmişlerdir yahut gelişigüzel dağılmışlardır. İnşaat yapan nasıl önce malzeme hazırlar sonra onları yerlerine koyarak yapı yaparsa, Allah da önce cansız atom ve molekülleri var etti. Sonra melekler onları istenilen sıraya dizerek canlıları oluşturdular. Bu canlıların bir özelliği vardır. Bir defa oluştuktan sonra kendileri artık bölünerek çoğalırlar. İnsan bu canlıların en gelişmiş olanıdır. Kur’an da onu anlatmaktadır.

Kur’an insanın bu yaradılışını anlatarak bize kanıtlar sunmaktadır.

a) Kendiliğinden olan şeyler ya kristal tek dizi şeklinde olur yahut çakıl taşları gibi değişik, karmaşık büyüklüklerde rastlantı şeklinde olur. Burada ise gelişigüzel olmayan bir dizi vardır. Entropinin küçülmesi vardır. Bu da Allah’ın varlığını ifade eder.

b) Bunun dışında olayların ya gayesi olur ya da gelişigüzel dağılırlar. Canlının her tarafı gaye ile açıklanmaktadır. Göz üzerine kaş gelişigüzel konmamıştır. Bu da yine insanı var edenin şuurlu varlık olduğunu ifade etmektedir.

c) Tüm zerreler ve zerveler ahenkli bir şekilde uyum hâlindedirler.

d) Öyleyse yaratıcı güç tektir. Sonunda mademki her şeyin gayesi vardır, insanın gayesi de olmalıdır, o gaye de öldükten sonra dirilmedir.

...

 





Son Eklenen Makaleler
Reşat Nuri Erol
KOBİ’ler… Faizler… Faizsiz krediler…
11.03.2010 6363 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Kusura bakma, IMFci/FAİZciyim!’
11.03.2010 5541 Okunma
Reşat Nuri Erol
Hukuk, demokrasi ve müdahaleler
11.03.2010 4636 Okunma
Reşat Nuri Erol
Bizim krizimiz ve ‘çıkış yolu’
11.03.2010 4310 Okunma
Reşat Nuri Erol
ASKON; sorunlar ve Genel Kurul
11.03.2010 4009 Okunma
Reşat Nuri Erol
TEKEL ve ADALET
13.02.2010 4180 Okunma
Reşat Nuri Erol
TEKEL işçileri ve yetim hakları
13.02.2010 4874 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni Krizler Hep Gelecek
30.01.2010 2936 Okunma
Reşat Nuri Erol
Gerçek Ekonomik Kriz Gelmeden
30.01.2010 3703 Okunma
Reşat Nuri Erol
Kriz/Kriz Başka Türkiye Yok
30.01.2010 3157 Okunma
Reşat Nuri Erol
Konferans, Kar, Kriz ve Tufan
30.01.2010 4425 Okunma
Reşat Nuri Erol
Neler oldu neler olacak?
23.01.2010 3236 Okunma
Reşat Nuri Erol
Mücadele devam ediyor
23.01.2010 3738 Okunma
Reşat Nuri Erol
Sermaye, dünya ve Adil Düzen
16.01.2010 4427 Okunma
Reşat Nuri Erol
Enerji Siyasetimiz Nasıl Olmalıdır?
16.01.2010 3680 Okunma
Reşat Nuri Erol
Bizim Üstünlüğümüz Nerede?
16.01.2010 3066 Okunma
Reşat Nuri Erol
İşsizlik,İzmir ve IMF
16.01.2010 3514 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl, yeni düzen, kriz, tufan ve Türkiye
9.01.2010 3469 Okunma
Reşat Nuri Erol
2010: ZAM ve IMF yılı!
9.01.2010 4063 Okunma
Reşat Nuri Erol
Türkiye ve sermaye
9.01.2010 3836 Okunma
Reşat Nuri Erol
Sömürüye karşı yapılması gerekenler
9.01.2010 3266 Okunma
Reşat Nuri Erol
Bir Banka İşsizliği Nasıl Çözer
26.12.2009 3132 Okunma
Reşat Nuri Erol
Değişen dünya düzeni ve Türkiye
19.12.2009 6618 Okunma
Reşat Nuri Erol
Arnavutluk’tan; Balkanlar’daki Türkiye’den…
19.12.2009 3956 Okunma
Reşat Nuri Erol
Karadağ’dan; Balkanlar’daki Türkiye’den…
19.12.2009 3579 Okunma
Reşat Nuri Erol
Ahmet Hakan takipteymiş!..
19.12.2009 3325 Okunma
Reşat Nuri Erol
Sorunlar, sorular ve cevaplar - 1
12.12.2009 3080 Okunma
Reşat Nuri Erol
Sorunlar, sorular ve cevaplar - 2
12.12.2009 3328 Okunma
Reşat Nuri Erol
Sorunlar, sorular ve cevaplar - 3
12.12.2009 3983 Okunma
Reşat Nuri Erol
Ekmek Partisi-1
5.12.2009 3378 Okunma
Reşat Nuri Erol
Ekmek Partisi-2
5.12.2009 3221 Okunma
Reşat Nuri Erol
Meslek kuruluşları perişan - 1
21.11.2009 3195 Okunma
Reşat Nuri Erol
Meslek kuruluşları; çare ve çözüm - 2
21.11.2009 4366 Okunma
Reşat Nuri Erol
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 3516 Okunma
Reşat Nuri Erol
İSEDAK Toplantısı
14.11.2009 3578 Okunma
Reşat Nuri Erol
Asıl Açılım Budur
31.10.2009 5505 Okunma
Reşat Nuri Erol
Ekonomik Oyunlar...
31.10.2009 4588 Okunma
Reşat Nuri Erol
Ekonomide Denge
31.10.2009 3447 Okunma
Reşat Nuri Erol
Tasarruf
31.10.2009 3562 Okunma
Reşat Nuri Erol
“Açılım” değil, “açlık” sorunu
24.10.2009 6609 Okunma
Reşat Nuri Erol
Esnafa ilgisizlik, siyasi umursamazlık…
24.10.2009 4599 Okunma
Reşat Nuri Erol
Neler yapılmalı?
2.08.2009 3979 Okunma


© 2025 - Akevler