Mahallelerimizin babacan bakkallarını marketler;
Marketlerimizi her türlü irili ufaklı süpermarketler;
Süpermarketlerimizi ise daha büyük hipermarketler yok etti...
Büyük alışveriş merkezleri ise hepsini birden ortadan kaldırmakta…
Hattâ;
Küresel kapitalist sömürü sermayesinin tekelci zihniyeti yüzünden, şimdi de birçok alışveriş merkezi de can çekişmeye başladı bile...
Peki;
- Bu ekonomi politikalarıyla nereye kadar?!.
- Bunun sonucunda ülke ekonomisi nereye varacak?..
- Esnafımız başta olmak üzere, halkımızın durumu ve sonu ne olacak?..
***
Hükümetlerin ekonomi yönetiminden en çok etkilenen, elbette halkın bizzat kendisi…
Halkın büyük kesimini teşkil eden ise mütevazı sermayelerle işlettiği ticarethanelerde ve ona kattığı alın teriyle ekmek parasını kazanan esnafımız...
Esnafımız, hükümetlerin yürütmekte olduğu “faizci kapitalist ekonomi politikaları” neticesinde, büyük şirketlerin sermaye güçleri altında ezilerek maalesef yok olma noktasına getirildi.
Hükümet seçim zamanı oy isterken kapısını çaldığı halkını ve esnafını seçimden sonra ancak vergi kaynağı olarak hatırlamakta…
Refahtan pay almaya gelince ise rantiyecilerle, sadece rantiyecilerle, her zaman yerli ve yabancı rantiyecilerle paylaşmakta…
Nihayetinde ve sonuç olarak; siyaset, sadece büyük sermaye sahiplerinin, holding ve medya patronlarının güdümüne girmekte…
***
Maddî kaynakların ve refahın daha dengeli ve de adaletli bir şekilde paylaşıldığı bir ülkede, iş kuracak vatandaşa ve esnafımıza birçok konuda destek olunması gerekir.
Bizim ülkemizde bizim hükümetlerimiz ise milletin kaynaklarını “özelleştirme” adı altında yerli ve yabancı yandaşlarına peşkeş çekmekte; bilgisizlik, beceriksizlik, ufuksuzluk ve özellikle “Adil Ekonomik Düzen”e inançsızlık sonucu oluşan “bütçe açıkları”nı kapamak ve “borç faizleri”ni ödemek için “esnaf”ı gelir kaynağı olarak görmekte; başka zamanlarda değil ama sadece o zaman “esnaf”ı hatırlamakta!!!
Sayın Başbakan, “IMF’ye ümüğümüzü sıktırmayız!” diyerek, aslında IMF’nin ümük sıkmaktan başka bir şey yapmadığını “itiraf etmiş”tir.
Ama -yedi yıldır yaptığı gibi- yine gidip küresel sömürü sermayesinin “faizli sömürü fonu”ndan medet umacak…
Sonra bu borcun yükünü de;
“Fahiş faizlerle” yine ağır yükler taşımaktan yorulmuş halkımıza,
“Haksız vergilerle” her zamanki gibi yine esnafımıza yükleyecektir…
***
Bu durumda, sorulası şu mukadder soruları sormalıyız:
-İç ve dış borçlarımız bu politikalarla 500 milyar dolara dayanmadı mı?!.
-Şimdi de IMF’den 50 milyar dolar daha almayı görüşmüyorlar mı?!.
-Özelleştirmeyle geçmiş birikimlerimiz peşkeş edilmedi mi?!.
-Şimdi de geleceğimiz borçlanmayla satılmıyor mu?!.