Sağ olsun, var olsun; Ahmet Hakan takipteymiş!..
“Balkanlar’daki Türkiye” diye andığım memleketlerim Arnavutluk ve Karadağ’a, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün başkanlığında, 200 kadar iş adamı ile yaptığımız üç günlük seyahatten döndüğüm gecenin geç vaktinde, -daha doğrusu sabahın köründe henüz seyahat ve yol yorgunluğumu atamamışken- telefonlar, mesajlar, mailler gelmeye başladı!..
“Hayırdır inşaallah!..” demeye kalmadı, arayanlar bombayı patlattılar!..
Meğer Ahmet Hakan takipteymiş; yazısının başlığına göre: “Millî Gazete yazarı Gül’ün uçağında”ymış… O yazar da bendeniz, yani Reşat Nuri Erol’muş…
Aman efendim, ne büyük şeref, ne kadar önemli bir haber…
Bütün Türkiye, bütün Balkanlar, hattâ bütün dünya duysun ve bilsin ki:
“Millî Gazete yazarı Gül’ün uçağında”ymış…
***
Sözde “büyük medya!”nın diline dolanmak ne büyük şeref! ve aynı zamanda ne büyük musibetmiş!.. Sabahın köründe başlayan telefonlar, gecenin çok geç saatlerinde gelen Sancak kökenli hemşerim eski milletvekili Hüseyin Kansu’nun telefonu ile son buldu!.. Meğer ona da Bosna’daki oğlu haber vermiş… Nerden nereye?!.
Kırk yıldır siyasetin içindeyim… Sayın Abdullah Gül ve Sayın Tayyip Erdoğan başta olmak üzere; önemli pek çok siyaset adamı yakın arkadaşımdır… Bundan dolayı, bugüne kadar isteyip de rica etseydim, kırk defa uçaklarına binebilirdim… Ancak, -bu vesileyle iyi bilinsin ki,- bugüne kadar siyasilerden kendim için bir şey istemediysem, bu yaştan sonra hiç istemem… Ahmet Hakan ve benzerlerinin anlayamadığı nokta budur…
Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında, benim “Balkanlar’daki Türkiye” diye tanımladığım “memleketlerim Arnavutluk ve Karadağ”a geniş katılımlı bir seyahat düzenleniyor… Kafilede bakanlar, bürokratlar, gazeteciler, yazarlar ve iş adamlarından oluşan 200 kişilik geniş bir katılım var… Bunlar arasında, her iki ülkeyi ve dillerini iyi bilen, orada doğmuş, belli bir yaşa kadar orada yaşamış, bütün yakın akrabaları hâlen oralarda yaşayan KOSOVALI/BOSNALI Reşat Nuri Erol da var… Bunda anormal olan ne var?!.
Ama Millî Görüşçü ve Millî Gazete yazarı iseniz, vay hâlinize!..
“Millî Gazete yazarı Gül’ün uçağında” başlığıyla haber olursunuz!...
***
Uçakta, Fikret Bila ve Mustafa Ünal başta olmak üzere Yeni Şafak, Türkiye, Zaman, Milliyet, Vatan, Sabah, Akşam gazetelerinin Ankara Temsilcileri vardı… Arnavutluk ve Karadağ’a düzenlenen gezide, onlar arasında Millî Gazete’den Arnavut ve Boşnak asıllı bir yazar olsa iyi olmaz mı?.. “Gül’ün uçağında” olmaması için tek özrü “Millî Gazete yazarı” olmak mı?!. Hattâ Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile toplu olarak ilk karşılaştığımızda; “Reşat bey buraları çok iyi bilir, size rehberlik yapar…” deyince; üç gün boyunca aramızda bu “resmî mihmandarlık görevim”in esprilerini yaptık… Biz sekiz gazeteci-yazar olarak, üç gün boyunca çok iyi anlaşıp kaynaştık ve beraberliğimizden keyif aldık… Ahmet Hakan’a ne ki?!.
***
Meraklısına not: Ahmet Hakan’ın yazısını okuyunca, önce Genel Yayın Yönetmenim Necdet Kutsal’ı aradım… Sonra gün boyu Ahmet Hakan’a ulaşmaya çalıştım, ama ulaşamadım… Son çare olarak kendisine uzunca bir mail yazıp gönderdim ve ilk gün Arnavutluk’tan gönderdiğim haber, resim ve yazımın teknik sebeplerle nasıl ulaşamadığını izah ettim… Ahmet Hakan meselenin başka bir boyutunu da yazmış ki; beni hiç de ilgilendirmediğinden, o yönüne cevap verme gereği görmüyorum…
Şimdi ben de Ahmet Hakan’ın genel olarak bu yazdıklarıma ve özel olarak mesajımda anlattıklarıma ne diyeceğini merak ediyorum…
Artık ben de aynen Ahmet Hakan gibi takipteyim!..
Milli Gazete yazarı Gül’ün uçağında
Ahmet Hakan, Hürriyet, 13.12.2009
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Milli Görüş ile yolları ayırdıktan sonra, epey bir süre her gün önüne gelen gazete tomarı içinden ilk Milli Gazete’yi çekip alıyordu.
Başbakan’ın ilk okuduğu gazeteydi Milli Gazete...
Bakıyordu ve acayip öfkeleniyordu...
“Şunlara bak ya... Neler de yazıyorlar” diyordu...
“Eski dava arkadaşları”nın kendisine acımasızca saldırmalarına fena halde bozuluyordu.
Sanırım Milli Gazete’dekilerin kendisiyle az da olsa gurur duymalarını bekliyor, eski yol arkadaşlığının hatırına hiç değilse bu kadar saldırgan olmamalarını umuyordu...
* * *
Bu durum Erdoğan’ın ilk iktidar döneminde hep böyle oldu...
İkinci iktidar döneminde...
Erdoğan güne Milli Gazete okuyarak başlama alışkanlığından vazgeçti.
Dikkate ve ciddiye almamaya başladı...
Kendi haline bıraktı Milli Gazete’yi ve eski dava arkadaşlarını...
Yok saydı yani... Görmezlikten geldi... Uçağına falan da hiç almadı...
Ambargo uyguladı fiilen...
Milli Gazete de bu uygulamayı hiç takmadı...
Milli Gazete ile Başbakan Erdoğan arasındaki ilişki bu şekilde sürerken...
En sürpriz atak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geldi.
Gül, son Arnavutluk gezisine Milli Gazete’den bir ismi aldı...
Yeni Şafak, Türkiye, Zaman, Milliyet, Vatan, Sabah, Akşam temsilcilerinin yanında Milli Gazete’nin sakallı ve bereli yazarı Reşat Nuri Erol da Cumhurbaşkanı’nın uçağının konuk gazetecileri arasına girdi.
Böylece... Cumhurbaşkanı Gül, Milli Gazete’ye bir çiçek göndermiş oldu...
* * *
Peki Milli Gazete, Cumhurbaşkanı’nın bu çiçeğini alıp kabul etti mi?
Pek değil...
Her gazete Cumhurbaşkanı’nın uçağında temsilci bulundurmaktan bir kıvanç ve gurur çıkarırken...
Milli Gazete birinci sayfasında bu gururu okurlarıyla paylaşmadı.
“Yazarımız Reşat Nuri Erol, Cumhurbaşkanı’nın uçağında...” falan diye küçücük bir not bile yok birinci sayfada...
Peki ya iç sayfalarda...
Oralarda da bunun izine rastlamak mümkün değil...
Böylece koskoca gezi, sadece Reşat Nuri Erol’un köşe yazısının satırlarına gizlenmiş oldu...
* * *
Bakalım Abdullah Gül’ün “Milli Gazete açılımı”na Başbakan Erdoğan bir karşılık verecek mi?
Bakalım Zeki Ceyhan’ı yakında Başbakanlık uçağında görecek miyiz?