Mübadele ekonomisinde denge üretim ile tüketim arasında kurulur. Üretimde adil bölüşüm olur ve herkes kendisine düşen kısmı tüketir.
Ürettiğinden fazla tüketme depoları boşaltır...
Ürettiğinden az tüketme ise işsizliğe sebep olur...
Eskiden az tüketme zararlı değildi. Çünkü kişi tükettiğinden artırdıkça, başkaları onun artırdığından yararlanıyor, böylece olumlu bir duruma düşülüyordu.
Bugünkü ekonomide ise az tüketme demek, başaklarının mallarının satılmaması demektir. Bu da üreticileri işsiz bırakır. Böyle bir durumda onlar da ürettiklerini satıp kazanç elde edemeyince, senin malını alıp tüketemezler, dolayısıyla sen de işsiz kalırsın.
Sen ayda bin liralık iş yaptınsa, onu o ay tüketmen gerekir ki; gelecek ay da başkaları üretip para kazansın ve senin ürettiğin malları satın alsın. Böylece ekonomik çark dönsün.
O halde “israf” yani “üretmeden tüketmek” ne kadar zararlı ise;
Ürettiğin halde tüketmemek ve stok yapmak da o kadar zararlıdır.
***
Öyle bir “ekonomik düzen” kurulmalıdır ki, bu düzende insanlar ürettiklerini tüketsinler. Ne fazla tüketip israf yapsınlar, ne de tasarruf edip krizlere sebep olsunlar.
Kur’an bunu değişik âyetlerle ifade etmiştir.
-Önce denge âyetleri ile dengeyi bozan hareketleri yasaklamıştır.
-İsrafı haram kıldığı gibi cimriliği de haram kılmış, kenz etmeyi yasaklamıştır.
-Herkes çalışacak ve üretecektir, ürettiklerini ve emeklerini satacaktır.
-Kişi zenginse, elde ettiği gelirden kamuya pay verecektir.
-Kişi fakirse, kamu bütçesinden (zekâttan) payını alacaktır.
Böylece herkesin eline o ay belli bir miktar geçecektir. Elde edilen bu geliri o ay harcayacaktır. Bu uygulama sayesinde ülkede üretildiği kadar tüketim olacaktır. Ne eksik ne de fazla ürün olmayacaktır.
Malum olduğu üzere, değişik konularda “Tasarruf Haftası” düzenlenir. Oysa bu gibi bir haftanın mânâsı yoktur. Böyle bir hafta ne İslâmîdir, ne iktisadîdir.
İslâmî olan “iktisat”tır, yani “denk bütçe”dir. Kişilerin bütçeleri denk olmalıdır. İşletmelerin bütçeleri denk olmalıdır. Belde, il ve devlet bütçeleri denk olmalıdır.
***
Ekonomide gerekli olan bu “denge”yi ve denkliği nasıl sağlayacağız?
BİR: Yardımlaşma yoluyla bu denklik sağlanır. Gelirleri çok olanlar az olanlara karşılıksız varlıklarını aktarırlarsa üretim ile tüketim arasında denge doğar. Zekât veya vergi budur.
İKİ: Varlıklılar varlıklarını muhtaç olanlara kullandırırlar, yani faizsiz borç verirler. Böylece şimdi Ahmet’in fazla olan malı Hasan’a geçer; sonra Hasan’ınki Ahmet’e geçer.
ÜÇ: Yeter miktarda tüketim malları üretilmelidir. Artan emek yatırıma kaymalıdır. Bunun için “selem kredileri” ile tüketimde planlama sağlanır. Ayrıca inşaatta resmi ücret ve fiyat uygulanır, tüketimde serbest fiyat ve ücret uygulanır. Böylece artan emek yatırıma kayar.
DÖRT: Yatırıma da ihtiyaç yoksa, o zaman artan zaman ilme ve kültüre yöneltilir ve uygarlaşma sağlanır. Daha çok nüfusun barınması için imkanlar hazırlanır.