Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022
4281 Okunma, 0 Yorum

ANKEBÛT SÛRESİ - 20. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ (21)

İstediği kimseye azab eder ve istediği kimseye merhamet eder ve O’na doğru yönünüz değiştirilecektir. (21)

Ma'tûf
Fiil cümlesi

Atıf
harfi

Ma'tûf
Fiil cümlesi

Atıf
harfi

Ma'tûfun aleyh
Fiil cümlesi

إِلَيْهِ تُقْلَبُونَ

وَ

يَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ

وَ

يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ

 

Birbirine atfedilmiş bu üç cümle önceki ayetin başındaki قُلْ (söyle) emrine dahil olabilir.

 

يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ

İstediği kimseye azab eder

يُعَذِّبُ: “Azab eder” demektir. Fâili müstetir هُوَ dir. Önceki ayetteki Allah’a racidir. Azab eden Allah’tır.

عَذَاب ise “azab” demektir. Bu kök iki ayrı bâbdan gelmektedir. Beşinci bâbdan geldiğinde عَذْب tatlı demektir. Sıfat-ı müşebbehedir. Su için kullanılır. Suyun tadının hoş olması manasından gelmiştir. İkinci bâbdan geldiğinde عَذَاب bir fiili yapmasını önlemek, o fiilden caydırmak, uzak tutmak, fiili işlemesini sonlandırmak için darbetmek, engellemek, kahretmek anlamlarındadır.

عَذَب الحمار يَعْذِب عَذْباً وعُذوباً فهو عاذبٌ [و] عَذُوب: لا يَأكل من شدّة العطش.

Eşek azb oldu, azb olur, azb ve uzûb, o âzibdir. Azûb: Susuzluğun şiddetinden yemez. (Makayisu-l Luga)

ويقال للفرس وغيرِه عَذوبٌ، إذا بات لا يأكل شيئاً ولا يشرب، لأنّه ممتنع من ذلك.

At ve gayrısı için azûb denilir, hiçbir şey yemeden içmeden geceyi geçirdikleri zaman, çünkü o bundan engellenmiştir. (Makayisu-l Luga)

العَذُوب: الذي ليس بينه وبين السّماء سِتر، وكذلك العاذب.

Azûb: Onunla gök arasında bir örtünün olmadığı kimsedir ve böylece âzibdir. (Makayisu-l Luga)

فممكن أن يكونَ أراد: ليس بيننا وبين السَّماء سِتر، وممكنٌ أن يكون من الأول إذا باتُوا لا يأكلون ولا يَشرَبون.

“Bizimle gök arasında bir örtü yok”tan irade ediliyor olanın yemeden ve içmeden geceyi geçirdikleri zaman öncekinden olması mümkündür. (Makayisu-l Luga)

وحكى الخليل: عذَّبتُه تعذيباً، أي فَطَمتُه. وهذا من باب الامتناع مِن المأكل والمَشرَب.

Halil anlattı: Ona azab ettim yani onu sütten kestim. Ve bu yeme ve içmeden engellenme bâbındandır. (Makayisu-l Luga)

Bu tanımlardan azabın birisinin yemesinin, içmesinin ve barınmasının engellenmesi olduğu anlaşılmaktadır. Gökle arasında bir örtünün olmaması barınağının olmadığını, geceyi yemeden içmeden geçirmenin de yiyecek ve içeceğinin olmadığını göstermektedir. Buna göre azab etmek birisinin temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyen her türlü fiildir. Yemesini veya içmesini veya barınmasını engellemek demek ona azab etmek demektir.

Azab belirli bir fiil değildir. Azab her tür fiille gerçekleşebilir. Hatta bir fiil olmadan bir durum da azab olur. Temel ihtiyaçlara engel olan her fiil, her durum, her olay azabdır. Ekonomik kriz bir azabdır. İnsanların temel ihtiyaçlarına karşı engel oluşturur. Kıtlık bir azabdır. Sel bir azabdır, yangın bir azabdır. Cehennem bir azabdır. Hastalık bir azabdır.

Çeşitleri vardır. Mevsuf-sıfat olarak geldiğinde:

Azab türü

Anlam

عَذَابٌ عَظِيمٌ

Büyük azab

عَذَابٌ أَلِيمٌ

Acıtıcı azab

عَذَابٌ مُهِينٌ

Basitleştirici azab

عَذَابٌ شَدِيدٌ

Şiddetli azab

عَذَابٌ مُقِيمٌ

İkame azab

عَذَابٌ يُخْزِيهِ

Küçültücü azab

عَذَابٌ قَرِيبٌ

Yakın azab

عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ

Döndürülmeyen azab

عَذَابٌ غَلِيظٌ

Sert azab

عَذَابٌ وَاصِبٌ

Ayrılmaz azab

عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّ

İstikrarlı azab

عَذَابٍ بَئِيسٍ

Zor azab

عَذَابٍ وَاقِعٍ

Vuku bulan azab

عَذَابًا نُكْرًا

Tanınmayan azab

İsim tamlaması olarak geldiğinde:

Azab türü

Anlam

عَذَابَ النَّارِ

Ateşin azabı

عَذَابَ الْحَرِيقِ

Yanıcının azabı

عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ

Azim yevmin azabı

عَذَابَ الْهُونِ

Basitleşmenin azabı

عَذَابَ الْخُلْدِ

Kalıcılığın azabı

عَذَابَ الْخِزْيِ

Rezilliğin azabı

عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ

Kebir yevmin azabı

عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ

Elim yevmin azabı

عَذَابَ يَوْمٍ مُحِيطٍ

Kuşatıcı yevmin azabı

عَذَابَ الْآخِرَةِ

Ahiretin azabı

عَذَابَ رَبِّكَ

Rabbinin azabı

عَذَابَ اللَّهِ

Allah’ın azabı

عَذَابَ جَهَنَّمَ

Cehennemin azabı

عَذَابَ الْجَحِيمِ

Cehimin azabı

عَذَابَ السَّمُومِ

Semumun azabı

عَذَابَ السَّعِيرِ

Yakıcının azabı

عَذَابَ رَبِّهِمْ

Rablerinin azabı

عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ

Akim yevmin azabı

عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ

Gölgeliğin yevminin azabı

عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ

Kıyamet yevminin azabı

عَذَابِ الْحَمِيمِ

Sıcak suyun azabı

عَذَابًا أَلِيمًا acı verici azab demektir. Acıdan dolayı yeme içme ihtiyaçlarını karşılayamama durumu ortaya çıkmıştır. Vücudunuzda ağrı olduğu zaman canınız yemek ve içmek istemez. İhtiyacınız olduğu halde yiyemezsiniz, içemezsiniz. Bu durumda azab fiili acı veren bir fiildir. Her tür acı veren fiil elim azaba yol açar.

عَذَابٌ عَظِيمٌ demek büyük azab demektir. Burada azaba yol açan fiil çok büyük etki bırakarak temel ihtiyaçları önemli derecede engelleyen bir fiildir.

عَذَابٌ شَدِيدٌ demek şiddetli azab demektir. Temel ihtiyaçları engelleyen azab fiili şiddetli etki yapıyor demektir.

عَذَابٌ مُهِينٌ basitleştiren, zayıf düşüren azab demektir. Bu durumda eski günlerden farklı olarak kişi temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşmüştür. Eski şaşalı günleri yerine basitleşmiş, sıradanlaşmış ve sıradanın bile altına düşen bir hayatı yaşıyor hale gelmiş demektir. Bu yaşam bu dünya hayatında da olabilir ahirette cehennem hayatı da olabilir.

وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ مِنْ فِرْعَوْنَ

Yemin olsun İsrail oğullarını Firavun’dan basitleştiren azabdan kurtarmıştık. (Duhan 30-31)

Bu ayetlerde İsrail Oğulları Mısır’da Firavun’un yaptığı basitleştiren bir azab içindelermiş. Hayatları temel ihtiyaçlarını minimum seviyede karşılayacak bir şekilde devam ediyormuş.

وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَا فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ

Küfredenlerin ateşe arzedildikleri dönem, dünya hayatınızda tayyibatınızı giderdiniz ve onlarla metalandınız, bugün yerde haksız olarak büyükleniyor olmanız ve fısk yapıyor olmanız sebebiyle basitleşmenin azabıyla cezalandırılıyorsunuz. (Ahkaf 20)

Bu ayette dünya hayatında refah içinde yaşadıklarını söylüyor, arkasından ateşe sunulduklarını ve artık temel ihtiyaçlarını ancak minimum karşılayabilecek kadar izin veren bir azabla cezalandırılacakları ve çok basit bir hayat yaşayacakları ifade edilmektedir. Buradaki azab cehennemdeki azabdır.

عَذَابٌ مُقِيمٌ yerinde duran, yerinden ayrılmayan, yerine geçen, süregelen azab demektir. Temel ihtiyaçlara engel olan azab kesintisiz bir şekilde devam etmektedir.

يُرِيدُونَ أَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنْهَا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُقِيمٌ

Ateşten çıkmayı irade ediyorlar ve onlar ondan çıkacak değildirler ve onlar için süregelen bir azab vardır. (Maide 37)

Azab eziyet ederek de olur eziyet etmeden de olur. Sonuçta kişi yeme-içme ve barınma ihtiyaçlarını gerektiği şekilde karşılayamaz. Cehennem azabı da bu şekildedir. Cehennemde de olsa insanların temel ihtiyaçları vardır. Yeme-içme ve barınma ihtiyaçları vardır. Orada bu ihtiyaçlarını gerektiği gibi karşılayamadıklarından dolayı cehennem azabına maruz kalırlar.

مَنْ: “Kimse” anlamındadır. Umumi ism-i mevsuldür. Şuurlu varlıklar için kullanılır. Arkasından sıla cümlesi gelir. Sıla cümlesinde bu ism-i mevsule dönen bir aid zamiri vardır. Eril tekil zamir döner. هُوَ veya هُ zamiri döner. Eril zamir dönmesi sadece erkekleri ilgilendirdiği anlamında değildir. Hem erkek hem de kadınları kapsar. Tekil zamir dönmesi de tek bir kişiyi ilgilendirdiği anlamında değildir. Hem tek kişiyi hem iki kişiyi hem de çok kişiyi kapsar. Bu nedenle umumi ism-i mevsuldür. Eril tekil zamir dönmesi gramatik bir kuraldır. Bazen de eril çoğul zamir döner. مَا da مَنْ gibi umumi ism-i mevsuldür, şuursuz varlıklar için kullanılır. Hem şuursuz hem şuurlu varlıklar varsa مَا kullanılır.

يَشَاءُ: “İster” demektir. Bir durumu, bir varlığı, bir işi dilemek, istemek manasındadır. Talep etmek demek değildir. Birisinden bir şeyi istemek demek değildir. Kendi içinden istemek, olmasını istemek demektir. Fâili müstetir هُوَ dir. Önceki ayetteki Allah’a racidir.

مَنْ يَشَاءُ: “İstediği kimse” veya “isteyen kimse” demektir. İki anlama da gelmektedir. Bunun sebebi “aid zamiri” kavramıdır. يَشَاءُ nun fâili müstetir هُوَ dir. Mef’ûlü ise mahzuf هُ dur.

Aid zamiri fâil olan müstetir هُوَ olursa anlam “isteyen” şeklinde olur, mef’ûl olan mahzuf هُ ise anlam “istediği” şeklinde olur. Bu nedenle iki anlamın da verilmesi uygundur. Ancak öncelik aid zamirinin mef’ûl olan mahzuf هُ olduğu anlamın tercih edilmesindedir.

Sıla cümlesi
Fiil cümlesi

İsm-i
mevsûl

Fâil

Aid zamiri

Mefûlun bih

Fiil

هُوَ

هُ

يَشَاءُ

مَنْ

İsteyen kimse

 

Sıla cümlesi
Fiil cümlesi

İsm-i
mevsûl

Fâil

Mefûlun bih

Aid zamiri

Fiil

هُوَ

هُ

يَشَاءُ

مَنْ

İstediği kimse

يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ: “İstediği kimseye azab eder” veya “isteyen kimseye azab eder” demektir. Öncelik mef’ûlün âid zamiri olduğu durumun tercih edilmesidir. Bu durumda “Allah istediğine azab eder” anlamına gelir. “İsteyene azab eder” dendiğinde de şunu düşünürüz ki kim kendisine azabı istemiş olabilir. Allah’ın istediği kimseye azab etmesi de bize çok tuhaf gelmektedir. Kişi iyi bir insan olur da Allah istediği için ona azab eder mi? Bu durumda istemenin anlamı üzerinde düşünmemiz gerekir.

إِنْ هِيَ إِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَاءُ وَتَهْدِي مَنْ تَشَاءُ

O yalnızca senin fitnendir. Onunla istediğin kimseyi saptırırsın ve istediğin kimseye rehberlik edersin (Araf 155)

Musa Peygamber bu ayette Allah’a söylemektedir. Burada مَنْ تَشَاءُ ye iki anlam verilememektedir. Aid zamiri mahzuf mef’ûl olan هُ dur. “İstediğin” anlamındadır. İkinci anlam verilememektedir. Yani Allah istediği kimseyi saptırmakta, istediği kimseye de yol göstermektedir.

Bu durumda yine Kuran’a müracaat edersek iki ayetle karşılaşırız.

وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

Yalnızca Allah’ın istemesiyle isteyebilirsiniz. Kesinlikle Allah alîmdir, hakîmdir. (İnsan 30)

وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

Yalnızca alemlerin rabbi olan Allah’ın istemesiyle isteyebilirsiniz. (Tekvir 29)

وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَدًا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ

Bir şey için kesinlikle ben onu yalnızca Allah’ın istemesiyle yarın yapacağım de. (Kehf 23-24)

Bizim bütün istediklerimiz ancak ve ancak Allah’ın istediklerinin içinden gelmektedir. Allah’ın istemesi demek kuantum uzayında o seçeneği yaratması demektir. Allah’ın istediği kimseye azab etmesi demek kuantum seçeneklerinden azab etmeyi hak etme seçeneğini tercih ederek azabı hak eden kimseye azab etmesi demektir. Böylece o seçeneği seçen kimse de aslında azabı istemiş olmaktadır. İstediği kimseye hidayet etmesi de hidayet etmeyi isteme kuantum seçeneğini tercih ederek hidayeti hak eden kimseye hidayet etmesi demektir. O seçeneği seçen kimse de hidayeti istemiş olmaktadır. İstediği kimseyi saptırması da saptırmayı isteme kuantum seçeneğini tercih ederek saptırılmayı hak eden kimseyi saptırmasıdır. Böylece saptırılmayı o kimse kendisi istemiş olmaktadır.

Allah bütün seçenekleri yaratmıştır. Bunlar geçmişten zamanın durduğu ana kadar olan bütün seçeneklerdir. Bu seçeneklerden her biri bir şeydir. İyi ve kötü bütün şeyleri Allah yaratmıştır. Hepsi Allah’ın meşietidir. Bu nedenle Allah meşiet etmeden biz hiçbir şeyi meşiet edemeyiz. Bu seçenekler (şeyler) içinden belli seçeneği seçenler Allah’ın dalalet ettirme seçeneğine girmiş olurlar, belli seçeneği seçenler de Allah’ın hidayet ettirme seçeneğine girmiş olurlar. Allah’ın istediğine dalalet ettirmesi, istediğine hidayet etmesi, istediğine azab etmesi hep bu mekanizma içindedir. İstediği kimse bu seçeneği seçen kimsedir. Bu şekilde aynı zamanda isteyene dalalet ettirmesi, isteyene hidayet etmesi, isteyene azab etmesi de gerçekleşmiş olmaktadır. Siz doğru seçeneği seçerseniz Allah’ın hidayet etmeyi istediği kimse olmuş olursunuz. Yanlış seçeneği seçerseniz azab etmeyi istediği kimse haline gelmiş olursunuz.

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

Bir şeyi irade ettiği zaman O’nun emri yalnızca ona ol demesidir ki hemen olur. (Yasin 82)

Eğer Allah bu şeylerden birini irade ederse o şey yani o seçenek gerçekleşir. Başka bir seçenek gerçekleşmez. İrade ettiği şey daha önceden yarattığı şeydir. O yüzden ona ol demektedir. Var olan bir şeye ol demektedir. Bütün şeyler Allah tarafından önceden yaratılmıştır. Biz o şeyleri seçeriz ve seçtiğimiz şeyle Allah’ın hidayet etmek, dalalet etmek, azab etmek, rahmet etmek istediği kimselerden biri olabiliriz. Eğer Allah o şeylerden birinin olmasını irade ederse o şey gerçekleşir. Kimse o şeyin yani o kuantum seçeneğinin gerçekleşmesini önleyemez. Eğer Allah irade etmezse bizim tercihlerimizin süperpozisyonu şeklinde olaylar gerçekleşir.

 

وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ

Ve istediği kimseye merhamet eder

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. يَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ cümlesini يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ cümlesine atfetmektedir.

يَرْحَمُ: “Merhamet eder” demektir. Birisine fayda etmek, ondaki zararı gidermek için yardım etmek manasındadır.

مَنْ: “Kimse” anlamındadır. Umumi ism-i mevsuldür. Şuurlu varlıklar için kullanılır.

يَشَاءُ: “İster” demektir. Bir durumu, bir varlığı, bir işi dilemek, istemek manasındadır. Fâili müstetir هُوَ dir. Önceki ayetteki Allah’a racidir. Mef’ûlü mahzuf هُ dur. İsm-i mevsulün aid zamiri bu zamirdir.

مَنْ يَشَاءُ: “İstediği kimse” veya “isteyen kimse” demektir.

يَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ: “İstediği kimseye merhamet eder” veya “isteyen kimseye merhamet eder” demektir. Burada da istediği kimse umumi ism-i mevsuldür. O’nun merhamet için istediği seçeneği seçen kimseye merhamet eder. Kişi O’nun meşiet ettiği şeylerden merhamete giden şeyi seçer ve o zaman o kişi merhameti isteyen yani hak eden kimse olarak O’nun istediği kimse haline gelir ve ona Allah merhamet eder. Merhameti hak etme seçeneğini seçen herkes Allah’ın merhamet etmek istediği kimsedir, aynı zamanda onlar merhameti isteyen kimselerdir. Onlar arasından ayırım yapmaz, hepsine merhamet eder. Eğer istemesi belirli kişilere özel olsaydı مَنْ ile değil الَّذِي ile gelirdi. Allah’ın istediği yolu seçen herkes bu kapsama girdiği için مَنْ ile gelmiştir. İstediği her kimseye azab eder ve istediği her kimseye merhamet eder denmiştir. Azab edilme seçeneğini seçen herkes azab için istenilen kimsedir hem de azabı isteyen kimsedir, merhamet edilme seçeneğini seçen herkes de merhamet edilmek istenen kimsedir hem de merhameti isteyen kimsedir.

 

وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ

Ve O’na doğru yönünüz değiştirilecektir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. إِلَيْهِ تُقْلَبُونَ cümlesini يَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ cümlesine atfetmektedir.

إِلَى: “-e” demektir.

هُ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Allah’a racidir.

إِلَيْهِ: “O’na” demektir. “Allah’a” demektir.

تُقْلَبُونَ: “Yönünüz değiştirilecektir” demektir. İkinci şahıs muzari meçhul çoğuldur.

القَلْبُ: تَحْويلُ الشيءِ عن وجهه.

Kalb: Bir şeyin yönünü değiştirmektir. (Lisanu-l Arab)

وقَلَّبه: حَوَّله ظَهْراً لبَطْنٍ.

Onu taklib etti: Onu sırtı karnı olacak şekilde değiştirdi. (Lisanu-l Arab)

(قلب) على رَدِّ شيءٍ من جهةٍ إلى جهة

Kalb: Bir şeyi bir yönden bir yöne döndürmektir. (Makayisu-l Luga)

Sizin yönünüz değiştirilecektir denmektedir. Ancak meçhul fiil olarak geldiği için kimin değiştireceği söylenmemiş olmaktadır.

إِلَيْهِ تُقْلَبُونَ: “O’na doğru yönünüz değiştirilecektir” demektir. Yönümüz Allah’a doğru olacaktır. İnsanların yönü başka tarafa doğru mudur? Allah’ın bir yeri mi vardır da biz o yöne döndürüleceğiz? Bu sorular akla gelmektedir. Fiilin çoğul gelmesinden bu yönün fiziksel olmadığı bir yönelmeyi ifade ettiği anlaşılmaktadır. Yönünüz demek yöneliminiz demektir. İnsanların yönelimleri Allah’a doğru değil midir de Allah’a yönlendirileceklerdir. Mefhum-u muhalefetle düşünseydik bu şekilde düşünecektik. Oysa öyle düşünmediğimiz zaman insanların bazılarının yönelimlerinin Allah’a doğru olduğu, bazılarının olmadığı ve bu ayete göre sonunda herkesin Allah’a doğru yöneleceğini anlamaktayız. Herkes Allah’ın istediği yönelime girecektir. Öncesinde Allah’ın azabından ve merhametinden bahsettikten sonra insanların yönelimlerinin Allah’a olacağı söylenmektedir. Bunun sebebi hem azabın hem de merhametin Allah’a yönelim araçlarından olmalarıdır. İnsanların hepsi eninde sonunda Allah’a yöneleceklerdir.

Sonuç:

يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ

İstediği kimseye azab eder

İktidara gelirsiniz. Hem de büyük güçlerle iktidara gelirsiniz. Referansınızın Kuran olduğu bilinmektedir. Ama yıllarca ülkeyi yönetirsiniz, faizli sistemi devam ettirirsiniz. İlk anda her şey iyi görünür. Faizli sistem içinde başarıyı elde etmişsiniz ve iktidarınızı sağlamlaştırmışsınızdır. Ancak bu yapılanlar Allah’ın azab meşietine uygundur. Ekonomik kriz bir azab olarak kaçınılmazdır. Çünkü Allah’ın azab etmek istediği kimse haline gelmişsinizdir. Daha da ilginci azab artık tüm ülkeyi sarmıştır. Karşılıksız para ekonomisini uygulayan tüm dünya ekonomileri de Allah’ın azab etmek istediği kimse haline gelmişlerdir ve bu azab tüm dünyayı saracaktır. Azab temel ihtiyaçlarını karşılamadaki zorluktur ve ekonomik krizlerle tüm dünya bu duruma doğru gitmektedir. Sonra gün gelir, çözüm olarak faizli sistemin yerine Allah’ın düzenini uygulamak yerine faizi daha da güçlü hale getiren uygulamalar yaparsanız azabdan çıkamazsınız. Bataklık içinde çırpındıkça batarsınız. Faizli sistem içinde çözümler aramak çözüm değildir. Yıkılmak üzere olan binayı tamir etmeye uğraşmak yerine Allah’ın düzeninin küçük bir uygulamasını yapmak gereklidir. Ama o hale gelmişsinizdir ki göremezsiniz, size yapılan teklifleri “pratik” değil diye reddedersiniz. Sanki ayette faizleri düşürün emri varmış gibi faizleri düşürme pratikliği (!) içinde yaptığınız sadece bankaların aldıkları faizleri düşürmek iken vatandaşın aldığı kredi faizlerini artırmaktan öte gidememiştir. Hatta daha da kötüsü parasını faizlerle çoğaltanların paralarını faizde iken güvence altına alan sistemler getirerek zengini daha da zengin edip hazineye yükler getirmek size “pratik” gelmiştir.

وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ

Ve istediği kimseye merhamet eder

Peki, tüm insanlar bu azabdan nasibini alırken kimler Allah’ın merhamet etmek istediği kişiler olacaktır. Bu faizli düzen içinde faizsiz ekonomik uygulamalar yapanlar merhameti isteyen ve Allah’ın merhamet etmek istediği kimseler olacaktır.

وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ

Ve O’na doğru yönünüz değiştirilecektir

Sonra gün gelecek ve bu merhamet içindeki insanların uygulamalarına mecburen tüm insanlar katılmak zorunda kalacaklardır. Faizle iş yapanlar, faizden geçinenler, karşılıksız dolar ve para sahipleri, kripto paralarla insanları soyanlar, yatırım adı altında başkalarının cebindekini kendi ceplerine aktaranlar afallayacaklar, gerçek ekonomi olan Adil Düzen ekonomisi tüm dünyaya hâkim olacak ve zalimler elleri boş bir şekilde şaşkın şaşkın bakarken insanların gelecek korkusu kalmayacak, kimse aç kalacağım, işsiz kalacağım, sokakta kalacağım, hastalanıp bakılmayacağım korkusu yaşamayacaktır. İnsanların bu korkularından beslenip insanları köle haline getiren, küçük işletmelerin batması için değişik kurallar uydurarak bunu hükümetlere uygulatan Sermaye boşlukta kalacak, eğer tevbe ederse bu reel ekonomi içinde kendine yer bulacak, aksi takdirde silinip gidecektir. Sonunda mecburen tüm insanların Allah’ın yönüne doğru yönleri değiştirilecektir. Kendi kendilerine değil, onlar değişmeyecekler, ayette söylendiği gibi değiştirilecektir. Azabı yaşamak ve merhamettekilerin başarılarını gördükten sonra tüm insanların yönelimleri Allah’a doğru değiştirilecek, Allah’ın düzenine girecekler, Adil Düzene gireceklerdir.

 

 

Yalova, Teşvikiye

15 Ocak 2022

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Son Eklenen Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1310
Cin Suresi Tefsiri 21. Ayet
27.12.2025 179 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1309
Cin Suresi Tefsiri 20. Ayet
20.12.2025 1635 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1308
Cin Suresi Tefsiri 19. Ayet
13.12.2025 1630 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1307
Cin Suresi Tefsiri 18. Ayet
6.12.2025 1632 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1306
Cin Suresi Tefsiri 16-17. Ayetler
29.11.2025 1610 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1305
Cin Suresi Tefsiri 14-15. Ayetler
22.11.2025 1598 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1304
Cin Suresi Tefsiri 13. Ayet
15.11.2025 1590 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1303
Cin Suresi Tefsiri 12. Ayet
8.11.2025 1591 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1302
Cin Suresi Tefsiri 11. Ayet
1.11.2025 1535 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1301
Cin Suresi Tefsiri 10. Ayet
25.10.2025 1556 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1300
Cin Suresi Tefsiri 9. Ayet
18.10.2025 1605 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1299
Cin Suresi Tefsiri 8. Ayet
4.10.2025 1475 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1298
Cin Suresi Tefsiri 7. Ayet
27.09.2025 1474 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1297
Cin Suresi Tefsiri 6. Ayet
20.09.2025 1538 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1296
Cin Suresi Tefsiri 5. Ayet
13.09.2025 1435 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1295
Cin Suresi Tefsiri 4. Ayet
6.09.2025 1565 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1294
Cin Suresi Tefsiri 3. Ayet
30.08.2025 1112 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1293
Cin Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
23.08.2025 965 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1292
Secde Suresi Tefsiri 30. Ayet
9.08.2025 996 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1291
Secde Suresi Tefsiri 28-29. Ayetler
2.08.2025 878 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1290
Secde Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.07.2025 612 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1289
Secde Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.07.2025 572 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1288
Secde Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.07.2025 529 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1287
Secde Suresi Tefsiri 24. Ayet
28.06.2025 570 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1286
Secde Suresi Tefsiri 23. Ayet
14.06.2025 737 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1285
Secde Suresi Tefsiri 22. Ayet
31.05.2025 623 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1284
Secde Suresi Tefsiri 21. Ayet
24.05.2025 586 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1283
Secde Suresi Tefsiri 20. Ayet
10.05.2025 762 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1282
Secde Suresi Tefsiri 19. Ayet
3.05.2025 700 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1281
Secde Suresi Tefsiri 18. Ayet
26.04.2025 808 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1280
Secde Suresi Tefsiri 17. Ayet
19.04.2025 753 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1279
Secde Suresi Tefsiri 16. Ayet
12.04.2025 743 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1278
Secde Suresi Tefsiri 15. Ayet
5.04.2025 731 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1277
Secde Suresi Tefsiri 14. Ayet
22.03.2025 712 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1276
Secde Suresi Tefsiri 13. Ayet
8.03.2025 850 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1275
Secde Suresi Tefsiri 12. Ayet
1.03.2025 773 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1274
Secde Suresi Tefsiri 11. Ayet
22.02.2025 820 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1273
Secde Suresi Tefsiri 10. Ayet
8.02.2025 878 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1272
Secde Suresi Tefsiri 6-9. Ayetler
1.02.2025 1211 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1271
Secde Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.01.2025 1717 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1270
Secde Suresi Tefsiri 4. Ayet
28.12.2024 1274 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 863 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 948 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 932 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 1023 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 967 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 1036 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 946 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 1351 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 1068 Okunma


© 2025 - Akevler