INSANIN OLUŞTURULMASI
انسان / INSAN : Erkek bir kelimedir. Erkek bir varlığı ifade eder. Ancak bu bir cinsiyet olarak değil, nitelik olarak böyledir. Kelimenin yapısı itibariyle erkek olarak atfedilmiştir. Bir cinsiyeti değil, temel bir varlığı anlatır.
“Ve lekad halaknal insâne min sulâletin min tîn” (mü’minun 12)
وَلَقَدْ (Ve Lekad) : Have, We have (Ben)
خَلَق (Halaka) : Hazırlamak, oluşturmak, (create)
سل (SL) : Hücre, Hücreli, (Cell)
سلَالَة من (Min Sulaletin) : Gerinme, Gerinim, Hanedan, Torunları
سلَالَة (Sulaletin) : Zorlanma, Gerinim, Süzün, Süzgeçten, Cins, Tür
طِينٍ : (Tin) : Kil, Toprak, Çamur, Kerpiç
Biz insanı gerinmiş hücreli topraktan oluşturduk.
Ayette geçen “Sulaletin” kelimesine dikkat edilmesi gerekir. Bu kelimenin çok ilginç manası vardır. Bu kelime bir gerinim, direnç, (veya yarı iletken) ifade ederken aynı zamanda hücreselliği de ifade eder. Bununla da yetinmez bir sürekliliği de ifade eder. Aynı zamada bir cinsi veya türü de ifade etmektedir. Yani, “hücresel gerinimli, süreğen bir tür” ifade edilmektedir. Bunun da yapıldığı madde topraktır.
Demek ki, İnsan, bir beden varlığı değil, bir processor olarak oluşturuldu. Nerden? Topraktan, gerinmiş bir topraktan.
Bugün mikroprocessorlerin işlevini bilmeyen yoktur. Ancak bu processorlerin yapılışını kimse merak etmez sanırım. Bu aygıtlar kumdan (topraktan) saf hale getirilmiş silikondan üretilir. Kum, %25'i oranında silikon içerir. Silikon oksijenden sonra yerkürenin kabuğunda en çok bulunan elementtir. Kum, özellikle de kuvars (quartz) içeriğinde silikon dioksit (SiO2) halinde bol miktarda silikon içerir ve yarı iletken üretimi için vazgeçilmez bir malzemedir. Silikon ayrıştırılarak yeterli saflığa ulaştırılır. Öyle ki her bir milyon silikon atomu içerisinde bir tane yabancı atom bulunur. Yani % 99.99 saflığa ulaşmış bir kütle elde edilir. Bu kütle daha sonra plakalar halinde kesilir. Yine karmaşık işlemlerle yüzeyi kaplanarak iyon bombardımanına tabi tutulur ve bakırsülfat ile birleştirilerek hücresel trasistörler oluşturulur. Bu yonga levhalar yarı iletken katmanlı bir tarsistör haline dönüşmüş olur. Aslında dünya üzerinde üretilmekte olan en karmaşık şeydir mikroişlemciler.
Böylece kum, bilgi işleyebilen, daha açık bir ifade ile “sanal akıl” haline dönüştürülmüş olur. Üzerine yüklü bulunan program ve yararlandığı programlar sayesinde enerji kaynağına bağlı olduğu sürece akleder ve görevini yapar. Bu insanın yaptığı bir insandır aslında. Daha açık bir ifade ile, ayetin ifade ettiği “insan” bir mikroişlemci gibidir.
“Summe cealnâhu nutfeten fî karârin mekîn” (mü’minun 13)
جَعَل (Caele) : Dönüştürmek, yapmak
نطف (nutfe) : Sperm, organizma
قرار (karar) : kararlı, yerleşik
مكِين (mekin) : sağlam, güçlü, Can, (enable, allowed – etkinleştirilmiş, izin verilmiş)
Sonra kararlı bir organizmaya (hücreye) dönüştürerek etkinleştirdik
Yarı iletken mikroprocessor oluştuktan sonra bunun çalışmasını sağlayan sisteme ihtiyaç vardır. Besleneceği bir enerji kaynağına ve daha da önemlisi bir yazılıma ihtiyaç vardır. Mikroprocessörler o kadar küçüktür ki, bir hücre gibidir, ve aslında yonga levhalar üretilirken bir plaka olarak birden çok processor olarak üretilir ve sonra bölünerek ayrı ayrı kullanılır. Bir hücre düşünebiliyor, akledebiliyor olması yeterli değildir.
“Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn” (Secde 7)
…….İnsanı oluşturmaya topraktan başladı
“Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn” (secde 8)
نَسْلَهُ (neslehu) : Onun soyundan (sonra gelenler)
سلَالَة من (Min Sulaletin) : Gerinme, Gerinim, Hanedan, Torunları
مهِينٍ (Mehin) Saldırgan, taarruz, hücum
Sonra onu soyunu (ondan sonra gelenleri) akışkan hücresel gerinimli süregen bir türe dönüştürdük.
“İnnâ halaknel insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fe cealnâhu semîan basîrâ” (insan 2)
أَمْشَاجٍ (Emşacin) : Gametes, üreme hücreleri,
نبتلي (nebteli) : plagued, musallat, çiğnenmiş, boğulmuş
سَمِيعًا (Semian) : İşiten, işitebilen, işitme cihazı
بَصِيرًا (basira) : Falcı, kahin, gören kimse
İnsanı bölünebilen üreme hücrelelerinden bir organizma olarak oluşturduk, ve işiten öngörebilen hale dönüştürdük.
Demek ki insan, topraktan oluşturulmaya başlandı, bir hücre olarak ve bu hücre bir tür haline dönüştürüldü, sonra bu tür bir yazılıma, programa, komuta merkezine bağlandı. Görebilen, düşünebilen ve duyabilen bir varlık oluşabilmesi için.
Özetlemek gerekirse, önce tek bir processör oluşturuldu, bu processör bölündü ve çoğaltıldı, sonra bu processörler etkinleştirilerek bir programa bağlandı. (musallat edildi) Aslında biz bunu biliyoruz. Ve bunun adına da INSAN dendi. Fakat bu bir “Bedensel varlık değildir” bir sperm veya rahimde oluşma da değildir. Bir mikroprocessör ve bu mikroprocessörün bağlı olduğu/yönetildiği bir yazılımdan ibarettir.
Dolayısıyla standart bir tür create edilmiş olur. Bundan sonra detaylar oluşmaya başlar. Ne olur, türün varlık olarak şekillenmesi gerekir. Bu varlık da programlanmıştır.
“Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ, vettekûllâhellezî tesâelûne bihî vel erhâm. İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ” (Nisa 1)
نَّفْسٍ (Nefsin) : Aynı, benlik, aynı şey, kaynak
زَوْجَهَا مِنْهَا (Minha Zevceha) ondan eş, onun eşi
Demekki, temel varlık yani temel kaynak oluştuktan sonra o temel kaynağın dalları da oluştu. O dallar da aynı kaynaktan oluştu. ZEVC kelimesi genellikle “dişi” olarak algılanmaktadır. Ancak bu kelime erkek veya kadın ifade etmez. Bir şeyin eşi manasındadır. Zaten bir processor olarak oluşturulan ve programlanan insan için erkek veya dişi (kadın) tanımlaması yapmak mantıklı değildir. Cinsiyet belirtebilmek veya cinsiyete ayırabilmek için bedensel bir varlığın oluşması gerekir ki bu daha sonradır.
Demek ki, birinden birini oluşturmuş ve tek bir varlık olarak programlamıştır. Ayetin devamında, bu süreçten sonra erkek ve kadınların oluşturulduğunu da görebilmekteyiz. Yani oluşturulan bu türden daha sonra çok sayıda erkekler ve kadınlar türettiğini anlayabiliyoruz. Ve tabii bu oluşum sürecini kontrol edenin de Allah olduğunu anlıyoruz. Demek ki, bu oluşturma süreci doğrudan Allah’ın elleriyle yaptığı bir iş değil.
Buraya kadar özetlemek gerekirse, Yaratıcı önce bir program var etti (yazdı) sonra bu programın yorumlanabilmesi ve işlevsel hale gelebilmesi için Yaratıcının yetkisiyle birileri bir processor üretti. Ve ana programa bağlandı. Sonra Bu processör çoğaltılarak bir tür oluşturuldu. Ve bu processör tarafından kontrol edilen varlıklar, erkekler ve kadınlar var edildi. Bütün bunlar bir çeşit yazılım gibi, asli kontrolör veya nitelik belirleyen varlıklar olarak oluşturuldu. Çünkü daha sonra var edilmesi planlanmış olan Ademi varlığın işlevsel hale getirilmesi ancak buna bağlı olacaktı.
Burda önemli bir nokta var: Casiye 4. Ayette başka varlıkların, canlıların da türetildiği anlatılmaktadır. Yani diğer varlıklar da “insan” adı verilen processör ve onun programı gibi bir programa bağlı varlıklardır. Necm 45 ve 46. Ayetlerde de bütün türlere ait erkek ve dişinin de aynı yöntemle varedildiği ifade edilmektedir.
Mü’min 67 de varoluş süreci daha net bir şekilde ifade edilmektedir.
“Huvellezî halakakum min turâbin summe min nutfetin summe min alakatin summe yuhricukum tıflen summe li teblugû eşuddekum summe li tekûnû şuyûhâ(şuyûhan), ve minkum men yuteveffâ min kablu ve li teblugû ecelen musemmen ve leallekum ta’kılûn” (Mü’min 67)
عَلَقَ (Alak) : Yorum, açıklama
Demek ki, önce gerinimli topraktan, sonra dönüştürülmüş bir organizmadan, sonra bir yorumdan, Sonra çocuklar olarak çıkaran….. şeklinde ifade edilmektedir. Yani Ayetlerin ifade ettiği varoluş ana rahminde değil, başlangıçataki program ve bu programın tekrarlanması , veya sanal varlık olarak varoluş ile bu varoluşun sürekliliğini anlatmaktadır. Yani hepsi ayrı ayrıdır. Bir çocuk varlık olarak oluşmaya başladığı anda, onun processörü de oluşmaktadır. Oluşum süreci içerisinde processör işlem görmeye ve varlık ile iletişim kurmaya başlamakta, ve biyolojik varlığın yönetilmesini sağlamaktadır. Bununla ilgili olarak SLT kavramını anlatırken, Varlık olarak INSAN neslinin nasıl bir bütünlüğe sahip olduğunu da açıklamıştık.
| VARLIK OLARAK INSAN
- İnsan yaratıldı (Asli Varlık)
“Ve lekad halaknel insâne…” (Kaf 17, Mü’minun 12 vd.)
- İşlevsel varlık üretildi (Fiziksel Varlık için kontrolör, processör)
“Huvellezî halakakum min turâbin….” (Mu’min 67)
- Ruh verildi (Asli varlık ile biyolojik varlık arasındaki bağlantı-modem)
“Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn” (Hicr 29) |
(“Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, lem yekun mines sâcidîn” (A’raf 11)
Biyolojik varlık oluşturuldu, şekil verildi, Fonksiyonları –yaratıcının verdiği yetenekler- sebebiyle secde emredildi)
Main Asset: İnsanın bir bilinç/program olarak yaratılması
Tangible Asset: Geçici fiziksel varlığını teşkil eden fonksiyonel bedenin yaratılması
Soul: Ruh veya fonksiyon/Asli varlık ile Fiziksel Varlık arasındaki bağlantı/modem. -
Yani insan bir processör/yazılım, bir beden ve bu yazılım ile bedeni birbirine bağlayan modemden (ruh) oluşmaktadır.
Bu çerçevede, varlık olarak insan, ile programlanmış varlık olan “Ademi” varlık arasındaki ilişkiyi de iyi değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre Adem’i varlık “insan türü” içerisinde bir parçadan ibarettir. Ancak araştırmacıların önemli bir hata yaptıklarını düşünüyorum. Çünkü, insan varlığı fiziksel bir varlık olarak yaratılmadı. Ve elbette içinde yaşadığımız dünyada da yaratılmadı. Bizim şimdi üzerinde yaşadığımız dünyada bizlerden önce yani “Adem’i” varlıktan önce yaşamış veya varlık göstermiş başka insanların olması muhtemeldir. Ancak yine Kur’an ın ifadelerine baktığımız zaman bu pek mümkün görünmüyor. Yani dünyamızda yaşam “Adem’i” varlığın buraya gönderilmesi ile birlikte başladı.
Ancak bu şu anlama gelmemeli: Dünya izole edilmiş bir gezegen veya yaşam alanı değildir. Adem dünyaya nasıl gönderildi ise, başka varlıklar veya başka Ademi insanlar da muhtemelen buraya seyahat etmişlerdir.
INSAN adı verilen processör ile Adem’i varlık olan biyolojik insan arasındaki ilişki RUH yani MODEM aracılığıyla sağlanmaktadır. Kimileri aklı bu processör yerine koymaktadır ancak yine Kur’an dan anlayabilidğimize göre akıl ile “insan” arasında doğrusal bir ilişki kurmak kolay değildir. Akıl sadece sinyalleri yorumlayan ve biyolojik varlığın algılayabileceği hale dönüştüren bir aygıttan başka bir şey değildir. Ancak sinyallerin veya komutların geldiği yer ise INSAN’ın processif varlığıdır ve bu varlık bedende değildir.
Bundan sonra Adem’i varlığın evrilmesi esnasında türlerin ortaya çıkması hususu vardır. Ancak türlerin oluşması da biyolojik evrimle değil, processif oluşumla ilgilidir. Çünkü ayetler bunu söylemektedir. Bu processörlerin erkek ve dişi olarak var edildiği ve biyolojik varlığın da buna göre şekillendiği açıkça ifade edilmiştir. Fiziksel varlığın yani biyolojik varlığın aslını ise, fiziksel processör yani programı işlevsel hale getiren, etkinleştiren processör oluşturmaktadır. Dolayısıyla evrilme biyolojik olarak değil, programa bağlı olarak gerçekleşmektedir. Çünkü bedeni şekillendiren veya ona cinsiyet atfeden şey, biyolojik varlığı yöneten şeydir. Yani processördür ve bu processörün bağlı olduğu yazılımdır.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus ise şudur: Processörler birden çoktur, erkek ve dişi olarak üretilmişlerdir, yani erkek biyolojik varlığı veya dişi biyolojik varlığı kontrol etmek üzere üretilmiştir. Ancak bu processörlerin bağlı olduğu yazılım ise tektir. Bütün biyolojik varlıklar bu yazılımdan beslenir ama yapıları gereği farklı niteliklerle ortaya çıkar.
(Devam edecek)