HMR Ayetleri İncelemesi
“Ve min semerâtin nahîli vel a’nâbi tettehîzûne minhu sekeren ve rızkan hasenâ, inne fî zâlike le âyeten li kavmin ya’kılûn” (Nahl 67)
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem seker, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır.
“Yes’elûneke anil hamri vel meysir, kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn, kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn” (Bakara 219)
Sana HMR ve MYSR sorarlar……
Surelerin iniş sırasına göre bakıldığı zaman “içki” ile ilgili olarak ilk önce Nahl 67. Ayetin geldiği görülür. Ancak bu ayette HMR ve MYSR kelimeleri geçmez. Böyle olduğu için bu ayetin HMR ve MYSR kelimelerini veya en azından HMR kelimesini tarif ettiği varsayımı yanlış olur. İkinci olarak ise Bakara 219. Ayetin indiği varsayılmaktadır.
Ancak, Bakara 219 da önemli bir durum söz konusudur: Eğer HMR ve MYSR bilinen şeyler ise, niçin sorulmuştur? (Nahl 67 de bu iki kelime kullanılmamaktadır, bu sebeple bu ayete dayanılarak sorgulamak mümkün değildir) Bu iki kelimenin daha önce açıklanmış olması gerekir ki, “nedir bu?” diye sorabilesiniz. Bunu ise Maide suresinde görüyoruz:
“Yâ eyyuhellezîne âmenû innemel hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn” (Maide 90)
Ey iman edenler! HMR, MYSR, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
“İnnemâ yurîduş şeytânu en yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum an zikrillâhi ve anis salâh, fe hel entum muntehûn” (Maide 91)
Şeytan, HMR ve MYSR, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve SLT etekten alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?
Maide 90 da HMR ve MYSR kelimeleri kullanılmaktadır. Anlaşılan o ki, bu ayet daha önce nazil olmuştur ve ayette kullanılan kelimelerden ne kastedildiği anlaşılamadığı için sahabe tarafından “nedir bu?” diye sorulmuş ve bunun üzerine de Bakara 219. Ayet nazil olmuştur ve bu kelimelerden kastedilen şeyi açıklamıştır.
Bakara 219. Ayetin içeriğine baktığımız zaman bu iki şeyin yani HMR ve MYSR in ISM olduğu ifade edilmektedir.
ISM : bir şeyi yapmaktan geri durmak, yavaşlamak anlamına gelir. Niçin ISM dendiğini de yine maide 91. Ayette anlayabiliyoruz. Genel olarak iyilik yapmaktan alıkoyduğu, yavaşlattığı için ISM denmiştir.
Şu halde surelerin iniş sırasına göre farklı olsa da, ayetlerin tek tek iniş sırası itibariyle Maide 90 ve 91. Ayetlerin Bakara 219. Ayetten önce nazil olduğu kuvvetle muhtemeldir ve anlaşılmaktadır ki, hem HMR kelimesi hem de MYSR kelimesi topluluk tarafından bilinen kelimeler değildir. Bilinmediği için bunların ne olduğu sorulmuştur. Çünkü içkiye atfedilen veya SKR ifadesi kullanılan ayetlerde HMR ile ilişkilendirebilecek bir mana bulmak mümkün olmamaktadır.
Öte yandan Nahl 67. Ayette, üzümden sarhoş edici içki elde edileceği de ifade edilmektedir (SKR). Demek ki bu bilinen bir şeydir. Yani üzümden şarap yapıldığı ayet nazil olduğu sıralarda bir vakıa olmalıdır.
Şu halde, üzümden sarhoş edici içki elde edileceği biliniyor iken, Allah’ın bunu HMR olarak isimlendirmesi ve buna da ISM demesi mantıklı değildir. Bakara 219. Ayet de bunu doğrulamaktadır. Bilinen bir şey niçin sorulmuştur? Anlaşılmamış olmalı ki, Sahabe bunu sorma gereği duymuştur. Yine Bakara 219. Ayetin detayına baktığımızda ise, orada üzüm ve sarhoş ediciliğe yapılmış herhangi bir atıf olmadığını da görüyoruz. Oysa Nahl 67 de üzümden SKR edici içki elde edileceği söylenmektedir.
Yerleşik kabullerden yola çıkarak bu konuyu açıklığa kavuşturmanın imkanı yoktur. Akl-i selim ile değerendirmek ve olası sonuçlarına göre hareket etmek gerekir. Bize göre HMR kelimesiden kasıt DRUG’dur. Kelimenin mana ve yapısına çok daha uygundur. HMR kelimesinin MAYA olduğu gerçeğinden yola çıktığımızda ise, bir şeyin özü anlamında maya olması Drug’u da tarif eder. Çünkü Drug’un da kendisi doğrudan Maya’dır.
Bütün bunlara rağmen üzümden yapılmış içkiyi Haram saymanın hiçbir delili yoktur. Bu tamamen zorlama bir varsayımdan ibarettir.
Ayetin meseleye bakış açısını değerlendirmek gerekirse, burada doğrudan bir yasaklamanın söz konusu olmadığı da anlaşılmaktadır. Dikkat çekilen şey, bu şeyde büyük oranda bir ISM olduğudur. Ancak ism olmasının yanı sıra bu şeyde faydalar da vardır. O halde bundaki faydadan nasıl yararlanılacaktır? Yasak saydığınız zaman, yani HARAM saydığınız zaman, azı çoğu her türlü kullanımı yasaklanmış olur. Ayet bunda insanlar için faydalar da vardır diyorsa demek ki bu kullanılacak olan bir şeydir.
“Kul e reeytum mâ enzelâllâhu lekum min rızkın fe cealtum minhu harâmen ve halâlâ, kul allâhu ezine lekum em alallâhi tefterûn” (Yunus 59)
De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
“Kul lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharremen alâ tâimin yat’amuhu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillâhi bih, fe menidturra gayre bâgın ve lâ âdin fe inne rabbeke gafûrun rahîm” (En’am 145)
“De ki: 'Bana vahyedilende, yiyen birisi için şunların dışında haram edilmiş bir madde bulamıyorum: Leş, akıtılmış kan, domuzun eti , ALLAH'tan başkasına sapıkça adanmış yiyecekler.' Zorda kalan bir kimse, istekli olmaz ve sınırı aşmazsa kuşkusuz senin Rabbin Bağışlayandır, Rahimdir.
Kimileri bu söyledikerimize şiddetle karşı çıkacaklardır. Ama bilinmelidir ki, Yetki sadece Allah’ındır. Kur’an bu açıdan son derece açıktır ve bu yetkinin harc-ı alem kullanılması mümkün değildir. Yüzlerce yıldır bu yasak sebebiyle oluşan ekonomik kayıpları hesaplamanın ise imkanı yoktur. Elbette Akleden bir topluluk için Kur’an da büyük ibretler vardır.
Vesselam