Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020
3669 Okunma, 3 Yorum

NEML SÛRESİ - 6. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ (27) اذْهَبْ بِكِتَابِي هَذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ (28) قَالَتْ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ (29) إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (30) أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ (31) قَالَتْ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّى تَشْهَدُونِ (32) قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ فَانْظُرِي مَاذَا تَأْمُرِينَ (33) قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَذِلَّةً وَكَذَلِكَ يَفْعَلُونَ (34) وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ (35)

***

 

قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ (27)

“‘Sıdk mı ettin yoksa kaziplerden misin, nazar edeceğiz.’ diye kavl etti.”

  1. Kim kime kavl eder?

- Süleyman hüthüte kavl eder.

Hangi dille kavl eder? Süleyman kuş dilini biliyor mu? Kuş da Süleyman’ın dilini biliyor mu? Süleyman kuş dilini biliyor demek gaga ile çıkarılan sesleri çıkarıyor demektir. İnsanda bir özellik vardır. İnsanlar ana dillerinde duymadıkları harfleri çıkaramazlar. Arap olmayanlar ع, ذ, ثharflerini çıkaramazlar. Araplar da Ç’yi, G’yi, J’yi çıkaramazlar. Özel eğitimle bu harfler çıkarılabilir. Demek ki Süleyman da kuş dili eğitimini almıştır ve o sesleri çıkarabilmektedir. İleride kuşdili fakülteleri açılacak demektir.

 

  1. Neden atıf harfi yoktur?

- وَقَالَ denseydi söz Hüthütün veya Allah’ın sözü olurdu. Hüthüt ile karşılıklı konuşma vardır. Hüthüt konuşur. Şimdi de Süleyman hüthüte söyler.

 

  1. صدقnedir, صوب’dan (isabet) farkı nedir?

- صِدْق kelimesi كِذْبkarşılığıdır. Kişinin sözü ile düşüncelerinin uyumlu olmasıdır. Kişinin bir özelliği vardır. Cebinde parası olduğu halde ağzıyla ‘cebimde param yoktur’ diyebilir. Burada Süleyman söylediklerinin doğru ve isabetli olup olmadığına, Hüthütün doğru söyleyip söylemediğine nazar eder.

 

  1. أَ أَمْikilisini inceleyiniz.

- أَ soru edatıdır, أَمْise atıf harfidir. İki şeyden birinin seçilmesi gerektiğinde kullanılır.

أَفَعَلْتَdersen “Niye yaptın?” da demiş olursun. Soru edatıdır, istenmeyenin niçin yapıldığını da içerir. Mutlak hemzede olayın olup olmadığı sorulur. أَمْ geldiğinde olayın olduğunda tereddüt yoktur ama sadece olaylardan hangisinin olduğu sorulmuş olur. أَوْ‘de her ikisi de olabildiği halde burada her ikisi olamaz. Cevapta mefhumu muhalefet de gerekir. Biri varsa diğeri yoktur.

 

  1. Kizb/كِذْبile hata/خَطَأkelimelerini karşılaştırınız.

- Hata, sevabın karşılığıdır. Sıdk ise kizbin karşılığıdır. Hatadaki doğruluk ve yanlışlık olay ile ilgilidir. Buna karşılık kizbde doğruluk yanlışlık insan ile ilgilidir. Bir şey hem sıdk hem de sevap olabilir; hem kizp hem de hata olabilir, biri sıdk diğeri hatalı olabilir.

 

  1. كَذَبْتَdemeyipكُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ der.İnceleyiniz.

- الْكَاذِبِينَile kurallı çoğul getirilir. Toplulukta kâzibîn grubu vardır, demektir. Bunlar yalan üreten bir gruptur. Topluluğu kandırmak için olayları olduğundan farklı gösterirler. Kuş iki görev yapabilir. Casuslukta bu olay açıktır. Ajanlar her tarafa “Ben sendenim” der, dolayısıyla böylece haber alıp götürüp getirirler. Taraflar bundan haberdardırlar. Ajanların çoğu ikili oynarlar. Haber alanlar onu kabul etmezler, haberleri başka yollardan kontrol ederler.

Süleyman, kuşa bunu söylemiş olur. Sizler de ajanların haberlerini kontrolsüz kabul etmemelisiniz. Kontrolün usulü vardır. Bir köye ajanlar konur. Ancak ajanların birbirlerinden haberleri olmaz. Biri bir partiden diğeri diğer partidendir. İkisi birbirini bilmezler. Deşifre edildikleri anda görevleri sona erer.

Adil Düzen’de istihbarat için gizli ajanlar kullanılmaz. Herkes doğrunun ajanıdır. Bir şeyi haber alınca onu kendi haber alma hizmetlisine bildirir. Haber alma hizmetlileri onları değerlendirirler. Münafıklar böylece bilinir. Münafık kendisi hakkında söylenenleri bilmiş olur.

 

  1. Burada kastedilen çoğul nedir?

- Müslümanlar açık istihbaratı uygularlar. Şeytan taifesinin gizli istihbarat örgütü vardır.  Tayrın (kuşun) o örgütten olması ihtimalini tahkik eder. Tayrın haber alma örgütü anlamında olduğu burada belirlenmiş olur. Usulün kuralları uygulandıktan sonra Kur’an diline aykırı bir şey bulunmaz. İlme uymayanlar kurallar içinde tevil edilir. Tevil de edilemez ise “Bu müteşabihtir.” denilir.

 

  1. Bugünkü istihbaratla karşılaştırınız.

- Bugünkü istihbaratta merkez için haber alınır. Habere konu olan kimselerin haberi olmaz. Ortaklık düzeninde haberler kişi için alınır ve kişi ithamlardan haberdar edilir, cevaplar da dosyasına girer. Dosya herkese gizli yalnız dosya sahibine açıktır. Dosya içeriği ile kimse cezalandırılmaz. Herkesin dosyası kendisi için savunma aracıdır. İstihbaratçı da dosyasını hazırlar. Onunla kendisini savunur. Kimseye ithamda bulunmaz.

 

Öz Türkçe ile:

“‘Doğru musun yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.’ dedi.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“‘Sıdk mı ettin yoksa kaziplerden misin, nazar edeceğiz.’ diye kavl etti.”

 

قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ (27)

 

***

 

اذْهَبْ بِكِتَابِي هَذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ (28)

“Bu kitabımı zehab et. Onu onlara ilka et sonra onlardan tevellü et. Nasıl rücu edecekler, nazar et.”

  1. ذهبkökünü inceleyiniz.

- ذِهْبَة ara ara yağan yağmur, gidip gelen yağış demektir. ذَهْب kaybolmak veya gitmek anlamına gelir. Tedavül eden altın madenine de ذَهَب denir. ذ işaret, ه düzlük ve yokluk, ب geçit demektir.

Türkçede “gitmek” var, “gelmek” var, bir de “varmak” vardır. Arapçada ذَهَبَ var, أَتَىvar, bir de جَاءَvardır. Varmak karşılığı وُرُودkelimesi var. وُرُود karşılığı صُدُورvar. Türkçede صُدُور aynı zamanda خُرُوجanlamındadır. Diller farklı kavramları geliştirirler, onun için tam tercüme mümkün olamaz.

 

  1. كتبkökünü inceleyiniz.

- كُتْبَةdikiş yeridir. Derinin deriye dikilmesi için deriden ince ince şeritler kesilir. O şeritler iplik olur, çift dikiş yapılır. Yazı buna benzetildiği için yazmak anlamındadır. Ancak iki kişiyi birbirine bağlayan kavl gibi hükmü içeren yazılardır. Tarih sahifeleri kitap değildir, roman kitap değildir. İcap/Teklif ve kabulleri içeren yazılar kitaptır.

 

  1. Neden كِتَابkelimesini kendisine izafe eder?
  • Benim tekliflerim anlamını taşır.

Süleyman süper güç olmuştur, uygarlığın düzenini sağlamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Çekiç Güçle ilgili oylamalar yapılır. O dönemde Doğu Anadolu’da çekiç güç vardır. ABD onunla PKK’ya silah ve erzak sağlayıp durur. Bu konudaki tezkereler 6 ay, sonra 4 ay, sonra 1 ay, sonra 20 gün uzatılır ki sonrasında çekiç gücü al götür diye. Türkiye’deki iktidar değişir ve Necmettin Erbakan başbakan olur. Başbakan Erbakan ABD elçisini çağırır ve der ki: “Biz ABD’nin yüklendiği görevi biliyoruz. Tarihte o görevi bizler yaptık. Görevinizde sizi destekleriz ama siz de görevinizi biliniz. Bana, “PKK’ya silah ve erzak vermeyeceğiz deyin ve bu konuda söz verin, çekiç güce gereken izni verelim.” der. Teklifi kabul ederler ve gerekli izin verilir. Ancak görev kalmadığı için sonra kendileri çekilip giderler.

İşte, Süleyman Peygamber dünya düzenini kurmakla görevlidir. Belkıs’tan bunu kabul etmesini ister.

 

  1. كِتَابِيizafe edilmiştir (Benim kitabım). Neden?

- Kendisinin daha önce hazırladığı kitap vardır demektir. O halde bu cümle ikinci celsede olan başka celsede ve ayrı zamanda hazırlanmış demektir.

 

  1. Kitap hazır olduğuna göre orada hazırlanmamıştır. O mecliste olmuş olmuyor mu bunlar?

- İki zaman arası aylarca sürmüş olabilir. Bu esnada Süleyman gerekli araştırmaları yapar, Hüthütün söylediğinin doğru olduğu tasdik edilmiş olur.

Burada zaman aralıklarına işaret etmeden, peş peşe olanları söyler. Aynı anda olduğu sanılır ise yorumda hata yapılmış olur.

 

  1. İki celse arası ne kadar olmalı?

- İki celse arasında ne kadar zaman geçtiği hususunu ileride olayları açıklarken tahmin edebiliriz.

 

Öz Türkçe ile:

“Bu yazım ile git. Onlara onu koy (sergile) sonra geri çekil. Neye dönecekler bak.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Bu kitabımı zehab et. Onu onlara ilka et sonra onlardan tevellü et. Neye rücu edecekler, nazar et.”

 

اذْهَبْ بِكِتَابِي هَذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ (28)

 

***

 

قَالَتْ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ (29)

“‘Ey mele, bana kerim bir kitap ilka edildi.’ diye kavl etti.”

  1. Kavleden kim ve kime kavleder?

- Aradaki olaylar atlanır, kuş kitabı alır ve Belkıs’a varır. Belkıs da kitabı alır. Yanında melei vardır veya sonradan onlar toplanır. Bu konular önemli olmadığı için anlatılmaz. Belkıs kuşun kitap getirmesini yadırgamaz. Hayvanlar terbiye edilirlerse onlara birçok işler yaptırılabilir.

 

  1. Kim ulaştırır?

- “İmla etme” demek doldurma demektir. مَلَأen üste konan anlamındadır, topluluğun ileri gelenleridir. Başkanlar bunlarla görüşürler. Bunlar İslamiyet’te toplantılarda başkana en yakın olanlardır. Toplantıya katılma sayısı ile orantılı olarak oturumda yer alırlar.

İlk katılanlar ve devam edenler ilk sırayı aldıklarından aynı zamanda evvelundurlar/أَوَّلُونَ, mukarrabundurlar/مُقَرَّبُونَçünkü ona yakın otururlar, sabikundurlar/سَابِقُونَçünkü en çok devam edenlerdir.

Bizim görüşmelerde bunlara uymamız gerekir. Yıllar geçtiği halde bazı konularda başarısızlığa uğramamızın sebebi görüşmeleri Kur’an’ın öğretisine göre yapmamamızdır. İzmir’de bunlara uzun süre uyulmuştur. Yenibosna’da uyamıyoruz. Yalova’da uyarız inşallah…

 

  1. Vermez, ilka eder. Ne fark vardır?

- Kuş gelip melikenin önüne koyar. “Kuş getirdi” demeyip “Bana ilka olundu” der. Ayrıca cevap istenerek geldiği için أُلْقِيَdiyor. Bir de tehdit amacıyla değil barış amacı ile ilka edilir. Meleine olumlu anlatır.

 

  1. كِتَابٌkelimesini inceleyiniz.

- Süleyman’ın gönderdiğine kitap denilmiştir. Bugün Türkçede ciltlenmiş sahifeler için kitap denir. Kur’an dilinde ise içinde teklif (icap veya kabul, emir veya biat) içeren her yazı kitaptır. Nitekim Türkçede ‘mektup’ kelimesi her gönderilen yazıdır. Türkçede kullanılan ‘ferman’ da bir kitaptır.

 

  1. كرمkökünü inceleyiniz.
  • كَرْمüzüm salkımıdır.

كَرُمَfiil olarak ‘bol yağmur yağdı’ yani ‘iyi üzüm oldu’ manasında kullanılmaya başlanır. Daha sonra ‘iyi ve güzel oldu’ anlamı kazanır.

“İkram etti” de iyilik etti demektir.

“İhsan” da iyiliktir ama daha çok manevidir, ikram ise daha çok maddi iyiliktir.

Kur’an’da كرم47, كلم75 defa geçer.  Toplam 122 (2*61) eder.

Klasik tefsirciler ‘mühürlenmiş, imzalanmış’ manasını verirler. Biz buna resmi evrak diyebiliriz. Bir devletin orduları tarafından güvene alınmış yazılar resmi yazılardır. Resmi yazılardan geçenler devletlerin sözleşmeleridir. Sözleşmeye uymayan devlete karşı savaş meşrudur. Hakem kararlarına da uymayan veya hakem kararlarını kabul etmeyen kişi öldürülebilir, topluluğa da savaş yapılabilir.

Demek ki kerim, ‘güven altına alan’ veya ‘güven altına alınan’ demektir.

 

  1. كَرِيمneler için geçerlidir?

- İnsan için geçerlidir. Allah için kullanılırsa fail olarak kerimdir, insan için kullanılırsa meful olarak kerimdir. Hilafeten fail de olabilir.

 

  1. Kerim kitap Kur’an’da var mıdır?

- Kerim kitap (كِتَابٌ كَرِيمٌ) yoktur ama kerim Kur’an vardır. Resmi muamelelerde yani içtihatlarda Kur’an’ın yazısı değil kıraati esas alınır. Kerim olan resmi olan Kur’an’dır. Bu suretle yedi ve on kıraati de Kur’an teyit etmiş olur. Değişik kıraatler geçerli olduğu için Kur’an kelimesi nekre gelir. فُعْلَانkalıbı da onların seçilmiş olduklarını ifade eder.

 

Öz Türkçe ile:

“‘Ey ileri gelenler, bana görkemli bir yazı ulaşmıştır.’ dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“‘Ey mele, bana kerim bir kitap ilka edildi.’ diye kavl etti.”

 

قَالَتْ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ (29)

 

***

 

إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (30)

“O, Süleyman’dandır ve o, Rahman Rahim Allah’ın ismi iledir.”

  1. إِنَّهُ‘daki zamir ne zamiridir? Nereden gelir?

- إِنَّهُ ‘nun iki manası vardır. Birinde هُ zamiri birisine racidir. İnne nasih harftir. Hakkında tereddüt olanın başına gelir. Bu takdirde bu zamir kitaba raci olur. Sizin beklediğiniz kitap/mektup geldi anlamına gelir. Daha Davut peygamber zamanında Süleyman’ın adı her tarafta duyulur. Sebe halkı ondan mektup beklemektedir.

İkincisi manada şan zamiri adını alır. هُ zamiri bir yere raci olmaz. Sonra gelen cümleye vurgu yapmak için gelir.

 

  1. إِنَّهُ‘daki zamir şan zamiri ise cümle gelmesi gerekmez mi?

- Mübteda mahzuftur, kitap kelimesi mahzuftur. هُوَgelebilirdi, hazf olan kitaba giden هُوَ zamiri olabilirdi.

 

  1. مِنْne min’idir?

- Başlangıç min’idir. Mektup oradan gelir. Gönderen odur.

 

  1. Süleyman’ı Sebeliler biliyor mu?

- Bildikleri anlaşılmış olur. Kendisi yeni melik olmuştur ama daha önce vezir idi. Onun zamanında devleti yönetiyordu. Bir yöneticinin, vezirlerini yakınlarından seçmiş olması normaldir. Kamu hizmeti hak değil görevdir. Kimsenin kamu görevine talip olma hakkı yoktur. Sadece eskisinden iki misli daha iyi yürüteceğine kanaati varsa haber verir.

Akevler sadece işi düzeltinceye kadar Merkez Bankası’na taliptir. Düzeldikten sonra devretmek onun prensibidir. Biz ne mala ne de mevkie talibiz. Allah’ın bize verdiği yeter hatta biraz fazla gelir. İçinde bulunduğumuz gemi batmaya doğru gittiği için Merkez Bankası’na sadece iki sene talibiz. 2023’ten sonra artık sizin iktidarınız kesinleşeceğinden damadınız bile Merkez Bankası’nı yönetebilir hale gelir.

Biz hizmet edilen sınıfa döneriz. Millî Görüşçülerin ve bazı cemaatlerin hataları buradadır. Adil Düzeni getireceklerine cari sisteme uyup makamlarda kendilerinin oturmalarını yeğlemişlerdir.

 

  1. İkinci إِنَّهُ neden tekrar edilir?

- İkinci إِنَّهُ‘da birincisinin aynısı vardır. Şan ise ikisi de şan zamiridir. Atıfla geldiğine göre aynıdır. Farklı olsaydı وَharfi gelmezdi. Tekrar edilmesinin nedeni sözlerin Süleyman’a ait olmayıp mektuptaki içeriğe ait olmasıdır. Süleyman’ın özelliğini değil kitabın içeriğini anlatır. İkinci إِنَّهُ‘daki kastın farklı olduğu anlaşılır.

 

  1. “Besmele”nin manası nedir?

- “Besmele” kişinin toplulukla (Allah’la) sözleşmesidir. Kişi önce Allah’ın halifesi olarak içtihat yapar. İçtihadı Allah’ın halifesi olarak yaptığından بِgelir. İçtihadı uygularken söylediği “Besmele” ile ise ben bunu Allah’tan aldığım emir gereği yapıyorum demiş olur.

 

  1. اِسْمkelimesini inceleyiniz.

- سميkökü وسمköküne akrabadır. Hayvanların sırtlarına vurulan damgadır.

 

  1. Allah’ın ismi deyince ne anlarız?

- Allah’ın ismi derken O’nun tabii ve içtimai kanunlarını anlamış oluruz. “Billahi” deseydik o zaman Allah’ın zatı adına hareket etmiş olurduk. Allah’ın ismi deyince ‘O’nun tabii kanunlarıyla, şeriatına göre hareket ederim, okurum veya yaparım.’ demek olur. Allah’ın halifesi olan topluluk adına konuşuyorum ve yapıyorum anlamına gelir.

 

  1. رحمkökünü inceleyiniz, فَعْلَانkalıbı ile فَعِيلkalıbını karşılaştırınız.

- فَعْلَان kalıbı yalnız ismi fail manasında sıfatı müşebbehedir. Allah bize bizim hiçbir katkımız olmadığı halde birçok i’nam ve ihsanda bulunur. Gözümüz, kulağımız, midemiz, ayağımız hep Rahman sıfatının sonucudur. Kâinatı bizim için yaratmıştır. Rahim ise hem rahmet eden hem de rahmet edilen anlamlarına gelir. Fail de mef’ul de olabilir. Allah amel edenlere ücretlerini verir manasına gelir. Burada karşılık vardır. Allah Rahman’dır, aynı zamanda Rahim’dir. Biz rahmanı “yaşatan”, rahim kelimesini ise “çalıştıran” olarak çeviririz.

 

  1. Kur’an’da “Besmele” kaç defa geçer?

- Kur’an’da Tevbe ve Fatiha’nın dışında 112 sure vardır. 7*16 =112 eder. Fatiha ve Tevbe ile 114 sure eder. Tevbe’de Besmele yoktur. Ona karşılık burada geçen Besmele vardır.  Demek ki Besmele’nin sayısı da 114 etmiş olur. 19*6=114 eder.

 

  1. Her işe Besmele ile başlama ne demektir?

- Her işe “Besmele” ile başlamak demek, Allah’la insan arasındaki sözleşmeyi hatırlayıp ona göre hareket etmek demektir.

Muhasebede herkes yaptığı işi kime, neye yaptığını yazsın; verdiğini, aldığını yazsın ki sonunda hesap yapabilelim deyip duruyoruz.

Süleyman’ın bu mektubunun başında Besmele’nin yazılmış olması bize herkesin her şeyini ve ne yaptığını yazması gerektiğini hatırlatır.

 

Öz Türkçe ile:

“O, Süleyman’dandır ve o, yaşatan çalıştıran Allah’ın adınadır.”

Kur’an kelimeleri ile:

“O, Süleyman’dandır ve o, Rahman Rahim Allah’ın ismi iledir.”

 

إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (30)

 

***

 

أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ (31)

“Bana ulu olmayasınız ve bana müslimler olarak ita edesiniz diye (ketb edilmiş).”

  1. أَنْkaç manaya gelir?

- أَنْ iki manaya gelir. Birincisi; Fiilin başına gelirse fiili nasp eder, fiili mastara çevirir. Buna mastarı müevvel denir, أَنْde harfi mevsul olur.Böylece cümle, mastarlaşarak isim haline gelir. Bu durumda mastar; müpteda, tamlayan, tamlanan, fail ve mef’ul olabilir. Fiil ise bunlardan hiçbirisi olamaz. كِتَابٌ أَلَّا تَعْلُواanlamındadır. Bu takdirde تharfi (تَعْلُوا) Belkıs’ı da içine alır. Cümle Belkıs’ın cümlesi olur. ‘Büyüklenmeyelim’ manasını alır.

Burada أَلَّاaslında أَنْ لَاolup tefsir edatı ve nehy edatından oluşur. nehy olduğu için de تَعْلُواşeklinde gelmesi gerekir zaten.

 

  1. لَاkaç manaya gelir?

- لَاdört manaya gelir. Fiili ve müptedayı menfi yapar, bu durumda nefiy edatı olur, ‘yapmadı’ gibi. “Leyse”ye benzeyen La olarak da benzer etkiyi yapar. Olumsuzluğu geleceğe çevirir. İsim cümlesinde müptedayı fetha üzere mebni yaparsa cinsini nefyeden La olur. O zaman da tekit etkisi oluşur. Ayrıca nehiy edatı olarak da kullanılır, muzari fiili meczum yapar. Haber cümlesi değil inşa cümlesi olur. Emrin olumsuzudur, ‘yapma’ gibi.

 

  1. Ben manasını karşılaştırınız.

- Süleyman kendisinden bahsederken bana diyor. Senden değil de sizden bahseder. Mısır iki devlettir; Yukarı Mısır, Aşağı Mısır. Kralları birdir. Roma iki devlettir; Doğu Roma, Batı Roma. Türklerde de böyle bölünmeler vardır. Süper güçlerde devletler birbirlerine hâkim olamazlar. İki devlet birleşip tek devlet olmaz. Devlet başkanları dış siyasetlerini birleştirir birlikte savunmaya geçerler. Süleyman kendisi süper güç idi. İsrail oğulları Sebelilere hükmetmeyecekti. Sebeliler ise devlet olarak halk olarak Süleyman’ın tahtına karşı idiler.

 

  1. علوkökünü inceleyiniz.

- تَعَالَوْاbu kökten camid fiildir ve ‘Gelin’ anlamındadır. Vadinin yüksek tarafının adı olan عُلُوّise ‘yüce’ anlamındadır.

علىkök olarak farklı ise de mana olarak aynı manayı taşır. إِلَىile lafzen ve manen yakındır. على üstten aşağı, إِلَى beriden öteye manasındadır. Kur’an’da على 1445, ءلي289 defa geçer. Toplam 1784 (2*3*17) eder.

 

  1. تَعْلُواfiili burada ne anlamındadır?

- تَعْلُواüzerine çıktılar’ anlamındadır. ‘Bana üstünlük taslamayın’ demektir. İki kişi yan yana gelince biri imam olur. İki süper güç de bir araya gelince biri imam olacaktır. Bu, iç işlerine karışma anlamında değildir. Çin kendi dünyasına, ABD de kendi dünyasına hizmet eder. Diğer ülkelerle ilişkide ise biri son söz sahibi olur, diğeri hakemlere gidebilir.

Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası’nda yönetim kurulundakiler yapılan sıralamada çıkmış olan sıraya göre söz sahibi olurlar. Yeryüzünde ona yakın süper güç, yüze yakın da devlet olur. Devletler süper güçlerle beraber hareket eder. Bugünkü beş büyüklerin yerini on büyükler alır. Bugünkünden farkı, devletler süper güçlerini kendileri seçerler. Süper güçler silahları veya dolarları ile diğer devletlere dayatma yapmazlar.

Süper güçler arasında sıralama usulü ile insanlık yönetilir. Sıralamayı kendileri kendi aralarında yapabilirler. Yahut devletler sıralarlar.

 

  1. Savaş ne zaman meşrudur?

- Savunma savaşı her zaman meşrudur. Saldırıya uğrayan devlet hakemlerin kararını beklemeden savunmaya geçebilir, karşı saldırı için de karar gerekmez. Saldırı olup olmadığı sonra hakemlerce tespit edilir. Herkes sözleşmelere uymak zorundadır. Sözleşmeyi sona erdirmek de herkesin hakkıdır. Ancak sözleşmenin yürürlükte olduğu tarihteki zararlar paylaşılır. Sözünde durmayanlara karşı savaş meşrudur.

 

  1. Savaş kazanılınca ne olur?

- Savaş esnasında ölenler ölür. Teslim olduktan sonra artık esirler öldürülmez.

a) Esirler karşılıksız serbest bırakılır.

b) Savaş tazminatı alınır.

c) Tüm mallarına el konur, haraç karşılığı yerler onlara bırakılır.

d) Sürülür.

e) Köleleştirilir.

Karar cephe komutanına aittir.

 

Öz Türkçe ile:

“Bana üstünlük taslamayın ve Bana Barışçılar olarak gelin diye (yazılmış).”

Kur’an kelimeleri ile:

“Bana ulu olmayasınız ve bana Müslimler olarak ityan edesiniz diye (ketb edilmiş).”

 

أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ (31)

 

***

 

قَالَتْ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّى تَشْهَدُونِ (32)

“‘Ey mele, bana emrimde ifta edin. Ben, siz bana şahitlik yapıncaya kadar hiçbir emri kat’ eden olmadım.’ diye kavletti.”

  1. قَالَتْneden tekrar edilir? (İlki 29. ayette)

- Ortada hazf edilmiş cümle vardır. Mele bir şeyler söylemiş, قَالُواhazf olmuştur.

Belkıs onların o sözlerine karşı cevap verir. Karşılıklı konuşmadır, birinci konuşma haber mahiyetinde, ikinci konuşma istişare mahiyetindedir. Haber konuşmasında resmi oturuş konumundalar. İstişarede ise farklı şekilde bir düzen vardır.

 

  1. يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ ifadesini neden tekrar eder?

- يَا harfi (nida edatı) ile iki şey yapılır. ‘Siz duyun’ manası vardır. Başkaları da duyabilir. Tevcihi hitap vardır. Tahsisi hitap yoktur. İkincisinde ise görevli olanlardan yetkili olanlara hitaptır. Ey mele, siz mele olduğunuz için söylüyorum, diğerleri duyabilir dinleyebilir ama onların söz hakkı yoktur. İstişarede istişare ehli konuşur, başkası konuşamaz. İstişare ehli kendi konuşma zamanlarını ona verip konuşturabilir. Mele’den olanlara eşit söz zamanı verilir, onlar da söz haklarını birbirlerine kullandırabilirler.

 

  1. أَفْتُواkelimesi ne anlamdadır?

- FTV kepçedir. Sopanın ortasına ip geçirilip asılır, iki tartı kefesi konur.  Kıyas budur. Başkanların mele ile danışması kuralı gelmiş bulunur. Mele, meclis grup başkanlarıdır. Başkan bunlarla istişare eder ve karar alır. Vezirlere görevleri uygulatır. Hükümetin kararları alma yetkisi yoktur, hükümetler alınan kararları uygularlar.

 

  1. Firavun ile Belkıs’ı karşılaştırınız.

- Firavun süper güç örneğidir. Belkıs devlet başkanı örneğidir. Başarılı devletler vardır. Makul davranan hükümdarlardır. Peygamberler bunların yanında ders almışlardır. Bugün bizim yapacağımız da budur. Batının başarılı hükümdarlarını öğrenmemiz gerekir. Peygamberlerin davranışları bize örnektir. Makul olan kralların hareketlerinden ders almamız gerekir.

 

Öz Türkçe ile:

“‘Ey ileri gelenler, beni işimde yönlendirin. Siz katılmadan ben hiçbir işi kestiren değilim.’ dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“‘Ey mele, bana emrimde ifta edin. Ben, siz bana şahitlik yapıncaya kadar hiçbir emri kat’ eden olmadım.’ diye kavletti.”

 

قَالَتْ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّى تَشْهَدُونِ (32)

 

***

قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ فَانْظُرِي مَاذَا تَأْمُرِينَ (33)

“‘Biz, ulu kuvve ve ulu şedid be’siz ve emr sanadır. Ne emredeceğini nazar et.’ diye kavl ettiler.”

  1. Kim kime diyor?

- Sebe melikesi meleine söylemektedir. قَالُواve قَالَتْonlar arasındaki konuşmadır. İstişare ve itaat vardır. Topluluğu yaşatan budur. Cumhurbaşkanı istişare etmelidir. Kararı başkan alır, cemaat de ona itaat eder. Başkanın kararına uymayan hicret eder. Yüz lojmanlı apartmanlar bu hicreti kolaylaştırır. Yüz lojmanlı apartmanların olmadığı yerde demokrasi olamaz.

 

  1. نَحْنُzamirine  Belkıs dâhil mi?

- Türkçede biz denince karşı taraf da dâhil olabilir, Kur’an Arapçasında dâhil olmaz. Burada dâhil değildir. Bürokratların yanında başkan halkı, meclisi temsil eder. Mecliste de bürokratları temsil eder. Mele bürokratlardan oluşmuyor. Mele, halkın temsilcisidir. Halkı temsil ediyor. Askerler bürokrat değildir. Halktan oluşurlar. Paralı askerlerden oluşmazlar.

 

  1. Haram edilen ile nehy edilen arasında ne fark vardır?

- Haram meşru değildir, yargı güvencesinde değildir. Kamu haram işleri korumaz ama haram işleyenlere yönetim ve yargı ceza vermez. Nehy edilene ise yargı/şeriat ceza verir.

 

  1. أُولُوkelimesini inceleyiniz. 

- أُولُوşeklinde yazılır. Aslı ise أُلُوşeklinde olmalıdır. Harekeli olmayan ilk yazılarda إِلَى‘dan ayırmak için konur. Ruhu’l-Kur’an’da ءولiçinde yazılmıştır, yanlıştır; kökü ءلو veya ءليolmalıdır. أُولَاءِkelimesi de buradan gelir. أُولُوveya أُلُوbir şeyin maliki, sahibi demektir. Türkçedeki -lı takısı Arapçada başa gelmektedir. Ulu kuvvetli demektir. أُولُو sondaki -li harfine tekabül eder. Gürcücede de aynı anlama gelir.

 

  1. قويkökünü inceleyiniz.

- İlk insanlar ağaç kabuklarından ip yapmayı öğrenmişlerdir. Meyve devşirirken koparılmış dalları bu ipler ile bağlamışlar sonra meyveleri taşımışlardır. İşte bu dalları bağlayan ipin adı قُوَّةolmuştur. Sonraları avcılık döneminde okun yayını germek için kullanılan ipin adı olmuş, ipte oluşan gerginliği sağlamanın adına ‘kuvvet’ denmiştir. İki kişi bir ipe asılıp çekince biri diğerinden daha kuvvetli olunca أَنَا أَشَدُّ(Ben daha şiddetliyim yani kuvvetliyim manasında) deyişi kullanılmıştır. Şiddet kelimesi sonraları kuvvet benzeri varlıkların büyüklüğüne dönüşmüştür.

 

  1. Kudret (قُدْرَة) ile kuvvet (قُوَّة) kelimelerini karşılaştırınız.

- قِدْرkazandır. İçine hacmi kadar malzeme konduğu için “miktar” kazana konan malzeme çokluğunu ifade eder olmuştur. “Kudret” kelimesi ise alınan yol ile yolda akan kuvvetin çarpımı kabul edilmiştir. Yolu kısaltırsanız kuvvet büyür, yolu uzatırsanız kuvvet küçülür. Kudret sabit kalır. Allah kudreti baştan belli miktarda yaratmıştır. O artmaz, eksilmez. Buna enerjinin sakımı kanunu denir. (Fizikte iş ‘kudret’ kavramına benziyor. İş=Kuvvet*Yol, eğer birim zamanda yapılan bir işten söz edilecekse o zaman da hız ve güç kavramları ortaya çıkar. Güç=Kuvvet* Hız, Hız=Yol/zaman, TE)

 

  1. Savaş kudrete mi kuvvete mi dayanır?

- Bir ağırlığı alt kattan üst kata taşımak isterseniz, onar veya yirmişer kilolar halinde taşırsınız. Kuvvette değişiklik yaparsınız. Kudretse değişmez. Bazı olaylar vardır ki kuvvet ile dengelenir. Savaş kudrete değil kuvvete dayanır. أُولُو قُدْرَةٍdemiyor da أُولُو قُوَّةٍ diyor. Savaş kuvvetlerin üstünlüğü ile kazanılır. Savunma savaşı kudrete, saldırma savaşı kuvvete dayanır. Dayanabilenlerle savaş kazanılmış olur. Birlik sağlanamıyorsa o ordu dağılır ve yenilir.

 

  1. Fikri itaat ile fiili itaat arasındaki fark nedir?

- Doğru fikrin bulunması için tartışma esastır. İstişarelerde her şey söylenir ama uygulamada ise birlik esastır. Tartışma yapılmaz, emre muhalefet edilmez.

 

  1. بَأْس nedir, inceleyiniz.  سَوْءile mukayese ediniz.

- Fiilde de fikirde de itaat esas alınır. Batıda fikirde de fiilde de tartışma esas alınır. Her ikisinde de başarısızlık vardır. Ne yazık ki Akevler’de de hala bu anlaşılmamıştır. Biz fikirde tartışmayı sonuna kadar araladık. Fiilde de tartışma sürüyor. Bununla beraber yine de başarı elde ediliyor. Herkes iyice bilmeli ve bellemelidir: İstişarede, ilimde sonuna kadar tartışılır, işte ise sorumluya kayıtsız, şartsız itaat edilir. Haksızlık yapılırsa sonra hakemlere gidilip haklar istenir. En fazlası, işi bırakabilirsiniz ama asla bozamazsınız.

 

  1. شددkökünü inceleyiniz.

- شbirden oluşmayı, دise sınırlı olmayı ifade eder. Kuvvet birden oluşur, kurallar içinde değişir. Yani artar, azalır, yön değiştirir. Hız içinde kaybolur.

 

  1. Neden أُولُوkelimesi tekrar edilir?

- قُوَّةile بَأْسbir arada olsa o zaman أُولُو tekrarlanmaz ama قُوَّة ayrı, بَأْسayrı olabilir. Bundan dolayı أُولُوkelimesi tekrar edilir. Her قُوَّة, بَأْس olmaz. Gerektiği zaman hayr için de قُوَّةkullanılır.  

 

  1. وَالْأَمْرُ‘deki وَ ne vavı’dır?

- Buradaki وَharfi قَالُوا‘ya mütealliktir ve نَحْنُ أُولُو‘ya atıftır. Bundan dolayı وَأَنْتِ ذُو الْأَمْرِdenmemiş de وَالْأَمْرُ إِلَيْكِdenmiştir. Ya da وَhal vavı’dır. “Emir senindir, bizim durumumuz bu ama karar senindir.” diyorlar. İstişarede siz durumunuzu bildirirsiniz. Neler yapabileceğinizi, neler yapamayacağınızı söylersiniz. Kararı ise ona bırakırsınız. Siz karar vermezsiniz.

Hizmet ve Dayanışma Kooperatifleri vardır. Her kooperatifin başkanı ve yönetim kurulu ayrıdır. Çalışır durumda on hizmet ve dayanışma kooperatifi oluncaya kadar bir merkez kooperatifi yoktur. Bu takdirde her toplantıda bir başkan seçilir. İkinci toplantıya kadar başkan odur. Fahri başkanlar varsa oturumları onlar yönetir.

Yenibosna’da toplantılarda bazı sorunlar yaşanmıştır, yaşanıyor. Bunun sebebi sistemde aranmalıdır. Ne eksiğimiz var da istenmeyen olaylar cereyan ediyor. Bunun üzerinde durmamız gerekir.

-Önce toplantılar Kur’an’ın emrettiği şekilde yapılmalıdır. Görüşmelerde kurallara uyulmalıdır. Her toplantıda katılanların söz hakları vardır. Buna riayet edilmelidir.

-Hakemlik sistemi çalışmamaktadır. Davalar cari sistem mahkemesine benzemektedir. Davalar en çok bir hafta uzamalıdır. لَا تَعْجَلْ demekle bu iş yürümez.

-Özel hayatla da ilgili olsa, kararlar istişare ile alınır. Bu konularda necva da meşrudur. Ben dâhil istişare etmeden kararlar alıyoruz. Oysa her konu istişare edilmelidir. Kararı istişare eden almalıdır.

-Bir de tecrit cezası vardır. Hakemler kararı ile tecrit cezaları verilir. “Bununla bir hafta veya bir ay kimse konuşmayacaktır.” denir. Kimse konuşmaz. Toplantılara katılır ama ona söz hakkı verilmez. İslamiyet’te kişilerin birbirine ceza verme yetkileri olmadığı için kişisel küsme yoktur. Ama topluluğun istişari kararıyla ceza olarak küsme veya hicret meşrudur. Bir olay olduğu zaman sorun istişare ile çözülmelidir. Biz o zaman Kur’an yolunda mümin olabiliriz.

 

  1. مَا(مَاذَا) ne ma’sıdır?

- مَاsoru edatıdır. “Neyin olacağına sen nazar et, görüşün neyse ona uyalım. Yani emir senindir ama önce istişare edeceksin, gerekli araştırmaları yapacaksın.” Mele bunu söylüyor. “İstişare yap, soruşturmayı yap, sonra karar ver ve biz de sana uyalım.” diyorlar.

ذَا alınacak kararın ne olacağını sorduğun soruya işarettir. Yani “Bu hususta istişare ve tahkikten sonra karar ver.” diyorlar.

 

  1. تَأْمُرِينَile اُنْظُرِيfiillerini karşılaştırınız.

- Emir kelimesi buyruk olduğu gibi iştir de. O yüzden أَمَرَbuyurdu anlamında olduğu gibi iş yaptı anlamını da taşır. “Ne emredeceğine ya da ne yapacağına karar ver.” denir. Başkan ne emredeceğine istişare ve tahkikle karar verir, ne yapacağına da istişare ve tahkikle karar verir. İnsan önce kendisinin ne yapacağına karar verir. Sonra da başkalarından bu hususta ne isteyeceğine karar verir.

 

  1. Nazar etme ile istişare etme arasında ne fark vardır?

- Nazar etme soruşturmayı da içine alır. Önce istişare edilecek hususlarla ilgili bilgileri toplar, kimin ne yapacağını öğrenir sonra istişare eder ve kararı öyle alır. Bir yer alınacaksa iki yol takip edilir. Önce ortak bulunur. Gerekli meblağ bulunur. Taahhüt bonoları alınır. Yeterli sermaye bulunduktan sonra arsa aramaya çıkılır. Uygun arsa bulununca satın alınır.

İkinci yol ise girişimci sözleşme hazırlar. Girişimci önce ortaklar bulur sonra araziyi ayarlar. Arazi bulduktan sonra kaparoyu verdikten sonra ortakları davet eder. Ortak olurlarsa işletme kurulmuş olur, olmazlarsa girişimcinin kaparosu yanar. Ortak bulur da yer alırsa kaparonun iki misli ile ortak olmuş olur.

50 senedir bu usul ile Akevler’de ve Kırgızistan’da yerler alınmış ve siteler kurulmuştur.

 

  1. İmam kiminle istişare eder, kiminle nazar eder?

- Nazarda herkesle görüşür, herkesten bilgi ve söz alır.  Önce bire bir görüşür. Herkesle ayrı ayrı anlaşır. On kadar kurucu bulunca onları toplar ve onlarla istişare eder. Katılmayanla görüşmez.

 

  1. Uygulamada bu nasıl gelişir?

- Uygulamada böyle yapılmıyor. Girişimci, kişileri topluyor birlikte karar alıyorlar. Sonra kimse katılmıyor. Yer alınsa bile bir işe yaramıyor. Akevler için Ahmet Tahir Satoğlu ile Süleyman Karagülle anlaşmış, böylece kurulma başlamış, sonra Ahmet Bülbül katılmış, yer alınmıştır. Daha sonra Erbakan katılmış, Hayrettin Karaman katılmış, Sebahattin Zaim katılmış, Reşat Nuri Erol katılmış, Arif Ersoy katılmış, Süleyman Akdemir katılmıştır. Hira her zaman içinde olmuş, Hilmi, Kazım, Harun hiç ayrılmamıştır. Kadıköy grubu ve özellikle Gürsoy Erol katılmıştır. Bunlara Yenibosna grubu eklenmiş, Kayahan ise içerde olmakla birlikte kenarda kalmayı tercih ederek bir türlü Yalova’ya taşınamamıştır. M. Lütfi Hocaoğlu ve arkadaşları büyük katkı sağlamışlardır.

 

Öz Türkçe ile:

“‘Biz güçlüyüz ve kötülüğü pek olanlarız. Buyruk senin, neyi buyuracağına kendin bak.’ dediler.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“‘Biz, ulu kuvve ve ulu şedid be’siz ve emr sanadır, ne emredeceğini nazar et.’ diye kavl ettiler.”

 

قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ فَانْظُرِي مَاذَا تَأْمُرِينَ (33)

 

***

 

قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً وَكَذَلِكَ يَفْعَلُونَ (34)

“‘Melikler, bir karyeye duhul ettiklerinde onu ifsat ederler ve onun ehlinin azizlerini zeliller ca’l ederler. İşte böyle fiil ederler.’ diye kavl etti.”

  1. Kime kavl ediyor?

- İstişare ettiği meleye kavl ediyor. Alacağı kararın gerekçesini açıklıyor. Demek ki istişareden sonra karar verecek kimse gerekçelerini de ortaya koyarak karar vermelidir. Eğer sonuca varmamışlarsa karar almazlar. İsterlerse ertesi hafta yeniden istişare ederek karar alabilirler.

 

  1. Neden إِنَّgetiriyor?

- Açıkça “Siz yanlış düşünüyorsunuz.” demiyor da إِنَّile “Bilginiz yanlıştır” diyor. “Süleyman’ın orduları güçlüdür. Buraya girerlerse benim mülküm gitmekle kalmaz, siz de artık mele olamazsınız.” diyor. Belkıs Firavun kadar siyaseti bilmektedir. Bugünkü liderlerden daha uygun kararlar almaktadır. Türkiye başarılı dış siyaset gütmektedir. Tarafsız olarak da Birleşmiş Milletler kararlarına uymaktadır.

 

  1. الْمُلُوكَkelimesini inceleyiniz.

- مَلَكُوتِ/Melekut,tüm kâinatın mülk olarak varlığını ifade eder. مَلَك/Melek de bu melekût içinde bu melekûtu yönetmek için görevlendirilmiş şuurlu varlıklardır. مِلْك çamur manasından gelmiş olmalıdır. Türkçedeki bilek kelimesi ile bir yakınlığı olmalıdır. Sonraları kişinin sahip olduğu arazi ve üzerindeki yapılara mülk denmiştir. Devletler aşamasında ülkenin sahibi olarak hükümdarlar مَلِك/melik olarak anılmışlardır. مُلْك/Mülk de krallık anlamındadır. Türkçe’ye kral, melik, hakan olarak tercüme edilebilir. Öz Türkçesi ‘han’ dır.

مgenelliği ifade eder, usta herkese iş yapar, لbelirliliği ifade eder, plan projeye uygun iş yapar, كise oluşu ifade eder, seramik üretmiş olur.

 

4. الْمُلُوكَNeden çoğul gelir?

- لistiğrak için gelmişse tekili çoğuldan daha kapsamlıdır. الرَّجُل/adam derseniz istisnasız bütün recülleri/adamları içerir. الرِّجَال/adamlar da istiğrakı ifade eder ama belli kimseler istisna edilir. Üç kişiden az olanlar bu istiğraka girmezler. Bütün melikler değil de kahır çoğunlukta melikler anlamında olduğu için çoğul gelir.

 

  1. Neden إِذَادَخَلُواdiyor da إِنْدَخَلُواdemiyor?

- Süleyman’ın duhul edeceğine işaret eder. Melikler dahil olunca böyle yaparlar. “Süleyman da böyle yapacaktır.” diyor. Hiçbir devlet yenilme ihtimali olan savaşa girmez.  Bir devletin nüfusu çoksa, toprakları ona yetmiyorsa yeni topraklar elde etmek için savaşır. Toprağı yeteri kadarsa toprak için savaşmaz, halkı çalıştırmak için savaşır. Toprağı alır, yine kendilerine bırakır, onlardan ağır vergi alır.

İşgal eden, önce alt sınıfı üst sınıfa yükseltir, üst sınıfı da alta indirir. Böylece hükmeder.

 

  1. قَرْيَةًNeden nekre gelir?

- Marife gelseydi tüm karyelere girme söz konusu olurdu. قَرْيَةًnekre geldiğinden herhangi bir karyeye girme söz konusudur.

 

7. Melikler çoğul, karye tekildir, neden?

- Süper güçler savaşa müttefikleri ile girerler. Bir karyeye bir melik değil, melikler ittifak halinde girmiş olurlar. Süleyman’ın ordusu ittifak ordusudur. Cinler müttefik askerleri olabilirler.

 

8. قَرْيَةً kelimesini inceleyiniz

- قَرِيّağaçtan yapılmış, hayvanların su içtiği, uzun kap veya buna benzer topraktan oluşmuş havuzdur.  Akar bir suyun iki kenarına dizilmiş çadırlar veya çardaklar topluluğudur. قkuvveti, رtekrarı, يyaygınlığı ifade eder. Kur’an’da قري57, قرع5 defa geçer. Toplam 62 (2*31) eder.

 

  1. Karyenin geniş manası nedir?

- Karyenin dar manası bizim semt dediğimiz, yüz haneli topluluktur. On aşiretten oluşur. Bir semt apartmanı karyedir. Geniş manada ise karye; belde, medine ve mısr kelimelerinin belirttiği yer anlamındadır. Karyeler ekonomik topluluklardır. Kavimler ise sosyal topluluklardır.

 

  1. فسدkökünü inceleyiniz.

- وِسَاد yıkılmış, uzanmış ağaç parçası, yastık anlamında kullanılmaya başlanmış ve bu yıkılmış anlamından و'ın ف’ye dönüşmesiyle bozulmuş anlamı kazanmıştır. ف ayrılmadan kopmayı, س mekânda diziyi, د çevreyi ifade eder.

 

  1. Duhul ile fetih arasında ne fark vardır?

- Duhulda kapının açılması ile oraya girilir. Kaledekiler teslim olur. Onlarla barış anlaşması yapılır. Fetihte ise kapı veya duvar tahrip edilir, savaşla girilir. İstanbul’a duhul edilmiştir ama fetih muamelesi yapılmıştır. İmparator kendisi intihar etmiştir. Kale içinde çarpışma olmamıştır.

 

  1. جَعَلَile فَعَلَfiillerini karşılaştırınız.

- جَعَلَ var olan bir varlığa bir iş yüklemedir, görevlendirmedir. فَعَلَ ise herhangi bir maksatlı işi yapmadır. عَمِلَ/amel başkasına iş yapmadır. Mevcut malzeme ile yeniden bir varlık oluşturan haliktir/خَالِق.

 

  1. عززile ذللköklerini karşılaştırınız.

- عَزَّbir kimseyi toplulukta üst yere yerleştirmedir. Silah veya servet sebebi ile toplulukta sözü geçer yapma ta’ziz değildir. Ahlakı veya ilmi sebebiyle ona farklı görev verme ve o görevde ona saygı gösterme ta’zizdir. Bu kimselerin topluluk içinde sıradan insanlardan farklı yerleri olur. Zillet ise bunun aksidir. Toplulukta orta sınıfın altında ahlaksız veya cahil olmadır. Cehalet bilmeme değildir, bilmeyi istememedir. Öğrenmek isteyen cahil değildir. Bilmiyorsa bilene sorar, bilen olur.

İşçilik sisteminde silahlı olan, zengin olan azizdir, ortaklık sisteminde ise alim olan, ahlaklı olan azizdir. Onlar da doğuştan aziz ve zelil olanlardır. Peygamber “Arabın Aceme, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur.” der. Amerikalı zenciler arasında bu söz etkili olduğundan İslamiyet kolay yayılmıştır. Bizim de tek söylediğimiz budur; Arabın aceme, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur.

 

  1. أَهْلile أَصْحَابkelimelerini karşılaştıranız.

- أَهْلdoğuştan beraber olanlardır. أَصْحَابise kendi istekleri ile bir araya gelenlerdir. Bir devletin fertleri ehildirler, süper güçlerin topluluğu ashaptırlar. İşçilik sisteminde hapishanede olanlar ashaptır.

Kur’an’da karye ehli geçer. Karye ashabı da geçer. Karye ehli tarihi yerleşikliği, karye ashabı ise göç etmiş ama daha kentli olamamış kimseleri ifade eder. Örneğin; Camili’nin halkı ehildir, İstanbul’un halkı ise ashaptır. İstanbul’a göç edene “Nerelisin?” derseniz “İstanbulluyum” demez, “Borçkalıyım, Sivaslıyım, Bursalıyım, Ispartalıyım, Yalovalıyım, İzmirliyim, Vanlıyım, Karslıyım, Trabzonluyum, Konyalıyım…” der. İstanbul’da doğmuş olsa da öyle der.

 

  1. Burada كَذَلِكَneyi ifade eder ve nereye atfeder?

- “Buna benzer” demektir. Bürokratik düzen hiyerarşi düzenidir. Ortaklıkta ise görevde hiyerarşi vardır ama yaşamada hiyerarşi yoktur. Başkan asgari geçimle yaşar. Böylece halkın sıkıntısını her zaman hisseder. Başkana verilen asgari ücrettir. عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْifadesinin manası budur (Tevbe 9/128).

 

  1. ذَلِكَ ile كَذَلِكَ arasında ne fark vardır?

- Her ikisinde de لvardır. Harfi tarif anlamındadır. ذerkeğe işaret eder, dişiye تişaret eder. كise muhatap için gelir. Türkçede bu yoktur. Arapçada gösterilen yer belirtildiği gibi gösterilen kimse de belirtilir. “Onu sana gösteriyorum” anlamındadır. Biz Kur’an Arapçasını okuyoruz ama Kur’an Arapçasını konuşamıyoruz. Bunun için konuşmalı Ruh’ul Kur’an programına ihtiyacımız var. Bin Dil Üniversitesi bunu sağlayacaktır. Ruh’ul Kur’an, Kur’an Arapçasıyla konuşmayı da öğretecektir. Lütfi Hocaoğlu ve ekibi bu hususu ihmal etmezse iyi olur, inşallah. Örneğin film çekilir, önce Türkçe seyredilir sonra sessiz seyredilir daha sonra Kur’an Arapçası ile seyredilir. Sonra oynayanları öğrenciler temsil eder ve Kur’an Arapçasıyla konuşurlar. Sonra Kur’an Arapçası ile filmi oynarlar. Zeki Altuboğa’ya ihtiyacınız var. Kim bilir belki başka kaçaklar da geri döner.

 

  1. Ne eizzeyi ezille yapma ne de ifsat olandan başka ne gibi kötülükler vardır?

- İfsat ve ters sınıflı yönetim dışında ne gibi kötülük vardır? Ülkemizde Rusların uyguladığı sistem vardır. Hapishanelerde de bu uygulanır. Halka hükmetmek için ahlaksızlarla bir olunur, onların yaptığı fenalıklara göz yumulur. Onlar da güçlüdürler, halkı iktidara itaat ettirirler. Hayatımda dört gün tutuklu kaldım, o dünyayı görmüş oldum.

 

  1. Burada neden يَفْعَلُونَdeniyor da يَعْمَلُونَ denmiyor?

- Amel ekonomiktir, fiil ise siyasidir. Topluluklar ekonomik olarak yönetilir. Vergi ve kredi devletin yönetme aracıdır. Siyasi özgürlük vardır. Siyasette insanlar merkeze emreder. Ekonomide merkez halka emreder. Devletler amelleri ile değil filleri ile yönetirler. Allah amil değildir faildir. Topluluk da amil değil faildir.

 

  1. Belkıs “Dahil olacakları zaman bunu yaparlar” diyor. Barış yoluyla bunu yapmak gerekir denebilir mi?

- “Fethettikleri zaman” demiyor “Duhul ettikleri zaman” diyor. Zorunlu savaş meşrudur. Duhul değil de fetih tercih edilebilir.

 

  1. Fatih İstanbul’u alınca eizzeyi ezille yaptı mı?

- Devlet hâkim değil hadimdir. İstanbul fethedilince Rum, Ermeni ve Hristiyanlar üst sınıf olarak kaldılar. Müslümanlar askere gittiler, yoksul kaldılar. Azınlıklar ise askere gitmediler, vergi de adil bir şekilde alındı ve zengin oldular. Sonraları zenginliği izzet kabul ettiler. Hala bizi sömürmeye devam ediyorlar. Beni Kureyza Yahudileri gibi düşmanlarımızla ittifak ediyorlar. Biz bin senedir sabrediyoruz. Türk masonlarına hatırlatıyorum: Türk locasını kurunuz, düşmanlarımızla ittifak etmeyiniz, bir şey olduğu zaman Londra’ya, Washington’a, Paris’e koşup emir almayınız, Türkiye ortak vatanınız olsun, bir ülkede eşitlik içinde yaşayalım. Yoksa masonluğun ömrü işçilikle bitmektedir. Artık Türkiye’de bir ajan olarak yaşarsınız.

 

  1. Cumhuriyette masonluk kimin uygulamasıdır?

- Mustafa Kemal dış masonların istediğini yaptı. İç masonları kapattı. Onlar öyle istiyorlardı. Biz Türk masonlarını desteklemeliyiz. Ajan masonlar da ülkemizden gitmektedirler. Masonlar arası dostluk olsun ama masonluk ülkeyi parçalama aracı olmasın.

Türkiye’de Türk masonları vardır. Bunlar Sabataisttirler. Osmanlılar bunları Müslüman olmaları şartı ile dış masonlardan kurtarmıştır. Türk Yahudileri de İstiklal Savaşı’nda bizimle oldular. Lozan zaferi onların desteği ile kazanılmıştır.

Türk mallarını onlar dünyada pazarladılar. Türk Yahudilerini zengin yapıyoruz. Filistin devleti de bizim eski vilayetimizdir. Varlıklarını tanımalıyız. Onları Sermaye’nin sömürüsünden kurtarmalıyız. Filistinlilere İsrail dışında vatan kurmalıyız. Sina Yarımadası olabilir mesela.

 

  1. İttifaklarda üstünlük nedir?

- İttifakta güçlü devlet diğer devletlerin birliğini veya bağımsızlığını korur. Buna karşı müttefikler süper devlete bazı katkılarda bulunurlar. Ortak bonoları olur aralarında ticaret de yaparlar. Onun üniversitelerinde okurlar. Merkezi devlet onların içişlerine karışmaz. Baskı yapmaz.

 

  1. Buna dayanarak, barışla taviz vermeyi ve savaşla teslim olmayı karşılaştırın.

- Müttefikler, çıkar paralelliği içinde beraberler. Bu ittifaklar başka devletlere karşı ittifak için yapılmaz. Kendi aralarındaki problemleri çözerler. İnsanlık ise ittifakların ittifakıdır. Bugün savaşmak için ittifaklar yapılır. Ortaklık sisteminde ise barışmak için ittifaklar yapılır. İslam kelimesinin manası budur.

 

Öz Türkçe ile:

“‘Hanlar bir köye girdiklerinde orasını bozarlar, oradakilerin saygınlarını alçak kılarlar. Böyle yaparlar.’ dedi.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“‘Melikler, bir karyeye duhul ettiklerinde onu ifsat ederler ve onun ehlinin azizlerini zeliller ca’l ederler. Böyle fiil ederler.’ diye kavl etti.”

 

قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً وَكَذَلِكَ يَفْعَلُونَ (34)

 

***

 

وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ (35)

“Ve ben onlara bir hediye irsal edenim ardından mürseller ne ile rücu eder nazirim.”

  1. فَإِنِّيdenmesi gerekirken neden وَإِنِّيdenir?

- “Bu durumda benim elçi göndermem gerekir.” demektedir. وَ ile değil de فَ ile söylenmelidir. Öyle yapmaz, وَ ile söyler çünkü tam olarak teslim olmaz. İttifak teklif ederse kabul edecek demektir.

 

  1. مُرْسِلَةٌile isim cümlesi gelir de neden fiil olarak gelmez?

- İsmi fail nekre olarak geldiği zaman hali ifade etmez. Burada “Ben fail oluyorum ama neye fiil ettiğimi bilmiyorum” demiş olmaz. Demek ki gerçekte “Ne fiil yaptığımı bilmiyorum ama bir fiil yapacağım” demektir. Nekre haberler Türkçedeki gelecek sıygasıdır. Arapçada gelecek sıygası yoktur. سَve سَوْفَile yapılır. Yakın ve uzağı ifade eden kalıp yoktur. Onun yerine nekre ismi fail kullanılır. İsmi meful de nekre ise geleceği ifade edebilir.

 

  1. إِلَيْهِمْ’deki zamir nereye raci olur?

- Süleyman’ın kavmine gider, İsrail oğullarına gider. “Süleyman’a elçi göndereceğim” demeyip de “Onlara” der. Hâlbuki mektup Süleyman’dan gelir. Belkıs böylece cevabını ülkeden ülkeye göndermiş olur. İstişareden sonra alınan kararlar kişinin değil topluluğun kararı olur. Bir kararın topluluğa ait istişare ile alınması, aleme ilan edilmesi, uluslararası anlaşmaların yazılı olması ve ilan edilmesi gerekir. Gizli kararlar topluluğu bağlamaz. Bugün gizli anlaşmalara devlet sırrı denilir ve Sermaye’ye servis edilir.

 

  1. عَلَىgelmeyip de إِلَىgelir, neden?

- لِile söylersen üste göndermiş olursun, عَلَىile söylersen asta göndermiş olursun, إِلَىile söylersen eşit statü ile göndermiş olursun. Belkıs eşitlik içinde haberleşme yapmak ister. Onun için إِلَى gelir.

 

  1. أَرْسَلَ بِne anlama gelir?

- Devletler bir başka devleti ziyarete gidecekleri zaman önce elçi yollar barış güvencesi olarak da hediyeler gönderirler. Karşı taraf kabul ederse kalkıp kendileri giderler. Hacca gitmeden önce de kurban gönderilir. Bunun Kur’an’daki adı hediyedir. Bir keçi verilir, oradan bir keçi alınır, aynı keçi alınmaz. Eğer aynısını almak istiyorsan boynuna takı takarsın orada onu aynen alırsın. Barış teminatı olarak hediye gönderilmiş olur.

 

  1. هديkökünü inceleyiniz.

- هuzağı, د belli çevreyi, يkolaylığı ifade eder. Hediye, uzağa gönderilen sınırlı barış aracıdır.

 

  1. Hediye’nin anlamı nedir?

- Hidayet etme; yol gösterme yahut yola götürme anlamına gelir. Allah herkese hadidir. Müminlere de hadidir. Herkese yol gösterir, müminleri ise hidayete götürür. Allah bizi yola/hidayete götürmüş müdür? İşte bunu birlikte tartışmamız gerekir.

 

  1. فَharfi ne harfidir?

- “Ondan sonra da hiçbir hareket yapmam, beklerim.” demektir. Biz, bize verilen görevi yaparız, kalanı bize ait değildir. Allah ne isterse onu yapar. Ben Artvin’de bana düşeni yapmışımdır. İzmir’de bana düşeni yapmışımdır. İstanbul’da bana düşeni yapmışımdır. Şimdi de Yalova’da bana düşeni yapmaya çalışıyorum. Sonuçlar bana ait değildir. Allah ne isterse onu yapar, o olur. Hepimizin böyle veya benzer şekilde çalışması gerekir. Velhasılı “Ne kazandım?” değil, “Ne yaptım?” demelisiniz.

 

  1. بِمَifadesini açıklayınız.

- بِمَaslında بِمَا‘dır. بِharfi cerinden dolayı mecrurdur. Soru مَا’sı harfi cerden sonra elifini düşürür. كَيْharfi حَتَّىgibi fiile ve isme gelebilir.  Sadece كَيْمَ de gelir. كَيْ’in harfi cer olduğunu oradan biliriz. Kur’an’da كَيْharfi cer olarak değil, harfi mevsul olarak geçer. Muzari fiili naspeder, cümlede mefulün lieclih yaparak talil manası kazandırır.

 

  1. رجعkökünü inceleyiniz.

- Irmaklarda akan sular bazen gittikten sonra tekrar ırmağa katılır, böyle dönmeye رجعdenir. ر geri dönüşü, ج akıntıyı, ع üste çıkışı temsil eder. Katılma şeklinin incelenmesi gerekir. Akan su mu ağırdır, durgun su mu ağırdır? Göllerdeki balıklar dipte yaşadıklarına göre akarsular ağır olmalıdır. ع bunu gösterir. Geri dönen su yüzeye çıkmalıdır.

 

  1. الْمُرْسَلُونَneden kurallı çoğuldur?

- Heyet gider ama bu örgütlü heyet olur. Onun için erkek çoğul gelir. Heyetin her zaman başkanı bulunur. Heyetin biri başkana müşavirlik yapma, diğeri ise başkanı denetleme ile doğru haber getirme olmak üzere iki görevi olur. Tek kişi görevlendirilmez.

 

ORTAK YORUM

  1. Bize tayrın mantığı öğretilir. Burada “biz” kimdir?

- Kuş dilini öğrenen Davut’la Süleyman’dır. Kuşdili hakkında bilgimiz hayali olsa da henüz o dili çözmüş değiliz. Bugün nasıl Farsçadan Türkçeye bilgisayardan çeviriler yapılabiliyorsa, ileride kuş dilini de bilgisayar tercüme edebilir. Süleyman gibi biz de avcı kuşlarla konuşabilir hale gelebiliriz. Kuşları ordularımızda istihdam edebiliriz.

 

  1. Tayr Süleyman’a döner. Kuş neden tek başına gider?

- Kendilerini kamufle etmek isteyenler tek başına hareket ederler. Yakup “Ayrı ayrı kapılardan girin.” der (Yusuf 12/67). Tayr kimseye haber vermeden gider. Çünkü haber verse karşı istihbarat onu öğrenir ve helak eder.

 

  1. Çevirideki usul nedir?

- Çeviride çift tercüman kullanılır. Herkes kendi tercümanını konuşturur. Karşı tarafın tercümanını dinler. Böylece sorumluluk tercümana ait olur. Tek tercümanla tercüme yapılmaz. Hakemlikte de durum budur. Başhakem ancak hakemlerle görüşür. Taraflar başhakemle muhatap değildir. Tek hakemlik sistemi yoktur. Başhakem tek hakemdir.

 

  1. Belkıs neden savaşı tercih etmez?

- Savaş her iki taraf için de zararlıdır. Bundan dolayıdır ki başkanlar savaşsız çözmeyi tercih ederler. Bundan dolayıdır ki savaş kararı alma yetkisi başkana verilir. İçte durum bozulunca fethe giderler böylece zaman kazanırlar. Bugünkü AK Parti’yi ayakta tutan Suriye’de ve Irak’taki başarılarıdır.

 

  1. Süleyman ondan barış ister. O neden hediye gönderir?

- “Baş başa görüşelim” demek ister. Belkıs şirk içindedir. Süleyman’ın istediği, halkı serbest bırakmakla isteyenin istediği dinde olmasını sağlamaktır. Dinde zorlama yoktur. Bu anlamıyla laiklik için savaş meşrudur. Halk ülkeyi terk edebilmelidir. Çıkış yasağını koyan devletle savaş meşrudur. Oradaki insanlar özgürlük sağlamak için savaşmaktadır.

 

  1. Mafya teşkilatı ile süper gücü mukayese ediniz.

- Dağda eşkıya oluşur. İşletmeleri teker teker dolaşır, haraç toplar ve bu suretle dağda yaşarlar. Haraç vermeyenlerin bazen mallarını bazen de canlarını telef ederler. Devlet ise halkın mallarını ve canlarını korur. Vergi dışında halktan bir şey almaz.

 

  1. Süper güç kavramı nasıl oluşur?

- Devletler tek başlarına savunma yapamayınca ittifaklar oluştururlar. Örneğin tek başına iktidar olmanın zorluğu karşısında cumhur ittifakı oluşmuştur. Karşı taraf ise millet ittifakını organize etmiştir. Cepheleşilmiştir. İslamiyet’te cepheleşme yoktur. Ekseriyet sistemi ile değil nispi sistemle yönetilir. Gruplar çatışmaz, yarışır. Herkes uygulamaya katılır. Başarılı olan daha çok söz sahibi olur. Tekelleşmenin önlenmesi gerekir. En az 7 parti olmalıdır.

 

  1. Bugünkü beş büyükler ne anlama gelir?

- Bugünü oluşturan Sermaye’dir. Birinci ve İkinci Cihan Savaşları’nı o çıkarmıştır. Sonunda beş büyükleri kendisine koruma yapmıştır. Beş büyüklerde eksiklikler vardır. Örneğin Müslümanlar temsil edilmezler, Çin kadar nüfusu olan Hindular temsil edilmezler. Güney Amerika, Afrika yoktur. Güneydoğu Asya yoktur. Ortaklık anayasasında devletler bağımsızdır. İttifakları onlar yaparlar. Katılma serbesttir, ayrılma da serbesttir.

 

  1. Belkıs güneşe taptığı halde devleti bu kadar makul bir şekilde nasıl yönetebilir?

- Firavun Musa’yı muhatap almakla büyük siyasetçi olduğunu gösterir. Kur’an onu da Müslümanlara örnek olsun diye anlatır. Belkıs da örnek olsun diye anlatılır. Biz hepsini öğrenir en iyisine uyarız. Kralları bilmeden peygamberleri anlayamayız.

 

Öz Türkçe ile:

“Onlara bağışlarla yollayacağım. Elçilerin ne ile döneceklerini bekleyeceğim.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve ben onlara bir hediye irsal edenim, ardından Mürseller ne ile rücu eder nazirim.”           

وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ (35)

 

 

İstanbul, Yenibosna; 03 EKİM 2020

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:

Yazar REŞAT NURİ EROL

AYŞE AYDIN

Ecz. TAYİBET ERZEN

Doç. Dr. SÜLEYMAN AKDEMİR

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
10.10.2020
22:02

It's really sad.

We told you years ago that the "Refereeing" system would not work, could not solve anything. We have stated that what you are trying to do is not different from the conventional system and will never bring any benefit in terms of application and results.

Unfortunately, you have insisted that this is the perfect way to salvation for humanity. Today we see that you admit that the system does not work. Are you still insisting?

Why do you invent crime and punishment for humans? In simpler terms, why do you consider people as potential criminals? You probably have many excuses. However, let us give you a simple reason: Because you are incapable of providing the conditions necessary for people to live, develop and progress. You prefer to punish the thief because you don't have a sustainable suggestion on how to take advantage of resources. Instead of giving people their rights, you're inventing rules, contracts, and finally making people potential borrowers or criminals.

Of course, you need agents, judges, arbitrators, police because you need to control and decide, whatever you call them. But you are Islamists. What you say must be based on the book. However, none of these have a corresponding in the book. You know that there is no equivalent in the book, but instead of admitting it, you prefer to distort the words and channel them to the medium you need.

Salvation for you is nothing more than creating completely obedient communes. If anyone objects, you drive, your arbitrators judge and punish. It is excluded from society. Do you really believe them?

 

Serkan Sönmez
11.10.2020
20:33
Allah razı olsun Allah’a emanet olun inşallah 




Son Yorumlanan Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5113 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3827 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4280 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3653 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3538 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3669 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7088 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5169 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3886 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3331 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3471 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4436 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4068 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4429 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4370 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4451 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4256 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3166 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4121 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3374 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4853 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3604 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4873 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4701 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3865 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4638 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4977 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4479 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4290 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4184 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4094 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4955 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3833 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3275 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5058 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3967 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4829 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3461 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3285 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4952 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5335 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4145 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3642 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4092 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4306 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3846 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3879 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3898 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4313 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9178 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53


© 2024 - Akevler