NEML SÛRESİ- 1. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ (1) هُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ (2) الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (3) إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ (4) أُولَئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ (5) وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ (6)
***
طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ (1)
“TaSin. Onlar, Kur’an’ın ve mübin kitabın ayetleridir.”
1. Bu üç sure hangi 4’lü sureler ile 7’yi tamamlar?
Kur’an’da sureler:
1+(2*4+3*4)+(1+1+1+1)+3+4*(4+3)+10 +32+16 = 1+64+1+32+16
olarak bölünmüştür.
İlk 64 sure (Fatiha ve Tevbe hariç) Kur’an’ın hükümlerini anlatır.
Bunlardan Fatiha ve Tevbe ayrı “Besmele”li sure olmadığı için çıkarılırsa 64 sure kalır. Bu üç sure (Şuara, Neml, Kasas) 26, 27, 28. surelerdir. İki sure çıkarılırsa 24, 25, 26. sureler olurlar.
3’lü surelerden 7’li surelere geçilir. Geçiş sureleri 7 olur. 3’lü 5 adet olmaktadır. Sureler başlarındaki harf ve Mekkî Medenî olmak üzere tasnif edilir. Bu surelerin üslupları, harf dağılım yüzdeleri farklıdır. İncelenmesi gerekir.
NO | SURE | GEÇİŞ/GRUP | GRUP TOPLAM/KONU | TOPLAM |
1 | Fatiha (Fihrist) | 1 | 1 | 1 |
2 | Bakara | 2 | الم | 8 | İslamiyet'i anlatır | 64+1 |
3 | Âl-i İmrân |
4 | Nisâ | 2 |
5 | Mâide |
6 | En'âm | 2 |
7 | A'râf |
8 | Enfâl | 2 |
9 | Tevbe (Besmelesiz) |
10 | Yunus | 3 | الر | 12 | İslamiyet'in tarihi evrimi ve içtihat dönemi |
11 | Hûd |
12 | Yusuf |
13 | Ra'd | 3 | المر ve الر |
14 | İbrahim |
15 | Hicr |
16 | Nahl | 3 |
17 | İsrâ |
18 | Kehf |
19 | Meryem | 3 |
20 | Tâ-Hâ |
21 | Enbiyâ |
22 | Hac (Medeni) | 1 | 4 |
23 | Mü'minûn (Mekki) | 1 |
24 | Nûr (Medeni) | 1 |
25 | Furkan (Mekki) | 1 |
26 | Şuarâ | 3 | طسم | 3 |
27 | Neml | طس |
28 | Kasas | طسم |
29 | Ankebût | 4+3 | الم | 28 |
30 | Rûm |
31 | Lokman |
32 | Secde |
33 | Ahzâb | |
34 | Sebe' |
35 | Fâtır |
36 | Yâsin | 4+3 | |
37 | Sâffât |
38 | Sâd |
39 | Zümer |
40 | Mü'min | حم |
41 | Fussilet |
42 | Şûrâ |
43 | Zuhruf | 4+3 | حم |
44 | Duhân |
45 | Câsiye |
46 | Ahkaf |
47 | Muhammed | |
48 | Fetih |
49 | Hucurât |
50 | Kaf | 4+3 | Kasem |
51 | Zâriyât |
52 | Tûr |
53 | Necm |
54 | Kamer | |
55 | Rahmân | |
56 | Vâkıa | |
57 | Hadid | 10 | 10 |
58 | Mücâdele |
59 | Haşr |
60 | Mümtehine |
61 | Saf |
62 | Cum'a |
63 | Münâfikûn |
64 | Teğabün |
65 | Talâk |
66 | Tahrim |
67 | Mülk | 32 | 32 | 32 |
68 | Kalem |
69 | Hâkka |
70 | Meâric |
71 | Nuh |
72 | Cin |
73 | Müzzemmil |
74 | Müddessir |
75 | Kıyamet |
76 | İnsan |
77 | Mürselât |
78 | Nebe' |
79 | Nâziât |
80 | Abese |
81 | Tekvir |
82 | İnfitâr |
83 | Mutaffifin |
84 | İnşikak |
85 | Bürûc |
86 | Târık |
87 | A'lâ |
88 | Gâşiye |
89 | Fecr |
90 | Beled |
91 | Şems |
92 | Leyl |
93 | Duhâ |
94 | İnşirâh |
95 | Tin |
96 | Alak |
97 | Kadir |
98 | Beyyine |
99 | Zilzâl | 16 | 16 | 16 |
100 | Âdiyât |
101 | Kâria |
102 | Tekâsür |
103 | Asr |
104 | Hümeze |
105 | Fil |
106 | Kureyş |
107 | Mâûn |
108 | Kevser |
109 | Kâfirûn |
110 | Nasr |
111 | Tebbet |
112 | İhlâs |
113 | Felâk |
114 | Nâs |
1+(2*4+3*4)+(1+1+1+1)+3+4*(4+3)+10+32+16 | 114 |
1 + 112 +1 = 1 + 16*7 + 1 = 6*19 |
2. Bu sureler kaçıncı sayfalarda yer alırlar?
-366-396=30
3. Bu üç surenin ayetleri nasıl başlar?
- Şuara ve Kasas طسم, Neml ise طس ile başlar. Toplamı sekiz harf eder.
4. Bu orta surenin (Neml) diğer surelerden (Şuara ve Kasas) farkları nelerdir?
a) Diğerleri طسم ile başlar burada م harfi eksiktir.
م enginliği ifade eder. Bu surenin diğer iki sureden daha özel olması gerekir.
b) Nedenطس ayrı ayet değildir?
Sureler 20’inci yüzyılı anlatır. Merkezde Musa Peygamber ele alınır.
Birincisinde Musa Peygamber’in diğer peygamberlerle olan birliği anlatır.
İkincisinde uygarlıkların tarihi sıra ile anlatılır.
Üçüncüde Karun’la beraber yalnız Musa örnek olarak anlatılır.
Karun bugünkü Sermaye’yi temsil eder, Salih, Lut, Davut ve Süleyman bugünkü süper yöneticileri anlatır. Musa yöneticileri temsil eder.
Biz devamlı olarak Adil Düzen çalışanlarının Semaye’nin değil siyasilerin yanında yer alması gerektiğini vurguluyoruz. Bu sureler bizim istihsanımızı nass haline getirmiş olur.
5. Burada الْقُرْآنِ’a وَ ile atıf yapılır. Neden?
- İki surede (Şuara ve Kasas) yalnız الْكِتَابِ الْمُبِينِ geçtiği halde burada kitabın yerine الْقُرْآنِ gelir ve kitap buna atfedilir. İki surede merkezde marifeli kitap vardır. Bu surede onların yerini marifeli Kur’an alır. Sureler arasında atıf olmadığına göre biri diğerinin bedelidir. Yani Kur’an’la Kitap aynıdır. Sureler başka yönleri ile onları açıklar.
6. Ayette كِتَابٍ مُبِينٍ neden nekredir?
- Kitabin Mübin üç surede de zikredilir. İkisinde marife, bu surede ise nekre gelir. Kur’an marife, Kitap nekre gelir. Demek Kur’an bellidir ama onun değişik kitapları vardır. Kitabı eğer hat olarak anlarsak bunun anlamı yoktur. Kitabı farz edilen konan hükümler olarak anlarsak o zaman değişik zamanlarda değişik ülkelerde hatta bucaklarda değişik hükümler oluşacağı için çok veciz bir şekilde İslam’ın esasını ifade etmiş olur.
7. Buradaki تِلْكَ nereye işaret eder?
a) آيَاتُ الْقُرْآنِ marife,كِتَابٍ nekredir.
b) İşaret isimleri nekrelere işaret ederlerse onları marife kılarlar. Bu marifelik zihni marifeliktir. O nekreliği korur ondan pek çok bulunduğunu ama bunların içinde biz bunu seçiyoruz demek olur. Ayetler marifedir ama onların koyduğu hükümler marife değildir. İşaret edilen kitap değil Kur’an’dır.
c) İşaret ismi marife yapar. Nekreye nasıl işaret edilir? Nekre tür ismidir. “Keçi” denildiğinde keçilerden biridir. “Bu keçi” denildiğinde artık marife haline gelmiştir ama cümlede nekre kalır.
1. Marife Kur’an, nekre kitaba atfedilir. Kur’an başka, kitap başka mıdır?
- Kur’an lafızları içerir. Kitap ise lafızların değişik manalarının hükümlerini ifade eder. Kur’an’daki emir siygası vücubu ifade ederin anlamı kitaptır. Hükümlerin yazılı olması gerektiği durumda ketb etmek ile ifade edilir. Beyan ilminde sebep hakiki müsebbeb mecaz olabildiği gibi müsebbeb hakiki sebep mecaz olabilir.
2. Bu kavram neden nekredir?
- Kur’an insanlığın ve insanların muhtaç olduğu bütün hükümleri ifade eder. Ancak bunlar yere ve zamana göre değişir, kişiye göre değişir. Sağlıklı insanın Aspirin içmesi haramdır, çünkü ona zararlıdır ama hasta olanın fayda ediyorsa Aspirin içmesi farzdır, çünkü ona yararlıdır. Def’i marazattır.
3. Hicr Suresi’nde tersidir, orada Kur’an nekredir. İnceleyiniz.
- Kitap eğer hat şeklinde anlaşılırsa o tektir, Hattı Osmanidir. Bir tek Kur’an’ın olmasında çok titizlik göstermişlerdir. Tevbe’nin ayrı sure olduğunda ihtilaf etmişler, Besmele olmaksızın ayrı sure yapmışlardır. Tevbe bazen ayrı sure olarak görülür bazen Enfal ile bir sure olarak görülür. Yukarıda geçmiştir, ikili grupta Tevbe ayrı suredir 2*4=8 eder. 64’lü grupta ise Tevbe ile Enfal bir suredir. Yoksa toplamları 65 eder. Bu durum aynı zamanda icmanın kati olduğuna delalet eder. Kur’an gerçekten yazılı olduğu gibi nazil olmuştur. Bu sefer yazı tek ama kıraatleri 7 veya 10’dur. Yine tevatürle sabit kıraatler vardır. Bunların da hak kıraat olduğuna bu ayetler delalet eder. Buradan aynı zamanda Kur’an hükümlerinin farklı olarak değerlendirileceği anlaşılır. كِتَابًا عَرَبِيًّا değil قُرْآنًا عَرَبِيًّا denir.
Öz Türkçe ile:
“Ta Sin. Onlar Kur’an ile açıklayan yazının kanıtlarıdır.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ta Sin. Onlar Kur’an’ın ve mübin kitabın ayetleridir.”
طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ (1)
***
هُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ (2)
“Müminler için hüden ve büşradır”
1. Şuara’da Resul, Mümin muhatap olmuştur. Burada muhatap kimdir?
- Müminlere hidayet olduğu için Mümin olan herkes bu ayete muhataptır. Erkek kurallı çoğul geldiğine göre Müslimler de muhataptır, onlara da hidayettir, onlara da büşradır. Kâfirlerle müşrikler ise muhatap değildirler, onlara hâdi de değildir, onlara beşîr de değildir.
2. Bakara’da yalnız هُدًى geçer, burada ise بُشْرَى kelimesi eklenir, neden?
- Bakara’da her okuyan muhataptır. Henüz Müslim ve Mümin olmamış olanlar da muhataptır. Cahiliye dönemine hitap eder. Bu sureler ise çağımızın insanına hitap eder. Cahiliye dönemi insanları arasında Mümin, Müslim, kâfir ve müşrik dışında henüz kendisine tebliğ ulaşmamış insanlar da vardı. Bugün Eskimolar ve zenciler dâhil herkes telefon kullanır, herkes basın ve yayından yararlanacak durumdadır. Artık her ikisinden birden istifade edilmelidir.
3. Bakara’da الْمُتَّقِينَ geçer, burada الْمُؤْمِنِينَ kelimesi geçer.
- Bakara’da ittika edenler denmiştir. İttika eden demek kendisini korumak isteyen herkes demektir. Daha ne ile korunacağını bilmemektedir. Korunacak imkanları aramaktadır. Burada ise insanlar artık cahiliye döneminde değildirler. Artık herkes aydınlanmıştır. Müminler değil de müslimler dâhildir. Kâfirler dediğimizde müşrikler dâhildir. Ya Mümindir ya kâfirdir, artık ikisi arası yoktur. Bundan dolayı insanları ya kâfir ya da Mümin saymamız gerekmektedir.
4. Burada هُدًى وَبُشْرَى diyerek وَ ile atfeder. Kökleri karşılaştırınız.
- Hüda hediyeden gelir. Kendilerine gitmeden dostlara hediye gönderilir. Hadi hediye gönderilen yere, yolu bilmeyeni götürür veya ona yolu gösterir. Büşra ise tüysüz deridir. İnsanın yüzünü güldüren haberler vermek ve insanı sevindirmek büşradır. هدي-بشر, ه-ب, د-ش, ي-ر
هharfi ب olmuştur,د harfi ش olmuştur.ي kolaylıktır,ر yani tekrar olmuştur. Hediye yapılacakları gösterir, büşra ise olacakları bildirir. Hüda plan ve projedir. Büşra ise muhasebedir. Plan ve proje ile ne yapılacağı belirlenir. Büşrada ise nasıl bölüşüleceği belirlenir.
5. الْمُؤْمِنِينَ kelimesi marife gelmiştir ve kurallı çoğuldur. Kimleri ifade eder?
- Çağımızın Müminleri anlatılır. Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını yapanlar ve oraya hicret edenler Mümindirler, onlara büşra ve hidayet vardır.
Öz Türkçe ile:
“İnananlar için kılavuzdur, sevindiricidir.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Müminler için hüden ve büşradır.”
هُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ (2)
***
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (3)
“Salatı ikame edenler, zekâtı ita edenler ve onlar ahirete ikane edenlerdir.”
1. Bakara’da مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ derken burada zekâtı ita etmeden bahseder. Neden?
- Bakara’da herhangi bir okuyana hitap vardır. Henüz Kur’an hakkında bir kanaati yoktur. Önce Kur’an’ı anlayıp sonra söyledikleri doğru ise inanır. Burada hitap edilenler Müslim ve Müminlerdir. Seminerleri herkes takip ediyor. Bulundukları yerlerde seminerlere katılma merkezlerini oluşturuyorlar. Kur’an’ı takip ediyorlar. Ar-Ge merkezine de ortak oluyorlar. Müminler ise yüz lojmanlı apartmana taşınma hazırlığını yapıyorlar. Önce kiralık evlere hicret ediyorlar. Müslimlerden aldıkları katılımla kendi apartmanlarını yapıyorlar. Müminler hicret ediyor. Müslimler Adil Düzen geldikten sonra yüz lojmanlı işyeri apartmanlarına taşınıyorlar. Bu gelişme birden olur, insanlar fevç fevç semt kooperatiflerine taşınır.
ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ (2) الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ (3) وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (4)
Bakara
2. Bu sure Mekke suresidir. Mekke’de zekât farz değildir. Ne manadadır?
- Zekât gelirden topluluğa ayrılan bir paydır. Bu pay fetihten önce ortaklık sisteminin arifesinde kullanılır. Fetihten sonra ise kamu giderleri olarak paylaşılır. Biz şimdi Mekke döneminde yaşıyoruz. تَبَوَّءُوا الدَّارَ yapıyoruz. Yüz lojmanlı apartmanlar oluşturuyoruz. Demek ki birinci Kur’an uygarlığında Mekke döneminde farz olmayan zekât, ikinci Kur’an uygarlığında Mekke döneminde Müslim ve Müminlere farzdır. İzmir Akevler’de iki çeşit ortak kabul ettik. Bize ortak oldular, onlara para kazandırdık. Bir de ev sahibi olmak isteyenler vardı, onlara sitede ev/daire yaptık. Bu uygulama bugün de devam edecektir.
3. Zekât ve salat kelimelerini karşılaştırınız.
-زكو- صلو, ز-ص, ك-ل, و-و son harfler aynıdır, ilk harfler de aynı grup harflerdir, değişiklik ك ile ل’dadır. ك oluşu, maddeyi ifade eder, ل ise belirliliği, bilinci ifade eder. Salat bedeni, zekât mali ibadetleri düzenler. Kendileri ibadet değildir. Bu tür ibadetlerin eğitimini ve denetimini yapar.
4. Salat ve zekât neden tekildir?
- Bunlar topluluğa farzdır. Farzı kifayedir. Birileri yaparsa diğerlerinden sakıt olur. Yapanlar farzları yerine getirirler. Diğerleri ise iştirak ederler, teavün ilkesi uygulanır. Müminlere zekât ve namaz farzdır. Müslimler ise onları desteklerler. Kurum tek olduğu için tekil gelir. Topluluğa farz olduğu için fiil çoğul gelir.
5. Marifeye getirilen ة‘ler neyi ifade eder?
- ة harfi ه’den dönüşür, değişik manalar taşır.
a) Biyolojik olarak erkek ve dişiyi birbirinden ayırır.
b) Tekilleri çoğul yapar.
c) İsm-i cinsin fertlerini gösterir
d) Bir de mastarları, mastar benzer isimleri camit olmayan isimleri camit isme çevirir, ismi failleri ve ismi mef’ûlleri camid isim yapar. Sıfat olmaktan çıkarır.
Zekât ve salattaki ة, kelimeleri mastardan isme dönüştürür.
6. Neden iki defa هُمْ zamiri gelir?
a) İkisinde de hum gelmezse neye atfeder?
- وَبِاللَّهِ يُوقِنُونَ cümlesinde هُمْ zamiri yoktur. بِالْآخِرَةِ başa geldiği için yakını başka şeyle değil de ahiretle getirmiş olmaktadırlar. İf’al babı zaten teaddi yapar. Bir daha بِ harfi ile teaddi etmesi başkasına yaptırmasından dolayıdır, yaptı-yaptırdı benzeridir. Mefulün önce gelmesi ise başkası ile değil de onunla yaptırdığını ifade eder.
b) İkinci هُمْ gelmeseydi ne anlama gelirdi?
- وَهُمْ بِالْآخِرَةِ يُوقِنُونَ şeklinde gelse başkasına değil de sadece ahirete yakin getirmiş olur.
c) Birinci هُمْ gelmezse mana ne olur? (Bakara’da böyledir)
- وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ gelirse onlar ikane etmiştir, başkaları değil anlamı çıkar.
d) İkisine de gelse ki burada böyledir manalarda ne fark olmuş olurdu?
- Yalnız onlar sadece ahirete yakin getiriyor. Çağımızda Allah’a iman artık yaygınlaşmıştır. Allah yoktur veya yaratmış başıboş bırakmıştır diyen hemen hemen kimse kalmamıştır. Müspet ilimlerin kesin kanıtları karşısında Allah’ın varlığı ve gücü bilinmektedir. Ahirete yakin ise hemen hemen hiç kimsede yoktur. Herkes Dolar’ın peşinde, iktidarın peşinde koşar, ahireti hesaplayıp hayat süren kimselere çok nadir rastlanır. Bu yakine ulaşabilmek için belli sayıda cemaat olmamız gerekir. Tek başına imanımız var ama yakinimiz yoktur. Bu yakine ulaşmanız için sizleri Yalova’ya çağırıyorum. Tek başıma gücüm yetmiyor. Men ensari ilallah diyorum.
7. İkane hangi kelimelere fiil olur?
- “U’kne” dağların başında bulunan çukur, krater; “kayene” doldurmak anlamındadır. أَيْقَنَ bir kabı doldurdu demektir. إِيقَان kanaat getirmek, yani mutmain olmak, içini doldurmak anlamlarına gelir. Sorunu çözmek anlamına da gelir. Kanaat, su kanalı demektir. Susuzluğu gidermek, suya kanmak kelimesi ile ifade edilir. Bir insanın şüphe ve tereddütlerini gidermek ve kişiye kanmak olarak Türkçede kullanılır. Bu kelime Arapçada kanaat ve yakın olarak geçer. Tereddütlü ve şüpheli bilgilerin kesinleşmesi anlamına gelir.
Öz Türkçe ile:
“Onlar toplantıyı dinleyenler, artanı verenler, onlar öteye de kanıtla inananlardır.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Salatı ikame edenler, zekâtı ita edenler ve onlar ahirete ikane edenlerdir.”
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (3)
***
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ (4)
“Ahirete iman etmeyenler, onlara amellerini tezyin ettik. Onlar a’mh ederler.”
1. Baştaki إِنَّ‘nin manası nedir?
- Bugünkü insanlıkta aksi bir düşünce vardır. İnsanlar Kur’an’ın öğretileri ile büyük hamleler yapınca kendi akıllarıyla yaptıklarını zannederler. Önce Tanrı’yı bile inkâra kalkışmışlardır. İlmin verileri ve faizli sistemin çıkmazları içine girince bugün Tanrı’yı inkâr etmeye mecalleri kalmamış ama ahirete inanmama şeklinde devam etmeye çalışmışlardır. Tüm faaliyetlerini ahireti hesaba katmadan yapmaktadırlar. Ahirete iman etmeyenler ahireti inkâr edenler değildir. “Var” diyorlar ama var olmasına göre amel etmiyorlar.
2. Bakara 6. ayette إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا olarak beyan etmişken burada إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ olarak getirmiş ve ahiretle takyit etmiştir. İnceleyiniz.
- Bakara’da ahireti reddedenler doğrudan kâfirlerdir. Bunlar kâfir değillerse de yok demeyip ona göre davranmayanlardır. Ahiretlerini emniyete almazlar. Biz hep elli senedir bunlarla doğup bunlarla büyümüşüzdür. Küçük çıkarı gördüklerinde hemen ahireti unutup yakın kazancın peşinde koşarlar. Bununla beraber Kur’an düzeni sağlam adımlarla hedefe doğru ilerlemektedir. İzmir Akevler’de elli sene içindeki gelişmeler, Millî Görüş’teki gelişmeler, Risale-i Nur’daki gelişmeler, Yenibosna’daki gelişmeler, Medhal dâhil Yenibosna ve Üsküdar’daki gelişmeler hep ileriye doğrudur. İman ettik ama İbrahim Peygamber gibi bir türlü ikna olmadık.
3. Bakara’da ve burada fasl yapmıştır. İnceleyiniz.
- Her ikisinde önce iman edenlerden ve namaz kılıp infak edenlerden bahsetmiş sonra da وَ harfi getirmeyerek kâfirlerden ve iman etmeyenlerden söz etmiştir. Asıl hitap edilen Müminlerdir. Onlardan sadece Müminleri ilgilendirdiği kadarı ile bahseder. Onların küfürleri ile bizim ilgimiz olmadığı gibi onları düzeltme yetkimiz ve görevimiz yoktur.
4. Amellerini tezyin etme ziynetli gösterdi anlamında mıdır?
- Amelleri tezyin etme sadece dıştan boyama değildir. Amelleri ziynetlendirme demek içini doldurma, dışarıdan da güzel gösterme demektir. Ahirete iman etmeyen siyasiler ve Sermaye peşinde koşmayanlar başarıya da ulaşmamaktadırlar. Akevler bunun açık örneğidir. Geliştirdiği Adil Düzen ile başarıya ulaşan eski Millî Görüşçüler ile AK Partililer ve bazı cemaatler servetlere gark olmuşlardır. Akevler’in ise küçük ortakların ortaklık paraları ile satın aldığı günümüzdeki değeri 100 milyon dolara ulaşan İzmir Uzundere’deki arazisi orman denilerek elimizden alınmıştır. Uzun süre yöneticiler kooperatifin vergilerini maaşları ile ödemek zorunda kalmışlardır.
5. Neden “amellerini” demiş, “fiillerini” dememiştir?
- Bugün artık kendi üretip kendi tüketen yoktur. Herkes işçidir, köle gibi çalışır, borçlanarak yaşar. Yine herkes işinden ve aşından memnun, kimse işçilik alanını terk edip ortaklık alanına gelmez. Herkes ruhen şikâyetçi ama fiilen memnundur. Bu duruma baştan bizimle beraber cihat edenler de dâhildir hatta ben bile dâhilim. Hala Allah’a değil ortağa ve ortağın parasına güveniyorum, Yalova’da beni ümitlendirecek bir adım atamıyorum.
6. Ayette فَ harfi neyi ifade eder?
- Allah onları ortaklık düzenine küçük bir adım attılar diye güçlü kılmış, zengin yapmıştır. Ama onların önlerini sisle kapatmış, önlerini görememektedirler. 50 senedir direnen Akevler de onlara katılma durumunda, eskiler cihattan vazgeçmiş olarak dinlenmektedirler. Hüseyin Kayahan bile ancak Müslimliğe terfi edebilmiş, mü’minliğe geçememiştir. Yeni gelenler ise çalışmalarını bırakıp ziynetlerin peşinde koşmaktadırlar.
7. Ayette geçen عمه ile عمي köklerini karşılaştırınız.
- أَعْمَى kör demektir, gözleri görmez anlamındadır. ي yerine ه gelmiştir. ي çukurdur, ه boşluktur.
عمي tümünü görmemektir. عمه ise önünü görmemektir. İnsan hareketlerini önüne bakarak ayarlar. Şoför arabasını önüne bakarak sürer. A’mh demek şoförün arabasını sürerken önünü görmemesi, insanın da iş yaparken önünü görmemesidir.
Kur’an’da عمه 7, عمي 33 defa geçmektedir. Toplam 40 (23*5) eder.
8. Ahirete iman etmeyenler niçin amel ederler? Niye intihar etmezler?
- İnsanlar yaşamaktan zevk aldıkları gibi çalışmaktan da zevk alırlar. Yoksullar çalışır, kazanır ve yaşarlar. Hatta borçlanarak yaşamaya devam ederler, bu onları mesut eder. Yeteri kadar gelir sağlandıktan sonra sıkıntı başlar. Şimdiki benim durumum budur. Emekli maaşım var. Kirada değilim. Borcum yok. İşler de iyi gidiyor ama sıkıntıdayım. Çünkü insan haristir, daha çok yapmak ister, yapamayınca da sıkılır. Ahirete inanmayanlar zor bir hayatları bile olsa bu nedenle yaşamdan vazgeçmezler, amele devam ederler.
Öz Türkçe ile:
“Öteye inanmayan kimselere işlerini süsledik, onlar önlerini göremezler.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ahirete iman etmeyenlere, onlara amellerini tezyin ettik. Onlar a’mh ederler.”
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ (4)
***
أُولَئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ (5)
“Onlar, azabın suu onların olanlardır ve onlar ahirette ahsarlardır.”
1. Bakara’da أُولَئِكَ Müminler için gelmiş, burada “iman etmeyenler” için gelmiştir. Neden?
- Orada Müminlere müjde verilir, kâfirlerin kendi hallerine bırakılması istenir. Burada ise anlatılan esas konu onlar olup iman ettikleri halde ikna olmayanlardır. Hepimizden bahsetmektedir. Bunun için orada Müminlere işaret etti, burada iman etmeyenlere işaret etti.
İman etmiş olanları işaret etmekte, iman etmiş olanların dünyada azap çekeceklerini ama ahirette cehennemlik olmayacaklarını bildirmektedir.
Eğer cennete yalnız ikna olanlar girseydi peygamberlerden bile dışarıda kalanlar olurdu. İman edenler ikna olmasalar da cennete girerler.
2. Azabın suu ile azabın hüsnünü karşılaştırınız.
- Azap kelimesi zevk gibidir, acı veya tatlı olur. Zevk yalnız yiyeceklerde olur, azap ise her şeyde olur. İkna olmayanlar, dünya zevklerine dalanlar bu dünyada acı çekerler, varlık içinde yokluğun acısını duyarlar. ABD Başkanı Trump tekrar seçilemezse acı duyar. Biz de istediğimiz olmuyor diye acı duyarız ama hepten helak olmayıp ahirette de cennette oluruz.
3. Kur’an’da azabın izafe edildiği kelimeler nelerdir?
- Kur’an’da عَذَاب kelimesi izafetle ve tavsifle tanımlanır. Ben bir azabı anlamaya çalıştım. Fazla başarılı olamadım. Adil Düzen çalışmalarına katılan çok hukukçularımız var, bunlar Kur’an’a göre ceza hukukunu hazırlamalıdırlar. Esaslar Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası’nda yer almalıdır. İşte, benim sıkıntım budur, buradan sonra yapılması gerekenler yapılmıyor. Yakin seviyesine gelemiyoruz.
4. Marife gelen الْعَذَابِ ile ne tür azap kastedilir?
- Burada الْعَذَابِ marife gelir. Bildiğimiz azaptır. İktidardaysanız halk sizi sever, gönül rızası ile değil tabi. İktidarsınız, çıkar sebebiyle sizi orada tutarlar ama kimse senden memnun değil, herkes sana karşıdır. İşte bu durumda çektiğiniz azap buradaki azaptır. Yahut Allah size ilim vermiştir, herkes sizden öğrenmek istiyor ama kimse sizinle iş yapmıyor. İşte azap budur. İlme göre amel edemiyorsunuz, ilminizin uygulamasını göremiyorsunuz. Ya da Allah için insanlara iman aşılıyorsunuz ama insanlar seni putlaştırıyorlar. Sana uyacaklarına onlar seni istismar ediyorlar. İşte bu azap da varlık azabıdır.
5. Burada الْأَخْسَرُونَ nasıl ismi tafdil olur?
- Azap şahsidir. Topluluk nasıl cezalanır? Mahkûmlar bir topluluk oluştururlar. Dünyada suçlu olan topluluk girmeyecektir. Ahirette suçlu olanlar bir topluluk oluştururlar. Bu dünyada kitleler cezalandırılmaz, mahkûmlar bir semtte toplanır ve orada topluluklar oluştururlar. Bu dünyada ikna olmayanlar ahirette cehennemlik olmazlar, sevapları tenzil olur. Sadece sevaplarında tenzilat olur. Zarar herhangi bir sıkıntıdır, hasar ise servette azalmadır. O halde kâfirlerin ameli salihleri belki azaplarını azaltır. Mümin olup da mukin olmayanların sevapları azalır.
6. Azap şahsidir. Topluluk cezalanmazsa onlar nasıl ahirette topluca olacaklardır?
- Yukarıda yapılan izahlar bunun cevabı olur. Suçlular aynı yere toplanır ve onlar orada topluluk oluştururlar. Değişik derecede olanlar farklı yerde toplanırlar. Yani ceza semtleri olur.
Öz Türkçe ile:
“Onlar ezginin kötüsü onların olan kimselerdir, onlar ötede yitirenlerdir.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Onlar, azabın suu onların olanlardır ve onlar ahirette ahsarlardır.”
أُولَئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ (5)
***
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ (6)
“Ve sen hakim alimin ledunundan Kur’an’a telkiye edilirsin.”
1. Burada وَ nereye atfeder?
- تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ ifadesine (1. ayet) atfedilmiştir. Kitaptan sonra Mümin anlatılır.
2. Neden الْقُرْآنَ kelimesi tekrar edilir?
- Birinci Kur’an yazılan tüm insanlığa hitap eden hükümleri içeren kitaptır. İcma ile anlaşılan yahut herkese hitap eden Kur’an’dır. Buradaki Kur’an ise Müminin anladığı Kur’an’dır. İçtihatları içeren Kur’an’dır. Aynı Kur’an ama manaları farklı Kur’an’dır.
3. Ayette geçen تُلَقَّى ne demektir?
- لِقَاء yanak yanağa değmeye denir. Bitişme anlamına gelir. İlka olunacak, sana konacak anlamındadır. Meçhuldür. Kur’an’ın bu manasına sen usul ilimleriyle, müspet ilimlerle ve aklınla ulaşacaksın.
4. Buradaki حَكِيمٍ عَلِيمٍ kimdir?
- Harfi tarifle gelmemiştir. O halde bu, O’nun halifesi olan topluluktur.
5. Topluluk Kur’an’ı nasıl ilka eder?
- Mümin içtihadını yaparken bulunduğu bucağın, ilin, ülkenin ve insanlığın icmalarına uyar. Ayrıca kendisi içtihat yapmışsa mensup olduğu dayanışma ortaklıklarının içtihatlarından birini tercih eder. Topluluğun kavli ve fiili icmalarına fiilen uyar. Bu ayetten bu hükümleri çıkarıyoruz. Kişi icmalara aykırı olmayan içtihatları ile amel eder ve amel etmek zorundadır. İçtihadı icmaya aykırı ise icmalara göre amel etmelidir. İcma ancak misli icma ile değişebilir.
6. Neden حَكِيمٍ kelimesini getirir?
- Burada asıl olan hakimdir yani hüküm koyandır. Bilen sıfatı ile takyit edilmiştir. Yani hükümleri ilme dayanır.
7. Kur’an mı asıldır yoksa müspet ilim mi?
- Allah önce Kur’an’ı irade etmiştir. Bu, kâinatın projesi olmuştur. Sonra kâinatı Kur’an’a göre yaratmıştır. Kelam olarak Kur’an öncedir. Kavl olarak Kur’an sonradır. Allah için kelam önce kavl sonradır. Bizim için kavl önce kelam sonradır. Kâinat kelam ile kavl arasındadır.
Ortak yorum
Ta Sin’in Konusu:
Kur’an’da ikili ve üçlü surelerden yedili surelere geçiş sureleri vardır. Bunlar 1+1+1+1+3=7 surelerdir. Arkasından 4*(4+3) sureler gelir.
Bundan önceki sureler İslamiyet’i tanıtır. Bu üç sure üçüncü binyıl uygarlığını anlatır. Surelerin merkezinde Musa vardır. İlk surede Kur’an, Musa, İbrahim, Nuh, Hud, Salih, Lut ve Şuayb’ı anlatmıştır. Sonunda üçüncü binyıl uygarlığına gelinmiştir. Bu surede Kur’an, Musa, Salih ve Lut’u anlatmıştır. Bunlar Nuh uygarlığının gelişmiş dönemleridir. Üçüncü binyılı anlatacak. Üçüncü surede ise yalnız Kur’an ve Musa’nın uygarlığı anlatılacaktır.
Bugünkü Karun’u temsil ettiği için de yalnız onu zikretmektedir.
Bugün insanlık Karun sorununu çözme durumundadır. Tüm çatışma Sermaye sömürüsü ile bu sömürüye direnenlerin hikâyesidir.
Öz Türkçe ile:
“Ve sana Kur’an, kesen bilenin yanından koyulacaktır.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ve sen hâkim alimin ledunundan Kur’an’a telkiye edilirsin.”
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ (6)