NEML SÛRESİ- 3. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَى فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ (12) فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ (13) وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ (14)
***
وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَى فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ (12)
“Ve yed’ini ceybine idhal et, suun ğayrında beyda olarak, Firavun’a ve kavmine dokuz ayet içinde huruç etsin. Onlar fasık bir kavimdir.”
1. Buradaki وَnereye atıf eder?
- وَأَلْقِ عَصَاكَnin gittiği yere gider (10. ayet). Allah Musa’ya göstereceği mucizelerin provasını yaptırır.
Birisine görev verdiğiniz zaman önce onun eğitimini vermeniz gerekir. Bugünkü askeri eğitim ve/veya tatbikat budur.
Ortaklık sisteminde önce proje yapılır. Sonra proje üreticiye uygulatılır. Sen yapmazsın, ona yaptırırsın. Gözünün önünde yaptıktan sonra ‘haydi git uygula’ dersin.
Elli senedir Akevler’de bunu yapamadık. Günah kimin? Emin Özdemir ile Mücahit Bozbey’in desem yanlış mı demiş olurum? Veya başkalarını belirtmediğim için eksik mi söylemiş olurum.
2. Dokuz mucizeden ikisini gösterir. Neden?
- Dokuz mucize üzerinde farklı rivayetler var. İkisi, asa ile yed’dir. İkisi, bahrın yarılması ile cunudun garkıdır. Beşi, bir ayette sayılan tufan, kan, çekirge, kurbağa ve haşeredir. Bunlardan ikisi esastır. Bunlar üzerinde eğitim yapılır. Musa bunlarla tebliğ yapmakla görevli kılınır. (فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُفَصَّلَاتٍ Araf 7/133)
3. Yılan mucizesi ile el mucizesini karşılaştırınız.
- Yılan mucizesi ile Mısırlıların sihir yutturması sona erdirilir. Prof. Erbakan önce teşhis sonra tedaviyi ele alarak parti programını yapar. Musa da önce mevcut Mısır düzenini sopası ile yerle bir eder. Sonra yed’i ile yeni düzeni getirir. Prof. Erbakan da sonra Adil Düzen’i dünyaya duyurur.
Bizim yapacağımız da buna benzer. 50 senedir asamızla mevcut düzenin helakini Allah sağlamıştır. Şimdi ise beyaz eli çıkarmamız gerekir. Artık maharetimizi gösterip insanlığın helak olmasından kurtulmasını sağlamamız gerekir.
4. أَخْرِجْdemeyip de تَخْرُجْder. Neden?
- Elimizi cebimize biz koyarız. Ekini biz ekeriz ama artık ekin kendisi çıkar, biz onu ihraç etmeyiz. Biz gerekeni yaparız. Müspet ilim ve Kur’an neler diyorsa onu yaparız. Ondan sonrası ise bize değil Allah’a aittir. Sabırla bekleriz. Biz işleri vaktinde yaparız. Ta’cil etmeyiz, tehir de etmeyiz. Süleyman Akdemir’in لَاتَعْجَلْ(acele etme) ifadesine لَاتُؤَخِّرْ(erteleme) kelimesini de eklemesi gerekir. Kaza eda gibi değildir. Kazalar ile bir yere varılamaz.
5. خرجkökünü inceleyiniz.
- خَرْجduvarın dışına sürülen maddedir. Sonra dışarı anlamını kazanır. Sülasi mastar olarak dışarı çıkmak iken إِخْرَاجçıkarmak, kusmak demektir. خçökmeyi, رtekrarı, جtopluluğu ifade eder.
أَخْرَجَ: Çıkardı demektir. Bir şeyi bir yerden çıkarmaktır.اسْتَخْرَجَ:Denizden, topraktan, kutudan bir şeyi çıkarmak anlamındadır.
6. بيضkökünü inceleyiniz.
- بَيْضyumurta demektir. Beyazlık onunla ifade edilmiş olur. Beyazlık aynı zamanda parlaklık demektir. Karşıtı أَسْوَد’dir. Beyazlık iyiliği, siyahlık kötülüğü temsil eder.
7. سودkökünü inceleyiniz.
- سَوَاد‘kara’ demektir. د’ın hemzeye dönüşmesi ile سَوْءmorarmak, kararmak, bozulmak anlamlarını kazanır.
Kur’an’da سوي83, سوء167defa geçer. Toplam 250 (2*53) eder.
8. غيرkökünü inceleyiniz.
- غَيْرkelimesi nekre olan سُوءٍkelimesine muzaftır. Dolayısıyla nekredir. Marife olan يَدَكَifadesine hâl olur. غَيْر başkasıdır, ayrı anlamındadır. بَدَلde başkasıdır. Ancak بَدَلeskisinin yerine geçer. غَيْر da eskisi ile bir ilişkisi yoktur. سُوءolmayan bir halde çıkar diyor.
9. آيَاتٍneden nekredir?
- Bütün sihirleri/kötülükleri istiğrak etsin diye hiçbir kötülüğü olmayacak şekilde denmiş olur. Firavun kavminden değil midir? Atfedildiğine göre kavminden değildir anlamı çıkar. Başkan seçilince kişi artık o topluluğun ferdi olmaktan çıkar. وَile atfedilir. Merkezi topluluğun ferdi olur. İl başkanı kendi kavmini ülke içinde temsil eder. Kendisi artık kavminin ferdidir. Kabilesi ile kavmi arasında denge oluşturur. Bir taraftan kavminin içinde kabilesini temsil eder, kabilesi içinde kavmini temsil eder. Firavun da Mısır’da insanlığı temsil eder, insanlıkta ise Mısırlıları temsil eder. Dolayısıyla başkanların, başkan olduğu topluluklara atfedilmesi geçerlidir.
10. إِنَّهُمْun içine Firavun da dâhil midir?
- Eğer başkanı kavimden saymazsak dâhil olmaz demektir. Başkan kavme uymak zorundadır. Başkan bu hüküm içinde yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı dâhildir. Bununla beraber çoğu zaman başkan fasık olmaz, kavmi fasık olur. Aralarında büyük gerginlik olur. Bazen de halk fasık olmaz, başkan fasık olmuş olur, aralarında yine gerginlik olur. Kur’an bu durumu kalıcı görmez. Fasık kavmin başkanı sonunda fasık olur. Salih kavmin başkanı sonunda salih olur. Başkan kavmi değiştirmez, kavim başkanları değiştirir.
11. قَوْمkelimesini neden tekrar eder?
- Kavim olarak fasık olduklarını belirtir. Yani yöneticiler fasık olduğu için değil, kendilerinin fasık olduğunu belirtmek için قَوْمkelimesini tekrar eder.
12. Kavmin fasık olması bütün Mısırlıların fasık olmasını gerektirir mi?
- Hayır, bütün Mısırlıların fasık olmasını gerektirmez. Hatta içlerinden hiçbiri ayrı ayrı fasık olmaz da kavim fasık olur. Sosyoloji ilmi bu konu üzerinde çok durur. Durkheim kişilere asla irade tanımaz. Gerçek ise şudur: İnsanın iki kişiliği vardır. Biri ailesi içindeki kişiliği olup bu irade sahibi kişiliktir. Karşılıklı ilişki ikilidir, ruhidir. Bir de topluluk içinde ilişki vardır. Bu tamamen başkadır. Bu kişiliği kişinin yenmesi mümkün değildir. Ancak hicret eder ayrı topluluk kurarlarsa bunu yenerler. Yenibosna’da İslami hayat mümkün değildir, Yalova’da da mümkün değildir. Ancak yüz lojmanlı işyeri apartmanı yapıp oraya taşınanlar Kur’an hayatını yaşarlar. Taşınma iradesini gösterenler olursa o zaman Kur’an semti kurulmuş olur. Diğerleri helak olur. Kurulmazsa sosyal tufan olur. Kalanlar Kur’an düzenini kurarlar. Kur’an hep bunu anlatır. Bizler de 50 senedir bunu söyleriz ama daha o gün gelmemiştir. Geleceğini biliriz ama ne zaman geleceği hususunda bilgimiz olmaz, yoktur. Eğer elli senedir o saat gelmemişse Akevler’in, Millî Görüşçülerin, Risale-i Nur şakirtlerinin, Süleyman Tunahan talebelerinin bu yoldaki cihatları sayesindedir.
13. Neden قَوْمًا فَاسِقِينَ denmez de كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ denir?
- Mısırlılar fıtraten fasık değildirler. Sonradan zamanla bozularak fasık kavim olurlar. Buradaki كَانُوا nakıs fiil olmayıp oluşma dönüşme anlamına gelir.
14. فسقkökünü inceleyiniz.
- فِسْقceviz ve benzeri yemişlerin dış kabuğunun çatlağına denir. Dağılma anlamına da gelir.
فayrılmayı, سmekânda diziyi, قde kuvveti ifade eder.
Fısk bir topluluğun kurallara uymaması demektir, ittikanın tersidir.
15. Bugünkü fasık kavim kimlerdir?
- Ayet, baştan itibaren bugüne getirilebilir. Bugünün Firavunu Sömürü Sermayesi’dir.
Bugünkü Musa kimdir? Adil Düzen çalışanlarıdır.
Bugünkü asa nedir? Altın bonosudur.
Bugünkü sihir karşılıksız paradır.
Altın bono karşılıksız nakit olan Dolar’ı yutacaktır.
Yed nedir? Emektir, çalışanlardır.
جَيْبnedir? Semt kooperatifleridir. جَيْبaynı zamanda ambarlardır.
Beyazlık nedir? Mamullerdir. Bununla ilgili bir kitapçık yazıyorum. Allah izin verir de benimle çalışan birisini gönderirse dokuz mucize kitapçığı basılır.
Öz Türkçe ile:
“Elini koynuna sok, kötüleşmeden ağarmış halde, Firavun ve onun ulusuna dokuz kanıt içinde çıksın. Onlar çatlak bir oluş oldular.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ve yed’ini ceybine idhal et, suun ğayrında beyda olarak, Firavun’a ve kavmine dokuz ayet içinde huruç etsin. Onlar fasık bir kavimdir.”
وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَى فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ (12)
***
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ (13)
“Onlara ayetlerimiz mubsiren ciet ettiğinde ‘bu, mübin sihirdir’ diye kavlettiler.”
1. Buradaki فَneyi ifade eder?
- Mahzuf cümleler vardır. Musa bu emri aldıktan sonra yoluna devam eder. Daha önce firar ettiği Mısır’a geri döner, onlara varmış olur. Burada هُمْ zamiri Firavunu da içerir. Kıyasla bundan önceki هُمْzamirinin de Firavunu içermesi gerekir. Musa başta Firavuna varır.
2. فَإِذْ جَاءَتْهُمْ demeyip de فَلَمَّا جَاءَتْهُمْder. Ne fark eder?
- لَمَّا aslında لَ أَنْ مَا dan dönüşür. فَلَمَّاdemek gelmesiyle anlamındadır. فَلَمَّاda gelme olaya etki eder. Geldiği için “bu sihirdir” dediler. إِذْolsaydı sadece o olaya işaret edilmiş olurdu.
Ben bu varsayımı ortaya koyuyorum. Bunların hepsi varsayımdır. Tefsir demek varsayım demektir. Ondan sonra ele alınacak Kur’an’da geçen لَمَّاkelimeleri bu varsayıma göre test edilir. Bütün فَلَمَّا‘ları böyle açıklayabilirsek varsayımımız doğru olur. Geçmişte fukaha bunları yapmış ve test etmiştir. Şimdi biz onları okur, kendimiz test etmeden kabul ederiz. Bu kabul bir medeniyet içinde doğrudur. Bugün ise doğru değildir. Fukahanın bütün varsayımlarının dahi ayrıca test edilmesi gerekir. Etimolojik tefsire bunun için gerek vardır.
3. Bugünkü firavunlar baştan fasık değiller midir?
- İki türlü topluluk vardır. Topluluklardan biri baştan fısk üzerinde kurulur. Terör örgütleri böyledir. Bir kısım topluluklar baştan takva üzerine kurulur. Yaşlanmadan dolayı fısk başlar. Firavun uygarlığı da baştan takva üzerine kurulur. Yusuf Peygamber kurar. Yaşlandıkça yaşlılık alametleri belirir.
Bugünkü Sermaye de baştan salah üzerinde kurulur. Tekelleşmeden önce arz ve talep kanunları çalışır, işler iyi gider. Zamanla Tevrat’a ve İncil’e uymadıkları için fasık olurlar. İslamiyet’in etkisiyle Batı’da inkılaplar olur. Savaşlarla bugüne gelinir ama uygarlık da oluşur.
Şimdi üçüncü binyıl Adil Düzen uygarlığı geliyor. Ortaklık uygarlığı geliyor, Hak uygarlığı geliyor. Yakında uygarlık denizi yarılacak, semt kooperatifleri kuranlar denizi geçecek, kurmayanları dalgalar alıp götürecektir.
4. أَتَتْهُمْ demeyip de جَاءَتْهُمْ der, neden?
- Çünkü ayetler değişik yönden gelecektir. Farklı rüzgârların getirdikleri ayetler olacaktır. Mısır uygarlığını değişik yönden bombalayacaklardır. Bugün de ayetler bir yönden gelmeyecektir. Değişik dayanışma ortaklıkları ve değişik genel hizmetler olacaktır. Bunun dışında Adil Düzen, birilerinin değil tüm Allah’a ve ahirete inananların birlikte oluşturacağı bir uygarlık olacaktır. Kavmin değil kavimlerin uygarlığı olacaktır. Erdoğan tüm insanları Adil Düzen’de toplama gücüne sahipse de öncelikle kendisi inanmıyor, sonra da uygulamıyor. Çünkü kavmi ile arası açık. AK Parti boğulabilir ve Erdoğan makamını koruyabilir. Tavsiye ediyorum: AK Parti başkanlığından ayrılsın, tarafsızlığını ilan etsin. Cumhurbaşkanı adaylığını parti adına değil kendi adına koysun, şansı iki kat fazla olur.
5. جَاءَتْهُمْ‘deki هُمْnereye gider?
- Hem İsrail oğullarına hem de Mısırlılara gider. Burada sadece işaret eder. Bundan önceki surede ayrıntılı anlatılır. Konuyu değişik seanslarda anlatma gerekir. Parça parça anlatılarak bütüne varılır.
Önce kişinin o husustaki bilgisi geliştirilir, kelimelerin manaları öğrenilir, ondan sonra önerilerde bulunulur. Biz öyle yapmıyor, kelimeleri kendi anladığımız anlamda kullanıyoruz, sonra da neden anlamıyorlar diye şaşırıyoruz.
Biz sabit kira vermiyoruz. Başka türlü de kimse kiralamıyor. İş yapamıyoruz. Şimdi bir çözüm bulduk. Doğal gıda yeri olacak mağazamızı Süleyman Akdemir cari sistemde kiralamıştır ki bugün bu meşru kabul edilebilir, zaruret sayılır. Sonra Akdemir ortaklığa ciro üzerinden koymuştur. Demek ki zamanlaanlıyoruz. Piyasada zaruret olduğu için her şey meşrudur ama Akevler içinde şeriata aykırı hiçbir şey meşru değildir, olamaz.
6. بصرkökünü inceleyiniz.
- بَصَر çevresiyle birlikte göz, عَيْنise yaşın geldiği kısımdır. Göz demektir. Uzağı görmek anlamına gelir. Basiret teleskoptur.
بgeçidi, صdayanıklılığı, رtekrarı ifade eder.
7. مُبْصِرَةًkalıbını irdeleyiniz.
- İf’al babının ismi failidir. Uzağı gösteren anlamına gelir. Musa onlara gelecekte olanları anlatır. Biz de şimdi anlatıyoruz. Bizim söylediklerimiz ve yazdıklarımız mubsiredir. Gelecekteki üçüncü binyıl uygarlığını anlatıyoruz. Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası ile gelecek dünyanın nasıl oluşacağını bildiriyoruz. Biz kafamızdan atmıyoruz, ilim ve Kur’an böyle söylüyor. Kur’an’a inanmayanlar ilimde bizimle tartışabilirler. Onlar sadece bizim makalelerimizi yazmamak ve bizden bahsetmemekle bizi yeneceklerini sanıyorlar. Bize katılanları korkutuyor, hayali vaatlerde bulunuyor, bekletiyorlar. Devekuşu başını kuma gömebilirse de gövdesini kurtaramaz. Mağlup olacaksınız ve cehennemde haşrolunacaksınız.
8. Dokuz ayet onlara neyi ibsar eder?
- Dokuz ayet onlara ve bize çağın sorunlarını ve sorunlardan nasıl çıkılacağını öğretir. Asa altın bonosudur, çağın pisliklerini temizler. Yed emektir. Marks’ın sahip çıkmak istediği emektir. Allah ona söyletmiştir. Önce sorunu insanlık öğrenmiştir; faizli işçilik zulmünü öğrenmiştir. Sonra Kur’an’ı Akevler’e ve Prof. Erbakan’a öğretmiştir. Şimdi kabul edecek kimseleri bekliyoruz.
9. Çağımızda Adil Düzen neyi ibsar eder?
- Çok basit ve sade;
*Altın bonosunu çıkarınız, ödemeleri Türk Lirası ile yapınız, borçlanmaları altın bonosu ile yapınız.
*Tüm borç ve alacakları kamuya devrediniz. İnsanlar insanlara köle olmasın. İflas edenlere dokunmayınız, sadece borçlanma ehliyetlerini alınız.
*Yerinden yönetimi kabul ediniz. Merkez hâkim değil hadim olsun. Görevliler ile halk eşit olsun.
*Hukukun ve yargının üstünlüğünü sağlayınız. Hakemlerden birini bir taraf diğerini diğer taraf seçsin, başhakemi hakemler seçsin. Karar kesin olsun, herkes ona uysun, uymayanlar devre dışı olsun.
*Herkesin yeryüzü topraklarında hakkı olsun, herkesin kredi alma hakkı olsun.
İstenen; at değil, deve değil. İstenen, hakları belirten kâğıt parçalarıdır.
10. Buradaki هَذَاnedir, neden müfret müzekker gelir?
- Musa’yı kastetmiş olabilir. Yahut tüm olayları tek bir olay olarak görmüş olabilirler. Şimdi de öyle yapıyorlar. “Bunlar şeriatçı” diyorlar. “Bunlar Akevler” diyorlar. “Bunlar pratik değil” diyorlar. Bu ile ifade ediyorlar. Onlara göre biz bir şey söylemiyoruz.
Mübin açıklayan demektir, beyyin açık demektir. Diller aynı kökten geldiği için açmakla, beyan etmek aynı anlamları taşır. Seminer de etimoloji de ders şeklinde olmalıdır. Soru-cevap şeklinde olmalı. Herkes sormalı, herkes cevap vermelidir. Yalnız proje, yalnız muhasebe değil, 50 senedir tartışmaları sisteme bile geçiremedik. Daha Antik Yunan çağındayız. Yaşlılık böyledir.
11. مُبِينٌkelimesini inceleyiniz.
- بَيْنtopraktaki yarıktır. Beyan etmek demek birbirinden ayırmak demektir. Türkçede açıklama diyoruz. مُبْصِرَةaçıklayıcıdır. Geleceği gösterecek, bunu ispatlayacaktır. Matematiğin mahareti budur. Matematik sayesinde bundan 5 milyar yıl önceki güneşin durumunu biliyoruz. Beş milyar yıl sonraki durumunu da biliyoruz. Bizim bu çağda çözümleri ortaya koyduğumuzda onları ispatlamamız da gerekir. Bunun için Arapça ve Matematik derslerine başlamalıyız. Yalova kucağını açmış sizleri bekliyor.
12. Sihir olan nedir? Ayetlerin tümü nasıl bir tek sihir olur?
- آيَاتbir bütündür ama her biri ayrı görev görür. Bu sebeple مُبْصِرَةًdenir. Birlikte görmeyip ayrı ayrı görüyorlar. Sonra görevler sentez edilerek مُبْصِرَةoluyorlar. آيَاتkelimesinin kurallı çoğul olarak gelmesi مُبْصِرَة kelimesinin kurallı tekil gelmesi ilmi çalışmaların usulünü bize öğretir. Bu kelimeler ayettir.
Öz Türkçe ile:
“Onlara kanıtlarımız gösteren olarak geldiğinde ‘Bu, açıklayan bir büyüdür.’ dediler.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Onlara ayetlerimiz mubsiren ciet ettiğinde ‘Bu, mübin sihirdir’ diye kavlettiler.”
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ (13)
***
وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
(14)
“Ve onunla cehd ettiler ve nefisleri onu zulmen ve u’luyyen istiykan etti. Müfsitlerin a’kıbetinin nasıl kevn ettiğine nazar et.”
- وَnereye atfeder?
Önceki ayette geçen قَالُواfiiline atfeder.
- جحدkökünü inceleyiniz.
- جَحْدَةsert topraktır. جَحْد sert toprağı işlemeye denir. جِهَادise iyilik için söz ve bedenle gayret göstermek demektir. ه harfi ح’ya dönüşerek جحدoluşur, düşünceleri ve fikirleri karıştırmak için sarf edilen gayret anlamı kazanır.
جَعْدburuşuk deri demektir. Zorlanan kimsenin yüzünde meydana gelen buruşma sebebiyle جَحْد, zorlayan anlamı kazanır.
- جحد ile جهد köklerini karşılaştırınız.
- Cihat/ جِهَادgerçeğin ortaya çıkması için çaba sarf etmektir. Cidal/ جِدَالise kendini haklı bulmak için çaba gösterir. ه harfi ح’ya dönüşerek جحدoluşmuş. هiçi, derinliği, حise hareketi ifade eder.
- Buradakiبِ (بِـهَا) ne amaçla gelir?
- Tadiye olarak alırsak lazım (geçişsiz) fiili müteaddi (geçişli) yapar. جحد demek kendi kendini kandırma demektir. بِ ile gelince başkasını kandırmaya çalışma şeklinde olabilir. بِ araç olarak gelirse o halde dokuz mucizeyi kendilerine çevirdiler olur, o zaman manası ‘ayetleri lehlerine çıkardılar’ olur.
- هَا (بِـهَا) zamiri nereye racidir?
- Buradaki zamir dokuz ayete gider. Dokuz ayetle cehdettiler. Bugünkü Batı, bugünkü Firavun iyileri alır, onları benimser, savunur sonra onları istismar eder. Gerek kapitalistler gerek sosyalistler anayasalarında, söylemlerinde hep doğruları savunurlar, onlar ile halkı uyuştururlar sonra da yapacaklarını yaparlar. Demek ki dokuz mucizeye sahip çıkıp onu tam tersine kullanırlar. Birçokları dünyanın en adil anayasası Sovyet anayasası demişlerse de bu uygulama sırasında 60 milyon insanın ölümünün önüne geçememişlerdir.
- اسْتَيْقَنَتْfiilinin faili nedir?
- أَنْفُسُهُمْ ‘dür.” Kendi kendine yakın getirdiler” diyor. Çağımızın en büyük sıkıntısı herkesin kendi yayınını takip etmesi ve hep karşı tarafı kötüleyen, kendi tarafını öven yayınları izlemesidir. Gruplar birbirine düşman edilir. Oysa Kur’an “Her söze kulak verirler, en iyisine uyarlar.” diyor (Zümer 39/18).
- ظُلْمًا وَعُلُوًّاneden mensuptur?
- www.akevler.org’da insanlara her konuda yazma imkânı vermiş bulunuyoruz. Yüz ile bin arasında değişen okuyucumuz var. Biz istiyoruz ki herkes yazsın, okuyucular herkesi okusun. Tersi oluyor, herkes yazdığı için kimse okumuyor. Davutoğlu’na önerdim, dergi çıkaralım dedim, selamı kesti. Dergi çıkaralım fikrini Ali Bulaç’a beni ziyaretinde önerdim, hakkındaki yargı sürecinin sonunu beklediği için henüz ses seda yok.
Çağımız kendi kendini kandırma çağıdır. Ayet bunu açıkça ifade eder. Akevler, 50 yıllık çalışmaları ile Kur’an’dan öğrendiklerini uygulamaya çalışır. Birinci dönem sona ermiştir. Şimdi uygulama dönemidir. Yalova’daki faaliyetler devam ediyor. Yenibosna ha geliyorum ha geldim diyor. Gelenler bir elin beş parmağını geçemiyor. Sabırla ilk onu bekliyoruz.
- ظلمkökünü inceleyiniz.
- ظgölgedir, لbelirliliktir, مise enginliktir. Her tarafın gölge olması anlamındadır. Karanlıktır. Çevreyi görmemektir. Kural dışı harekettir. Adaletin tersidir. Dengenin bozulmasıdır. Yer güneşin etrafında döner. Bu, adildir. Güneş onun etrafında dönerse zulüm olur. Güneşten koparsa da zulüm olur.
Arz ve talep kanunlarına uyulmazsa ya mal çok üretilir, denge bozulur, satılmadığı için ertesi sene ekilmez ya da mal az üretilir insanlar aç kalır. Her ikisi de zulümdür.
- Neden ظُلْمًاgelip de ظُلْمَةًgelmez?
- Burada ظُلْمًا hal değildir. Yani dokuz mucizenin veya أَنْفُسُهُمْifadesinin hali değildir.
ظُلْمًااِسْتِيْقَانًا demektir. Yani mutlak mastarın vasfıdır, mutlak mastarın yerine geçmiştir (naibi mefulü mutlaktır). Mastarlarda erillik ve dişilik yoktur. Bu istikanı zulüm olarak yaptılar. Bugünkü basın zalimdir. Bugünkü partiler zalimdir. Dinler zalimdir. İçe kapanmak zulümdür. Ekonomi de zulümdür. Siyaset de zulümdür. Gruplar olacak, yarış içinde olacak, çatışma içinde olmayacaktır. Yarış ve çatışmayı ayırt ettiğiniz gün İslam ile küfrü ayırt etmiş olursunuz. Sirke helal, şarap ise haramdır. Fark az olsa da biri helal diğeri haramdır. Sosyalistler hem faizin hem de kârın ikisini de yasaklar, kapitalistler ikisini de serbest bırakırlar. İslam faizi ve çatışmayı haram, kâr ve piyasa içinde yarışmayı helal kılar.
- علوkökünü inceleyiniz.
- عُلْيَاen üst demektir. سُفْلَىen alt demektir. Topluluklarda dereceler vardır. Herkes eşit değildir. İlimde, ahlakta, servette ve yönetimde farklı dereceler vardır. Buna Kur’an fazl diyor. Ortada olanlar eğer ekseriyette ise bu, vasıfsız topluluktur. İslamiyet bu sıralamayı kabul etmektedir. Eğer ortada olanlar az, uçlarda olanlar daha çoksa bunlar vasıflı topluluktur. Kapitalistler vasıflı toplulukları kabul ederler. Sosyalistler derecesiz toplulukları kabul ederler. Yani kapitalistlerde hem sınıf vardır hem derece. Sosyalistlerde her ikisi de yoktur. İslamiyet’te ise derece vardır, sınıf yoktur. Bugün sosyalizm kenara çekilmiş, kapitalizm çırpınmakta, sınıflı topluluğu yaşatmayı istemektedir.
- ظلمveعلوköklerini karşılaştırınız.
- ظلمve علوköklerinde لمve موyakın harflerdir. Birinde ظdiğerinde عvardır.
- فَ(فَانْظُرْ) ne Fa’sıdır?
- Beyan Fa’sıdır. Bu olaydan sonra ne olur? Bu olayların sonunda şunlar olur. Olaylar arasında takip ile sebep-sonuç vardır. Kur’an’daki فَharfini alıp tasnif etmeliyiz. Kaç çeşit فَolduğunu bulmalıyız. Sonra da her grubu tanımlamalıyız. Örneğin فَsekiz manaya gelir demeliyiz. Ondan sonra tefsirde فَburada şu manadadır demeliyiz. İhtimalleri sıralamalıyız. Yüz lojmanlı apartmanlar yapıp katlarda Kur’an seminerlerini başlattığımız zaman bunları yapacağız. Yüz sene sonra apartmanların en az yarısında Kur’an seminerleri okunacak, bunlar yapılacaktır. Akevler yapsın yapmasın bunlar olacaktır. Her yerde Kur’an çalışmalarının başlaması gerekir.
- Nazar etme gözetleme anlamında mıdır?
- نَظَرkorkuluk demektir, bakmak anlamındadır, رَأْي ise görmek anlamındadır. رَأْي derinlemesine görmek, نَظَر genişlemesine görmek, بَصَر uzağı görmek, شُهُود ise içinde bulunmak, her yönüyle görmek demektir. رَايَة uzaktan görülebilen işaret demektir. بَصَر göz demektir. نظر Kur’an’da 129, نضد ise 3 defa geçer. Toplam 132 (22*3*11) eder. ن belirsizliği, ظ karanlığı, ر tekrarı ifade eder.
Musa’yı anlatır. Anlatmayı burada bitirir. Mümin okuyucuya “nazar et” der. Bundan sonra neler olduğu başka surede anlatılır. Bundan sonraki surede anlatılır der. Senaryo yazarken veya tebliğ yaparken en az üç sahnenin olması gerekir. Birincisinde olaylardan bahsedecek, seyircileri düşündürecek, merakta bırakacaksın. İkincisinde başka sahne anlatılacak konuya biraz daha ısındıracaksın. Üçüncüsünde ise konuyu takdim edeceksin. Bu üç sure bunu yapıyor. Bu sure ikincisidir.
Müminlerin daha yapacakları çok iş vardır. Piyesler yazıp Adil Düzeni anlatmaları gerekir. Yalova’da başlamıştık. Allah izin vermemiştir. Diyanet İşleri, personelini burada istihdam edebilir. Cami dernekleri topladıkları meblağın bir kısmını buna yatırabilir ve senaryo yazanlara verebilirler. Herkes yarışa girer ve Kur’an düzeni senaryoları ortaya çıkar.
Tayyar Altıkulaç İslam Ansiklopedisi’ni çıkararak bin sene önceki İslamiyet’i anlatmıştır. Buna elbette ihtiyaç varsa da bugün şimdiki yazarlar nerededir? Biz hep yatakta, geçmiş olayları sayıklayan rüyalarla mı ömrümüzü geçireceğiz?
Biz 50 sene önce yola çıkmışızdır. Siyaset yapmışızdır. Allah bizi yalnız Türkiye’ye değil dünyaya hükmeden mevkilere getirmiştir. İktidara gelenler ne yapmışlardır? Önce Kur’an’ı anlamayı ve uygulamayı unutarak sadece tilavetiyle ilgilenmişlerdir. Zaferin verdiği sarhoşlukla ganimetlere dalmışlardır. Bizim de ömrümüz son bulmak üzeredir. Kemalettin Erbakan’ı geçen hafta Hakk’ın rahmetine yolcu ettik. Sizlere, genç okuyuculara bayrağı devretmek istiyoruz. Nöbetinize uzak uzak dolaşıyorsunuz. Siz gelmezseniz Allah başkasına bu görevi verecektir. Bunlar kafirler istemese de olacaktır.
- Bugüne gelinirse neyi beklememiz gerekir?
- Evet, bugün de bekliyoruz. Beklediğimiz basittir. Faizli, karşılıksız Dolar’a dayalı paranın yerine faizsiz sistemin kurulmasıdır. Esasen faizli sistemin ömrü tamamlanmıştır. Tam istihdam sağlandığı için yeni işyerleri açılamamaktadır. Kredi vererek faiz alacak işyeri bulunamamaktadır. Geçmişte ekonomik krizler ve savaşlarla bu sorunlar çözülüyordu. O imkân da sona ermektedir. Tarihte görülmemiş büyük bir ekonomik kriz beklenmektedir. Arkasından cihan savaşı, tarihte görülmemiş belki ikinci cihan savaşının on katı büyüklüğünde bir savaş bekleniyor. Bundan kurtulmak için tek yol vardır. Kur’an yolu, Adil Düzen, ortaklık sistemi, barış sistemi yolu. Akevler elli yıllık çalışmaları ile hazırlık safhasını tamamlamıştır. İnsanlığı İslam düzenine davet etmektedir.
- مُفْسِدile فَاسِقkelimelerini karşılaştırınız.
- فِسْقşeriatın dışına çıkma, kurallara uymamadır. Bugün insanlık فِسْق içindedir. Yazılanlar başka, yapılanlar başkadır. Kendi kendilerini kandırıp dururlar. فسَاد ise düzeni bozmadır. Terör fesattır. Sokağa çıkma yasağı fesattır. Mahkemelerin 50 yıl sürmesi fesattır. Tarıma arazi bulacağım diye insanları evsiz, yurtsuz bırakmak fesattır. Tarıma elverişli yerler yeterinden fazla ise tesislerin altyapısını getirirsiniz. Halka denilir ki “İstediğin yerde hazırlanan projeye göre inşaat yapabilirsiniz”. Ancak bundan sonra vatandaş zeytin ağacını keser de ev yaparsa cezalandırılır. İstanbul’daki sömürü sermayesine kredi ver, fabrikaları Anadolu’da değil de İstanbul’da kursun. Aç kalan Anadolu halkı kalksın İstanbul’a taşınsın. Çadırlarda rutubetli gecekondularda yaşasın. Senin para babalarına hizmet etsin. Sonra sen onun gecekondusunu da yık. Biz bunu 50 senedir söylüyoruz. Biri çıkıp da “Hayır, doğru değil.” demiyor. Sorunlar çözülüyor. Şimdi de yap işlet modelleri Anadolu’da yapılıyor. Fabrika kurulmuyor. Ya mesken ya altyapı. Borçla çalışacak, iş yeri yine yok. Allah aşkına söyleyin bana bu intihar değil midir? Ben bunları söylüyorum. “Fikirlerin pratik değil.” diyorlar.
- فَسَاد, فِسْق, فُجُور, فِتْنَةkelimelerini inceleyiniz.
- فile başlayan bu kelimeler hep bozulmayı, dağılmayı içerir. Fesad/ فَسَادterörü, fısk/فِسْق kanunsuzluğu, fitne/ فِتْنَةhuzursuzluğu, dedikoduyu, fücur/ فُجُورinsanları birbirine düşman ederek onları savaştırarak çıkar sağlamayı ifade eder. Bunun üzerine çalışmamız gerekir.
YORUM
Dokuz ayet nelerdir?
- Asa/عَصَى
- Bugünkü teknolojidir. Onlara dayanarak yaşıyoruz, onlara dayanarak çalışıyoruz. Özel mülkiyettir ve herkes için ayrıdır. Bellidir. Bilgisayar asadır, araba asadır.
- Ganem sermayedir. Teknoloji sayesinde serbest yönetilir. Muhasebe ve projedir.
- Başka işlerde de kullanılır. Savunmada, ilmi araştırmalarda teknoloji ile iş yapılır.
- Altın bonodur, sihir karşılıksız paradır. Sonunda altın bonosu karşılıksız faiz parasını yutar.
- Altın bonosu sayesinde faize dayalı servetleri yarılır. Onun sayesinde çöl tarafına geçer, bakir yerlere gidilir, orada yüz lojmanlı apartmanlar kurulur, üçüncü bin yıl uygarlığı başlar.
- Kentlerde kalanlar, köylerde kalanlar, yüz lojmanlı apartmanlara taşınmayanlar faizli işçilik sisteminde hayatlarına devam edeceklerdir. 500 sene sonra ömürleri sona erecektir.
- Yed/يَد
a) Ceybجَيْبiş yerleridir.
c) جَنَاحmakinalardır.
d) جَيْبaynı zamandaambarlardır.
e) ضَمّetmek, emekle makineleri birleştirmektir.
f) سُلُوكemek üretmektir.
h) خُرُوجürünün ortaya çıkması, ortak çalışma ile kendiliğinden ortak ürünün meydana gelmesidir.
i) Beyaz el ürüne dönüşmüş eldir. Emek, ürün olur.
j) El ise girdiği gibi kalacaktır. Emek ve tesisler üretime girerler girdikleri gibi çıkarlar. Halbuki hammadde girer ve yok olur mamul çıkar. Emek ve tesis ise gayrısı olarak çıkarlar.
Ayrıca bir ayette hepsi sayılır. (Araf 7/133)
- Tufan/الطُّوفَانekonomik krizdir. Mal veya para bolluğu nedeniyle döngünün ve dengenin durmasıdır.
- Kan/الدَّمbugünkü terörizmdir.
- Çekirge/الْجَرَادbugünkü çevre kirliliğidir. Biyolojik ve kimyasal, atomik kirliliktir.
- Kummel/الْقُمَّلbulaşıcı hastalıklardır, virüslerdir.
- Kurbağa/الضَّفَادِع kara ve deniz arasında oluşan kirliliktir. Denizlerdeki atıklarıdır.
Seminer burada bitmiştir. Musa’ya Verilen Dokuz Mucizenin Günümüzdeki Manasıadlı bir çalışma hazırladım. Ek olarak bunu da ekliyorum. Semineri düzeltenler düzeltmeyecektir. Burada da okunmayacaktır. Seminere katılanlardan isteyenler düzeltecek, katkıda bulunacaktır. Bir de bu araştırmanın bir girişimcisi olmalı. Semineri düzeltenler, girişimci olmamalıdır.
Öz Türkçe ile:
“Onlara çattılar ve kendileri ezerek ve üstün olarak ona kesin inanır oldular. Bozguncuların sonunun nasıl olduğunu görmeyi bekle.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ve onunla cehd ettiler ve nefisleri onu zulmen ve u’luyyen istiykan etti. Müfsitlerin a’kıbetinin nasıl kevn ettiğine nazar et.”
وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
(14)
***
Semineri takip eden değerli Kardeşlerim,
Ben hep ikili çalışmalar yaptım. İlk çalışmamı Fehmi Koru ile ikinci çalışmamı Reşat Erol ile yaptım. Bir kitap veya dergi üzerinde çalıştım. Sonra Arif Ersoy ve Süleyman Akdemir ile çalıştım. Bugün dördünü de tanıyorsunuz. Onlar gibi olmak istiyorsanız, aşağıda yaptığım işletmenin sorumluluğunu alınız ve çalışmaya koyulunuz.
Fehmi Koru, Reşat Erol, Arif Ersoy, Süleyman Akdemir, Lütfi Hocaoğlu, Tayibet Erzen semineri yayına hazırladıkları için sorumlu olamazlar.
Birden fazla talip çıkarsa bunu onlardan seçtiğime vereceğim ama onlar için aynı sözleşme ile başka kitap ortaya koyacağım. Kitapçılık işletmeleri gelişecektir.
İstanbul, Yenibosna; 12 EYLÜL 2020
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:
Yazar REŞAT NURİ EROL
Ecz. TAYİBET ERZEN
Doç. Dr. SÜLEYMAN AKDEMİR