NEML SÛRESİ- 4. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُدَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَى كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ (15) وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُدَ وَقَالَ يَاأَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ (16) وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ (17) حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَاأَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ (18) فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ (19)
15) Yücelik Davud ve Süleyman’a ilim verdik. İnanmış kullarının çoğundan bizi üste koymuş Allah’ındır
16) Süleyman Davud’un yerini aldı. Ey kimseler dedi bize kuşdili öğretildi. Bize her nesne verildi. Açıklayan üstünlük budur.
17) Süleyman’a cinlerden, kişilerden, kuşlardan onun ordusu toplandı. Düzen içinde yürüyorlardı.
Karıncalar göbeğine gelinceye dek. Bir karınca ey karıncalar Süleyman’ın ordusu tarafından çiğnenmemeniz için yuvalarınıza girin. Onlar şuur etmiyorlar.
18) Sözüne gülerek gülümsedi de yetiştiricim dedi. Beni düzgün yürüt. Bana ve ana babama verdiğin varlığı karşılayayım. Senin seveceğin uygun işleri işleyeyim de. Yaşatmanla uygun işler yapanların içine sok.
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُدَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَى كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ (15)
Davud ve Süleyman’a ilim verdik. İkisi “değer güvenmiş kullarından çoğu üzerine bizi üste koymuş Allah’ındır” dediler. (15)
1. “وَ” nereye atfedilir?
- Yer itibarı ile önce Musa’yı anlatmış olup şimdi ise Musa’nın başlattıklarını tamamlayan Davut ile oğlu Süleyman anlatılır. Birinin zarf olarak birinin haber olarak gelmesi bu atfı zorlaştırır. “Hasan’la konuşurken kimse yoktu, sular şarıl şarıl akıyordu” dediğinizde cümle sahih olursa da alakasız iki şeyi atfedilmiş olur.
2. “لَقَدْ”ı tahlil ediniz.
- ل belirlemek için gelir. Tekid eder. قَدْ da ise قَدَم den م düşmüştür. Öne geçme anlamındadır, şimdiki zamanı takdim eder. Mazi ile “kad”ın gelmesi geçmişte olmuş ve o hal devam eder demektir. Kur’an’da muzari ile beraber üç defa geçer.
Dilciler muzari üzerinde bazen manasını verirler ve Araplar böyle kullanıyorlarsa da Kur’an bu manada kullanmaz. Aksine oralarda çok daha fazla tahlil vardır. Bu durumda mazide geçmişte olmuş halen devam eden olaylar, muzaride ise şimdiki zaman ve bundan sonra devam edecekler demektir.
Burada mazinin üzerine gelmiştir. Musa’nın şeriatını ifade eder. Davud’un ve Süleyman’ın şeriatı ise bugün devam etmektedir. Bu sebeple velekad getirilir. Bugünkü İsrail oğullarının zenginliği Davud’un ve Süleyman’ın kurduğu düzenle sağlanır.
3. Bu surede “وَلَقَدْ” kaç defa geçer, neleri ayırır?
- Bu surede iki defa geçer. Biri burada Davut ile Süleyman’ı anlatır. Diğeri Semud ile Lut’u anlatır. Bunun dışındaki peygamberlerden bahsetmez. Bu iki çiftin özelliği daha önce gelen peygamberlerin kurdukları uygarlıklar üzerine görev/iş yapmalarıdır. Başka peygamberlerde geçmez.
4. Ayette “ateyna” kaç defa geçer?
- Bir defa geçer. Davud’a ilmin verildiğini söyler. Âd’da ise irsalden bahsedilir. Çünkü onlara kitap verilmemiştir. Burada da aslında Tevrat gibi kitapları yoktur. Tevrat ilmi verilmiştir. Bugün de Akevler’e ilmî çalışmalar verilmiştir. Birinci Kur’an uygarlığı Musa’nın uygarlığıysa, ikinci Kur’an uygarlığı yani bizim uygarlığımız Davud ve Süleyman uygarlığıdır. Birinci uygarlık Nuh uygarlığıysa, bizim uygarlığımız Semud ve Lut uygarlığıdır. Kur’an’da anlatılanlar hep bize ikinci Kur’an uygarlığının nasıl kurulacağını anlatır. Bu aynı zamanda kuracağımız anlamına da gelir. Adım adım oraya doğru gitmekteyiz. Yirminci yüzyıl dönemlerinin tarihi yazılmalıdır. Kur’an’ı bu asırda nasıl ve ne şekilde anladığımızı ve neler yaşadığımızı daha iyi görmüş oluruz.
5. “Ateytü” demeyip de “ateyna” diyor, neden?
- Allah bizzat yapmayıp hepsini sünnetullah denilen doğa kanunları içinde ve görevliler eliyle yapar demektir. Onun için hep “-na” kullanılır. Bugün kurmakta olduğumuz üçüncü binyıl uygarlığı tamamen doğal ve sosyal kanunlar içinde oluşacaktır.
6. Davud’u inceleyiniz.
- DVD böcek kurdudur. Sonra arı veya karınca olur. Davut kişi uygarlığını kitap uygarlığına geçirir. Bizim bugün yapmakta olduğumuza benzer inkılap yapar. Bu bize Adil Düzen’in iktidar olacağını bildirir. Semt kooperatiflerini kurduğumuz zaman mevcut olan partiler ortaklık düzenine geçme üzerinde anlaşırlar. Belki de 2033’ten evvel ortaklık düzeni kurulmuş olur ya da 2066’da. 100 lojmanlı işyeri apartmanlarını 2066’larda yaparız yani kırk seneye kalmadan iktidar oluruz. Ne olacağını biliyoruz ama ne zaman olacağını bilmiyoruz, nasıl olacağını bilmiyoruz.
7. Süleyman’ı inceleyiniz.
- Süleyman barışçık demektir. Küçük barışçı. Süleyman barışmak suretiyle güçlü bir imparatorluk kurar. Belkıs ile anlaşarak gücünü birden büyütür. Köşkten ve zenginlikten bahsedilir. Türkiye Adil Düzen’i kurduğu zaman güçlü ve zengin bir devlet bizimle anlaşacak, belki de o devletin başında bir hanım olacak yahut o devletin silahı değil parası olacaktır. Köşk iktidardır. İki devlet birleşip tek devlet olacaklardır. Nasıl rüya tabiri yapılıyorsa Kur’an’da anlatılanlar böyle tarif edilecek, bunlardan biri gerçekleşmiş olacaktır.
8. Davud Süleyman’a “ve” ile atfedilir, tekrar “ve ateyna” denmez. Neden?
- Atfedilir. Çünkü biri diğerinin devamıdır. Farklıdır, çünkü Davut sanayide inkılap yaparken Süleyman ise inşaatta inkılap yapar. Gemileri o inşa eder. Kudüs’ü o kurar.
9. İlim nekredir. Neden?
- Demek ki Davut ve Süleyman’a bizim bilmediğimiz ilim verilir. İkisine bir ilim verilir. İki kişi aynı şeyi bilir, ikisi de ne bildiğini karşı tarafın da bildiğini bilirse o tek ilim olur. Diyelim ki ben entegrali biliyorum, Dr. Hocaoğlu da biliyor. Ben benim bildiğim entegrali doktorun da bildiğini biliyorum, Doktor da onun bildiği entegrali benim de bildiğimi biliyorsa o zaman biz bir bilgiye sahibiz. Ayrı biliyorsa ikimiz başka başka entegrale sahibiz demektir. Topluluk böylece bir ilme sahip olmuş olur. İkisinin iki ilmi değil de tek ilmi bildiğini belirtmek için gelmiştir. İlmen vahden demektedir.
Bugün bizler Davut ve Süleyman’ın yüklendiği görevi yüklenmiş bulunuyoruz. Farklı ilme sahip olmamız gerekir. İşte Allah Adil Düzen’i yalnız bize öğretiyor ama kimse öğrenmek istemiyor. Biz onlara anlatmak için yırtınıyoruz ama kimse dinlemeye yanaşmıyor. Bu da bizim Davut ve Süleyman’ın vârisleri olduğumuzu belirtir.
10. Bugün verilen ilim de nekre midir?
- Evet, bugün bizim bildiğimiz Adil Düzen’i kimse bilmiyor, Kur’an’ı kimse bizim gibi yorumlamıyor. Yazdıklarımız çok basit çok kolay olmakla beraber anlamıyorlar.
Seminerleri okuyorsanız, anlıyorsanız, zevk alıyorsanız siz Davut ve Süleyman’ın vârislerisiniz. Okuyor veya dinliyor ama anlamıyorsanız yahut okumaktan zevk almıyorsanız üçüncü binyıl uygarlığının mümini değilsiniz demektir.
Anlamak başka kabullenmek başkadır. Ben Marksizm’i çok iyi biliyorum ama bu Marksizm’i kabul ediyorum demek değildir. Bu seminerleri anlıyorsanız siz Davud’un vârisisiniz demektir; siz kabul etmeseniz de. Nitekim Mete Firidin ile Sam Adian anlıyorlar ama kabullenmiyorlar. Onlar da Davut ve Süleyman’ın Müslim vârisleri olmakla birlikte bir türlü mümin varisleri olamıyorlar.
11. “وَقَالَا”deki “Ve” neyi neye atfeder?
- İnsanlarda dört meleke vardır; ilimde, ahlakta, servette, görevde farklı yerleri alır. Ama burada sınıf meydana gelmez. Sadece ilimde sınıflanma vardır; ümmî, sâil, âmil, zâkir, fakih ve râsih. Davut ve Süleyman râsih mertebesindedirler. Onlara ilimde bu mertebe verilmiş, diğerlerinden üstün kılınmışlardır. Kur’an bu konuda her ilim sahibinin üstünde bir ilim sahibi vardır demektedir. Bununla beraber ilimde iş bölümü vardır. Mühendislikte ben Mete’den daha âlim olurum, tıpta da Mete benden daha âlim olur. Davut ve Süleyman buna işaret ederek kendilerindeki bu üstünlükten dolayı diğer insanlara tahakküm hakları olmadığını hamdin ise Allah’a ait olduğunu ifade ederler. Onlara ilmi Allah verir. Onlar da bu ikramdan dolayı şükrederler. Yani bildiklerini öğretirler ve ücret istemezler.
12. Hamdi inceleyiniz.
- XMD cümle kapısıdır. Bir karyede çardaklar veya çadırlar kurulur. Karye başkanının çadırı veya çardağı görkemli olur. O kapının adı hamddir. Davut ile Süleyman kendilerindeki nimetin kendi çalışmaları sonunda elde edilen bir değer olmayıp Allah’ın ihsanı olduğunu ve hamdin ona ait olduğunu ifade etmektedirler. Biz de sahip olduğumuz tüm nimetlerin bizim çalışmamızın sonucu ile değil, Allah’ın bize inamı olduğunu bilmeliyiz. Bizler onları değerlendirebiliyor muyuz? Görevlerimizi yapabiliyor muyuz? O’ndan korkmalıyız.
13- “Fadl”ı inceleyiniz.
- “Fadl” deriden yapılan gömlektir. Avcılık döneminde et için avlanan hayvanlardan arta kalan derilerden elbise yapıldığı için buna “fazlalık, artı” denir.
F ayrılık demektir. W katlanabilme anlamındadır. L belirliliği ifade eder.
14- “Fadl” üstünlük müdür?
- “Fadl” üstünlük değil fazlalıktır. Bende 1.000 adet var, sende 1.500 adet varsa, sende 500 kadar fazlalık var demektir. Fazilet sahibinde üstünlük vardır ama kendi içinde üstünlük vardır. Başkalarının üzerinde üstünlük anlamına gelmez. عَلَا gelirse onlar üzerinde üstünlük anlamı çıkar. Allah varlıkları var etmiş, birinde bir fazlalık varsa, diğerinde de bir eksiklik varsa, fazlalık olanı eksiklik olana kullandırır. Böylece ikisi arasında bir bağ doğar. Birlik oluşur. Birlikte güç oluşturur. İşte, birlikten doğan güce hamt denir.
15. “Hamt” “tafdil”le nasıl dengelenir?
- 100 dönüm arazi var ama birbirinden birer kilometre mesafededir. Her dönümün değeri 100 liradır. Bunlar birbirine yaklaşırlarsa değerleri artar, birleşirse değer tepeye çıkar. Böylece rant oluşur. Hiçbir değeri olmayan kâğıt doların değeri, mevcut insanları bir araya getiren gücünden kaynaklanır. O halde nakit aynı zamanda hamt demektir. Meşru nakdin iki özelliği olur. Gerçek varlıkları temsil eder. Karşılıksız olmaz.
16- Kesir ile ekser arasında ne fark vardır?
- Kesir çok demektir 1.000 kişide 10 kesirdir. Ekser ise çoğunluk demektir, 501 ve üzeridir. Yani kesir insanlar arasında çok kimse anlamına gelir.
17- عَبْد kelimesini inceleyiniz.
- عبد hamt kapısında nöbet tutan kimsedir. Bir kimse bütün emeğini birisine vermişse o abddir. Bir kısmını vermek ameldir. İnsan yalnız Allah’a ibadet eder. Doların esiri olanlar doların sahibinin abdidirler.
Biraz önce ifade edildiği üzere “fadl” deriden yapılan gömlektir. Avcılık döneminde et için avlanan hayvanlardan arta kalan deriden elbise yapıldığı için buna “fazlalık, artı” denmiştir. Bunu Allah’ın halifesi olarak insanlar elde ederler. Allah adına elde edildiği için topluluk ona kefil olur. Abdlik değil amelelik vardır. Nakit ise merkez tarafından çıkarılır, karşılıksızdır, tekeldir. Adil Düzen semtlerinde nakit değil semt bonosu geçer. Peşin alışverişlerde nakit geçerli olur.
18. Mümin ibad kimlerdir?
- Müslimler şeriatı kabul ederler. Müminler ise şeriatın uygulanmasında görevli olurlar. Üretim serbesttir, alıp satma da serbesttir. Kimse kalitesiz mal ürettiği için suçlanamaz. Eğer bir değer topluluğun garantisinde olacaksa o zaman onun topluluğun kontrolünde olması gerekir. Tedayünde ve tebayüde yazma emredilmiştir. Az olsun çok olsun tebayüde, tedayünde, teavünde yazılacaktır. Bey’de, deynde, avnde yazma muhasebedeki yazma zorunluğunu getirir. Yazmakla kontrol etmekle yükümlü olan kimseler müminlerdir. Bunlar görevlilerdir. Görevlilerin bir kısmı denetlerler. Davut ile Süleyman iktidarı temsil ederler. Askeri hiyerarşi ifade edilmiş olur.
19. İslam’ın bugünkü demokrasiden farkı nedir?
- Bugünkü demokraside Müslim ile mümin arasında fark yoktur. Herkes zorla askere alınır. İslamiyet’te ise müminler bedenen askerlik, Müslimler malen askerlik yaparlar. Bedelin miktarını başkan belirler. Askerlik yapmak isteyen çoksa bedeli düşürür, askerlik yapmak isteyen azsa bedeli yükseltir. Böylece askerlik yapanların sayısı dengede tutulur.
***
وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُدَ وَقَالَ يَاأَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ (16)
Süleyman Davud’un yerini aldı. “Ey kimseler bize kuşdili öğretildi ve bize her nesneden verildi. Bu açıklayan üstünlüktür.” dedi. (16)
1. “Ve” harfi nereye atfeder?
- “Velekad ateyna”ya atfedilir. Davut ve Süleyman’a ilim ve makam verilir. Bugün Allah bize ilim vermişse de makam vermemiştir. Musa’nın ve Nuh’un yerindeyiz. Bundan sonraki Adil Düzen çalışanlarına Allah makam da verecektir. Hazırlıklı olun. Vakit yaklaşmıştır. Sarsıntı geçirmekteyiz. Ancak nekahet dönemine girmek üzereyiz. Çok alametler belirmiştir.
2. Süleyman Davut’un oğlu mudur?
- Mirasçı olduğuna göre demek ki oğludur. Başka yerde de Süleyman’ı Davud’a hibe ettik diyor. Zürriyet olarak diğer peygamberler için de beyan etmektedir. Harun için “ehahu” (kardeşi) diyor. Yakup için “nafile” diyor.
3. Miras nedir?
- Ekonomik işletmelerin ömürleri insanların ömründen fazladır. Bir işletme babadan oğluna intikal ederse işletme varlığını korur. Yoksa işletme oluşmaz. Türkiye’de Sabancı ile Koç aileleri baba miraslarına sahip çıktıkları için bütün Türkiye’de var olan etkin iki firmadır. Bir de Yahudi firmaları varlıklarını sürdürürler. Demek miras kişilere hak olarak intikal etmez görev olarak intikal eder. Meta mülkiyeti bunu sağlamak içindir. Süleyman Davud’a vâris olmuştur. Böylece İsrail devleti oluşmuştur. Süleyman’dan sonra devlet yıkılmıştır. Ama çölde aldıkları eğitimden sonra Davut’a vâris olan Süleyman öyle devlet kurmuştur ki yaptığı mabet hala duruyor. İsrail oğulları hala dünyaya hâkimdirler. Bugünkü Batı uygarlığının oluşturucusu onlardır. Bundan sonra da varlıklarını sürdürecekler ama artık derin güç olarak sadece bilgileri ve sermayeleri ile meşru sistem içinde insanlığa hizmete devam edeceklerdir. Etmek istemeyenler, hizmeti değil de sömürüyü tercih edenler eleneceklerdir.
4. “Ve Kale”deki “Ve” nereye atıftır?
- Vâris oldu ve kavl etti demektir. Daha önce babasının bir danışmanı bir veziri iken babası vefat edince yönetim eline geçer ve başkan olarak hitap eder. Babası bir kavmin başkanı iken Süleyman artık süper güç olur. Artık dünyaya hükmetme görevini de yüklenir. Buradan anlıyoruz ki her dönemde dünyaya hükmeden süper güç vardır. Bugünün süper gücü de ABD Başkanı Trump vardır. Ey nâs diye hitap etme gücündedir.
5. Ey beni İsrail veya ey halkım demeyip Ey nas diye hitap eder, Neden?
- Babası zamanında kazanılmış zaferlerle süper güç olur. Güçlü ordusu oluşur. Çevresini savaşmadan emrine alır. Selçuklular yıkılınca Anadolu beylikleri hâkim olurlar. Sonra Osmanlıların Batı’ya karşı kazandıkları zaferlerin etkisiyle beylikler bir bir teslim olurlar. Sonra tüm dünya boyun eğer. Sonra bu üstünlük İngilizlere ve Ruslara geçer. Şimdi ise ABD hâkimdir.
6. Kuşdili bugün bilinmekte midir?
- Süleyman’ın kıssasında Musa’dakine benzer mucizeler vardır. Mucizeler o zaman gerçekten olmuşlardır. Ama o mucizeler bir şeyleri remzeder. Bugünü anlatır. Sanayi inkılabından sonra çıkan varlıkları anlatır. Sosyal varlıkları anlatır. Kuşlar, karıncalar, cinler yer alır. Köşk de vardır.
Yirminci yüzyılın sonunda olmaz görünenler olur. Kuşların insanların dili gibi dilleri vardır, harf sayıları 60’a yakındır. Bunların konuşmalarını bilgisayara alabiliyoruz. Harfleri ayırt edebiliyoruz. Ancak henüz manalarını anlamış değiliz. Papağan bizim çıkardığımız kelimeleri çıkarır ve cevap verebilir. Bilgisayar bizimle konuşabiliyor. Arıların dillerini çözmüş bulunuyoruz; sesle değil de şekille konuşuyorlar. Henüz cinlerle konuşamıyoruz, galaksilerdeki insanlarla haberleşemiyoruz. Bugünkü bilgimizle zihnen hepsini yapamıyoruz. Bugünkü teknoloji onu başaramıyor.
Cinler vardır. Aralarında konuşuyorlar. Onlar atom yapısında olduğu için bizim ses bandımız ile konuşmazlar. Belki de X ışınlarına benzer dalgaları kullanıyorlar. Daha dalgalarla iletişim kuramıyoruz. Her cismin ışık hızı vardır. Kendi hızı ve dalgasını hızı. Bu hızların çarpımı ışık hızının karesini verir: u*v=C^2 Bugünkü kimya ve fizik bu ikilinin matematiği ile açıklanabiliyor. Bilgisayar yapımında ışık hızından büyük hızlardan yararlanılır.
Henüz bunların araçlarını yapmış değiliz. O araçları yaptığımızda cinlerle haberleşebilecek ve galaksilerdekiler ile konuşabileceğiz. Hatta ışınlama yaparak insan birkaç saniye sonra Ay’da olabilir.
Sonuç olarak şu söylenebilir; Süleyman’ın kullandığı tekniğin büyük kısmına henüz ulaşmış değiliz.
Bunlar fizikteki açıklamalar. Sosyal açıklamalar nasıldır? Sarayda camlı döşeme. Etekleri çekmesi ne anlamlara gelir. Bunları üçüncü binyıl uygarlığını uygularken göreceğiz.
Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarının yapı bakımından birbirlerine tam benzer olacağını ifade eder. Her şey benzer yerlerde olur. Artık insanlar gittikleri yerde tıpkısını bulurlar.
7. “Ve utina”daki “Ve” nereye atfeder?
- “Ullimna”ya atfedilir. Kuş dili öğretildi diyor, her şeyi verdi diyor.
8. Buradaki “Na” kimlerdir?
- Davud’la Süleyman’dır. O zaman sağken vâris olur. Belli yaşa gelince yönetimi oğluna devreder. İnsanlık Anayasası’ndaki fahri başkanlık müessesesine işaret etmiş olur. 63 ile 70 arasında faal görevlerini haleflerine devrederler.
9. “MinKülliŞey” ne demektir? Nasıl küll oluyor?
- Nekredeki Küll türü ifade eder, Min de cinsi ifade eder. Her şeyden gereken verildi demek olur. İhtiyacımız olan her şey verildi anlamındadır. ‘Sofrada ne var’ diyerek sorulduğunda, ‘her şey var’ derseniz, caiz olan her şey var anlamı çıkar, yoksa bütün kâinat orada olmaz. O halde burada “küll” mecazi anlamındadır. Küll-cüz alakası mevcuttur. Küllü söylerseniz cüz olarak ihtiyacınız olan her şey anlamındadır. Kur’an’da küllü şey hep anlamında geçer.
10. Fadl nasıl Mübin olur?
- “El-Fadli’l-Mübin” yalnız burada geçer. Yalnız Davud ve Süleyman’a verilir. Başka bir kimsede olmayan fadldır. Mübin olması, açıklayıcı olması, beyan edici olmasından ileri gelir. Demek ki Peygamber Süleyman’ın kıssasındaki olağandışı olaylar yalnız ona verilir, onlar da bir şeylerin anlatılması için verilir. Gözle görülemeyecek olayları tespit eder.
11. Fadl marifedir; hangi fadlı tarif eder?
- “Haza” işareti tekildir. Bir şeye işaret edilir, o da bu ifadeye en yakın olana işaret edilir. Her şeyin verilmesi. Her şeyde nasıl ve ne hüküm verilir. Bütün olaylar onunla hükme bağlanır. Kıyası anlatır. Kur’an’da her şeyden bir örnek seçilir. Kur’an’da örneği olmayan bir şey yoktur. Herhangi bir olayla karşılaştığınız zaman onun benzerini bulacaksınız ve onun hükmünü o olaya uygulayacaksınız. Kur’an’da her şey vardırın manası budur.
12. “Haza” neyi işaret eder?
- Bana her şeyden verildi ifadesindeki söze işaret edilir. Her şeyin kendisine işaret edilir. Öyle olsaydı “zalike” derdi. Söz açıklayıcı olup “Kıyas yapın” demektir.
13. Bugün müminlerden tafdil edilenler kimlerdir?
- Kur’an’ı bugünkü ilimlerle yorumlayarak onu uygulamaya çalışanlardır. Akevler elli senedir bunun çabası içindedir. Önce Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası’nı ortaya koymuştur. Adil Düzen’i tüm dünyaya duyurmuştur. Bugün tüm dünyada Millî Görüşçüler gündemdedir. Birileri çıkıp da bizim de Adil Düzen gibi bir düzen çalışmamız var, biz de tüm dünyaya etki ettik diyebiliyor mu? Diyen varsa öğrenelim de onlara biat edelim.
Kur’an meydan okuyor, mislini getirin diyor. Biz de meydan okuyoruz; Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası benzeri bir eser getirin, karşılaştıralım. Onlar getirmezler, getiremezler; sadece getirenleri susturmakla meşguldürler. Çağın Davud’u ve Süleyman’ı geliyor. Ortaklık mucizesini gösterecek ve insanlık haşr olacaktır.
14. Müminlerin Müslimler üzerindeki fadlı nedir?
- İmanda, amelde, takvada Müslimler ile müminler birdir. Sadece emrde müminler Müslimlerden tafdil edilir. Müslimler müminlere ülü’l-emr olamazlar.
Kamu yetkisini müminler kullanırlar. Bu ayetlerde müminlerin Müslimlere tafdil edildiği açıkça ifade edilir.
Bir de müminler arasında rütbeler vardır, ast-üst vardır. Mümin kişi kendisine bir üst seçer. Artık onun emrindedir. Üstünü değiştirebilir ama değiştirinceye kadar onun emrindedir. Müslimlerde ast-üst yoktur. Güvenlik işlerinde Müslimler ast müminler üsttürler. İslamiyet’te eşitlik yoktur, adalet vardır. Adil Düzen çalışanlarının bu ayırımı da iyi bilmeleri gerekir.
***
وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ (17)
Süleyman için cinlerden, kişilerden, kuşlardan onun ordusu toplandı. Düzen içinde yürüyorlardı (17).
1. Buradaki “ve” nereye atfeder?
- Vâris oldu ve haşrolundu diyor. Hükümdarların cülus merasimleri yapılır. Bu cülus merasimi topluluğun onun başkanlığını kabul etmesi demektir. Herkese duyurulması demektir. Aynı zamanda başkanın imtihanıdır. Vâris olma atamadır. Haşrolunması ise bu irsiyetin toplulukça kabullenilmesidir.
2. Süleyman’ın haşirleri kimledir? Neden zikredilmez?
- İslamiyet’te devlet merkezi vardır. Merkez ildir. Merkez ilin merkez bucağı vardır. Devlet başkanı merkez bucağının başkanıdır. Taşra illerin başkanları o yerlerdeki bucaklarda bulunur. Her bucak bağımsız bir site devletidir, iç işlerinde tamamen serbesttir.
3. Ortaklık düzeninde haşirler kimlerdir?
- Ortaklıkta hücre yapılar vardır, bunlar bucaklardır. Her bucak bağımsız bir site devletidir. Bunlar iç işlerinde tamamen bağımsızdırlar. Ayrıca ilmi, mesleki ve ahlaki dayanışmalar vardır. Burada da bağımsızlık ve dayanışma söz konusudur. Siyasi dayanışma ise merkezi sisteme dayanır. Vatandaşlar Müslim-Mümin diye ayrılır. Müslimler bedel öderler ve bedenen askerlik yapmazlar. Bunlar da serbesttirler. Müminler ise seçtikleri komutana tabidirler, artık o komutan askerde iken ne emrederse onu yaparlar. Gerekirse ölürler. Bunun tipik örneği 15 Temmuz’da Türkiye’de cereyan etmiştir. Üst general komutan emretmiş, astsubay emri yerine getirmiş ve ölmüştür. İşte, haşirin bu hiyerarşidir. Ayrıca bir düsturu teşkilatı yoktur. Şifahi olarak teyit alınmadan askerlikte hiçbir emir geçerli değildir. Bununla beraber muhasebede her şey İnternete geçmektedir. Bu resmi duyurudur. Ast şifahi görüşme yaparak teyit alır.
4. İslamiyet’te orduya nasıl katılınır?
- Muhasebede herkesin nüfus kaydı bulunur. Günü gelince muhasibi mükellefe bildirir. O da er ise istediği mangaya, erbaş ise istediği takıma, subaysa istediği bölüğe, üst subaysa istediği alaya, general ise istediği orduya katılır. Katıldığı yerin kabul etmesi gerekir. Artık ölünceye kadar oranın askeri olur. İsterse birliğini değiştirebilir.
5. Askerlik müddeti ne kadardır?
- Erlere senede bir aydır. Üstler ayrıca eğitim müddetini askerde geçirirler. Müminler askerliklerini tahsillerine göre yaparlar; ilk öğretim mezunları erbaş, lise mezunları subay, yüksek tahsil görenler üst subay, akademik kariyeri olanlar general olarak askerlik yaparlar. Nöbet usulüne göre yaparlar. Olağanüstü haller ile savaşlarda ise dört ay savaşırlar, bir ay evlerinde kalırlar.
6. “Huşire”deki fail kimdir?
- Meçhul fiil olduğu için fâili belirsizdir. Failler komutanlardır. Birliklerini alır ve emredilen yere götürürler. Birliğe katılırlar. Peygamber hazırlık emri verir, sonra dolaşır bulundukları yerden birlikler ordusuna katılır. Dolaşmayı öyle yaparlar ki nereye sefer yapılacağı bildirilmez.
7. Süleyman orduyu niye toplar?
- Toplanmak orduların işidir. Tahta geçen herkes cülus merasimini yapar. Süleyman da cülus merasimi düzenler.
8. Buradaki Lam neyi ifade eder? Süleyman’ın haşirdeki rolü nedir?
- Süleyman’ın cülus merasimini anlatır. Yeni komutan atadığı zaman o birlik cülus merasimini yapar. Komutanımız budur denir. Üst komutan gelir, aşağıdaki komutandan alır ve yeni komutana teslim eder. Yeni komutan da cülus merasimini yapar.
9. Cünud Süleyman’a izafe edilir. Neden?
- Savaşmak, barışmak, devlet başkanına aittir. Savaş kararı aleni alınamayacağı için meclislerde veya kabinelerde görüşülmez. Başkan, genelkurmay başkanı ve başbakan karar alırlar. Alayların savaşa girmesine istişare sonunda başkan karar verir. Cephe savaşlarına ittifakla karar verilir.
10. Cünud marifedir. Bugün bu neyi ifade eder?
- Bugün de ulusal orduları ifade eder. Başkomutan devlet başkanıdır. Genelkurmay başkanı onun genelkurmay başkanıdır. Demokrasi barışta vardır. Savaşın olduğu yerde demokrasi olmaz. Kur’an’da hem askeri hükümler var hem sivil/hukuki hükümler vardır. Bunlar farklı olduğu için ilk bakışta tearuz var gibi görünür. Aslında savaş barış kayıtları göz önünde tutularak çatışma giderilir. Usulde bu da temel kurallardan biridir. İki ayet tearuz ettiğinde hal ve şartlarla telif edilir.
11. “Cinden ve insden” der de “ins ve cinden” demez. Neden?
- Ordu yerli müminlerden oluşur. Ayrıca yabancılar da ülkeye girerken askerlik yapacaklarını beyan edebilirler ve ülkemizde kalabilirler. Bunlar ülkelerinden göçen veya kaçan kimselerdir. Bugün ülkemize gelen Suriyeliler benzeridir. Bunlara göçmen apartmanları yapılır ve oralarda yerleştirilir. Orada çalışıp yaşarlar. Savaşa katılmayı kabul eden göçmenler de orduda yer alırlar. Bugünkü paralı askerlere tekabül eder. Antik çağlarda köleler istihdam edilirdi. Abbasiler Türkleri istihdam ettiler. Osmanlılar yeniçerileri istihdam ettiler. Orduda bunlar temel teşkil eder ki cin önce geçer.
12. Kuş ve balık sürüleri yönlendirilebilir mi?
- Kuşlar orduda haberleşme aracı olarak kullanılır. Birliklerden birliklere haber götürdükleri gibi düşman birliklerini görünce de haber verirler. Ayrıca gagalarına aldıkları taş veya bombalarla birlikleri bombalarlardı. Fil olayı budur. Bugün ise bunların yerini pilotsuz İHA ve SİHA tipindeki uçaklar almıştır. Yarın suni kuşlar şeklinde bunlar hareket edecektir.
13. Bu ayetten bugün bilgisayar merkezini kurarak yararlanırız.
- Türkler içki içmedikleri için bilgisayarı Batılılardan iyi kullanabilirler. Bin bilgisayarcıya Ar-Ge çalışması başlatılabilir ve suni savaş kuşları ve balıkları üretilebilir. Ülkemize gelen füzeler onlar tarafından geri çevrilmeli veya sınırda patlatılmalıdır. Akevler’de bu dersler verilebilir. Parti programlarına sokulabilir.
14. “FeHum”daki “Fe” neye atfeder?
- Haşrın atfedildiği yere atfeder ve takip Fa’sıdır. Birlik bir yerde toplanarak birlikte harekete geçer. Peygamberlerin yaptığı usul uygulanır. Onun için meçhul siygası kullanılır. Süleyman emir verir, bunun üzerine her birlik aldığı emre göre toplanır.
15. “Hum” zamiri nereye gider?
- “Hum” zamiri orduya gider. Ordu kendi kendine toplandı anlamına gelir.
16. إِيزَاع ne demektir?
- وزعveوضعkökleri akrabadır. وضع bir şeyi bir yere koymaktır. وزع ise düzgün aralıklarla yerleşmiş alan demektir. Düzenlemek anlamındadır. Uygun adımla yürümek demektir. Düzgün halde toplanmaktır. Askerlikte marş var, uygun adımlarla yürüyüş vardır. Birisinde ordu düzgün hale getirilir. Diğerinde herkes kendisi hizayı alır. Namazdaki saf budur.
Ortaklık sisteminde herkes kendisi yerini tayin eder. Fıkha göre içtihat yapar ve sonra taşları koyar. Ben burada inşaat yapacağım der. Kurallara uygun değilse zararı olan hakemlere gider.
İslam düzenini kavramak hem çok kolay hem de çok zordur. İslamiyet’te planlama şöyledir. Kamu planlama kurallarını koyar. İslamiyet’te araziler kamuya ait olduğu için orada ne yapılacağına kamu karar verir, nasıl yapılacağını da o kararla belirler. Sonra halk kurallara uyarak inşaat yapar. Kurallara aykırı hareket varsa hakemler gereğini yaparlar. Bunu ben şimdi “يُوزَعُونَ”nun meçhul olmasından anladım.
17. Bugün cin, ins, tayr neye tekabül eder?
- “Cin” yabancılara, sığınmacılara, müste’menlere,
- “İns” vatandaşlara,
- “Tayr” istihdam edilen hayvan ve robotlara tekabül eder.
Yüz lojmanlı işyeri apartmanları veya yüz villalı dinlenme evleri üçüncü binyılın yapısını oluşturacaktır.
***
حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَاأَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ (18)
Karıncalar göbeğine gelinceye dek. Bir karınca “ey karıncalar Süleyman ve ordusu tarafından bilinçsiz bir biçimde çiğnenmemeniz için yuvalarınıza girin.” dedi. (18)
1. Buradaki “hatta” ne “hatta”sıdır?
- “Hatta” harf-i cerdir. Uygun adım yürüyüşü içinde neml vadisine kadar gelmişlerdir. “İla” olsaydı neml vadisi yürüyüş içinde olmazdı. Şimdi ise uygun adımlarla neml vadisine gelmişlerdir. Arada mola vermedikleri anlaşılır. Bununla da neml vadisinin çok uzak olmadığı da ifade edilmiş olur. Süleyman mabedini Kudüs’te yaptırmıştır. O civarda oturur. Yakup’un rüyası böylece gerçekleşir. Neml vadisi nerededir? Tuz gölünün batısına yakın bir yer olmalıdır.
2. Neden “Ve” getirilmez de “Hatta” getirilir?
- Son varış yeri olmalıdır. Yani Süleyman buraya kadar yürüyüş yapar. Artık bundan ileri gitmez. Son cüz olduğu için “ve” harfi ile atfetmez. Aynı zamanda yürüyüşün gayesini de göstermiş olur. Neml vadisi neyi ifade eder? Karıncaların yuvalandığı vadiyi ifade eder.
3. Bugün bizim için bu vadi ne vadisidir?
Gerek Tevrat gerek Kur’an incelenmeli, onların gösterdiği yerlerde kazılar yapılmalı, böylece yerler bir bir bulunmalıdır. Bugün kazı yapılmadan da yer zenginlikleri tespit edilebilir. Bu tespit bilgisayarlar ile uydular sayesinde olur. Bilgisayar merkezi Dr. Hocaoğlu sorumluluğunda kurulmalıdır. Bu konuda yerlerimiz olmalı, o da gereken hazırlıkları yapmalıdır.
3. Vadi ne demektir?
- VDY İki dağ arasındaki yamaçtır. Sular bir ırmakta toplanır. Her yakasına GDV denir. V beraberliği, D çevreyi Y düzlüğü içerir.
4. Vadi Nemlin ile vadi-enNeml arasında ne fark vardır?
- Vadi nemlin gelseydi karıncaların vadisi olurdu. Burada en-Neml geldiğine göre bu özel isimdir. Vadinin adı Neml vadisidir. Karıncalar çok olduğu için bu adı alır.
5. “Kalet” niye müennestir?
- Eğer Neml bir kabilenin adı ise buradaki Nemle kabileye mensup birisidir. Ama o zaman “ehadün minhum” derdi. Demek ki neml kabilenin adı değildir. “El-Neml” de özel karıncaların ismidir. Yani o vadide başka yerde olmayan bir karınca cinsi vardır. Eğer bugün kazılar yaparsak bu cinsin DNA’larını bulmuş ve özel karınca olduğunu öğrenmiş oluruz.
Karıncalar kanatlanır keşifler yaparlar. İnsanları ve diğerlerini bilirler. İnsanların sesini duyarlar mı, dillerini anlarlar mı? Bu ayet bunu ifade eder. Bu surede Süleyman’ın onların dilini anladığı anlaşılır. Karıncaların da Süleyman’ın adını bildikleri ve insanların konuşmalarını anladıkları anlaşılır.
6. Bu özellik vadideki karıncalara mı yoksa bütün karıncalara mı aittir?
- Neml marife gelmiştir. Yanız bu vadideki karıncalara aittir. Allah mucize olmak üzere bu vadideki karıncaları böyle yaratmıştır. İlerde yapılacak kazılarda DNA incelenmesi sayesinde bunlar ortaya konacaktır.
7. Nemletün de “te” ne “te”sidir.
- Karıncalardan biri demektir. Erkek veya dişi olması aynıdır. Bunların gerçek karıncalar olduğunu belirten buradaki “te” harfidir. Kabile adı değildir demektir. Kureyş bir kabilenin adıdır. Kureyşe ise bu kabileye mensup olanlardan biri demektir. Neml artık bir kabilenin adı olmuştur. Kazılarda orada oturanların DNA’ları çıkarılabilir.
8. İkinci neml neden marifedir?
- Hitap olduğu için marifedir.
9. Karınca dili nasıldır?
- Kuşların ve arıların dilleri hakkında bilgimiz vardır. Karıncaların da konuştukları kesindir ama henüz dilleri keşfedilmiş değildir. Karıncaların hayatı arılar gibidir. Onlardan daha çeşitlidirler ve onlardan daha yaygındırlar. Arıların dilleri sesle değil hareketli şekille ifade edilir. Karıncaların dili ise sesten oluşmalıdır. Çünkü karıncalar dans etmezler. Son araştırmalarda tehlike zamanlarında karıncaların ses çıkardıkları tespit edilmiştir. Işık dalgaları gibi ses dalgaları da çok geniş banttadır. Kulağımız çok az aralığı işitir. Elektrik dalgalarını algılayan aletlerimiz ve cihazlarımız henüz gelişmemiştir. Süleyman Peygamberin kulağında karınca seslerini duyacak devreler olabilir ve o sayede duymuş olabilir.
10. Gece gözlüğü yapılabilir mi?
- Bugün doğru akımı dalgalı akıma, dalgalı akımı da doğru akıma çevirebiliriz. Böylece gece de bulunan ışıklarla görme mümkün olabilir.
Yarasalar kulakları ile görürler, ses dalgalarını salarlar, yansımalarını duyarlar ama beyinde ses olarak değil görüntü olarak algılarlar.
11. Karıncaların kulakları var mıdır?
- Karıncalar havadaki sesleri alamazlar ancak topraktaki sesleri alabilirler. Onların kulakları ayaklarının toprağa bastığı yerlerdir. Konuşmaları da öyle olmalıdır. Karıncalara anaç karınca haber vermiyor. Nemle onun için nekredir. Uygun adımla yürüyünce sesler toprakta uzaklardan gelir. Kraliçe karınca hitap etmez. Herhangi bir karınca hitap eder. Süleyman’ın ordusunu tanır. Davud zamanında da bu ordu mevcuttur. Süleyman komuta ediyordu. Karıncalar da bu orduyu tanımaktadır. İşçi karınca haber verir.
12. Karıncaların meskenleri nasıldır?
- Karıncalar yuvalarını metrelerce aşağıda yaparlar. Bir kent gibi inşa ederler. Yarım milyona yakın karınca aynı kentte oturur. Karıncalarda bir beytin/kentin gereği olan her şey vardır, yuvalarında köprüler bile inşa edilir.
13. Mesken ile beyt arasında ne fark vardır?
- Beyt herhangi bir kapalı yerdir. Bu kapalı yer mesken de olabilir. Mesken ise insanların yaşamaları için gerekli olan yerlerdir. Örümcek için beyt dendiği halde burada mesken denmesi, yuvaların gelişmiş kent olmasından dolayıdır.
14. Karınca yuvalarının diğer yuvalardan farkı nedir?
- Hayvanların beyti var, meskenlerine girerler. Arılar petekler yaparlar ama meskenler imalatlı değildir. Karıncalar ise sadece depo yerlerini değil aynı zamanda tüm işlerini yapacak bir kent oluştururlar. Dışarıdan taşıdıkları ile mantar imalathanelerini işletirler. Başka kovanlardan aldıkları larvalar ile köle karıncalar üretirler. Karıncaların hayatı uygarlaşmamış insan topluluklarının hayatına benzer.
Süleyman Peygamber bunun için neml vadisine gönderilir. Süleyman orada ileri bir topluluğun oluşmasında karıncaları örnek alır.
Hayvanlardan yalnız karıncaların meskenleri vardır. Diğer hayvanların beytleri vardır. Arıların da dişileri çalışmazlar, karıncaların da arıların da dişi anaçları vardır. Arıların meskenleri yok beytleri vardır. Buna karşılık karıncaların meskenleri vardır. Burada kulakların ayaklarda olması ve kentlerinin bulunması olmak üzere iki önemli mucizeyi görüyoruz.
15. حطم nedir? Neden mim üstünlü gelmiştir?
- Süleyman Peygamber ve ordusu tek varlık olarak kabul edilir. Karınca Süleyman Peygamberi ayrı bilmez. Süleyman ve ordusu tek varlık olarak girer. Karınca dilinde bir adı vardır, o ad ile karıncalara hitap eder. Ordu uygun adım yürürken algılar. Serbest yürüyüşte yer titreşimi göndermediği için karıncalar algılayamaz. Ayetlerin nasıl birbirini beyan etmekte oldukları burada da görülür. Mimin üstünlü gelme sebebi sorasında te’kîd nunu gelmesidir.
16. Süleyman ve cünudu denir. Komutan cünut içinde yok mudur?
- Süleyman’ın cünudu diyebilirdi. Orduda komutanın özel yeri vardır. Ordu mağlup olduğu veya galip geldiği zaman komutanın özel yeri vardır, doğrudan kendisi karar verir. Kur’an’da sayılan bedenen veya fedaen tercihlerini komutan yapar. Komutan ganimeti paylaşmaktan vazgeçebilir. Bu takdirde kendi payından da vazgeçmiş olur. Komutanın payı da erler kadardır.
17. Cünut neden Süleyman’a izafe edilir?
- Savaşlar cepheler arasında olur. Cephe komutanı tüm komuta yetkisine sahiptir. Cephe komutanı atandıktan sonra artık başkomutanlık yetkisi ona geçer. Devlet başkanı artık başkomutanın işlerine karışmaz, emir vermez. Başkan, ganimete kişi olarak katılmaz. Davut sağken de Süleyman başkomutandı, dolayısıyla ordu Süleyman’ın ordusudur.
18. “VeHum”daki “Ve” nedir?
- “Ve” hal “vav”ıdır. Onlar şuurunda olmadan sizi çiğneyebilirler denir. Böylece anlaşılır ki karıncalar Süleyman’ın ordusunun düşmanı değildirler. İnsanların karınca yuvalarını tahrip etmemesi gerekir.
19. Karıncaların doğadaki görevleri nelerdir?
- Ormandaki ağaçlara zarar veren böcekler ile beslenirler ve doğanın dengesinin bozulmasını önlerler. Karıncalar tohumları yuvalarına taşıyarak, onların filizlenmesine ve çoğalmasına katkı sağlarlar. Karıncaların toprak içine açtıkları deliklerden, yağmur suları süzülerek, yer altı sularının oluşmasına etken olur.
20. Yarının neml vadisi nedir? Arılarla karıncaları karşılaştırınız.
- Arılar tozlaşmayı sağlarlar, kuşlar tohumları taşırlar, karıncalar ise ağaçları hastalıklardan asalaklardan korurlar.
21. Karıncalardan nasıl yararlanılabilir?
- Ağaçları hastalıklardan korumak için kullandığımız ilaçlar yerine karınca yuvalarının oluşmasını sağlarız. Örnek olarak bir veya daha fazla derinliklerde delikler açılabilir. Karıncaların orada çoğalması teknolojisi geliştirilebilir. Mantarları ve benzeri ürünlerdeki sıvıları sağacak teknoloji bulunabilir. Mantar üretiminde karıncaların tekniği kullanılabilir.
***
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ(19)
Sözüne gülerek gülümsedi de “yetiştiricim, beni düzgün yürüt. Bana ve ana babama verdiğin varlığı karşılayayım. Senin seveceğin uygun işleri işleyeyim de. Yaşatmanla uygun işler yapanların içine sok” dedi. (19).
1. Buradaki “Fe” harfi nedir? Tebessüm eden kimdir?
- “Qâle”ye atfeder. Karınca söyler, o (Süleyman) da tebessüm eder.
Karıncanın söylediğini Süleyman nasıl duyar?
Karınca ayağındaki kulakla uzaktan ses duyduğu gibi ayaktaki dil ile de uzağa ses gönderebilir. Büyük ihtimalle bu ses 01’ler olarak gösterilir. Yani çıkan ses havada ses dalgaları olarak gider, kulakta 01’lere çevrilir. Buna karşılık karıncalarda 01’ler olarak gider. Süleyman’ın kulağında bu sesleri alacak algılar vardı ve karıncaların seslerini duyuyordu.
Gelecekte insanlar bu dalgaları algılayacak cihazlar geliştireceklerdir demektir. Beş boyutlu uzayda her şey vardır. Biz onları üç boyutluya getireceğiz ve dörtlü uzayımıza yerleştireceğiz. Bundan yüz sene evvel bunları söylemek hayal bile edilmezdi. Bugün ise bunlar artık tartışılmıyor bile.
Akevler’de yapılan Kur’an’ı bugünkü ilimlerle anlamaktır. Bahtiyar insanlarız ki bizler bugün bunları anlayabiliyoruz. Bazı arkadaşlarımız bizim bildiklerimize kulak vermeden yaptıklarımızı yapmak istiyorlar. Yirminci yüzyılın en büyük makine mühendislerinden biri olan Prof. Erbakan bize katılmış, bizler ile çalışmıştır. Yirminci yüzyılın en büyük iktisatçılarından Prof. Ersoy bizim içimizden yetişmiştir. Yirminci yüzyılın en büyük fıkıhçısı gösterilen Prof. Karaman İzmir’de yetişmiştir. Hukukçu ve siyaset bilimci Doç. Akdemir ile Prof. Hira Karagülle ve arkadaşlarını da İzmir ekibi olarak burada anabiliriz. Ayrıca Yenibosnada Ruhul Kur’an çalışmalarını yürüten Dr. Hocaoğlu ve ekibi, Ruhul Kur’an ile birlikte Usulü Fıkıh çalışmalarını yürüten Ecz. Tayibet Erzen, Vakıf çalışmaları ile katkıda bulunan yazar Reşat Nuri Erol da burada zikredilmelidir. Burada ismi geçmeyenlerin katkıları olmadığı düşünülmemelidir. Hepsi ekibin birer bileşeni olarak yer alırlar. Elli senelik çalışmalarımız var. Böylece elli senelik çalışmalar ile buraya kadar gelinmiştir. Yüzlerce âlim katkıda bulunmuştur. Kur’an diyor ki; her söze kulak verirler, sonra en iyisine uyarlar. Bizden ayrı bize karşı yeniden ele almak demek 50 sene geri gitmek demektir. Bunu ne Diyanet İşleri Başkanlığı ne de İlahiyat Fakülteleri anlamışlardır.
2. Karıncanın dediğini duymuş mudur?
- Evet, Süleyman Peygamber karıncanın dediğini duyar ve anlar. Bugün için 0 ve 1’ler kavranınca karınca dilini insan diline çevirmenin bir zorluğu olmadığı hemen anlaşılır.
3. Onların dilinden anlamış mıdır?
- Evet anlar. Biz de işaret dillerini yabancılardan anlar ve işaretlerle anlatırız. Bugün çeviri programları vardır. Örneğin Türkçeden Fransızcaya çevirir. Bizler bilgisayarlar ile yapabildiğimize göre zaman ile hayvanların dilleri ve konuşmaları da çözülebilir demektir.
4. بسمkökünü inceleyiniz.
-BSM Kur’an’da 1 defa burada geçer. BDV 31 defa geçer. 32=2*2*2*2*2
B geçiti, S mekânda diziyi, M enginliği ifade eder. Besme ön diş olarak baştan kullanılmış olabilir. Tebessüm etmek ön dişleri göstermek, gülümsemek anlamındadır.
Çiçeği açılmadığı halde taç yaprağı açılmış tomurcuk demektir. Buradan ses çıkarmadan gülümsemek anlamındadır.
5. Tefe’ul babını inceleyiniz.
- “Tefeul” kendi kendine yapmak, başkasının etkisi olmadan yapmak demektir. Ben sizi güldürsem tebessüm olmaz, tebsim olur. Süleyman’ın gülümsemesi karıncaların bilgisinde değildir. Çünkü karıncalar sesi algılayabilirler ama görünüşü algılayamazlar. Tebessüm etme aynı zamanda karşı tarafa tasvip ettiğinizi bildirmektir.
6. ضحكkökünü inceleyiniz.
- İri hurma tanesi, dolgun veya dolu demektir. Hurmanın açılmış çiçeği gülmek için kullanılmıştır. ض katlanmaktır. ح harekettir. ك oluşmadır.
Süleyman yalnız tebessüm etmeyip aynı zamanda gülerek ses çıkarır, böylece karıncalar da güldüğünü yani tebessüm ettiğini öğrenmiş olurlar.
Dahken gülümseme ile yalnız burada geçer. Demek ki bu Süleyman’a has bir işlemdir. Gelecekte keşfedilecek cihazda bu husus göz önüne alınabilir. Gelecekte karıncalar ile konuşabileceğiz demektir.
7. Birlikte getirilmesi neyi ifade eder?
- Karıncaların tebessümü görmedikleri ama gülmeyi işittikleri anlaşılır ama onlar sesin türünden tebessüm olanı dahi bilmiş olurlar.
Bir arı robotu hazırlanabilir, arı gibi dans eder, böylece arılarla konuşma imkânı bulunur. Hatta bilgisayar dans şeklini seslere çevirebilir. Sağırlar diline benzer bir konuşma yapılabilir. Benzer durum karıncalar için de düşünülebilir.
8. “Bi Kavliha” demeyip “Min Kavliha” der. Neden?
- Çünkü Süleyman karıncanın her dediğini anlamaz. Heyecanlı bir şey söylediğini ise anlar. Karıncalar da yuvalarına dönmeye başlarlar. Oradan manasını da anlamış olur. Bir çocuk dili nasıl öğrenirse bizler de hayvanların dillerini böyle öğrenebiliriz. Söyleyecekler ve yapacaklar. Biz de söylediklerini böyle anlayacağız, dillerini böyle öğreneceğiz.
9. Buradaki “Min” ne “Min”idir?
- Buradaki “min” tebiz Min’idir.
10. “Ve QAvLa”daki “Ve” nereye atfeder?
- Tebessüme atfeder. Tebessüm eder ve böyle der.
11. “Rabbena” demeyip “Rabbî” diyor. Neden?
- Çünkü karınca dilini yalnız o bilir. İlim sosyaldir yani topluluk bilir. Ben biliyorum ama diğer insanlar da benim bildiklerimi biliyorlarsa o zaman bu bilgi sosyaldir. Canlılarda da böyleleri vardır. Ne var ki canlılarda evrim türden türedir. Canlı tek başına yeni bir şey bulamaz. Seleksiyonla evrim olur onu kavrar. İnsan ise kişi olarak buluş yapar, onu dil ile topluluğa aktarır, ondan sonra bulunan sosyal olur. Buluş ise ferdidir, sosyal değildir. Bunun için ‘bana’ der de ‘bize” demez. Gelecekte bulunacaklar hep ferdi katkılarla bulunur, bulunanlar sosyalleşir. İnsan kişi olarak bu nedenle kişiliğini korur. İlim adamları bunun için dışlanır. Çünkü buluşları topluluğa yeni düşünce ve buluşlar getirir, topluluk da bunu başlangıçta reddeder. Bunun çözümü semt kooperatifleşmesi ve hicret müessesesidir.
12. وزع kökünü inceleyiniz.
- وزعdüzenleme olup uygun hareket etmedir. Bana iza’ et diyerek bana görevimi bildir, takımın hangi yerinde yer alacağımı bildir demektir. Manga esas duruşa geçtiği zaman boylarına göre sıralanır. En uzun boylular en arkada kalırlar, kısa boylular da önlerini görürler. Trafikte en çok sizden boylu arabanın önünüzde durması sizi sıkar. İnsan kendi boyunu diğerleri arasında tam bilemediği için nerede duracağına karar veremez. Arkadakilerin yardım etmesi, arkaya geçmesi veya bir ileri gitmesi gerekir. İçtihat bu hizaya dayanır. Komşular birbirine hatırlatarak yardımlaşarak yerlerini alırlar ve işlerini yaparlar. Merkezi düzenleme olmaz. Herkes bulunduğu yerde yerini ve görevini yapar. Yerinden yönetim demek işte bu demektir. İçtihat demek işte bu demektir. İçtihatta istişare onun için şarttır.
13. Nimet ile rahmet arasında ne fark vardır?
- Nimet maddi imkânlardır, miktarlar sistemidir. Rahmet ise değerlerdir. Bir kilo patates nimettir. Bir kilo patatesi 2 TL’ye almak rahmettir.
14. Davud’a ve Süleyman’a inam edilen bir nimet midir?
- Davut ile Süleyman’a maddi imkânlar sağlanır. Rahmetten çok nimettir. Fatiha’da rahman ve rahimden bahsettikten sonra inamdan bahseder. Davut ile Musa’ya rahmet, Harun ile Süleyman’a nimet verilir. Süleyman, Allah’tan nimet değil rahmet ister. Müminler nimet verirler. Müminler nimetlerini Allah yolunda harcarlar, Allah’ın rahmetine talip olurlar.
15. Ala Harfi iade edilir. Nimeteke iade edilmez, Neden?
- İleyye denmeyip aleyye denir. Çünkü nimet külfeti gerektirir. Görevi yükler. İnsanlar yaşamak için çalışmazlar, çalışmak için yaşarlar diyoruz. Zenginlik kamu görevi yapmak için verilir. Onlar zekât için amel ederlerin manası budur. Ala harfi iade edilir. Babasına verilen görev ile Süleyman’a verilen görev farklıdır. Babası ekonomiyi düzenlemekle görevlidir. Süleyman’ın ise hem sanayi hem de askeri görevi vardır.
16. Saltanatta eşlerin rolü var mıdır?
- Davud’a Devlet başkanlığı görevi verilmiştir. Bugün de eşlerin protokolde yerleri vardır. Sermaye devlet başkanlarını seçerken gerektiğinde eşlerinden ayırır, yeni eşler alınca iktidar eder. İslam düzeninde eşleri ayırma yoktur. Çok eşlilik vardır. Başkan çok evlilikte hem kendisine yakın daha çok yardımcı bulur hem de sıhri akrabaları ile çevresini genişletir. Bundan dolayıdır ki başkanın evliliklerinde dörtle kısıtlama olmaz. Daha çok hanımla evlenebilir. Mihr zorunluğu da yoktur. Burada da inam edilmiştir.
17. Saltanat babadan oğula intikal eder mi?
- Kur’an’a kadar eğitim müesseseleri olmadığı için gerek nübüvvetin gerekse saltanatın babadan oğula intikali söz konusudur. Yirminci yüzyılda ise artık eğitim imkânları sağlandığı için veraseten nübüvvet veraseten hilafet ortadan kalkar. Bununla beraber iş yerleri vasiyet veya mirasla babadan oğluna intikal eder. Siyasi parti başkanlığı da böyle kıyas edilebilir. Özal, Türkeş ve Erbakan bu konuda mağdur sayılırlar. Bahçeli veya Karamollaoğlu başka parti kurabilirdi. Bunlar varisleri devre dışı bırakmakla bize göre haksızlık yapmışlardır. Devlet başkanlığı böyle değildir. O tek olduğu için yeni başkanlık icat edilemediği için artık irade ilan edilmez.
Ben Kur’an’dan anladıklarımı anlatmaya çalışıyorum. Bütün anlatmış olduklarım doğrudur demiyor sadece görüşlerimi sizlere aktarıyorum, söylüyorum. Yorumlama sütunlarımız herkese açıktır. Sansür de edilmez. Herkes bizi eleştirebilir. Karşı görüşleri ileri sürebilir. Bu herkesin hakkıdır. Ama görüşlerimden dolayı benimle irtibatı kesmeleri veya grubu terk etmeleri çok yanlıştır. Hatırlatırım. Özellikle yakınlarıma hatırlatırım. Çalışma arkadaşlarıma hatırlatırım.
18. Bundan sonra da intikal edecek mi? Neden kıyas yapamıyoruz?
- Süleyman Davud’a varis olmakla neden oğlu veya damadı varis olmasın. Devlet başkanlığına varis olmaz. Çünkü Kur’an’la o sona ermiştir. Muhammed’in onun için erkek evladı yaşamamıştır. Kur’an’da bu beyan edilir. Parti başkanlığında varis olabilirler. Vasiyetle intikal eder. Bizim karşı çıktığımız parti başkanlığı ile devlet başkanlığının bir kişide birleşmesidir.
19. En a’mala nereye atıftır?
- “En eşküre”ye atıftır. Beni izaa et demektir.
20. شكرile عمل’yi karşılaştırınız.
- شكر süt dolu memedir. عمد cümle kapısının direğidir. عمل bir borcu çalışarak ödemedir. Ne iş yapacağına kendisi karar verir? Hediyeyi verme şükürdür. Hediyeye karşı bir iş yapmak amelen şükürdür. Emekle yapılan bir üretimde emek payını aldıktan sonra topluca yapıldığından artan emeğin bir topluluğa bırakılmasıdır. Başkan topluluk adına alır ve topluluğa harcar. Şükür mübadeledir. Ama kişi buna kendisi karar verir. Kendi takdirleri ile bunu yapar. Hamt de öyledir. Hamt topluluğa, şükür kişilere verilir.
21. “اعْمَلُوا آلَ دَاوُدَ شُكْرًا” ile tearuz eder mi?
- Etmez. Biri kişiye yapılır. Partiye yapılır. Diğeri ise topluluğa yapılır. Biri başkanlara verir. Diğeri ise şeriata göre topluluğa verilir.
Gelecekte Davut ile Süleyman’ın halefi olanlar nasıl şükrederler? Nasıl salih amel ederler. Bunu ifade eder.
22. Musa ile Davut ve Süleyman arasında ne görev farkı vardır?
- Musa devleti ve uygarlığı oluşturarak kurar. Davud ve Süleyman ise devleti yönetir. İnşaatı ve imarı yapar. Teşvikiye’de Akdemir inşaata başlamaktadır. Sonra yapılan binayı kullanma ayrı şeydir. Onu da birer dairelik paylarla ortak olanlar birini bulurlar ve onunla anlaşırlar, artık binayı o işletir.
23. Kur’an’da bu fark nasıl görünür?
- Mekke Musa dönemidir. Medine Davud ile Süleyman dönemidir.
24. Şimdi bu fark nasıl görülür?
- Birinci Akevler uygulaması Musa dönemidir. Bundan sonraki dönem Davut ve Süleyman dönemidir. İkinci uygulamanın Akevlere veya Ak Partiye nasip olup olmayacağını veya başka kavme tebdil edilip edilmeyeceğini sizin çalışmalarınız belirler. Allah nimet olarak her şeyi vermiştir. Musa’nın kavminden, İslam’ın muhacirlerinden daha ilerideyiz. Rahmetini henüz göndermemiştir. Rahmet geldiğinde fevçler halinde insanlar gelirler. Mühim olan bundan önce evvelûn ve mukarrebûn olmaktır. Birçokları bu aşamada Allah ile pazarlık yapıp dururlar. İstihare ile pazarlığı karıştırıp dururlar. Oysa sen bir adım attığın zaman Allah iki değil on adım atar. Şimdilik Yalova Teşvikiye’de Osman ile ben çalışan ortaklar ile daimî olarak bulunuyoruz. Akdemir ile Erzen %50 buradadırlar. Biz ATAK ortaklığını kurarak sözleşmesini hazırlamış bulunuyoruz. Faaliyet olarak bir işyerini kiraladık. Farklı kimselere bu arada Muhammed’e önerilerde bulundum. Haftalar geçmesine rağmen halen ses seda yoktur. Bu seminer okunurken inşallah sesini duyarız.
25. رضيkökünü inceleyiniz.
- رَضِيّ : رِضَاع memedeki, biberondaki süttür. Anne çocuğunu emzirirken bu işi yalnız görevi olduğu için yapmaz aynı zamanda isteyerek ve zevk alarak emzirir. Bir işi yaparken ilerideki çıkarları ve sonuçları düşünülebilir ama onu yapmak istemeyebilirsiniz. Örneğin bir hâkim kanunlara uyarak suçluya ceza verir ama “Keşke bu suçu işlemeseydi de bu cezayı vermeseydim” der. Bazı işleri de görevi olarak yapar ayrıca yaptığından memnun olur. Birincisine irade ikincisine rıza denir. Burada “ayn” “ya”ya dönüşür.
رضي 73 رضع 11 defa geçer 88=2*2*2*11.
26. ارْتِضَاء ile رَضِيّarasında ne fark vardır?
- رَضِيّile ارْتِضَاء arasında fark vardır. Razı olmak birisinden yani bir kimseden razı olmakken, irtida ise bir fiilden razı olmak anlamına gelir.
27. Neden terdahu ile ameli vasıflandırır? Her salih amelden razı olmaz mı?
- Ameli salih uyumlu ameldir. Plan projeye göre amel etmektir. Kötü işlerde de ameli salih olabilir. Şeriata uygun işlerdeki ameli salihten Allah razı olur. Onu için terdahu der.
28. Beni idhal et der. İbad var o sonra katılır. Salihîn kimlerdir?
- Süleyman’ın kendisi salih ibadi oluşturmaz. Daha önce Musa’nın kurduğu salih amele idhal et der. Kur’an’da “Edhilni” iki defa geçer. Kavme “idhal et” yalnız burada geçer. Akevler, Bediüzzaman ve Süleyman Tunahan cemaatleri sıratı müstakime dâhil oldular. Bundan sonra gelecekler Akevlerin ve milli görüşün Adil Düzene katılma durumundasınız. Bizler Şeriatı ortaya koyduk, sizler artık uygulamalısınız. Yeniden şeriat oluşturmaya başlarsanız döner döner okursunuz.
29. Bugünün idhal edilecek Salihleri kimlerdir?
- Adil düzeni ortaya koyan kimselerdir. Bizden öncekilerden devraldığımız sıratı müstakimi Milli görüşçüler ile Akevler şeriatı olarak hazırladık, şimdi sizlere bırakıyoruz. Artık semt kooperatiflerini kuracaksınız, yüz lojmanlı apartmanları yapacaksınız. Bizimle beraber çalışan bizde yetişen Akdemir misali yaşlı arkadaşlarınız size bizim neslin oluşturduğu Adil Düzeni aktaracaklardır. Onlar öğretecek, sizler yapacaksınız. Onlar başlatacak sizler devam ettireceksiniz. Siz 60 yaşından aşağı olan nesil görevinizi bilmelisiniz. Hepiniz birer Süleyman olduğunuzu unutmamalısınız.
30. Peygambersiz uygulamada Salihîni kim kurar?
- Mümin âlimler kurar. Bugün üniversite okuyan veya okuyacak kimseler, Yalova’ya taşınır, orada Adil Düzen derslerini alırlar. Yalova üniversitesinde yahut devam mecburiyetinde olmayan üniversitelerde okurlar. Çalışarak okurlar. Oradan doktora yapılır ve doktorlar, doçentler, profesörler olunur. Böylece üçüncü bin yılın ortaklık düzeni kurulur. Evet, bunları Yasin duymalı, Recep duymalı, Veysel duymalı, Emin duymalı, Mücahit duymalıdır. Tayibet ise herkese duyurmalıdır. Şeyma duymalı Aslıhan duymalı. Taha duymalıdır. Özketler sorumludurlar. Herkes durumunu tekrar gözden geçirmelidir.
31. Semtler nasıl oluşur?
- Yüz lojmanlı apartman semtini kurmak için Allah her şeyi bize vermiştir. Önce Akdemir ile Erzen tam gelmelidirler. ATAK kurulmuştur. İlk genel hizmet sorumlusu benim. Kalan ömrümün iki senesini buraya vermek istiyorum. Dört ortak Yalova’da iki sene içinde yüz lojmanlı ve yüz villalı bir dinlenme sitesini kurabilir. Bunu kurarak imalat iş merkezi ile inşaat ekibini oluşturabilir.
İslamiyet’te mekânda planlama vardır. Zamanda planlama da yapılır. Ama zorlanmaz. Oluştuğu kadar oluşur. Sonuç Allah’ın takdirine aittir. Akdemir hala “la tacel” diyor. Hayır, biz zamanla planlama yapıp elimizden geldiği kadar uygularız. Sonucu ise takdire bırakırız. Kazaya bırakma yoktur. Namazın kazası olmaz.
32. Yukarıda nimet, burada rahmet geçer, karşılaştırınız
- Nimet maddi imkandır. Allah verir biz de onu kullanırız. Rahmet ise Allah tarafından ihsan edilir. İkram edilir. Süleyman burada rahmetinden talep eder. Kendi iradesi ile yapamayacağı için rahmetini diler. Bizde Adil Düzene katkıda bulunurken rahmetine sığınırız.
33. İbadike görevliler mi demektir?
- Evet, ibad sorumlu olarak müminlerdir. Müslimler de ibaddırlar. Ama uhrevi sorumlulukları yoktur. Ahirette onlara sen bunu niye yapmadın denmez. İslamiyet’e göre yaşayıp yaşamadığı sorulur. Mümin ise kamu görevine kendin talip olduğundan niye dayanamadın diye sorumlu olur.
34. Kimler görevlidir?
- Kur’an’a kadar Allah tarafından görev verilirdi. Kur’an ile bu görevlendirme sona erdi. Herkes kendisini görevli yapar. Farzı kifayedir. Kimse göreve talip olmazsa hepsi sorumlu olarak helak olurlar. Ahirette de mesul olurlar. Ama bir kısmı iman edip o görevi aldı mı diğerleri de kurtulur. Akevler çalışması insanlara bu yönüyle bir rahmettir. Azap bunun için ertelenmektedir. Akevler benzeri çalışmalar vardır. Hepsi azabı ertelemektedir.
35. Müslimler de ibad içine dahil midirler?
- Evet, Müslimler de ibad içine girerler. Ameli salihi emrederler. İfsat edemezler. Facir olamazlar. Kafir olamazlar. Ama müminler gibi Allah adına güveni ve düzeni sağlamak ile görevli olmazlar.
GENEL YORUM
1. Zebur Davud’a verildiği halde neden Süleyman’dan uzunca bahseder/anlatır. Açıkça görülüyor ki bu sureler üçüncü bin yıla geçişi anlatır. Zebur yazılıdır. Kur’an ve Tevrat’ta zaten onlar vardır. Süleyman ise uygulayıcıdır. Örnek uygulama olduğu için onu uzun uzun anlatır. İsrail oğulları dört bin senedir dünyaya hükmediyorlar. Tevrat’ta birçok açıklama vardır. Adil Düzen çalışanları İsrail oğullarının iman etmiş olduğu aşamaları gözden geçirip üçüncü bin yıl uygarlığına ulaşmalıdır. Hıristiyan alimleri ile İsrail Oğulları ilimde önde olmak ile beraber Kur’an’ın dediklerine geleceklerdir.
2. Musa ile Süleyman örnek olay olarak anlatılır. Günümüzde bununla ilgili neler söylenebilir? Dünyada Musa dönemi yaşanmıştır. İnsanlık üniversiteler ve ilimler ile gerçekleri öğrenmiştir. Şimdi uygulama zamanıdır. Çok yakında insanlık işçilik sisteminden ortaklık sistemine geçecektir. Bugün güçlü devlet adamları vardır. Sermayeyi yeneceklerdir. Şeriat düzeni olan ortaklık ekonomisi ile insanlığı yönetmeye başlayacaklardır.
3. Kuş dili, özel ordu, neml vadisi benzeri mucizeler ile günümüz keşifleri arasında ne ilişkiler vardır? Kuş ve balıkların istihbarat ve bombalamada istihdam edilebileceği gibi bunların robotları saldırma aracı da olabilirler. Karıncalar ise Bilgisayar ordusunu ifade eder. Gelecekte her şey bilgisayar ile yapılır. Her iş bilgisayar ile yürütülür. Uygarlaşana dek bizlerin bilgisayarları geliştirme süreci devam eder. Karıncalar nasıl dünyanın en önemli yer altı kentlerini imar etmişlerse bilgisayar çağında da yeni uygarlık böyle kurulacaktır. Bilgisayar kentleri kurulacaktır.
4- Musa’nın ve Süleyman’ın mucizeleri ile diğer mucizeler karşılaştırılabilir. Diğerlerinin mucizeleri karşı tarafa gösterme için verilmiş mucizelerdir. Oysa Süleyman’a verilen mucizeler uygulama mucizeleridir. Kendi halklarına uygulama olarak gösterilmiş olan mucizelerdir. Bize gelecekte nasıl hareket edileceğini haber vermiş olmaktadır. Zamanda mucizede olduğu kadar gelecekte de mucize olacaktır. Demek ki kıssalar bizim için anlatılmış olmaktadır.
Gelecek derse hazırlanmak üzere Allah cümlenizi vaz etsin önemimizi bilelim ve görevimizi tam yapalım.
İstanbul, Yenibosna; 19 EYLÜL 2020
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:
Yazar REŞAT NURİ EROL
Ecz. TAYİBET ERZEN
Doç. Dr. SÜLEYMAN AKDEMİR