Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-27
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Hukuk dayatmacı değildir, içtihatla ve serbest sözleşmelerle oluşur. Serbest sözleşme ilkesini ilk defa yeryüzüne İslâmiyet getirmiştir. Devlet hukuk yapmaz, halkın oluşturduğu hukuku korur.
Merkezin tahakkümü yok. Ekseriyet sistemi yok. Hicret demokrasisi var. Hicret en büyük ibadet kabul edilmiş. Yönetime ve bucağın şeriatına karşı çıkma yok.
Bugün insanlığa sunduğumuz o demokrasiden başkası değildir. Veda Haccı’nda nazil olan bu ayet insanlığa “bugün düzeninizi tamamladım” diyor. Biz de meclisten “Adil Düzen Anayasası”nı geçirdiğimiz zaman bu ayeti o gün mecliste yüksek sesle okuyacağız.
Bu “el-yevme / bugün” işte o günü belirliyor. Bizim için de o gün bugündür.
Şimdi sizlere başka bir gelişmeden bahsedeceğim.
İnsan 60 bin yıl önce Nil’in yukarılarında yani Afrika’nın ortasında yaz kış meyvelik olan yerde yaratıldı. O zaman kıllı idi. Âdem ve Havva yasak ağaçtan yediler ve tüyleri döküldü. Aşağılara indiler. Toplayıcılıkla geçinirken ağaç liflerinden elbiseler yapmaya başladılar. Aşiretler hâlinde yaşıyorlardı.
İnsanlar çoğaldı, soğuklar geldi. Meyve yetmedi. Avcılık dönemine geçtiler ve et yemeye başladılar. Avcılık zor olduğu için on kadar aşiret bir araya geldi ve birlikte yaşamaya başladılar. Mağaralarda derslerle avcılığı öğrendiler. Hazreti İdris Peygamber bu devrin peygamberidir. Bütün dünyaya yayıldılar.
Zamanla avlanacak hayvanlar azaldı. Otlar yeşerdi. Bu sefer et yerine süt içmeyi tercih ettiler. Çobanlık dönemi başladı.
Her dönemde peygamberler gelip insanlığı yeni uygarlığa götürüyordu.
Kuraklık başladı. Otlar bitti. Yine peygamberler sayesinde yeni uygarlığa gidildi. Çiftçilik dönemi geldi. Halk çobanlıktan yerleşik duruma ve düzene geçti.
Bu zamana kadar insanlar ancak bucaklar seviyesine yükselmişti. Herkes kendi bucağında yaşıyor, birbirini tanıyordu. Şifahi hukuk kuralları onlara yetiyordu.
Mezopotamya’ya gelen Sümerler Fırat ve Dicle vadisinde baraj yapımını uyguladılar. Geniş sulama tarımı doğdu. İnsanlar buralara göç etmeye başladılar. Kentler oluştu. Artık birbirini tanımayan insanlar bir arada yaşar oldular. Şifahi hukuk yetmedi, yazılı hukuk doğdu. Hazreti Nuh peygamber yeryüzüne ilk şeriatı getirdi. Artık insanlar yöneticilerin talimatı ile değil de şeriat kuralları ile hareket etmeye başladılar.
Mezopotamya medeniyetinden bin sene sonra Mısır da uygarlaşmış ve dünya yeni yeni düzeni öğrenmişti. Allah Hazreti İbrahim’i gönderdi ve ona insanlığı tek uygarlıkta birleştirme görevini verdi; oğulları Hazreti İshak’ı Filistin’e, Hazreti İsmail’i Mekke’ye ve dört oğlunu da Hindistan’a gönderdi. Dağınık halde bulunan insanlık İbrahimî dini/düzeni öğrendi.
Sonra Hazreti Musa geldi, Tevrat’ı getirdi. Tevrat Allah’tan gelen şeriat kitabı idi. Daha öncekiler peygambere bildirilen şeriattır. Böylece üçüncü uygarlık doğmuş oldu. Sonra Hazreti İsa peygamber geldi, Hazreti Musa’nın İbranilere ait olan Tevrat’ını yani şeriatı beşerileştirdi. Sonra Hazreti Muhammed geldi, Kur’an’ı getirdi ve yeryüzüne şeriatı yaydı. İnsanlık artık İslâmiyet’i öğrenmişti. Böylece MÖ yani 3300 yıl önce başlayan uygarlaşma MS 700’lerde yani 4000 yıl sonra tamamlandı.
Geçen bütün bu dönemlerden sonra Kur’an bugünkü ileri uygarlığı getirmiştir. Kur’an’dan önce insanlık henüz baliğ olmamıştı. Dolayısıyla her dönemde her kavme onları yetiştirecek mürebbiler yani peygamberler gönderilmiştir. Kur’an sayesinde insanlık artık baliğ olmuş ve kendi kendisini yönetecek hâle gelmiştir.
İşte, Veda Haccı’nda inen bu ayet aynı zamanda tüm insanlıkta vahyin tamamlandığını ifade etmektedir. Bundan sonra ne olacaktır? Artık peygamberler gelmeyecek, artık ilahi kitaplar inmeyecektir. Yeni uygarlıklar yeni kitapla değil Kur’an’la kurulacaktır, çünkü Kur’an’ın manaları her bin yılda bir yenilenecektir. (Devamı var)