Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-41
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Yararlılık sonuçtur.
Tayyib olma bir vasıftır ama belirsiz bir vasıftır.
İşte onları yani tayyibatı belirleyen vasıfları taşıyanlar helal edilmiştir.
Sigara gibi zararlı olduğunu bildiğimiz madde haramdır. Ama nasıl zarar ettiğini bilemediğimiz takdirde ona başka maddeleri kıyas edemeyiz. Ancak deneriz. Zarar veriyorsa haram olur. Eğer zarar veren nikotin maddesini tespit edersek o artık illet olur, o illetin bulunduğu maddeler haram olmuş olur.
“Tayyibat” (Maide 4) için yemeden önce gözle görürüz. Göze hoş gelir veya hoş gelmez. Gözümüz onu reddetmemişse burnumuza yaklaştırırız. Kokusu kötü gelebilir veya hoşumuza gider. Hoşumuza gittikten sonra ağzımıza alırız. Tatlı ve acı gelir. Tatlı gelirse onu yutarız. Bu sefer midemiz onu kontrol eder, zararlı ise kusarız. Hatta bağırsaklara geçer, bir kontrol da orada yapılır, eğer zararlı ise ishal oluruz. Bazen bütün bu barajları geçer, kana karışır, bu sefer hastalık alametleri ortaya çıkar. Nefesle, terimizle, böbreklerle, bazen de kaşıntı veya yaralarla dışarıya atarız. İşte bu mekanizmalarla biz bize zararlı olan şeyi tespit ederiz. Ondan sonra bu zararın o maddenin hangi cüzünden geldiğini ararız. Tıp ilmi bunu yapar. Çeşitli ilmî araştırmalarla bunları tespit eder, zararlıların illetlerini keşfeder.
***
“Ve talim ettiğiniz” (Maide 4)
Canlılar arasında uyum vardır. Ayrı türden canlılar birbirlerine dayanarak birlikte yaşarlar. Örnek olarak karıncaları verebiliriz.
Yaprak kesen karıncaların yuvaları 5 metre derinlikte ve 7 metre genişliğinde olabilir. Karıncalar yuvanın içerisine yüzlerce tünel inşa ederler. Yaklaşık 40 ton toprak kazılır ve dışarıya atılır. Yuvanın yapısı ayrı bir mucizedir. Karıncalar ağaçtan kestikleri bu yaprakları yemezler. Çünkü karıncalar özel bir mantar türü ile beslenirler. Peki karıncalar yemedikleri bu yapraklar ile neler yapacaklardır. Cevap çok ilginçtir. Karıncalar bu yaprakları tarım yapmak için kullanacaklar ve bu hammadde sayesinde mantar yetiştireceklerdir. Bu nedenle yuvanın içerisine binlerce mantar çiftliği kurarlar.
Demek ki canlılar başka canlıları ehlileştirip onlardan yararlanırlar. İnsanlar için bu çok daha önemlidir. Birçok hayvanları ve bitkileri ehlileştirip onlardan yararlanırız. Bizden kaçmaz bizimle beraber olurlar. Hayvanların öğrenme kabiliyetleri vardır. Biz onlara öğretebilmekteyiz. Ehlileşen hayvanlar yavrularını bizim için eğitmektedirler. Mesela at bizim aramızda doğar, bizim aramızda yaşar. Sonra at yetiştiricileri onu eğitirler. At insanı sırtında en süratli şekilde götürebilir. Bu ayette bu eğitim konusu anlatılmaktadır.
Kuşlar ehlileştirilir. Papağanlar konuşur. Maymunlara birçok şey yaptırılabilir.
Bu surede anlatılan öğretme, köpeklere ve şahin gibi kuşlara öğretilen avlanmadır. Hayvan avını yakalar, kendisi yemez, sahibine getirip teslim eder. Sahibi onu keser ve ona payını verir. Burada şu kural getirilmiş olmaktadır.
Eğer av köpeği veya av şahini yakaladığını öldürmez, ondan bir parça yemezse, onu siz yakalamış ve kesmiş olursunuz. Buradan şunu öğreniyoruz ki, bizim yaptığımızı bir makine bir iş olarak yapacak olsa biz yapmış oluruz. Biri robota bir adamı öldürtürse kendisi öldürmüş olur. Müsebbibi değil faili olur. Kısas yaparız.
Bu ifade bize şunu öğretiyor ki hayvanlarda da ilim vardır. Bizim ilmimiz var. Bizim ilmimiz geniştir ama ilim bizde de hayvanlarda da vardır.
İçtihat yapmak insana mahsustur. İçtihatla amel etmek insana mahsustur. Zannî delilleri değerlendirmek insana mahsustur. Bu sayede amel yaparız. Farklı amel yaparız. Yanlış da amel ederiz. Zamanla yanlışımızı görüp düzeltiriz.
İlimde ise yanlış olmaz, kesin ve doğrudur. Bu bizde ‘icma’ ile sabit olmaktadır.
(Devamı var)