Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-44
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
“Fe Külû / Ekl ediniz.” (Maide 4)
Yukarıda “helal edildi” denmiş, burada “Fa” harfinden sonra “ekl ediniz” diye emir sığası getirilmiştir. Helal vücubu ifade etmediği halde, bir daha burada emir sığası ile “eklediniz” denmesi neyi ifade eder?
Bu “helali haram etmeyiniz”i vurgulamaktır. İnce eleyip sık dokuyanlar şüphe vardır diye helali haram yapmaya kalkışır. Kur’an bu tür anlayışı reddetmektedir. Haramı helal yapmak veya helali haram yapmak caiz değildir. Bu sebeple insanlığın icmalarına aykırı içtihatlar geçersizdir. Bir ülke içinde o ülkenin rasihleri tarafından yapılan içtihatlar geçersizdir. İlde de o ilin fakihleri tarafından yapılan icmalara aykırı içtihatlar geçersizdir. Sonunda bir bucakta da o bucağın zakirleri tarafından yapılan icmalara aykırı içtihatlar geçersizdir. Bununla beraber yukarıda talim ettiğiniz de helaldir demiştir. Tayyibata atfetmiştir. Tayyibat olmasa da habis olmadığı için av hayvanlarına veya makinelere yaptırılan şeyler helaldir.
“Mimmâ emsekne aleyküm / Sizin aleyhinize imsak ettiklerinden.” (Maide 4)
“Sizin aleyhinize imsak ettiklerinden” diyor. “Leküm” denmeyip “aleyküm” denmesinin sebebi, avlaması yeterli değildir, alıp getirmesi gerekmektedir. Sizin üzerinizde imsak etmesi gerekir denmektedir. Avı yakalayıp getirmeden kaçırsa ve o hayvan sonra ölü bulunsa, kan akmış olsa da yenmez. Ağzından kaçırmadan size ulaşması gerekir. Size getirip yanınızda bırakması yeterlidir. İmsak etmenin manası budur.
“Min” teb’iz içindir. Av hayvanının da her tarafı yenmez, ancak helal olan kısımları yenir. Evcil hayvanlara kıyas edilerek onda ne yenirse avlanan hayvanda da o yenir.
Kur’an’da avlanmadan bu kadar uzun olarak bahsetmesi, bütün makinelerin ve otomatik araçların kullanılmasındaki meşruiyeti ifade etmek içindir. Makinelere ne yaptırsak meşru olur; bunun sınırını belirlemiş olmaktadır. Çağımızın fıkıh kitapları yazılırken bunların üzerinde durmak gerekmektedir. Kur’an’da zikredilen esaslar tasnif edilmeli ve oradaki hükümlere kıyas yapılmalıdır.
“Ve’zkürû ismellahi alyhi / ve üzerine Allah’ın ismini zikrediniz.” (Maide 4)
“Fa” harfinden sonra gelen “Ve” ondan sonrakine atfeder kabul ediyoruz. Yani parantez “Ve”lerde değil de “Fe”lerde açılır. Buna göre Allah’ın ismini zikretme kestikten sonra da caizdir demektir. Yani biri Allah’ın adını unutup bir hayvanı kesse, sonra yerken ‘besmele’ söylese yine helal olur. Kesildikten sonra söylenen besmele de yeterlidir demektir.
Allah’ın ismini zikretmek, standartlara göre piyasaya sürmek demektir. Bugün bir yerde üretilen mal sonra dünyaya yayılmaktadır. Burada üretilen belki de Afrika’nın ortasında, Sibirya’nın kuzeyinde, Brezilya’nın güneyinde yenmektedir. Artık gelişigüzel mallar piyasaya sürülmeyecek, standartlaşacak, etiketlenecektir.
Bu nasıl sağlanacaktır. Buradaki emir neyi ifade eder?
Cemaate yani topluluğa emrediyor. Yüz hanelik semtlerde üretilen mallar torbalara konmakta ve ilçe laboratuvarlarına gönderilmektedir. Orada genel hizmet kontrolörleri malların vasıflarını tespit etmektedir. Yani torbalara veya ambalajlara konup üstünde içeriği yazılı etiketler yapıştırılır. Ondan sonra bölge merkezlerine gider, fabrikalarda tasnif edilir, birleştirilir, ambalajlanır, etiketlenir. Ondan sonra dünyaya pazarlanır.
“Üzerine Allah’ın ismini zikredin”in manası işte böyle etiketlemektir.
Bugün hâlâ eti kesip canlı et olarak yemekteyiz. Kesimler kontrolle yapılacak. Din adamlarının besmelesi ile kesilecek. Sonra bunlar parçalanacak. Bozulmayacak hâle getirilip pazarlanacaktır. Et kurutulmaktadır. Pastırma veya sucuk yapılmaktadır. Kıyma yapılarak kavrulmakta yahut buzhanelere konmaktadır. Böylece standart hâle getirilecektir. İşte, “üzerinde Allah’ın ismini zikredin” demek, topluluğun garantili etiketini yapıştırın demektir. “Fa” harfinden sonra bunun getirilmesi bu anlamı taşımaktadır. “Adil Düzen Anayasası” hazırlanırken bütün bunların yerine gelmesini sağlama amacı güdülmüştür. (Devamı var)