Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-56
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Buraya kadar yazdıklarımızdan anlıyoruz ki, oradaki “sizden” sizin dininizde olanları değil de sizin aşiretinizde/ocağınızda olanları, kabilenizde/bucağınızda olanları anlamındadır.
Burada “İza” yani “edince, ettiğinizde” (Maide 5) kelimesinin gelmesi ister mümin olsun ister müslim olsun, sizden önce kitap verilenlerden olanları da evlendiriniz denmiş oluyor.
Burada bir şey daha anlamış oluyoruz.
Hıristiyan ve Yahudilerle evlenmemiz helal kılınmıştır.
Burada bir soru akla geliyor: Hindu ve Budistlerle de evlenebilir miyiz?
Evet, onlarla da evlenebiliriz, ancak onları evlendirmekle mükellef değiliz.
Oysa Hıristiyan bir kadın kocasız olsa, onunla evlenmek aynı zamanda vecibedir.
***
“Âteytümühünne / Onlara iyta ettiğinizde.” (Maide 5)
“Siz verdiğinizde” denmektedir. Kocası verirse demiyor. Gerçi fiildeki zamir çoğul, mef’ul de çoğul olursa, her biri her birine ait olur. “Eşleriniz” dendiği zaman herkesin kendi eşi anlaşılır. Öyleyse neden çoğul getirilmiştir? “Sizden biri heladan gelirse”de olduğu gibi; “sizden biri evlenirse” şeklinde olabilirdi. Çünkü evlilik sosyal müessesedir. Önce evlenmek asıldır. Çünkü evlilik farzdır. Sonra evlilik birtakım yasakları ve farzları içermektedir.
Evlilik çocuk yetiştirme ortaklığıdır. Çocuk topluluğa aittir, 15 yaşına geldiği zaman topluluğa ait olacaktır. Demek ki evlilik topluluğa ait borcun eda edilmesi için yapılan akittir. Sadece karı-koca arasındaki akit değildir. Sonra, kadındaki rahim kadına ait değildir, topluluğa aittir, o sebepledir ki zina yasaklanmaktadır. Çünkü kadın rahmini kendisi var etmemiştir, Allah ona vermiştir. Bütün canlılarda olduğu gibi insanda da korunmuştur.
Burada başka bir şart getirilmiştir, evlenen erkek mutlaka kadının ücretini verecektir. Ücret vermeden evlilik caiz değildir. Evlilik demek; 1) evlendirmek farzdır, 2) evlilik dışı ilişki yasaktır, 3) evlilikte kadına mutlaka ücreti/nafakası verilmelidir, 4) evlilik sıhri akrabalıkları doğurur. Boşanma bu akrabalığı bitirmez. Usul ve füru’ ile evlenmeleri caiz değildir.
Evli olanlara nafaka vermek ayrıdır, onlara mehir vermek ayrıdır.
Mehir nedir?
Mehir, topluluğa ait olan rahmi muhafaza eden kadına ödenen muhafaza ücretidir. Yani sen topluluğa ait olan rahmine sahip çıktın, onu korudun; öyleyse senin buna karşılık mehir alman gerekir demektir.
O zaman evlenmeyen kadına da mehir verilmesi gerekmez mi?
Gerekmez, çünkü muhafaza etmiş ama aynı zamanda hapsetmiştir. Topluluğun malını topluluğa teslim etmemiştir. Dolayısıyla kadın mehiri ancak evlendikten sonra istihkak eder.
***
“Ücûrahünne / Ücretlerini” (Maide 5)
Burada çoğul çoğula izafe edilmiştir. Her kadın kendi ecrini alacaktır. Bu ecri koca ödeyecektir. Ancak koca aciz kaldığında topluluk onu ödeyecektir.
Şöyle bir sorunla karşı karşıya kalırız.
Koca mehirin ödenmesinde aciz kalırsa mehiri kim ödeyecektir?
Elbette bunu onları evlendirmekle mükellef olan kimseler ödeyecektir.
Kimdir bu evlendirmekle mükellef olan kimseler?
Burada yanlış anlama mevcuttur. Genel olarak evlendirme mükellefiyeti anne babasına verilmektedir. Bu yanlıştır. Çocuk 15 yaşına geldiği zaman baliğ olur ve artık tam ehliyete sahip olur. İster erkek ister kız olsun, artık onun işlerine karışmaya kimsenin yetkisi yoktur. Her türlü kararları alıp uygulamakta tam hürdür. Sorumluluk da kendisine aittir. Ne annesi ne babası ne kardeşi ne oğlu yaptıklarından sorumlu değildir. Sorumlu olunmayan yerde yetki de yoktur, görev de yoktur. O halde evlendirme görevi başka bir müesseseye aittir.
(Devamı var)