Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-47
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Söz konusu bu devre birinci devredir. Bu devrede önce Batı tipi okullarda onları geçeceğiz. Sonra Doğu tipi medreseler açılacak; hem de doğuda Said Nursi’nin memleketinde açılacak ve işte onlar çağımızın Kelam ilmini ortaya koyacaklardır.
YENİ KELAM İLMİNİN ESASLARI
1) Önce Kur’an’ın Allah kelamı olduğu müsbet ilimlerle ispatlanacak. Kâfir olmayanlar kabul edecek. Bu konuda yıllardan beri çalışarak hazırladığımız 660 sayfadan oluşan ‘Kur’an Mucizeleri’ (250 Mucize) kitabımızı bu ay yayımladık.
2) Kur’an’ın onayı ile diğer ilahi kaynaklı Tevrat ve İncil ile Budistlerin (Avestalar) ve Hinduların kitaplarının hak oldukları gösterilecek.
3) Bundan sonra müsbet ilim ile Kur’an’ın anlattıkları arasındaki paralelliklerle insan hayatı ve dünya hayatı düzeni ile medeniyeti değerlendirilecek.
4) Ondan sonra yine insanın Kur’an’a dayanılarak ahiret hayatı ve Âlemlerin Rabbi Allah anlatılıp tanıtılacak.
Şimdi sıra çağımızın sorunlarını çözecek “Yeni Fıkıh” yazılmasına gelmiştir. Bu husustaki çalışmaları Akevler yapmıştır; halen de yapmaya devam etmektedir...
Biz 1999 yılında İslam Medeniyet Vakfı’nda başladığımız seminerleri (geçen hafta 1300’üncü seminerimizi yaptık) bu fıkhın yazılabilmesi için hazırlık olarak yapıyoruz.
“Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” çalışmalarında bu adım atılmıştır.
Mevcut olan tüm kanunlar yeniden ele alınıp Kur’an’a göre yazılmalıdır.
Çağımızın muhtaç olduğu medreseler ve ‘Bin Dil Üniversitesi’ kurulmalı, orada bütün ilimler Arapça yani Kur’an Arapçası ile okunmalıdır.
Bütün bunları niye söyledik, niye yazdık?
Ciheti imaniye ile “Risale-i Nur şakirtleri” görevli ise; ciheti ilmiye ve çağımızın yeni düzen ve medeniyeti bakımından da “Akevler Adil Düzen Çalışanları” görevlidir.
Biz başlangıçta buna talip olmayıp sadece ciheti iktisadiye ile bunun yapmak istedik ama Allah bize bunu yani ciheti ilmiyeyi ve ‘Adil Düzen Çalışmalarını’ verdi.
Keşke bizden daha iyi birileri olsa, biz onlara katılsak, bu farz bizden farz-ı ayn olmaktan çıksa da bizler sadece farz-ı kifaye içinde ilmi çalışmalarımıza devam etsek.
“Uhille leküm el-tayyibatu / Tayyibât size helal kılındı.” (Maide 5)
Bu surenin başında, “size hayvanların behimesi helal kılındı” denmiştir. Burada da “tayyibat size helal kılındı” deniyor. Behimenin helalliği Tevrat’ta vardır. Burada da helal kılındı deniyor ve “vav”sız getiriliyor. Yani o helal bu helaldir. Behimenin tayyibat olduğuna işarettir. Behime tayyibat olmakla beraber kural genişletilmiştir. Tüm tayyibeler helal kılınmıştır. Dikkat edilirse “nâsa helal kılındı” denmiyor da “size helal kılındı” deniyor. Yani helal ve haram her mezhep için kendine göredir ve kavmidir, kazai değildir. Onun için bu ayette “Leküm” kelimesi takdim edilmiştir.
Şimdi “uhille/helal” kelimesine tekrar dönmeliyiz. Canlılar için besinin temel maddeleri aynıdır. C (kömür) H, O (su) N (hava) P (güherçile) Fe, Mg ve diğerleri. Canlı yaratılmadan önce bunların hepsi vardı. Canlı sonraları bunlara uygun şekilde birleştirildi ve dolayısıyla uzvi cisimler oldu. Bugün yer küresinin yüzeyinde iki türlü maddeler vardır. Bir canlı yaratılmadan önce de var olan cisimler, bir de canlı yaratıldıktan sonra ortaya çıkan cisimler. Bunlar moleküller hâlinde vardırlar. Bunlar bir binanın tuğlası, fayansı, harcı gibidirler. Her canlı bunları dışarıdan alır, kendine göre dizer ve benzer canlı olur ve yaşar.
Şimdi, nasıl iktisatta her şeyi bir atölye yapamıyor, birinin yaptığını öbürü satın alıyor, bugünkü uygarlık böyle oluşuyorsa; bunun gibi canlıların da bedenlerinde farklı fabrikaları vardır. Ancak o fabrikalarda işlenebilecek maddeler gereklidir. Her canlı türünün kullandığı malzeme farklıdır. İpek böceği dut yaprağını yer. Arı çiçeklerden bal özü alır. Kurt et yiyebilir.
(Devamı var)