http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Hak_gelince_btil_zil_olur/24272
“Hak” gelince “bâtıl” zâil olur
Elektrik yani “enerji sorunu” özellikle çağımızda çok önemli bir sorundur ve bundan önceki iki yazımda da açıklıkla ifade ettiğim üzere, sorunun önce “teşhis” sonra “tedavi ve çözümü” üzerinde durdum. Ana hedefimiz “Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünya, ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” olduğuna göre; aslında “teşhis”ten daha çok “tedavi ve çözüm” merhalesine geçip yoğunlaşmamız ve odaklanmamız gerekiyor. Neden? Çünkü bir soruna bilerek veya bilmeyerek, samimi veya samimiyetsiz olarak yönelenler sadece “TEŞHİS” merhalesinde kalıyor, “TEDAVİ” merhalesine geçebilen neredeyse hiç yok!
Elektrik yani “enerji sorunu” konusunda yazdığım ilk yazıda “teşhis” üzerinde durmuş, ikinci yazıda ise “tedavi” yani çözüm önerilerimizi yazmış ve yazıyı şu cümleyle bitirmiştim: Bu musibet vesilesiyle bu alanda da yapılması gerekenler yapılır, inşaallah…
Evet, her konuda olduğu gibi bu konuda da yapılması gerekenler yapılır ve yapılırken de “artık teşhisten çok tedaviye yani çare ve çözümlere odaklanılır” inşaallah...
Bu vesileyle, bizce çok önemli bazı hatırlatmalar yapalım.
Malum olduğu üzere “taktik” vardır, “strateji” vardır. Taktik kısa dönem projelerinden bahseder. Strateji ise uzun dönem planlarını içerir. Kimi yazarlar -ki onlar da maalesef yok denecek kadar azdır- sadece düşmanlarımızın “taktik ve stratejileri” üzerinde duruyor, sadece sorun üretenleri “teşhis” ederek sütunlarını dolduruyorlar, “tedavi, çare, çözüm” yok! Bu yaptıkları zararlıdır. Neden? Zararlıdır, çünkü düşmanlarımızın stratejilerini ve taktiklerini ortaya koymanın ülkeye bir yararı yoktur. Tam tersine halkımızı korkutur ve ümitsiz hâle getirir, halkımız artık kurtuluşun olmadığına inanır ve teslim bayrağını çeker.
Bir kimse verem veya kanser hastalığına tutuldu diyelim. Bunu bilen hasta iştahtan kesilir, kuvvetten düşer, hafif öksürük başlar, zamanla daha şiddetli belirtiler ortaya çıkar. Görüntü hastanın durumuna göre çeşitlidir ama sebep bir tanedir; sebep “verem mikrobu”dur.
Evet, bu gibi yazarların yazdığı konular sadece arazlardır, sadece sonuçlardır, sadece teşhistir; tedavi ve çözüm yoktur. Asıl “sebep”, asıl “mikrop” nedir; onu tespit etmediğiniz takdirde siz hastayı tedavi edemezsiniz. Sizin hastaya ‘verem mikrobu sana şunu yapıyor’ demeniz hastanızı iyileştirmez, aksine moralini bozar ve daha erken ölmesini sağlar.
Sömürü sermayesi ve onun emrindeki medya ve yazarlar bu gerçeği bildiği için bu gibi yayınları el altından desteklemektedir. Mesela, Masonlar aleyhinde Kanal 7’de neşriyatı kim yaptı? Ahmet Hakan! Ahmet Hakan şimdi nerededir? Onların merkezindedir ve artık senelerden beri sadece sermayenin istediğini yapmaktadır, onlara hizmet etmektedir.
Tedavi ve çözümleri üretmeden sadece ve sadece “teşhisler” ile meşgul olmak, çıbandaki mikropların her tarafa yayılmasını sağlamaktan başka bir şey değildir.
Bütün bu olayların mikrobu “faizci tekel sömürü sermayesi”dir, merkezi de ABD’deki 200 kadar Yahudi ailenin oluşturduğu merkezdir. Bu da kendiliğinden olmuş değildir. Tarihi gelişme onları oraya getirmiştir. Tarihin onlara verdiği bir görev vardı; o görev son bulmaktadır. Bu da kaderdir. Bizim görevimiz onların yaptıklarına ‘ah vah’ etmek değildir; bizim görevimiz “üçüncü binyıl uygarlığını” yani “Adil Düzen Medeniyeti”ni kurmaktır.
Hep yazıyorum, hep hatırlatıyorum; HAK GELİNCE BÂTIL GİDER.
Allah öyle diyor, Kur’an öyle diyor, âyet öyle diyor:
“HAK GELDİ BÂTIL ZÂİL OLDU.”
Hak gelince bâtıl zâil olur...
Not: Bakınız, “elektrik ve enerji” sorunundan girdik, “teşhis ve tedavi” ile devam ettik, “taktik ve strateji” dedik, “Adil Düzen Medeniyeti”ne geldik. Bitmedi, devamı var...