http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Yeni_Medeniyet_Projesi_yapmak_farzdir/23883#.VQUPao6sU3k
“Yeni Medeniyet Projesi” yapmak farzdır
Çok değil, bir hafta öncesindeki Pazar günü “Üçüncü binyıl medeniyeti böyle doğacak” başlıklı yazımın devamında diyeceğim şudur; “Yeni Medeniyet Projesi” yapmak farzdır, hem de farz olmanın ötesinde “farz-ı ayn”dır, çünkü yapan yok! Varsa, beri gelsin!
“Yeni Medeniyet” veya “Üçüncü Binyıl Medeniyeti” kurmamızın gerekçelerini, önceki ilgili yazımda kısmen açıklamıştım; biraz daha açalım ve meseleye açıklık getirelim…
‘Bugün dünyayı varlıklı olanlar, güçlü olanlar sömürmektedirler’ dedik... İşte onlar kendi sömürülerini yitirmemek için zalim düzenin “muhafaza” edilmesini isterler, içimizdeki ve dışımızdaki “muhafazakârlar” ile bunu gerçekleştirmeye çabalarlar… Çağımızda peygamberlerin yolunda olanlar da onlarla “mücadele” ederler, “yeni medeniyet” böyle doğar.
Biz şimdi insanlığı “sömürü düzeni”ne karşı hareket ettirmekteyiz; “silahla” değil, “siyasetle, hukukla, ilimle, irşatla, davetle, tebliğle” bunu sağlıyoruz. “ADİL DÜZEN” kurun ve sömürüye karşı tedbirler alın diyoruz. “Üçüncü Binyıl Medeniyeti” işte böyle doğacaktır. Batı ile Doğu’nun “sentezi” sonunda “Üçüncü Binyıl Medeniyeti” doğacak ve oluşacaktır.
‘Nasıl?’ sorusunun cevabını verelim. Allah insanı medenileşecek yani uygarlaşacak şekilde yaratmıştır. Uygarlaşma her gün “ilim” üzere “yenilik” içinde olmakla mümkündür. Uygarlıklar bir çocuk gibi önce bir “aşiret/ocak” (yani on kadar aile topluluğu) içinde döllenir. Nasıl anne babadan gelen hücreler birleşir bir “hücre” olurlarsa, benzer şekilde iki insan bir araya gelir ve bir “ortaklık” kurarlar. Bunlardan biri “geçici başkan” olur. Bunlar boş zamanlarında yani dünya meşgalesinden artırabildikleri zamanlarında bir araya gelerek “yeni uygarlığın ilk hücresini” oluşturmaya başlarlar. İnsan türünün bir özelliği vardır. Fertler bir araya gelirler, kendileri “sözleşme” yaparlar ve “yeni tür topluluk” oluştururlar. Böylece meleklerin bitki ve hayvanlar üzerinde yaptıkları ameliyeyi insanlar kendi kurdukları topluluk üzerinde yaparlar. İki kişi ile başlayan “proje hazırlama” yeni katılanlarla devam eder. Başlangıçta sıra ile başkanlık yaparlar yahut en layık olan başkanlık yapar. Daha layık olanı aralarına gelince o başkanlık yapmaya başlar. Bu durum o topluluk “esas başkana” ulaşıncaya kadar böyle devam eder. Ona yani “asıl başkana” ulaştıklarında artık “topluluk” oluşmuştur. Böylece kendilerine en layık olanı başkan seçmiş olur ve çalışmaya öylece devam ederler.
Minik bir ara tavsiye: Buraya kadar yazdıklarımı, Necmettin Erbakan’ın 60 (altmış) yıllık mücadelesini, mücadelesinin her merhalesini ve her merhaledeki topluluklarda “başkan” seçilmesini düşünerek bir kere daha dikkatle okumanızı tavsiye ederim.
Çoğu oluşumlar, en başarılı olanı başkan seçme yerine; katılanın ya “parası” vardır, ya “gücü” vardır, yahut “başka sebeplerden” başkan seçerler. Bu kişinin başkanlıkta kabiliyeti yoksa seçim hatalı olmuştur. O ocak yani o aşiret bu yanlış seçim sebebiyle gelişemez ve “yeni medeniyeti” oluşturamaz. Feraset sahibi olanlar ne demek istediğimi anladı!
Seçilen başkanın sadece kendisini âlim kişi olması yetmez, ayrıca kendisinin de âlimleri dinlemesi ve âlimlere kıymet vermesi gerekir. Mesela, Necmettin Erbakan böyle yaptı, Adil Düzen Çalışanı âlimleri dinledi ve değerlendirdi. Böylece yalnız Türkiye’de değil bütün dünyada inkılâplar yaptı. Bu inkılâpların neler olduğunu “Erbakan’ın Türkiye ve dünyadaki inkılâpları” başlıklı yazımdan (23.02.2015) -devamında dört yazı ile birlikte- bir kere daha okumakta yarar var; http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Erbakanin_Turkiye_ve_dunyadaki_inkilplari/23618#.VQPofI6sU3k
İktidar partisi, 13 yıldır Erbakan’ın diktiği “yeni medeniyet” ağacının meyvelerini yiyor ama onun yararlandığı kaynaklardan yararlanmıyor, AB ve Amerika sokaklarında sürünüyor! Doğu-Batı “sentezi” yapıp “yeni medeniyet” kurmak yerine, Batı bataklıklarında debelenip duruyor, batmakta olan Batı uygarlığının “muhafazakârlığını” yapıyor! Birileri bir yerlere savrulmuşsa; o zaman “yeni medeniyeti” kurma bizlere “farz-ı ayn”dır. (Devamı var…)